10 Haziran 2018 Pazar

Seçime 14 gün kala, Mahmur neden gündemde?

Konu hakkında çok şey söylenebilir. 

Örneğin iktidarı kaybetme riski olanlar, savaş ekonomisinden kalkınan ABD gibi, savaş söylemlerine sığınmakta sakınca görmüyor da olabilir.

Bunlar elbet ki hep ihtimal söylemleri olabilmekte, ancak bazı gerçeklere baktığımızda, özellikle AKP gibi dış güçlerin desteklediği açık olan hükümetlerin, savaş stratejilerine sığınmaları çok da yadırganacak bir durum olmadığı ortaya çıkıyor.

24 Haziran seçimleri 2019 yılında yapılacakken, baskın seçim kararı ile beraber, TSK'nin dış operasyonlarına hız vermiş olması da ayrı bir dikkat çekici olmuştur.

Elbet ki Türkiye’nin BM ve uluslararası anlaşmalara göre kendini koruma hakkı vardır ve TSK'nın bu bağlamdaki operasyonları son derece haklı ve yerindedir.

Sorun olan TSK'nın operasyon yapması değil, zamanlamaların dikkat çekici olmasıdır.

Örneğin OSLO'da İngiliz Egemenliğinde PKK ile anlaşma yapanlar, şimdilerde anlaşma yaptıkları teröristlere operasyon kararı alabiliyorsa, bunun inandırıcı olması lazımdır ki, Türk halkının operasyonlara karşı ve özellikle Hükümetin bu tür kararlarına karşı şüpheyle yaklaşmasının önü alınabilsin.

Şüpheler nedir ve neden oluşmaktadır sorusu, aslında konunun özünü de oluşturmaktadır.

Bir ülkede yasalar yok sayılıp, KHK'larla ve dahi mevcut yasaların da üzerine çıkmışsa, orada inandırıcılık da yok sayılır.

24 Haziran'a 14  gün kala, anlaşılıyor ki TRT'nin yandaş basından da ileri, AKP'nin yayın organı gibi davranmanın önüne geçilememektedir.

Bu da, Beşir Atalay ve Vamık Volkan'ın ortaklaşa kurdukları, "Başbakanlık Savaş ve Psikolojik harekât Merkezi” nin uygulamalarını akla getiriyor.

Örneğin,  Sözcü'den Can Özçelik'in haberine göre YSK, RTÜK'e "Ceza veremeyiz yetkimiz KHK ile elimizden alındı" demiş. 

RTÜK üyeleri taraflı yayın yaptığı iddiasıyla YSK’ya başvurarak TRT’ye “ceza verin” dedi. YSK bu şikâyeti, “seçim döneminde radyo ve televizyonları denetleme yetkimiz Kanun Hükmünde Kararname ile elimizden alındı” diyerek reddetti.


YSK’nın bahsettiği metin şöyle.



Bu metinden,  böyle bir anlam çıkıp çıkmayacağı, okuyucunun takdirine kalsın.


Anlaşılıyor ki bu mümkün olmayacak.


Ancak kısmet olur da bir gün, YSK ve Üyeleri yargılanmaya başlarsa, işte o zaman gerçekleri hep beraber göreceğiz.

Zaten “24 HAZİRAN 2018 TARİHİNDEKİ SEÇİM ANAYASA'YA AYKIRIDIR VE YAPILAMAZ” olduğunu iddia eden sadece ben de değilim.  

İşin uzmanları da aynı görüşte, başka ifadeyle göz göre göre tarikatlar parlamentosu tarafından bölünüyoruz.

YSK "VATANA İHANET Ortaklığı ve itiraflarını", 16.4.2017 duyurusu ile kendileri açıkça ilan etmişti.

Yine YSK, kendi kararında "olmayacak" demesine karşılık, "Seçim Torbalarının erken dağıtılması" seçimlerin demokrasi içinde olmadığının da ilanıydı.

Her neyse, biz gelelim bunca ihanetin içinde Mahmur olgusuna.

Eski Emevi Camii İmamı, Suriye Devrimi Muhalefet Güçleri Koalisyonu eski başkanı Şeyh Ahmed Muaz el-Hatib el-Hasani (Muaz Hatip)'in kim olduğunu aranızda anımsayan var mı?


Bilmem anımsar mısınız?

İlki 24 Şubat 2012 tarihinde Tunus’ta gerçekleştirilen Suriye Halkının Dostları Grubu’nun (Dostlar Grubu) ikinci konferansı Türkiye'nin ev sahipliğinde 1 Nisan 2012 tarihinde İstanbul’da düzenlenmişti.

Aslen Esad düşmanı, ABD ve Emperyalizm destekli Dostlar Grubu ne zaman gündeme gelse, bu Muaz Hatip denen adam da hep oradaydı.

Bu adamı neden bu kadar önemsedim?


PYD terör örgütünün, 2010 yılından beri lideri olan Salih Müslim ile görüşen biri, neden Erdoğan'ın her adımında yanındadır?

Hepsi bu kadar mı?

Yandaş basının büyük transferi Abdulkadir Selvi’nin, 2017 yılında basımı yapılan "15 Temmuz Gecesinin Eksiksiz Hikâyesi-Darbeye Geçit Yok" kitabını okudunuz mu bilmiyorum.

Kitapta "Suriyeli din adamı ve rejim muhalifi Muaz El Hatip ile Mehmet Görmez'in, Fidan'la görüşmek üzere 20.30'da MİT’e geldikleri" yazıyor.

Hani kitabı okumamış olabilirsiniz, bana da inanmıyor olabilirsiniz.
Ancak Serpil Çevikcan'ın 8.7.2017 tarihli köşe yazısına bakarsanız, belki inanabilirsiniz.

Erdoğan 30 Aralık 2012 yılında, Akçakale’de Suriye muhalifleri lideri Muaz El Hatip ile birlikte halka seslenirken, "Şu anda dünyada 100'ü aşkın ülke, bu kardeşimizin ve ekibinin liderliğini kabul etmiş vaziyette. Bu ne demek? 'Ey Esed biz seni artık tanımıyoruz. Artık defol' demektir. Çünkü halkının kabul etmediği liderler, o makamlarda kalamaz" diyordu.

Konuşma videosu

Aynı zamanda, 29 Aralık 2012 Şanlıurfa İl Başkanlığı Danışma Meclisi toplantısında, " Suriyeliler için şu ana kadar 500 milyon liraya yakın katkı yaptık, dışarıdan gelen rakam 30 milyon dolar, Suriye'den gelenler için açık kapı politikası uyguluyoruz ve gelenleri ağırlıyoruz. Dünyadaki diğer kamplar buralardaki kamplarla mukayese edilemez, bunu BM Genel Sekerekti Ban-Ki Mun'un da dile getiriyor" demekteydi. 

Daha sonraki yıllarda ise bu miktarın 30 milyar doları geçtiğini söylüyordu.

Erdoğan Kanal D ve CNN Türk ortak yayınında, "Bağdat 'ben bunu çözerim' dediği takdirde ne ala. 'Çözemem' derse Sincar'ı da Kandil'i de vururuz. Bunu ilk defa söylüyorum" demişti.
Binali Yıldırım aynı gün, NTV canlı yayınında "Fırat'ın doğusunda sorunumuz devam ediyor. Sınırın 30 km derinliğinde TSK unsurları konuşlandı. Ötesi Kandil de Mahmur da Sincar da olabilir" ifadelerini kullanıyor.
Bu ifadenin ardından yandaş medya, Mahmur üzerinde yoğunlaşmaya başlıyor.
Mahmur dediğin yer, Irak merkezi yönetimine bağlı ve BM gözetiminde olan bu bölgede 1996'dan beri terörist faaliyetler var, aynı zamanda şimdilerde 2 PKK kampı mevcut.
Emperyalizm’ in taşeronu IŞİD 2014 yılında burayı kontrolüne almıştı.
Oysa IŞİD'in temizlenmesinde PKK, YPG, ÖSO gibi unsurlar ortaklaşa çalışıyor görüntüsü veriliyordu.
IŞİD'in gözetiminde PKK'lıların ağır silahlar dâhil, Mahmur'a yerleştiğini atık bilmeyen yok, sanırım sadece Erdoğan ve hükümetti bilmiyor ya da bilmezden gelmeyi tercih etmişlerdi.
Çünkü bölge dediğim gibi BM kontrollünde, doğal olarak da ABD kontrolündeydi.
Burada, son rakamlara göre 1500 ile 2000 arası PKK'lı terörist ulunduğu bilgisi geçiyorlar.
Bu kadar hafıza tazeleme ve ayrıntıdan sonra şimdi sorular şöyle olabilir.
- Muaz Hatip'e bu kadar yakın olan MİT ve Erdoğan, Mahmur'da ne kadar PKK'lı olduğunu hiç öğrenememişler mi?
- 2012 yılından beri Muaz Hatip'le içli dışlı olan iktidar, Esad'ı devirmek yerine, Türkiye’ye açık tehdit olan Mahmur'u hiç akıllarına getirmezken, birden bire Mahmur operasyonu söylemi ne kadar inandırıcı olabilir?
- BM, Mahmur'dan PKK'lı teröristleri çekmiş midir ya da çekmeyi ne zaman planlamaktadır?
- Erdoğan ve hükümeti, BM ve dahi ABD ile Mahmur operasyonu konusunda anlaşmaya varılmış mıdır, varıldıysa ne zaman bu karar alınmıştır?
- AB ve ABD'nin Türkiye'de yapılan hemen her seçim öncesi, Erdoğan ve hükümetine verdiği destekte Mahmur operasyonu ne derecede önemli ve etkili olacaktır?
- TSK Mahmur'a operasyon düzenlerse, kara birlikleri de devreye sokulacak mıdır?
- Türkiye Mahmur'da kalıcı mı olacaktır yoksa temizlik yapıp ABD Emperyalizmine hizmet mi edecektir?
- Mahmur operasyonu 24 Haziran'a kadar yapılmayacak olursa, operasyondan vazgeçilecek midir?
- Mahmur operasyonunda ÖSO kullanılacak mıdır yoksa sadece TSK mı kullanılacaktır?
- Mahmur'a olası bir operasyon yapılacağı, hangi amaca hizmet için davul ve zurna eşliğinde ilan edilmiştir?
- BM ve ABD'ye verilen bir söz mü vardır ki, Emperyalizm’ in taşeronları Mahmur'u boşaltsın, TSK'de dağı, taşı bombalayarak iç siyasette pirim yapsın mı istenmiştir?
Sorular bir hayli çok ve yanıtlanması güçtür.
Bu nedenle Erdoğan ve Hükümetinin, 24 Haziran'a kadar bu soruları yanıtlaması, aksi durumda inandırıcılıktan uzak olacağı ve "iç siyasette pirim ve Mahmur" başlıklı bir yazıyla, gelecek günlerde analiz edilmesi gerekeceği açıktır.
Unutulmasın ki, Erdoğan ve hükümetinin attığı her adımda, Ülkenin bölüneceğine dair şüpheler kaldırılmadığı gibi, yapılan açıklamalarda da bu yönde ferahlatıcı bilgi yoktur.
Umarım 24 Haziran'a kadar tüm bu detaylar açıklığa kavuşacak olsun.
Her ne kadar, her açıklamasını yine kendi yalanlayan bir hükümet olsa dahi, 24 Haziran'a kadar milletin yine kandırılmaya ihtiyaç duymadığını görmüş olsunlar.
24 Haziran, milletimizin varlığı ve yokluğu arasında bir tehdit unsuru olduğu söylemlerinden ve algısından bir an evvel çıkartılmalıdır.
Çünkü başka Türkiye yok ve olmayacaktır.
10.6.2018
A. Dursun

PKK'nın kadın teröristi, ABD ve Rusya tarafından komutan olarak atandı.


Türkiye ve Rusya savaşa mı girecek? İyi de neden?


16 Nisan’dan sonra size söz veriyorum, bu örgüt bitecek. Neden daha önce bitmiyor diyen yok.


Yeni Anayasa'da ihanet kokuları nelerdir? Hafızalara...


Ayyaşlar o zaman da Osmanlı'yı kurtarmak için kullanılmış. Düyun-u Umumiye...


İstinaf Mahkemeleri Osmanlı'yı da parçalamıştı, artık sıra Türkiye’de, poponuzu yırtsanız da bölüneceğiz.


Delta Force, Suriye ve Irak'ta PKK'yı idare ederken.


Türkiye Peşmerge'ye (PKK) kapılarını açtı. Dışişleri Bakanı doğruladı.


Erdoğan'a, "Kardeşim el-Sisi", "Kardeşim Esad" dedirtecekler.


Ekonomik felaketin işaretleri nasıl ortaya çıkmıştı, 24 Haziran'a kadar ne değişecek?


AKP'nin ortakları ve dostları Suudi Arabistan, dünya mirasını vurdu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder