27 Şubat 2016 Cumartesi

Tayyip Erdoğan'ın şahidi Savaş Ay, ne kadar güvenilirdi?

1 Mart 2014 tarihinde Kırklareli'de konuşan Erdoğan, muhalefete çatıyor,  "Onlar laf biz icraat üretiriz" diyen Erdoğan, "Ak Parti eser, CHP kaset, MHP hakaret siyaseti yapar, BDP gerilim siyaseti yapar. Onlar yaptıklarıyla değil iftiraları ile ayakta durmaya çalışırlar" diyordu.

Konuşmasında çok ilginç bir detay da vermişti.
Dakika 50:50 "Bir belgeden bahsedeceğim. Merhum Savaş Ay bu Pensilvanya'daki zatla röportaj yapıyor. O zat 'Cebrail bile gelse Türkiye'de parti kursa onun partisini bile desteklemem' diyor..." şeklinde konuşuyordu.


Bozacının şahidi, şıracı...

Ölen kişinin arkasından elbet konuşulmaz, zaten arkasından falan da konuştuğumuz yok.

Nitekim Savaş Ay'ın hakkındaki yazımızı 5 Ekim 2008 tarihinde yazmıştık.

Tekzip isteme hakkı olduğu gibi, itiraz edip yazıyı kaldırtma hakkı da vardı.

Yazık ki hiç bir tekzip gelmemişti.

Yazıda şöyle demiştik.

Fattoş ile Savaş Ay'ın konuşma videosu buradadır

İstanbul, Laleli'deki Tozbey Oteli'nde, 17 Kasım 1996 tarihinde çıkan yangında 3'ü Rus, 15'i Ukraynalı 18 kişi hayatını kaybetmişti. Tesadüfen olay yerine ilk gelenler arasındaydım. 

Polisler,   itfaiyeciler, vatandaşlar canla başla yaralıları taşırken, ekrana şapkasız çıkmayan, aynı zamanda gazetede köşesi de olan haberci  "Abi"   olay yerine geldi. Otelin dumandan kararmış koridorunun duvarına elini sürüp yüzünü kirletti. Bununla da yetinmedi, söndürme çalışması nedeniyle koridorda oluşmuş kirli suyu üstüne başına sürdü. İnsanların acısını arkasına fon yapıp çekim yapması için kameramanına talimatını verdi.
Güya kurtarma çalışmalarında bizzat bulunmuş havası verecek!   Olaya şahit olan bir komiser, "Ahlaksız herif, burada bir sürü insan öldü.  Film çevirmeye utanmıyor musun?" diye bağırınca hemen sıvışmıştı.  İtiraf com da bu yazıyı okuduktan sonra resimlere bakın.  Üçü de Büyü filminin ön gösterim  (gala) yangınında çekilmiş, üçüncüsü biraz farklı nedense herkesin ağız ve burun çevresinde nefes alırken oluşan siyahlaşma onun yanaklarında.
Ayrıca yüzün sağ tarafı ve şapka simsiyah T-shirt hala beyaz...  Aslında yangın sırasında orada olmadığını biliyorum, kendisi bir röportajda söyledi de yanaklarda sürülmüş siyahlıklar ile poz vermek neyin nesi?

Bu da o dönemin görüntülerinden.

****

Bir başka bilgi...
E-psota yazışmamız sırasında bir arkadaşımızın notu aynen şöyleydi. İsmi bende kalsın.

TAM ZAMANI AÇIKLAMANIN !...

Bu... Savaş Ay'ın ÇAPA TIP DÖNER SERMAYE’de, GAZETECİ HÜVİYETİYLE İŞ (!)

TAKİBİNE GİTTİĞİ HASTANE’de, güpegündüz, İkt. Fak. Mezunu memur S.C. isimli bir kıza zorla tecavüz ettiğini ve bu suçtan yırttığını KAÇ KİŞİ BİLİR?

Burhan bilir...
SAVAŞ AY: Ünlü tv yapımcımıza bakınız, işte Savaş Ay gerçeği

Madem anımsadık, şu Halit Tozbey denen adam nerede bilginiz var mı?

Onu da siz araştırın, sorun google amcaya size söyleyecektir.

Tozbey Oteli yangınında ilginç gelişme

Önce bırakıldılar, şimdi aranıyorlar

Atilla DİŞBUDAK - İSTANBUL/5 Aralık 1996
LALELİ'deki Tozbey Oteli'nde 18 turistin ölümüyle sonuçlanan yangınla ilgili soruşturma tamamlanırken, bilirkişi ve itfaiye raporlarında kusurlu görülen otel sahibi Halit Tozbey'le butik sahibi Mehmet Karataş hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkartıldı.
İTÜ Termodinamik ve Isı Ana Bilim Dalı'nda görevli Prof. Dr. Oğuz Borat, Doç. Dr. Korhan Birrak ve yangın uzmanı Şahin İplikçi'den oluşan bilirkişi heyeti, 17 Kasım günü saat 04.00 sıralarında meydana gelen yangınla ilgili raporları savcılığa gönderdi. Raporda, yangının çıkış sebebi olarak otelin alt katındaki Marco Polo Butik'teki elektrik kablolarının kısa devre yapması gösterilirken, mağazadaki yanıcı ve parlayıcı maddelerin yangının kısa sürede yayılmasına neden olduğu vurgulandı. Otelin yangın merdivenlerinin lobide yer kazanmak amacıyla kesilmesi ve itfaiyenin öngördüğü tadilat projesine uyulmaması başta olmak üzere Tozbey Oteli'nin yangın güvenliğinin bulunmadığı kaydedilen raporda, "Otel müşterileri de lobide ve depoda bulunan eşyalarını kurtarma gayretine girişince yoğun dumandan boğularak ölümler doğmuştur" denildi. Raporda, Ukraynalı turistlerin de kusurlu olduğu ileri sürüldü.

Aynı doğrultudaki itfaiye raporunu da dikkate alan İstanbul Cumhuriyet Savcısı İlker Yaşar, daha önce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktığı Tozbey hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarttı.

Butik sahibi Karataş hakkındaki ilk talebin reddi üzerine bir üst mahkeme olan İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi'ne başvuran Yaşar'ın bu itirazı yerinde görüldü. Gıyabi tutuklama kararı çıkartılan Karataş da, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştı.

DAVA AÇILACAK
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Ferzan Çitici, Karataş hakkında "tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yangına sebebiyet" suçundan Türk Ceza Yasası'nın (TCY) 383 / 2. maddesi gereğince 1 - 5 yıl, Tozbey hakkında ise "tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme sebebiyet" vermekten TCY'nin 455 / 2. maddesi gereğince 4 - 10 yıl hapis cezası talebiyle dava açılacağını söyledi.
Milliyet

Bu kadarına da pes

Sahibi olduğu Tozbey Oteli'nde çıkan yangında 18 kişinin ölmesi, 41 kişinin de yaralanması sonucu 6 yıl 3 ay hapse mahkum edilen Halit Tozbey bir gün bile yatmadan aftan yararlanıyor.

27 Aralık 2000
İstanbul Laleli'deki Tozbey Oteli'nde 17 Kasım 1996 gecesi büyük bir yangın çıktı. Otelde yangın merdiveni yoktu. Alevler içinde kalan 18 turist çığlık çığlığa can verdi, 41'i de yaralandı. Otelin sahibi Halit Tozbey ölüme sebebiyetten 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Yargıtay da mahkeme kararını onaylayıp kesinleştirdi. Ancak ceza uygulanamadı, Halit Tozbey bir gün bile hapis yatmadı. Çünkü yangından hemen sonra kayıplara karışmıştı. Tozbey tam 4 yıl boyunca kaçak yaşadı ama bir yandan da işlerini yürüttü. Sabırla affın çıkmasını bekleyen Tozbey, dün İstanbul Adalet Sarayı'na gelip İnfaz Savcılığı'nın kapısını çaldı: "Ben de af kapsamına giriyorum..." Savcı talebi inceledi, evet affın kapsamına giriyordu... Ve Tozbey elini kolunu sallaya sallaya savcının yanından ayrıldı.

NELER OLMUŞTU?
Laleli'deki Tozbey Oteli'nde, 17 Kasım 1996'da, elektrik kontağından çıktı yangın. Giriş katındaki butikte başladı, kısa sürede bütün binayı sardı. Odalarında uykuda olan Ukraynalı ve Rus turistler, dehşet içinde fırladılar yataklarından. Alt katlarda olanlar hemen atladı pencerelerden. Ama üst katlardaki odalarda kalanlar, çaresizlik içinde aramaya koyuldu yangın merdivenini. Ama, yaşamaları için tek umut olan merdivene çıkan kapıların tümü kilitliydi.

Dumandan gözleri yanarak, boğazları düğümlenerek ve son güçlerini harcayarak kırdılar kapıları. Birer ikişer atlayarak basamakları, aşağı inmeye koyuldular. Ama hiç de ummadıkları bir yerde, ikinci katta kesiliverdi merdiven. Merdivenler yerinde yoktu. Geriye dönüş imkanı da yoktu. Mahşer yerini andıran o otelde, itfaiyenin kurtaramadığı 18 turist öldü, 41'i de yaralandı.

Yapılan inceleme sonucunda anlaşıldı ki, otelin sahibi Halit Tozbey, giriş katındaki butiğe daha geniş yer bırakmak için yangın merdivenini 2'inci katta noktalamıştı. Aynı noktayı, 18 kişinin hayatına da koyduğu için, 10 yıl hapis istemiyle yargılanmaya başlandı Halit Tozbey. İstanbul 4'üncü Ağır Mahkemesi'ndeki duruşmalardan hiçbirine gelmedi ancak.


SAVUNMADI
Ve mahkeme, dönemin Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in açıklamasına göre, yangın merdiveni konusunda 2 kez uyarılan, ama bu uyarılara kulak asmayan, hakim karşısına çıkıp kendini savunmaya bile gerek duymayan Halit Tozbey'i 6 yıl 3 ay hapse mahkum etti. Butiğin sahibi Mehmet Karataş'ın ise beraatine karar verildi. Bu gelişmenin ardından gıyabi tutuklama kararı ile aranmaya başlanan Halit Tozbey, 2 yıl boyunca ortada görünmedi; Şartlı Salıverme Yasası çıkıncaya kadar. Yasanın, indirim kapsamına giren suçlarla ilgili gıyabi tutukluların da başvuruları halinde irndirimden yararalanabileceği yönündeki hükmünü duyan Tozbey, hemen koştu mahkemeye...

ŞİMDİ SERBEST
Başvurusunu yaptı, "affedilmek" için. Böylece, biraz daha fazla para kazanmak uğruna faciaya neden olan Halit Tozbey, cezaevinde 1 tek gün bile yatmadan, cezasını tamamlamış sayılmaya hak kazandı. Şimdi, demir parmaklıkların ardına hiç girmediği halde "tahliye olacak." Tozbey, 6 yıl 3 aylık cezasını "bir daha suç işlerse" çekebilecek... 
Nejdet ÇOKAN -Sabah


İhmale örnek ceza

Ali DAĞLAR - Alper YURTSEVER / İSTANBUL

19 Aralık 1998
3 yıl önce 18 kişinin ölümü ve 42 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan otel yangınında ihmali görülen otel sahibi Halit Tozbey, 6 yıl 3 ay ağır hapse çaptırıldı.

Laleli'deki Tozbey Oteli'nde 3 yıl önce meydana gelen ve 3'ü Rus, 15'i Ukrayna uyruklu 18 kişinin ölümü, 41 kişinin de yaralanması ile sonuçla-nan yangın faciasıyla ilgili dava mahkûmiyetle sonuçlandı. Ukrayna Başkonsolosu'nun da izlediği son duruşmada, sanıklardan otel sahibi Halit Tozbey, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu birden fazla kişinin ölümüne neden olmaktan önce 10 yıl, ardından iyi hal ve kusur indirimleriyle 6 yıl 3 ay ağır hapis ve 787 bin 500 lira para cezasına çarptırdı.

Hâkim davayı uzatmadı
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dünkü duruşmaya, facianın meydana geldiği otelin sahibi sanık Halit Tozbey ile otel içinde yangının çıktığı butiğin sahibi Mehmet Karataş katılmadı. Duruşmaya Ukrayna Başkonsolosu Oleksandr Mişçenko'da katıldı. Sanık avukatlarının soruşturmanın derinleştirilmesi ve mehil istemleri, davayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle reddedildi.


Bilirkişi raporunda suçlu
Mahkeme, bilirkişi raporuna göre, yangının butik sahibi sanık Karataş'ın iradesi dışında çıktığı tespitiyle beraatine karar verdi. Heyet, diğer sanık otel sahibi Halit Tozbey'i ise 26 Haziran 1998 tarihli üç kişilik bilirkişi raporuna dayanarak suçlu buldu. Profesörler Bülent Tahiroğlu ve Erdinç Güler ile Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Sabri Yalın'ın hazırladığı raporda, oteldeki yangın merdiveninin birinci kat yerine ikinci katta başlaması yüzünden facia sırasındaki kullanımı önlediği, ölümleri artırdığı vurgu-landı. Tozbey'de 6/8 kusur oranını bulundu.

Karara sevindiler
Ukrayna Başkonsolosu Oleksandr Mişçenko, davanın mahkûmiyetle sonuçlanmasından memnun kaldıklarını, bu sonucun daha önce açtıkları tazminat davası açısından önemli olduğunu söyledi. Mişçen-ko, ‘‘Kararın son derece adil ve mantıklı oluşu, Türkiye'nin prestiji açısından da önem taşımaktadır’’ dedi. Ukrayna Devleti, faciada ölen 15, yaralanan 9 vatandaşıyla bunların 64 yakını için, Tozbey Oteli'nden yaklaşık 900 milyar lira maddi, manevi tazminat istiyor. Dava halen Sirkeci'deki 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde devam ediyor.
Hürriyet


Haber kaynağı Savaş Ay...
İşte size Savaş Ay.
Yukarda...

Haydi gel de inan...
--------------


CHP`li başkan `Libya`dan gelenleri otellere almayın` diye tehdit etti mi?

Libya tahliyeleri ile ilgili ilginç bir iddia gündeme geldi. Takvim Gazetesi`nden Savaş Ay`ın haberine göre, Libya`dan Marmaris`e gelen Türk vatandaşlarının bölgedeki otellere yerleştirilmesi sırasında CHP`li belediye başkanı otelleri vatandaşları almamaları konusunda tehdit etti. İşte Savaş Ay`ın o iddiası

Marmaris`te belediye skandalı Türkiye, Libya`daki işçilerimiz için çırpınırken, Marmaris`in CHP`li Belediye Başkanı Ali Acar, `Gelenleri almayın` diye otelleri tehdit etti.

RECEP AKDAĞ BİNALİ YILDIRIM`IN KULAĞINA SÖYLEDİ

Marmaris Limanı`nda beni hayretler içinde bırakan haberi, bizzat Sağlık Bakanı Recep Akdağ`ın ağzından duydum. Akdağ yanı başımızda duran Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım`a doğru eğildi ve skandal haberi söyledi: `Binali Bey, biliyorsunuz ki 1 haftadır Libya`dan yurttaş getirme operasyonunu siyaset üstü yürütüyoruz. Ama Marmaris Belediyesi ayıp etti. Başkan sabahtan beri limana ya da yanımıza uğramadığı gibi, otellere tembih ettirmiş. Gemiden inen yolcuları almayacaksınız diye` Şaşırdım.

Aramızda Hürriyet Ankara Temsilcisi dostum Metehan Demir de vardı.


O da hayret etti bu habere.

Gece iki satır da olsa yazdırdım bu haberi. Sabah gazeteler Marmaris`e geldiğinde de bomba gibi patladı bu iş.

Vatandaşlardan ve yetkililerden belediyeye fena eleştiriler yağdı. Derken telefonum çaldı. Karşımdaki hanımefendi kendini tanıttı. `Ben Marmaris Belediye Başkenvekili Yüksek Mimar Arzu Girginç`im. Bizi çok üzen haberinizle ilgili arıyorum.`

İÇERİ ALINMAMIŞ!

Ne diyorsunuz peki habere?

- Başkanımız Ali Acar şu an yurt dışında. Yerine ben vekalet ediyorum. O yüzden aradım.

Başkan böyle bir günde, gündemde niye yurt dışında ki?

- Ta geçen haftadan yani ortada böyle bir şey yokken planlanan ailevi birsağlıkseyahatinde kendisi.

Peki yazdığım haber için yorumunuz ne?

İlçe siyasetçilerinin çıkardığı bir dedikodu. Yok böyle bir şey.

Arzu hanım ben bunu herhangi birinin dedikodusundan duymadım. Bir bakan diğer bakana söylerken kulaklarımla duydum da yazdım.

- Bakanlara da yanlış bilgi vermiştir ilçe AK Parti teşkilatı.

- Diyelim ki öyle. Siz neredeydiniz bütün gün. Başkan yoksa sizin gelmeniz gerekmez miydi?

- Elbette. Zaten ben de öyle yaptım ve sabahtan geldim limana. İçerde zabıtalarımız, diğer belediye görevlilerimiz vardı ama beni almadılar.

- Almadılar mı? Kim almadı?

- Tam 6 saat kapıda çabaladım. Beni almadılar.

- Resmi açıklama yollayın yayınlayalım.

- Özellikle yapıyor gibi yaptılar, ne limana girebildim, ne bakanların yanına gidip hoş geldin diyebildim. Sustum. Bir şey demedim. Kendi kentinde kendi limanına giremeyen bir belediye başkan vekiline diyecek fazla bir şey bulamadım.

Arzu Girginç`in açıklaması şu şekildedir:

Belediye Başkanı Ali Acar, 15 Şubat 2011`de, Sofya`da düzenlenen bir yurtdışı turizm fuarına katılmak üzere Marmaris`ten ayrılmıştır. Dolayısıyla protokolde yer alamamıştır. Bu durum ne CHP`li olması ile ilgilidir, ne de olumsuz bir tavır takınması ile...bugun.com.tr




İstanbul, Laleli'deki Tozbey Oteli'nde, 17 Kasım 1996 tarihinde çıkan yangında 3'ü Rus, 15'i Ukraynalı 18 kişi hayatını kaybetmişti. Tesadüfen olay yerine ilk gelenler arasındaydım.

Polisler,   itfaiyeciler, vatandaşlar canla başla yaralıları taşırken, ekrana şapkasız çıkmayan, aynı zamanda gazetede köşesi de olan haberci  "Abi"   olay yerine geldi. Otelin dumandan kararmış koridorunun duvarına elini sürüp yüzünü kirletti. Bununla da yetinmedi, söndürme çalışması nedeniyle koridorda oluşmuş kirli suyu üstüne başına sürdü. İnsanların acısını arkasına fon yapıp çekim yapması için kameramanına talimatını verdi.


Güya kurtarma çalışmalarında bizzat bulunmuş havası verecek!   Olaya şahit olan bir komiser, "Ahlaksız herif, burada bir sürü insan öldü.  Film çevirmeye utanmıyor musun?" diye bağırınca hemen sıvışmıştı.  İtiraf com da bu yazıyı okuduktan sonra resimlere bakın.  Üçü de Büyü filminin ön gösterim  (gala) yangınında çekilmiş, üçüncüsü biraz farklı nedense herkesin ağız ve burun çevresinde nefes alırken oluşan siyahlaşma onun yanaklarında.

Ayrıca yüzün sağ tarafı ve şapka simsiyah T-shirt hala beyaz...  Aslında yangın sırasında orada olmadığını biliyorum, kendisi bir röportajda söyledi de yanaklarda sürülmüş siyahlıklar ile poz vermek neyin nesi?


"Sabah gazetesi, olayı, 'bu durum polise yakışmıyor' şeklinde yer aldı. Sabah o kadar kolay atar ki, 'şerefsizler' başlığını. Yani iki tinerci çocuk bunu yapsaydı, manşet daha farklı olurdu. Haberin altında uzman görüşlerine yer verirlerdi. 
Ayrıca aynı gazetenin iç sayfasında Savaş Ay'ın 'Çıtır fuhuşu' başlıklı bir haberi vardı. Haberde, Bodrum'da küçük kızların kendilerini belli mekanlarda pazarladıklarını anlatıyordu. Savaş Ay da, 'bu mekanlar o kadar iş yapıyor ki, ancak namusuyla iş yapan işletmeciler bunlarla nasıl rekabet etsin' diyor. 
Burada problem olan mekanlar arası rekabet mi, yoksa gerçekten 13-14 yaşındaki çocukların kendilerini pazarlıyor oluşu mu? Birilerinin bu çocuklarla cinsel ilişkiye girmesi mi... Bu ilişki tecavüze girer. Çünkü o çocuğun gönüllüğü tartışılır. Tamamı-bianet.org

 
Kaya Çilingiroğlu'na yönelik tecavüz iddiası doğru olsa da, olmasa da sonuç tam bir felaket. Doğruysa, meselenin üzeri ustaca kapatılmış olacak. Ekran evliliğinin kadın tarafı Hülya Hanım, Dubai'de, kızı Zehra'yla birlikte istirahata çekildi. Kaya Bey Antalya civarlarında golf oynayıp 'stres atıyor'. 

Savaş Ay da önce Reyhan'a bekaretinin hesabını sordu, sonra 'tecrübelerine dayanarak', 'Q Kızı' yalan söylüyor' dedi, neredeyse bütün magazin medyasında bir meşrulaştırma operasyonuna gidildi ve mesele bir güzel bitirildi.

Savaş Ay'ın 'tecrübe'si.
Reyhan, amatör danışmanlarıyla kanalları dolanırken, kısacık yaşamının didik didik edilip bir süre sonra aynı hafıza mezarlığına atılacağının ne kadar farkında?  

Savaş Ay, programında o ağdalı ifadesiyle, 'Kız yalan söylüyor' dedi de bitirdi mi işi? 

Bu memleketin tecavüz otoritesi misin sen a Savaş Ay

Hangi tecrübelerine dayanıyorsun? Ve hangi hakla insanların bekâret çetelesini tutuyorsun
Ortalık çarşaf çarşaf kepazelik kokuyor ve biz hepsini unutmak istiyoruz... Tamamı-radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder