Eski arşivimden bir güncelleme yapıyorum.
TAŞINA, TOPRAĞINA şarkısı inihal mi?
30 Haziran 2008
74’ün popüler şarkısı "Memleketim'in müziğinin bir Yahudi şarkısından alınmış olduğunu" bir kenara bırakın...
Ama ben bu memleketin taşına, toprağına...
Havasına, suyuna...
Gelmişine, geçmişine...
Aşığım, vurgunum, meftunum...
Vatanın, milletin, devletin ve bayrağın...
Kulu, kölesiyim...
Fakat yine de bazı şeylere, hâttâ birçok şeylere akıl sır erdiremiyorum...
Londra’da; İsrail’in Filistin-Hizbullah’a saldırısıyla eş zamanlı olarak âniden ikinci bir "11 Eylül" komplosu açığa çıkarılıyor.
Bununla birlikte ve hayret verici bir şekilde, "İslamo faşist" tanımlamasının daha önce de ilk olarak Recep Tayyip Erdoğan hakkında kullanıldığı ortaya çıkıyor.
Amerika’da yayınlanan ve zaman zaman Türkiye’ye yaptığı sert çıkışlarla tanınan Washington Times gazetesi 14 Mart 2006 günlü nüshasında Başbakan Erdoğan’ın İslamofaşist bir darbe istediğini, ordunun da bu isteğin karşısında durduğunu savundu. Gazete, Rektör Aşkın ve Orgeneral Büyükanıt olaylarının da "Erdoğan’ın İslamofaşist darbesinin" bir parçası olduğunu öne sürdü.
Frank J. Gaffney Jr. Tarafından kaleme alınan yazıda, Türkiye’nin 80 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk tarafından teokratik ve Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup ayrılan Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden yaratıldığı belirtildi.
Türkiye’nin modern ve son derece laik bir ülke olduğu vurgulanan haberde, Türkiye’de laik hükümetin en büyük garantörünün -bu bazen demokratik kuralların çiğnenmesi anlamına gelse de- ordu olduğu belirtildi. Ordu’nun Türkiye'de bu yüzden en çok saygı duyulan kurumların başında olduğu da vurgulandı.
"İslamofaşist Darbe?-Islamofascist coup" başlıklı yazıda, Atatürk’ün düzeninin sona erdirilmesinin ve hilafetin tekrar kurulmasının İslamofaşistlerin en büyük hedefi olduğu belirtildi.
Önceki yıllarda;
Yargı mensuplarının "vicdanları ile cüzdanları arasında"...
Askerlerin Kıbrıs referandumu sırasında "Gönlü ile aklı arasında" …
Son olarak Ordu'daki fındık mitinginde de İl Emniyet Müdürünün "Fındık üreticisi ile üreticinin meclise gönderdiği vekilleri arasında" sıkışıp kaldıkları görülmüştü...
Şimdi de 1) Gürcistan ziyaretinde Gürcülerle büyük yakınlık kuran; 2) Rize’li; 3) Kasımpaşa'da mukim, 4) Ama Siirt’ten milletvekili olan Tayyip Erdoğan’ın;
a) "Ortadoğu’nun yıldızı" yapacağı Diyarbakırlı ile Karadeniz’deki fındık üreticisi arasında;
b) Amerika-İsrail planı olan BOP eş başkanlığı dolayısıyla de, İsrail ile Hizbullah arasında sıkıştığı görülüyor.
ABD Başkanı George W. Bush, İsrail ile Hizbullah arasında Lübnan’da BM ateşkes kararına kadar 34 gün süren savaşın, "dünyada özgürlükle terör arasında cereyan eden daha geniş kapsamlı savaşın parçası olduğunu" ileri sürüyor.
Pakraduni Tayyip
Tayyip Erdoğan ise Bush’un "özgürlük savaşçısı" dediği İsrail için Artvin’de "Bu İsrail’in derdi ne?" sorusunu sorarken "stratejik vizyonu" nun tamamen örtüştüğünü düşündüğü "eş başkanlığa" aykırı davrandığının farkına varıyor muydu acaba?
BAGRATUNİ OĞLU TAYYİP - NİLİ KIZI EMİNE
Tayyip Erdoğan son derece sert bir ifade ile "İsrail’in derdi ne?" sorusunu soruyor ama Türkiye’nin İncirlik kasabasındaki üsten NATO iskelesi aracılığı ile İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatı yapılıyor.
Pakraduniler kimlerdir?
Ne demek Türk Kızılay’ı?
Yıllardır "Kızılay" diye bildiğimiz "Kızılay" neden AKP iktidarı zamanında âniden "Türk Kızılay’ı" oluveriyor?
"Türk" sözcüğüne, lâfzına, kavramına çok mu meraklılar?
Öyleyse neden bir kere bile ağızlarından Türk lâfını duymuyoruz?
Evet; İncirlik’ten İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatı yapılırken aynı anda Türk Kızılay’ı da Lübnan’a tıbbi malzeme yardımı gönderiyor...
DERİN DEVLET PAKRADUNİLER
Ben bu memleketi çok seviyorum...
Çünkü Lübnan'ın kuzeyinde alt yapının tahrip edilmiş olması nedeniyle karayolu ile kuzeyden gönderilemeyen Türk Kızılay’ının yardım malzemesi ancak denizden yollanabiliyor...
Mersin veya İskenderun’dan Sur’a zannediyorsunuz değil mi?
Değil...
Kıbrıs aktarmalı Sur’a...
Kıbrıs’tan kastın KKTC olduğunu zannediyorsunuz değil mi?
Kriptolar Pakraduniler-M. Şevket Eygi
PKK'nın içindeki Pakraduni subay kim?
Değil...
Rumların Larnaka limanından...
Rum bandıralı "Georgios K." gemisiyle…
İnanmayan bölgede görevli Kızılhaç temsilcisi Roland Huguenin’e sorsun...
Türk ordusu PKK’yı ortadan kaldırmak için Kuzey Irak’a giremiyor...
Ama Hizbullah’a karşı İsrail’in yanında savaşmak için silah alıp Lübnan’a koşuyor…
Koşturulmak, bir kolordu ile olaya müdahil edilmek/olmak istiyor...
Kore’ye giden Tugay’ın bedeli güya NATO idi...
Peki Lübnan’a giden Kolordu'nun bedeli ne olacak?
Gambiya, Azerbaycan, Gürcistan, Afganistan, Makedonya, İtalya, Bosna - Hersek, Kosova Arnavutluk ve Kıbrıs'ta asker bulunduran Türk ordusu, Kıbrıs dışındaki tüm ülkelerde bu görevlerini Birleşmiş Milletler ve NATO adına yapıyor.
Azerbaycan, Makedonya, Bosna Hersek ve Kosova’ya bir şey demiyorum…
Gambiya ve Kongo’da...
Lübnan’da ne işi vardır Türk askerinin?
Türkiye'ye Yahudi Şeriatı Gelsin
Küçük ama hareket kabiliyeti yüksek, ateş gücü fazla çevik birlikler oluşacakmış...
Ateş denizi içindeyiz...
Dört yanımız, etrafımız, yöremiz...
İçimiz...
Alev alev...
Biz hem dışarıya asker gönderiyoruz... Afganistan ve Lübnan’da uluslararası gücün komutanlığına tâlip "ediliyoruz"...
Hem asker azaltıyoruz...
O halde neden "büyük ama hareket kabiliyeti yüksek, ateş gücü fazla çevik birlikler" teşkil etmiyoruz da "küçülüyoruz"?
Özel Kuvvetleri "Dünyada ilk defa" Kolordu seviyesinde kuruyoruz…
Ama Kara Kuvvetlerini küçültüyoruz…
Bu işte de bir terslik yok mu sizce?
Son tahlilde merak ediyorum.
Kara Kuvvetlerinin mevcudu üçte bir azaltılırken, mevcut general oranı da aynı oranda azaltılacak mı?
Ben bu memleketi çok seviyorum…
Kıbrıs’a Amerika ve İngiltere’den sonra Fransa da asker yığıyor.
Fransa Rum hükümetiyle ikili anlaşma yaptı. Üs aldı. Fransa’nın Nicosia Büyükelçisi "Ortalığı ayağa kaldırmanın âlemi yok" dedi, "Lübnan’a gerektiğinde ateş kes gücü isteniyor ya, onun hazırlığını yapıyoruz..."
Muş...
Kabul... Bir şartla kabul…
Hem Fransa’nın Kıbrıs’a asker yığmasına, hem Türkiye’nin Lübnan’a kolordu göndermesine bir şartla kabul…
Nasıl Fransız askeri Lübnan’a gitmek için Kıbrıs’a yığınak yapıyor...
Lübnan’a gidecek Türk Kolordusu da KKTC’ye gitsin…
Geçitkale havaalanı, Girne ve Magosa limanlarına bir güzel "konuşlansın"…
Hemen, derhal, hiç vakit geçirmeden…
Yarından tezi yok...
Kıbrıs deyince bir şey hatırladım... 32 yıl önce tam da bu günlerdeydi...
Kıbrıs’taydık...
20 Temmuz’da ilk harekât... BM gırtlağımıza çöktü. 2 günde "ateşkes" ilân edildi.
Görüşmeler sonunda anlaşma sağlanamadı... 14 Ağustos’ta ikinci harekât…
BM gene gırtlağımıza çöktü... Gene iki günde ateş kes sağlandı...
Yâni ey millet 32 senedir dünyanın diline doladığı Kıbrıs’ı Harekâtı 20-22 Temmuz ve 14-16 Ağustos olmak üzere sadece 4 gün sürmüştür.
Ama 2006’da İsrail’in Lübnan saldırısı için bin dereden bin su getirilerek 34 günde ancak "ateşkes olmayan bir ateşkes" sağlanabilmiştir.
Ateşkes’ten önce İsrail’in, "askeri hedefi" olan Litani Nehri’ne ulaşmasına göz yumulmuş, o hedefe kadar ona zaman kazandırılmıştır.
Bu arada Ankara’da bir Lübnan zirvesi yapıldı, dün de Gül zirvenin sonuçlarını Cumhurbaşkanı’na "arz etti"...
Aklıma takıldı... Köşke neden "görünürdeki dışişleri bakanı" çıktı da...
Perde arkasındaki asıl dışişleri bakanı, Zapsu neden çıkıp aydınlatmadı Sayın Sezer’i?
Doğrusu bu ya "zirve"den çıkan karar beni hayal kırıklığına uğrattı...
Ortada hiç bir şey yokken Erdoğan "asker alıp gidelim" diyordu..
Şimdi iyi kötü, kerhen de olsa bir BM kararı çıktı.
Bu defa "zirve"den ayak sürüme kararı çıktı..
Gönlüm, yeni Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın zirvedeki varlığının "teenni ile" hareket edilmesi, "beklenilmesi" doğrultusunda etkili olduğunu söylüyor.
İnanmak istiyorum...
Bu memleketi çok seviyorum...
Sözün ucu bir şekilde Kıbrıs’a dokununca kolay bitmiyor...
5 Ağustos 2006 tarihli Cumhuriyet’te son YAŞ’ta atanan komutanların özgeçmişleri yayınlandı...
Bu özgeçmişlerin muhabir toplaması olmadığı, resmi bilgiler olduğu açık...
Önce dikkatimi çekmemişti... Sonra uyandım...
Orgeneraller Büyükanıt, Iğsız, Saygun, Işık, Başbuğ ve Koşaner’in özgeçmişlerinde (sayfa 5) Kıbrıs yok...
İlk beşinin görev dökümünü dikkatle inceleyince gerçekten olmadığı görülüyor...
Ancak sonuncunun 2002-2004’te Kıbrıs’ta Barış Kuvvetleri Komutanlığı yaptığını biliyorum... Orgeneral Işık Koşaner referandumda orada, adada idi.
Peki, neden özgeçmişinden Kıbrıs çıkarıldı?
Kıbrıs’ta görev yapmış olmak ayıp mı?
Yoksa suç mu?
Siz Loizidu kararını kabulünüzle Türkiye’nin ve Türk ordusunun adada uluslararası anlaşmalardan doğan garantörlük hakkını kullanarak yasal bir şekilde bulunduğunu değil de "işgalci" olarak bulunduğunu kabul ederseniz tabii orada görevli personel de "yasa dışı" statüsünü taşıyacak, belki savaş suçlusu olacaktır.
Acaba AB sürecinde TSK’nin bu en önü açık ve parlak generalinin; geçmişinde KKTC Barış Kuvvetleri Komutanlığı yapmış olması notunun bulunmasının ileride geleceği için AB nezdinde bir eksi puan olacağı mı düşünüldü?
Askerin rolünün AB standartlarına uydurulması, AB statüsüne çekilmesi çalışmalarına gölge düşüreceği mi zannedildi?
Bilelim de ona göre davranalım...
Ama biz buradan açıklıyoruz, ilgililer-ilgisizler not etsin...
74 sonu-76 sonu ile;
85-87’de "yavruvatan" Kıbrıs’ta..
Hem de "üniformasız ve rütbesiz" görev yaptık... Şerefle görev yaptık, şanla yaptık...
Namusumuzu çiğnetmedik...
Başımıza çuval geçirttirmedik...
Dileyen dilediği listeye yazsın...
Çünkü ben...
Bu memleketi çok seviyorum...
Erdoğan (Tayyip) canı ciğeri, "Ortadoğu’nun yıldızı Diyarbakırlı" ile "Giresun-Ordu-Trabzon’daki fındık üreticisi" arasına sıkışmıştı ya…
Bir diğer Erdoğan (Yılmaz) için "İyi bir mektup yazdı" dedi.
Yılmaz Erdoğan’ın "kuşun kanadına" yazdığı mektubu kastederek...
Gazi Oktay Yıldırım"ın "kartal kanadına" yazdığı;
"Ufukötesi’nden Asuman Özdemir’in 'zarfa koymadan' kamuoyu ile paylaştığı'' mektupları okumadan "Yılmaz Erdoğan’ınki güzel oldu” dedi.
Yılmaz Erdoğan kim mi?
Yurt dışında yaşayan, ama kansere yakalanınca ölmek için Türkiye’ye dönen Kürt yazar Mehmet Uzun’u hastanede ziyaret eden tiyatrocu...
Mehmet Uzun’a Murat Karayılan’ın da "kaleminizle her daim yaşayın" mesajı gönderdiğini Aksiyon’da okuduk…
Mehmet Uzun’u "dostları" Yaşar kemal ve Zülfü Livaneli de ziyaret etmiş.
Yılmaz Erdoğan kim mi?
Şeyh Sait’in torunuyla "Amerikan usulü" evlenip Şeyh Sait’e torun-torba verecek olan bir tiyatrocu...
Tayyip Erdoğan işte bu Yımaz Erdoğan’ın yazdığı mektuba "iyi oldu" diyor.
Gazi Oktay Yıldırım’ın,
Asuman Özdemir’in mektuplarını okumuyor. Onlar hakkında fikir beyan etmiyor...
Ben bu ülkeyi;
Her gün Güneydoğu’da ne yazık ki ikişer üçer şehit verilirken...
Erdoğan’ın (Yılmaz) Kürt Sait’in torunu ile Amerikan tarzı evlenebilmesine ve...
Öcalan’ın, ikâmetine tahsis edilen özel adasında "bu sıcak yaz günlerinde" klimasının iyi çalışmadığından, radyosunun bozuk olduğundan şikâyet edebilmiş olmasına rağmen çok seviyorum...
Bütün bu çelişkilere rağmen...
Ben bu memleketin taşına toprağına,
Havasına suyuna aşığım...
Çok seviyorum...
Bol yıldızlı değil, Ay-Yıldızlı bayrağımı,
Milletimi,
Ve askerimi... Seviyorum.
Gerçekten bir başkadır benim memleketim...
ENTERNET GRUP
Hayrettin Ertekin
Bozkurt İlham Gencer'in Üsküdar Ülkü Ocakları Konuşması.
Ülkücülerin neredeyse milli marşı haline gelmiş iki şarkıyla ilgili gerçekler camiayı üzecek cinsten. Bakın o şarkılar hangisi?
Resim:sansursuz.com
Ülkücüler"in dilinden düşmeyen "Çırpınırdı Karadeniz" şarkısının müziğinin eski bir Ermeni bestesi, Ayten Alpman"ın meşhur ettiği "Memleketim" şarkısının müziğinin ise çapkın bir hahamı konu alan Yahudi parçası olduğu ortaya çıktı.
SÖZLERİ DEĞİŞTİRİLDİ
Habere göre, "Çırpınırdı Karadeniz" adıyla bilinen şarkı 18. yüzyılda yaşamış ve Ermenilerin en önemli ozanı olarak kabul edilen Sayat Nova"ya ait. Sayat Nova"nın en sevdiği enstrümanı "Kamança"sına ithaf ettiği şarkı, 1960"larda Türkiye"deki milliyetçi çevrelerce sözleri değiştirilip, söylendi.
"MEMLEKETİM" YAHUDİ EZGİSİ
1974"teki Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Ayten Alpman"ın yorumuyla üne kavuşan "Memleketim" şarkısının orjinali de eski bir Yahudi bestesi. Üstelik şarkının orjinali çapkın bir Yahudi din adamının yaptıklarını konu ediniyor. Ancak şarkının Türkçe sözlerinin yazarı Fikret Şeneş, eseri ilk kez Fransız şarkıcı Mireille Mathieu"dan dinlediğini söyledi. 22.11.2008 01:56:33 - Yeni AKTÜEL Dergisi
****
Grup yazışmamızdaki yorumlardan:
Osmanli doneminde sanat ve ticaretle hep azinliklar ugrasmislardir. Turk Sanat Musikisinde onemli eserler vermis bircok Ermeni veya Rum Osmanli vatandaslari olmustur. Sevdigimiz, dilimizden dusmeyen bircok sarki o sanatcilarca bestelenmistir.
Ayten Alpman"in "Bir Baskadir Benim Memleketim" sarkisini Ulkuculer sevebilir, ancak bu sarki ulkuculer arasinda hicbir zaman "Cirpinirdi Karadeniz, Bakip Turk"un Bayragina" sarkisi gibi benimsenip mar$ halinde toplanti ve yuruyuslerde soylenmemistir. Bir Yahudi muzigi olabilir mi, olabilir. Bestecisinin milliyeti o sarkiyi neden kucultsun? Veya Sema Hanim"in bahsettigi gibi neden birilerini $ok etsin?
Sizler hangi gezegenden geldiniz bilemem ama, boyle bir haberi duyunca $ok geciren veya gecirecek olan bir Ulkucu gorurseniz lutfen haberim olsun.
Bu haber dogru mu degil mi, bunun tartismasini dahi yapmak yakisik almaz. Dogru olabilir. Sayet "Cirpinirdi Karadeniz" sarkisi Osmanli vatandasi bir Ermeni tarafindan bestelenmisse bundan Ulkuculer neden "$ok" olsun? Hele bu beste 19. ve 20. yuzyil gibi Ermeni ihanetinin ve onlarin Turklere uyguladiklari soykirimdan yuzyillar once ve samimi bir Osmanli vatandasi tarafindan bestelenmisse, bundan kim neye gocunsun?
Istiklal Marsi"mizi soz yazari Mehmet Akif Ersoy"un Arnavut asilli olmasi, siirinde soylediklerinin degerini mi dusuruyor, anlamini mi kucultuyor?
Ben hic te $ok olmadim. Kimsenin de $ok olacagini sanmiyorum.
Ayrica, siz buna neden bu kadar sevindiniz?
Siz siz olun, sizi boylesine mutlu eden bu haberin verdigi heyecana kapilip kendinizi daglara taslara vurmayin. Buyuk bir bomba patlattiginizi zannedip, kendi kendinizi daha fazla "SAGIR" etmeyin. $ok geciren kimseyi goremeyince siz $ok ya$amayin.
Muzik evrenseldir. Bari muzik gibi kutsala yakin bir dalda irkciliginizi ortaya koymayin.
Kulturler arasinda boyle etkilesimlerin olabilecegi gercegini Ulkuculer gayet iyi bilir ve kabul eder. Kotu bir gelenegi degistirmek nasil ki bir gereklilik ise, iyi gordugun, faydali gordugun bir gelenegi, gorenegi, kultur parcasini, bir davranisi veya bir eseri kabul etmek, ondan ornek ve ilham almak da bir fazilettir. Sizin gibilerin Ulkuculer hakkindaki bu pesin hukumlulugunuzun olsa olsa tek bir sebebi olabilir diye dusunuyorum: Ulkuculerin sahip ciktigi milli ve manevi degerlere dusman olmak. Binlerce defa anlatilan bir gercegi anlamamakta bu kadar israr ve inat etmenin baska bir izahi olamaz.
Turk kulturu baska kulturlerle etkilesim icinde olagelmistir. Kotuleri ornek aldigimizda bu milletin kurdugu buyuk devletler hep yok olmustur.
Gulmenizi durdurmaniza gerek yok, bo$a ugrasmayin. Deli hep biryerlerine bakip guler zaten.
Bu ulkenin, bu milletin, bu topraklarin ve bu insanlarin "sevdalisi" olan bizler de sizler icin duydugumuz uzuntuyu, aciyi durduramiyoruz. Oyle ya: Bu ulkeyi sevmek ve ona baglanmak yerine neden hep baskalari ile i$birligi, neden hep bu ulkenin milli-manevi degerlerine saldirilir?
K. Sandık
***
Bundan etkileneceklerini sanmiyorum.
Ermeni ve Rumlarin boyle davranislarina cok sahit oluyoruz. Karagöz Hacivat, döner, Türk kahvesi, Ağrı dağı hepsinin kendilerinin olduğunu iddia etmiyorlar mı?
Tarihi figurlere ihtiyaçları var.
O haberin hedefi aslinda muzik dinlemek falan degil.
Toplumsal hareket mekanizmasını harekete geçirecek o kadroyu pasifize etmek ve onları umit olarak gorenlerin gozunde kucultmek.
Bir ise yaramaz.
N. Kavcar
Memleketim, Orijinal adıyla Rabbi Elimelekh (Yahudi halk şarkısı)
Çapkın bir hahamı konu alan Yahudi parçası.
Memleketim, Klezmer tarzında söynenen Rabbi Elimelekh adlı geleneksel bir Yahudi halk şarkısının Ayten Alpman tarafından 1972 yılında pop tarzında seslendirilmiş Türkçe aranjmanıdır. Uyarlamanın Türkçe sözlerini Fikret Şeneş yazmıştır.
Geleneksel olarak Yidiş dilinde seslendirilen (Aşkenaz Yahudisi tarafından konuşulan, Cermen kökenli dil. Diğer birçok Musevi dili gibi İbrani Alfabesi ile yazılır) şarkının özgün sözleri ve düzenlemesi Moyshe Nadir takma adını kullanan Yitzchak Rayz (1885-1943) adlı ABD'li bir yazara aittir ve başta Alan Scheer olmak üzere birçok şarkıcı tarafından defalarca seslendirilmiştir.
Şarkıyı dünya çapında tanıtan şarkıcılardan biri de Fransız Mireille Mathieu'dür ve L`Aveugle adını almış olan şarkıyı Fransızca sözlerle seslendirmiştir. 1905 Rusyasındaki Yahudi toplumunun yaşadığı zorlukları anlatan 1964 tarihli ünlü Damdaki Kemancı müzikalinde yer alan parçalardan biri de Rabbi Elimelekh' tir.
Türkiye'de ise 1972 yılında caz şarkıcısı Ayten Alpman parçayı Fikret Şeneş'in yazdığı sözlerle ve "Bir Başkadır Benim Memleketim" adıyla Türkçe seslendirdi. B-Yüzünde de "Unutsana" adlı başka bir şarkının yer aldığı bu 45'lik vinil plâk ilk önceleri piyasada pek ilgi görmedi.
1974 yılında gereçekleştirilen Kıbrıs Harekâtı sırasında TRT'de "Memleketim" şarkısı sık sık çalınmaya başlayınca birdenbire şarkıya olan ilgi patladı. Şarkının özgün versiyonu ile hiç ilgisi olmayan Türkçe sözleri toplumun milli duygularıyla örtüşüyordu. Bunun üzerine o yıl şarkı "Memleketim" adıyla ikinci kez 45'lik plak olarak piyasaya sürüldü ve öncekinin aksine büyük satış rakamlarına ulaştı.
Türkçe sözleriyle Ayten Alpman'la özdeşleşen ve adeta bir milli marş halini alan şarkı, uzun yıllar boyunca özgün bir Türk bestesi sanıldı.
Ayten Alpman'ın milliyetçi kimliğiyle de öne çıkan ilk eşi, caz piyanisti İlham Gencer son yıllarda verdiği bir gazete röportajında "Memleketim" şarkısının, içinde Türklük, vatan, bayrak kavramları yer almadığı gibi, aslında bir İsrail şarkısının aranjmanı olan bu şarkının Kıbrıs Harekâtı vesilesiyle de milli şarkı diye topluma yutturulduğunu, bunda eski eşinin bir kabahati olmadığını, onun sadece kandırılmış olduğunu ileri sürdü.
"Memleketim", 2008 yılında yeniden düzenlenerek "Bir Başkadır Benim Memleketim" adıyla yayımlandı. wikipedia
Ferhat Göçer, Kürtlüğümle gurur duyuyorum...!
Son 33 yıldır meşhur olmak için ya eşcinsel olacaksınız ya bölücü ya da İslam'ı kullanan kesimden... Başka şöhret olan (bir iki istisna hariç) gördünüz mü?A. Dursun
***
“MEMLEKETİM ŞARKISI YAŞADIĞIM EN BÜYÜK KIYAMET”

Türk Telekom’un reklam filminde ‘Memleketim’ şarkısını söylediğinizde küçük çaplı bir kıyamet kopmuştu.
Yaşadığım en büyük kıyametlerden biriydi. Sebepleri var tabii. Ayten Alpman’ın efsaneleşmiş şarkısı olması, şarkının bazı fikirlerin bayrağı olması, Türk Telekom’un konumu ve şarkının genetiğiyle oynanması ve benim şarkıyı okuyuşumdaki farklılıklar gibi. ‘Memleketim’ gibi bir şarkı, biraz da tabuydu. Türk Telekom gibi bir şirketin reklamında olması, benim gibi geniş kitlelere söyleyen biri tarafından söylenmesi, söyleme şeklinin bozulması gibi durumlara verilmiş aşırı bir reaksiyondu o .
Siz cevap verince işler iyice karıştı. Dönüp baktığımda sessiz kalmanın daha doğru olduğunu görüyorum. Duygusal insanlarız ve bazen tepkisiz kalma gücünü kaybediyorsunuz. haberguncel.tv (Erişim: 3 Kasım 2013)
***
Bu coğrafyada sıklıkla kullanılmış, çoğu halk şarkısının dayandığı bir altyapı üzerine, 5/8'lik bir ritimle "Memleketim" gibi 4/4'lük tempoya sahip bir parçayı yerleştirince vokali bir hayli yoracak, dinleyeni de hava almaya çıkaracak kadar fenalıklara sokacak bir parça haline getirmişler. Ferhat Göçer resmen metronom sayarak sözleri bu tempoya oturtmaya çalışırken, şarkı elimizden kayıp gidiyor. İşte bu yorumun bu kadar tepki toplamasının en önemli sebebi bu bana göre.
Bana göre diğer sebep ise Ahmet Hakan'ın eleştirilerinde kullandığı sözlerde ve pek çok müzisyenin ve dinleyicinin de katıldığı olduğu gibi, şarkının mütemadiyen bağırılarak icra edilmesiydi. Şarkının ruhuna, altyapısına ve de anlamına tersti bu. Ancak soruyorum. Ferhat Göçer'in suçu ne? Bir duygu patlaması yaratmak için kullanılan bu şarkının böyle yüksek perdeden söylenmesini isteyen, bu etkiyi yaratmak isteyen reklam sahibidir aslında.
Müziğin yüksek sesle yapılacağı yerler de var. Türlere göre belirlenir. Ya da şarkının içinde değişkenlik göstererek müzik belli zamanlarda yükselir. Ancak "Memleketim" olmaz, olmadı da. Bir şeyler söyleyenin ciddiye alınmak için bağırma ihtiyacı, bağıran adamın haklı olacağına inanmak gibi psiko-sosyolojik sebepleri de olabilir elbette böylesi bir seçimin.
http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/ferhat-gocerin-sucu-ne-18661
***
Mungan'sız Mardin olmaz...
MÜJGAN HALİS/05.03.2013
AİLEDE 14 AYRI SOYADI VAR
Aileye mensup birçok kişi halen Suriye'nin Deyrülzor, Kamışlı ve Rakka kentlerinde yaşıyor. Hacı Kermo ailesi, Medeni Kanun'un kabulünden sonra, 14 ayrı soyadı almış: "Mungan, Kerimoğlu, Kermooğlu, Musaoğlu, Atalay, Artık, Bozkurt, Yaşar, Güvener, Akı, Çorapçı, Çelebi, Balman ve Yıldırım." Öte yandan Hacıkermo sülalesinden bir grup da, aynı dönemde Kadiri Tarikatı'nın şeyhi Şeyh Abdülkadir Geylani'den el alarak Halep'e yerleşmiş ve orada Hacıkermo tekkesini kurmuş. Daha sonra çocuklarından Abdülkerim mahiyetiyle Şanlıurfa'ya yerleşen bu kolda şeyhlik babadan oğula devam etmiş. Şanlıurfa'da Harrankapı'da türbesi ve sülale mezarlığı bulunan Hacıkermo sülalesinin Urfa kolu "Özay, Cömert, Daloğlu, Urgan, İzgördü, Turan, Alpman ve Nur" soyadlarını taşıyor.
VAKIF GELİRLERİYLE FAKİRLERE EKMEK
Mungan ailesinin bir de vakfı var. Hacı Kerim'in oğlu Hacı Mehmet Ağa'nın adını taşıyan vakfın, 56 taşınmaz maldan elde ettiği yıllık 300 bin TL'lik bir geliri var. Bu gelir hissedarlar arasında bölüştürülüyor. Ancak vakıf, Hacı Mehmet Ağa'nın vasiyeti gereği her hafta hatim indirilmesi, 40 kişiye ekmek ve su verilmesi, Ulu Camisi ve Savurkapı Camisi'ne yıllık yakıt yardımı, ailede bulunan dullara ücretsiz ev tahsisi ve taşınmazların tamiri gibi vasiyetin gereklerini her yıl yerine getirmek zorunda. Vasiyet gereği ailenin ölen bireyleri Hacı Mehmet Ağa Mezarlığı'na defnediliyor. Hacı Mehmet Ağa'nın oğulları ve onların çocukları yıllardır bu geleneği sürdürüyor. Bu evlatlardan; Hacı Halil, yaptığı hizmetleri karşılığında Sultan 2. Abdulhamit tarafından paşalık unvan ve beratı ile onurlandırılmış.
AİLENİN ÜNLÜLERİ...
Ailenin en ünlü ismi; şair ve yazar Murathan Mungan olmakla birlikte, Cumhuriyet tarihinin çeşitli dönemlerinde aileden bazı üyeler hem yerel yönetimlerde hem de TBMM'de görev almış. Mardin'de çok uzun yıllar yönetici konumda olması nedeniyle 'Çelebi ailesi' diye bilinen aileden; yerel yönetimlerde Mehmet Raci Çelebi Mardin belediye başkanlığı, Hacı Faris Çelebi şeri mahkeme üyeliği, Nusaybin ilçesinde Hacı Şeyhmus Kerimoğlu 3 dönem belediye başkanlığı yapmış. Abdulkadir Kermooğlu TBMM Başkan vekilliği, Metin Musaoğlu ise devlet bakanlığı yapmıştır.
Sabah
Memleketim isimli parçayı 1960 yılında Mireille Mathieu tarafından L`Aveugle ismiyle dinleyin.
***
İlham Gencer devşirme bestelere savaş açtı!
İlham Gencer, 'Memleketim'den sonra 'Gençlik Marşı'na da savaş açtı. Gencer, devşirme olduğunu iddia ettiği bu iki bestenin itibarlarının iptali için dava açmaya hazırlanıyor ..
İlham Gencer ile eski eşi Ayten Alpman 'Memleketim' adlı şarkı için karşı karşıya geldi. Gencer, 'Memleketim'in bir Musevi şarkısından devşirme olduğu gerekçesiyle milli duygularımızı simgeleyemeyeceğini iddia etmişti. Alpman ise şarkının artık bir milli marş olduğunu belirtmişti. Gencer 'Gençlik Marşı'nın da milli marş statüsünden çıkartılmasını istiyor.
Ayten Alpman ile 'Memleketim' için 33 yıldır süregelen bir kavganız var. Nedir bu kavganın dayanak noktası?
Ayten Alpman benim çocuklarımın annesidir. Kendisi benim hayal gördüğümü söylüyor ama benim hayallerim olmasaydı şimdi Ayten Alpman diye bir şarkıcı da olmayacaktı. Onu ben yetiştirdim. 15 yıl evli kaldık. Şimdi bana karşı büyük bir vefasızlık örneği sergiliyor. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra sanki büyük bir milli şarkı bulmuş gibi 'Memleketim'i kullandılar. Şarkının Museviler için bestelendiğini açıklamayarak Türk milletini kandırdılar. Ayten Alpman şimdi kendini milli şarkıcı sanıyor.
BİZİM BESTEMİZ DEĞİL
'Memleketim' bizim kendi şarkımızı gibi kabul gördü. Sizi rahatsız eden nedir burada?
83 yaşında 70 yıldır müzikle uğraşan biri olarak müziğin evrensel olduğunu sanıyorum en iyi ben bilirim. Benim derdim, bizim kendi bestecilerimiz varken neden milli marşlarımızın devşirme şarkılardan oluşturulduğu konusunda. O zaman bizim bestecilerimiz nasıl üretken olacaklar? Milli takımın sponsoru da reklam filmlerinde Cat Stevens'ın 'Lady d'Arbanville' şarkısının bestesini kullandı. Burcu Güneş, milli takım için bir marş besteledi ama hiç umursanmadı. Biliyorum ki Burcu'nun marşı yetkili kişilerce dinlenmedi bile. Yazık değil mi...
'Gençlik Marşı'nın milli marş olarak kabul görmesine aynı sebepten mi karşısınız?
Gençlik Marşı (Dağ başını duman almış)
'Gençlik Marşı', 'Tre Trallade Jambör' adında bir İsveç şarkısıdır. Hatta bu şarkı İsveç'in milli şarkılarından biri haline gelmiştir. Ama bu şarkının da kökeni yıllarca Türk milletinden saklandı. Ayrıca 'Sev Kardeşim'de bir Musevi şarkısıdır.
Tre trallande jantor
'Memleketim' ile 'Gençlik Marşı' için dava mı açacaksınız?
Bir avukat görevlendirdim. Kendisi bu iki şarkının itibarlarının iptali için hangi kuruma dava açılması gerektiği üzerine şu anda çalışıyor. Ben de 'Memleketim'in bestesinin Musevi, 'Gençlik Marşı'nın ise İsveç olduğunu gösteren belgeler topluyorum. Moyshe Nadir'in ve Felix Korling'in torunları eser sahibi oldukları gerekçesiyle bütün dünyadan telif topluyorlar. Türkiye'den de telif alıyorlar. Bunların tamamı yasal ve kayıtlı işlemler. Kısacası, bütün belgeler elimizin altında. Sabah
***
Ayten Alpman hayatını kaybetti.
"ANNEMİN ÜZERİNE DEFNEDİN"
Ünlü sanatçı İlham Gencer ile yaptığı evlilikten 2 çocuğu bulunan Ayten Alpman’ın "Beni Edirnekapı Mezarlığı’nda yatan annemin üzerine defnedin" vasiyetinde bulunduğu belirtildi.
AYTEN ALPMAN KİMDİR?
Ayten Alpman 20 Kasım 1930 İstanbul - Yeşilköy doğumludur. Alpman'ın müzikle tanışması ilk defa Nişantaşı Kız Lisesi'nde öğrenci iken İlham Gencer sayesinde oldu. İlk olarak İngilizce şarkılar söyledi. Daha sonra ailesi onu Erenköy Kız Lisesi'ne gönderdi ve lise eğitimini orada tamamladı. Liseden sonra İlham Gencer'in solistlik teklifi ile İstanbul Radyosu'nda programa başladı. Radyoda ilk söylediği parça "You Are Always In My Heart" oldu. Hürriyet


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder