Kaç gündür içimden yazmak gelmiyor, artık yazmayı terk etmek üzere gibi hissediyorum.
Sürekli aynı yalanlar, aynı palavralar, aynı aldatma ve kandırma politikaları, farklılık sergiler görünse de hep aynı hırsızlık senaryoları, yolsuzlar, hırsızlar, tacizciler, Selefi/Vehhabi uyuşturucusuna batmış beyinler, sürekli Emperyalistlerin kazandığı bir düzen yüzünden dış politikada ne yaşandığına sıra gelmez bir fasit daire (kısır döngü) içindeyiz, sanırsınız fasit daire İslamofaşist döngüye evrilmiş.
Sürekli aynı çıkmaz, sürekli başa dönüş, sürekli yalanlarla milleti oylayıp sürekli olarak kapitalistlerin hizmetkarlığını yapmak, ürünlere sürekli ama sürekli dur durak bilmez vaziyette zam yaparken, fakirin sırtına vurarak yaratılan yeni zenginler sınıfının çığ gibi büyümesi, azınlık olsalar bile kilit davalarda sürekli satın alınan yargıçlar sayesinde güveni beş paralık edilen yargı, sürekli aynı görevlere atananların sürekli üçer beşer maaş alması ve benzeri bir çok tekrarlanan bataklık görüntüleri yüzünden ve bundan ders çıkartamayan eğitimsiz beyinlerin hızla artış göstermesi nedeniyle çöküşün uç noktasına gelen topluma artık anlatılacak bir şey kalmadığına inandığım için yazmak artık beyin ağrısı yapıyor.
Eğitim almış insanlar, aldıkları eğitimin hakkını vererek yaşamıyorlar, o nedenle ülke batakhaneye dönüşüyor.
Adam aldığı eğitimin hakkını vererek "NAS diye bir şey sadece bataklıklar için geçerlidir, Faiz sebep enflasyon sonuç söylemi koca bir aldatmacadır" diyemeyen Profesörler, doçentler, eğitimciler yüzünden arsız ve yüzsüzlerin siyaset sahnesindeki utanmazlığı nedeniyle hem Erdoğan aldatıldı hem Millet yoksullukla pençeleşiyor.
Sanki Türkiye Cumhuriyeti'nde analar başka evlat doğuramamış gibi, hırsız, arsız ve namussuzların milletin cebinden çaldıklarını zamanında seyreden adamı tutup işin başına yeniden kim getirdiyse ona lanet okuyorum.
Artık biliyorum ki bunların hiçbirinden Erdoğan sorumlu değil, zira sorumlu olamayacak kadar meleke yoksunu birini o makamlara getirenlerin belasını versin tanrılar.
Tanrılar diyorum nitekim içlerinde en büyüğü çok çok eskiden Hubel idi şimdilerde CIA'nin yarattığı Allah başrolde.
Öyle bir Allah ki, yüzlerce yıldır Anadolu'da inanılan Allah'ı bile bu topraklardan kovmuş durumda fakat kimse henüz uyanamadı.
Oysa minarelerde okunan ezanların bile makamına kulaklarını açanlar bakmış olsaydı, milletin yüzüne karşı "Müslüman Teröristtir, Müslüman’ın ilk vazifesi
Terörist olmaktır" diyen meczubun CIA'nin isteği doğrultusunda nasıl makamlarla ezan okuttuklarını hatta İstiklal Marşı'nın makamının bile değiştirilmesini, yeniden bestelenmesini talep edenlerin aynı CIA çanağından beslendiğini görürlerdi.
Dediğim gibi, bu sözleri kimi zaman Erdoğan'ın ağzından duymuş olsak bile aslında onun sadece okuyan bir kukla haline getirildiğini üzülerek görüyorum.
Erdoğan'ı milletin huzurunda kuklaya dönüştürme çabasına girenlerden birinin daha konuşmasına bakarsanız Esad ile barış yapılmasının 15 milyona yaklaşan sığınmacılarla ilgisi olmadığı sonucu ortaya çıkıyor.
Bakın Fidan Efendi ne diyor?
Hakan Fidan sığınmacıları mülteci sanıyor, ya dışarıda da bu gafı yapıyorsa, ya bu gaf değil de hem Erdoğan’a hem de bize söylenmeyen gizli bir anlaşmaysa?
Asker kökenli, MİT'in yıllarca başında, Dışişleri gibi bir yerde ve Erdoğan'ın sır küpü...
Tüm bu unvanlar sanırım ağır gelmiş olsa gerek, yoksa ağır gelmedi de Sait Halim Paşa'nın bıraktığı yerden mi devam ediyorlar?
Erdoğan'ın bunlardan haberi var mı, Kürdistan Tüzelkişiliği Anayasa'ya bu nedenle mi konmuştu, Fidan'ın aşireti BDP'ye topluca katılım yapalı kaç yıl oldu anımsayanınız var mı?
Dediğim gibi Erdoğan'ı kukla yerine koymaya çalışan bir kuklacı var olmaya var da bunu en iyi bilecek yine Erdoğan'dır, yok bilmiyorsa 15 temmuzlar henüz bitmemiş demektir.
Kuklacıların Erdoğan'ın camına koyduğu metinlere bakacak olursak dış siyasette de izlerini yakalıyoruz.
Erdoğan'a Esad ile görüşmeyi Türkiye ya da başka yerde yaptırmak istedikleri belli, nitekim Erdoğan'ın okumalarından bunu anlıyoruz.
İki hafta kadar önce görüşme teklif edebiliriz diyor ama o da ne, birden bakıyorsunuz teklif çoktan gitmiş.
Erdoğan'a başka yerde de görüşebiliriz dedirtmelerinin içinde Bağdat neden var ve Bağdat'ta neden görüşülebilir?
ABD'nin Irak'ta kurduğu Kürt görünümlü muhalif gruplar diye bahsedilen ve beslenenler, Türkiye'nin ise bu gruplar içinde olan başta PKK ve benzerlerini terörist tanımlaması nereye oturacak?
Başka deyişle sürece ABD'nin de dahil edilmesi anlamına gelecek olan Bağdat diplomasisi, ABD'nin çocuklarına bir güvence verme operasyonu arayışı için midir?
İki ucu moklu değnek gibi, Erdoğan Putin liderliğinde diplomasiye sıcak bakması bu nedenle zordur, nitekim Putin ile diplomasi yürütmeye kalkarsanız Suriye'de konuşlu ABD askerleriyle Türkiye çatışmaya mı girecek?
Görüldüğü gibi çıkmaz çok.
Hakan Fidan'ın daha dün "Suriyelileri göndermeyeceğiz" demesi de "ABD'nin Türkiye'yi bölmesine seyirci kalabiliriz" mealinde yorumlanacağına göre Erdoğan sanki kuklaya dönüştürülmüş duruma geliyor.
Zira Erdoğan, yaklaşık 15 gün içinde yaptığı açıklamalar itibarı ile tam bir kukla gösterisi oynamış duruma düşürülüyor, bunu yapan şerefsizlerden derhal hesap sorulmalıdır, sevmesem de dış politikada ülkemi temsil edeni kukla yerine koymak alçaklığın tam tezahürdür.
Nitekim Erdoğan ABD'ye neden karşı duruş sergiler görünüyor kesin bilinmediği için düşürüldüğü durum da bu minvale değerlendirilebiliyor.
Daha Özgür Özel ile iki kez görüşmelerine rağmen, sanki ülkeyi kaç parçaya bölecekleri konuşulmuş gibi kimseden içerik hakkında tatminkâr açıklamalar gelmemiş olması aklınızla alay edenlere selam etmenize neden olmuyor mu?
Bir bakıyorsunuz 'Katil Esed', bir bakıyorsunuz 'görüşebiliriz, zaten dosttuk' gibi açıklamalar yapıyor, bir bakıyorsunuz ABD'ye gittiğinde "Esad'a teklifimizi götürdük" diyor.
Bu çelişkilerin iki sebebi var, biri Hakan Fidan diğeri İbrahim Kalın.
Yani Erdoğan'ın asıl yanıltıcıları bu iki kişi.
Bunu defalarca gördük defalarca şahit olduk.
Hatta akıllarda öylesine çarpıcı şekilde kalan bir olay var ki, o da Erdoğan'ın İslam'ın değişmesi konusunda önüne konan metinden okuduklarını düzeltme çabasına girdiğinde anlaşılmıştı.Şimdi de NATO dönüşü Esed'e "daveti yaptık, cevap bekliyoruz" diyor.
Bu çocuk oyuncağı değil, dış siyasette başın ayrı, gözün ayrı oynamayacak arkadaş.
Milli çıkarları düşünüyorsan kararlı olduğun görülecek, ABD'ye ayrı Rusya'ya ayrı dans gösterisi düzenleyip "Harmandalı oynadık" diyemezsiniz, Zeybek oynadım dersen kısmen olur ama Harmandalı olmaz zira Zeybek oyununun bir türünü sergilemiş olursun.
İlk olarak Cisr eş-Şuğur'da başlayan Suriye saldırısı ile Emperyal güçlerin taşeronlarına bir süre sonra da Türkiye'nin beslediği, maaşa bağladığı ÖSO katılıyor.
Bakıyorsun başarı yok, Trump'a 'Suriye'ye müdahale' desteği: Lafta kalmasın diye sesleniyorsun.
Yahu daha 2009'lu yıllardan beri Suriye başka ülkelere benzemez, etnik ve dinsel yapı başa çıkılamayacak kadar çeşitlidir, girersen ya katliam yapacaksın ya girmeyeceksin, çünkü Emperyal güçler bu yapıyı yıllar yılı bu şekilde kurdu.
Sen ÖSO'yu ABD beraber kuralım dedi diyorsun ardından biz kurduk diyorsun ve o kuvâ-yi milliye olarak teşbih ettiğin yapı Ağustos 2012'de El-Kaide ile iş birliği yaparız diyor.
Gerçekten senin ne iç siyasette başarın ne de dış siyasette başarın kalmadı.
Şahsi olarak bir garabete doğru akıp gidiyorsun ama nereye?
Kendisi de siyaseten bir ucube olan Davutoğlu, Erdoğan'ı bekleyen şahsi tehlikeler var derken intikam duygusundan mı bahsediyor, acaba Erdoğan'ın görevi bırakması için ana muhalefetle yargılanmama garantisi istediğini söyleyenler haklı mıydı bilmem, bildiğim bir şey varsa ülkeyi Cumhur koalisyonu ve muhalefet ile el ele parçalayacağınızdır.
Görünen o ki, Fettoş pisliğinin bıraktığı yerden yola devam edilecek.
Yani TBMM'de yapılan gizli oturumdaki Türkiye kaç parçaya bölünsün konuşmaları gerçekleşmek için doğum sancısı çekiyor.
Düşünsenize Suriye-Türkiye anlaştı ve sığınmacılar yollanmaya başlandı, ne olur?
Kurtulacak mıyız sanıyorsunuz?
Suriye'deki Amerikan varlığı öldürdüğü insanın yüreğini çiğ çiğ yiyen şerefsizleri orada tutar mı?
İdlip üzerinden doğruca Türkiye'ye ki, bunu Hüsnü Mahalli anlattığı için hapis yatmıştı, sanırım sırada onu hapse atanlar ve attıranlar olsa gerek.
Zaten Hakan Fidan'ın mültecileri (!) yollamayacağız mesajı doğru ise, Suriyelilerden bahsetmediği de açıkça ortaya çıkmış oluyor.
Demek ki Hakan Fidan, teröristleri yollamayacağız demeye getirmiş.
Nitekim MİT'in başındayken yan gelip yatıyor muydu sanıyorsunuz, yani ÖSO oluşumundan daha dün mü haberdar oldu yoksa bu açıklamalar olası Trump iktidarının ne kadar tehlikelerle dolu olduğunu bilen ABD müesses nizamını rahatlatmak için sarf edilmiş sözler miydi?
Hem ABD hem Rusya ÖSO'yu terörist ilan ettiğine göre bu teröristler nerede barınacak, imha mı edilecek, köpek imha eder gibi imha mı edilecek dersiniz?
Hayvanlara ötenazi (ötanazi) yasası her ne demekse getiriyorlarmış.
Az evvel protestosuna katılıp imza verdim ancak konuyu açıklamakla görevli AKP'li bile ötenazi nedir bilmiyor.
Lafa bak, hayvanlara ötenazi hakkı veriyorlarmış.
Sanırsın hayvan dilekçe yazıyor, talepte bulunuyor, yok yahu yok.
Bu insan atıkları bizi temsil etmemeli, bunlar insan beynine de insan nesline de hakarettir yazıklar olsun.
Bre dalkavuk, bre imamdan devşirme, ötenazinin anlamını bari bil de konuş dallı budaklı Milletvekili.
Her neyse, Hakan Fidan sığınmacılara kardeşlerimiz dediğine göre onlar kardeşleriyse, sahi biz neleri oluyoruz köpekleri mi?
Çok zaman kalmadı.
Trump yeniden gelir ve kör düğümü keser, ak saç kara saç dökülür ve tüm hesaplar alt üst olur.
Şu Erdoğan'ın kaçacağını söyleyen adamın bir bildiği mi var diye gerçekten çok dikkat ediyorum ki bir kıvılcım görmeyim, derhal ilan etmek isterdim.
Bu arada her daim olduğu gibi Esad Erdoğan'a aynı yanıtı vermiş, çek askerlerini Suriye'den görüşelim demiş.
Neyse bizler yine burada olacağız ama ben artık yazmaktan vazgeçmiş olur muyum bilmiyorum.
Zaman her derdin ilacıdır.
Unutmadan dün TAY-MAR'a gittim (Tayyip Market) bir kilo Çaykur çayı 200 TL olmuş.
TAY-MAR dediğime bakmayın, gerçek adı Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri.
15.7.2024
A. Dursun

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder