8 Şubat 2016 Pazartesi

Nevşehir'de tarih, "SİT'tiret alanı" ile talana dönüşüyor.




Anımsadınız mı bilmem...

Evlere şenlik bir bakanımız vardı, yanındaki sürüyle beraber binlerce yıllık eserin üzerine basarak poz veriyordu ve başlığında paylaşmıştık.

Bu da öyle bir durum olacak gibi.

Zira 3. derece sit alanı ilan edilmesinden belli.

Peki ne demek 3. derece, "SİT'tiret alanı" mı demek oluyor?

Tek özelliği sadece ve sadece Müslüman olmaktan ibaret adamları hükümet yaparsanız,  onlar da sadece ve sadece imam olanları yetkili yapar ve durum bu olur.

Korkarım bu işe dünya mirasçıları el atmayacak olursa, yerli emperyalistlerin talan iştahını durduracak ne hukuki yapımız ne de kurum ve kurullarımız yok.

Bakalım "SİT'tiret alanı" neymiş, işin uzmanları ne demiş? 

08.02.2016

A. Dursun



TOKİ Başkanı Ergün Turan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bölgede yaşayan vatandaşları başka yere taşıyarak dönüşüme başladıklarını belirterek “Gecekonduları yıkınca altından yeraltı şehri çıktı. Burası, 3. derece arkeolojik SİT alanı ilan edildi. Bilinen bir yeraltı şehri değilmiş. Tamamen yeni bir keşif"
Bakanlık bölgede inceleme yapacak
"Bu şehirde 7 kilometrelik tüneller uzanıyor. Bunun Nevşehir’e nasıl değer katacağının çalışması yapılıyor” dedi. Turan, bölgede tarihi bir kentin bulunması üzerine inşaat çalışmalarını durdurduklarını kaydederek “Projeyi şehrin dışına taşıyacağız. Bu harcadığımız 90 milyon TL’yi de zarar olarak görmüyoruz. Bu durumun Sayıştay’a takılacağını da düşünmüyorum” diye konuştu. 27 Aralık 2014/Habertürk

                Anadolu Ajansı - TOKİ yeraltı şehri buldu.



                              NEVŞEHİR  ROPORU

Nevşehir  Kalesi birinci derece sit sahası , eteklerinde kalan söz konusu saha ise  üçüncü derece sit sahası olarak tescil edilmiştir.

Üçüncü derece sit sahası ilanının amacı "bu alanda tarihi bir yerleşim olabilir ve bilimsel bir çalışma sonucuna göre alan hakkında tekrar bir karar üretilecektir" anlamını taşır

Bu nedenle üçüncü derece sitlerde bir proje doğrultusunda bir fiziki müdahale veya yapılanma isteniyor ise,  alanda  jeofizik , sondaj ve yüzey araştırması sonuçları raporlarına göre ilgili Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları tarafından  projenin uygulanmasına izin verilir veya alan birinci derece sit sahası olarak ilan edilir, alanda her türlü fiziki müdahale ve yapılanma yasaklanır. Bu araştırma ve sondajlar, konusunda uzman bir bilimsel danışman denetiminde, arkeolojik kazı metotları doğrultusunda, müze müdürlüğü uzmanlarınca yapılır.  Sit sahası sınırlarını belirleme çalışmaları Lisansları doğrultusunda  müzede çalışan arkeologların , Koruma Kurulları uzman raportörlerinin ve bilimsel danışmanların asli görevleridir. Bir taşeronluk hizmeti değildir.

Nevşehir  Belediyesi KVK Kuruluna bir proje dahilinde başvuru yapmadan sit sahasında yer alan  11 tanesi tescilli olmak üzere alandaki tüm yapıları yıkmıştır. Yıkım esnasında kullanılmış olan ağır iş makineleri  yolların ve evlerin altında yer alan tarihi yer altı şehrinin odalarına ve galerine de büyük zararlar vermiştir.

Yıkılan evlerin büyük bir kısmı taş yığma kagir yapılardır. Bu taş malzeme içinde muhakkak ki devşirme tarihi mimari yapı elemanları da  kullanılmış olmalıdır. Kitabeli veya kitabesiz bu mimari elemanlar kent tarihinin önemli belgeleridir.

Tüm halkın gözü önünde yapılan yazılı ve görsel basında davul zurna ile ilan edilen bu Vandalizm karşısında devletimizin kültür varlıklarını korumak ve kollamak için görevlendirmiş olduğu kurumlarının üç maymunu oynadıkları anlaşılmaktadır.


Tiyatronun ikinci perdesi ise daha trajikomik bir sahne. Yapıların yıkımından arta kalan molozların temizliği için belediye koruma kurulundan izin istiyor. Kurul temizlik çalışması müze nezaretinde yapılacak diye izin veriyor.


Prosedür doğrultusunda kurul raportörleri  izin istenen alana gidip durum tespiti yapacak ve kurul da bu rapora göre karar üretecek. Ne yazık ki her şeyi ile ortaya çıkmış yer altı şehri birinci derece sit sahası ilan edilmesi gerekirken bir de yetkileri olmadığı halde belediyeye sözde temizlik yapma izni verilerek belediye bir noktada yasal sorumluluktan kurtarılıyor.

Yıkım için hiçbir izin almayan belediyeye temizlik izni veriliyor.
Sit sahalarında temizlik çalışması sadece otların temizliği anlamı taşır, sit sahasındaki hiçbir taş veya toprak kaldırma taşıma ve kazma çalışması yapılamaz ve bu iş müze müdürlüğü tarafından yapılır. Sit sahalarındaki temizlik çalışması izni Kültür ve Turizm Bakanlığı Kazılar Dairesi Başkanlığınca verilir. Koruma Kurullarının sit sahalarında temizlik çalışması izni verme yetkisi yoktur. Müze Müdürlükleri dahi böyle bir yetkiye sahip deyidir.

Temizlik çalışması adı altında belediyenin bir define kazısı yaptığı anlaşılmaktadır. Kültür toprağı kazılarak çok değerli freskolar açığa çıkarılmıştır; muhakkak ki her tarihi yerleşim yerinde bulunan ve kültür katlarının tarihlenmesine olanak sağlayan tarihi belge niteliği taşıyan birçok sikke, seramik ve diğer objeler bulunmuş olmalıdır.


SONUÇ OLARAK

  1. Sit alanlarına kepçe , dozer ve benzeri ağır iş makineleri sokulamaz. Bu nedenle yer altı kenti odaları ve galerileri zarar görmüştür.
  2. Böyle bir çalışma yapılması zorunlu ise çalışma öncesi halihazır durum tespiti de zorunludur. Yerleşim yerinin yerleşim planı çıkarılır, yıkılacak yapıların röleveleri alınır, hava ve yerden çekilen genel ve detay fotoğrafları ile belgelenir. Burada yaşayan halkın sosyoekonomik yapısı ve menşei  konusunda anketler düzenlenir. Bu çalışmalar gelecek nesillere bırakılacak önemli belgelerdir. Kültür Bakanlığının önemli görevlerinden biri de modernlik adına veya bu örnekte olduğu gibi binlerce yıllık kentlerimizi dört yıllığına teslim ettiğimiz ve bu konularda ihtisası ve bilgisi olmayan  belediye başkanlarının yok ettikleri kültürel değerlerimizi en azından belgelenmesidir.
  3. Yığma taş kagir binaların yıkımı ağır iş makineleri ile yapılmaz. Bu taş yapılarda kullanılan şponyel malzemeler içinde kitabeli veya işlemeli antik mimari elemanlar çıkması büyük bir olasılıktır. Bunlar sit sahasının tarihlenmesi acısından önemli belgelerdir.
  4. Tescilli 11 binanın yıkımı suçtur, görevlilerin halen buna göz yummuş olması daha büyük bir suç olmalıdır.
  5. Arkeolojik bulgular çıkar çıkmaz müze uzmanları durumu koruma kurulun bildirmeli, koruma kurulu uzmanlarının hazırlayacakları rapor doğrultusunda üçüncü derece sit kararı  Kentsel Arkeolojik Sit olarak değiştirilmeli idi.
  6. Sit sahalarında temizlik çalışması izni sadece Kazılar Dairesi Başkanlığı’nca verilir. Koruma kurulu yetki ihlali yapmıştır.
  7. Freskoları boyutları dikkate alındığında derin bir kazı çalışması yapıldığı anlaşılmaktadır. Freskolar toprak altından çıkarıldıktan sonra belirli bir nem altında tutulmalıdır. Bu yapılmadığında hava ile temas eden freskolar kısa sürede renk kaybeder ve dökülürler. Bu durum toprak altından çıkarılan her tür tarihi obje için de söz konusudur. Belediye hangi konservatörü bu konuda görevlendirmiştir.
       Bu Vandalizm derhal durdurulmalı eski eserlerimizin tahribatına neden olanlar ve buna göz yuman eski eserlerimizi korumakla görevli kamu görevlileri hakkında 2863 ve 3386 sayılı yasalarda belirtilmiş olan hükümlere göre işlem yapılmalıdır.

                                              Prof. Dr. Ahmet Adil Tırpan



LAGINA'DA KARA ALARM
Muğla’nın Yatağan İlçesi’ne bağlı Turgut Beldesi sınırları içerisinde yer alan 2500 yıllık Lagina Antik Kenti, 300 metre yakınındaki kömür havzalarının tehdidi altında. 1993 yılından bu yana Selçuk Üniversitesi ile Pamukkale Üniversitesi tarafından yürütülen ve binlerce tarihi eserin çıkarıldığı Lagina kazıları, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca ayrılan 115 bin YTL tutarındaki ödeneğin aktarılmaması nedeniyle durma noktasına geldi.

Arkeologlar isyan ederken, Selçuk Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı ve aynı zamanda Kazı Başkanı Prof. Ahmet Tırpan, yaklaşan kömür havzası tehlikesine işaret etti.

İki üniversitenin öğrencileri ile yaklaşık 80 işçinin görev aldığı, Güney Ege Linyit İşletmeleri’nin (GELİ) sponsorluğunda sürdürülen kazılar için bu sezon bakanlıktan sadece 15 bin YTL ödenek çıkarıldığını ve çalışmaların durma noktasına geldiğini aktaran Prof. Dr. Ahmet Tırpan, "Kömür ocaklarının faaliyetlerinin artması ve havzaların gittikçe genişlemesi, Lagina Antik Kenti’ni büyük riskle karşı karşıya bıraktı. Kazı ve kurtarma çalışmalarının hızla yürütülmesi, 2500 yıllık eserlerin gün ışığına çıkarılması gerekiyor. Paha biçilemeyecek eserlerin yer aldığı Lagina’da kaynak aktarılmazsa kazılar 400 yıl daha sürer, eserler de kömür molozlarının altında kalır" dedi.


Prof. Dr. Tırpan, eserlerin bir an önce çıkarılıp Milas’ın Ören Beldesi’nde kurulma çalışmalarına başlanan Avrupa’nın en büyük açık hava arkeoparkı olacak bölgeye taşınması gerektiğini vurgularken, "Sezon 20 gün sonra tamamlanacak. Bakanlığın kazılardan sonra ödenek göndermesinin anlamı yok. Kaynak aktarılmaması, öğrencilerde ve arkeologlarda hüsran yarattı. Geçen yıl 2 bin önemli eser çıkarıp şampiyon olduğumuz Lagina kazılarına gerekli duyarlılık gösterilmeli" diye konuştu.

Muğla Kültür ve Turizm Müdürü Murat Süslü ise bakanlıktan gönderilen herhangi bir ödenek olmadığını bildirdi, "Kültür varlıklarımızın ortaya çıkarılıp turizme kazandırılmasını biz de çok istiyoruz" dedi. Hürriyet Ege, 30.08.2008

ANTİK KENTTE BİN YILLIK ZEYTİN AĞACI
Muğla'nın Yatağan İlçesi'ne bağlı Yeşilbağcılar beldesi arkeolojik kazı alanı bölgesinde aralıksız devam eden kazı çalışmalarında bin yıllık olduğu tahmin edilen zeytin ağacı çıkarıldı.

Yeşilbağcılar beldesi Osmanbağ mevkiinde çıkarılan bin yıllık zeytin ağacının vinç ve tır eşliğinde Lagina'ya getirildi ve burada koruma altına alındı. Koruma altına alınan bin yıllık zeytin ağacı Lagina antik kentine dikildi. 20 ton ağırlığındaki bin yıllık zeytin ağacının Turgut Belediyesinin itfaiye araçlarıyla sulandığı belirtildi. Osmanbağ mevkiinde çıkarılan bin yıllık 20 ton ağırlığındaki, kök çapı 15 metre olan ve 5 metre boyundaki zeytin ağacının 16 tane kolu olduğu belirtildi. Yeşilbağcılar beldesi arkeolojik kazı alanı Osmanbağ mevkiinde kazı çalışanları tarafından çıkarılan zeytin ağacının bir tabiat harikası olduğunu dile getiren Stratonekeia antik kenti kazı Başkanı Doç.Dr. Bilal Söğüt, "Bin yıllık bu tabiat harikası zeytin ağacını koruma altına almamız gerekiyor. Kazı alanından çıkarılan tarihi eserler gibi bu zeytin ağacıda çok önemli bir eserdir" dedi. Lagina antik kenti kazı Başkanı Prof.Dr. Ahmet Tırpan, "Osmanbağ mevkiinde çıkarılan zeytin ağacını korumak için elimizden geleni yapacağız. Ağacı Lagina'da uygun bir yere diktik. Antik kente antik ağaç yakışır" dedi. Haber Ekspres, 29.08.2008


SİT ALANLARI 'İNŞAAT ALANI' MI OLUYOR?
Arkeolojik sit alanlarının tüzel kişilere tahsisinin yolunu açan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun verdiği İlke Kararı tartışmaları beraberinde getirdi.

Resmi Gazete’de yayımlanarak dün yürürlüğe giren, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun İlke Kararı’na göre, ören yerleri ve buralarda bulunan arkeolojik taşınmaz kültür varlıkları tüzel kişilerin kullanımına sunulacak. SİT alanlarını “inşaat alanı”na çevirebileceği endişesini gündeme getiren kararda, “Ören yerleri ve ören yerlerinde bulunan arkeolojik taşınmaz kültür varlıklarının; ziyaretçilere açık olmak üzere Bakanlıkça tüzel kişilere yasa kapsamında kullandırılabileceği” ifadesi yer alıyor.


Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Ankara’da düzenlediği bir basın toplantısında, gazetecilerin karara ilişkin sorularını da yanıtladı. Yeni Yüksek Kurul kararıyla devletin imkanlarının “ayağa kaldırmaya” yetmediği 1. derece tarihsel ve arkeolojik SİT alanlarında özel sektörün imkanlarından yararlanılabileceğini savunan Günay, “Bu yeni Yüksek Kurul kararı bizi bu konuda biraz daha özgür davranmaya, rahat davranmaya, belli kurallar içinde bir dayanışma yapma imkanını sağladı” diye konuştu.

Bu arada, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu’nun aldığı bu ilke kararı, Anadolu Ateşi tarafından Antalya’daki Aspendos Antik Tiyatrosu’nun yanına yapılan “Aspendos Arena” önündeki tüm yasal engelleri de kaldırmış oldu. Arkeologlar, “Aspendos Arena” inşaatına arkeolojik sitlerin koruma alanı olduğu gerekçesiyle karşı çıkmış, Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tırpan yaptığı açıklamada, Efes, Perge ve daha birçok antik kentte benzer uygulamanın başlatılabileceğine işaret etmişti.


Öte yandan, arkeologlar ise İlke Kararı’nı, SİT alanlarının “inşaat alanına” çevrilebileceği kaygısını taşıyor. Karara tepki gösteren Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri Proje Koordinatörü Arkeolog Oğuz Tanındı, bu şekilde tahribatın yasalaştırıldığını savundu. Tanındı ANKA’ya yaptığı açıklamada, söz konusu kararı “ören yerlerinin tüzel kişilere pazarlanması” olarak değerlendirerek, kararın tahribatın yasalaştırılmasına yol açacağı konusunda şiddetli kaygı duyduklarını ifade etti. “Üzerlerinde, kültürel emanetlere ait kalıntıları barındıran ören yerlerinin ‘satılması’ ilke kararı derhal gündemden kaldırılmalı ve bu konudaki girişimler, kültür varlıklarımıza ve çevresel değerlerimize karşı işlenmiş suç sayılmalıdır” diyen Tanındı, kendi çıkarlarına uygun olarak, ranta yönelik sürekli değiştirilen Koruma Kurullarının, verecekleri izinlerin güvenilirliğinin de sorgulanması gerektiğini savundu. Tanındı, “tarihi eserleri yalnızca bir rant alanı olarak gören tüzel kişilere payda sağlayacak bu ilke kararı durumu daha da karıştıracaktır” dedi. Evrensel, 07.08.2008


Mimarlar Odası: Nevşehir Belediyesi Kazı mı Yapıyor, Temizlik mi?
04 Şubat 2016 -Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Nevşehir Kalesi’nde kentsel dönüşüm kapsamında yıkılan 11 tescilli bina ve alanda uzmanlar eşliğinde kazı yapmadığı için Nevşehir Belediyesi hakkında suç duyurusunda bulundu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder