E-postamda paylaşılan, arkadaşımızın yaptığı yorumla sizlerin de okumasını önerdiğim bir bilgidir.
Yeni Adana Gazetesi'nin 98.yılı kutlu olsun
İstanbul´da bulunan Adanalılar bir araya geldiler ve 21
Aralık 1918’de İstanbul´da “Adana Müdafa-yı Hukuk-u Milliye Cemiyeti”ni
kurdular.
Dört gün sonra, 25 Aralık 1918 de Ahmet Remzi Yüregir ve
arkadaşları tarafından ADANA Gazetesi yayınlanmaya başlandı.
Adana Gazetesi Kuvayı Millici ve işgallere karşı olduğundan
işgal güçleri tarafından hemen kapatılmasına rağmen Ahmet Remzi Yüregir ve arkadaşları
yılmadı ve Pozantı ilçesinde bir tren vagonunda Yeni Adana adıyla yayınına
devam etti. Türk Basının onuru Yeni Adana Gazetesinin 98. yılı kutlu olsun.
Türker Ertürk
Arkadaşımızı yorumu şöyle olmuş.
Türk Tarihi , her nerede Türk varsa orada yazılır.
Adana , Osmanlı'dan çok önce kadim Türk varlığı kalesidir.
Türkler Dağları mesken tutmuş boylara Dağlı , düzlükte yurt
kuran boylara da Ovalı der.
Ovalı , Dağlı hep birbirinin arkasını kollar savaşlarda ,
barışlarda .
Biri diğerine konuk olur , ÂFAT ( çok büyük felâketin yerel
adı) zamanlarında.
Türkler neye , nereye ad vereceklerse bir canlıya ad verir
gibi verir.
Adlarla resimlerini çizer , adreslerini , işlevlerini
belirtir.
Karacaoğlan'da , bu nedenle , Çukurova da Bayramlık giyen
bir insandır , Bahar aylarında.
Adana, "Çukurova ve Toros Dağı ile dağın TEK ova
giriş- çıkışı Gülek Boğazı", birbiriyle ET- TIRNAK gibi 3'lü yaşayan bir varlıktır.
Atatürk, o nedenle arkasında dağ olmayan Haleb'te değil ,
tek geçitli Toroslar'a sırtını dayamış Adana'da odaklandı, savunma
stratejisinde.
İstiklâl Savaşımız tüm cephelerde ölümüne SAVUNMA üstüne
kuruludur.
Neden ölümüne ?
Çünkü artık , gidecek yerimiz yoktur, son yurttur
savunacağımız.
Atatürk dehası bunu, Adana konumunda hem görmüş hem
uygulamıştır.
2011'den sonraki olaylarda, herkes gördü Atatürk'ün dehasını.
Esad Haleb'i savunamadı. Düşen Haleb'de kendini
kurtaramadı.
Aynı olay Adana'da olsa tarih tekerrür eder.
Adana, işgalcileri 3'lü yapısıyla ezerdi.
Olmaz olmaz demeyin, sonra Suriye, Irak, Libya durumuna
düşüveririz.
Bu 3 ülkenin aymaz yöneticileri, işgal olayına hiç bir
stratejik hazırlık yapmamışlar.
Kolayca düşmelerinin tek nedeni budur.
Biz Adanalılar, Pozantı Günlerine KAÇ, KAÇ deriz.
Aralık 1918 sonundan 5 Ocak 1921'e kadar (Ankara Anlaşması)
4 yıl sürmüştür.
Pozantı, Yani Toroslar'a kaçış son derece kanlı ve
felâketlidir.
Ermeniler akıl almaz katliamlar yapmışlardır , halk
Toroslar'a ulaşıncaya kadar.
Ne acıdır ; bir çok kadın Ermeni , Fransız askerlerinin
katliam ve tecavüzlerinden kaçarken kucaklarındaki bebeleri atmaya mecbur olmuşlar.
Pozantı'da bir çakma Vagonda basılan Yeni Adana bu
hikâyelerle doludur.
Sonraki nesillere babalar ve dedeler bu olayları susarak
geçiştirdi.
Sadece araştıran meraklı Adanalılar felâketlerin
korkunçluğunu öğrenebildi.
Çocuklarımız "travma , düşmanlık duyguları yaşamasın ,
geleceklerine odaklansın" isteği ağır basmıştı.
İstiklâl Savaş'ımızın bütünü de okullarda , felâket ve
katliam ayrıntılarına girmeden, hainler, kahramanlar incelenmeden suyuna tirit
geçiştirilir.
Bu özenin yanlış olduğu besbelli.
Belli ki babalarımız , dedelerimiz , atalarımız bizlere
kıyamamışlar , olanları içlerine atmışlar.
Yüzlerce GERÇEK felâket ve kahramanlık ile ilgili kitap,
film, dizi yapılması gerekirken, canım Çukurova ile ilgili 3-5 cahil şerefsiz
solcu-Kürtçü yalan, dolan, asparagaslarla ADANA TARİHİ, belli odaklarca,
Dünya'da ve yurdumuzda Türklerle ilgili tüm olaylarda olduğu gibi, gizleniyor.
Bu döngü bir gün bir kırılacak , tam kırılacak.
Aymazları, hainleri bir gün mutlaka TEKRAR süpüreceğiz .
Çok yaşa Değerli Amiralimiz.
Adana'ya özel dikkat arkadaşlar.
Anadolu Türklüğünün "çook stratejik" KALEKAPISI' dır.
T.C. Burhan
Adana müdafaa-i hukuk cemiyetinin kurulmasının tarihi bir
anısı vardır.
Bu anıyı Ferit Celal Güven'den naklen anlatan Sayın Bülent
Ecevit'tir.
Yeni ufuklar dergisi, açık bütçelerin ve enflasyon batağının
karanlıklarında 1976'da batmıştır.
Batmadan evvel çıkaracağı son sayı için Vedat Günyol hocamız
eski yazarlarından ve Türkiye'nin aydınlarından mektupla düşüncelerini
yazmalarını istemiştir.
Son sayısı işte bu yazılarla çıkmıştır.
Son sayısı olan 275. sayısı için Sayın Müteveffa Bülent
Ecevit'in yazdığı veda yazısı şöyledir.
Adresini, yaratan telgraf
Rahmetli Ferit Celal Güven Kurucu Mecliste bir anısını
anlatmıştır.
BU anıyı sayın Güven'in kendisi de yazmış mi idi bilmiyorum.
Yazmadıysa unutulup gitmesin diye yazdı ise tazelensin diye anlatmakta yarar görüyorum.
BU anıyı sayın Güven'in kendisi de yazmış mi idi bilmiyorum.
Yazmadıysa unutulup gitmesin diye yazdı ise tazelensin diye anlatmakta yarar görüyorum.
Kurtuluş Savaşı başlarken henüz Adana içinde "Müdafaai
Hukuk Cemiyeti kurulmadığı ve örgütlü direnişe geçilmediği günlerde, işgal
altındaki Adana'nın üzgün Türk aydınları her akşam bir açık hava kahvesine
gider, masalarda üçer beşer toplanıp eziklik içinde konuşup dertleşirlermiş.
Bir akşam Kurtuluş Savaşımıza büyük katkısı olan
postacılardan biri ( Bir telgraf dağıtıcısı) bu kahveye girmiş. Elindeki bir
telgrafı ilk masaya göstererek;
-Acaba bu telgraf sizlerden birine mi diye sormuş.
Masadakiler telgrafı okumuşlar. Hayır bize değil öteki
masalara da bir sor demişler.
Dağıtıcı tek tek bütün masaları dolaşıp telgrafı göstermiş.
Her masada oturanlar telgrafı okuduktan sonra; "Hayır
telgraf bize değil yan masadakilere de bir sor" demişler.
Dağıtıcı sahibini bulamadığı telgrafla kapıdan çıkıp gitmiş.
Ertesi gün " Adana Müdafa-i hukuk cemiyeti"
kurulmuş ve Kurtuluş hareketinin kıvılcımı yanmış.
Telgraf Adana Müdafa-i hukuk Cemiyeti Riyasetine diye
başlıyormuş ve henüz var olmayan cemiyete belli, görevler veriliyormuş Altında
da Mustafa Kemal'in imzası varmış....
Atatürk var olmayan bir adrese çektiği o telgrafın kendi
adresini yaratacağını biliyordu.
Çünkü o Türk milletine güveniyordu."
Bülent Ecevit.
Biz bu yazıyı 1976 yılında kapanan Yeni ufukların son
sayısı 275. sayısından alarak Kuvay-i
Milliye'de yeni ufukların ilk sayısı 276. sayısında yayınladık.
Ancak sözü edilen dergimizi enflasyon kağıt zamları baskı
zamları dağıtım zorlukları her türlü müspet kültür ve bilim faaliyetlerine set
çekildiği Türk milletinin elinden
egemenliğini almak ve sömürgecilerin egemenliğini tesis etmek üzere harici bedhahlarca
kurulan 14 mayıs 1950 saldırısının ulaştığı merhalede ancak 6 sayı
yayınlayabildik.
Yazıyı Kuvay-i
Milliye'de yeni ufuklar dergisinden 276. sayısından alıyor ve sunuyorum.
Bundan daha elim ve vahim günlerin geleceğini de herkes gibi
ben de biliyorum.
Çünkü kuvay-i milliye'de
yeni ufukların kapandığı tarih Ağustos 1999 da bir ABD doları 442.953 TL idi.
Bunu ortalama yarım milyon kabul etsek.
Bu gün tam tamına DOLAR 6 kat artmıştır.
Türk kültürünü, Türkiye Cumhuriyetini muhafaza ve müdafaa
etmek mücadelesinde Türk parasının değerinin korunması önemli ve temel bir konudur. Bu konuya eğilmeden mücadelemizi
başarıya ulaştıramayız.
Aytekin Ertuğrul
ADANA´NIN FRANSIZLAR TARAFINDAN İŞGALİNDE ERMENİLERİN ADANA
HALKINA YAŞATTIKLARI 10 TEMMUZ 1920 "ADANA´NIN KARA GÜNÜ",
"KAÇ-KAÇ" OLAYININ ACI, HAZİN VE GERÇEK ÖYKÜSÜ
Bu zulme dayanamayan Türk aileleri 10 Temmuz 1920’de toplu halde
şehri boşaltmaya başladılar. Bu olaya Kaç Kaç adı verilir. O günlerde
Pozantı’da yayın yapan Yeni Adana Gazetesi sonraki bir tarihte Kaç Kaç olayının
boyutlarını şu şekilde dile getirir.
Ahmet Remzi Yüreğir, (Adana, 1892-7 Ekim 1951), Türk
gazeteci, politikacı.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder