1 Ocak 2016 Cuma

Türk Kızılay'ı Suriyeli çocuk tüccarı mı?

Türk Kızılay'ı tarafından "Görmezden Gelmeyin" yardım kampanyası başlatılmış.
 

 Elbet ki yardımlaşma bir toplumun olmazsa olmazlarındandır.

Buna kimsenin itiraz etmesi doğru olmayacağı gibi ahlaki de olamaz.

Benim konu etmek istediğim, sosyal adalet anlayışının temel taşlarından olan yardımlaşma değil, yardımlaşma adı altında kimlerin rant kaynağı olarak kullanmaya çalıştığı, çocuklar üzerinden yapılan amansız rant ticaretine vurgu yapmaktır.

Aksi halde, yardım duygusunu kaybetmiş toplumların sonlarının hiç de iyi olmayacağını biliyoruz.


İnsanlardaki yardım ve dayanışma duygusunun yok edilmesi için adeta el birliği yapmışçasına bir mücadele içinde olan hükümet, önüne gelenin yardım adı altında rant pazarı kurmasının da önünü açmıştır.

Çünkü hükümetin besin kaynaklarından biri de, mafyamsı oluşumlardır.
 
Bunun örneklerini epeyce vermiştik.
 
Hatta uluslararası boyutlara taşınan Deniz feneri gibi soygun düzeni de, insani yardım adı altında başlatılmıştı.
 
Bu soygun düzeninin kimlere kadar uzandığını Alman yargısı sayesinde öğrenmiştik.


Yine emperyalist çetenin, İslami görünüm altında örgütlediği küçük çaplı çeteleleri tarafından Somali'yi ve benzeri ülkeleri hedef göstererek nasıl örgütlendiğini, nasıl soyduklarını Amerika'nın Somali işgali, cemaatlere yaptırılıyor başlığında incelemiş, bir hayli detaylı bilgiler vermiştim.

Bu örgütlenmede en büyük çetenin Birleşmiş Milletler teşkilatı olduğunu, örnekleriyle sunmuştum.

Şimdilerde de aynı çete eliyle Mülteci çocuklar, özellikle de Suriyeli mülteci çocuklar kullanılmaya başlandı gibi bir izlenim edinmeye başladım.

Türkiye'de kaç adet yardım kampanyası yapılmış, kaç kampanyanın nasıl sonuçlandığını bilen var mı?


Sıradan vatandaş olarak elbet bilemiyoruz ancak devlet de tahminime göre bunların sayısını, topladıkları yardım miktarlarını ve akıbetini bilmemektedir.


Nitekim, A. Dursun olarak mini bir araştırmayla, kaç yardım çalışması olduğunu sizlere "Mantar değil, mantar gibi türetilen dernekler ve talep ettikleri" başlığında pdf olarak sundum.
 
Bir kez daha yineleyeyim ki, yardımlaşma, dayanışma karşıtı değilim ve asla olmam da mümkün değildir.


Ancak bir ülkede sosyal dayanışma, yardım anlayışı, o ülkenin geçim ve yaşam şekline dönüştürülmüşse, orada devlet tüketilmiş, rant üzerine kurulu sistem oluşturulmuş demektir.

Ancak ve ancak devletin asli görevi olan adalet anlayışı zedelenirse, devletin topladığı vergiler amacı dışında kullanılmaya başlanırsa, denk bütçe yok edilip açık bütçe üzerine tesis edilen anlayışa geçilirse, yardımlaşma ve dayanışma amacından çıkartılarak, rant ekonomisi devletin asli sistemi haline dönüştürülürse,  bu gün yaşadıklarımız son derece normalleşir.
 
Toplum da sosyal devlet anlayışının bu olduğunu sanarak yaşadığı soygun düzenine hamd eder hale getirilmiş olur.

Peki, Türk Kızılay'ın "Görmezden Gelmeyin" yardım kampanyası bu ifadelerimin neresindedir?

Kendi çocuklarını bırakıp, ölüme terk eden bir devlet, nasıl olur da başka ülke çocuklarına yardım toplayabilir, toplanmasına izin verebilir, toplanan yardımları denetlemez?

Bu neye, kime, hangi çocuklar üzerinden sağlanan rant sistemidir?


Örneğin,  Kızılay'ın Kanser ilaçlarıyla ilgilenmek görevleri arasında mıdır?


Velev ki öyle olsun.


Bunca geniş yelpazeye uzanan Kızılay, Çocuk gelinler projesinde neden yoktur, hiç olmamıştır?
 
Çocuk gelinler, Kızılay'ın görev alanındaysa, neden bu konuda hiç sesi çıkmamaktadır?


Çünkü orada bir rant yoktur, sosyal bir adaletsizlik vardır ve Kızılay bu konunun kendilerini ilgilendirmediğini düşünmüş olabilir.

Kendi çocukları kanserden, açlıktan ölürken başka ülke çocuklarına yardım yapma çabası ne kadar değerli olabilir, ne denli inandırıcı olabilir?

Çocuklarımız Sağlık Bakanlığı'na dilekçe yazıyor, "Kanser ilaçlarımızın parasını karşılayamıyoruz, ne olur devletimiz karşılasın" diye.
 
Ancak ne Bakanlık ne de Kızılay veya başka kurumlar sessiz kalmaktadır.

Kızılay'ın kendi  yayınlarındaki ifadesinde şöyle söyleniyor.

"2010  yılında  başlayan  ve Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinden ortaya çıkan olaylar, 15 Mart 2011 tarihi itibariyle Suriye Arap Cumhuriyeti’ni de  etkisi altına almıştır.   Suriye’de yaşanan silahlı çatışmalar nedeniyle ülke genelinde 100 binden fazla Suriye vatandaşı  hayatını kaybetmiş, 2.156.146 Suriye vatandaşı yerlerini terk etmek durumunda kalarak ülke içerisinde birçok kere yer değiştirmiş, 22 milyon nüfuslu ülkede toplamda 7 milyon kişi olaylardan doğrudan etkilenmiştir."


Bunu bilen Kızılay, savaşın yaratıcılarının, sebep olanlarının ve sıkı destekçilerinin kim olduğunu, savaşın amacının emperyalistlerin enerji ve 2100 yılındaki iklim değişimlerine göre, yeni yerleşim alanları arayışları olduğunu bilmez mi,  görmezden mi gelmektedir?
 
Detayları "Mantar değil, mantar gibi türetilen dernekler ve talep ettikleri" başlıklı pdf dosyasına (üstte) bulabilirsiniz.

Bakınız, Kızılay kanser konusunda sadece bir yerde haber yapmış, o da şöyledir.


Ülkede 20 milyon kişi temiz suya muhtaç. Akaryakıt sıkıntısı nedeniyle ise 9 milyon 400 bin kişi temiz suya erişimini tamamen kaybetti.

Çatışmalar sağlık sistemini de olumsuz etkiledi. 15 milyon 200 bin kişi temel sağlık olanaklarına erişemiyor. Diyabet, kanser ve hipertansiyon ilaçlarının tamamen tükendiği ülkede, önem arz eden travma setleri, ilaçlar ve kan torbaları ise tükenmek üzere.
13.11.2015 Kızılay yayınları.

Tuğba Yardımcı Mısır- Türk Kızılayı`nın Amerikalı bir firma ile yaptığı anlaşma doğrultusunda, kanser tedavisinde, sadece kanserli hücreyi hedef alarak gerçekleştirilen "proton terapi" yönteminin uygulanacağı merkez, yaklaşık 260 milyon dolar harcanarak Türkiye'de kurulacak.
Türk Kızılayı Genel Başkanı Tekin Küçükali, AA muhabirine yaptığı açıklamada, afetlerde, dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın Kızılay olarak imkanları ölçüsünde yardım eli uzatmaya çalıştıklarını söyledi.  06.07.2009-samsunkizilay.org


Görüldüğü üzere Türk Kızılay'ı sadece haber bağlamında kanserli çocukların ilaçları üzerinde durmuştur.

Peki 6 Temmuz 2009'dan bu güne (1.1.2016  yaklaşık 7 yıl) ne gibi değişimler olmuş, Kızılay bu konunun ne kadar takipçisi olmuştur?
Kocaman bir hiç.

Bununla ilgili azı haberleri yazının sonunda kısaca vereceğim.
 
Üstte Birleşmiş Milletler'in demiştim.

Bunu biraz açalım.

Yazımın başlarında Somali hakkında, "Bu örgütlenmede en büyük çetenin Birleşmiş Milletler teşkilatı" olduğunu ifade etmiştim ve o yazımda bunun detaylarını sunmuştum.

Aynı BM'nin, 16 Aralık 2013 tarihinde Cenevre'den sesi duyulmuştu.
 
2014 yılı Suriye operasyonları için 6.5 milyar dolar yardım talebinde bulunuyordu.


Bu talepte bulunurken ve bu güne kadar, "Suriye'de savaşı körükleyenler, oradan elinizi çekin" diyememiştir.


Cenevre'den yapılan çağrıda, BM Örgütleri ve STK'lar adına Acil Yardım Koordinatörü Valerie Amos ve BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, donörlere müdahale planlarını dile getirmişlerdi.
 
Amos, durumu dehşet verici bu kriz olarak tanımlamış "2014 yılında Suriyelilerin yaklaşık üçte birinin insani yardıma ihtiyaç duyacağını düşünüyoruz. Uluslararası toplumun yardımlarıyla, Birleşmiş Milletler, Kızılay ve ortak STK'lar yaşamsal yardımların dağıtımına ve çatışmadan etkilenen sıradan erkeklere, kadınlara ve çocuklara koruma sağlamaya devam edecek" demekteydi.

Oradaki Kızılay söylemi Kızıl Haç değildi, doğrudan Kızılay olarak telaffuz edilmekteydi.

Garabet odur ki, Suriye'de savaşanlar Haçlı ordusunun teröristleriyken, onların yaptığı talana yardım elini Türk Kızılay'ından ve Türkiye'deki STK'lardan beklediklerini ilan ediyorlardı, ancak işin içinde BM adının sadece anılmış olması, yapılacak yardımın sanki uluslararası boyutu varmış gibi algılamamıza neden olmakta, yani psikolojik bir harekatın tam ortasına Türk halkının yardım anlayışı itilmekteydi.

Müritleri tarafından, sağa, sola gürlemesiyle ünlendirilen Erdoğan Efendimiz ise burada, "Savaşı siz başlatın, Türk halkı doymak bilmez iştahınıza alet olsun, yok böyle bir şey" diyememişti.

Diyemezdi, çünkü Somali örneğinde gördüğümüz üzere şahsen kendisi telefonla bağlanarak, Kurtlar vadisi ekibiyle para toplamaya yardımcı olmuştu, şimdi çıkıp da bunu söylese, efendiler o vakit sifonu çeker miydi korkusu elbet ki yeterliydi.

O dönemlerde bir de slogan vardı, SOMALI'ya yardım yok, onunki kader, Somali'ye var.


Nihayetinde 1-25 Aralık, onun fren mekanizması olarak çoktan planlanmıştı, canları istedikçe bu frene basıyorlardı.


                               Somali yardımları ABD'ye gidiyor.




Yine Cenevre'den yapılan çağrıda Guterres, yaşananları ürkütücü bir durumla olarak tanımlayıp, "2014 yılı sonunda Suriye nüfusunun çoğu yerinden edilmiş olabilecek veya insani yardıma muhtaç konumda olabilecek. Bu siyasi bir çözüme duyulan ihtiyacı çok daha önemli hale getiriyor. Şu an için uluslararası insani müdahalenin desteklenmesi hayati bir önem taşıyor. Yalnızca sıkıntı çekmekte olan Suriyelileri desteklemek için değil aynı zamanda mültecileri cömertlikle kabul etmiş olan ülkelerin de desteklenmesi için geniş çaplı bir uluslararası dayanışma büyük öneme sahip" diyordu.


Somali'ye giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a sanatçılar da eşlik etti. 

Burada dikkatinizi çekmek istediğim konu, yardımın ne şekilde dağıtılacağının planlamasıdır.


Nitekim, 6.5 milyar dolarlık paranın 2.3 milyar doları, Suriye içerisinde bulunan insanlar OCHA önderliğinde,  Suriye İnsani Yardım Müdahale Planına, 4.2 milyar doları komşu ülkelerdeki mültecilere ve ev sahibi topluma yardım sağlayan UNHCR liderliğindeki RRP6 için kullanılacak diye açıklanıyordu.
 
Burada dikkatinizi önemle çekmesi gereken konu, komşu ülkelere sağlanacak olan 4.2 milyar dolarlık bölümüdür.


Bu para sağlanmış mıdır, sağlandıysa kimler kullanmıştır hiç bir bilginiz var mı?


Açıkçası bu kısmı bir soru işareti olarak kafalarınızda yer etmesi için detaylandırmayacağım, gereken bilgileri araştırmanıza bırakacağım ki, hazır bilgi kafalarımızdan uçup gittiği için siz de merak edin istiyorum.


Üstte sunduğum pdf dosyasında ip uçlarını da vermeyi ihmal etmedim.
 
Bu yardımların nasıl harcandığı hakkında İstihbarat çalışması yapan Almanya'nın  Başbakanı Angela Merkel, 20 Eylül 2015 tarihinde, "Yardım programlarının tam olarak finanse edildiğinden emin olmalıyız. Hep birlikte çalışarak sınırları daha güvenli hale getirebiliriz" ifadesiyle aslında Türkiye'nin içinde bulunduğu zorluğa değiniyor görünmekle birlikte, anlayanlara bu yardımların Türk hükümeti tarafından nasıl kullanılacağına güvenmeyiz mesajı veriyordu.


Avrupa Konseyi'nden Başkan Donald Tusk ise, "En büyük sorun para değil, durum sanıldığından daha zor. Avrupa, topraklarına yönelen büyük mülteci akınıyla baş edebilmeyi umut ediyorsa, bunun için ihtiyaç duyduğu kilit müttefik Türkiye" derken,  aslında Türkiye'nin para karşılığında istendiği gibi kullanılabilecek bir ülke konumuna getirildiğini yüzümüze haykırmaktaydı.
 
Nitekim spekülatör Soros'un 4 Mart 2002 tarihinde Sabancı Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, "Türkiye’nin stratejik konumu nedeniyle en iyi ihracat ürünü ordusudur" sözleri Erdoğan ve hükümetince doğrulanmış olmaktaydı.

Çünkü Davutoğlu,  AB liderlerine gönderdiği mektupta, "Mültecilerin hepsinin Batı'ya doğru gitmesini istemiyorsanız, neden bizim onları Doğu'ya, Suriye içindeki güvenli bölgeye geri göndermemize yardımcı olmuyorsunuz" diye soruyor, AB'nin yapmak istediği 1 milyar Avro'nun, fark yaratabilecek bir miktar olmadığını, Türkiye'nin Suriyeli mültecilere Eylül 2015'e kadar 7 milyar Avro harcadığını söylüyordu.
 
Bu ne anlama geliyordu?


Aslında Davutoğlu'nun kem küm ettiği şey, "En az 7 milyar Avro verirseniz, Suriyelileri dilediğiniz gibi yerinden etmenize göz yumarız" anlamına geliyordu.
 
Ne de olsa arkalarına BM destekli Türk Kızılay'ını almışlardı.

ABD Nüfus, Mülteciler ve Göçten Sorumlu Dışişleri Bakanı Yardımcısı Anne Claire Richard, 24Mart 2014 tarihinde Al Jazeera'den Ece Göksedef'e, Türkiye'den sığınmacı alacakları hakkında bazı açıklamalar yapmıştı.


3 Nisan 2015 tarihindeyse, Türkiye’den kabul ettiği mülteci sayısındaki rakamlar için, "bazı basın yayın organlarının haberlerinde yanlış yer bulmuştur" açıklaması yapıyordu.


Bir nevi düzeltme açıklamasında, "Toplam 5.624 mülteciyi kabul ettik, Türkiye'den kabul edilen 664 Suriyeli bulunmaktadır, toplam rakamın çoğunluğunu Iraklı, İranlı ve Afgan mültecilerden oluşmaktadır, ciddi sağlık sorunları olanlar, travma yaşayanlar, özel tedaviye muhtaçlar, işkence görmüşler, dul ve yetimler önceliklidir" açıklamasında bulunmuştu.
Neden Türkiye'den sadece 664 Suriyeli kabul ettiklerinin gerekçesiniyse netleştirmemişti.
 
Aslında, Suriye Bölgelerarası Mülteci tespitinden görmek veya  aşağıda sunacağım bağlantılardan bazı detayları görmek mümkündür. data.unhcr.org


Düşüne biliyor musunuz?


Haçlı ordusu İslam alemini talan ediyor, ülkesinin % 99,9'unun Müslüman olduğunu söyleyen ve İslami propaganda ile Müslimlerden oy alanlar, Kızıl Haç'ın değil, Müslüman toplumların ve Müslüman olduğu iddiasında olan Türk Kızılay'ı ve Türk STK'ları eliyle Haçlı Ordusu'na halkını, emeğini peşkeş çekiyorlardı.

Yeni Yıla girerken yaşanan garabetler bununla da sınırlı değil elbet.


Ülkede Şehit haberleri gelirken Cumhur'un başı Suudilerin yanındaydı.
 
Vakitsiz ziyaret (Umre) ettiği Kâ'be de ne işi vardı bilinmez ancak ülkendi Baş Komutan sıfatı taşıdığın ordunda askerlerin teker teker Şehit düşerken, oralarda dolaşman mürit ve mü'min tarafından demek hoş karşılanıyor ki, onca Şehit için değil yanında taşıdığın bir gazeteci için ülkene dönüyorsun.

Elbet her can kıymetli ve yücedir.
 
Kimse ölüm üzerinden ve açlık üzerinden terbiye olmasın isterim.

Lakin gazetecininki candı da, askerin, polisin ki can değil miydi?

Onca şehit varken hangi akla hizmeten seni dünyada itibarsızlaştıran Suudilerin yanına gidebildin?

Bunların elbet hesabı bir gün sorulur ama neyleyim ki, iş işten geçmiş, ülkenin evlatları telef olduktan sonra sorulsa neye yarar?

Erdoğan Efendimiz'in Suudları ziyaretinde (Umre) bakın şehit haberlerine.

Şırnak’ın Silopi ilçesinde şehit olan Astsubay Kenan Yıldız’ın memleketi Adana  toprağa  verildi. 29.12.2015

Şehit Faruk Gezen’in cenazesi de önceki akşam helikopterle Balıkesir Dursunbey’e getirildi. Binlerce kişi şehidi uğurlamak ilçeye için geldi. 30.12.2015

Şırnak'ın sokağa çıkma yasağı bulunan Cizre İlçesi'nde PKK'lılarla bu gece çıkan çatışmada 1 özel harekat polisi şehit oldu, 4 polis memuru da yaralandı. 01.01.2016

Sokağa çıkma yasağı uygulanan Sur İlçesi'nde operasyonlar devam ederken, teröristlerin tuzakladığı bombayı patlatması sonucu 1 asker şehit oldu, 2 asker yaralandı. 01 Ocak 2016

MANİSA'dan görevli olarak Şırnak'ın Cizre İlçesi'ne giden özel harekat polisi Erol Aktürk, PKK'lı teröristlerle girdiği çatışmada şehit oldu. 01 Ocak 2016

Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki patlama ve çatışmada yaralanan 4 güvenlik görevlisinden 1’i şehit oldu. 01 Ocak 2016

Peki, Erdoğan Efendimiz dönerken ne yapmış?

 Gazeteci Hasan Karakaya için uçakta Yasin okutmuş.
Merak ediyorum, şehitler için de o uçakta hiç Yasin okuttunuz mu?

Çocukların rant kaynağı olarak kullanılması sadece Türk Kızılay'ı için geçerli  değil elbet ki.

Nükleer santral için çocukları kullanmaktan çekinmeyen bir hükümet yapısı oluşmuştur.

O dönemde bunun ahlaksızlık olduğunu yazmıştım.
 


Sahtekarlık bu ülkede 77 yıldır geçim kaynağı haline getirilmiştir ancak son 10 yılda özellikle teşvik edilir bir durumdadır.
 
Anımsarsanız ürettikleri yalana, sahtekarlığa neredeyse üretenlerin bile  kendileri bile inanır durumlar yaşamıştık.
 
Prof. Dr. Ayşe AKIN adıyla yayınlanan sahte karbonat mucizesi başlığında bir kısmını görebilirsiniz.


İşin özeti şu.
 
Dinlere hâkim olan dünyaya hâkim olur, ancak dinlere ve dünyaya hâkim olacak son kişi bile sen olamayacaksın.

Yeni yıla keşke böyle bir Türkiye'de girmemiş olsaydık.

Umarım önümüzdeki yılda güzel bir Türkiye'den yazıyor olurum.

Türkiye'nin yeni Lawrens'lara ihtiyacı yoktur.

01.01.2016

Ahmet Dursun

Suriyeli Mülteciler: Türkiye’nin Müstakbel Vatandaşları.pdf

2017 UNHCR Türkiye Aylık İstatistikleri  

2016 UNHCR Türkiye Aylık İstatistikleri  

2015 UNHCR Türkiye Aylık İstatistikleri

Sadaka taşları nedir, hiç bilginiz var mı?

Sadaka taşları-Hayat Tarih Mecmuası.pdf

Sağlık Bakan Mehmet Müezzinoğlu, kanser tedavisinde kullanılan proton tedavi merkezlerini incelediklerini belirterek, "Önümüzdeki günlerde onunla ilgili kararımızı oluşturacağız." dedi.
20 Nisan 2013-cnnturk  


Müezzinoğlu, birkaç ay önce ABD’ye yaptığı ziyarette kanser tedavisinde kullanılan proton merkezlerini de ziyaret etmişti. Proton tedavisini Türkiye’ye getirmeyi planladıklarını aktaran Müezzinoğlu, bu merkezin Etlik Şehir Hastanesi’nde hayata geçirileceği müjdesini verdi. Hâlihazırda kanser tedavisinde kullanılan X ışınları, sağlıklı dokulara zarar verebiliyor. Proton tedavisi ile enerji, sağlıklı dokuların zarar görmemesi için proton demetleri ile insan vücuduna aktarılıyor. Böylelikle ışınlar sadece kanserli bölgeye temas ediyor. Dünyada, 10 tanesi ABD’de olmak üzere, 37 proton tedavi ünitesi bulunuyor.  22 Ekim 2013-Zaman



                                Etlik Şehir Hastanesi

3.566 yataklı Etlik Entegre Sağlık Kampüsü 1 milyar 150 milyon Euro yatırım değeriyle hayata geçiriliyor. Yapım ve işletmesini Astaldi-Türkerler Ortaklığı'nda Ankara Etlik Sağlık Yatırım AŞ nin gerçekleştireceği, tıbbi hizmetleri verecek kamunun ise 24 yıllığına kiracı konumunda olacağı hastanenin uluslararası proje finansman anlaşması imza töreni 25 Haziran 2015 günü Sağlık Bakanı Sayın Mehmet Müezzinoğlu'nun da katılımıyla gerçekleştirildi. 25 Haziran 2015-haberler.com



Ankara Etlik Health Campus


Proton Therapy Center


Proton Terapi Merkezinde Kanser Tedavisinde kullanılan en son teknolojilerle bilgi alındı.

Müezzinoğlu başkanlığındaki heyet 18 Nisan 2013 tarihinde San Diego’daki Scripps Proton Tedavi Merkezini ziyaret etti.

Proton Terapi Merkezinde Kanser Tedavisinde kullanılan en son teknolojilerle bilgi alındı.  proton-cancer-treatment.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder