Şimdi paralelci diye soruşturma geçiriyor.
Öyleyse Gül'de paralelci olmalı ve soruşturulmalıdır.
Nasıl olsa Cumhurbaşkanı da değil, dokunulmaz da değil.
Bakalım, sıra ona da gelecek mi?
Laçiner arşivlerimize göz atma zamanı gelmiş sayılır...
30 Ocak 2013
Çanakkale İl Müftülüğü'nün düzenlediği toplantıda Ortadoğu üzerine konuşan ÇOMÜ Rektörü Laçiner, Dünya haritalarının sıfır noktasında olması gereken ülkenin İngiltere değil Türkiye olması gerektiğini savundu.
AKP’ye yakınlığıyla bilinen Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü ve Star Gazetesi köşe yazarı Sedat Laçiner Çanakkale İl Müftülüğü Toplantı Salonu’nda Ortadoğu’daki güncel gelişmeleri konu alan toplantıda imamlara konuştu.
Düzenlenen toplantıda Türkiye’nin diğer Ortadoğu ülkelerinden ayrıştığını savunan Laçiner, “Bir kere Türkiye hiç sömürge olmamış. Kendi ayakları üzerinde durmuş. Özgüveni de yüksek bir ülkedir. Eğer Ortadoğu’yu tartışacaksak mutlaka kavramların üzerinde durmamız lazım. O kavramlar acaba bizim kendi malımız mı, yoksa bizim beynimize biri tarafından enjekte mi edildi?” sözleriyle başladığı konuşmasında, Doğu ve Ortadoğu kavramlarının göreceli ve üretilmiş olduğunu savundu.
Laçiner’den emperyal hayaller
Konuşmasına dönemin emperyalist otoritesi İngiltere’ye atıfta bulunarak devam eden Laçiner şu sözlerle Türkiye’nin Yeni-Osmanlıcı emperyal vizyonuna ne kadar hevesli olduğunu gösterdi:
“Dünya yuvarlak ama zihinlerimize dünyanın yuvarlak olmadığına ilişkin kavramlar yerleşmiş vaziyette. Dünya haritalarının sıfır noktasında Greenwich-İngiltere var. Neden İngiltere, çünkü haritayı yapan İngiltere, o dönemde dünyayı idare eden İngiltere. Bana sorarsanız ortada olması gereken ülke Türkiye’dir. Hem Türkiye’de yaşadığımız için hem de karaları ve denizleri daha eşit böldüğü için.”
Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz ay içerisinde Rektör Sedat Laçiner’e üniversite çalışanlarına ve öğrencilere yönelik uyguladığı baskılar nedeniyle Çanakkale halkının tepki gösterdiği eylemler gerçekleştirilmişti. soL - Çanakkale
Meral Danış Beştaş'ın 44 ve 48. dakikadaki konuşmasına bakınız.
Olay anında orada polis yoktu, hiç yoktu...
Ahmet Hakan sordu; Sedat Laçiner, Erdinç Yazıcı, Soli Özel, Özcan Yeniçeri, Meral Danış Beştaş ve İhsan Aktaş Tarafsız Bölge’de tartıştı. cnnturk
İlk dönmeler nedense genellikle Profesörlerden çıkıyor.
Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir ancak…!
Bir zamanlar methiyeler döşediği adamlar güç kaybı yaşıyor olmalı ki, şimdiden ima yoluyla olsa da, tapındıkları adamları eleştiriyorlar, bununla da kalmayıp bir de akıl vermeye çalışıyorlar.
Sayın Profesör Efendi hazretleri, bunları şimdi mi söylüyorsun, rektör olurken aklın neredeydi?
Ne malum, belki de Hz. Tayyip başkan olunca yeniden rektör olamayacağını anladın, şimdiden vakıf üniversitelerinde rektörlük kadronu ayarlıyorsundur.
Senin ne haddinedir Hz. Tayyip Efendimiz ve muhteşem dış politikalarını zımni olsa dahi eleştirmek?
Irak ve Suriye’nin kaç yıl evvel bölündüğünü anımsamıyor olabilir misin?
İstersen sipariş üzerine yazmadıysan şu eski yazılarını bir aç oku da ne yazmışsın bir gör.
Zayıf olan Türkiye değil, seni oraya, o makamlara getirenlerdir ki topyekûn bu zafiyetlerin cezasını çekiyoruz.
Hani biz okuduk bari boşuna okumamış olalım, sana anımsatalım dedik.
A. Dursun
Kaynak
Sende kabahat yok, seni yaratan hatalı üretmiş...
Dingo ve ahırı...
Kaynak
Rektörden 2015 için ilginç teklif. ‘Soykırım Anıtı, ziyaret edilirse bir tabu yıkılmış olur’.
Sedat Laçiner Türkiye-Ermenistan ilişkilerin 2015’in dönüm noktası olabileceğine dikkat çekti.
Kaynak
Bu kilise Çanakkale’ye yakışır.
Sedat Laçiner, halen üniversite öğrencilerinin deneme sahnesi olarak kullandıkları tarihi Surp Kevork Kilisesi’nin yeniden ibadethane olarak kullanılabilmesi için üniversite olarak gerekeni yapacaklarını açıkladı.
Kaynak
Canlı bomba ÇOMÜ'lü çıktı.
Sedat Laçiner, B.Y.'nin derslere devamlılığının bulunmadığını dile getirdi.
Kaynak
'Alevilik sapkınlıktır, cennete gidemezler' diyen Rektör Sedat Laçiner'e büyük tepki.
Sedat Laçiner’in “İnsanın Şii olması Hıristiyan olmasından kötü.
Kaynak
Mart 2011'de Prof. Dr. Sedat Laçiner Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğü'ne atandı.
TERÖRLE MÜCADELEDE HATA VAR MI? Aşçı ve terziyle PKK mücadelesi!- Sedat Laçiner
Sedat Laçiner-İsrail-PKK
The Illuminati Hierarchy (ILLUMINATI'nin HİYERARŞİSİ - 13 AİLE)
Federe Kürt Devletinin Hukuksal Alt Yapısı
Kumarbazdan Âlim Yaratmak: Necip Fazıl Komedisi...
Daha evvel bir yazımda Yeniçağ gazetesi Gülen aleyhinde yazamaz demiş iddia etmiştim.
Beyinlerimiz, zihinlerimiz nasıl işgale uğruyor, kimler işin içinde, savunduklarımız, aynı yerden baktığımızı sandıklarımız kimler?
Neden böyle bir yanılgıya sevk oluyoruz?
Dikkat çekici bazı başlıklarla konuya açılama getirmeye çabalayacağız.
Emin olun ki hükümet PKK'ya, silahı bırak Kürdistan'ı kuralım dedi.
Bunun aynısını Mahir Kaynak söylediğinde eyvah Kürdistan'ı kendi elimizle biz kuralım demişti ve bazı yazılar kaleme almıştım.
Yine aynı mahir Kaynak bu sefer Ermeni tasarısı bahane için elde tutuluyor, Yugoslavya modeli önümüzde... diyordu.
Beyinlerimiz, zihinlerimiz nasıl işgale uğruyor, kimler işin içinde, savunduklarımız, aynı yerden baktığımızı sandıklarımız kimler?
Neden böyle bir yanılgıya sevk oluyoruz?
Dikkat çekici bazı başlıklarla konuya açılama getirmeye çabalayacağız.
Emin olun ki hükümet PKK'ya, silahı bırak Kürdistan'ı kuralım dedi.
Bunun aynısını Mahir Kaynak söylediğinde eyvah Kürdistan'ı kendi elimizle biz kuralım demişti ve bazı yazılar kaleme almıştım.
Yine aynı mahir Kaynak bu sefer Ermeni tasarısı bahane için elde tutuluyor, Yugoslavya modeli önümüzde... diyordu.
Hamd Olsun.
A. Dursun
İşte su yüzüne çıkanlardan bazıları.
*****
Sabahattin Önkibar'ı Yeniçağ gazetesinden ayıran yazı.
Sabahattin ÖNKİBAR Yazdı:
HZ MUHAMMEDSİZ İSLAM OLUR MU?
28 Temmuz 2011
Bu Yazı Sansür Edilince Yeniçağ Gazetesi"nden İstifa Etti...
Başlığa bakıp bu nasıl soru demeyin sakın!
Hedeflenen yeni Müslümanlık Hazreti Muhammetsiz İslam"dır!
O nasıl mı olur?
Proje mimarlarına göre hâşâ onu aşmakla olurmuş!
Ambalajı da İbrahim"i dinlerin kardeşliği ve bütünselliği imiş!
Henüz alt perdelerden ve belli mahfillerde seslendirilen modernize edilmiş yeni İslam dini projesinin ardında ise Paxamericananın Evanjelistleri ile Vatikan var.
İBRAHİMİ DİNLER VE DİYALOG!
İbrahim"i dinler ambalajı basit anlatımla üç kitaplı dinin yani İslam, Musevilik ve Hıristiyanlığın bir potada eritilmesi ile orta vadede üçünden ortak bir din yaratmadır.
Bu yeni inanca göre üç din de haktır ve bu dinlere mensup olanlar cennete gideceklerdir.
Kur"anı Kerim"i reddeden bu anlayış İslam"ın Protestanlaştırılması ya da reforme edilmesinin ötesinde tamamen iğdiş edilmesidir .
Bu vahim projenin kapısını aralayan ilk teşebbüs de dinler arası diyalog yutturmasıdır.
Dinler arası diyalogun amacı böyle bir deformasyona iklim hazırlamaktı.
Malum soğuk savaş sürecinden sonra Emperyalizm Komünizmi düşman olmaktan çıkarmış yerine İslam"ı oturtmuştur.
İslam"la mücadelenin tekniklerinde ise deformasyon yani İslam"ı kendi özü ya da temel çizgisinden çıkarmak öncelikli hedeftir.
Batılı büyük istihbarat örgütlerinin kontrolünde olan Haçlı intelijansiyası yeni süreçte tehlikenin aslında Müslümanlar olmadığı tersine İslam inancının kendisinin olduğu hükmüne varmış ve o yönde sonuç alacak metotları teklif etmişlerdir.
İŞTE DEHŞET UYGULAMALAR
İşte Büyük Ortadoğu Projesi de aslında bu bakışın proje olarak somut yansımasıdır.
Üzülerek ifade etmeliyiz ki bu yeni projenin uygulama merkezi Türkiye'dir ve öyle olduğundan olsa gerek BOP' un Eş başkanı da malum Sayın Tayyip Erdoğan'dır.
Bizzat devlet ve hükümet tarafından desteklenen yeni ya da Hazreti Muhammetsiz İslam projesindeki faaliyetlere vereceğimiz birden çok somut örnek var.
Mesela ilkokul kitaplarımızda var olan Kelime Tevhid tarifinden Muhemmedenun Resululahın çıkarılması en dehşet verici örnektir.
Sinsi bir şekilde yürütülen bu kampanyalarda ayrıca İslam"la Hıristiyanlık ve Museviliğin çok farklı olmadığı, dolayısı ile iki ayrı dinden insanların nikâh kıyabilecekleri bile şuuraltılara pompalanıyor.
Keza Papazların Camilerde ayin yapması ve de devlet büyüklerimizin cemaati olmayan Kiliseleri besmele ile açması ve yine cemaati olmayan on binlerce Kilise Evinin ihya etmesi bir diğer garabet misalleridir.
Bu bağlamda verilebilecek en dehşet örnek ise ABD"nin Cuma hutbelerimize müdahale etmesi ve bundan sonuç almasıdır.
ABD SEFİRİNDEN HUTBBEYE MÜDAHALE
AKP iktidarı ile beraber 2005 yılında ABD sefiri Edelman hükümete ve Diyanet"e baskı yapıp Cuma Hutbesinde okunan "Yegâne din İslam"dır" ayetini kaldırtmaya çalışmıştır ki maalesef büyük ölçüde başarılı da olmuştur.
Kuşkusuz Paxamericanın Evenjelistleri ve Vatikan"ın CIA desteği ile yürüttüğü bu rezil faaliyete Türk insanı manevi önderleri sayesinde her şeye rağmen direnmeye devam ediyor.
Bu bağlamda Türkiye"de kökü dışarıda olmayan yani milli olan pek çok dini camia çok güzel refleksler sergiliyor ki bunun bayraktarı tartışmasız olarak Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve Arkadaşlarıdır.
Dürüstçe ifade edeyim bizim gibi işi gücü okumak ve yazmak olan biri bile Hazreti Muhammedsiz İslam noktasındaki pek çok kahpe faaliyetin ayrıntılarını Prof Haydar. Baş Hoca sayesinde nüfuz edebilmiştir ki bu bile yürütülen çalışmanın sinsiliğini teyit ediyor.
İSLAM DİYE DİYE İSLAMA İHANET!
Bizi üzen şeylerden biri de adı Milli Görüş olan bir önemli Camianın tamamen olmasa da bu rüzgara büyük ölçüde kapılması yani Amerikan İslam"ına boyun eğmesidir.
Öyle değilse soruyorum yakın geçmişte her Cuma çıkışı Emperyalizmi protesto eden o insanlar dün Irak"da bugün Libya"da Haçlılar Müslümanları avlarken bir kez olsun neden tepki koymadılar ve koymazlar?
Ve son not:
Türkiye"de Şanlı Muhammed Aleyhisselam, As habi ve Ehli Beytinin Kur"an ve Hadisi Şerif Müslümanlığına, kendine güya İslamcı diyenlerin iktidarında savaş açıldığını ve gerçek Müslümanlığın yerine Amerikan İslam"ının ikame edilmeye çalışıldığını tarih dehşet verici ve ibret alıcı büyük bir ironi olarak yazacağından hiç kimsenin kuşkusu olmasın!
Sabahattin Önkibar
*******
Farklı Örneklerden derlemeler...
18 Ocak 2009 tarihinden beri Yeniçağ gazetesinde yazmaktaydım.
Gazetenin bir-iki yazarının görüşlerine katılmasam da genel olarak yayın çizgisini olumlu bulmaktaydım. Kaldı ki, kendi görüş ve düşüncelerimi özgürce yazabiliyordum. Bu arada birkaç yazı dizim de gazetede yayınlandı. Bu açıdan genel yayın yönetmeni Hayri Köklü ve icra kurulu başkanı Ahmet Yabuloğlu"na teşekkür borçluyum. Ne var ki, bu özgürlük, Fethullah Gülen hakkında yazdığım bir yazıya kadar sürdü.
Çetin Yetkin-Odatv
****
“Yeni Zemin dergisi" Hakkında biraz bilgi
Hafızalarımızı yenileyecek uzaktan olsa dahi ilişkilendirile bilinecek başka yazılar.
Genelkurmay"ı da dizayn etmişler!
Yeni Zemin"in sıradan bir dergi olmadığını künyesi de kanıtlıyor! "Kürt meselesi", "Yeni Anayasa", "Sivil Genelkurmay" başlıklı dosyalar, bugünlerin nasıl planlandığını da ortaya koyuyor. Başdanışman Yalçın Akdoğan, cumhuriyete "Zorba" diyor.
Anayasayı 18 yıl önce yazmışlar
Yeni anayasanın temellerinin de 1993 yılında atıldığını söyleyen Yurt Partisi lideri, şunları kaydetti: "Yeni Zemin dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Metiner, "Toplum merkezli özgürlükçü bir anayasa" başlıklı yazısında bugünün temellerini atmış. Yine derginin Mart 1993 sayısında, "Sivil- asker ilişkisinde yeni model" başlıklı bir şema hazırlanmış ve Genelkurmay Başkanlığı"nın bakanlıklara bağlanması öngörülmüş.
A. Dursun arşivi
-----
"KÜRT SORUNU" RAPORU ÇALIŞMASI DEVAM EDİYOR
Kemal Kılıçdaroğlu"nun CHP genel başkanlığa seçilmesinden sonra Güneydoğu"da (Kürt Sorunu" raporu) hazırlamaya başlandığı ve bunun ne aşamada olduğunun sorulması üzerine de Çetin Soysal, şu karşılığı verdi:
"Kürt sorununun çözümü için rapor çalışmamız var. Güneydoğu"da Kürt sorununu barışçıl yollarla çözebilecek ve burada 3"üncü yol olarak adlandırdığımız bir çalışmamız var. O çalışma devam ediyor, yani bununla ilgili bölge insanıyla, bölgenin sivil toplum örgütleri temsilcileri, bölgenin kanaat önderleri ve etkin insanları ile görüşmelerimiz devam ediyor. O günü birlik, bugünden yarına hazırlanacak bir süreç değil. Bunun üzerinde daha çok, daha ayrıntılı değerlendirme yapmamız gerekiyor ki, önümüzdeki günlere ışık tutabilsin."
A. Dursun arşivi
-------
AZERBAYCAN İLAHİYATÇILAR BİRLİĞİ BAŞKANI AKİL ALESKER:
"Fethullah Gülen Müslüman değil!"
ALESKER- Ben İlahiyat Fakültesi mezunuyum. Dini camianın içinde olan bir insan olarak Fethullah Gülen"i yıllardır çok yakından izledim. Bunlar Müslüman olamaz. Bunları faaliyeti İslam için, Türk birliği için değil. Bunlar İslam bayrağı altında Azerbaycan"a sokulan bir gruptur. Ermenilerin olduğu gibi bunların da arkasında ADL (Anti Defamation Legue:"Türkler Ermenilere soykırım yaptı" diyen Yahudi kuruluşu) var. Amerika"nın Türkiye"deki en büyük ortağı Fethullah Gülen"dir. Kendisinin Hoşgörü ve Diyalog kitabına bakın.
"Fethullah Gülen Müslüman değil!"
----
Hukuk Planında Türk Devletinin Tasfiyesi Ve Federe Kürt Devletinin Hukuksal Alt Yapısının Oluşturulması.
Federe Kürt Devletinin Hukuksal Alt Yapısı-Prof. Dr. Çetin Yetkin.
------
Sabahattin Önkibar'ın AKP'yi din gibi görenler listesinde Sedat Laçiner'in adı boşuna mı geçiyordu?
ABD Büyükelçiliği"nden Nancy McEldowney USAK'taydı
Laçiner şunları söyledi: "İlişkileri bozan PKK terörizmi oldu. Türk kamuoyu ABD"den daha fazla şeyler bekliyor. Özellikle Irak"ta daha somut adımların atılması en büyük beklenti.
İlişkileri nasıl PKK terörü bozduysa, ilişkileri düzeltecek olan da yine PKK terörizmi olabilir. PKK terörizminin ABD"nin de katkılarıyla son bulması halinde ilişkilerde kayda değer bir düzelme yaşanacaktır."
usak.org.tr
-----
Demirtaş"tan tansiyonu düşüren mesajlar
Başbakan Erdoğan'ın, "Bazı şeyler Öcalan'ı aşmış" sözleri ile ilgili ise, "Sayın Öcalan Kürt sorunu konusunda en önemli aktör. PKK üzerinde hâkimiyeti bilinmeyen bir şey değil. Hükümette zaten kendisi ile diyalog içerisinde ise bu nedenle bu sebeple diyalog içerisindedir" dedi. Milliyet
-----
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth'un tutuklu gazeteci Ahmet Şık'ı ziyaretine izin verilmediği iddiasına ilişkin, hiçbir ülkede isteyenin elini kolunu sallayarak istediği yeri ziyaret edemeyeceğini belirterek, "Sayın Roth"un şahsına özel bir uygulama söz konusu olmamıştır. Belki çok az bekleyebilseydi bu görüşmeyi yapabilecekti" dedi.
Milliyet
Gördüğünüz üzere bakan bile halkla dalga geçiyor.
Sanırsınız ki Eşbaşkan Claudia Roth'u ilk kez görüyor, sanki hiç tanımıyor, valileri azarladığı gün sanki kendisi dünyada yoktu.
Eh, dinle yatan, imanla kalkarmış.
Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde topraklarımız vardı. Bize, gözlerimizi kapayarak dua etmeyi öğretiler. Gözümüzü açtığımızda, bizim elimizde İncil onların elinde topraklarımız vardı.
Kenya Kurucu Devlet Başkanı Kenu Kenyattu
---
EN'AM SURESI: 38 Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş istisna olmamak üzere hepsi sizin gibi ümmetlerdir. Biz bu Kitap"ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık. Onlar, sonunda Rableri önünde haşredilirler.
Bütün dinler, bütün devlet yönetimlerinden uzaklaştırılmadıkça insanlık savaşlardan, felaketlerden kurtulamayacaktır. Çünkü dinler açıkça, Allahın yasalarının dışındaki ifadelerden oluşmaktadır.
Ahmet Dursun
------
"Gerçekte dinleri konusunda halkın hiçbir fikri yoktur; din dediği şey, bilinmeyen inanç dizgelerine ve gizle karışık emellere kör bağlılıktan başka bir şey değildir...
Tarih bize öğretir ki, bütün dinler, milletlerin cehaletlerinin yardımıyla, utanmaksızın Tanrı tarafından gönderildiğini söyleyen adamlar tarafından tesis olunmuştur.
"Tüm dönemlerde toplumun kutsallaştırdığı boş düşüncelerden tehlikesizce sıyrılmak imkânsızdır."
Gazi Mustafa Kemal
Atatürk"ün El Yazmaları / Medeni Bilgiler, Afet İnan
Hemen üstte Prof. Dr. Sedat Laçiner'i analiz etmeniz için derlemiştim ki Rektör Efendi bu gün "TSK'nin yenilenmesi için altın değerinde fırsat" açıklamasında bulunmuş.
Ama birçok okuyucu Kemalistler dâhil, çoğunlukla yorumlarını desteklemişiz, severek izlemiştir değil mi?
İlginçtir "ABD, Fransa ve Almanya'da da bu şekildedir" dedikten sonra "27 Mayıs 1960 tarihinden beri devam eden kronikleşmiş bir hastalığın sonu gelmiştir diye ümit ediyoruz" şeklinde açıklamada bulunmuş.
27 Mayıs 1960 tarihini bir Profesör yanlışlıkla telaffuz etmiş olabilir mi?
Sanmam ancak birçok kesimin "1960 Kemalist bir devrimdir" söyleminden kaynaklı ancak cahilce söylenebilecek, Kemalizm düşmanlığının gözleri karartan etkisi olabilir. Çünkü içinde Kemalist sözü geçiyor olması, saldırı için yeterlidir.
Oysaki Profesör olan bir kişinin bunu söylemesi içler acısıdır.
1960 devrimi denen faşist hareket, 12 Eylül'ün başlangıç hareketi olup Nato'dan bu yana yapılan Amerikan darbesinden öte gidememiş ve asıl önemlisi de Amerikan Şeriatçısı (Hıristiyan - Ilımlı İslamcı) olduğu, özetle şimdi methiyeler düzdüğü Eş Başkanların, nereden beslendiğini, yollarını kimin, ne şekilde açtığını bilmezden gelmeye çalıştığı çok şaşırtıcıdır.
Tıpkı bir kısım TSK mensubu, yandaş medya vs... Gibi...!
Bunu ispat eden belgeleri daha evvel zaten sunmuş idim.
Bunu da notlarımız arasına kayıt edelim.
Laçiner"in gelecek dönemde ÇOMÜ'de yapacağı operasyonlar, ne kadar kararlı bir AKP yandaşı olduğunu gösterecektir.
Elbet operasyonlarına kılıf olarak her dönemde yapılan, kendi ekibiyle çalışma isteğinin gayet normal olduğu açıklamalarını da getireceği kuşkusuzdur.
İyi de ÇÖMÜ Laçiner'e kadar çöküş dönemine mi girmiştir de yapması muhtemel operasyonlara bu tip açıklamalar kılıf olabilsin?
Laçiner stargazete de Bu generaller bu millete yakışıyor mu? başlıklı yazısında TSK'nın demokrasi karnesi ne kadar zayıf olursa olsun... İfadesi kullanabilen bir akademisyen. Sanki Arınç'ın tastik memuru.
Bir yazısında Doç. Dr. Laçiner: Değişimin bürokrasiye ve yargıya yansıma hızı Kürt sorunundaki en büyük çıkmaz diyor.
Kürt Sorunu dediği şeyin ne olduğunu, nerden beslendiğini en iyi bilenlerden biri olan Laçiner"in bu sözleri çok ilginçtir. Bilmiyorsa acilen tavsiyem Mahmut Alınak"ın Kürt Sorunu konuşmasını izlemesi olacaktır.
GEORGE SOROS'un ileri gelen üyesi olduğu Davos Ekonomik Forumu 2005 yılında kendisini "2006 Genç Küresel Lider" (!) seçmişti.
Çanakkale Damadı Prof. Dr. Sedat Laçiner, her ne kadar Ben Doğrucu Davut'um diyorsa dahi, bu yazıyı okuma imkânı olursa yine doğrucu Davut olacak mı bakacağız.
Çok yakında ÇOMÜ operasyonlarıyla adından söz ettirecek olan genç bir rektörü tanımaya çalışalım istedim.
Gün ola devran döne...!
30 Temmuz 2011
Ahmet Dursun arşivi
-------
TSK'nın Yenilenmesi İçin Önemli Fırsat
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Laçiner: TSK'nin yenilenmesi için altın değerinde fırsat doğdu.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) üst kademesinin topluca emekliliklerini istemesinin kriz olmadığını düşünen stratejistler, tam tersine ordunun modern çağ gereklerine uygun hale getirilmesi için altın değerinde büyük bir fırsat olduğunu ifade ediyor.
Hiçbir kurumun birkaç kişiyle temsil edilemeyeceğini vurgulayan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, üst kademe komutanların emekliliklerini istemesinin normal bir durum olduğunu, bu saatten sonra daha sakin bir hayat yaşayacaklarını belirtti.
Bundan sonrası için iyimser bir tablo çizen Rektör Laçiner, "TSK, 100 binlerce kişiden oluşur. Tüm generaller emekli olsa veya başka bir durum dahi olsa kendi içinden çok iyi bir nesil çıkarabilecek durumdadır. Çok yetenekli ve çok iyi eğitim almış subayları vardır. Bütün bir kadroyu dahi değiştirmek mümkündür.
TSK"yi birkaç kişiye veya mahkemelerle başı derde girmiş generallere indirgemek doğru olmaz. O anlamda insanların da müdürler olsun, genel müdürler olsun, generaller olsun, kendi çıkarlarından önce kurumların çıkarlarını düşünmesi gerekiyor. Mahkemelerde görülen davalardan dolayı da TSK"ye bir suç örgütü muamelesi yapıldığını söylemek çok aşırı bir iddiadır, maksadını aşan bir ifadedir." dedi.
Bundan sonra yeni bir dönem başladığını söyleyen Prof. Dr. Laçiner, "Geçmişin olağanüstü şartlarının ürünü olan, askerin sivil iradenin üzerinde durması dönemi sona ermiştir. Bundan sonra seçilmiş ve halkın iradesini temsil eden kişiler, askeri bürokraside karar alıcı konumundadır.
Bu ABD, Fransa ve Almanya"da da bu şekildedir. Kısacası bu ülkelerdeki şeyler bugün Türkiye"de de olmaktadır; son derece normaldir, doğaldır. Bunu bir kriz olarak dahi değerlendirmek doğru değildir. Hattâ altın kıymetinde bir fırsat doğmuştur, büyük bir şans ortaya çıkmıştır.
TSK, modern çağın gereklerine göre mantalitesini değiştirmek zorundadır. Teknolojik bir yapıya kavuşmak zorundadır. İçişlerinden, siyasetten çekilip Türkiye"nin korunmasına, savunmasına odaklanmak zorundadır.
27 Mayıs 1960 tarihinden beri devam eden kronikleşmiş bir hastalığın sonu gelmiştir diye ümit ediyoruz.
TSK"yi modern dünyanın gelişmiş ülkelerinin sahip olduğu ordular gibi yapabilmek, yeniden reforme edebilmek, daha sağlıklı bir yapıya kavuşturabilmek için büyük bir fırsat ortaya çıkmıştır. Bu sözde krizin ardından TSK"nin daha güçlü olacağını düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Gülen"e kefil olan CIA ajanı: BOP hâlâ masada
Fethullah Gülen için ABD yönetimine referans mektubu veren eski CIA ajanı Graham Fuller, Büyük Ortadoğu Projesi"nin hala masada olduğunu açıklıkla dile getirdi.
İstanbul- CIA"nın Türkiye ve Ortadoğu Masası"nın eski şefi Graham Fuller"in Akşam gazetesinden Şenay Yıldız"a yaptığı çarpıcı değerlendirmeler şöyle:
Haftalardır gündemi belirleyen ve Ortadoğu"da birbiri ardına yaşanan gösterilerin dünya dengelerini nasıl etkileyeceğini bugün de Graham Fuller ile konuşmaya devam ediyoruz.
Graham Fuller, Büyük Ortadoğu Projesi için "Bu bir Amerikan ideali" diyor. Bölgedeki tek liderliğin Türkiye olduğunu belirten Fuller, "Türkiye gerektiği zaman Washington"a "hayır" diyebiliyor. Arap ülkelerinin hiçbiri bunu diyemiyor. Çünkü Washington"a bağımlılar" görüşünde
- Büyük Ortadoğu Projesi artık masada değil denilse bile, bu konudaki komplo teorileri ve şüphe devam ediyor. Bölgede olanlara bakınca sanki projenin varmak istediği sonuçlar bir bir gerçekleşiyormuş gibi. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu çok ilginç bir soru ve ABD siyasetinde yıllardır var olan zıtlıkları ortaya koyuyor. Bu çerçevede içinde "komplo" kelimesinin kullanılmasından rahatsızım. Büyük Ortadoğu Projesi anons edilmeden önce dahi bunlar ABD"nin vizyonuydu. Bu hedefler yeni değil. Amerika her zaman ABD-İsrail yanlısı ve demokratik Ortadoğu istiyordu. Bence Washington rüyalarında halen bunu istiyordur. Bu, Amerikan ideali.
- Hala masada olduğunu düşünüyorsunuz yani projenin öyle mi?
Fakat isim orada değil artık. Çünkü, Büyük Ortadoğu ismi pek çok olumsuz algıya neden oldu. Ama bu basit istekler halen orada. Hatta bugün bile. Ortadoğu"nun demokratik, Amerikan ve İsrail yanlısı olması ihtimali oldukça zayıf olduğu konusunda daha artan bir gerçekçilik var özellikle Irak konusunda yaşanan başarısızlık sonrası. Bu hedeflerin hiçbiri başarılamadı. Sadece demokrasi getirilmesi konusunda biraz ilerlenme sağlanmış olabilir. Bu önemli ve çok memnunum. Ama Irak"ta güçlü Amerikancı, İsrail yanlısı ve İran karşıtı bir hükümet var mı? Hayır.
Model ülke
- Türkiye için "model ülke" tanımlaması yapılması o dönemlerde hem Ortadoğu"da hem Türkiye"de tepki toplamıştı. Ama bugün, Türkiye için model ülke teriminin kullanılmasına kimsenin tepki göstermemesinin sebebi nedir?
Türkiye Batı, ABD ve İsrail yanlısı, NATO üyesi, radikal devletlerin karşısında ve iç siyasi dengeler açısından istikrarlı bir ülke olarak "sadık" bir müttefikti. Türkiye, Ortadoğu halkları veya gelişmekte olan ülkelerin çoğu için bir model değildi. Çünkü, bu şekilde "Batı"ya sadık" bir müttefikleri olsun istemediler. Türkiye"nin bazı diğer başarılarını takdir etseler dahi, kendi Müslüman geleneğine karşı düşmanca görünen bir devletle uzlaşmadılar. Bugünse, ironik bir biçimde, Türkiye Ortadoğu ve gelişmekte olan pek çok ülke için bir model oldu. Övgüye değer ekonomik ve demokratik başarıları ve bölgeyi çevreleyen Müslüman kültürlerin kabul edilmesi bunda çok önemli. Türkiye artık kendi dindar geçmişine veya bir zamanlar lideri olduğu bölgenin İslamcı kültürüne düşmanlık beslemiyor. Ayrıca, Türkiye ilk kez "Batı"nın müttefiki" değil (pek çok diğer ülke bunu istemesine rağmen) "egemen" olarak algılanmaya başlandı. Bazı konularda Washington"la çalışabilir, ama çıkarlarına uymayan bazı konularda da Washington"a "hayır" deme gücü ve özgüveni var.
- Mübarek sonrası Ortadoğu"da güçler dengesi nasıl şekillenecek?
Ortadoğu son on yıldır eğitim, toplumsal gelişim, kadınların durumu... vs açısından dünyanın en geri kalmış yerlerinden birisiydi. Bölge yapay olarak baskı altında ve kapasitesini açıklamakta yetersizdi. Bugün, Ortadoğu ekonomisi petrol dışında neredeyse anlamsız. Mısır"ın şu andaki öneminin neredeyse sıfır olması ilginç. Mısır, eskiden Arap siyasetinin merkezi idi, bugünse bir anlamı yok. Bu temel olarak Washington"un istediği politikaların devam ettirilmesi, hiçbir hayal gücü ve girişimciliğin olmamasından kaynaklanıyor. Yeni Mısır"ın farklı olacağını düşünüyorum. Türkiye bölgede ileri görüşlü, yaratıcı, bölge sorunları karşısında dinamik vizyonu olan tek aktif ülke. Ama sanıyorum Mısır"da Türkiye"nin bu rolü oynaması konusunda bir çekişme var. Türkiye"nin bunu yapması karşısında biraz utanç duyuyorlar. Mısır"ın gelecekte eski rolüne dönmeye çalışacağını düşünüyorum.
- Mısır zaman içinde liderlik rolünü geri alabilir mi?
Evet, alabilir. Ama, şu anda bölgede tek liderlik Türkiye. İkinci olarak, Türkiye şu anda pek çok Müslüman ve diğer ülkelerin dikkatini çekmiş durumda dış politikadaki vizyonu ve iç siyasette kaynaklanan ilerlemeleri nedeniyle. Demokratikleşme ve Kürt sorunu konusunda attığı adımlar da çok önemli. Türkiye, bugün Irak"taki en önemli ikinci ülke. Ben Türkiye"ye bakınca çok olumlu işaretler görüyorum. Son olarak da, Türkiye gerektiği zaman Washington"a "hayır" diyebiliyor. Bu, Arap ülkelerinin hiçbirinin yapamadığı bir şey. Araplar kendi hükümetlerinin Washington"a hiçbir koşuda "hayır" diyemediğini düşünüyor. "Hayır" diyemiyorlar, çünkü Washington"a bağımlılar. Her konuda Türkiye"nin konumu oldukça heyecan verici Arap dünyası için.
Gülen hareketi apolitik
- Türkiye"nin bugünkü siyasi tablosuna bakınca Gülen Cemaati"ni halen siyasi olmayan bir sosyal hareket olarak mı görüyorsunuz?
Gülen Hareketi ile ilgili bir şey söylemeye çekiniyorum. Çünkü, Türk toplumunun büyük bölümü Gülen Hareketi"nin CIA tarafından desteklenen, kontrol edilen bir hareket olduğu konusunda ikna olmuş durumda görünüyor. Gerçekte benim Hareket"te iyi bazı sinyaller görmem hareketin CIA tarafından desteklenen bir hareket olduğu algısını geliştiriyor adeta. Siyasi partisi olmadığı ve siyasette hareketi temsil eden adayları olmaması anlamında apolitik görüyorum. Tabii dünyadaki tüm sosyal hareketlerinin tümünün siyasi sonuçları oluyor. ABD"dekiler de böyle.
- Fethullah Gülen"e ABD"deki yeşil kart başvuru sürecinde desteğinizden dolayı sanıyorum sizin bunda kişisel payınız var...
Ben onun yeşil kart almasını desteklemedim. Yaptığım, hakkında benden istenen bir mektup yazmaktı. Ben Gülen"in Amerika için bir güvenlik tehdidi veya radikal bir güç olduğuna inanmadığımı anlatan bir mektup yazdım. Zaman zaman pek çok mektuplar yazmam istendi benden bazı figürler konusunda. Benim mektubum, dünyadaki İslami Hareketler konusunda bir araştırmacı olarak yaptığım çalışmalardan dolayı kişisel görüşlerimi içeren bir mektuptu. Kendisinin kart alıp, almamasıyla ilgilenmedim. Bu konuda saklayacak hiçbir şeyim yok.
Ama İslami hareketlere baktığım zaman dünyada Gülen Hareketi"ni dünyadaki modernist olan hareketlerden biri olarak görüyorum. Cami yerine eğitime odaklanılması oldukça ilerici. Müslüman dünyasında eğitimin artırılması ve bu ülkelerin modernize edilmesi son derece önemli.
Türkiye"nin İslam"ın rolü konusunda ikiye bölünmüş olduğunu görüyorum. Dünyadaki İslami hareketlere baktığım zaman, pek çoğu ilkel, yok sayıcı, rasyonel olmayan, toleranssız, şiddet içeren ve negatif hareketler. Gülen Hareketi"ni çağımızdaki İslami düşüncenin modern, akılcı, olumlu, yapıcı, sosyalleşmiş, barışçıl ve toleranslı olarak evrilmekte olan göze çarpan bir örneği olarak görüyorum. Bu perspektiften Gülen Hareketi çok iyi görünüyor. Ben bunun "Türkiye"nin geleceği olduğunu veya Türkiye"yi yönetmesi gerektiğini" söylemiyorum. Sadece onu bir küresel güç olarak diğerleriyle kıyaslıyorum.
Sıfır sorun için sihirli formül yok
Davutoğlu"nun sıfır sorun politikası oldukça yaratıcı bir fikir ama ortada hiçbir sihirli formül yok mükemmel ilişkiler için. Bu politikanın bile kendi içinde zayıflıkları var. Bunu, birbiriyle savaş halinde olan iki ülke ile arkadaş olmaya çalışırken görüyorsunuz. "Tüm dünya Davutoğlu"nun dediğini denemeli" demiyorum, ama yine de bu fikir uluslararası ilişkilerde çok ilginç bir konsept. Washington için bunun ilginç bir ders olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ABD"nin dünyadaki her durumun ABD için "derin tehdit" olmadığını ve kendisinin dünyada sorunları çözebilecek tek ülke olmadığını anlayıp, başka ülkelerde de sürece müdahil olma, sorumluluk alma hakkını vermesi gerekir. Bugün ABD"nin taşıdığı oldukça negatif bir valiz var dünyada sorunları çözme konusunda. Bu nedenle diğer ülkelerin de rol alması gerektiğini düşünüyorum.
Dünya dindarlaşıyor
Dünyanın pek çok açıdan dindarlaştığını düşünüyorum. Ama bildiğiniz gibi İslamsız Dünya kitabımdaki temel argümanım İslam"ın Batı ve Doğu arasındaki gerilimin temel nedeni olmadığı idi. Din, diğer konularda pankart olma özelliğine sahip. Tüm dünyada dini milliyetçilikle harmanlamak, dini emperyalist güçlere karşı ülkenin kimliğini güçlendirmek için etkin bir odak olarak görme eğilimi hakim. Aynı zamanda bu dönemde insanlar, pek çok materyal ihtiyaçlarının karşılandığını görüyor. Hepimizin arabaları, küçük güzel elektronik aletleri var ama materyal şeylerin yeterli gelmediğini ve ahlaki değerlerimiz olması gerektiğini fark ediyoruz ve bu nedenle bir dine dönüş yaşanmıyor. Ama hepsi bu değil, din siyaset ve devletler tarafından kendi amaçlarına ulaşmak için kullanılabilir.
WikiLeaks"i destekliyorum
WikiLeaks"i desteklediğimi söylemek zorundayım. Yeni çağda özellikle ABD"de devletin gücü inanılmaz büyük. Öyle ki, manipüle etmek, manipüle etmeye çalışmak için çok aşırı gücü var. Kamuoyu, haberler, bilgi, medya, dünya hakkındaki haberler... ABD, Kanada ve diğer demokratik ülkelerde basın ne yazık ki az sayıda kişi tarafından yönetiliyor. Bu tüm dünya için çok tehlikeli. Bizim medya sahipliğinde çeşitliliğe ihtiyacımız var kamuoyuna farklı perspektifleri sunabilmek için. Bu açıdan, WikiLeaks"i hükümetleri gerçeklerle uğraşmaya zorlamak ve gerçekliği saklamalarını zorladığı için memnuniyetle karşılıyorum. Evet, utanç verici olabilir bazı konularda, ama diplomatların utanç duyması, kamuoyunun bilgilenmesi ile kıyaslandığında oldukça küçük bir şey.
- ABD hükümetinin tartışmalı bazı işlere karışmış olduğunu görmekten utanç duydunuz mu bir Amerikan vatandaşı olarak?
Hayır. Çünkü, eğer bir insan aktif olarak dış politikayı ve uluslararası ilişkileri takip ediyorsa, WikiLeaks"te çok az sürpriz var. Dış politikayı iyi bilenler, ABD"nin dış politikasının doğasını çok iyi bilirler ve orada çok az ilginç detay var aslında. Pek çok Amerikan diplomat bu raporlarında entelektüel ve dengeli görünüyorlar. Türkiye hakkında biraz utanç verici olanlar var gerçi ama... Temel olarak, Amerikan diplomatlar entelektüel yorumlar yapmış ama yürütülen siyaset iyi değil. Fakat bunda da yeni keşfettiğimiz bir şey yok. Cumhuriyet Haber Portalı
Laçiner REKTÖR MÜ YOKSA CEHENNEM ZEBANİSİ Mİ?
TRT Haber’in “Açı” programında konuşan Sedat Laçiner, Suriye ve Irak’taki çatışmaları irdelerken şunları söyledi:“Sadece Irak’ta değil Körfez’de Şiiler var, Kuveyt’te de. Şimdi bir insanın Şii olması Hıristiyan olmasından kötü, çünkü Hıristiyan nihayetinde ehli kitaptır; üç dinden bir tanesidir. Allah onu selamete de erdirebilir, belki cennete de koyabilir. Şii ise sapkınlık var orada dini bozmaya çalışmak var.”
Kısacası, Sedat Laçiner, Şiilerin ve Alevilerin sapkın olduğunu, cehenneme gideceğini açıklıyordu.
Peki, dini bir konuda fetva veren Sedat Laçiner kim?
Diyanet İşler Başkanı mı?
Hayır!
İlahiyet Fakültesi hocası mı?
Hayır!
Sedat Laçiner, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü!
Prof. Sedat Laçiner’in uzmanlık konusu din değil, Uluslararası Güvenlik ve Ortadoğu!
Öyleyse Prof. Dr. Sedat Laçiner neden Cehennem Zebanisi rolüne çıkmış, kimlerin cennete kimlerin de cehenneme gideceğini belirliyor?
Prof. Dr. Sedat Laçiner’in bu konuşmasını boşboğazlık, densizlik diye niteleyemeyiz!
İşte nedeni…
AKP hükümetlerinde başbakan yardımcılığı ve maliye bakanlığı yapmış olan Abdüllatif Şener, 20 Aralık 2012 günü şöyle bir iddiada bulundu:
“El Kaide, Alevilere saldıracak!”
Abdüllatif Şener, bir istihbarat almış olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“Görüştüğüm kişi, El Kaide’nin ABD’nin bölgeyi yeniden dizayn etmek, Türkiye’yi istikrarsız hale getirip parçalamak adına Alevileri hedef alacağını ve katliamlara başlayacağını söyledi.”
Görüyor musunuz, Türkiye’de Alevilerin hedef alınacağı, katliam yapılacağı istihbaratına ulaşılırken Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner de devletin televizyon kanalından, Alevilerin cehennemlik olduğu fetvasını vererek bölücülük yapıyor!
Söylemiyle bölücülük yapan Prof. Dr. Sedat Laçiner hakkında Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Senatosu soruşturma başlatacak mı?
Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı, medya yoluyla ayrımcılıktan öte, kin ve nefrete dayalı bölücülük yapan Prof. Dr. Sedat Laçiner’i “şüpheli” olarak ifade vermeye çağırmayacak mı?
Atatürkçülerin siyasi örgütü CHP’den ve sivil toplum kuruluşu Atatürkçü Düşünce Derneği’nden bu konuda hiç ses çıkmayışını nasıl açıklayacaksınız?
En temel konularda hiç ses çıkarmayarak “Atatürkçüler Yenildiler”!
Yılmaz Dikbaş
21 Aralık 2012
dikbas@kalinka.com.tr
***
Şiilere ağır hakaretler ederek Yezitleşen Laçiner ve TRT’den açıklama
TRT'de yayınlanan "Açı" programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner'in Şiilerle ilgili söylediği sözler tepkiye neden oldu. Laçiner, konuşma arasında "bir insanın Şii olması Hristiyan olmasından kötü" derken, TRT'den "Rektör yanlış anlaşıldı!" açıklaması geldi.
Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- 27 Aralık 2011 tarihinde TRT'de yayınlanan "Açı" programının konusu Irak'taki mezhepsel ve etnik gerilimdi. Programa katılanlardan bir tanesi olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, Irak'ta ABD'nin çekilmesi ile ortaya çıkan yeni siyasi durumu değerlendirirken, Şiilere yönelik tepki çeken sözler söyledi.
İran'ın Ortadoğu'daki tek devlet müttefikinin Suriye olduğunu söyleyen Laçiner, Suriye'nin de Arap dünyasından dışlandığını ve iki ülke arasındaki yakınlaşmanın mezhepsel bir yakınlığa dayandığını iddia etti!
Programın sunucusu Faruk Bilgin'in, "Irak'ta mahalleler bile ayrılmış" sözleri üzerine ise, Laçiner şu sözleri sarf etti:
"Sadece Irak'ta değil bakın, Körfez'de de Şii'ler var. Suudi Arabistan ve Kuveyt için, Ürdün için, Mısır için bir insanın Şii olması Hristiyan olmasından kötü. Çünkü Hristiyan nihayetinde ehli kitaptır; üç dinden bir tanesindendir; Allah onu dilerse selamete de erdirebilir, cennete de koyabilir. Şii'yse sapkınlık var orada dini bozmaya çalışmak var… Irak'ta Şiiler ve Sünniler özellikle işgalden sonra birbirlerine olan nefretlerini daha bir açığa çıkardılar."
TRT'den yapılan açıklamada ise, Laçiner'in ilgili sözlerinin, "Ortadoğu'daki aşırı ve siyasi mezhepçilerin birbirleriyle ilgili görüş ve algılamaların tasviri mahiyetinde kullanıldığı" iddia edildi. Açıklamanın devamında şunlar söylendi:
"Ayrıca program moderatörü olarak Sayın Faruk Bilgin de bu algının sapkın bir algı olduğunu, mezheplere sağlıksız bakanların görüşleri olduğunu araya girerek belirtmiş, Sayın Laçiner de bunu tasdik etmiştir. Bu konudaki hassasiyetleri anlamakla birlikte, konuşmaların içeriğinden koparılarak ve öncesindeki cümleler yok sayılarak, konuşmaları herhangi bir yerinden kesip eleştirmenin doğru olmayacağını düşünüyoruz. Söz konusu konuşmada sadece o cümle alınsa bile, konu Şii mezhebinin kendisi değil, bölgesel diğer Sünni toplumların ve devletlerin onlara bakış açısını yansıtılmıştır. Yanlış anlama veya bilgi eksikliğinden kaynaklanan açıklama ve haberden önce Açı programı yetkililerine veya Sayın Prof. Dr. Sedat Laçiner'e sorulmamış olması ve program CD'sinin istenmemiş olması üzücüdür. Açı programının tüm kadrosu ve tüm konuşmacıları tüm dinlere ve mezheplere eşit mesafede ve saygılı durur."
LAÇİNER İSE KONU İLGİLİ AÇIKLAMASINDA ŞU BEYANATLAR DA BULUNDU
Habertürk'ün Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in sözlerini çarpıtarak haberleştirdiği ifade edildiği iddia edilerek şu ifadelere yer verilmiştir.Habertürk’ün haberinde, Laçiner’e söylemediği sözler söylemiş gibi gösterilmiştir.
Habertürk’ün çarpıtma haberinde şöyle denildi:
“Suriye ve Irak’taki mezhep çatışmalarına değinen Laçiner, programda, ‘Sadece Irak’ta değil Körfez’de de Şiiler var, Kuveyt’te de. Şimdi bir insanın Şii olması Hıristiyan olmasından kötü, çünkü Hıristiyan nihayetinde ehli kitaptır; üç dinden bir tanesindendir. Allah onu selamete de erdirebilir, belki cennete de koyabilir. Şii ise sapkınlık var orada dini bozmaya çalışmak var’ demişti.
Programda geçen cümlelerin ilk kısımlarını tamamen keserek, cümleleri içeriğinden tamamen kopartarak, hiçbir şekilde bana ait olmayan görüşleri benim görüşüm gibi yansıtmakla kalmamış, basın yoluyla Türkiye Caferilerini ve Şii Müslüman kardeşlerimizi aleyhime kışkırtacak son derece tehlikeli açıklamalarda bulunulmuştur.
Şahsımın Şii kardeşlerimize hakaret ettiği iddiasına konu olan cümlelerin hemen öncesinde bu cümlelerin bana değil, Ortadoğu’daki marjinal mezhepçi gruplara ait düşünceler olduğu ifade edilmektedir.
Benim ise mezhepler konusundaki duruşum yıllardır aynıdır. Mezhepçiliği Ortadoğu’daki en önemli fitne kaynağı olarak görürüm ve mezhepler arasında gerilim oluşturabilecek her türlü söz ve davranıştan kaçınırım.
O programdaki sözlerim de mezheplere hakaret etmek bir yana, tam tersine mezhepçi yaklaşımların ne kadar yanlış, ölümcül ve hatalı olduğuna dairdir.
Bizler Peygamberimizi de, ailesini de, arkadaşlarını da, onların soyundan gelenleri de severiz. Yaradılmışı Yaradan’dan dolayı severiz. Şiiler de, Sünniler de bizlerin kardeşidir. Bunu kimsenin hatırlatmasına da ihtiyacımız yoktur.
Benim ekranda herkese açık bir platformda yaptığım açıklama, üstelik de günler önce yayınlanan sözlerimin çarpıtılarak kamuoyuna sunulmasını masum bir hareket olarak görmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Bunun Türkiye'ye kurulmak istenen tuzaklardan biri olduğu görülüyor." diye açıklamada bulundu.
PROGRAMIN İLGİLİ KISMIN VİDEOSU
Sedat Laçiner Rektörlüğü bıraktı.
Evet, başlığı yanlış okumadınız, Laçiner rektörlük yapmıyor, onu oraya getirenlere diyet borcunu ödemeye soyundu.
İşte haber kaynağının adresini altta bulacaksınız.
İmralı tutanaklarındaki ifadeler ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan Laçiner, görüşmelerin medyaya verilme nedenini de yorumladı.
Tutanakları sızdıranın çok karışık olmadığını, görüşme sırasında içeride, 3 BDP 'li, Öcalan ve 1 görevlinin bulunduğunu ifade eden Prof. Dr. Sedat Laçiner, ya 3 BDP'li vekilin kendilerinin sızdırdığını ya da bir başkasına sızdırılması için verdiklerini söyledi.
Samanyolu Haber'de Laçiner; "Buradan bakıldığında sadece tutanak sızdırması değil, dün Gülten Kışanak'ın açıklaması vardı Diyarbakır'da, tutanaklardakinden daha sert ifadeleri vardır. BDP ya bu süreçte bir partner olduğunun farkında değil, ya da süreci istismar ediyor. Geçmişte nasıl konuşuyorsa aynı şekilde konuşmaya devam ediyorlar. Tutanakları bir sızma olarak da görmüyorum. BDP İmralı'daki görüşmeleri önce kaydedip yazdı, bir gazeteciye verdi o da bunu yayınladı." Diye konuştu.
"Oradaki Öcalan görüntüsüyle daha önce basında oluşturulmaya çalışılan Öcalan arasında dağlar kadar fark var." diyen Laçiner, ilk açılımda da aynı sıkıntının yaşandığını, BDP'nin gerçek manada bir taraf olamadığını belirterek, İmralı'daki tutanaklarda geçen Öcalan'ın ifadelerinin amacını şöyle açıkladı: "Öcalan'dan ziyade BDP ve PKK'da şöyle bir kaygı var. Öcalan'ın Kürt hareketini sattığını düşünüyorlar. Öcalan böyle düşünenleri ikna etmeye çalışıyor. Baktığınızda tutanaklar sızmadan önce Öcalan ne diyordu; sınırın dışına çıkın, elinizdeki rehineleri serbest bırakın, daha sonra eylemsizliğe geçilsin. Ama tutanaklara bakıldığında Öcalan biraz da kendi mahallesine konuşuyor, 'Bizim hedefimiz özgür olmak, bir tek ben hapisten çıkmayacağım bütün KCK'lılar çıkacak.' Bunun gibi Türk kamuoyunun çoğunluğunu rahatsız eden ifadeler. Ayrılıkçı, ırkçı kişilere yönelik yapılmış gibi bu konuşma."
Sızdırmanın Öcalan tarafından yaptırıldığını düşünmediğini belirten Laçiner, "BDP ya da PKK tarafından en azından bir kanadı tarafından düşünebiliriz. Bunun böyle bir şeye hizmet ettiğini söyleyebiliriz. Yani Kürtçü hareket, ayrılıkçı hareket içerisinde bir rahatlama ve onları bir arada tutma maksadıyla yapıldığı görülüyor. Ama bu sürecin bir tarafı yok. Hem Türklerin hem Kürtlerin büyük bir çoğunluğu bu konuda endişelere kapıldı. O yüzden BDP bu tür küçük hesaplar içerisine girerken sadece kendi mahallesini kendi sempatizanlarını değil, sürecin iki tarafını da düşünmek zorunda. Aksi taktirde süreç tehlikeye girmeye başlar." Şeklinde konuştu.
Görüntülü izlemek için… STV
Laçiner’e ağır suçlama…
Hicri Nalbant yaptığı basın açıklamasında." Yaklaşık 2-3 aydır COMU de işçilerin iş güvenceleri tehdit altındadır. Geçtiğimiz Cuma günü işten çıkarılanlarla birlikte toplam 40 işçi, en temel insan hakkı olan yaşama haklarına yönelik müdahale ile karşı karışya kalmışlar ve işten atılmışlardır. İşten çıkartılanlar arasında hamile olanlar, eşleri işsiz olanlar olduğu gibi en trajik örnek geçtiğimiz cuma günü işten çıkartılan Arzu Sezek in başına gelenlerdir.Bir akşam telefon ile işten atıldığını öğrenen, Arzu Sezek in çocukları bu habere çok üzülürler, daha üzülen baba emekçi gazeteci Mustafa Sezek geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirir. Bizler yaşam savunucuları olarak hiçbir çocuğun üzülmesini istemeyiz. Tabi hiç bir babanın da Şimdi buradan üniversite yönetimine, Sayın Rektöre soruyoruz. Bu elim olayın bir parçası olmak nasıl bir duygudur?
Göründüğü gibi üniversitemizde kurulduğu günden bu yana en hızlı siyasallaşma yaşanmaktadır. Hatta yaşananlara bakıldığında militanlaşma dönemine girildiği görülmektedir.
Sözde kamuoyu araştırmalı ile Çanakkale’yi germeyi basamayanlar, maalesef son yaşananlar ile üniversiteyi ve kenti germişler telafisi zor kararlar vermişlerdir."dedi.
canakkaledemokrat.com
***
Rektör Laçiner okumayı engelleme suçu işliyor ama kimse dikkat etmiyor.
Bu adam nasıl Rektör oldu, acaba hiç mi kitap okumamıştı?
Çanakkale Rektörlük Önünde 'Duran Adamlar'
Aralarında Öğretim Üyeleri Ve Öğrencilerin Bulunduğu 10 Kişi, Bugün Öğle Saatlerinde ÇOMÜ Terzioğlu Kampüsü İçindeki Rektörlük Binası Önünde Toplandı.
Aralarında öğretim üyeleri ve öğrencilerin bulunduğu 10 kişi, bugün öğle saatlerinde ÇOMÜ Terzioğlu Kampüsü içindeki rektörlük binası önünde toplandı. Rektörlüğün önünden geçen yolun kaldırımına dizilen grup, yanlarında getirdikleri kitapları okumaya başladı. Rektörlük binasından çıkıp makam arabasına binmeye hazırlanan ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner, kaldırımdaki kalabalığı görünce gazetecilere, 'Burada ne varö diye sordu. Gazeteciler, 'Eylem varö deyince Prof. Dr. Rektör Laçiner, eyleme katılan Prof. Dr. Telat Koç'a dönerek, 'Sen git sınavını yap. Olayı siyasileştirmeyin. Çok ayıp bir şeyö dedi. Prof. Dr. Koç da, 'Benim her sınavım yapıldı ve teslim edildiö yanıtını verdi.
Prof. Dr. Rektör Laçiner, olay yerinden ayrılırken, güvenlik sorumlusuyla görüşerek izinsiz eyleme katılanların tespit edilmesini istedi. Güvenlik görevlilerinin uyarılarına rağmen 15 dakika dikilen grup daha sonra sessizce dağıldı.
Rektör Prof. Dr. Sedat Laçiner'in tepki gösterdiği Eğitim-Sen Çanakkale Şube Başkanı ve ÇOMÜ Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Telat Koç, geçtiğimiz günlerde iş bırakma eylemine katıldığı ve grevde olduğu için bütünleme sınavını ertelemesiyle gündeme gelmiş, bazı öğrenciler sınavın ertelenmesine tepki göstermişti.
sondakika.com
***
2012-2013 yılı Rektör Laçiner'e yaramadı!
ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner'in son dönemdeki gergin tavrı dikkatlerden kaçmıyor. Hem mezuniyet töreninde öğrencilerin Taksim direnişi ile ilgili olarak ortaya koydukları tavır hem de ertesi gün öğretim üyeleri ile bazı öğrencilerin rektörlük önünde yaptıkları “kitap okuma” eylemi konusunda verdiği tepki, “Rektör beyin kimyası bozulmuş” yorumlarına neden oldu.
ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Sedat Laçiner'in “kitap okuma” gibi son derece barışçıl ve demokratik bir eyleme bile tahammül edemediği, kendisi ile çalışan akademisyen ve öğrencileri özel güvenlik birimi ile karşı karşıya getirmesi hem “özgür üniversite” anlayışına hem de sorgulayıcı akla aykırı olduğu ifade edildi. Laçiner'in gergin tavırlarının sadece akademisyenlere ve öğrencilerle sınırlı kalmayıp, gazetecilere yönelik olarak da ortaya koyduğu tavrın bir bilim adamı tavrı ile örtüşmediği dile getirildi. Sadece 15 dakika süren kitap okuma eylemi içinde bulunan Eğitim-Sen Çanakkale Şube Başkanı Prof. Dr. Telat Koç, Rektör Laçiner'in tavırlarını değerlendirdi. Koç, “Ama görüyoruz ki arkadaşlarımız gergin. Benim tavsiyem gerilmesinler, rahat olsunlar, dostça bir ortamdalar. Biz dostluklarımızla onların her zaman yanındayız. Biz bu süreçten keyif alıyoruz, çünkü demokrasi böyle gelişiyor. Arkadaşlarımız da bu demokrasi sürecinin işlemesinden keyif alsınlar” dedi.
“Özgür düşünce ortamı bu mu?”
“Üniversitelerin, öğretim elemanlarıya, öğrencileriyle özgür düşüncenin egemen olduğu bir yer olması gerekiyor” diyen Eğitim-Sen Şube Başkanı Prof. Dr. Telat Koç, “Üniversiteler, sadece ezber olarak bir şeylerin aktarıldığı bir yer değil, herşeyin sorgulanabildiği ve bu konuda da düşünce üretildiği, bu düşüncenin de demokratik kanallar kullanılarak toplumun tüm kesimleriyle paylaşıldığı bir ortam olarak işletilmesi gerekmektedir. Bu nedenle üniversite mantığı tek tipçi mantığa karşı bir düşüncedir. Çanakkale Onsekiz Mart Ünivresitesi öğrencileri, mezuniyet töreninde toplumsal olaylarla ilgili olarak görüşlerini bildiren, bir sonraki gün ise ÇOMÜ öğretim elemanları ve öğrencileri rektörlükle ilgili görüşlerini ortaya koyan demokratik bir tepkide bulundular. Rektör beyin bu süreçte, bu etkinlikleri gerçekleştiren kişilere teşekkür etmesi gerekirken, oradaki gazetecilere ve öğretim üyelerine karşı kabalaşan, bize hem gazetecinin hem de öğretim üyelerinin yaptıkları işleri orada sorgulamaya çalışan, son derecede ölçüsüzleşen tavırlarını hayretle karşılıyoruz. Çünkü orada yapılan iş demokratik bir iştir, ünivresite kavramına yakışan, barışçıl, olumlu ve yapıcı bir davranış tarzıdır. Rektör beyi, gerçek anlamda demokrasiden ne anladığı konusunu tekrar bir gözden geçirmeye davet ediyoruz. Çünkü ünivresite bileşenleri burada görüşlerini ortaya koyuyor. Ünivresite yönetimine yakışan şey, bu görüşlerini bildiren kişilerin işini kolaylaştırmaktır. Aksine rektör bey orada güvenlik birimini çağırmıştır, bu da işin tuhaf tarafıdır. Bu durum ünivresitede özgür düşüncenin olmadığı, görüşünü dile getirmek isteyen insanların güvenlik birimi ile karşı karşıya bıraklıdığı anlamına gelir. Bir başka boyutuyla rektör beyin şunu da düşünmesi gerekir; acaba Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale'nin değişik konulardaki görüşlerini demokratik kanallardan alıp değerlendiriyor mu? Bir akademisyen arkadaşımız olarak rektör beyin bu tavırlarını anlayamadım. Eğer bizim kaçırdığımız bir şey varsa, bu konuda kendisi açıklama yapar ve bize de öğretirse seviniriz” dedi.
“Toplumumuz asık suratlı insanları sevmez”
Prof. Dr. Koç, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü; “Toplumumuz çatık kaşlı, asık suratlı insanları sevmez. Çatık kaşlı, asık suratlı insanlar bir şekilde toplumu bastırdıklarını sansalar da, Nasreddin Hoca'lardan Hacivat-Karagöz'e kadar uzanan gülmece kültüründe bu kişilerle çok iyi bir şekilde hicv edilir. Taksim direnişi de aslında bunu göstermiştir. Toplumumuz, emek mücadelesini, haklar mücadalesini gülerek, hicv ederek, mizahla vermiştir. Bu nedenle bizim rektör beye her zamanki davranışımız, onun aksine, ona saygı duyarak ve onun daha sağlıklı davranacağı umuduyla olacaktır. O nedenle biz bütün haklırımızı, hem sendika olarak hem de öğretim üyesi olarak sınırsız bir şekilde kullanacağız, her ortamda ve her yerde. Her zaman kendisiyle olan iletişim kanallarımız açık olacaktır. Her zaman doğru yaptığı şeylerde 'rektör bey doğru yapmıştır' diye destek vereceğiz, yanlış yaptığı şeylerde eleştirilerimizi sunacağız. Ama hiçbir zaman suratımız asılmayacak. Rektör beyin hukuki olarak yanlış yaptığı konularda da biz de hukuki süreçleri işleteceğiz. Rektör bey, şahsıma 10'a yakın ceza ve dava süreci yaşatmıştır. Ama bu ceza ve davaların büyük bir kısmı hem YÖK tarafından hem de mahkemeler tarafından iptal edilmiştir. Yani hukuki olarak rektör beyin yanlış yaptığı açıklanmıştır. Biz doğrudan, rektör beyin davranışlarını hukuki sürece taşımak istemiyoruz, biz yapıcı olmak zorundayız. Ancak rektör bey bizim üzerimize hukuki olarak gelirse biz de hukuki olarak gerekli tavrımızı gösteririz. Şu anda rektör bey ve kendisine bağlı çalışan dekanı mahkeme kararını uygulamamaktadır. Yani görevini kötüye kullanmaya ve tazminata neden olacak davranışlar içindedir. Mahkeme beni bölüm başkanlığına iade etmiş olmasına rağmen ben tekrar görevden alınmış bulunuyorum. Ama görüyoruz ki arkadaşlarımızı gergin. Benim tavsiyem gerilmesinler, rahat olsunlar, dostça bir ortamdalar. Biz dostluklarımızla onların her zaman yanındayız. Biz onların hem eleştirilerimizle, hem de eylemlerimizle yanlarındayız. Biz bu süreçten keyif alıyoruz, çünkü demokrasi böyle gelişiyor. Arkadaşlarımız da bu demokrasi sürecinin işlemesinden keyif alsınlar.”
canakkaleolay.com
Rektör Laçiner, Sükûtu Hayal'e Uğradı
24 Haziran 2013
Çanakkale'de Kitap Fuarı'nda imza gününe katılan ÇOMÜ Rektörü Sedat Laçiner'in imza gününe yaklaşık 30 kişinin katılması
Rektör Laçiner için Sükûtu Hayal'e Uğradı yorumlarının yapılmasına yol açtı.
Çanakkale Kitap Fuarından ki imza gününe (günler öncesinden imza saati 17.30) olarak açıklanmasına rağmen bir saat geç gelmesi ve 18 bin öğrencinin ve yaklaşık 1200 öğretim görevlisin bulunan bir üniversite rektörünün imza gününün sönük geçmesini Rektör Laçiner için, Sükûtu Hayal'e uğradı şeklinde yorumların yapılmasına yol açtı. canakkaledemokrat.com
İşgal yıllarında gibiyiz, İstiklal harbinde bile ihanetler, iş birlikçiler bu kadar ayyuka çıkmamış, kendilerini bu kadar deşifre edememişlerdi.
Bu Türk, Türkiye ve Türkçeye olan düşmanlık girişimindeki cüreti nereden alıyorlar dersiniz?
***
ÇOMÜ Rektörü, ‘dini yaklaşımlı’ yardımcı doçent arıyor
ÇOMÜ Rektörlüğü tarafından öğretim üyeliği alınmasına ilişkin verilen ilanda, Psikoloji bölümü için “yaşam olaylarına dini yaklaşım konusunda çalışmış olmak” şartı aranıyor.
13 Ağustos 2013
Sendika. Org'un haberine göre Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin yayımlattığı ilanda aranan öğretim üyelerinin özelliklerinin değil isimlerinin yazıldığı olayın üzerinden daha birkaç gün geçmişken, AKP’nin eğitimdeki “kadrolaşma” örneğine bir yenisi daha eklendi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörlüğü, öğretim üyelerinin alımına ilişkin verdiği ilanda Psikoloji bölümü için “yaşam olaylarına dini yaklaşım konusunda çalışmış olmak” şartı aradı.
Söz konusu ilanda üniversitenin Edebiyat Fakültesi Psikoloji bölümü için 1 öğretim üyesinin arandığı belirtilirken, istenilen tek özelliğin de “dini yaklaşım” olması dikkat çekti.
ÇOMÜ’nün AKP’li Rektörü Laçiner…
ÇOMÜ Rektörü Sedat Laçiner, öğretim üyesi ilanındaki dini referansın tepki çekmesi üzerine “Dini yaklaşımlı akademisyen aranıyor denmiyor, çalışmış deniyor” diye kendini savundu.
2011 yılında ÇOMÜ Rektörlüğü’ne atanan Sedat Laçiner aynı zamanda Star Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapıyor. Üniversitelilere ve öğretim üyelerine dönük gerici ve baskıcı tutumuyla bilinen Laçiner, sık sık açtırdığı soruşturmalarıyla da adından söz ettiriyor.
Üniversiteye demokrasi söylemleriyle gelen Laçiner, Gezi direnişi sırasında yazdığı “TOMA’lar olmasaydı” yazısıyla TOMA’ların “demokrasinin teminatı” olduğunu öne sürmüştü. ulusalkanal







Hiç yorum yok:
Yorum Gönder