23 Şubat 2016 Salı

AKP IŞİD’in Siyasi Uzantısıdır. Cami kurtaramadı, Meryem Ana heykeli dikiyorlar.

Demirtaş, Davutoğlu için "Bizim için PKK ile IŞİD aynıdır diyor. E hadi o zaman PKK’ya yaptığının binde birini IŞİD’e yap. IŞİD'e buradan bir mermi atmış değilsiniz.

Sonra çıkıp bize PKK’nın uzantısı diyeceksin. Sizden daha terör uzantısı parti mi var? IŞİD’in uzantısı sizsiniz. AK Parti IŞİD’in uzantısıdır" demiş.

Doğu mu demiş yanlış mı demiş vatandaşın takdirine bırakmak lazım.

Ne de olsa vatandaşın donulmazlığı değil, dokunulurluğu var. 



 
Bunun yerine ülkedeki camilere bakalım.

Şu doğadaki güzelliği görüyor musunuz?

Yeşil alan ne güzel yok edilmiş, mis gibi cami kondurulmuş.

Müslüman dediğin böyle olur, yeşilin anasını ağlatır, yerine beton diker, ne de olsa Müslüman'ız ya...

Peki, eskiden nasılmış bir göz atalım.
Ne olduğu resmin altında yazıyor, gördüğünüz üzere ecdat mirası dedikleri yerlerin içine etmekte zihniyetler aynı, adı da aynı, ibadet yeri.

Temeli 6 Ağustos 2013’te atılan, İstanbul’un en yüksek noktalarından 268 rakımlı Çamlıca Tepesi'nde yükselen inşaat 15 bin metrekarelik bir alanda yürütülen faaliyetler sadece şantiyeyle de sınırlı kalmıyor, sadece bir ibadethane değil, külliye, atölyeler, kütüphane, galeri, konferans salonu ve Türk İslam eserleri müzesinin de olacakmış


Özetle, 15 bin metrekarelik alan tamamen ağaçsızlandırılıyor.

İslam'ın peygamberi, kaç tane cami yıktırmış, neden yıktırmış hiç merak edip araştıran mü'min oldu mu dersiniz?

Olmaz, olamaz.

Çünkü aklını kullansaydı başına AKP gelmezdi.

Adamlar kiliseyi camiden fazla açıyorlar.

Yetmiyormuş gibi şimdi de heykel dikiyorlar.
2014 Yılı yerel seçimlerinde Selçuk'da % 36.67 ile AKP'den belediye başkanı seçilen 1965 Selçuk doğumlu Yrd. Doç. Dr. Dahi Zeynel BAKICI kazanmıştı.
Onu CHP'li aday % 36.62 ikinci olarak izlemişti.


AKP'li başkan İzmir'in Selçuk ilçesine, dev Meryem Ana heykeli dikecekmiş.

Anlaşılan yukarıdaki resimde görülen küçük gelmiş, imanlarına yeterli değil sanırım ki, imanlarını kuvvetlendirmek için alttaki gibi dev bir Meryem Analarının heykelini dikeceklermiş.

Aşağıdaki haber videosuna bakacak olursanız tanıtımda kullandıkları heykel de İsa heykeli.

Zaten kendisi de aynen öyle demiş.

Rio De Janeiro'de bulunan, 1926 ve 1931 arasında yapılan Kurtarıcı İsa Heykeli'ne çok benzeteceklermiş.

Sanırım ortaya şöyle bir şey çıkacak demektir.
Bu Meryem analarının heykeli, Lübnan'da Harissa bölgesinde bulunuyor ve 1908'den bu yana Hristiynlar buraya gelerek hac ibadetlerini kutsuyormuş.

Bu heykelin en önemli özelliği ise, Osmanlı'nın yıkılış dönemleri olan zamana denk gelmesidir.

Ne tesadüftür ki, Şelçuk'ta dikilecek olan Meryem Anaları da, Türkiye Cumhuriyeti'nin yıkılışına denk gelmektedir.


Tayyip buna da ucube der mi, AKP'liler bu ucubenin kellesini de "Allahu ekber" nidaları eşliğinde keser mi bilinmez.

Ama bunu yapamazlar, sonuçta onlar da ana kabul etmişlerdir.

Her nedense bilinmez, koca İslam peygamberinin anasının adını tek bir yerde zikretmeyen Kur'an, neredeyse gayrimüslim kadınların tamamının isimlerini anıyor, daha önemlisi Meryem adına sure veriyor  fakat, hiç bir mü'min "acaba neden Muhammed'in anasının adı Kur'an'da geçmez" diye sormayı akletmiyor.

Ne diyelim, Ali yazar, veli bozar, küp suyunu çeker azar azar...

Az az mı çeker, suyunu çektikçe mi azgınlaşır, onun anlayışı ise okuyucuya kalsın.

Tüm bu güzellikler (!!!) ülkemizde yaşanırken, Diyanet yerinde duramıyor, içten içe kaynıyor.

Türk Diyanet Vakıf-Sen, müftülüklerde yaşanan hukuksuzları tespit ederek Diyanet İşleri Başkanlığı'na rapor yollamış.

Raporda bir milletvekilinin babası olan emekli imamın, Kur'an kurslarının kömür ihtiyacını, kendi kömür satış yerinden temin ettirmesinden, sahibi olduğu internet sitesinde gayriahlaki haberlere imza atıp vazifesini yerine getirmeyen imama kadar birçok olaya yer verilmiş.
Başkan Mehmet Görmez'in Mercedes sevdası öylesine ağır basmış ki, ilçe müftsü bile araba paralarını halletmiş.

Gerçi Görmez, demişti ama yazık ki iadeyi bırakın bir daha, bir daha şarkısını ezberledi.

Her neyse, bu kısmı mü'minle, Diyanet arasında, sonuçta Allah'ın bile gücünün yetmediği yere benim mi gücüm yetecek? 

 24.2.2016

A. Dursun

Rapor aynen şöyle.


DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞINA SUNULAN İDARİ UYGULAMALAR VE İDARECİLERDEN KAYNAKLANAN SIKINTILAR

Sendikamız Yönetim Kurulunca 05.02.2016 tarihinde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. M. Emin ÖZAFŞAR ile yapılan görüşmede,  Başkanlıkta yaşanan problemler bilgi ve belgelerle dile getirilmiştir. Bunlardan birisi olan İdari Uygulamalar ve idarecilerden kaynaklanan sıkıntılar rapor haline getirilerek dosya halinde sunulmuştur. Kurumda vuku bulan davranış ve uygulamalardan oluşan sıkıntılar Diyanet İşleri Başkanlığının saygınlığını sarsacak boyuta ulaşmıştır.

Dini eğitim almış ve yaptıkları görevle ilgili dini ve resmi esaslara uymak zorunda olan bazı idarecilerin görev ve sorumluluklarını hiçe sayarak görevlileri arasında sendika üyeliklerine göre tavır almaları, sendikalar arasında ayırım yapmaları, bazılarının siyaset ve sendika referansları ile hareket ettikleri şeklinde -şuyu vukuundan beter- kanaat oluşturmaları Din Hizmeti sunan bir insanlara asla yakışmadığı gibi Diyanet İşleri Başkanlığının saygınlığına büyük zarar verici boyutlara ulaşmıştır. Din adamlarına güvenin diğer mesleklerin gerisinde kalarak % 43 oranında çıkması Diyanet Camiasına adına üzüntü verici bir durumdur.   Bu durum yaşanan ve göz yumulan olumsuzlukların halka yansımasıdır.

Bu sebeble yaşanan sıkıntıları kamuoyuyla paylaşarak hadiselerin boyutunu Camiamızın bilgisine sunulmuştur.   Konu ile ilgili acil tedbir alınması ve çalışma barışı için Teşkilata uyarıcı yazı yazılması en büyük beklentimizdir. Konunun takipçisi olacağız.

Sendika olarak hazırladığımız raporu kamuoyunun bilgi ve dikkatine sunuyoruz.

İDARİ UYGULAMALAR VE İDARECİLERDEN KAYNAKLANAN SIKINTILARA DAİR RAPOR

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamberimizin hadislerinde, yönetici olan insanlarda olması gereken ölçüler ve insanlar arası ilişkilerin nasıl olması gerektiği belirlenmiştir.

Din hizmeti sunan kişilerin, kürsü ve mihraptan insanlara anlattığı ölçüler içinde hareket etmeleri, herkesten ziyade üzerlerine düşen önemli bir vecibedir.

Bu ölçüler:

“Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” Nisa suresi 58 Ayet.

“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”

Nahl Suresi -90:

“Yöneticilerinizin en hayırlısı, sizi seven ve sizin tarafınızdan sevilen, size dua eden ve sizin duanızı alan kimselerdir. Yöneticilerinizin en kötüsü de, size kin besleyen ve sizin kendisine kin beslediğiniz, size lânet eden ve sizin kendisine lânet ettiğiniz kimselerdir.” (Müslim)

“İnsanlara kuşku ile yaklaşan yönetici onları bozar” (Ebu Davud)

İnsanların gizli yönlerinin peşine düşenler, onların ahlakını ve huzurunu ifsat ederler. (Ebu Davud)

“Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” (Buhârî, Müslim)

Şeklinde belirlenmiştir.

Yine Din Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanıp 06.11.2011 tarihinde Türkiye genelinde okutturulan “Bizim hem insan olmaktan hem de İslam’a inanmaktan kaynaklanan kardeşliğimizin bir hukuku ve bir ahlâkı vardır. İnsan olmaktan kaynaklanan kardeşliğimiz gereği hangi dinden, hangi ırktan, hangi renkten, hangi coğrafyadan olursa olsun her insan saygındır. Bu sebeple insan, insana zulmedemez. İnsan, insana haksızlık edemez.” “Din-i mübin-i İslâm’dan kaynaklanan kardeşliğimize gelince; Yüce değerler ve yüksek idealler etrafında bir kardeşliktir.” “Müslüman, Müslüman kardeşini en az kendisi kadar değerli ve saygıdeğer görür. Onu hor, hakir ve küçük göremez.”Hutbesinde kardeşlik ölçüleri anlatılmıştır.

Anayasamızın 10.maddesinde ‘’Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.’’

657 SDMK Madde 8 – Devlet memurları, resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar.

Devlet memurlarının işbirliği içinde çalışmaları esastır.’’

657 SDMK Madde 10 – ‘’Devlet memurları amiri oldukları kuruluş ve hizmet birimlerinde kanun, tüzük ve yönetmeliklerle belirlenen görevleri zamanında ve eksiksiz olarak yapmaktan ve yaptırmaktan, maiyetindeki memurlarını yetiştirmekten, hal ve hareketlerini takip ve kontrol etmekten görevli sorumludurlar.

Amir, maiyetindeki memurlara hakkaniyet ve eşitlik içinde davranır. Amirlik yetkisini kanun, tüzük ve yönetmeliklerde belirtilen esaslar içinde kullanır.’’

4688 Sayılı Kanunun Madde 18- ‘’…Kamu işvereni kamu görevlileri arasında sendika üyesi olmaları veya olmamaları nedeniyle bir ayırım yapamaz.’’

Hükümleri yer almaktadır.

Diyanet İşleri Başkanlığımız Genelge 2007’ de:

“MADDE 3- (1) Bütün personelimiz; Hizmet içinde ve dışında, devlet memurluğu sıfatına, Başkanlığımıza mensubiyet ruhuna ve İslâm ahlâkına yaraşır tarzda hareket edecek, iş ve işlemlerinde, iş sahiplerine, vatandaşlarımıza, âmirlerine, memurlarına ve hizmetine muhatap olan herkese ve her kesime karşı âdil, eşit, dürüst, hoşgörülü ve güler yüzlü davranacaktır. Dinî anlamda topluma örnek ve rehber olmak gibi çok önemli bir misyonu üstlendiğinin idrak ve şuuru içinde olacaktır.”

“ MADDE 2- (1) Hiçbir personelimiz; siyasî parti, grup ve oluşumlara üye olmayacak, politik faaliyetler içinde yer almayacak, hepsine karşı tarafsız ve eşit mesafeli olacak, herhangi bir siyasî parti, kişi, kuruluş ve zümrenin yararını ve zararını hedef alan söz, fiil ve davranışlar sergilemeyecek”

MADDE 4- (2) Yönetici konumunda olanlar ise;

a) Maiyetlerinde görev yapan memurlarına daima hakkaniyet, adalet, eşitlik, şefkat, merhamet ve sevgi ilkeleri çerçevesinde davranacaklar; onlara karşı kırıcı, kaba, sert, ayırımcı, tahkir ve tezyif edici hareketlerde bulunmaktan kesinlikle kaçınacaklardır.

c) Verilen görevleri kasten ihmal eden, savsaklayan, emir ve talimatların gereğini bilerek yerine getirmeyen, disiplinsiz davranışlar sergileyen, devlet memurluğu ve din görevliliği vakarına uygun davranmayan, çalışma ortamının huzur ve ahengini bozanpersonele karşı, mevzuat çerçevesinde gerekli tedbirleri alacaklar ve gerektiğinde cezaî müeyyideleri uygulamaktan çekinmeyeceklerdir.

e) Personelin talep, dilek ve sorunlarıyla yakinen ilgilenecekler, mahallinde çözümlenmesi gereken sorunları bizzat çözecekler, mevzuat çerçevesinde hizmetin gereklerine uygun dilek ve taleplerini yerine getirecekler, böylece onları gereksiz yere başka yollara ve mercilere başvurmak zorunda bırakmayacaklardır.

Esasları bulunmaktadır.

Ayrıca Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Mehmet Görmez teşkilat toplantılarında “Hep birlikte kardeşlik hukukunu inşa etmeliyiz. Mezhebi, meşrebi ne olursa olsun kimseyi ötekileştirmemek, İslam kardeşliği adına en büyük çabamızdır.” İfadelerinde bulunmuştur.

Hal böyle olmasına rağmen, dini eğitim almış ve yukarda zikrettiğimiz dini ve resmi esaslara uymak zorunda olan bazı idarecilerin, görev ve sorumluluklarını hiçe sayarak görevlileri arasında sendika üyeliklerine göre tavır almaları, sendikalar arasında ayırım yapmaları, bazılarının siyaset ve sendika referansları ile hareket ettikleri şeklinde (şüyu vukuundan beter) kanaat oluşturmaları Din hizmeti sunan insanlara asla yakışmadığı gibi Diyanet İşleri Başkanlığının saygınlığına da büyük zarar verici boyutlara ulaşmıştır.

Din adamlarına güvenin, diğer mesleklerin gerisinde kalarak % 43 oranında çıkması, Diyanet Camiası adına üzüntü verici bir durumdur. Bu durum yaşanan ve göz yumulan olumsuzlukların halka yansımasıdır.

İl ve ilçe müftülerimizin dini ve resmi esaslara uygun yönetişimleri, görevlileri arasında hakkaniyetli ve konumlarına yakışır davranmalarından rahatsız olan malum sendika tarafından, siyasete şikâyet edilmeleri ve siyasetçe görevlerine müdahil olmaları karşısında Başkanlıkça sahip çıkılmadığı kanaati oluşması da, başka üzüntü verici bir durumdur.

Aşağıda sunulan bilgiler ciddi rahatsızlıkların yaşandığı illerle ilgilidir. Her ilimizde bu rahatsızlıklar yaşanmıyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz misalince rahatsızlıkların yaşandığı yerlerdeki dışa vurumun malumu ilanıdır. Bazı yöneticilerin sosyal medyadaki paylaşımları iddialarımızı doğrulamaktadırlar. Müftülük konumlarını, siyaset ve sendikaya hizmete tercih eden (bu konuma asla layık olmayan) kişilerin kuruma verdiği zararların önlenmesine yöneliktir.

Kimseye herhangi bir husumetimiz yoktur. Tavrımız Sendikamıza karşı dini ve ahlaki değerleri pervasızca çiğneyerek takınılan husumetin, Başkanlığa yansıtılması ve tedbir alınması içindir.

1-Antalya İl Müftüsü Osman ARTAN;

a-Sendika temsilcilerimize ve düşüncelerinden dolayı bazı üye ve personele aleni ayırımcı davranmaktadır. (Alanya) Sendikamızca defalarca bizzat ve telefonla yapılan diyaloglardan bir sonuçta çıkmamıştır. Diyanet-Sen il temsilcisi ile birlikte sendikal faaliyetleri takip ederek üyeleşme işlemine müdahil olmaktadır. İlçe Müftülerine de pervasızca müdahil olmaktadır.

b-İlçe müftülüklerine yakın ilçe müftüsü vekaleten görevlendirmesi yerine bir sendika üyesi görevlendirilerek ilçenin çalışma barışı bozulmuştur. (Gazipaşa)

c-Tayin talebinde bulunan bir görevliye “seninle çalışmak istemiyorum.” “sebebi var” şeklinde sendika üyeliği ima edilerek cevap verilmesi kürsü ve minberden “insanlar kardeşsiniz diye nasihatte bulunan” bir müftüye yakışmamıştır.

d-En son tavrı ise şöyle gerçekleşmiştir. 1 Kasım seçimlerinden 2 gün önce bu güne kadar hiç uygulaması görülmeyen bir uygulama ile çektiği Cumhuriyet Bayramı kutlama mesajında ‘’rotasyonun yeniden uygulanacağı dedikoduları çıkarıldığı, bu söylentilerin asılsız olduğu rotasyon Başbakanlık tarafından iptal edilmiştir. Duyurulur’’ Cümleleri yer almaktadır. Bu Mesajla aklı sıra Cumhuriyet Bayramının kutladığını zannederken görevlilere bir siyasi parti lehine tavır alınması iması yapılarak niyetini gizlemeye çalışmıştır. Aleni siyaset yapmıştır.

e-Tayin talepleri sendikal üyeliklere göre değerlendirilmektedir. Soruşturma işlemleri ve sonuçları sendikal üyeliklere göre gerçekleşmektedir. İsimsizi imzasız dilekçelerle sendikamız temsilcilerini şikâyet ettirdiği ve soruşturma açtırarak yıldırmak amaçladığı, İşin vahim tarafı ilçe Müftülüklerindeki faaliyetler ile ilgili ilçe müftüsünden değil Diyanet-sen temsilcilerinden bilgi aldığı ileri sürülmektedir.

f-Yaşanan sıkıntılarla ilgili sendikamız temsilcilerince iletilen konular işlem ve itibar görmezken diğer sendika yöneticilerinin her ilettikleri konu bizzat kendisince takip edilerek işleme alınması düşülen seviyeyi göstermektedir. Bu müftü Diyanetin saygınlığının korunması için idarecilikten derhal alınmalıdır.

2- Kırşehir İl Müftülüğü

a- İl Müftülüğünün siyaset, sendika ve bir haber sitesinde çalışan Bir İmam-hatip tarafından yönetildiği iddiaları görevliler arasında şüyu bulduğu ve müftülüğün itibarının zedelendiği ileri sürülmektedir.

b- 60 metrekare bir camide birisi görevli 2 İmam-hatip görevli bulunduğu, görevlisi bulunmayan camiler dururken Başkanlık kriterlerine aykırı 2 görevlinin görevlendirilmesine göz yumulmuştur. Bu cami görevlilerinden birisi olan İmam-Hatip Yasin KILINÇ görevini yapmazken, bunu tüm Kırşehir bilirken “dini haberler” isimli internet haber sitesinin editörü olmasından dolayı dini ve resmi esaslara aykırı İl Müftüsünce korunması vicdanları yaralamıştır.

c-Yasin KILINÇ’ la ilgili yapılan şikâyetin Valilikten İl Müftülüğüne intikal etmesi üzerine Müftülüğe yakışmayacak şekilde herkesçe bilinen gerçekler gizlenerek haksızlığı koruma zilletine düşülmüştür. İl Müftülüğü hangi Saikler sebebiyle bu zillete katlanmıştır?

3- Yasin KILIÇ isimli görevli

a-Bir haber sitesinde yaptığı gayrı ahlaki ve siyasi haberleri ile Hizmet içinde ve Hizmet dışındaki bu pervasız tavırları Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunduğu gibi Din görevliliğinin saygınlığına pervasızca zarar vermekte olduğu bilinmesine rağmen korunması izah edilemez.

b-Ayrıca; Yasin KILIÇ isimli İmam-Hatip hangi görevle ve hangi görevlendirme ile Kırşehir ili dışında yapılan İl Müftüleri toplantılarını, Başkanlık toplantılarını, sendikaların toplantılarını, takip etmekte ve misafir edilmektedir?

c-Adı geçen görevli belgelerle Başkanlığa yapılan müracaatla görev yapmadığı, aleni siyaset yaparak bir partinin lehine diğerlerinin aleyhine davrandığı, asli görevi yerine editörlük yaparak gelir elde ederek ticari faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla şikayet edilmesine rağmen müşteki olmamıza rağmen ifademize bugüne kadar başvurulmamıştır.

4- Keçiören Müftülüğünden randevu alınarak katıldığımız aylık mutat toplantısında kürsüde konuşan sendika genel başkanımıza karşı bağırarak toplantı huzurunu bozan ve provoke eden 4 görevli başkanlığa şikâyet edilmiş, şikâyetçi ve taraf olan sendikamız yöneticisinin ifadesi dahi alınmadan inceleme tamamlanarak yapılacak bir işlem olmadığı şeklinde bilgi verilerek korunması Başkanlığa yakışmamıştır. Bu yazılı cevap üzerine yapılan Başkanlık yetkilileriyle yapılan görüşmelerde bizi aştı diye cevap verilmesi sendikalara ve kişilere göre işlem yapılması yaşananların vahametini ortaya koymuştur.

5- Nevşehir İl Müftülüğü, sendikal ayrım yaparak Diyanet-Sen Kozaklı Temsilcisi olan Cengiz ÖZTÜRK hakkında mahkeme sonucunda 3 ayrı suçtan aleyhine hüküm vermesine ve ilçede olaylar çıkartması üzerine yapılan şikâyetin geçiştirilmesi, daha sonra Başkanlığa yapılan müracaat üzerine il müftülüğüne intikal eden şikâyetin bekletilmesi, il müftülüğüne yapılan ziyaret üzerine konunun hatırlatılmasında evrakın 4 ay gecikme ile bir memurun sumeni altında kaldığının il müftülüğü yetkilisince söylenmesi hoş ve mazeret kabul edilebilecek bir davranış değildir.

6- Bolu İl Müftülüğünde siyaset ve sendikal ayrımcılık artık en üst seviyede yaşanmaktadır. Müftülükte yetkili bazı görevliler konumlarını kullanarak ve unvanlarını ihsas ederek bir sendika lehine pervasızca tavır almaları rahatsızlık verici boyuta gelmiştir. Bu görevlilerin ahlak dışı tavırları, sendika değiştirmediğiniz takdirde tayinleriniz olmaz şeklinde malum sendikaca oluşturulan kanaatin İl Müftüsüne iletilmesine rağmen tedbir alınmayarak malum sendika himaye edilmiştir. Murakıp Yasin “aile geçimsizliği bulunan şube başkanımızın eşine bize bilgi verirsen kellesini kopartırız” diyebilecek kadar dini değerlerini çiğnemeyi kendine görev sayarak, bu murakıba niye benim hanımı sıkıştırıyorsun diye ikaz edildiğinde “beni görevlendirenler böyle istedi” diye cevap vermesi üzerine il müftüsü ile yapılan telefon görüşmesinde siz mi emir verdiğiniz şeklinde soruya sert bir şekilde cevap verilmesi üzerine, görevini kötüye kullanan ne müftülüğü zan altında bırakan murakıpla ilgili niye bir işlem yapılmadığı, Tüm personelinin amiri olarak kendisinden beklenen görevlisinin sıkıntılarına yardımcı olunmamasının bir müftüye yakışmayacağı ve sendikal üyeliğe göre muameleye maruz kalınmasının uygun olmayacağı hatırlatılmıştır. Diyanet-Sen’e üye olmak istemeyen Din Görevlilerinin isimleri, Dinayet-sen temsilcileri M.Bayram TEKEŞİN ve Şef Hüseyin ÖZTÜRK tarafından Müftülük yetkililere Şube Müdürü Lütfi EKİCİ’ye bildirilerek telefonla müstear isimle, isimsiz imzasız dilekçelerle şikâyet edilerek soruşturma işlemi başlatılması ile sendikamız üyeleri üstünde baskı kurulması, sendikal üyeliklere göre tavırlara muhatap olma endişesinin taşınması İl müftülüğünün şanına ve vakarına yakışmamaktadır.

Bu yaşananlara rağmen tedbir alınmaması üzerine randevu alınarak İl Müftülüğü ve Valilik ziyaret edilerek yaşanan rahatsızlıklar dosya ile Sayın Bolu Valisine iletilmek zorunda kalınmıştır.

7-Bolu-Dörtdivan Müftüsü, sendikal ayrımcılık yaparak müftülükte şoför kadrosu ve şoförü olduğu halde Diyanet-Sen Temsilcisi Mustafa ELMACI müftülükte şoför olarak görevlendirilmiştir. Konu ile Başkanlığa yapılan şikâyet il müftülüğüne havale edilerek ne gibi bir işlem yapıldığı bilgi verilmemesi üzerine konu tekrar başkanlığa iletilmiştir. Bir sendika lehine mevzuata aykırı tavır alınmıştır.

8-Çorum İl Müftülüğü

a-Diyanet-sen temsilcisi ve bir siyasi parti Milletvekili ile birlikte Camiler ve Din Görevlileri haftasında 1 Kasım seçim öncesi Belediye yemek verecek diye bütün personele mesaj atıldığı,

b-Görevlilerin katıldığı bu toplantı salonunda Diyanet-senin pankartlarının asıldığı, bir partiye mensup milletvekilleri ile İl Başkanının katıldığı ve milletvekilinin konuşma yapmasına zemin hazırlanarak Müftülüğün yıpratıldığı,

c- O gün il müftüsünün izine ayrıldığı, Müftü vekiline toplantıya katılımla ilgili talimat verildiği, Müftü vekilinin zor durumda bırakılarak toplantının karı il müftüsüne zararı Müftü vekiline olacak bir faaliyet yapılması etik değildir.

d-Ayrıca yine o hafta münasebetiyle düzenlenen konferansta bir milletvekili (Mv. Salim USLU) davet edilerek camilerden getirilen cemaate siyasi içerikli konuşma yapması imkanı sağlandığı, 

e-Seçim öncesi Kur’an Kursunu ziyaret edip konuşma yapmak isteyen milletvekiline (Mv. Lütfiye İlksen Ceritoğlu Kurt) seçimler münasebetiyle yanlış anlaşılır, Diyanete laf gelmesin diye müsaade etmeyen iki Kur’an Kursu Öğreticisi azarlanmış, Paralelcilikle itham edilerek tehdit edilmiş ve toplum huzurunda iki arkadaşımız haklı oldukları halde rencide edilerek, siyasetçiden toplum huzurunda maalesef özür dileterek hem kurumu ve hem de o iki meslektaşımız küçük düşürülmüştür.

9- Adıyaman il Müftülüğünde;

a- Diyanet-sen il temsilcisi ile birlikte hareket ederek sendikal üyeliklere 4688 Sayılı kanunun 18. Maddesine aykırı müdahalede bulunduğu, Görevlilerin taleplerine sendikal üyeliklere göre tavır aldığı, görevlendirmelerde ayrımcılık yaptığı,

b- Köylerde görev yapan 58 Diyanet-Sen üyesi İmam-Hatiplerin Cuma namazı dışında görev yapmadığı çeşitli kılıflarla şehir merkezinde görevlendirildiği,

c- M.Emin Çil ve Hasan Basri Atlıhan isimli Diyanet-sen yöneticilerinin görevlerini yapmamalarına göz yumularak korunduğu,

10- Ankara/Çankaya İlçesi; İlçe Müftüsü, tamamen bir yöneticilik skandalına imza atmaktadır. Murakıp Cengiz Akdoğan ve bazı Diyanet-Sen temsilcilerinin kumpas kurdukları din görevlilerini ilçeden soruşturma neticesinde yalancı şahitlerde kullanarak başka ilçelere tayin yaptırmakta ve hukuksuzluğa müsaade etmektedir.

11- Konya/Akşehir ilçesi; Müftülük şefi rotasyon sebebiyle Beyşehir ilçesine tayin edilmesi üzerine işlem yargıya taşınmış, Mahkeme işlemi iptal etmesine rağmen üyemizin mağduriyeti giderilmemiştir. Üyemizin Konya metropol ilçelerine tayin talebi boş yer olmasına yapılmamıştır. Daha sonra Ankara’dan bir görevlinin tayini yapılarak sendikal üyeliği sebebiyle adeta cezalandırılmıştır.

12- Çanakkale Bayramiç İlçesi; ilçe müftüsünce görevlilerin promosyon paralarının müftülüğe araba alımı için bağış yapılması zorlaması ve vermeyenlerle ilgili baskı tavırları sebebiyle görevlileri ile müftü mahkemelik olduğu, yargılama sonucu kamu hizmetlerinden men cezası alması üzere Müftülülüğün itibarı sarsılmıştır. Bu müftünün orada tutulması ile hem müftü hem müftülük hem de Diyanet halk nezdinde yıpranmıştır.

14- Tokat Erbaa ilçesinde bir milletvekilinin babası olan emekli İ-H Durmuş Aslan Müftülüğe haddini aşarak müdahil olduğu, sendikamız üyelerine yönelik baskı ve tehditte bulunduğu, Ayrıca Müftülük ve Kur’an Kurslarının kömür ihtiyacını siyaseti kullanarak sahibi olduğu kömür satış yerinden temin edilmesini sağladığı, çıkan dedikodularla Müftülüğün yıpranmasına sebebiyet verdiği ileri sürülmektedir.

15- Bazı İl Müftülerimiz denetim ve ziyaretlerine Diyanet-sen temsilcileri ile birlikte giderek sendikal üyeleşmede malum sendikaya dolaylı destek verilmesi İl Müftüsüne yakışmadığı gibi itibar kaybı yaşatmıştır. (Giresun)

16-Bazı sendika temsilcilerinin ne kadar şımardıklarını görmemezlikten gelinmesi manidardır. “Bu müftüleri biz getirdik bizim dediklerimizi yapmak zorundalar’’ şeklinde beyanlarda bulundukları,  bunlardan etkilenen bazı Müftülerin de ‘’Beni il müftüsü yapın sendikanızın tüm istediklerini yaparım’’ sözlerinin konuşulması, siyasetin himayesindeki sendikacılığın ulaştığı rezil durumu göstermektedir.  Başkanlıkça bunlara müdahil olunmaması da daha acı bir durumdur. (Ordu)

17- Bazı İl Müftülüklerinde sendikamız üyelerine karşı ciddi anlamda mobing ve negatif ayrımcılık uygulanmaktadır. Müftülük bünyesinde ciddi anlamda geçici görevlendirme mevcuttur. Mazereti sebebiyle il merkezine gelmek isteyen üyelerimiz alınmamakta ve hatta mahkemeyi kazansalar bile boş kadrolar hülle yoluyla doldurulmaktadır.

18- Yönetici konumunda Dini görev ifa eden bazı Müftü ve Din görevlilerinin aleni ve pervasızca bir siyasi partinin temsilcisi imiş gibi davranışlarda bulunmalarına göz yumulurken farklı düşüncedeki görevlilere düşmanca tavır alınması kardeşliğe ve Diyanet web sitesinde temel ilkeler bölümünde yer alan” İslâm`ın itikadî ve amelî ilkelerini özümsemiş, eğitim ve kültür seviyeleri yüksek, kendisiyle ve toplumla barışık, beşerî ilişkilerde topluma öncü, muhatabını anlayan ve dinî sorunlarına pratik çözümler üretebilen, dinî ve ilmî verileri birlikte kullanabilen, söz ve davranışlarıyla örnek bir hayat sergileyebilen din görevlilerine sahip olmak.Vizyonu ile çelişmiştir. sosyal medyadaki paylaşımları ise siyaset uğruna düşülen durumun ve seviyenin vahametini göstermektedir

19- Bazı İl Müftülüklerinde camilerde İmam-Hatip olarak görev yapan birçok personel dairede geçici görevlendirilmektedir. İl ve ilçe müftülüklerinde başkanlık hizmet esaslarına aykırı yapılan bu geçici görevlendirmeler görevliler arasında huzursuzluk meydana getirmiştir. Bu görevlendirmeler sendikal üyeliklere göre gerçekleşmektedir.  Görevlendirmeler hizmet için değil sendika ve siyasetin talebi ve müdahalesiüzerine memnun etmek için gerçekleştirildiği kanaati oluşmuştur. İl Müftülüğüne denetime Müfettiş geldiğinde görev yerlerine döndürülen geçici görevlendirilenler müfettiş gidince tekrar müftülükte çalıştırılması Müftülüğün görevliler nezdinde itibarını zedelemektedir.

20- Sendikalaşmadan dolayı ayırımcı muamele çok ileri boyutlara ulaşmıştır. Bazı yöneticiler sendikanın baskısı ve siyasete müftülüğü şikâyet etmesi ile sindirilmişlerdir. Talep ve müracaatların değerlendirilmesinde Diyanet-Sen’e üye olana farklı diğerlerine farklı uygulama gerçekleşmektedir. Tayin, nakil, işlemleri, soruşturma işlemleri, Hac-Umre görevlendirmeleri, uyduruk sağlık raporları ile tesis ettikleri iş ve işlemler vicdanları kanatacak boyuta ulaşmıştır.

21-Bazı idareciler Diyanet-Sen yöneticilerinden vekil bırakarak, bazen birlikte denetlemeye giderek baskı oluşturdukları, diğer sendikalara üye olan görevliler sık sık denetlenerek, bir sendika lehine durum oluşturulmaktadır. Bazı Diyanet-Sen temsilcileri sendikasına üye olunduğunda müftü ve murakıp denetlemeye gelmeyecek şeklinde propaganda yaparak üyeleşme yaptıkları, bunların iletilmesine rağmen sessiz kaldıkları konuşulmaktadır.

22- Bazı Müfettişler sendikamıza ve temsilcilerimize karşı yanlı tavırları ve düzenledikleri raporlarla konumlarına aykırı davranmaktadırlar. (Hasan Ali YILDIZ Baş Müfettiş) Tesadüf müdür ki Diyanet-sen’in organize sindirme amaçlı şikâyetlerini incelemeye hep bu müfettişler görevlendiriliyor ve temsilcilerimizi aleyhine rapor tanzim ediliyor. (Elazığ, Antalya-Alanya,Manavgat)
TÜRK DİYANET VAKIF-SEN GENEL MERKEZİ


Faiz haram diyenin suratına tükürebilirsiniz.

DİN-BİR-DER Adana Şube Başkanı Bilal Düzbayır yaptığı açıklamada "Allah ve Resulune harp açmakla eşdeğer olan Faiz'in din adamları marifetiyle meşrulaştırılması TUZ'un kokmaya başladığına işarettir." dedi.

İşte Bilal Düzbayır'ın açıklaması :

“TUZ” KOKMAYA BAŞLADI
“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.” (Bakara Suresi 278-279)

Memur-sen’e bağlı Diyanet-sen’in faizli bankalarla yapmış olduğu anlaşma neticesinde boy boy ilanlarla bu ümmetin “tuz” u konumunda olan imamlara faizli alışveriş teklifinde bulunmasını Din Görevlileri Birliği Derneği (DİN-BİR-DER) Adana Şubesi olarak kınıyoruz. İnanın söze nereden başlayacağımızı bilemiyoruz. İlanı görür görmez geçirdiğimiz şoktan mı başlayalım, yüzde doksan dokuzu Müslüman ülkemin imamları böyle yaparsa gerisi ne yapardan mı başlayalım, bilemedik. Maalesef bu ilan geldiğimiz son noktayı göstermektedir. Irkçı emperyalizmin ahlaksız politikalarını ülkemize empoze etmesinin vahim sonuçlarını yaşıyoruz. Halkımızı kötülüklerden sakındırması gereken manevi önderler olan imamların bağlı bulunduğu bir sendikanın, Allah ve Rasulüne savaş açmasını nasıl izah edeceğimizi bilemiyoruz. “Tuz” kokmaya başlarsa bu ülkenin manevi çöküşü başlıyor demektir. Midesine faiz indiren, evlatlarının kursaklarına faizli lokmaları indiren bir İmamdan maalesef manevi açıdan bir fayda bekleyemeyiz. Diyanet-sen’in bu faizli reklamını maalesef bir müddet önce bir müftülüğümüzün ilan panosunda da görmüştük. Faizli bir bankanın önünden geçmeyi caiz görmeyen bir dedenin maalesef faizli para çeken torunları haline gelmişiz. Hatta faizli para çeken bu torun, ülkeyi manevi açıdan düzeltmesi ve Allah’ın yasaklarını bildirmesi gereken imam olduysa vay halimize!

Diyanet-sen’i bir an önce bu, Allah’a ve Rasulüne savaş açma mesafesinde olan yanlış davranışı ile ilgili bir açıklama yapmasını ve olay bizim gördüğümüz gibiyse özür dilemesini bekliyoruz. Devlet yetkililerimizin de bir an önce ahlak ve maneviyat eğitimine ağırlık vermesini temenni ediyoruz. Allah’ın yasakladığı davranışlar imamlara kadar uzandı ise devletin bu konuda acilen bir tedbir alması gerekmektedir. Bu konuda ki duyarlı STK ve Dernekleri tepki vermeye davet ediyoruz. Bu yanlış davranışların bizlere alıştıra alıştıra verildiği kanaatindeyiz. TV kanallarında faizli alışverişin özendirilmesi, bizlerin bankalara mahkum edilmesi devlet politikaları yüzündendir. Bu bağlamda en azından imamların maaşlarının faizsiz bankalardan verilmesi teklifimizi yineliyoruz. Bu talebimizi bir müftümüze ilettiğimizde “ o bankalar promosyon vermiyor” gibi ilginç bir cevapla karşılaşmıştık. Temennimiz, ülkemizde tüm memur maaşlarının faizsiz bankalardan verilmesi ve bir sabah faizsiz ekonomik sistemin oluştuğu bir ülkeye uyanmak.

Bilal Düzbayır
DİN-BİR-DER 
Adana Şube Bşk.
 
 
DİYANET-SEN, habercileri hedef tahtasına koydu ve "FASIK" diye itham etti. 

Diyanet-Sen Kredisi olarak gündeme gelen ve kamuoyundan ciddi tepkilerle karşılanan kredi formu ile ilgili olarak sosyal medyada ve internet haber sitelerinde yayınlanan haber
ler ile ilgili olarak Diyanet-Sen Genel Merkezi bir açıklama yayınladı.

DİYANET_SEN'in internet sitesinde yayınlanan açıklamada Kredi forumun haber yapanlara ilişkin olarak "FASIK" ithamında bulunulması kamuoyunca incitici bulundu. Haberi yapanlardan biri olan adanagundemi com sitesi olarak bizler sosyal medyada çıkan bu forum ile ilgili araştırmamızı yaptık ve şeker bankın internet sitesinde görüldüğü üzere gerçekten böyle bir anlaşma yapılmıştır:  adanagundemi.com



Diyanet-Sen Genel Merkezi olarak Bir bankanın daha fazla katılımcı sağlamak adına düzenlediği formun Diyanet-Sen yetkililerinden teyit alınarak yapılmadığı kamuoyuna saygıyla duyurulur.

diyanet-sen.org.tr



 RTE babasının kesesinden zırhlı Mercedes vermiş, Görmez'de artık tamgörmez olur. Körlerle sağırlar bir birini ağırlar...


Diyanet bu sefer Erdoğan’ı kızdıracak
AKP’liler, camileri de siyaset üssü olarak kullanmaya başlayınca, Diyanet’ten tepki geldi.
Ali Ekber ERTÜRK / ANKARA
Diyanet, “Cami, ayrım yapmaksızın tüm Müslümanların ibadet yeridir. Orada gerek din görevlilerinin gerekse adayların propaganda yapması doğru değildir. Bu günaha girer çünkü ayrımcılık yapmış oluyorsun” fetvası verdi.
Fetvada, “Camilerde, tarım, hayvancılık gibi memleket hayrına işler konuşulabilir ama orada siyasete yer olmaz” denildi. Diyanet Fetva Hattı’nın, “camide siyaset” sorusuna verdiği yanıt şöyle:
“Camilerde siyasi propaganda yapmak yasaktır. Gerek seçimler öncesi gerekse seçim dönemlerinde camilerde propaganda yapmak mümkün değildir. Çünkü camiler, herkesin, her görüşten insanların geldiği yerlerdir. Müslüman olan herkes camiye gelebilir. Orada siyaset yapmak demek, ‘burada ben varım, benden olmayan gitsin’ demektir. Bu din görevlileri için de, adaylar için de, siyasi partiler için de geçerlidir. Cami herkesin camisidir. Oralarda siyaset yapmak günaha girer çünkü ayrımcılık yapmış oluyorsunuz. Ama orada, ziraat gibi, hayvancılık gibi memleket hayrına olan işler konuşulabilir.”

Eski aracın hizmette aksamalara neden olduğusmile ifade simgesi
Vatan Kurtaran...

Ali Ekber ERTÜRK
SÖZCÜ, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e alınan 1 milyon liralık 2014 model siyah Mercedes S500 4matIc L VISION makam aracıyla ilgili resmi yazışmaları ele geçirdi.
Diyanet, bu aracın 322 bin liraya alındığını savunmuştu. Ancak ortaya çıkan belgelerde, makam aracının fiyatının 1 milyon 006 bin 641 lira 64 kuruş olduğu ortaya çıktı. Diyanet’in araç satın alınmadan önce Devlet Malzemeleri Ofisi’ne (DMO) bir yazı gönderdiği ve makam aracında istenilen özellikleri de sıraladığı dikkat çekti. Peki, araçta ne gibi özellikler var? İşte yanıtı:


ERDOĞAN'IN 300 BİN TL DEDİĞİ MAKAM ARACI 1 MİLYON TL ÇIKTI

“Arka koltuk eğlence sistemi” de var. Bu sistem, video, TV, müzik, internet ve oyun gibi ses ve görüntülü bölümlerden oluşuyor. Diğer istenen özellikler de şöyle: Ahşap süslemeler, kristal grisi deri, deniz kabuğu grisi konsol, surround ses sistemi, karartılmış arka ve yan camlar, keyless-go paketi, 360 derece kamera sistemi. Keyless-go sistemi aracın anahtarsız çalışmasını sağlıyor.

KURUŞU KURUŞUNA MALİYET
1 milyon 006 bin 641 lira 64 kuruşa alınan Diyanet Başkanı Görmez’in makam aracının 2006 yılından bu yana yenilenmediği, eski aracın hizmette aksamalara neden olduğu, göreve giderken “Yolda kaldığı’’, bu nedenle yeni araç alındığı savunulmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder