Zaten çoban benim teşbihim ya da tespitim de değil, doğrudan
bizi yönettiğini sananların ifadesidir.
Resim...
Sadece Türk halkı değil, dünya vatandaşı hiç kimse, kendisini koyun gibi görüp, onların çobanlığına adaylığını açıklayana oy vermeyeceği gibi, halka çoban diyenler öncelikle yargı karşısında ifade vermeli, temize çıktıktan sonra halka hesap vermek için meydanlara inebilmelidir.
Lakin dünyanın gelişmemiş birçok toplumunda, asırlar evvelinden günümüze gelen çobanlık sevdası, günümüz Türkiye'sinde bile rüya haline gelmiştir.
Osmanlı'nın eğitim görmemiş son padişahı da, kendi tabasında yaşayan Türkleri koyun yerine koymakta bir sakınca görmemiş, buna rağmen günümüzde kendilerine koyun olduğunu söyleyenler de, o çobana özenerek Türk halkının yüzüne karşı, açık ve net ifadelerle koyun olduğunu, kendisinin "ben de bir çobanım" demek suretiyle halkımızı koyun yerine koyduğunu bilmekteyiz.
Buna rağmen % 50 civarında bir oyla çobanlığını ilan edenlerin, bu gün yaşadığımız cehalet ve çile ortamından sorumlu olduğunu, 24 Haziran'a millet artık görmek zorunda bırakılmıştır.
Umarım çoban yerine, eğitimi insanları seçmeyi bu kez başarabilelim.
Öncelikle çobanlığın, aşağılanacak bir olgu değil meziyet, yetenek gerektiren bir meslek olduğunu da bilelim.
Anımsarsanız, gerçek anlamda bir çoban kardeşimiz, hayvancılık bakanına bile, yol göstermiş Bakan Fakıbaba bile, "biz de o çobanın söylediğini yapmaya çalışıyoruz" demek zorunda kalmıştı.
Boş konuşmadığımızın bilinmesi için, kısa bir hafıza tazelemesi yapalım.
Millet koyun sürüsü, Vahdettin Çobanmış...
Rauf Bey: Hoca efendiler, zat-ı şahanelerine hakikati arz ediyorlar. Padişahım! Millet hudutları dahilinde istiklalini ve makamınızı kurtarmaya azmetti. Millet sizden bir muahedeye imza koymamanızı istirham ediyor. Aksi takdirde akıbet çok tehlikeli görünüyor. Siz, mahsur vaziyette olduğunuz için imza etmeye mecburiyetiniz de yoktur. "
Sinirlenen padişah, sert bir şekilde ayağa kalkar ve soğuk bir ses tonuyla cevap verir:
"Bu millet koyun sürüsü, bir çoban lazım. O da benim"
Ve konuşmayı sona erdirir. Saraydan çıkacakları sırada Vehbi Hoca, arkadaşlarına dönerek şu tarihi cevabı verir:
"Bu adam nefsini ıslah etmezse akıbeti fenadır. Allah büyüktür. Bu millet halaskarını bulacaktır. Milleti koyun sürüsü addetmek Allah'ın rızasına aykırıdır. Yaşarsak çok şeyler göreceğiz." (Cemal Kutay, Kurtuluşun Kuvvacı Din Adamları, 89,156,157,165)
.../...
(Vahdettin’s Letter to the President of U.S.A)
Mektup, San-Remo’da Padişah Vahdettin tarafından yazılmış ve Halis Reşat Bey tarafından Paris’te bulunan Amerikan elçiliğine teslim edilmiştir.
Resimler...
Elçilik de bu mektubun orijinalini ve İngilizce çevirisini I5 Nisan 1924 tarihli yazısıyla Washington’a göndermiştir.
Mektup Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Arşivi’nde 86700/1788 numarada kayıtlıdır.
Şimdi de, çobanlığın kutsal addedilen metinlerdeki yerine kısaca göz atalım.
2/171’de
kafirlerin durumunu tarif ederken, keferuke meselillezi yen’ıku, (kafirler
gibidir bağıranın durumu) diyor.
Burada
bağıran hayvanlara bağırdığı için çobandan bahsediliyor.
28/23’te
de, neski hatta yusdirar riau (çobanlar çekilene kadar sulamayız) dediği,
hayvanlarını sulamayacakları anlatılır.
Riau-
raına 4/46’da, 2/104 da kullanılmış olup, Arapçada bakan, işiten, gözeten,
çoban gibi anlamlara gelmesine rağmen,
Tevrat bu ifadeyi ahmak anlamında, aşağılamak için kullanmıştır.
2/104’te
o nedenle la tekuluraina (ey ahmak demeyin), kulunzurna (bize bak deyin) demektedir.
Ayrıca
28/26’da geçen ya ebetiste’cirhu (babacığım, onu ücretli tut) ifadesi de, bir
önceki bölümünde, babasına hayvanları için Musa’ya çobanlık teklifinde
bulunduğu için birçok yorumcu tarafından çoban olarak yorumlanmaktadır.
Oysa
iste'cir hu ekiyle tamamlandığı için, erkek çalışan ya da işçi anlamındadır.
Özetle Kur'an için zorlama yorumlarla beraber çoban ifadesi bu şekillerde geçmektedir.
Buna karşılık İncil'de 21 bölümde, Zebur'da 4 bölümde, Tevrat'ta 79 bölümde ve Sahih-i Buhari ile Kütüb-ü Sitte kaynaklı Ravilerde ise 37 yerde geçmektedir.
Düşünün, Kur'an'a net olarak 2 bölümde geçen ÇOBAN ifadesine karşılık, Tevrat'ta 79 bölümde geçen ÇOBAN ifadesine göre, 24 Haziran'da çoban seçecek olursanız, hangi dine göre seçim yapmış olacaksınız?
Örneğin, Prof. Mehmet Okuyan, Kur'an'da çok geçen kelimelerin öneminden bahsederken, aslında Hurufilik yapar gibi açıklamalarda bulunuyor, bir ifade ne kadar çok geçiyorsa, o kadar anlamlıdır diyor, başka bir konuşmasında da, bu tekrarlar akılda kalması için eğitim sistemlerinde yapılanlar gibidir diyordu.
Eğitim açısından bakarsak kısmen doğrudur, lakin ilahi anlamda bakarsak, İlah eksikler bırakmıştır anlamına da gelir.
Örneğin, kadın kelimesine bakalım.
Kur'an'da 122 bölümde, İncil'de 244 bölümde, Zebur'da 8 ve Tevrat'ta 561 bölümde geçer.
Buna rağmen kar yağışı ile ilgili hiç bir metinde ifade yoktur.
Buna karşılık soğuktan bahseden Kur'an'da 3, İncil'de 6, Tevrat'ta 5 bölüm mevcuttur.
Yağmur kelimesi ise, Kur'an'da 20, İncil'de 11, Zebur'da 8, Tevrat'ta 71 bölümde geçer.
Demek ki, bu ulemaların iddialarına göre ilahlar ya kar yağışını bilmemektedir ya da önemsiz görmektedir.
Kur'an nedir?
Doğrudan Allah'ın kelamı, sözü, söylediği değil midir?
Yani, Allah adına birilerinin söylediği olması mümkün değildir diye inanılmıyor mu?
Örneğin 21/109'da, fe kul (o zaman söyle), azentukum (size bildirdim), in edri e karibun em baidun ma tuadun (bilmiyorum, size vaat olunan yanın mı, uzak mı) der mi?
Kim söylüyor?
Allah söylüyor.
Kime söyletiyor?
Peygamberini aracı kullanarak söyletiyor.
Eğer peygamberi söylüyorsa sorun yok, ancak söz Allah'ın ise, bilmediği ne olabilir?
Karar verilmesi gereken, Kur'an peygamber sözü müdür, Allah sözü müdür?
Allah'ın sözü ise Allah devamı olan 21/111'de in edri leallehu fitnetun (bilmiyorum, umulur ki o bir fitnedir) der miydi?
Allah mı bilmemektedir, peygamber mi?
Yine 72/10'da enna la nedri (gerçekten biz bilmiyoruz) diyen kimdir?
Peygamber mi, Allah mı?
Devamında, erade bi him rabbuhum raşeda (onlrın rableri, bir hayır mı diledi) derken Allah, kendisinden başka rabler mi kabul etmektedir, yoksa peygamber mi konuşmaktadır?
Yine 45/32'de, kultum ma nedri mas saatu (bilmiyoruz, o zaman nedir) diyen kimdir?
Allah mı konuşmaktadır yoksa peygamber Allah adına kendisini yetkili görüp mü konuşmaktadır?
Nitekim ayetin başında, kile inne va’dallahi (Allah'ın vaadi söylendiği zaman) demekle, sanki başka ilahların rakibiymiş gibi konuşturuluyor, kendisiyle çeliştiriliyor durumdadır.
Öyleyse bu sözler nasıl Allah'a ait olabilir ya da başka Allah ile aralarında rekabet mi yaşanmaktadır?
Her neyse, buna benzer bir çok detayı, "Allah'a And ve yemin eden Allah.pdf" dosyası biçiminde sunduğum adresten görebilirsiniz.
Tüm bunlara rağmen, 24 Haziran'da hangi dine göre çoban seçeceğimize karar vermeye zorlandık.
İyi de, bu kararda en çok kimler etkili olacak?
Ya da şöyle soralım.
Çoban seçmemizde etkili olacak inanç hangisidir, bu şahıslar kimlerdir?
Gerçek anlamıyla Kur'an'a inananlar mı yoksa Kur'an'ı gösterip, farklı dinlere mensup olanlar mı çobanımızı belirleyecektir?
İşte çobanımızı belirleyeceklerden örnekler...
Haydin bakalım, 24 Haziran'da çobanımızı değil, bizi yönetmeyi hak edenleri belirleyelim.
Diyeceksiniz ki, al birini vur ötekine.
Öyle, ancak hiç değilse tebdili mekânda ferahlık vardır, eski suratları gönderip, yolumuza devam edelim.
Hele de % 3,5 zam alan emekliler, size sesleniyorum.
Unutmayın ki sadece emeklilerin oy verdiği bir parti olsaydı, "Türkiye'nin 2. partisi" olurduk.
ABD ve AB'nin bize düşman olduğunu ilan edenler, 06.01.2018 tarihinde Fransa’dan 5 bin 700 ton et ithal etmek için anlaşmışlardı.
Sonra anladık ki, et falan bahaneymiş.
Meğer AKP’li vekiller "24 Haziran sonrası Kürdistan için, Londra'da girişime" başlamışlar bile.
Hiç bir şeyi umursamıyorsanız bile, onca şehidin kanını yerde bırakmamak için uyanın...
Daha ne söyleyeyim ki?
Farkındaysanız, AKP iktidara ilk geldiği yıllarda, 23 Nisan günlerinde kazık kadar İmam Hatiplileri, çocuk diye TBMM kürsüsüne çıkartıyorlardı.
Bu gün, onlar bile yok oldu, 23 Nisan kutlamalarının esamisi bile okunmuyor.
23.4.2018
A. Dursun
14. Ağır Ceza’ya, kararında direnmesini dört yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan söylemişti.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder