2010 ve 2011 AP ilerleme raporu.
BÖLÜM —I
Öncelikle AP 2011 Türkiye İlerleme Raporu'na tepkilere başlıklar halinde bakacağız ve 2010 ilerleme raporundan örneklere yer vereceğiz. Sonra da 2011 İlerleme raporuna son anda giren satırları göreceğiz.
Resim…
Tüm bunların ardından ikinci bölüm yazımızda 2011 İlerleme
raporuna son anda giren gazeteciler hakkında biraz analiz yapacağız.
GİRİŞ
Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, Kıbrıs konusunda değişiklik önergesi verilmemesi çağrısında bulunarak Kıbrıs'ın askersizleştirilmesi, Maraş gibi konularda ısrarcı olunmamasının aksi halde geçen seneki gibi olursa raporun dengesi bozulur dedi.
Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, Filori'nin doğru
söylediğini raporda bu konuda hata yapıldığını bunun düzeltileceğini söyledi.
Burada Türk halkının yararına tek bir satır bulabilen var mı?
Kürt açılımına sıkça değinen, Kıbrıs konusunda teslimiyetlerin
dile getirilmesini isteyenler neden Öcalan’ın "Birileri bunlara sus
demelidir" sözünü görmezden
gelmişlerdir?
PKK'nın tehditlerine, kitlesel olarak tepki gösterenler neden görmezden geliniyor?
Bunları söyleyen Öcalan değil de Avrupa Parlamentosunun bizzat kendisi olmasın?
Peki, AB'ye girmek ne anlama geliyor?
AB Türk halkının yararına olan hangi maddeyi talep etmiş?
Alenen teslimiyet belgesi değil de nedir?
O halde bu rapor seçim arifesine giren Türkiye açısından hangi anlama geliyor?
AKP'ye desteğimizi çekeriz, iktidarda kalamazsın tehdidi mi, yoksa Türkiye'nin teslimini hızlandırmayacaksanız başka bir suratla yolumuza devam ederiz açıklaması mı?
Peki, AB'ye öyle ya da böyle girmeliyiz, onurlu girmeliyiz, ilk şart girmeliyiz diyenlere soruyorum.
Türkiye'yi nereye sokmak istiyorsunuz?
"Teslimiyet belgesini ben imzalamalıyım" politikasında yarışanlara Türk halkı "Evet, teslimiyet belgemizi ancak sen imzalayabilirsin" diye mi oy verecek?
AB'ye üyelikten vazgeçiyorum diyen bir parti programı görebilen var mı?
Demokrasi, özgürlük, insan haklarını vatandaşım hak ettiği için gelişimin önündeki engelleri kaldıracağım ancak AB'ye teslimiyetten de vazgeçiyoruz diyen kim, var mı böyle bir parti?
Varsa hep birlikte o partiye oy verelim.
AB’ye tam üyelik diyenlerin alenen "ihanete evet diyelim" demek istedikleri açık ve net değil midir?
Görebilmek için gözümüze sokulması yetmiyor mu?
Türk halkının menfaatine tek satır bulan varsa buyursun istediğini söylesin.
Ancak raporda son dakika eklemesiyle basın özgürlüğü adı altında bazı gazetecilerin isminin zikredilmesi ne anlama geliyor?
Onu da ikinci bölümde irdeleyeceğiz.
İşte 2011 İlerleme Raporunun ardından söylenenler ve 2010
İlerleme raporundan kıyaslama yapabilmeniz için bazı özetleri altta sunuyorum.
—Alman Liberal-Alexander Graf Lambsdorff. Erdoğan'ın gazeteleri boykot edilmesi çağrısı, hükümete
karşı olan medyaya baskı.
—Fransız Yeşil-Helene Flautre. Basın ve düşünce ve ifade özgürlüğü önemli. Bunun kabul edilemeyeceği Türk tarafına net bir şekilde
söylenmeli. Ankara Protokolünü Türkiye uygulamalı ama diğer yandan
doğrudan ticaret tüzüğü de hayata geçirilmeli.
—Yunan Hıristiyan Demokrat-Marietta Giannakou. Türkiye Kıbrıs'ı tanımıyor, Ege'de Türk savaş uçakları Yunan
hava sahasını ihlal ediyor. Bu rapora yansımalı.
—Kıbrıslı Rum Sol Grup Takis Hadjigeorgiou. Anayasa değişikliği ve demokratikleşme konusunda atılan
adımlar Türkiye'ye yarar sağladığı gibi hem AB hem de komşu ülkeler açısından
olumu gelişmeler oldu. Maraş'da 36 yıldır fare ve yılanlar geziyor, bunlar
rapora eklenmeli.
—Yunan EFD Nikolaos Salavrakos. Erdoğan, Davutoğlu komşularla hiç bir sorun yok diyor. Aynı
zamanda Ege'de Yunan hava sahası ihlal ediliyor, Erdoğan bunları çözerse ilerleme
olur.
—İngiliz Sosyalist- Richard Howitt. Catherine Ashton'un Türkiye AB'nin stratejik ortağı olduğu
şeklindeki açıklamalarına atıfta bulunmalı, Raporda din özgürlüğü alanında
ilerleme olmadı demek yanlış Ortak bir görüş belirlenmeli, Türk askerinin Kıbrıs'tan
hemen çekilmesi kararı yapıcı olmadı.
—Kıbrıslı Rum Hıristiyan Demokrat-Ioannis Kasoulides. Türkiye'nin İran ve İsrail politikası kaygı verici. Türkiye
Ankara Protokolünü uygulamalı, Ada’da insan hakları ihlalleri var.
—Kıbrıslı Rum Sosyalist-Kyriakos Mavronikolas. Türkiye'nin kuzey Kıbrıs'a nüfus aktarımıyla demografik yapı değişiyor, raporda yer almalı. Bu konuda Swoboda da geçen sene değişiklik önergesi vermişti.
—Sloven Hıristiyan Demokrat -Alojz Peterle. Reform sürecinin devam etmesini umuyoruz. Kıbrıs konusunda atılacak ufak adımlarla çözüme gidilmeli.
—Avusturyalı Sosyalist-Hannes Swoboda. Kıbrıs sorunu Türkiye-AB arasındaki tek sorun değil, Erdoğan
referandum sonrası Anayasa reformu için çağrıda bulundu, Ermenistan ile diyalog
için Türkiye girişim yapmalı Kürt sorunuyla ilgili çok az şey yapıldı,
Türkiye'nin dış politika konusunda AB ile koordineli bir şekilde olmalı, Dış
politika alanında tam bağımsız hareket etmemeli.
—Hollandalı Sosyalist Emine Bozkurt. Başörtüsü sorunu, AB'nin KKTC'ye doğrudan ticaret taahhüdü,
eşcinsel hakları ve Türk vatandaşlarının vize sorununa raporda yer verilmeli.
—Bulgar Hıristiyan Demokrat Andrey Kovatchev. Nabucco'yu imzalamamak yanlış. Türkiye ile AB'nin bir
partneri olarak karşılıklı güven içinde çalışmalıyız.
—Hollandalı Yeşil-Frieda Brepoels. Kürt sorunu konusunda sertleşmemiz lazım, PKK'dan
bahsediyoruz ama ateşkesten bahsetmiyoruz.
—Portekizli Sosyalist-Ana Gomes. Basın düşünce ve ifade özgürlüğü, Wikilekas'in Türkiye'de
oynadığı rol (!) Kıbrıs sorunundan dolayı NATO-AB ilişkilerinin bloke olması
yanlış. Yolsuzluğa da raporda yer verilmeli.
—Kıbrıslı Rum Sosyalist-Antigoni Papadopoulou. Basın özgürlüğü, kadın hakları, yolsuzluk, hoşgörü eksikliği
var, Avrupa değerlerini reddediyor, Kıbrıs'ı tanımıyor. Tarihi eserleri
kiliseleri yağmalıyor, tahrip ediyor. Kuzey Kıbrıs'a Türkiye'den nüfus
aktarılıyor, Kayıp şahısların hakları ihlal ediliyor.
—Kıbrıslı Rum Hıristiyan Demokrat-Eleni Theocharous. Kıbrıs sorunu AB sorunudur. AB sorunu çözmede rol almalı.
—Avrupa Komisyonu Türkiye Masası şefi Jean Christpophe
Filori. Türkiye'nin terörizmle ile mücadele de AB ile işbirliği
yapmadığı söyleniyor. Bu yanlış anlaşılmaya yol açar dedi.
2010 Türkiye İlerleme Raporu [1]
Raporda, Ergenekon davası ve darbe planı soruşturmaları
demokratik kurumların işleyişini güçlendirmek için fırsat olarak nitelendi.
Genişleme Belgesinde ise Türkiye'den "yepyeni sivil bir anayasanın"
hazırlanması istendi.
AB Komisyonu'nun hazırladığı 2010 Türkiye İlerleme Raporu'nda, Ergenekon davası ve diğer darbe planlarına yönelik soruşturmaların Türkiye'de demokratik kurumların işleyişini ve hukukun üstünlüğünü güçlendirmek için fırsat olarak kullanılması istendi.
AB İlerleme Raporu'nda, "üst düzey yargı ve ordu mensuplarının devam eden davalar hakkında yaptıkları açıklamaların yargının tarafsızlığını tehlikeye attığı" ifade edildi.
İlerleme Raporu'nda, Türkiye'nin azınlıklara yaklaşımının kısıtlayıcı olduğu savunularak yeni çabalarla hoşgörü ve katılımın teşvik edilmesi istendi.
Raporda, yetkililerinin kararlılık ifadelerine rağmen, "demokratik açılım"da sınırlı ilerleme sağlandığı belirtilerek, Kürt meselesinin çözümüne yönelik çabaların ısrarla sürdürülmesi talep edildi.
İlerleme Raporu'nda, Türkiye'nin Kıbrıs'taki kapsamlı çözüm
müzakerelerine destek açıklamalarına devam ettiği belirtilerek, AB'nin
Türkiye'den "aktif destek beklediği" ifade edildi.
09 Kasım 2010
2011 Türkiye İlerleme Raporu ilginç saptamalar.
NEDİM ŞENER VE AHMET ŞIK SON ANDA AP RAPORUNA GİRDİ
Anadolu Ajansı
Türkiye'de medya sahipliği, bağımsızlığı ve idari kontrol sorunlarının çözümü için yeni basın yasası çıkarılması gerektiği belirtilen raporda, özellikle "soruşturmanın gizliliğini ihlal" ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" suçlamalarıyla gazeteciler aleyhine açılan davalardan endişe duyulduğu ifade edildi.
Onaylanan önergede, "Nedim Şener ve Ahmet Şık gibi
tanınan gazetecilerin tutuklanmasının bu tür yargılamalarda güven kaybına neden
olabileceği, hâlbuki bu davaların tam tersine demokrasiyi güçlendirmesi gerektiği"
belirtildi.
Devlet Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış, Avrupa
Parlamentosu'nun son Türkiye raporunda, "hem Ergenekon davasının ve darbe
planlarının ilerletilemediği konusunda Türkiye'yi eleştirmesinin, hem de bu
kapsamda gözaltına alınan isimlerin basın özgürlüğüne zarar verdiğini
söylemesinin ciddi bir çelişki olduğunu" söyledi.
Dışişleri, AP tarafından yayınlanan belgenin, “Türkiye açısından anlam taşımasının, ancak ciddi, yapıcı ve tarafsız bir tutum benimsenmesi halinde mümkün” olabileceğini ifade etti.
NOT: Ergenekon birinci dalga 12 Haziran 2007'de Ümraniye'de bir gecekondunun çatı katında, sandık içinde 27 el bombası, TNT kalıpları ve fünyeler bulunmasıyla başlamıştı.
[1] 2010 Türkiye İlerleme Raporu açıklandı
BÖLÜM —II
Yoksa Ergenekon tutukluları serbest mi bırakılacak?
Bölüm 1 de yaptığımız bir tespit vardı. [1]
Diyorduk ki, 2011 Türkiye İlerleme Raporu ilginç saptamalar
bölümü var. O bölümde Anadolu Ajansından anladığımız kadarıyla şöyle bir ifade
olmuştu.
NEDİM ŞENER VE AHMET ŞIK SON ANDA AP RAPORUNA GİRDİ
İyi de birinci bölümde yaptığımız tespitte AP raporunda Türk
halkı için hiç bir olumlu ifade, hatta kendi başkomutanları Öcalan'ın tehditkâr
açıklamalarına bile yer verilmediğini belirtmiştik.
O halde Türk halkına ve Kürt aydınlarına yönelik tehditkâr tavırlara yer vermeyen bir AP raporuna son dakika ayarı ile neden bu iki gazeteci girdi?
Üstelik rapor öylesine gelişi güzel düzenlenmiş ki kendileri
dahi örneğin Flori'nin uyarısı ile görebildikleri ama açık hatalar olduğunu
anlıyorlar.
Yani Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, Flori’nin doğru
söylediğini raporda bu konuda hata yapıldığını bunun düzeltileceğini söylemek
zorunda kalıyor.
Bu nasıl bir ilerleme raporudur ki Türkiye'ye yol gösterebilsin, Türk siyasetçisi ve halkı tarafından kabul edilebilsin?
2010 raporuna bakacak olursak, AP öylesine kudurmuş vaziyete
geliyor ki, 2010 raporundaki hataların tekrar edilmemesini dile
getirebiliyorlar.
Bütün bunların ışığında adeta son dakika gölü gibi rapora
giren iki gazeteciye ne demeli?
Yani Türkiye'de 2011 raporunun yazıldığı tarihe kadar sanki
hiç gazeteci, aydın tutuklanmamış, AP raporlarını Mars'ta yazmış.
Oysaki 2010 raporunda Ergenekon davasına atıf yapılarak
destek verildiği açıkça görülmektedir.
Şimdi Özgürlükçü, demokrat, vatansever, eşitlikçi olarak
topluma lanse edilen bazı gazetecilerin, aydın görünümlü karanlıkların içinden
nasıl bir hezeyan fışkırmış ona bakalım.
Dikkatinizi çekecek olan şey, bu karanlıkların içinden çıkan
aydın tiplemeleri bu söylemlerini AP 2011 raporuyla birlikte seslendirmektedir.
Bakalım karanlığın efendileri ne kadar izin vermiş, ne kadar
aydınlanmış o beyinler görelim.
Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu 4 Mart 2011'de Ahmet Şık’ın
evinin önüne gidiyor bir de yazı kaleme alıyor. Diyor ki; Bu kişilerin hangi
suç unsuruyla gözaltına alındıkları açıklanmazsa git gide artan polis devleti
iddiaları karşılıksız kalmaz ve Ergenekon davası iflas eder.
Bugün yazarı Ahmet Taşgetiren de Medya ayağı mı? Başlıklı
yazısında uzun süren yargılama ve tutuklulukların insan hakkı ihlali olduğunu
belirtti. Taşgetiren yazısını şu cümle ile bitirdi: İnanç, düşünce itibariyle
sizinle aynı çizgide olmayanlar için bile adaletten ayrılmamak ve tabi ki asla
zulme yöneltmemek temel ilke olmalıdır.
Star yazarları Ergun Babahan, Mustafa Erdoğan, İbrahim
Kiras, Bugün yazarı Gülay Göktürk, Sabah yazarı Mehmet Barlas ve Yeni Şafak
yazarı Hakan Albayrak’da kantarın topuzunun kaçtığı, her geçen gün davanın
inandırıcılığını kaybettiği, darbecilerle hesaplaşmanın darbe hazırlığında
olmayan muhaliflerin susturulmasına dönüştüğü…
Zaman gazetesi yazarları Turan Alkan Gazetecilik ne zaman
biter, suç ne zaman başlar, Zaman yazarı Şahin Alpay ve Bugün yazarı Âdem Yavuz
Arslan, gözaltlılara temkinli yaklaşmak ve olayın akışını zamana bırakmak
gerektiğini belirtti.
Nazlı Ilıcak, Ergenekon davasının savcısı Zekeriya Öz
hakkında soruşturma açılabilmesi gerektiğini söyledi.
Star gazetesinin İslamcı kalemlerinden Ahmet Kekeç, Nedim
Şener niçin alındı, Bugün gazetesinden Gültekin Avcı, Tarık Toros, gazeteci
sayısı abartı değil, Fethullah Gülen cemaatinin sözcüsü olarak bilinen Hüseyin
Gülerce, dünkü yazısında medyanın yargıya açıkça baskı yaptığını ileri sürerek
gözaltına alınanların suçsuz ve kahraman ilan edilmesini eleştirdi. Bir diğer
Zaman yazarı Nedim Hazar da bugünkü Yine aynı dümen mi? Başlıklı yazısında
Ergenekon’daki mihraklar basın özgürlüğü ve demokrasi kavramlarıyla Türk
tarihinin en önemli davasını boşa düşürmeyi planlıyorlar.
Yeni Akit yazarlarından Ali İhsan Karahasanoğlu ve Ali Atıf
Bir ve Yeni Şafak yazarı Resul Tosun medyanın savıcıyı ve hâkimi yıpratmasına
izin verilmemesi gerektiği uyarısında bulunarak süreci desteklediklerini
açıkladı diyerek gözaltlıları eleştiren köşe yazarlarına yüklendi.
Biraz incelemenin yönünü değiştirelim.
Şener'in CHP eski milletvekili İlhan Kesici ile 27 Şubat 2011 tarihinde görüşme yaptığı kayıtlarda var.
Soner Yalçın'ı tanımadığını söylüyor ancak Yalçın ile
yaptığı görüşmeyi "Gözlerinden
öpüyorum." cümlesi ile bitirdi şeklinde iddialar var.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'la ilgili haberi aranan MİT
mensubu Kâşif Kozinoğlu'ndan aldığı ve MİT'in "Müsteşarımızın ne
Amerika'da yaşayan ne de Mustafa isimli bir kardeşi var" açıklamaları...
Daha fazla uzatmayalım.
Bir taraftan Ahmet Şık, Ergenekon günlüklerini deşifre etti
deniyor, diğer taraftan Nedim Şener
"Dink Cinayetinin de Ergenekon arasındaki bağlantıyı kitabında
yazacak kadar da cesaretli bir insanım. Çünkü Ergenekoncular beni tehdit
etti." diyor.
Sabri Uzun isimli Uzun'un imzasıyla yazılması planlanan
kitapla alakalı belgede de Sabri'nin kitap konusunda çekincesi var ikna etmeye
çalışalım, kitabı seçimden önce yetişmeli. Nedim, Ahmet Şık'la bu konuda
görüşsün. (...) Nedim'i kutlarım. Ahmet'i çalıştırsın ifadeleri yer alıyor.
Şimdi sizlere daha evvel de paylaştığımız bir yazıyı tekrar
okumanızı öneriyorum.
Sefa Yürükel'in e-postamda bizlerle paylaştığı yazısı.
Raporun başlığı "2011 Türkiye İç Savaşı". Yürükel şoke oluyor. [2]
Görüleceği üzere Türkiye üzerinde oynanan oyunlara
içimizdeki oyuncular da dâhil edilmektedir.
Tayyip Erdoğan, Egemen Bağış, A. Davutoğlu gibi isimlerse AP
2011 raporuna tepki vermekte gecikmiyor.
SORULAR.
AB Türkiye'deki Ergenekon tutuklamalarına destek verirken ne
olmuştu da şimdi dikkat çekiyor?
Nedim Şener ve Ahmet Şık dışında tutuklu bulunan gazeteci yok muydu?
AP raporuna son dakika kararı ile giren bu iki gazetecinin elinde AP'yi zora sokacak belgeler, bilgiler mi var?
O halde bu iki gazeteci AB'nin ajanlığını mı yapmaktalar?
60'ın üzerinde yıllardır tutuklu bulunanlar gazeteci değil
miydi?
Nazlı Ilıcak Savcı Öz hakkında soruşturma açılabilmeli
derken aklı gelgite mi uğramıştı da diğerleri tutuklanırken destekliyordu?
Saygı Öztürk’ün “Okyanus Ötesindeki Vaiz” adlı kitabının satır aralarında Eski İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun ve Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan'ın kitap yazacağından bahsetmişti.
Sabri Uzun için soyadı gibi uzun pazarlıklar yapıldığını daha sonraları anlıyorduk.
Şimdi merak ettiğim şudur.
Devlet içindeki Cemaat yapılanması çökertilmek mi isteniyor?
Böyle bir operasyon varsa bu operasyonun karşısında AKP ne
kadar duruyor, ABD ne kadar destek veriyor, AP ne ölçüde yakın?
Nedim Hazar ve Hüseyin Gülerce'nin açıklamaları çok ilginçtir.
AP, ABD tüm bu süreçte tutuklulukları eleştirirken, Gülerce
yargı vurgusunu neden yapıyor?
Yoksa Ergenekon tutukluları serbest mi bırakılacak?
Fethullah Cemaati Doğuda PKK ile RANT mücadelesine girdiğinden beri dengeler de değişmeye başladı.
Dikkat ederseniz vatan savunma mücadelesi demiyorum,
dershaneler, kurslar inşaat firmaları vs... gibi RANT mücadelesi diyorum.
Fethullahçı polislerin Fethullah'ın kurslarının kapısında
nöbetçilik yapmasından kimler rahatsız olabilir?
Bundan bir süre öncesinde kozmik oda baskını yapılmıştı, o baskındaki hâkim şimdi nerede?
Devletin çok gizli bilgilerini ne yaptılar, kimlerle
paylaşıldı?
O dönemin G. K. Başkanı nasıl bir açıklama yapmıştı?
06.03.2004 tarih 22394 sayılı Resmi Gazetenin Kriptolu Telsiz Sistemleri Yönetmeliği 4. Maddesi kimin için düzenlenmişti? [3]
Peki, bu düzenleme ne amaçla yapılmıştı?
Eski bir yazımda sormuş ve irdelemiştim.
TSK bölünmenin neresinde demiştim. [4]
Bu aralar Askerin sesi çıkmadığı için, AP 2011 Raporuna
nasıl bir tepki verdiği de açık değildir.
Türkiye NATO'ya girdiğinden bu yana yönetime gelen Genel
Kurmay Başkanlarının NATO kariyerlerine bakacak olursak TSK’nin duruşunu da
çözmüş oluruz.
Burada önemli olan milletin duruşudur.
Millet AB'ye yani teslimiyete evet diyecek midir, demeyecek
midir?
Artık gözümüzü açmanın zamanı geçmedi mi?
Bize AB, AP, ABD tarafından sunulan önerilen bir demokrasi
mi yoksa hak ettiğimiz gerçek Mustafa Kemal'in ışığındaki demokrasi mi?
Biz milli mücadelemizi kanla tarihe yazdık.
Birileri gelip sen şöyle yaparsan bizdensin, şöyle davranırsan insan sayabiliriz, şurayı verirsen sizi öperiz, şu yasaları çıkartırsan Avrupalı olursun diyor ve Türk halkı buna aval aval bakıyorsa, bırakın onların dediği olsun.
Zaten onlar kazanmışlar bile demektir.
Ya gözümüzü açacağız, ya vatana ihanete sessiz kalacağız.
AB'ye kayıtsız şartsız evet demek açıkça vatana ihanet
demektir.
Hayır, öyle değil diyen varsa, AP raporlarında Türkiye, Türk
halkı için olumlu bir ifadeyi bulup getirsin.
Kimlerin gazeteci, kimlerin bazı oluşumlar içinde olduğunu
da dışarıdan bize öğretmeye kimse kalkışmasın.
Biz yüce Türk adaletine, Şanlı Ordumuza, Türkiye Büyük
Millet meclisimize, özetle Türk Halkına hep güvendik.
Umarım Mustafa Kemal'in şu sözlerini halkımız asla unutmaz.
Dünyada her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin
mesuliyetine ortak sayılır.
Aziz milletime tavsiyem
Efendiler, sırası gelmişken, aziz milletime şunu tavsiye
ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların
kanındaki, vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an geri
kalmasın!
Nasıl olursanız, öyle idare edilirsiniz.
Hz. Muhammed - Ali el-Müttakî, Kenzu'l-Ummâl,6/89
------------
[1] 2010 ve 2011 AP ilerleme raporu
[2] 2011 Türkiye İç Savaş Raporu.
[3] resmigazete

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder