6 Şubat 2016 Cumartesi

Alman istihbaratı AKP'yi, "DHKP-C'li" İsmail Akkol ile tehdit mi ediyor?







IŞİD militanı, mülteci kılığında Avrupa'ya sızmış.



Alman iç istihbarat servisi Bundesamt für Verfassungsschutz (BfV) Başkanı Hans-Georg Maassen,  ZDF televizyonuna konuşmuş.







Konuşmada ilginç detaylar vermiş.



Bu detayları veriş şekli hayli ilginç olmalı.



Almancam olmadığı için İngilizce kaynaktan anladığım kadarıyla  Maassen, Alman istihbaratının, AB’ye giriş yapan teröristlerin kimliklerinin belirlenmesi için kapsamlı bir çalışma yürüttüğünü söylemiş.


Almanya’ya giriş yapan IŞİD militanlarıyla ilgili daha evvel Cezayir istihbaratından bilgi geldiğini , yüz den fazla ihbarı da kendilerinin değerlendirerek yaptıkları çalışmalarında basına yaptıkları önceki araştırmalardan da anlaşılacağı üzere, şimdiye dek  790 Alman vatandaşının, terör örgütlerinin saflarına katılmak için Irak ve Suriye’ye gittiğinin tespit edildiği, bunların yaklaşık üçte birinin geri döndüğü ifade ettiğini söylemiş.



Bunun anlamı çok derin ifadeler içermektedir.

Nitekim 18 Ocak 2016'da Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, AB'ye sığınmacı göçünün engellenmesinin anahtarının Türkiye'nin sınırlarını etkili biçimde koruması ve üçüncü ülkelerle vize muafiyeti anlaşmalarını iptal etmesi olduğunu söylemiş, Türkiye tarafından sığınmacı göçünün engellenmesiyle ilgili kabul edilen yükümlülükler tam kapsamlı biçimde yerine getirilmediğini belirtmişti.


Bu aslında Türk hükümetine örtülü bir tehdit içermekteydi.



Çünkü 1 Eylül 2015 tarihinde Merkel,  mülteciler konusunun artık olağanüstü durum haline geldiğine işaret etmiş, Almanya'ya gelen mültecilerin sadece Suriyeli değil, Irak, Afganistan, Yemen, Eritre, Somali, Nijerya ve daha birçok ülkeden kaçan insanlar olduğunu ve Almanya'yı güvenli buldukları için geldiklerini söylemişti.


Yani Almanya tehlikeye düşerse, herkes tehlikeye düşer demek istemişti ki, bu d örtülü tehdidin başka bir yansımasıydı.



Gerekirse milyarlarca Avro ile hükümetleri satın alabileceklerini de terbiyesiz ve küstahça ima edebilmişti.



Nihayetinde, 18.01.2016  tarihinde Almanya’ya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck ile basına açıklamada Yunan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopoulos, Türkiye’nin mülteci akınını engelleme konusunda görevini iyi yapmadığını öne sürmüş, Yunanistan’ın tek başına mülteci sorununu çözemeyeceğini dile getirerek, AB’den yardım istemiş ve Yunanistan'ın sınırları AB'nin de sınırlarıdır diyerek , AB sınır koruma birliği Frontex başta olmak üzere diğer ortakların katkısının da çok önemli olduğunu söylemişti.



Bu açıklamanın 2 gün sonrasında, "" başlığında, yaklaşık 5 yıl evvel kurulan FRONTEX'in asıl amacı ise Arap Baharı'nın etkisiyle oluşacak göç dalgasını bastırmak ya da kontrol altında tutmaktı demiştim.


Söylediklerimin, teker teker gerçekleşiyor olması, muhtemel başkanlık sisteminin de ön çalışmasında birilerinin yardımcı olduğu anlamına gelir ki, bunu aslında Sabancı suikastının faili terör örgütü DHKP/C üyesi İsmail Akkol'un neden bir ay sonra Türkiye'ye gelmeyip, bir ay önceden geldiğinin de sinyallerini vermiş olmaktadır.



Zira bir ay kadar sonra gelse, zaman aşımından düşecek olan dava ortada dururken, 20 yıla bir ay kala neden Türkiye'ye girdiği de kendini göstermiş oluyor.



Burada DHKP-C'nin kuruluşuna, kimlerin kurduğuna, DEV-SOL'dan nasıl DHKP-C'ye döndüğüne bakarsanız, Almanya'nın İslami cemaatleri ve İslamcı terörü nasıl desteklediğini de göz önüne alırsanız, bazı detayları yakalayacağınızdan hiç şüphem yoktur.


Nitekim Türk halkı öyle sanıldığı kadar da aptal değildir.



Halk artık gerçekleri görmeli, "Ya devlet başa, ya kuzgun leşe" demelidir.


Aksi halde başkanlık sistemi gelecek olursa, kimlerin başa, kimlerin leşe konduğunu da anlamış olacaktır.


DHKP/C üyesi İsmail Akkol'un Türkiye'ye elini kolunu sallayarak girmiş olmasından, istihbarat örgütlerinin haberinin olmaması ve bir balıkçının fark etmesi ve ihbar etmesiyle, aradan zaman geçtikten sonra yakalanmış olması tamamen bir senaryodur.



Hans-Georg Maassen'in ifadelerine yeniden dönecek olursanız, örtülü mesajın da sırrını çözmüş olacaksınız.



Daha da açacak olursak, yabancı istihbarat servisleri şu mesajı vermişlerdir.




"Eğer sözümüzden, çizgimizden çıkarsanız, daha çok İsmail Akkol'ların Türkiye'ye sızdırıldığını, yapılacak eylemlerle anlamış olacaksınız" denmiştir.

Acaba o söz nedir, mesele de budur.



Hükümet, dış güçlerin kendilerine verdiği talimatlardan " sürecinde olduğu gibi" çıkarsa, başına gelecekler yakındır.



Eskiden beri bilinen gerçek şudur.



Bir ülkede rejim kökten değişecekse, çok önemli kişilere suikast düzenlenir.



Bu ilke yazık ki yeniden hortlatılacak gibi görünmektedir.



Benden uyarması.



07.02.2016



A. Dursun




PKK Erdoğan'ı tehdit mi ediyor, DHKP-C neden hedef seçildi?
AKP'ye saldırıyı DHKP-C üstlendi
President Erdogan: Playing With Fire

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder