7 Ocak 2016 Perşembe

Cuma düzenlemesinden sonra, cima düzenlemesi de olacak mı, Diyanet mi, kerhane mi?

Diyanet mi kerhane mi?

Diyanet bulûğ yaşını 9'a indirdi, hükümet türbanı ilkokula giydirdi!

Diyanet (Cin-ayet)'in fetva hattı var.
 
İslam inancında olan vatandaşlar kafalarının karışık olduğu konularda İslami esaslar çerçevesinde soru sorsunlar diye kurulmuş bir hat.

Buraya kadar iyi ancak öyle kasıtlı sorular yöneltiyorlar ki, Diyanet soranlardan daha, daha berbat konuma düşüyor.

Tahmin ediyorum ki, bu sorular ya Diyanet'in izniyle kasıtlı olarak soruluyor ya sorulmuş gibi yapılarak yanıtlanıyor ya da Şeri hükümler tesis edilmesi için birileri şimdiden çaba sarf ediyor.

Örneğin vatandaşın biri güya sormuş.

"Öz kızını öperken şehvet duymanın nikaha etkisi olur mu?" demiş.

 

Murat Başoğlu’na niye şaşırıyoruz? Türkiye’de ensest oranı yüzde 40!

Ne de olsa, ‘ülkemizde ensest, ‘kutsal aile’ mitini korumak için toplumsal bir konsensüs içinde çok sıklıkla görmezden geliniyor.’

Ensest mağduru çocukların hayatları boyunca bu istismarın etkisinden kurtulamadıklarını, bitmeyen bir travma yaşadıklarını herhalde söylemeye gerek yok. Melis Alphan- Hürriyet

 

PALAVRANIN DANİSKASI: TÜRKİYE’DE ENSEST ORANI YÜZDE 40 İMİŞ

ENSEST nedir?

Şudur:

Evlenmeleri törece ve yasaca yasaklanmış olan, yakın kan bağı olanlar arasındaki cinsel ilişki.

Yani anne, baba, kardeşler, teyze, hala, dayı, amca, anneanne, babaanne, dede ile olan cinsel ilişki.

*

Dikkat!

Tecavüzden, zorlamadan, tasalluttan, aklı ermeyene yönelen cinsel saldırıdan falan söz etmiyoruz.

Cinsel ilişkiden söz ediyoruz.

Gönüllü beraberlikten söz ediyoruz yani.

Murat Başoğlu ile yeğeni arasındaki gönüllü ilişki gibi bir ilişkiden yani. Ahmet Hakan-Hürriyet

 
 
Bu soruya Diyanet  yanıt vermeli mi, vermeliyse nasıl yanıt vermeli?

İşte zurnanın zart dediği yer burası.

Örneğin 24/31'de kadınlar için iffetlerini korumaları gereken kimseleri sayarken, içlerinde (ebnai hinne) öz oğullarını hariç tutmaktadır.

4/23'teyse haram kılınan kadınları sayarken, (benatukum) kızlarınız, anneleriyle cinsel ilişkiye girdiğiniz (rabaibukum) üvey kızlarınız, ummehatu (kaynana) larınız diye belirtmektedir.

Ancak ilişkide bulunmadığınız (lem tekunu dehaltum) kadınların kızlarını hariç tutmaktadır ve bu ayet gelene kadar geçmişte (selefe) olanların da müstesna olduğunu bildiriyor.

Bu kadar net ifadeler varken diyanet buna nasıl ahmakça fetva verebilir.
 
Bu soruya doğrudan, "Burası Diyanet mi kerhane mi, bu nasıl bir saçma sorudur" demeliyken daha ahmakça davranarak veya asıl kimlere hizmet ettiğini belki de bilmemizi isteyerek ya da anlayanlara açıkça ilan edercesine, "altının sıcaklığını iletecek kadar ince bir örtüden olması" ifadesini kullanabilmektedir?

5/51: ya eyyuha amenu (Ey, Allah yolu seçenler/ile), yehude (Yahudiler/i), nasara (Hristiyanlar/ı), evliyae (dostlar), la tettehızul (edinmeyin).

7/3: unzile (indirilen/den başkasını-Kur'an), min dunihi evliyae (ondan başka dost edinmeyin).

Altının sıcaklığını iletecek örtü ifadesi, Hahamların kendi görüşlerine göre (mezhep)  Tevrat'ta varmış gibi algı yaratarak uydurdukları, Yahudi şeriatı diye tanımlatabileceğimiz Talmud adıyla uydurdukları  saçmalıklardan varlığını bulduğunu bilmiyor muyuz?
 
Siz din değil cin-ayet olmuşsunuz.
 
"Bazı mezheplere göre" diye uydurduğunuz sapkınlıkların temeli de, mezhepler değil, mezheplere yamanan Talmud çalıntılarıdır.

Kur'an doğru ve değişmemişse, mezhep nedir?
 
Peygamberiniz mezarından kalksa, "Hangi mezheptensiniz" diye mi sorar, "Kur'an'a iman ettiniz mi" diye mi sorar, a beyinsiz Diyanet?

Buyurun size, Diyanet kafasına uygun anlatım.
Böyle açıklanırsa insanın canı peygamber olmak ister tabii ki.

Aişe diyor ki;

"Ben kendilerini Peygambere bağışlayan kadınları ayıplar da, 'Hiç kadın kendini hibe eder mi!' derdim.
 
Allah Teâlâ; 'O kadınlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini kendine alırsın. Boşadıklarından arzu ettiğini almanda sana bir sorumluluk yoktur.' 
 
(Ahzab, 51) ayetini indirince: "Ma era rabbeke illa yüsariu hevake" (Vallahi Rabbinin senin hevanı ( arzunu) hemen yerine getirdiğini görüyorum) dedim."

Müslim, Rada, 49, no: 1464


Türklerin tarih boyunca var olan geleneklerinde bile üvey evlatlar için bu tür düşünceler asla söz konusu bile olmamışken, öz kızına bu tür yaklaşım nasıl milletin huzuruna soru diye getirilebilir?
 
Türk milletine hizmet vermekle sorumlu olanlar, nasıl olur da böylesine çirkinlikleri bu millete yamamayı kendilerine vazife olarak görürler, ülkeyi kimler yönetiyorsa açıkça ilan edilmelidir.

Bu zihniyetin kimler olduğunu, yönetenlerin kimlere hizmetçilik yaptığını halkımız artık bilmelidir.

Yazık ki yaratılan Ilımlı-Uyumlu İslam'ın insanlığın başına açtığı bela ve felaketin açıkça davulculuğunu yapmaktasınız.

Yazıklar olsun sizin din anlayışınıza da, sizi kapatmayıp Türkiye'nin en zengin kurumu haline getirenlere de.
 
Şimdi de Başbakan olacak adam çıkmış kendi mezhebine göre Türk Milletine dini don biçmeye kalkıyor.

Siz önce 180 dereceyle, 90 derece arasındaki farkı öğrenin sonra Türk Milletine yeni din uydurun.

Bütün işiniz bitti, şimdi de Talmud'u farklı olarak yutturmanın heyecanı içinde Cuma için düzenleme (zorlama-baskı) yaratıyorsunuz.

Öyleyse şu sorunun da yanıtını vermelisiniz.

Cuma düzenlemesinden sonra, cima düzenlemesi de olacak mı?

Daha evvel söylemiştim ve sonunda Davutoğlu'da camına konanları okumaya başladı ve ne dediğinden habersiz duruma geldi, sanki bir kehanet var ve yavaş yavaş gerçekleşiyor.

Bu adam, başbakan olduğu halde başkanlık sistemini övmek suretiyle kendisini, makamını aşağılamaktadır.

Sadece aşağılamakla kalmıyor, devlet düzenini değiştirmek, mevcut hükümeti yıkmaya teşebbüs, görevini yapamaz duruma getirmek için örgütlü suç işliyor.

Mevcut Anayasa'ya karşı işediği suçta işin başka kısmı.

Bir doktor düşünün, "Doktorluk bizim için başarılı değildir, hemşire veya paramedik olun, kemiği kırık olanlar doktorlara değil, kırıkçı çıkıkçılara gitsin" dese, siz o hekime tedavi olmaya gider misiniz, ona akıl sağlığı yerinde hekim der misiniz?

Evet demek ve o hekime gitmeniz için aklınızdan zorunuz olması lazım.

Ancak bir başbakan çıkıyor, başbakanlık "tu, kaka" dercesine başkanlığı övüyor. 
Efendi sen kimsin?

Başbakan.

Başkanlığı bunca övmenin bulunduğun makamı aşağılamak olduğunun farkına varamayacak kadar mı aklını peynir ekmekle yedin demezler mi adama?

Başkanlık o kadar yüce makamsa orada ne işin var, istifa etsene.

Dünkü konuşmasında "Torunlarımızın rahat edeceği kalıcı bir sistem kurabilmeliyiz" demiş.
 
Yahu sen bırak torunu tosunu, yaşarken ölen 75 milyon haline döndük, KaçAK Saray'dan başka korunacak bir yer bilmez oldun çıktın, daha bu günü düşünemiyor, dün söylediğini bu gün yalanlıyorsun, nasıl olup da torun masalı anlatırsın?

İlk başbakan olduğun hafta yazmıştım.

Fazla sürmez, Davutoğlu'nun da camına koyarlar yazıları, o da oradan okumaya başlar, birileri ne derse onu tekrarlar.

Sonra da minik kuş gibi cik cik öter durur.

Biz de leyleğin lak lakıyla vakit geçiririz.
 
Yahu bir de utanmadan çıkmış,  Cuma düzenlemesi yapmaya kalkıyorsun.

Bu kalkışmayı daha evvel denemiştin biliyoruz. 
Sen Allah adıyla yeminler edip, arkanı döner dönmez başka yalanlarla yemin ediyorsun.

Korkarım bu yalancılıkla, Cuma düzenlemesinden sonra, asıl amacınız cima düzenlemesi getirmek olacak, belki de bunun yolunu yapıyorsunuzdur.
 
Böyle bir düzenleme getirseniz bile size kimse karşı çıkmayacaktır, çünkü TBMM'deki 4 partide İslam'ı kimseye kaptırmak istemiyor.
 
Çünkü % 99,9'unun Müslüman olduğu sanılan toplumda en büyük rant kaynağını kimse kurutmak istemiyor.

O nedenle bu masalımsı pastadan herkes payını kapmanın peşinde.

Yandaş bile hazırlığını tamamlamış durumda.

Bak hele, Cuma namazını yıllardır kılamıyormuşsunuz, buradaki konuşmanızla ne ilanı yaptığınızı söyleyeyim.
 
"Bu, hepimizin bütün hayatı boyunca karşı kaşıya kaldığı bir zorluktu, güçlüktü. "Huzurla, sakin bir şekilde, bir kalp huzuruyla gidilmesi gereken namaza nasıl telaşla gidilip nasıl telaşla tamamlayıp hatta bazen imamlardan 'aman hutbeyi kısa tutun da öğrenciler, memurlar işlerine dönebilsin' diye ricada bulunduğumuzu hatırlarız" ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, "Bundan sonra herkes huzur içinde cuma namazına gidecek, isteyen gidecek istemeyen gitmeyecek, herkesin kendi inancına göre ama gitmek isteyenin huzur içinde gitmesini sağlayacak şekilde gerekli esneklik gösterilecek ve cuma günleri bir bayram günü kutlaması şeklinde bütün Türkiye'ye kardeşliğimize daha da fazla katkı sağlayacak bir ortam gerçekleşmiş olacak" demiş.  anadoluajansi

Bu konuşma, 17-25 aralık ve daha evveliyle sonrası içinde yapılan soygunları da AKlaştııp, paklaştırmakta, helal kazanç haline dönüştürmektedir.

Çünkü bu açıklamalarınız dârü'l-harb içinde olduğunuz ülkeden her tür takıyyenin, yalanın, dolanın İslami kılıfını oluşturmaktadır.
 
Bu konuşmayla dârü'l-harb ilan etmeniz, sizin ne kadar tehlikeli olduğunuzun da göstergesidir.
 
Nasıl olsa TBMM Başkanı'nın, Erdoğan'ın bağlı olduğu cemaatin ve "hepimizin bütün hayatı boyunca karşı kaşıya kaldığı bir zorluktu, güçlüktü" dediğiniz hepiniz, yıllardır özlemini çektiğiniz şey dârü'l İslam olma sevdanızdır.
 
Tüm hırsızlıkların temelinde yatan budur.
 
Daha ötesi, mevcudiyetinizin yegâne temeli ve en kıymetli hazinesi budur.
 
Oysa elindeki en kıymetli hazinen akademik unvanın olması gerekirken, seni hazineden mahrum etmek isteyen, tahsili bile belirsiz dahilî, sıkça ziyaretinize gelen haricî bedhahlarını göremeyecek kadar İslam körlüğü içine düşmüş durumdasınız.

Anlaşılıyor ki, TSK'da İslam Ordusu olma yoluna hızla ilerlemekte olduğundan bu konuda pervasız davranabilmektesiniz.

Oysa ortalık yerde paralel avına çıkarken, TSK'nin içi paralelden geçilmez duruma gelmiş, milleti enayi yerine koymak sizi geçici olarak mutlu etmiştir.

Daha bir kaç ay evvel Bakan Çelik,  Memur-Sen'in cuma namazı vaktinde 1 saat fazla izin istemesi teklifini değerlendiren Bakanlık çalışma başlattık diyordu. 22.08.2015-Milliyet
 
Baktınız İslam Ordusuna dönüştürülen TSK ve toplumdan tepki yok hızınız alamaz vaziyette ilerlemeye başladınız.

Buna Diyanet denen cinayetleşmiş kurum derhal el attı ve nişanlıların uçkurunu çözmenin iznini eline almaya soyundu.

Ülkede ahlaksızlık kol gezerken, TV'lerde kadın ticareti serbestleşmişken kalmış millete ahlak dersi veriyorsunuz.

Bu yıl haram alkol, mekruh sigaradan aldığınız vergileri de üst seviyede artırıp, milletin uçkuruna el atmaya kalkan cinayet işleri başkanlığına, haram ve mekruhlar üzerinden aldığınız vergiyle fetva verdirtiyor, maaş ödüyor, giderlerini karşılıyorsunuz.

Siz milleti salak yerine koyduğunuzu mu sanmaktasınız?

Üstelik bu gayri ahlaki duruma da kazanım diyorsunuz.
 
Aslında bu gayrı ahlaki duruma kazanım diyen ilk kişi siz de değilsiniz.

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Toplu Sözleşme'de imza altına aldığımız Cuma namazıyla ilgili kazanıma yönelik olarak İçişleri Bakanlığı'ndan 1 Ocak 2016 beklenmeden, demokratik hukuk devletinin ve özgürlükçü yönetim anlayışının bir göstergesi olarak 81 il valiliğini bağlayacak şekilde Cuma günleri öğle arası izin süresinin Cuma namazı vaktini de içine alacak şekilde belirlenmesi için bir genelgenin çıkarılmasının uygun olacağı görüşünü ve bu yöndeki beklentimizi Bakan Selami Altınok'a iletti.

Teklifin dikkate alınması halinde Memur-Sen olarak Toplu Sözleşme'de ürettiğimiz kazanım 1 Ocak'tan önce yürürlüğe girmiş olacaktır. 28 Eylül 2015-memurlar.net
 
Allah'ın sizin namazınıza, Müslümanların genelgenize mi ihtiyacı var?
 
Allah'ın sizin korumanıza ihtiyacı mı var, nedir amacınız?

Allah'ı acz içinde göstermek mi istemektesiniz?
 
Doğrudan namazla ilgini 5/6'da geçen, min haracin (bir güçlük),  liyec'ale aleykum (size çıkartmak/çıkartmayı), ma yuridu Allahu (Allah istemez) ifadelerinden anlıyoruz ki, ibadette zorlamayı Allah istemiyor, yasaklamış.

Öyleyse Allah adına kim istiyor?

Onların kim olduğu bir çok yerde gösterilmiş olmakla birlikte doğrudan 88/22'de aleyhim (onlar-ın), bi musaytır (zorlayıcısı/fitnecisi), leste(değilsin) diyerek yaratılmışların, insanların zorlayıcısı olamayacağını açıkça belirtiyor.
 
Peki bu tür fitneci, zorlayıcılar için hüküm var mı?

Çok yerde var ancak 2/191'de el fitnetu (fitneciler-zorlayıcılar), kafirine (kafirler), ktuluhum (katledin onları) diyerek başınıza getirmeyin emri de verilmiş olmaktayken, Müslüman bunlardan habersiz olduğu için aval aval onlara itaat etmektedir.
 
2/256'da açık ve net olaarak, La ikrahe fid dini (dinde zorlama yoktur) denmesine rağmen, açık ve net olarak mahalle baskısı yaratılarak, takıyyecilik kisvesiyle zorlama yapılmaktadır.
 
İyi de, bu genelgenin veya toplu sözleşmeye konan maddenin ne gibi sakıncası olabilir?

İşte asıl soru budur ve bunun yanıtını her mü'minin bilmesi zorunludur.
 
95/7'de, Fe ma yukezzibuke ba’du bid din (buna rağmen sana dini yalanlatan nedir) diye soruyor.

Peki neden soruyor?
 
Bakın nedenini açayım.
 
Geçenlerde ahmağın biri, "Hz. Muhammed bile sex için namazı bırakıp eve gitmiştir" diyordu, videosunu da sunmuştum, anımsadınız mı?

Bu konudaki ravileri bir hayli verdiğim için geçiyorum.
 
O konuşan ahmak, yeniden konuşmuş ve hatasını düzeltirken daha çok konuyu deşelemiş, suyunu çıkartmıştır.
Ve siz bunlara engel olmayı bırakın, sanıyorum ki teşvik bile ediyorsunuz, ne de olsa  Peygamberinizden konuşuyor ya, milleti oyalıyor, meşgul ediyor, siz de dilediğinizce boş meydanda cirit atıyorsunuz.

Bunları neden susturamıyorsunuz, ama bize gelince susturmayı bırakın, yaşadığımıza pişman edebiliyorsunuz.
 
Demek ki bu güç elinizde var ve doğruyu söyleyenlerin başına balyoz gibi indiriyorsunuz.
 
Yeter ki çıkarlarınız zedelenmesin.

Hazır Başkanlık tartışması yaşanan bu günlerde, bir de Cuma namazı tartışmasını birlikte sokuşturursanız, elinizdeki kozunuz güçlenecek, millet hepten kafayı bozacak.

Geçmişte yaptıklarınızı anımsarsak, söylenecek fazlaca söz kalmıyor.

Asıl soru şudur.

Birisi de çıkıp, "inançlarım gereği cima izni istiyorum" derse, onun için de yasal düzenleme düşünmekte misiniz?

Bu ülkeyi, Müslüman görünümlü gayrimüslimlerin yönettiğini millet görmeli, dinsel körlükten kurtulmalıdır.

Bunlara elbet dur diyeceğiz ancak neyle?

Soru bu, neyle dur diyeceğimiz.

Bunlar bilgiyle konuşup, bilimden ilham almıyor, beyinle düşünmüyorlar.

Öyleyse bunlara dur demenin bir yolunu bulmalıyız.

Bence, onların yaptığı gibi yapacağız.
 
Her fırsatta yanlışlarını, inandıklarını sandıkları şeyden habersiz olduklarını ısrarla yüzlerine vuracağız.

Kendi inandıkları kitaplarında, 2/179 fi el kısası (kısasta), hayatun (hayat), lekum (vardır) demektedir.
 
Öyleyse başkalarına ısrarcı olunursa, şiddete yöneldikleri sürece, kendilerine de aynı şeyin yapılacağını öğrenmelerini sağlamalıyız.

Aksi halde özgürlük kavramını sadece 90/13 Fekku (özgürleştirmek) rakabetin (köle)lere mahsusmuş gibi sunan bir dine saplanıp kaldıkları sürece, insana ve insanlığa rahat yüzü olmayacak.

Bir an evvel İslam'da reform değil başlamak, artık bitirilmedir.

Beyinler özgürleşmedikçe insanlık özgürleşemez.

 
İlginizi çekecek bazı başlıkları aşağıda sunarak, Mustafa Kemal'in sözünü anımsatıyorum.
 
"Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri kalmasın!"

Ben üzerime düşeni yaparak tahlilimi Milletimle paylaştım.

Gerisi Milletin kendi bileceği iştir.

Nasıl olursanız, öyle idare edilirsiniz.
 
Hz. Muhammed./Ali el-Müttaki, Kenzu’l-Ummal, 6/89


08.01.2016

A. Dursun

Türkçe anlamayanlara Kürtçesi.
Îro fetwayeke Kar û Barên Diyanetê ya Tirkiyayê rojeva welêt serobino kir ku digot bav dikare keça xwe ya ji avika xwe bi şehwet ramûse û hembêz bike.

Navenda Nûçeyan – Piştî ku rojnameya BIRGUNê nûçeya fetwayê weşand, medyaya civakî û înternetî Saziya Diyanetê û fetwadayiyê wê şermezar kirin. Li ser vê yekê Serokê Diyanetê Mehmet Gormez bi daxuyaniyekê îdia kir ku fetwayeke wisa nehatiye dayîn û ev lîstikeke medyaya civakî ye, bê bingeh e.

Spûtnîk Kurdistanê du wêneyên ji Googlê wergirtin ku dibêjin: 'Belê nûçe ji aliyê Saziya Diyanetê ve hatiye weşandin û dîsa hatiye rakirin.'

Di çavkaniyên GOOGLE de diyar dibe ku ev fetwa bi vê dirêjahiyê hatiye amadekirin.
sputniknews


Milyonluk ihaleden Görmez’in oğlu çıktı.

Mehmet Görmez'in eşi ve çocuklarına bakın!

PTT vurgununda yer alan sadece Binali Yıldırım’ın oğlu değil...  

 

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Habertürk canlı yayınında gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.



Cennette Arapça konuşulacaksa o zaman Cennet sadece Araplar içindir, Türkleri ve diğer milletleri ilgilendirmez.


Resim...

Bu doğruysa, İslam, 'evrensel' bir din değildir.

Bu 17 sayfalık makalede, Kuran’ın evrenselliği üzerine bir değerlendirme yapılacaktır. Yine tabi ki sadece Kuran ayetleri incelenecek, hadislere değinilmeyecektir.

Kuran’ın getirdiği ‘din’, sadece Araplara ve hatta sadece 7-8. yüzyıl Araplarına hitap eder. Günümüz insanlarıyla ya da Araplar dışındaki milletlerle kesinlikle alakası yoktur. Bunun sebebi ise kullanılan ‘dil’dir. Ve bunun kanıtı da ‘falanca’ ya da ‘filanca’ kaynak değil; Kuran’ın bizzat kendisidir. Şimdi bu kanıtları görelim

Üç hasletten dolayı Arabı seviniz
İmam Münâvî'nin Feyzu'l-Kadîr isimli hadis kitabında İbni Abbas'tan şu mealde bir hadis-i şerif rivayet edilir: "Üç hasletten dolayı Arabı seviniz: Çünkü ben Arabım, Kur'ân-ı Kerim Arapça olarak nazil olmuştur, Cennet ehlinin konuştukları dil Arapça’dır." (1)

Arapça, belagat, edebiyat, fesahat ve zenginlik bakımından dünya dillerinin en güzelidir. Aynı zamanda ses, ahenk ve cümle yapısı bakımından da diğer diller arasında apayrı bir yeri vardır. Cenab-ı Hak da kendi kelâmı Kur'ân-ı Kerimi Arap diliyle indirmiştir. Peygamber-i Zîşân (a.s.m.) da zaten bu dili konuşuyordu; kendi milletinin, kavminin dilini...

Bu hadis-i şerifi bazı âyetler de tasdik etmekte, desteklemektedir.
"Halkı Allah'ın azabından sakındıran peygamberlerden olsun diye onu apaçık bir Arapça lisan ile senin kalbine Cebrail getirdi." (2)

"Biz hiçbir peygamberi kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, amrolunduklarını onlara apaçık anlatsınlar" (3) mealindeki âyet-i kerime de Peygamberimizin kendi kavmi olan Araplara kendi dilleriyle tebliğde bulunduklarını bildirir.

Evet, Kur'ân'ın dili, son Peygamber Hazret-i Muham-med Mustafa'nın (a.s.m.) konuştuğu dil Arapça olunca, Cennet dilinin de Arapça olacağı şüphe götürmez bir gerçek olur. Hz. Âdem de yeryüzüne indirilmeden önce Cennette bulunduğu zamanlar Arapça olarak konuşurdu. Ayrıca bu dil Peygamberimizden başka diğer peygamberlerden bazılarının da konuştuğu dildir. Meselâ, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. İsmail, Hz. Salih, Hz. Şuayb Arapça konuşuyorlardı.

Ayrıca imam Kastalânî, Hz. Âişe'den "Cennet ehli Mu-hammed Aleyhisselâmın diliyle konuşacaklar" mealinde bir rivayeti zikreder. (4)

Cennet dilinin Arapça olduğu yukarıda mealini verdiğimiz hadis-i şerifin ifadesinde ve Hz. Âişe'nin rivayetinde sabit olmakla beraber, Üstad Bediüzzaman Mehtu-bat' ta İmam Âzam'ın bir fetvasının hikmetini izah ederken şöyle bir ifadeye yer verir: "Bir rivayette lisan-ı ehl-i Cennetten sayılan Fârisî lisanı..." (5)

Bu beyanla, yukarıdaki ifadeler birarada düşünülürse şöyle bir neticeye varmak herhalde yanlış olmaz: Esas itibariyle Cennet lisanı Arapçadır; fakat Farsça da konuşulabilir. Yani Cenab-ı Hak her iki dili de Cennet lisanı olarak yaratabilir.

Hadis-i şerifte "Arabi seviniz" ifadesini mutlak olarak anlamamak lâzımdır. Çünkü Araplar içinde gayrimüslimler olduğu gibi, günümüzde dinsizler de vardır. Onların sadece Arap ırkına mensup olmaları, Arapça konuşmaları onları sevmeye kâfi gelen hususlar değildir. Hadiste yer alan beyandan maksat, Müslüman olan, dinini yaşayan, Resulullahın izinde olan Araplardır. Zaten bunlar din kardeşimizdir. Onları din kardeşimiz olarak sevdiğimiz gibi, ayrıca Kur'ân'ın, Resulullahın ve Cennetin lisanını konuştukları, saff-ı evvel olarak İslâmiyeti yaydıkları, İslâmiyete hizmet ettikleri için de diğer milletlerden farklı olarak bir derece daha fazla sevgiye lâyıktırlar.

Dipnotlar:
1. Feyzü'l-Kadîr, 1:178 Hadis no: 225.
2. Şuarâ Sûresi, 195.
3. İbrahim Sûresi, 4.
4. Mevâhib-i Ledünniye , 1:276.
5. Mektûbat, s. 406.


Ahirette hangi dili konuşacağız? Arapça bilmeyenler cennette nasıl konuşacak?Ruhun dili yoktur. Nasıl ki elektrik hangi şeye girerse ona göre görevini yapıyor. Örneğin buz dolabında soğuk, fırında sıcak, lambada ışık, bilgisayarda bilgi olabiliyor. Ayrıca hava zerreleri bütün dünya dillerini bize aktarabiliyor. Ben bu dili hiç duymadım demiyor. 

Dil tattığı, kulak duyduğu, göz gördüğü her şeyi fark eder ve ilk defa olması onun işitmesine, tadını almasına ve görmesine engel olmaz. Bunlar gibi ölen bir insanı, nasıl anlaması gerekiyorsa o dille Allah onu imtihan eder. İlk defa duyduğu bir şeyi anlamasına asla engel yoktur. Dünyada bile bunların örneğini gördüğümüze göre ahirette en ileri derecede olabilir.


Ancak hesabın ve cennette konuşulacak dilin Arapça olduğu bildirilmiştir. Konuşmanın Arapça olması Ruhun anlamasına engel olmaz. Kaynak...

MUHAMMED’İN KADINLARI.pdf 

25 yaşına kadar bekâr

25-50 yaş arasında tek evlilik hayatı
50-60 yaş arasında çok evlilik hayatı
60 yaşından sonra hiç evlenmedi 
 

Evlileri evlendirmek Allah’a isyandır-Okumak için...


AHZAB SURESİ : 52 Bundan sonra sana artık başka kadınlar helal olmaz. Bunları, başka eşlerle değiştirmek de -onların güzellikleri hoşuna gitse bile - helal olmaz. Elinin sahip olabilecekleri müstesna. Allah her şey üzerinde bir Rakîb'dir, her şeyi gözetlemektedir.

Bazı ravilere yabancı kalmayın diye alıntı yapalım....
3744 - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), cünüb olmadıkça her halimizde bize Kur'an okutup ta'lim ederdi."

3745 - Nesâi'nin bir başka rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) heladan çıkınca Kur'an okutur, bizimle et yerdi. Cenabet halinden başka hiçbir şey O'nunla Kur'an arasına perde olmazdı.''

Ebu Dâvud, Tahâret 91, (229); Tirmizi, Tahâret 111, (146); Nesai, Tahâret 171, (1, 144).

3746 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre O cünüb kimsenin Kur'an okumasında bir beis görmezdi."

Rezin tahric etmiştir. Buhari bab başlığında muallak olarak kaydetmiştir. Buhâri, (Hayz 7).

3758 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor. "Namaza kalkılıp saflar düzlenmişti ki Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm geldi, namazgâhına geçti. O anda cünüb olduğunu hatırları. Bize: "Yerinizde durun!" deyip, hemen ayrılıp yıkanmaya gitti. Gusledip dönünce başından henüz su damlıyordu. Tekbir getirdi, namaza durdu, beraber namaz kıldık..."

3759 - Ebu Bekre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, sabah namazını kıldırmak üzere (mescide) girmişti. Eliyle "Yerinizde durun!" diye işaret buyurdu (ve çıktı). Sonra başından su damladığı halde geri geldi ve cemaate namazlarını kıldırdı."

3760 - Bir rivayette: "...Namazıa tamamlayınca: "Ben de bir insanım. (İlk geldiğimde) cünübtüm" buyurdu" denmiştir.

Buhari, Gusl 17, Ezan 24, 25; Müslim, Mesacid 157, (605); Muvatta, Taharet 79, (1, 48); Ebu Davud, Taharet 94, (234, 235); Nesai, İmamet 14, (2, 81, 82).

3761 - Süleyman İbnu Yesar rahimehullah anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh halka sabah namazını kıldırdı ve arkadan Curuf nam mevkideki arazisine gitti. Orada, elbisesinde meni bulaşığı gördü.

"Biz dedi, yağlı yeyince, damarlarımız gevşedi (bu yüzden ihtilam olduk)."

Derhal yıkandı ve elbisesinde gördüğü meni bulaşığını da yıkadı. Sonra, namazını iade etti."

3762 - Bir başka rivayette "meni" kalimesinden sonra şu ibare yer alır: "Halkın işini üzerime alalıdan beri ihtilam olmaya başladım" dedi. Derhal yıkanıp elbisesinde gördüğü bulaşığı yıkadı. Sonra kuşlukta güneş tam olarak yükselince namazını kıldı."

Muvatta, Taharet 80, 81, 82, (1, 49).
 
415/723- Zeyd b. Hâlid el-Cühenî'den

Kendisi Hz. Osman'a (Radıyaiiaimanh) sordu: 'Kişi eşiyle birleşir ve meni gelmezse ne gerekir?' Hz. Osman dedi ki:
 
'Namaz abdesti gibi abdest alır ve tenasül uzvunu yıkar.' Hz. Osman sözüne şöyle devam etti:

'Ben bunu Rasûlullah'tan (Saitaitahu aleyhi ve seiiem) işittim.'

Sahih- Müsned, 1/63, H.no:448; Mükerrer için bk. 1/64, H.no:458; Buhârî, Vudü', 34; Gusl, 29; Müslim, Hayz, 86.

RâviZeyd ekledi

Zürkânî, Şerh, 1/138.

Ayrıca bunu Hz. Ali, Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydullah ve Übey b. Ka'b'a (Radıyaiiahnanhüm) sordum, aynı şeyi istediler/emrettiler.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/96.

427/735- Abdullah b. Sa'd (Radıyaiiaha anh):

Rasûlullah'a (Saifoiiahu aleyhi ve seiiem), gusül gerektiren hâl, sudan sonra gelen suyun (mezinin) durumu, evimde ve mescitte namaz kılmanın ve hayız gören kadınla yemek yemenin hükmünü sordu. Rasûlullah şöyle buyurdu:
 
"Allah doğruyu ifade etmede hayayı emretmez.

İbn Hacer metindeki cümleyi, şeklinde anladığı için burada; Allah doğruyu ifade etmede hayayı emretmez anlamında terceme edildi.
 
 (Bk. Fethu'l-Bârî, 1/229); Ancak bu cümlenin onu açıklmayı terk etmez, şeklinde de anlaşılması doğrudur. (Bk. Mübarekfûrî, Tuhfetü'l-Ahvezî, IX/58).  Sahih: Müsned, IV/342,'H.no:18908; Ebû Dâvûd, Taharet, 82, H.no:211-212; Tirmizl Taharet, 100, H.no:133 (Tirmizî, "hasen-garib" olduğunu belirtir. Ahmed Muhammed Şâkir şerhinde Haram b. Hakîm hakkında şunları ifade eder: "Haram b. Muâviye bazı senedlerde Haram b. Hakîm olarak zikredilir. Bu zat aynı şahıstır. Adı: Haram b. Hakîm b. Hâlid b. Sa'd b. el-Hakîm el-En sân* di r. Buhârî -Hatîb el-Bağdâdî'nin de söylediği gibi- bu şahsı farklı İki kişi olarak değerlendirdiği için hata etmiştir. Iclî ve Dârekutnî bu zatı sika; bazıları da –İbn Hazm Muiıallâ'smda 26O.meselede- mesncdsiz olarak zayıf saymıştır. İbn Hıbbân Sİkât'ında zikreder. İbn Asâkİr'iıı Târihu'd-Dimaşk isimli eserinde -IV/104- bu râvi hakkında bilgi bulunmaktadır. Hadisin derecesi hasen değil sahihtir. Ayrıca bk. Tinnizî, Taharet, 83, H.no:I14.hadisin şerhi); İbn Mâce, Taharet, 130, H.no:651; İkâme, 186, H.no:1378 (Bûsıri Zevâid'inde, isnadının sahih, râvilerinin sika olduklarını söyler); Dârimî, Vudû', 108, H.no:1078, 1080; İbn Sa'd, Tabakat, VII/193; Haram b. Hakîm'in, Tirmizî ve Nesâî birer, Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve Dârimî ikişer, Ahmed b. Hanbel ise üç rivayetini nakleder. Haram b. Hakîm'in ismi Tirmizî, Dârimî ve İbn Mâce'nin bir rivayetinde, Ahmed b. HanbePin ise iki rivayetinde Haram b. Muâvİye olarak zikredilir.


Hadisin hayızla ilgili kısmı için bk. 23/827.hadis. Mezi ile ilgili Ali, Ammâr ve Mikdâd'ın müzâkeresi için bk. 84/392.hadis.

Bana gelince, eğer şöyle şöyle yaparsam..." yâni gusül gerektiren hali zikretti ve dedi ki:

"Namaz abdesti alırım, cinsel organımı yıkarım" dedi ve guslün (nasıl alınacağını) anlattı.

"Sudan sonra suya gelince, o mezidir ve her erkekten mezi gelir. Ben bundan dolayı fercimi yıkar ve abdest alırım.
 
Mescitte ve evimde namaz kılma durumu ise, gördüğün gibi evim mescide ne kadar yakın ve benim için farz namazlar dışında evimde namaz kılmam, mescitte kılmamdan daha hoştur.
 
Hayızlı kadınla yemek yemeye gelince, onunla yemek yiyebilirsin!"

Bu mana için bk. Mübarekfûrî, Tuhfetü'l-Ahvezî, 1/352.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/106-107.
 
Hz. Âişe annemizden (RadıyaiiaimanM) ikinci tarikle gelen rivayet:

Rasûlullah (Sailaiiaha aleyhi ve seiiem) gecenin başında eşiyle beraber olur, sonra suya dokunmaksızın uyurdu. Gecenin sonunda uyanınca eşine döner (tekrar cima eder), sonra da gusül alırdı.

İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 3/154-156
 
Dinleyin, Allah size cennetinde ne verecek.

“Gebeliği önlemenin yöntemlerinden biri de kadınların spiral kullanmalarıdır. Spiral  gebeliği  önlemenin  yanı  sıra  nadiren  de  olsa  döllenmiş  hücrenin  rahme tutunmasına  engel  olabilmektedir.  Öte  yandan  uygulama  esnasında  kadının  mahrem yerlerine  göz  ve  el  teması  söz  konusudur.  Bu  sebeple  zaruret  olmadıkça  spiral uygulamasından uzak durulması uygun olur. Benzer şekilde devamlı kısırlığa yol açan ilaç ve aletlerin sağlığı ilgilendiren kesin bir zaruret bulunmadıkça caiz değildir. Buna göre kordon bağlatma gibi yöntemlerin kullanılması caiz değildir.” ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ

 

Sanırsın din evrensel bağlamda insanlığa değil de vajinaya gelmiş, bu ne rezalet yahu?

Nişanlıların rahat görüşebilmek için nikâh kıymaları uygun mudur?

Kendisine dünür gidilip de karar aşamasında olan ya da söz kesilen bir kadına bir başkası evlilik teklifinde bulunabilir mi?

Nişan sırasında kıyılan nikâh, nişanın bozulmasıyla sona erer mi?

Nikâhın tescili şart mıdır?

Resmi nikâh kıydıran kimse ayrıca dinî nikâh kıydırmalı mıdır?

Birbirleriyle uzun süre görüşmeyen eşlerin nikâhları zarar görür mü?

Karınızı peşkeş çekme yasallaşsın mı istiyorlar? Hüllene sahip çık ne demek?

Şehit eşlerine, imam nikâhı yapma şerefsizliği.

Milletin karısını orospu yaptıkları yetmedi, okuyan çocuklarını da…!

Milletin karısına, kızına orospu damgası vuran müftü...!

Türk kızlarını fahişe, babalarını gavat sanan pezevenkler.

Kur'an'da Cuma kaç kere geçer? 

Gözün aydın Türkiye, "Öz kızına tecavüz fetvası uygulanması hız kazandı".

Allah'ın dini hangisi, Allah kendini yalanlar, dininizi beğendim der mi?

Cinsel eğitim derslerine Genel Evden uzman gelecek mi?

Kaynak arayanlar için, Alevilik Araştırmaları

Türk Milliyetçilik Anlayışı üzerine araştırmalar

Türk Tarih araştırmaları ile ilgili kaynaklar...

Kız evlat eski Araplarda bir felaket, bir şerefsizlik anlamına geliyordu.

Eski Türklerde kız evlat Araplarda olduğu gibi bir felaket, bir şerefsizlik anlamına gelmiyordu.pdf

İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KADIN ALGISI VE KADIN HAKLARI

Eski Türk Boylarında Evlatlık, Evlat edinme Üzerine Derlemeler.pdf

Eski Türk boylarında ise, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarl karşılamak için evlat.pdf

Eski Türklerde Evlat edinme geleneği, Manas Destanı.pdf

Eski Türkler AT, Araplar Erkek kurban ederlerdi.pdf

Göçebe Türk Boylarında Evlatlık.pdf

ORTA ASYA TÜRK BOYLARINDA EVLATLIK MÜESSESİ

Masallarda kadın iktidarı, ev, er, evlat.pdf

İskit, Hun, Göktürklerde evrenin yaratıcısı, Gök-Tanrı, Kız, Erkek Evlat.pdf

Bektâşilik Dil Biliminde geçen, nefes evlâdı.pdf

Klasik Alevi kaynağı Buyrukta Üç Sünnet-Yedi Farz.pdf

Tengri, Dingir, El-İlah ve Tanrı kavramı.pdf

Türk Boylarında Alevi-Sünnilik ve Nefes Evlatlığı.pdf

Türk masallarında kadın figürü.pdf

Türklerde evlâtlık edinme müessesesinin eski şeklini ararken.pdf


İSLAM HUKUKU AÇISINDAN EVLAT EDİNME.pdf


Türklerin Dini, Prof. Dr. Fuat Bozkurt (1995).pdf

Şamanizmin Eski Türk Kamu Hukukuna Etkisi.pdf

Yeryüzü Tanrıları - Şirk Psikolojisi.pdf

UÇKUR TANRILARI, KUR'AN DAKİ AYRAÇ ŞERİAT.

'Faiz Lobisi’nden sonra 'porno lobisi'.

Fallus (phallus) temelli yaklaşımlar.

Korintos, Korintos'lular, OİDİPUS EFSANESİ

Ataerkillik, Uygarlık ve Toplumsal Cinsiyetin Kökenleri (John Zerzan)

Ensest-Eşcinsel araştırmalar dosyası...

Bizdeki Türban, Musevi dininde delikli kutsal evlilik çarşafıdır.
Türk Halkını Araplaştırmak isteyen şerefsizler, İZLESİN.
1930 yılında Türk Halkının genlerini koruyan yasalar, nasıl bozuldu?
Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk Milleti Korumuyor
Türk toplumu neden karanlık dönemlere giriyor?
HZ. AİŞE, VALİDEMİZ ANLATIYOR... EVLENME ÇAĞI NE OLMALI-1

HZ. AİŞE, VALİDEMİZ ANLATIYOR... EVLENME ÇAĞI NE OLMALI-2

HZ. AİŞE, VALİDEMİZ ANLATIYOR... EVLENME ÇAĞI NE OLMALI-3

HZ. AİŞE, VALİDEMİZ ANLATIYOR... EVLENME ÇAĞI NE OLMALI-4

HZ. AİŞE, VALİDEMİZ ANLATIYOR... EVLENME ÇAĞI NE OLMALI-5

Nisa Suresi Kadın-Erkek eşitliği üzerine.pdf

İslam Hukuku Boşanma Sistemi.pdf

İslam açısından resmi olmayan nikah.rar
Nisa Suresi Kadın-Erkek eşitliği üzerine.pdf
VELAYET-İ FAKİH, Humeyni.pdf 
İRAN İSLAM CUMHURİYETİ’NDE EGEMENLİK VE MEŞRÛİYET KAYNAĞI.pdf
İslam Hukuku Boşanma Sistemi.pdf
İslam açısından resmi olmayan nikah.rar
Prof. Doğan Kuban, Tekeşlilik doğaya aykırı

Zaman, Fethullah'ı "kaderin eli" ilan etti.
Adnan Oktar (Harun Yahya) RESULULLAH 'A ÇEKMİŞİM. Âlemciyim,...
ZİNA YAPTIĞI İÇİN ÖLDÜRÜLECEK. (RECM)
29 Ekim Beyaz Saray'da kutlansın. ABD Anayasası Patara'dan mı?

 

 

Turan Dursun, İslamcı Neden İntikamcıdır?


2 yorum:

  1. Evlatlık depremzedelere sübyanlara göz dikti şerefsizler…

    Bu din ya da Diyanet, bu millete oldu ihanet, pes artık yahu peeeeeeeeeeees…

    İslam dini, sosyal dayanışmaya önem vermiş ve hayırda yardımlaşmayı tavsiye etmiştir. Kur’an’da; “İyilikte ve takvâda yardımlaşın ama günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın” (Maide, 5/2) buyurulmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) de, işaret parmağıyla orta parmağını birleştirerek; “Ben ve yetime bakan kimse, cennette şöylece beraberiz” buyurmuştur (Müslim, Zühd, 42). Bu nedenle, sevgiye, şefkate ve korunmaya muhtaç kimsesiz çocuklar, kendilerine yardım eli uzatılarak, topluma kazandırılmalıdır.


    Dinimizde kimsesiz çocukların bakım ve gözetilmesi tavsiye edilmiş olmakla birlikte hukukî birtakım sonuçlar doğuran bir evlatlık müessesi kabul edilmiş değildir. Buna göre, evlat edinenle evlatlık arasındaki bu ilişki sebebiyle bir evlenme engeli doğmadığı gibi, evlatlığın kendi öz anne babasının yerine, evlat edinenlerin nesebine kaydedilmesi de caiz değildir. Ayrıca evlatlık olarak büyütülen çocukla, evlat edinenler arasında birbirlerine mirasçı olma hakkı da söz konusu değildir (Kurtubî, el-Camî’ li Ahkâmi’l-Kur’an, 14/80).


    Ancak evlat edinenler hayatta iken diledikleri kadar malı evlatlık olarak büyüttükleri çocuğa hibe edebilecekleri gibi, mallarının üçte birini vasiyet yoluyla da ona bırakabilirler. Bu itibarla, mahremiyet ile ilgili dinî kayıt ve şartlara riayet etmek kaydıyla, çocuğu olmayan ailelerin kimsesiz çocukları büyütmek üzere yanlarına almalarında bir sakınca görülmemektedir. Ancak bu davranış, evlat edinme olarak algılanmamalı ve aralarında mirasçılık cereyan etmemelidir.

    https://archive.is/uAyLc

    YanıtlaSil
  2. Soru: Torununla aynı yatağı mı paylaşıyorsun?
    Yanıt: Suç mu?

    İlgili bölüm…

    https://web.archive.org/web/20241129184144/https://v.medyatava.com/storage/files/videos/2024/11/27/whatsapp-video-2024-11-27-at-16-decx.mp4

    YanıtlaSil