15 Nisan 2018 Pazar

Rusya, ABD ile anlaştı. Çok yakında Türkiye'ye ceza kesilecek.

Uzunca zamandır, ABD-Rusya gizli anlaşmasından söz edip duruyorum.

Jet düşürme olayından bu güne, Erdoğan’ın Putin ile arasını bozdukları günden bu güne durumda değişen bir şey yok.

Trump’ un komutasındaki güçler Suriye'yi vurunca, ilk kutlama mesajlarını Müslüman kılıklı liderler ve İsrail aynı ağızdan yaptı.

Deklarasyonları neredeyse mealen aynı kalemden çıkmış gibiydi.

Kimyasal bahanesiyle Esad vuruldu, iyi de kimyasalın ispatı var mıydı?

Esad kimyasalları kimin kullandığı ile ilgili dünyaya açıkça, "kontrol edilmesini istiyorum" mesajı verdi.

Buna rağmen ABD, kimyasal olup olmadığının delillendirilmesine fırsat bile vermeden vuruşunu yaptı.

Bu vuruş aslında Erdoğan'ın yalnızlaştırılması için, belki de "Altın Vuruş" niteliğindeydi.

Düşünsenize, Trump’ın seçilebilmesi için Rusya dâhil neredeyse ABD müesses nizamına karşı operasyon yapıldı ve ABD yasaları çerçevesinde bunlar ortaya döküldü.

Rusya, ABD'nin kimyasal bahanesiyle yaptığı saldırıya ancak, "bunun karşılığı olacaktır" tarzı açıklamayla yetindi.

İyi de Rusya, Suriye'de ne yapıyor, şeker pancarı toplamaya mı gitmiştir?

Putin, 2017 Aralık ayının ilk haftaları içinde Lazkiye'deki Hmeymim üssünde, "Birliklerimize Suriye'den çekilme talimatı verdim. Suriye'deki uzlaşma merkezlerimiz faaliyetlerine devam edecek, Tartus ve Hmeymim üslerinin de faaliyetleri kalıcı olarak sürecek" demişti.

Aradan yaklaşık 13-15 gün geçtikten sonra, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, "Suriye'deki Tartus ve Hmeymim üslerindeki birliklerin faaliyetlerine kalıcı olarak devam edebilmesi için çalışmalara başladık" açıklaması yapıyordu.

Çok değil, bu açıklamadan, yani çalışmaların belki de bittiği günlerde, Rusya Savunma Bakanlığı "31 Aralık 2017’de Hmeymim üssüne henüz belirlenemeyen gruplar tarafından havan saldırısı gerçekleştirildi. 2 asker hayatını kaybetti, üste bulunan 7 savaş uçağının imha edildiğine yönelik iddialar gerçek dışıdır" diyordu.

Yine aradan çok kısa süre geçiyor, 2018 yılına giriyorduk ve yine Rusya Savunma Bakanlığı, "Suriye'deki militanlar 6 Ocak 2018 gecesi Hmeymim üssüne 10, Tartus'taki donanma üssüne de 3 SİHA saldırı girişiminde bulundu. Saldırılar Pantsir-S füze kompleksleriyle imha edildi" açıklaması yapıyordu.

Düşünsenize, Türkiye'nin bile elinde yeni olan SİHA'lar ile Rus birliklerine kim saldırı yapabilir?

Saldırının düzenlendiği yerler öyle çok gizli, sır yerlerde değil.

Nitekim Putin oradan açıklama yaptığına göre, bunu bilmeyen yok.

Üstelik Russia Today, Suriye'nin kuzeybatısındaki Lazkiye'de bulunan ve Rusya'nın hava saldırılarında kullandığı Hmeymim (Bassel El-Esed hava üssü) görüntülerini yayınladığında tarih 1 Ekim 2015'i gösteriyordu.

O görüntülerde, 2 bin Rus personeli, 32 uçak, 16 helikopter, 9 tank, 2 karadan havaya fırlatılan füze savunma sistemi belgelenmiş oluyordu.

Elbet Rusya'nın Suriye'deki varlığı bununla sınırlı olmadığını hem ABD hem onun müttefikleri de bilmekteydi.

Örneğin, yapılan açıklamalardan anlaşıyordu ki, saldırıda ilk olarak Şam'daki Cumhuriyet Muhafızları, Dumeyr Havaalanı, Şam Uluslararası Havalimanı çevresi, Cemeyre Bilimsel Araştırmalar Merkezi, Kasyun Dağı'ndaki hava savunma sistemleri, Kisve ve Kalamun bölgelerindeki askeri noktalar vurulmuştu.

İngiliz ve Fransız güçleri ise, Esad kontrolünde bulunan Hama ilinde havaalanı, Humus ilinin Kuseyr bölgesinde Hizbullah güçleri, Dera'da 89. Tugay olarak bilinen İran güçleri ve bazı askeri noktalar, Suveyda ilinde Halhala Havaalanı ve Dera ilinin İzra bölgesindeki hedeflere saldırı gerçekleştirmişler.

Şimdi dikkat ediniz.

19.3.2011 tarihinde de Kaddafi'yi ilk vuran Fransızlar olmuştu.

Oysa Fransa, Kaddafi'ye kendi saray bahçesinde çöl çadırı kurdurmuşlardı.

O günlerde Fransız askeri kaynakları, "biri izleme dördü saldırı uçağı olmak üzere, Fransa'nın doğusundaki Saint-Dizier üssünden havalandıklarını, bunun keşif görevi için" olduğunu söylemelerine rağmen, Libya'yı bombalamaya başlamışlar, ortakları da bu saldırıya devam ettirerek Kaddafi'yi sona getirmişlerdi.

Suriye'deki saldırı ile ne adar da benzerlik arz etmektedir.

İyi de, Fransa ABD'nin blokluğunu yaparken, Rusya bunlara neden anında müdahale etmemiştir?

Kendi üslerine dokunulmadığı için mi?

Putin'in açıklamasından anlaşılıyor ki, sadece füzeleri havada durdurmayı amaçlamış, karşı saldırı yapmamışlar, Esad rejimine yönelik saldırısı sırasında füzelerden hiçbirinin Tartus ve Hmeymim' de bulunan üslere isabet etmedi demekle yetinmişler.

Daha sonra Putin, bunun yaptırımları olacak diyor.

Kime karşı olacak?

Örneğin Türk Dışişleri, ABD ve ortaklarının bu saldırısını "Rejim tarafından gerçekleştirildiği yönünde güçlü şüphe bulunan Duma saldırısı" olarak nitelendirmesine rağmen, "bu operasyonu memnuniyetle karşılıyoruz" diyebilmektedir.


Bu açıklamanın arka planında kimlerin olduğunu, “İHH'dan faşist açıklama” başlığına bakarsanız, daha da anlamlandırma imkânınız olacaktır.

Türk Dışişleri'nin bu hatasının bedelini kim, kime ödetecektir?

Putin’in, "bunun karşılığı olacaktır" açıklamasını tercüme etmeye, sorgulamaya çalışırsak, karşılığını ABD, Fransa veya İngiltere'ye mi ödetecektir?

Onlara bir şey ödetemeyeceğini hepsi bilmektedir.

Nitekim karşılığı olacak olsaydı, füzeleri durdurmanın dışında başka tepkileri de olabilirdi, ama olmadı.

Bütün bunların açıklaması şudur.

Türk Dışişleri, tarihi hatalarından birini yapmıştır ya da dışişlerinin bu açıklaması Erdoğan'a darbenin sinyallerini oluşturmaktadır.

Bana öyle geliyor ki, Akkuyu Nükleer santralinin Fizibilite çalışmaları dâhil, hafriyat, temel atma ve diğer konulardaki harcamalardan, AKP yandaşı, Türk Milletinin a*ına koyacak olanlar sebepsiz zenginleştirilecek ve Putin'in bu açıklamalarının geleceğe yönelik yaptırımları içinde Akkuyu' da nasibini alarak fiyaskoyla sonuçlanacaktır.

Böylece, Erdoğan'ı yönlendiren çete yandaşlarını zenginleştirmiş olarak, Türk milletine yeni bir borç takmış olacaklardır.

Belki de, köprülerdeki garantörlüğe benzer bir devlet garantörlüğü burada da verilmiştir.

Öyleyse, bu garantörlük üzerinden, gelecekte Türk halkı epeyce söğüşlenecektir.

Asıl soru ise şudur.

Rusya ile aranızın bozulduğu günlerde, Türk turizmi başta olmak üzere Türk ekonomisi nin çökertildiğini bilenler, bu operasyonun arkasında Fettoş pisliğinin parmağı olduğunu söylemiyorlar mıydı?

Öyleyse ya Erdoğan aldatılmaya devam etmekte, ya Fettoş bu gün dahi ülkeyi yönetmekte ya da Fettoş’ un itleri, başta Dışişleri olmak üzere tüm kurum ve kuruluşların damarlarının içinde dolaşmaya devam mı etmektedir?

Bence yapılan açıklamanın km ya da kimler aliyle yapıldığının soruşturulması, sorumluların devletten ilişiklerinin kesilmesi ve dahi hapisle cezalandırılması gerekmektedir.

Bunun dışındaki durum, ya Erdoğan'ın milleti kandırdığının ya da Fettoş’ un devleti bu gün bile yönettiğinin delili olacaktır.

Elbet bunları bu gün halkın anlamasını beklemiyorum, fakat zamanı gelip Akkuyu başta olmak zere, çökertilmiş durumda bulunan ekonomik patlaklar su yüzüne çıkmaya başladığında herkes anlayacaktır.

Lakin zaman geç mi olacak, tatlı mı olacak, kanlı mı olacak, Erbakan haklı mı çıkacak belli değildir.

Zaman her şeyin ilacıdır.

Bilinsin ki, Fettoş çetesi şu an TBMM'nin en derin yerlerinde, başta AKP olmak üzere tüm partilerde sinmiş durumdadır.

Darbe tehlikesi her zamankinden daha yaklaşmıştır.

Artık sığınacak Putin'de kalmayınca, darbe başlatılacaktır.

Başta MİT ve Cumhurbaşkanlığı olmak üzere, savcılıklar ve tüm yetkilileri göreve davet ediyorum.

Bunun sonu iyiye gitmiyor, körlerle sağırlar koalisyonu artık bitirilmelidir.

15.4.2018

A. Dursun

2001 krizinin Baş Mimarının Mehmet Şimşek olduğunu biliyor muydunuz?

1 yorum:

  1. Suriye’de yaşanan son çatışmanın en önemli sonuçlarından bir tanesi de Esad rejiminin artık devrilmeyeceği ve Rusya’nın Suriye’de kalıcı olacağıdır. Herkes hesabını bu yeni dengeye göre yapmalıdır.

    Son olarak, AKP Hükümeti, daha taarruzun sonuçları belli olmadan Cumhurbaşkanından Dışişleri Bakanına kadar her seviyede yaptığı açıklamalar ile Kandil gecesi emperyalist koalisyonun yaptığı saldırıyı alkışlayarak çok büyük bir hata yapmıştır. Her rüzgârda başka bir tarafa savrulan hazan yaprağı misali yürütülen dış politika ile bir noktaya varılamaz. Türkiye, oynamaya mecbur olduğu denge politikasını kaybetmemek için ne Ruslardan fazla uzaklaşmalı ne de ABD’ye çok yaklaşmalıdır. https://sunsavunma.net/silahli-emperyalizmin-sonuna-geldik/

    YanıtlaSil