17 Şubat 2016 Çarşamba

Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü, Fransız İstihbaratına çalışıyor.

Sınır tanımayan doktorlar, sözcük olarak kulaklara iyi geliyor.


Sonuçta insan sağlığı ve yaşamı kutsaldır, saygıyı hak ediyor diye düşünüyorsunuz.


Ama kazın ayağı göründüğü gibi çıkmıyor.


Zaten hep şunu sormuşumdur.


Sınır tanımamak ayrıcalığını size kim sağlıyor, savaş yaşanan bölgelere gidiyorsunuz ne IŞİD, ne başkası tarafından saldırıyla uğramıyorsunuz, mutad bir kaç vaka dışında neredeyse tüm dünya sizden yana gibi.



Nihayetinde işin sırrı ortaya çıkmış.
 

Syria's UN envoy blames MSF over fatal hospital attack


Syria's United Nations envoy has accused the medical aid charity Medecins Sans Frontieres‎ (MSF) of being a front for French intelligence in Syria and dismissed allegations that Russian air strikes destroyed one of its hospitals.  abc.net.au




İdlib'de sınırsız doktorların hastanesi vurulmuş.


Batı, Rus uçaklarını suçlayınca Ruslar da doğal olarak ret yanıtı vermişler.



Ruslara göre hastaneyi vuran uçaklar İncirlik'ten kalkış yapmış, bu da "koalisyon ortaklığı ile Türkiye'nin de dahili olduğu tezini güçlendiriyor" denmiş.


Rusların bu sözleri, Suriye’nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi tarafından da desteklenmiş.

Caferi, "İdlib’deki hastane, ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri tarafından vuruldu, sınırsız doktorların sözde hastanesi, Suriye hükümetiyle hiçbir görüş alışverişinde bulunmadan, Suriye’de Fransa istihbaratının bir uzantısı olarak çalışan Sınır Tanımayan Doktorlar denilen sözde bir Fransız ağı tarafından kuruldu” şeklinde açıklamada bulunmuş.



Caferi ayrıca, "sınırsız doktorlar bizden izin almadan çalışıyor, bu nedenle her sunucu göze alıyorlar" demiş.

Baştan söyledim, insan sağlığı ve yaşamı kutsaldır ve savunulmalıdır dedim.



Ancak Caferi'nin dediği gibi, madem insan hayatına önem veriyorsunuz en azından girdiğiniz topraklardaki hükümete haber verin, izin isteyin ki, izin vermediler biz de sağlık için girdik diyebilin.



Ama adamlar sanki sınırsız doktorlar değil, sınırsız dünya jandarmaları.

Yine Caferi, önemli şeyler söylemiş.

Diyor ki; "ABD yönetimi Suriye'de bir Kürt gruba destek veriyor, Türkiye bile ABD'nin bu politikadan vazgeçmesini istiyor. Suriye’de çıkarların çatışması oluyor, ilginç olan ise ABD'nin desteklediği bazı Kürt grupların Suriye tarafından da destekleniyor olmasıdır. Bunun doğal sonucu da,  Kuzey Suriye'deki zaferler, Suriye ordusu ile Kürtlerin, Suriye halkının tamamı için kazandığı ortak zaferlerdir. Suriye ordusunun doğrudan desteğinden herkes istifade ediyor" demiş.



Bu ilginç açıklama, derinlemesine analiz gerektiriyor.

Çünkü Rusya ve ABD ortak çıkarları için iş birliği yapıyor, her ikisi de bazı grupları destekliyor, Türkiye ne yapacağı meçhul konumda duruyor, Orta Doğu'da Müslüman kanı akmaya devam ediyor.



Tüm bunların yanında AKP hükümeti emperyalizmin maşalığını yaparken, nasıl bir közün içine sokulduğunu bilmez durumda kalıyor.

Nitekim, OSLO ve açılım süreçlerinde, İngiltere'nin hakemliği Türkiye'nin nasıl parçalanacağının da sinyallerini veriyordu.



Buna rağmen çoğunlukla iktidara gelen AKP, ülkenin kaç parçaya bölüneceğinde henüz ağa babalarıyla anlaşamamış gibi görünüyor.



Türkiye'nin obüs toplarından ateşleme yapması da, bu şaşkınlığın belirtisi olduğu halde, Türk halkı henüz bu konuda uyanamamış, hükümetin PKK operasyonları ile gözleri perdelenmektedir.

İşin içine TSK'nin yaptığı operasyon görüntülerini ve her gün bağışıklık kazandığımız şehit haberlerini de ilave ederseniz, Türk halkının AKP'ye destek vermekten başka seçeneği kalmadığını da görürsünüz.



Bu sadece halkta değil, sıradan ama istihbarat örgütlerince desteklenen iç muhalif partilerde de kendisini göstermektedir.



Örneğin Doğu Perinçek'in her fırsatta AKP'yi destekleyen açıklamalar yapması, parti ve Perinçek'in arkasındaki dış istihbarat örgütlerinin de izlerini göstermektedir.



Bu adara  görmemiz gereken bir şey daha var.

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 16.2.2016 tarihinde , Türkiye’nin Suriye’deki YPG güçlerini vurmasını görüşmek için Rusya'nın isteği üzerine dün toplanmıştı.

Toplantıdan sonra sözlü açıklama yapan Venezüella’nın BM Daimi Elçisi ve Dönem Başkanı Rafael Ramirez Carreno, BMGK’nın Türkiye'nin top ateşini durdurması yönünde ortak görüşe vardıklarını söylemesine rağmen, Anadolu Ajansı'nın "Carreno daha sonra bu açıklamasını düzeltti ve BMGK’da Türkiye konusunda uzlaşı sağlanmadığını ve herhangi bir karar alınmadığını söyledi" demesi kafalarda karışıklık yaratmıştı.



Fakat dış basında Carreno'nun böyle bir düzeltme yaptığına dair güncelleme yoktu.

Tam bu arada, RT televizyonunda yayımlanan In The Now programında konuşan Zaharova, "Türkiye-Suriye sınırında şu anda yaşananlar tam bir hukuksuzluk. Türkiye sınırın diğer tarafındaki yerleşim bölgelerine topçu saldırısı düzenliyor, buraya para, insan ve malzeme transfer ediyor. Bunu da sadece bu bölgelerin, uzun süre besleyip destekledikleri terörist ve radikallerden arındırılmasına dayanamadıkları için yapıyorlar" diyordu.
  

Bu da şunu göstermektedir.


Türkiye'de basın, muhalefet ve iktidar, muhtemeldir ki dış istihbarat örgütleri tarafından kontrol altındadır.


Nitekim, Perinçek'in hapisten çıkar çıkmaz FETÖ'den tıpkı Erdoğan ağzıyla bahsetmesi, 7 Kasım 2015 tarihinde yazdığı, "Vatan Savaşını kazanmak için doğru mevzilenme" başlıklı ve 31 Temmuz 2015'te yazdığı, "Saray savaşı mı vatan savaşı mı" başlıklı yazılarını incelediğinizde, neden AKP ile aynı ağızdan konuştuğu ve arkasındaki destekçi güçlerin kim olduğunun ip uçlarını göreceksiniz.



Özetle şunu demek istiyorum.

CIA görevlisi Vamık Volkan ve Beşir Atalay ortaklığı ile, başbakanlığa bağlı, Psikolojik Savaş Mrkezi tarafından destekli, dış istihbarat örgütlerinin de içinde olduğu, "TÜRK MİLLETİNİ UYUTMA" projesiyle karşı karşıyayız.

Uyutulmamızın sebebiyse, Yugoslavya'da da uygulamaya konmuş olan, tıpkı bizde de üst seviyelerde uygulanan, eğlence programları, diziler, yasaklar gibi uygulamalarla beyin felcine uğratılan toplum, "Türkiye'nin kaç parçaya bölüneceğini anlamaması" mücadelesidir.



Dış dünya ile, Türkiye'deki medyanın haber veriş yöntemleri, Türk milleti üzerinde oynanan oyunları açıkça sergilemektedir.



Bu gün bunları göremeyenler için buraya tarihe not düşmek için söylüyorum.



Yeni bölünme anayasası ve içine katılan başkanlık sistemi eğer meclisten geçerse, veya halk oylamasına (Referandum) sunulursa ve sonuç onları istediği gibi çıkarsa, işte bunu o gün okumanızın artık faydası kalmamış olacaktır.



Çünkü o gün geldiğinde, Türkiye'nin Sevr'deki gibi mi yoksa daha fazla parçaya mı bölünmesi gerektiğini tartışıyor olacağız ve satılmış akademisyenler, kiralık gazeteciler TV'lerde size bunu ısıtıyor olacaklardır.



Nitekim, Kürdistan sözünü 15 yıl evvel ne medya ne TV konuşamıyorken, Erdoğan tarafından TBMM kürsüsünden seslendirilmeye başlanmış olması, türbanlı  milletvekilleri, takunyalı cumhurbaşkanları söz konusu bile edilemiyorken , Tayyip efendi ve avenesi "Kürt demek yasaktı bu ülkede, öyle mi? Kürtçe şarkı, türkü yasaktı. Sokakta Kürtçe konuşmak yasaktı. Anne evladıyla cezaevinde Kürtçe konuşamıyordu. Bölgede seyahat etmek, yaylaya, mezraya gitmek yasaktı. Yol yoktu, öğretmen, okul yoktu, hastane, doktor yoktu. Bunların hepsini biz çözdük" diye teyit ettiklerini, artık bunların normalmiş gibi hafızalarımızda yer etmesi, o kesimin dış güçlerin arka bahçesi haline gelmesi tesadüf değildir.




Bunları unutan toplumun, bölünmesi de kaçınılmazdır.

Erdoğan'ın "yaylaya, mezraya gitmek yasaktı" sözlerinin arka planını aşağıdaki başlıklardan göreceksiniz, yaylalara kimler, neden gidecekmiş de biz ne anlamışız, öğreneceksiniz.



Gelecek de bir gün gelecek ve iş işten geçmiş olacak.



Ülke bölündüğünde ne ibadet yapacak topraklarınız ne de hür fikirlerinizi açıklayabileceğiniz dostlarımız kalmamış olacaktır.



Benden uyarması...



17.2.2016



A. Dursun


Arşivlerden, hafızalara...


Gladio nedir?


YAĞMUR DUASI; 3240 YIL ÖNCE DUA YERİNE BARAJ YAPILIYORDU

 


Amerika'nın Somali işgali, cemaatlere yaptırılıyor.
Demokrasi projesi ve GÜRCİSTAN işgali.
ÇOĞUNLUKÇU DEMOKRASİ ANLAYIŞI, ROUSSEAU VE TÜRK ANAYASALARI
Kuzey Irak'tan Güneydoğu'ya, ABD'nin "Nitelikli Sanayi Bölgesi" Projesi

B.M. "İKİZ SÖZLEŞMELER"İ VE “SELF-DETERMINATION İLKESİ”
YENİ ANAYASA ve İKİZ SÖZLEŞMELER ilişkisi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder