İki gün evvel Kemal Anadol, Kral Çıplak programının konuğu
oldu.
Hemen tamamını izledim ancak izlerken bazı notlar almayı da
ihmal etmedim.
Not düşmem gereken bölümlerden bir kısmını sunarak, kısmen
olsa dahi olumsuz eleştirel açıklamalarımı yazayım istedim.
Heman alttaki ilk videoda, "Kılıçdaroğlu, bu anlayışta olduğunu, böyle bir uygulama
yapacağını söylemedi" diyor.
İyi de kardeşim, senin yaşın kaç, siyasi tecrüben nedir?
Bu adamı CHP'ye, elinden tutup getiren kimdir, kimin talimatıyla
partiye getirilmiştir, CHP'den önce neden DSP'ye gitmiştir, DSP'den Rahşan
Hanım'a kim tarafından verilen talimatla partiden kaydı iptal edilmiştir?
Bunları hiç mi araştırmadınız, siz bir de ülke yönetmeye
talipsiniz, partisini yönetmekten acizleri Atatürkçü kitle görmedi mi sandınız,
kimi ahmak yerine koyuyorsunuz?
Siz de Deniz Baykal'ın koltuk değneği olmaktan başka ne işe
yaradınız?
Zira videonun başında, "Suç varsa kabul ederim ama suç saymıyorum. Bir adam 4 satırlık şiir
okudu diye, bir partinin genel başkanı oluyor, milletvekili olamıyorsa, burada
bir yanlış var. Biz o zaman bu yanlışı düzeltmek için, RTE'nin yeniden
seçilmesine yol açan düzenlemeyi yaptık. Sorumluluk gerekiyorsa benim de oyum
var, ileride tarih değerlendirecek, ben
yanlış yaptığımı sanmıyorum", ifadeleriniz, Baykal'ın sözlerinin
tekrarı olduğu kadar geçenlerde Demirtaş'ın, "HDP içinde Erdoğan severler var"
sözünün, sanki CHP içinde de var olduğunun bir kanıtıdır.
Seçtirdiniz de ne oldu?
Demokrasiyi, istenilen durakta inilen bir trene benzeten,
amaç değil araç diyen, Atatürk'e ölü inek benzetmesi yapan, Anıtkabir'de put
gibi durmanın ne anlamı var diyebilen bir zihniyete nasıl olup da yeni yasa uygulayabildiniz,
sorumluluğu tarihe havale edebiliyorsunuz?
Yasayı tarih mi çıkartmıştır, siz mi?
Suçun şahsiliği ilkesine göre cezayı da suçlu çeker, ancak
siz suç işliyorsunuz cezasını halk çekiyor.
RTE'de tıpkı sizin gibi söylüyor.
Biz ancak sandıkta hesap veririz diyor.
İyi de, sandıkta hesap vermek gelişmiş toplumlarda
geçerliliği olan bir kuraldır.
Tarihe hesap vermekse ancak kitaplarda kalacak, masalsı bir
hesaplaşmadır.
Peki, bu zulüm dolu 14 yılı yaşatanlar neden yargı önünde
değil de sandıkta veya tarih önünde hesap vermek isterler?
Siz bir katilin, tecavüzcünün böyle savunma yapması
durumunda, "elbet haklı söylüyor" diyebildiğini, cezasının halk oylamasıyla
verildiğini veya tarihe havale edildiğini gördünüz ya da tarafı oldunuz mu?
Üstelik bir hukukçu olarak bunu söyleyebildiğinize aklım
açıkçası ermiyor.
Bu gün tüm komşularla düşman olan, vatandaşını vergi zulmü
altında inleten, işsizlik oranlarının en üst seviyeye çıkmış olduğu, dünyanın
en pahalı akaryakıtını kullanan, teröristleri hastanelerde ücretsiz tedavi ederken kendi vatandaşından muayenede
bile ücret alan, parası olmayanın dava açamadığı yargı sistemine dönen,
devletin elinde hiç bir kurum ve kuruluşu kalmamış, toprakları yağmaya, talana
açık hale getirilen, zeytinlikleri katledilerek lüks oteller yapılan, tarihi
dokusu katledilen, sit alanlarının imara açıldığı, ekolojik dengesinin yok
edildiği, sadece sigarayı düşman ilan ederek hava kalitesini umursamayan,
kanser ilaçlarını hastalara sunmayan, doğal kaynakları yok edilerek
hayvancılığı bitirilen, emperyalizmin çocuklarımıza yedirdiği GDO'lu gıdalarla
hayatı karartılan, her gün işlenen kadın cinayetlerini görmezden gelen, tecavüzcüleri
kutsayan yargının var olduğu ülke konumuna getirilen, Kur'an emirlerine göre
iki kadının şahitliğini bir erkeğin şahitliği sayan türbanlı yargıçların,
milletvekili ve bakanların oluştuğu, Türkiye Cumhuriyet'in yıkımından sorumlu
olan insanların ülkesi haline getirilmiş bu durumdan sorumlu tutulmayacaksınız
ve bunu tarihe bırakmamızı isteyeceksiniz.
Siz milletle bu kadar süre dalga geçtiğinizle yetinmeyecek
misiniz?
Sonra da çıkmış, halkımızdan gerçekten özür diliyorum diyorsunuz.
Siz kimle dalga geçiyorsunuz?
Konuşmanın sonunda bir vatandaşın (CHP İstanbul Eski Milletvekili Zeki Eroğlu olduğunu sanılan), "Atatürk ilke ve inkılâplarına
bağlı kalacağına kendisi yemin etmedi mi" şeklindeki sorusuna sunucunun, "arkadaşlarımız yanlış mı aldı, Erdoğan için mi söylendi" yönlendirmesiyle
çıkmış pişkin pişkin, "Benim için öyle kuşkuda bulunmaz"
diyebiliyorsunuz.
O vatandaş da benim gibi size soruyor Sayın Kemal Anadol,
size...
TBMM kürsüsünden çıkıp "Atatürk ilke ve inkılâplarına
bağlı kalacağıma, namusum ve şerefim üzerine..." dedikten sonra,
demokrasiyi bir amaç değil araç olarak görenlerin iktidarına, türbanın mahkemeler,
bakanlıklar, TBMM ve ilkokula kadar girmesine fırsat verenlerin siz olduğunuzu inkâr mı ediyorsunuz?
Veya, milletin bunu anlamayacak kadar ahmak olduğunu mu ima
etmektesiniz?
Bu günkü TBMM'deki 4 partinin tamamının, kan bağları ve amaç
birliği içinde olduğunu artık sağır sultan bile duymuş, sır olmaktan çıkmıştır.
Elbet tarih bunları yazacak, kimlerin nasıl ihanet ettiği
gelecekteki gizi celselerde görülecektir.
Ancak bu gün yaşayıp, aklını ve hafızasını yitirmemiş herkes,
o soruyu soran vatandaş gibi sizlere sormaktadır.
Kimlere ne söz verdiniz, kimlere hizmet ettiyseniz, özür
dilemeden evvel bu gerçekleri söyleyin ki, dilediğiniz özrün kıymet-i harbiyesi
olabilsin.
İşin özeti şudur.
Nasıl ki Tayyip Efendimiz TBMM kürsüsüne çıkarak, Dersim
için İngilizlerden özür dilediyse, siz de aynı şekilde Tayyip'i başımıza musallat
ettirenlerden özür dileyiniz.
Zira Dersim için özür dilemek, Dersim'de isyanı teşvik eden İngilizlerden özür dilemek demektir.
Elbet tarih bunları gelecekte yazacak ve kemiklerinizin
sızlamasını istemiyorsanız itiraflarınızı şimdiden yapınız ki, hem AKP, hem HDP,
hem MHP hem de Y-CHP'den millet kurtulsun.
Aksi durumda masalcı dede olmaktan öte gidemeyeceksiniz.
Kayıkçı kavgasının alemi yoktur.
Açıkçası aklıma takılan bir soruyu da not etmeden
geçemeyeceğim.
Yoksa Kılıçdaroğlu bu kadroyu lağvetmekte haklıydı da, biz
mi yanıldık?
27.12.2015
A. Dursun

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder