İşin özetini baştan söyleyeyim de, nasıl dalga geçtiğini, neyin buna sebep olduğunu anlatma fırsatı yakalamış olalım.
Rus medyasının rezil karikatürü, Erdoğan'ın İsrail'den ve Rusya'dan özür dilemesiyle başladı.
Erdoğan ve yandaş basının halka yalan söylediğini canlı yayında, hiç sevmediğim İHH Başkanı Bülent Yıldırım dahil, dünya basını zaten söylemişti.
Şahsi tahminime göre buna sebep olan şey, Erdoğan ve yandaş medyanın Türk halkına yaptığı tecavüzün karşılığı gibi değerlendirilebilse dahi, karikatür ahlaki de değildir, insani de.
Önce bu aşamaya gelmemize sebep olanı irdeleyelim, sonra haberi.
Allah ile aldatılmaya başladığımızdan bu yana, en kolay kandırma aracı haline getirilen din ile toplum uyuşturulmaya başlandı.
Sonrasında yaşanan hiç bir şeyi toplum göremez oldu.
Sonrasında yaşanan hiç bir şeyi toplum göremez oldu.
Örneğin 3,5 saat oruç tutan da var, 34 saniye de.
Sorgulamak istiyorsunuz, "Allah şaşırtmış olmalı" diyesiniz geliyor lakin ona da kılıf hazırladılar.
Sorgulamak istiyorsunuz, "Allah şaşırtmış olmalı" diyesiniz geliyor lakin ona da kılıf hazırladılar.
İslam felsefesini kabul edenlerin, 30/30'da geçen fıtratallahilleti fataran
nase(Allah'ın yarattığı fıtrat) söylemini delil göstererek, fıtratının
temelinin her insanın Müslüman olarak doğduğu kabul edilir.
Velev ki doğru olsun.
Her insan Müslüman olarak doğmuş olsun.
Öyleyse kutuplarda yaşayanların da, dünyanın her hangi bir
yerinde yaşayanların, doğanların da, kendi tercihlerini oluşturana (rüşt) kadar
Müslüman olduğu kabul edilsin.
Öyleyse 6 ay gece, 6 ay gündüz yaşam süren bölgelerde
insanlar nasıl ibadet yapacak?
Diyeceksiniz ki, rüştünü ispat edip İslam'ı seçen orada yoktur
veya rüştünü ispat edene kadar çocuktur, ibadet gerektirmez.
Madem gerektirmez, sabilere neden türban takılmaktadır,
neden haydi çocuklar namaza kampanyaları yapılmaktadır?
Neyse soru çok yanıtı yok.
Dünyada 60 derece kuzey enlemi (Ekvator ile çevresi), 60
derece güney boylam daireleri 21 Mart-23 Eylül tarihlerinde 6 ay gündüz/gece yaşamaktadır.
(Kuzey Kutup gündüz, Güney Kutup gece) (Not: RTE'nin Ekvator'u değil)
21 Eylül-23 Mart tarihleri arasında tersi olur. (Kuzey Kutup
gece, Güney Kutup gündüz)
Bunun nedeni, dünyanın eksen eğikliğidir.
Eksen eğikliği olmasaydı, güneş şu şekilde 365 gün gelecekti.
Oysa eksen eğikliği durumu değiştirmektedir.
Dolayısıyla, gece ve gündüz sürelerindeki değişimde de etkili olur.
Norveç, Finlandiya, Kuzey Rusya, Grönland, Ekvator, Columbia, Kuzey Brezilya, Antarktika bunlara örnek verilebilir.
Antarktika'da Sahur 02.23, iftar 02.24 saatlerinde yaklaşık 34 saniye kadar olduğu söyleniyor.
Yani dünyayı düz zanneden Allah veya onun adına uydurma görevlileri her kimse, insanlara 22 saat oruç tutmayı farz görmekte sakınca görmemektedirler.
Açıkçası, coğrafi bilgileri çok daha iyi olanların, bu hesabı yapması mümkündür.
Belki de, "Antarktika'da ne insan ne de Müslüman yaşamıyor, neden dert ediniyorsunuz ki" diyebilirsiniz.
Lakin Antarktika'da yapılan bilimsel çalışmalara, son yıllarda Tük ekibinin de katıldığını düşürseniz, bunu demeniz akılcı olmaz.
Zaten bırakın Antarktika'yı, diğer bölgelerde hem insan hem Müslüman yaşamaktadır.
İslam felsefesine göre de her doğan Müslüman olduğuna göre, bu düşünceyi ileri sürmek olsa olsa ahmaklık olur veya iman sakatlığı sayılır.
Az aşağıda bununla ilgili bir habere bakacağız.
Coğrafi bilgiler için tavsiye ederim, buraya bakınız.
İki gün evvel Kdz Ereğli Müftülüğü sayfasında biri tarafından paylaşılan şu resmi gördüm.
Bunun üzerine nedense yasaklanmışım ya da resim kaldırılmış.
"Neden böyle oluyor, neden farklılıklar var?" gibi sorular, çoğu zaman akıllarımıza gelmiştir.
Öncelikle güneşin hiç batmadığı yerlerin olduğunu da düşünürsek, akıllar iyice karışıyor.
Bu işi, İslam uleması diye topluma sunulan Prof. Bayındır çözmek için adım attığını ilan etmişti.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır, Norveç'in Tromso kentinde bir dizi çalışmalar yaptığını ve "kutuplarda güneş batmasa da gece, güneş doğmasa da gündüzün olduğunu gösterdi" şeklinde açıklamasıyla bu sorunu çözdüğünü, kutuplarda bile orucu sevdirip, tutturacaklarını söylemişti.
Gerçi hoca efendi, bu tespitlerini bilim ışığında yapmadığını sonradan anlamıştık.
Nitekim Bayındır Hoca, "Güneşin dünyamızı aydınlatması, güneş ışınlarının
dünyamızda bulunan gündüze çarpmasıyla olur" demesinden, orucun neden
oralarda daha kısa, neden başka yerlerde daha uzun tutulduğunu anlamış
oluyorduk.
Hani deseydi ki, "güneş ışınlarının dünyamızdaki
karanlığa-geceye çarpmasıyla olur" bir yerde mantık yürütürdünüz.
Ama mübarek adam, güneş ışınlarının gündüze çarptığını
söylüyor.
Peki, gündüz nedir?
Madem güneş yokken gündüz var da biz neden göremiyoruz be
ulema dostum?
Demek ki ulemamıza göre, güneş ışıkları, 3,5 saat oruç
tutulan gündüz bölgelerine, doğru açıyla gelmiyormuş.
Kur'an bir çok yerde söylemiş diyor.
Madem öyle, Kur'an'ı yazdıran bunu bilmiyor muydu ki, 2/BAKARA-187'de,
haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri(siyah iplik, beyaz iplikten ayırt
edilene kadar-fecr vakti) demektedir?
Geçenlerde bu konu hakkında çoğunuzun gördüğü bir habere bakalım.
Türkiye'de oruç süresi 17 saat sürerken, İskandinav
ülkelerinde 22 saati aşıyor. Umman'daki 2 bin metre rakımlı, çevresi sarp
dağlarla çevrili Vekan Köyü’nde güneş 11.00’de doğup 14.30’da batıyor.
Ramazan, kuzey yarıkürede yılın en uzun günlerine denk geldi. Oruç süresi Türkiye’de 17, İskandinavya’da ise 22 saati aştı.
Habertürk'ün haberine göre, Arap Yarımadası’nın doğusundaki Umman’da küçük bir
köyün halkı ise bu konuda kararsız. Çünkü 2 bin metre rakımlı, çevresi sarp
dağlarla çevrili Vekan Köyü’nde güneş 11.00’de doğup 14.30’da batıyor.Köyde bir kesim ülkenin imsak ve iftar saatlerine, bir kısmı ise şafak ve günbatımına göre oruç tutulmasını savunuyor.
En uzun orucu o ülke tutacak: 22 saat
İsveç, Norveç ve İzlanda'nın bazı kentlerinde Müslümanlar bu ramazanda yaklaşık 22 saat oruç tutacak.
Stockholm
- İsveç Sosyal İşler ve Din Hizmetleri Müşaviri Fatih Mehmet Karaca, yaptığı açıklamada, Diyanet İşleri Başkanlığı imsakiyesine göre İsveç'in Kiruna ve Norveç'in Tromso kentleri ile İzlanda'nın başkenti Reykjavik'ta oruç süresinin yaklaşık 22 saati bulacağını, Stockholm, Oslo, Kopenhag ve Helsinki'de ise oruç süresinin 20 saat olacağını söyledi. İmsakiyeye göre, İzlanda'nın kuzeyindeki Reykjavik kentinde yaşayan Müslümanlar ramazan ayının ilk gününde 21 saat 38 dakika ile dünyanın en uzun orucunu tutacakken, Müslümanların en kısa süre oruç tutacağı yer ise 9 saat 7 dakika ile Arjantin'in Ushuaia kenti olacak.
"Diğer Müslüman topluluklar da uyacak"
Karaca, Türkiye dışındaki ülkelerden Müslüman toplulukların da namaz vakitleri, iftar ve sahur vakitlerinde Diyanet İşleri Başkanlığı İmsakiyesine uyacağını belirterek, şunları kaydetti: “Geçen sene Stockholm'de düzenlenen Avrupa Fetva Meclisi'nin toplantısı sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığının takip ettiği vakit hesaplama usulü, burada yaşayan diğer Müslüman topluluklar tarafından kabul edilmiş ve bundan sonra namaz vakitleri, iftar ve sahur vakitlerinde başkanlığımızın belirlediği namaz vakitlerinin uygulanması kararı alınmıştır. Yaklaşık 134 yerleşim birimi için Diyanet İşleri Başkanlığımız tarafından hazırlanan namaz vakitleri ilgili Müslüman topluluklara ulaştırılmıştır. Bizim için son derece sevindirici olan bu gelişmeyi buradaki din kardeşlerimizle paylaşmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu vesileyle Rabbimizden diğer konularda da Müslümanların birliğini gerçekleştirmesi için dua ediyorum.'" aksam.com
Türk bayrağı Antarktika'da dalgalandı
Antarktika kıtasında bilimsel araştırmalar yapacak olan Türk bilim insanları, Arjantin’den yola çıkarak önceki gün kıtaya ayak bastı. Ekip, Ukrayna ile yapılan ortak “Bilim Seferi” çerçevesinde Ukrayna'ya ait “Vernadsky Araştırma İstasyonu” na geçti. İstasyonda Ukrayna'nın yanı sıra Türk bayrağı da dalgalanmaya başladı.
8 Nisan 2016
Arjantin'in en güneyi, aynı zamanda da kıtaya en yakın limanlardan biri olan Ushuaia'dan gemi ile yola çıkan Türk bilim ekibi, dünyanın en zorlu yollarından biri olarak görülen Drake Boğazı'nı aştı.
3 gün sonra Antarktika kıtasına çıktılar
Dalga yüksekliği 12 metre
Türk ekibinden kaptan Özgür Oktar gemi ve Drake geçidi hakkında bilgi verdi:
“Pasifik Okyanusu ile Atlantik Okyanusu'nu birbirine bağlayan geçit, Amazon Nehri'nin 600 katından fazla debiye sahip. Geçitteki ortalama dalga yüksekliği ise 12 metre yani 4 katlı bir binanın yüksekliğine denk. Bindiğimiz Ushuaia gemisi Amerika Birleşik Devletleri tarafından NOAA (ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi) için 1969 yılında inşa edildi ve denize indirildi. Yıllarca okyanuslarda araştırma yapan bu gemi, yalnızca bu sezon 40'a yakın Antarktika seferini tamamladı."
Antarktika'ya giden ekipte yer alan Doç. Dr. Burcu Özsoy Çiçek, Türk bayrağı açtı.
Beyin dalgaları ve kalp atışları incelenecek
Çalışmaya katılan Prof. Dr. Birol Çotuk, kıtaya doğru yola çıkmalarından itibaren tüm ekipte yer alan bilim insanları üzerinde bazı ölçümler yapmaya başladıklarını, beyin dalgaları ile kalp atım... yenisafak.com
Arkadaşımız Sayın Alaeddin Yavuz'un bir yazısından küçük bölüm paylaşayım.
Aslında her şeyi net ve açıkça izah etmiş.
Zaten insanlar okuyup, araştırıp inanç sahibi olsalardı, dünyada inanç denen kenef çukuru olmazdı.
Örneğin, "Türkiye'nin % 99,9'u Müslüman" demek yerine, "Türkiye'nin % 99,9'u bilimsel araştırmaları yakından takip eder, katkı yapar" denebilseydi, dünyanın tek hakimi olunmaz mıydı?
Ya da "Türkiye'nin % 99,9'u tüm iddiaları bilimsel ispat içerisinde kanıtlamaya çalışan insanlar ülkesidir" denebilseydi, ne olurdu?
Diyeceksiniz ki, bu tür bir söylem saçmalıktır, mümkün değildir.
Öyleyse sormak lazım.
Türkiye'nin % 2'sinin bile Müslümanlığın ne olduğunu bilmediği halde, kendilerine Müslüman denilmesi nasıl mümkün olabiliyor?
Dünyada 8 milyar insandan sadece 1,5 milyarı Müslümanken, nasıl oluyor da ülkemizde her şeyi ele geçirebiliyorlar?
Başka dinlerde de durum bu.
Hristiyanlar, Museviler vs... tüm dinler için durum aynıdır.
Neden dünya nüfusu olan 8,5 milyar insan bilimden yoksundur?
Neden 8 milyar insandan bilimsel çalışma yapan sayısı sadece 1 milyon kadar bile değildir.
Hele de ileri düzeyde bilimsel çalışma yapanlar neden hiç Müslüman toplumlardan çıkmamıştır?
Kendilerine, Müslüman bilim adamları diye tanıtılanların, İslam'dan nefret ettiklerini, hiç bir dinle ilgisi olmadıklarını bu söylemi yayanlar bildiği halde, neden insanlar Müslüman bilim adamı masalına kanmaktadır?
Sorular çok, yanıtı tektir.
Yanıtı; uyanıkların, salakların sırtından geçinme sanatı veya sisteminin adı dindir.
O nedenle dünyada bir çok tarikat üyeleri gözünü kırpmadan intiharı seçebilmektedirler.
Çünkü düşünme sistemleri, zan ve sanılara teslim olmuştur.
Salt kendileri öyle zannedip sandıkları için, öyle olduğunu kabul ettiklerine din denir. Ve...
Ya aklını kullanacaksın ya dinini, hem akıllı hem dindar olunmaz.
Use either your rational mind, or your faith; because faith and common sense contradict each other.
Use either your rational mind, or your faith; because faith and common sense contradict each other.
3 çocuk yetmez, en az 5 çocuk isterim diyenler burada da iktidar olmuşlar.
Henüz yarattığı dünyayı düz zanneden bir Allah'tan, bu açları görmesini beklemek biraz saflık olmaz mı?
Lakin ülke olarak vara yoğa Rahmet dileyen, hamd eden bir toplum olduğumuzdan hiç bir şeyi doğru sorgulayamaz olduk.
Örneğin şu resme dikkatle bakalım.
Ben de diyorum ki;
Rab'inin yüzünden oldu zaten, şifa verecekti de neden bu hale soktu, zeka özrü mü var Rab'lerinizde?
Yoksa dindarlık, kindarlık, acımasızlık, intikam mı var kalplerinizde?
Bu durum, Türk siyasetine de damgasını vuruyor.
Bakan Taner Yıldız'ın dediği gibi, okur-yazar oranı arttıkça, AKP'nin de oyları düşüyor diyordu.
O nedenle toplum Arapçı zihniyetle aşılanıyor, bilimden habersiz insanlar yetişiyor, bazı cahil ama çıkarcı kesim, "Rabbim çok şükür kardeşim şehit oldu" diye, şehit cenazelerinde boy gösterebiliyor.
Toplum buna tepkisiz kalınca, siyasilerin şehit kanları üzerinden pazarlama teknikleri de gelişiyor.
Bakınız, soy ismi "Soylu" olan bu siyasetçimiz, hiç yüzü bile kızarmadan ne diyor, dinleyelim.
0:13 saniyesine dikkat ediniz.
"Ama biz, bu şehitlerimizi niçin verildiğini, niçin Türkiye'ye karşı böyle hunharca bir davranış olduğunu biliyoruz."
Peki şehitleri neden vermişiz?
"Marmaray, 3. boğaz köprüsü, kişi başı 10 bin dolar seviyesi ve büyümenin bedeli"
İşin özeti, yeni Ilımlı-Uyumlu İslam'ın şehitleri.
Demek ki şehit neymiş?
Vatan değil, RTE için ölenlere şehit deniyormuş.
Neden RTE için diyorum?
Millet ne de olsa bunlara göre salak, liderleri gibi, her söylediğini unutuyor.
Örneğin liderleri ne demişti?
Erdoğan, 3. Köprü İstanbul için cinayettir.
Bu masalcılık yalnız bunlara ait bir olgu değil, sağ zihniyetlerin temelinde var yalan yolsuzluk.
Örneğin 1973 yılında, ilk boğaz köprüsü için "Boğaziçi köprüsü ücretsiz olak" diye yalan söylemişlerdi.
Yine yalanlara Erdoğan'da durmaksızın biat ediyordu.
Erdoğan, Başkanlık sistemi Amerikan Emperyalizminin bize tavsiyesi diyordu, ancak güç tatlısı kaymaksız yenmiyor, öyleyse eskiden söylediğinin ne önemi var, nasılsa millet onara göre ahmak yerine konsa dahi, oy alınabileceği tescillenmişti.
Öyle de oldu, köprü de yapıldı ve ücreti astronomik, başkanlık sistemi de geliyor.
Yeni yapılan 3. köprü için cep telefonlarımıza mesaj geliyor, yanıt vermeyince bankadan arıyorlar.
"Özel köprülerden geçerken, OGS'lerinizden paranın tamamı tahsil edilebilmesi için onayınıza gerek var" diyorlar.
Dün tekrar aradılar.
Ben de, "size ne kardeşim, özel köprüden geçersem ben düşünürüm, gider bankayla anlaşırım, dolandırıcı mısınız, nesiniz belli değil" dediğimde, telefonu yüzüme kapattılar.
Bizdeki siyaset böylesine rezil ve rezalet içinde, milleti soyma sistemi üzerine işliyor.
İşte anlı-şanlı AKP Genel Başkan yardımcısı olan şahsın, o tarihlerde AKP için söyledikleri.
İnanın bunları dinlerken yüzüm kızarıyor.
Diyeceksiniz ki, sen oy vermiyorsan neden yüzün kızarıyor?
Yahu dünyaya rezil oluyoruz dünyaya.
Oğul Buş (Bush) ne demişti?
Daha sonra Başkanlıktan yalanlama gelmişti lakin,
artık ağızdan çıktığı belli olan sözler için yalanlamanın faydası yoktur.
Bunları defalarca anlattığım yazılarımı ekte sunacağım.
Zaten Erdoğan'ı yeni Allah ilan etmelerinin nedenlerinden biri de, dünyanın bu salak adamlara tepkisiz kalmasıydı.
Erdoğan'ı sevmek zorunda değilim ve açıkça söylüyorum, günahım kadar da sevmem.
Lakin öyle ya da böyle, bu ülkeyi hasbelkader olsa dahi temsil eden biridir.
Şahsına karşı her eleştiriyi, ahlak sınırları içinde kalarak yaparım.
Fakat ahlak sınırlarını zorlayan eleştirilere de karşı çıkarım.
Örneğin aşağıda görülen muzip tabiri kullanılan haber, Rus uçağının düştüğü zamanlara aitti.
Dailymail bunu, "internette dolaşan espri" diyerek paylaşmıştı.
Lakin son yapılan karikatür, oldukçadan daha ileri, alenen ahlaksızcadır.
Rus Medyasından Skandal Recep Tayyip Erdoğan Karikatürü!
Rezalet Recep Tayyip Erdoğan Karikatürü!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rus medyası tarafından adeta yerin dibine sokuldu. Kürtler ile ilgili olduğu düşünülen skandal karikatürün Türkiye içerisinde de büyük yankı uyandırması bekleniyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rus medyası tarafından adeta yerin dibine sokuldu. Kürtler ile ilgili olduğu düşünülen skandal karikatürün Türkiye içerisinde de büyük yankı uyandırması bekleniyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rus medyası tarafından adeta yerin
dibine sokuldu. Kürtler ile ilgili olduğu düşünülen skandal karikatürün
Türkiye içerisinde de büyük yankı uyandırması bekleniyor. Ruslar
tarafından hazırlanan ve çeşitli basın servisleri tarafından da sosyal
medyaya verilmiş durumda. kpsshaberleri.net
Bu olay ne Alman vatandaşının yaptığıyla kıyaslanabilir, ne
ahlak sınırlarıyla.
Erdoğan'ın şahsı beni ilgilendirmez lakin, ortada Erdoğan'ın
şahsı söz konusu olmaktan çıkmış durumdadır.
Tasvip etmesem de, Hz. SECSİS oyunlarıyla seçildiğini iddia
etsem de, bir şekilde Türkiye'yi temsil eden, özellikle de İsrail ve Rusya'dan
özür dilediği güne denk getirilen bu onursuz, haysiyetsiz çizer her kimse, açık
ve net olarak zamanlaması nedeniyle Türk halkını hedef almış durumdadır.
Gerçi zamanlaması farklı olsaydı da ahlaksız bir çizim olurdu,
ancak özürlerin arkasından yapılması tamamen Türk toplumunda da yapılmış bir
hakareti içeriri.
Örneğin sıradan bir Türk vatandaşını bu durumda çizseydi,
belki arasındaki özel bir nefreti resmetti diyebilirdik, ancak üstüne
bastıkları Türk Bayrağı söz konusu olunca her çizimin rengi de, şekli de
değişir.
Örneğin Atatürk'ün ayakları altına serilen Yunan Bayrağı için, bir milletin onuru çiğnenemez" demesine karşın, bu gün bırakın onuru, namusunu milleti yok sayanlar TV'lerde boy gösteriyor ve hükümet buna izin veriyorsa, Rusların yaptığı karikatüre kim ne diyebilir ki?
Örneğin Atatürk'ün ayakları altına serilen Yunan Bayrağı için, bir milletin onuru çiğnenemez" demesine karşın, bu gün bırakın onuru, namusunu milleti yok sayanlar TV'lerde boy gösteriyor ve hükümet buna izin veriyorsa, Rusların yaptığı karikatüre kim ne diyebilir ki?
Sen önce kendi milletinin değerlerini, milletin gözünün
içine baka baka aşağılayanları temizleyeceksin ki, sonra dışarıya hep beraber
tepki verebilelim.
Aksi halde ne konuşursak konuşalım, kendimizi kandırmaktan
bir adım öteye gitmez.
Durun hele, bu daha başlangıç.
Hele bir başkan olsun, daha ne kara günler bizi bekliyor,
hep birlikte göreceğiz.
Millet uyumaya ve anlamını bilmediği dilden uyutulmaya rıza gösterdikçe, bu olgular bitmeyecektir.
Millet uyumaya ve anlamını bilmediği dilden uyutulmaya rıza gösterdikçe, bu olgular bitmeyecektir.
Ne olursa olsun, Rus çizerleri nefretle kınıyorum.
29.6.2016



















Erdogandiyebirivarmi
YanıtlaSil