8 Mart 2016 Salı

Bu kez Davutoğlu, paydaşlarını işgale çağırdı.

Siz nasıl inanlarsınız böyle?

Sizi kim, nerelerde yetiştirdi, besledi, büyüttü?
 
Lafa bakın lafa.
 
"NATO'nun, sınırlarımızdan girerek işgal edişini görmek isteriz"  demesini isteyenler, "böyle diyeceksin ama kimse bunu fark etmeyecek" dese.
 
Sadece dilediklerimiz, özel anlaşmalılarımızın anlayabileceği, yani paydaşların kendi arasındaki lisanla anlatmasını denemek istese, haydi bakalım bunu nasıl söylersin deseler ancak böyle söylenebilir.
 
Tüm bunların örtüsü olarak, eskiden olsaydı "türbanlı bacılarımız" diye birileri veryansın ederek perdeleme görevini, (şimdilerde paralel dedikleri) ortaklarının yardımıyla çözerlerdi.
 
Ancak şimdilerde o bacılarını, kendi ağabeylerine dövdürdükleri için perde olarak "türbanlı bacılar" acıtmaya başladığından ötürü yetersiz kalınca, "üçüncüsü cinayettir" dedikleri köprünün tabliyesini yerleştirme şovlarıyla örtü görevini yerine getiriyorlar.
 
Bu da yetmiyor, canlı yayında IC İçtaş'ın Yönetim Kurulu başkanı İbrahim Çeçen ile işçilere ikramiye verilmesi konusunda, canlı yayında pazarlık yaptı.

Yandaş medya o günden beri durmaksızın aynı haberi değişik şekillerde örneğin, "Erdoğan 3. köprüden makam aracıyla da geçti" veya "Erdoğan törende Başbakan Davutoğlu ile birlikte kaynak yaptı"  ya da "Köprüsü'nün son tabliyesi yerleştirildi" veya "3. köprüde, köprü şeklinde kol böreği ziyafeti" gibi şekillerde ısıtıp ısıtıp gündeme getiriyor.
 
Burada ilginç bir konu var, o da Erdoğan'ın "Temeli attığımız gün birileri Olmaz canım diyordu. Hele hele Gezi olayları başladığı zaman 'İşte bu iki tane beton yığınıyla kalır' diyorlardı. Bunlar yazıldı, çizildi, hatta hatta buralara kadar zahmet edip geldiler, denizde gösteriler yaptılar. Ama onlar onu yaparken biz dedik ki hayır. Biz bunları birleştireceğiz..." ifadeleridir.
 
Nitekim aynı Erdoğan, 3. köprünün cinayet olacağını söylüyordu, o Erdoğan'la bu Erdoğan arasındaki tek fark makam, mevki durumudur, yoksa zihniyette hiç bir değişiklik olmamıştır. 

 
Yalan, dolan tüm hızıyla sürmekte, yazık ki halk bunu görememektedir.
 
Üstelik ağızlarına edilen türbanlı bacılar da bu senaryonun tam da merkezindeler.

Yani yerlere atılan, dayak yiyen türbanlı bacıların arkasındaki güçler, birileriyle anlaşmışlardır, tıpkı Gezi olaylarında anlaştıkları gibi anlaşmış, hükümete mağdur edebiyatı yaratmanın değişik pozisyonlarına girmektedirler.
 
Nitekim o bacılar, Erdoğan'ın kandırılmasında baş rolü üstlenenlerdir.
 
Tüm bu şaklaban medyanın yaptıklarının nedeni açık değil mi?
 
Türbanlı bacılar yine sahnededir, bu kez türban için değil, türbanı kafalarına geçiren müstevlilerin doymak bilmez emelleriyle tevhit edilmiş biçimde faaliyetteler.
 
Nitekim, müstemleke valisiymiş gibi, dış güçleri göreve çağırmanın başka anlamı yoktur.
 
Zira Erdoğan, daha 32 gün evvel (6 Şubat 2016) Dakar Havalimanı'nda, Senegal Devlet Başkanı Macky Sall ile düzenledikleri toplantıda Rusya için, "Bizi Esed çağırdı. Her davete icabet edilmez. 
Çünkü orada devlet terörü estiren bir Esed vardır. Zalimdir, katildir. Onlara destek veren de o suça ortaktır" diyordu.
 
Yanlış mı diyordu?
 
Hayır, son derece ve ender doğru ifadelerinden birini söylüyordu.
 
Gerçi o konuşmada da camına konan yazıyı okuyordu ancak tahminime göre bir an camına konandan değil tamamen spontane vaziyette konuştuğu anda bunu söylemişti.
 
Şimdi geçmişe dönersek,  Esad çıkıp "Türkiye NATO toprağıdır demek ne anlama geliyordu Ey Erdoğan" dese ne yanıt vereceksiniz?
 
Tıpkı "3. köprü İstanbul için cinayettir" deyip şimdi, "Temeli attığımız gün birileri Olmaz canım diyordu" demek ne kadar milleti hafife almaksa, milletin aklıyla alay etmek, aşağılamaksa, Davutoğlu'nun "NATO'yu sınırlarımızda görmek isteriz" söylemi de aynı oranda milleti aşağılamaktır.
 
Sanırım Esad ve Putin'in hafızası bizim kadar kaybolmuş değildir, bunları bizim suratlarımızın orta yerine çarpacaklardır.
 
Türbanlı bacıların, havuz medyasının tüm faaliyetlerinin ardındaki gerçek NATO'ya yapılan işgal davetiyesini örtmek.
 
Türbanlı bacılar işe yaramayınca, örtü olarak bir çok şey devrede ama en değerlisi cinayet saydıkları köprüye sığınmak oldu.
 
Ancak bu sığıntı vaziyet, Davutoğlu'nun NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'e yaptığı, "Sınırımızda NATO varlığını görmek isteriz" açıklamasına asla örtü olamayacaktır.
 
Nitekim  Davutoğlu'nun NATO'ya "4. maddeyi devreye sokması" çağrısı üzerine NAC (Kuzey Atlantik Konseyi), 28 Temmuz 20015 yılında Stoltenberg başkanlığında toplananmış ve başkan olarak "NATO bu çabaların bir parçası değil. İkili olarak Türkiye ve ABD arasındaki görüşmelerin konusudur" açıklamasıyla Davutoğlu ve dolayısıyla Türkiye'yi aşağılar tarzda açıklamada bulunmuştu.
 
Neden aşağılar tarzdaydı diyorum?
 
Çünkü NAC toplantısına katılan ülkeler, daimi temsilci düzeyinden daha düşük bir seviyede temsil edilmişti.
 
Durumu fark eden Davutoğlu, daimi Temsilci Büyükelçi Fatih Ceylan yerine Daimi Temsilci Yardımcısı Gülin Dinç'in toplantıya katılmasını istemişti.
 
Yani Türkiye'yi dikkate almayan, hesaba bile katmayanlara şimdi çıkıp, "Sınırımızda varlığınızı görmek isteriz" diyorsun.
 
Bu açık ve net olarak hem kendi siyasetinin ne düzeyde olduğunu hem de ülke yönetecek durumda olmadığını, söylediklerinden habersiz ve üç adım sonrasının hesabını bile yapamayacak kadar yetersiz olduğunuzun açık bir delili değilse nedir?
 
"Hayır, biz her söylediğimizin bilincindeyiz, 2023 vizyonumuzun içinde bunlar vardır, her şeyi bilinçli yapıyoruz" derseniz o vakit size şu soru sorulmazı elzemdir.
 
1- "Hangi müstevlilerin doymak bilmez emelleriyle tevhit edilmiş vizyonunuz vardır?"
 
2- Davutoğlu'nun NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'e yaptığı, "Sınırımızda NATO varlığını görmek isteriz" açıklamasından sora aynı şahsın, "Türkiye ve Yunanistan’ın kara sularına doğru genişletiyoruz, NATO gemileri Ege denizinde göçmen gemilerini durdurmak için bulunmuyor. Türk ve Yunan yetkililere yardımcı olmak amaçları. Bu alanda insan kaçakçılığını önlemeye çalışmak. Suriye’deki durumu da değerlendirdik, bu istihbarat izleme çabalarını artırma kararı aldık Türkiye-Suriye sınırında" ifadesi, yüzünüzü kızartamıyor mu?
 
Neden yüzünüzü kızartmıyor mu ifadesi kullandım?
 
28 Temmuz 20015 yılında Stoltenberg, "NATO bu çabaların bir parçası değil. İkili olarak Türkiye ve ABD arasındaki görüşmelerin konusudur" açıklamasıyla aşağılıktan sonra Stoltenberg'in, "istihbarat izleme çabalarını artırma kararı aldık Türkiye-Suriye sınırında" söylemi utanç verici değil midir?
 
Şimdiki söylemiyle, aslında bu kararı kendilerinin daha evvel verdiğini, sizin sadece bu karara katıldığınızı açıklamanız için, Brüksel'de bulunan NATO Ana Karargahı'na çağırıldığınızı başka ifadeyle, tüm dünyaya sizi nasıl yönettiğinizi adeta haykırmak için çağırılmış olduğunuzu ve sizin de bundan duyduğunuz gururu açıklamış olmuyor musunuz?
 
Aksi halde Sekreter tüm dünyaya hitaben,  "istihbarat izleme kararı aldık Türkiye-Suriye sınırında" demiyor, dikkat ediniz "istihbarat izleme çabalarını artırma kararı aldık Türkiye-Suriye sınırında" diyor.
 
Yani yeni alınmış, Davutoğlu'nun isteği üzerine alınmış  bir karar olsaydı, " izleme çabalarını artırma kararı" diyemezdi.
 
Demek ki daha evvel bu karar bir yerlerde tahminen ABD'de alınmış ki, artırma kararı verilmiş ve siz sadece bu karara, "uydum hazır olan imama" demek için oraya davet edilmişsiniz.
 
Stoltenberg'in, “Keşif ve gözetleme yapacağız, bilgi toplayacağız ve bu bilgileri eş zamanlı olarak Türk ve Yunan sahil güvenliği ve Frontex ile paylaşacağız" sözü ise tamamen bir şok etkisi yaptı.
 
Neden şok etkisi  yaptı?
 
Çünkü istihbarat bilgilerini Frontex ile paylaşacağız diyor.
 
İyi de bu Frontex nedir  ki şok etkisi yapsın diyenler olacaktır.
 
Onlara eski bir yazım olan, "" başlığına bakmalarını öneriyorum.
 
Bu size utanç vermeyebilir lakin en azından bana, benim gibi düşünenlere utanç kaynağıdır.
 
İşin diğer garabet ayağı ise, ATO Congresium'da düzenlenen "Hak-İş Dünya Kadınlar Günü" etkinliği programında konuşan Erdoğan'ın sözleri oluyor.
 
Brüksel'de bulunan NATO Ana Karargahı'na çağırılan Davutğlu'na, parayı alıp döner diye örtülü talimat veriyor. 


7 Mart 2016 tarihli konuşmanın 4:22 dakikasında, "Kadının Nisa, insan olarak kabul edilmesi" diyor.
 
Bunu aşağıda inceleyeceğiz.
 
Konuşmasının 21:40 dakikasında, "3 milyon mülteciye 10 milyar harcadık, bu faturalı harcama, bir de faturasız kısmı var" diyor.
 
Yahu, "ülkende kendi insanının çile çekmesinden zevk aldığını anlatan bir açıklama yap" deselerdi sanırım ancak böyle söyleyebilirdi.
 
Tam aksine, "ülkendeki insanların çektiği çileyi görüp, elinden bir şey gelmediğini, ülkenin tüm kaynaklarını sattığın için bir yerlere yalvardığını açıklayan ifadede bulun" deselerdi ancak 22:30 dakikasındaki gibi,  "Şu anda 3 milyon insan ülkemde. 3 milyar Avro destek vereceğiz, dediler. 4 ay geçti. Hala verecekler. Sayın Başbakan şu anda Brüksel'de. Temenni ederim ki bu parayı alarak döner" şeklinde konuşabilirdi.
 
Bu alenen ülkemiz insanlarına yaşatılan eziyetin, çile ve işkencenin itirafıdır.
 
Zaten kendisinin ifadesiyle, "milletim çileye alışıktır" söylemi aslında milletin değil, KaçAK Sray'ın besin kaynaklarında sıkıntıya düştüğünün de bir ifadesiydi.
 
O vakit ben de, Emekliler, tecavüzden bıktıysanız parti kuralım, her daim Türkiye'nin 2. partisiyiz" diye başlık atmış, düşüncelerimi yazmıştım.

Merak etmeyin Hz. Erdoğan Efendimiz, Türk vatandaşlarının vergileriyle Terörist ve mülteci beslensin diye, 2018 sonuna kadar mülteciler için 3 milyar Avro daha teklif edilecekmiş

 
Dikkat edin verilecek demiyorum, henüz Davutoğlu'ndan beklediğiniz kısım alınamamışken ağzınıza bir parmak bal daha çalmışlar ve toplam yardım 6 milyar Avro olacakmış, haydi milleti buna hamd ettirmeye şimdiden başlayın derim.
 
Gelelim şu Nisâ konusuna.

Medine döneminde, hicretin dördüncü yılında 176 ayet olarak gelmiş olup, tamamında değil ama büyük kısmında kadınlar hakkında hükümler olduğu için ayet, Kadın (Nisâ) olarak adlandırılmıştır.
 
4/1'de, Ya eyyuhan nasutteku (Ey insanlar, takva içinde olun) dediği için, sanırım Efendimiz Hz. Tayyip'in aklında ancak o kadarı kalmış olsa ki, konuşmasında "Kadının Nisa, insan olarak kabul edilmesi" ifadesi kullanabiliyor olmalı.
 
Aksi halde Nisa, insan  değil, kadın anlamındadır.
 
Nitekim Suudilerin, "" yapmasından etkilenmiş de olabilir ve kadın insandır anlamında, kardeşleri Suudilere gönderme yapmış da olabilir, o kısım kendisinin bileceği iştir.
 
Nisa suresinden sonra Medine'de inen sekiz ayetlik zilzal (deprem) ayetini de ben size anımsatayım.
 
Nitekim sayenizde ülkemizde insanların yaşadığı ekonomik deprem bunu anımsatmamı gerektirdi.
 
Zilzal, kıyametin kopmasından, yeniden dirilip hesap vermeden,  ettiklerinin karşılığını herkesin bulacağından bahseder.
 
Umarım ki siz de karşılığınız hem bu dünyada hem öte dünyada bulursunuz.
 
Ravilerden bahsetmeden evvel, ravilerin ne derecede güvenilir olduğunu ya da neleri gizlediğini görelim.
 
Sahih-i Buhari - Bölüm 1 : Ebu Hüreyre Şöyle demiştir. Nebiyy-i Ekrem salla'llahu aleyhi ve sellem'den iki kap ilim belledim. Bunlardan birini nisar ettim. Diğerine gelince, "onu meydana çıkaracak olsam benim şu boğazım kesilir". 100
 
Bu nedenle okuyuculara, "ravilere fazla güvenmeyiniz, daha size söylenmeyen ne gerçekler var bilmezsiniz" diyerek Nisa suresi  hakkında bazı ravileri sunayım.

08.3.2016

A. Dursun


Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : Resûlullah, "Bunlar hakkında Allah hükmeder" cevabını verdi. Arkadan Nisâ suresi nazil oldu: "Allah çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kızın hissesi kadar tavsiye eder..." (Nisâ 11). 
 
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : 551 - Dâvud İbnu'l-Husayn anlatıyor. Ümmü Sa'd Binti Rebî'ye Kur'ân'dan okuyordum. Bu kadın Hz. Ebu Bekir es-Sıddîk'ın terbiyesinde yetişen bir yetime idi. Ben Nisâ suresinin 33. ayetini "vellezîne âkadet eymânukum" diye okuyunca müdahale ederek: "Öyle okuma fakat "vellezîne akadet eymânukum" diye oku. Bu ayet Hz. Ebu Bekir ve oğlu Abdurrahman hakkında nazil oldu. Oğlu, İslâm'ı kabul etmeyince Hz. Ebu Bekir, ona miras bırakmayacağım diye yemin etmişti. Bilâhare Abdurrahman Müslüman olunca, Cenâb-ı Hakk, mirastan nasibini ayırması için Hz. Ebu Bekir'e bu ayetle emir buyurdu" dedi.
 
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 500 : Bunun üzerine Ömer çağırıldı ve ayet kendisine okundu. Ömer yine: "Allah'ım şarap hakkında bize tatminkâr bir açıklamada bulun" dedi. Bir müddet sonra Nisâ suresindeki: "Ey iman edenler! Sarhoşken ne dediğinizi bilene kadar, cünüpken, -yolcu olan müstesna- gusledene kadar namaza yaklaşmayın..." (Nisâ , 43) ayeti nazil oldu. Ömer çağırıldı ve ayet kendine okundu. Ömer yine: "Allah'ım şarap hakkında bize tatminkar bir açıklamada bulun" dedi.
 
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 900 : Ben de ona Nisâ süresini okumaya başladım. Ne zaman ki, "Her ümmete her şahit getirdiğimiz ve ey Muhammed, seni de bunlara şahit getirdiğimiz vakit durumları nasıl olacak?" mealindeki ayete (41. ayet) geldim. 
 
Kütüb-ü Sitte - Hadisler 4600 : kış mevsiminde indiği için kış ayeti denen ayet de, Nisâ suresinin baş tarafındadır. Sahih-i Buhari - Bölüm 11 : KUR'ÂN-I KERÎMİN TEFSÎRİ BAHSİ Başlık; Mehir; Nisâ Sûresi âyetlerinin tefsîri;

Yetimler NİSÂ ' SÛRESİ ÂYETLERİ YETÎM MALININ SIYÂNETİ BU BÂBDA HAZRET-İ ÂİŞE HADÎSİ 
 
Ümmü'l-mü'minîn Âişe Rivâyete göre (bir kere hemşîre-zâdesi) Urve, Azîz ve Celîl olan Allah'ın: (Yetimlerin haklarına adâlet edemiyeceğinizden korkarsanız) kavl-i şerîflerinin tefsîrini sordu. Âişe Hazretleri; şöyle cevâb verdi. 
 
Ey hemşîremoğlu, âyetteki "yetâma" ile murâd olunan, öksüz kızdır ki, o, velîsinin velâyet ve vesâyeti altında bulunup mâl hissesinde velîye ortak olur. Ve mâli, cemâli velîsinin hoşuna gider. Bu cihetle o sene velîsi onu zevce edinmek ister. 
 
Fakat mihrinde adâlet etmek ve başkasının verdiği kadar mihir vermek istemez. İşte (bu âyette) o çeşit velîlerin velâyeti altındaki yetîme kızları -haklarında adâlet ve onların mihirlerini en yüksek mıkdârına yükseltmedikçe- nikâh etmeleri nehiy olunup bunlardan başka kendilerine halâl olan kadınlardan nikâh etmeleri emrolunmuştur. 
 
Hazret-i Âişe (rivâyetine devâm ederek) der ki: Bu âyet nâzil olduktan sonra nâs, Resûlullah'a istiftâ edip sordular. Bunun üzerine Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ'da şu âyeti inzâl buyurdu: "Habîbim senden kadınlar hakkınd fetvâ isterler. Onlara de ki. kadınların mîrâsı hakkındaki fetvâyı Allah size veriyor. 
 
Kur'ân'da size karşı okunan âyetlerde şol kadınlardan öksüz kızları hakkındadır ki: onlara (ya mâline ve güzelliğine imrenip nikâh ettiği halde) mihr-i mislini vermeyiniz ve (yâhud fakir ve çirkin diye) nikâh etmek istemeyiniz!". 
 
Hazret-i Âişe (rivâyetine devâmla) der ki: Azîz ve Celîl olan Allah'ın: ... cümlesinin medlûlü, velâyetindeki öksüz kızcağızın mâli ve güzelliği az olunca onu nikâh etmek istemiştir. 
 
Hazret-i Âişe der ki: Bu mâl ve cemâli fakir olan öksüz kızlara rağbet etmediklerinden dolayı malına ve cemâline rağbet ettikleri yetîm kızları -adâlete riâyet etmedikçe- nikâh etmekden evliyâ-yı yetîm nehiy olundular. 1690
 
Sahih-i Buhari - Bölüm 11 : KUR'ÂN-I KERÎMİN TEFSÎRİ BAHSİ Kur'ân-ı Kerîm dinlemek;Kur'ân-ı Kerîm okurken ağlamak; Nisâ Sûresi âyetlerinin tefsîri  İBN-İ MES'ÛD'UN PEYGAMBERİMİZE NİSÂ ' SÛRESİ'Nİ OKUMASI Abdullâh b. Mes'ûd Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: 
 
Bir kere Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem bana: Ey İbn-i Mes'ûd haydi bana Kur'ân oku, diye emretti. Ben de: - Yâ Resûla'llah! Kur'ân sana gönderildiği halde onu size nasıl okuyacağım? dedim.

Resûl-i Ekrem: - Kur'ân'ı ben başkasından işitmeği çok hoşlanırım, buyurdu. Ben de Sûre-i Nisâ 'yı okumağa başladım. Okurken ... âyetine gelince Resûl-i Ekrem: - Sus, buyurdu. O sırada gördüm, ki Resûlullah'ın iki gözü yaş döküyordu. 1693
 
Sahih-i Buhari - Bölüm 11 : KUR'ÂN-I KERÎMİN TEFSÎRİ BAHSİ Nisâ Sûresi âyetlerinin tefsîri;Yûnus (A.S) HAZRET-İ YÛNUS'UN BİR MENKABESİ Ebû Hüreyre Rivâyete göre Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem: "Her kim ben Yûnus bin Mettâ'dan hayırlıyım derse yalan söylemiştir" buyurmuştur. 1695 
 
 
Yazımda bahsettiğim konularla ilgili, arşivimden destek yazıları...

Not: Bu sayfaya 30.10.2022 tarihinde kaynak bağlamında yeni güncellemeler yapılmıştır.

Bakan Ala, egemenlik hakkımızı devredecek yasa çıkartacağız demişti..

İçişleri Bakanı öylesine bir söz etmişti ki, "egemenlik hakları devredilecek , bunun yasasını hazırlıyoruz" anlamında konuşmuştu.

Nedense devir AB/D'ye yapılınca herkes görmezden geliyordu.

Demek şimdi de Ruslara devrediliyor, nihayet görenler olmuş ama bence az bile yapıyorlar. 

Bakan Ala, egemenlik hakkımızı devredecek yasa çıkartacağız dedi.

 

ŞOK: TSK'NIN GÖREVİ RUS ORDUSUNA VERİLİYOR

 

 

Akkuyu'da neler oluyor? Salim Şen belgeleriyle tek tek açıkladı.

 

Cüneyd Zapsu 2016 Davos röportajı, dakika 3:20'de ilginç bir söz sarf ediyor.

"Biz zaten mülteci ülkesiyiz" diyor.

Onca mülteciyi beslememiz de parmağı olabilir mi sorusu akıllara gelmeden edemiyor. Kaynak...

Zapsu, şu anda yaşadığımız son normal insan jenerasyonu.

Bizden sonraki jenerasyonların bağımsız yaşayamayacakları kanaati çıktı ortaya.

Küçük bir elit grup idare edecek insanlığı. Sadece memleketleri değil. Kaynak...

 

Cüneyt Zapsu arşivi 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Uluslararası Valday Tartışma Kulübü'nün yıllık ekonomik forumuna katıldı. Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetiminden isimlerin de katıldığı forumda, Putin Kürt meselesi ile ilgili "Çıkarlar dengesi sağlanırsa Rus halkı ve Kürt halkı istikrara kavuşur" dedi. Kaynak...

 

Ticaret Sicil Gazetesi'nde (12 Mart 2019) genel kurul toplantısına davet kararını okurken rastladığım şaşırtıcı bir bilgiyi paylaşmak istiyorum.

Yayımlanan karara göre Akkuyu A.Ş., 28 Mart tarihli olağan genel kurulda ana sözleşme değişikliğine gitmek istiyor. İşte bu değişiklik, ticaret hukuku normlarına göre yapılacak olsa bile Türkiye'nin başta dış politika olmak üzere çok alanda geleceğini yakından ilgilendirme potansiyeli taşıyor.

Değiştirilmek istenen madde, “Amaç ve Kapsam” başlığını taşıyan 5. Madde.

Önce yorumsuz olarak, bu maddenin 6 numaralı bendinin mevcut halini aktarayım: Kaynak...

 

Anastasia Zoteeva, Anton Dedusenko, Gennady Sakharov, Ekaterina Lyakhova, Alexey Zhukov, Henri Edouard Proglio, Hasan Cüneyd Zapsu. Kaynak...

 

Mersin-Akkuyu’da nükleer santral inşaatında yaşanan ve kamuoyunda büyük ses getirecek bir gelişmenin ayrıntılarına ulaştı. Nükleer santralde reaktörün oturacağı temelin bazı bölümlerinde “çatlak” oluştu. Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK) ,müdahale etti; çatlak olan bölüm ya da bölümler tümüyle kırıldı ve yenilendi. Bir kez daha çatlak oluştu. Beton kırıldı ve sorunlu bölümlerde temel yeniden atıldı. Kaynak...

 

Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü'nün yaptırdığı sondaj çalışmalarına göre Emet ve Hisarcık'ta yaklaşık 1 milyar ton bor madeni rezervi bulunduğunun belirlendiğini ifade eden Akbaş, şöyle devam etti: "İlçemizde nükleer enerji santrali kurulması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na öneride bulunduk. Borun külfetini halkımız çekiyor, nimetinden ise başkaları yararlanıyor. Biz ilçe halkı olarak yıllardan beri bor madeni dolayısıyla zehirle yaşamaya alıştık.... Kaynak...

 

SODA KÜLÜ VE EKONOMİSİ / Erdoğan'ın gizli BOR PAZARLIĞI.

'Bor'u Peşkeş Çekecekler...'  Kaynak...

 


IC İÇTAŞ ENERJİ YATIRIM HOLDİNG ANONİM ŞİRKETİ ANA SÖZLEŞMESİ (TADİLLER DÂHİL).pdf


Alman istihbaratı AKP'yi, "DHKP-C'li" İsmail Akkol ile tehdit mi ediyor?

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder