Neler oluyor şu hayatta, bir de bakmayı bildiğimiz kadar görmeyi, anlamayı bilsek...!
Biraz hafızalardan, biraz güncel bilgilerden yola çıkarak,
başımıza örülen çorapların ve müsebbiplerinin analizini yapalım istiyorum.
İran'a nükleer yaptırımların kaldırılmasından 5 yıl evvel 27
Temmuz 2010'da, WorldNetDaily'nin Tel Aviv çıkışlı El-yom Gazetesi'ne
dayandırdığı iddiaya göre, Mossad Başkanı Tamar Bardozar 2014 Aralık ayında
Riyad'ı ziyaret ettiği yazılmıştı.
İyi de neden ziyaret
etsin ki?
Mayıs 2010'da London Times gazetesi, Suudilerin bir askeri
tatbikatı sırasında, İsrail savaş uçaklarının Suudi Arabistan üzerinden İran'a
saldırı senaryosunun provası mahiyetinde, Suudi hava savunma sistemi
faaliyetlerinin birkaç saat süreyle durdurulduğunu öne sürmüş, Arap ve İran
kaynaklı haberlerde de, bir İsrail askeri uçağının Suudi Arabistan'a malzeme
indirdiği, hatta İsrail'in bu ülkede gizli bir askeri üsse sahip olduğu iddia
edilmişti.
Demek ki İsrail günübirlik politika izlemiyor, en az 15-20
yıllık projelerinin olduğunu ve bunu ortaklarıyla yavaşça hayata geçirdiğini
ilan ediyordu.
Bizimkilerse, İsrail projelerine gizli ve hızlı desteğini
her daim ortaya serdiği halde nedense mürit bunları göremiyordu.
Çünkü iç politikada öylesine palavra hakimdi ki, bunları
görmek için biraz hafıza, biraz akıl, biraz da vatan sevgisinin bir araya
gelmesi gerekiyordu.
Nitekim Davutoğlu 22 Aralık 2015 AKP grup toplantısında, "Türkiye,
İsrail'e özür dileten ilk devlet olma onurunu yaşamıştır. Türkiye, Filistin
halkına verdiği desteği sürdürmeye devam edecektir" diyordu.
AK müritler de yetmez ama evet diye destek veriyordu.
Daha sonra bu palavraların gözümüze sokulmaya başlandığı,
yapılan uygulamalarla kendini gösteriyordu.
Örneğin Çavuşoğlu Haziran 2015'te, İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi için 3
şartımız var diyor, Dış İşleri bakanlığı sitesinden, "İsrail’in tazminat
ve Gazze’ye yönelik kısıtlamaların kaldırılmasına dair taleplerimizi karşılaması
halinde ilişkilerimizin normalleşmesi mümkün olabilecektir" açıklaması
yayınlanıyordu.
24 Haziran 2015'ye ise Feridun Sinirlioğlu ve İsrail
Dışişleri Direktörü Dore'un Gold'un Roma'da görüştüğü iddiası, Dışişleri Bakanı
Çavuşoğlu tarafından doğrulanıyordu.
Demek ki hükümetin sinyali müritlere değil, mürit
olduklarınaymış.
18.12.2015; Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun
Sinirlioğlu, İsrail’den bazı yetkililerle Roma’da temaslarda bulunmuştu.
18.12.2015; Bakan Albayrak, İsrail ile İlişkiler hakkında
"3 şartımız var. Normalleşme sonrasında hem iki ülke ekonomisi, hem de
Avrupa Birliği’nin gaz ihtiyacına dayalı konuda o şartlar altında konuşulur.
Normalleşme enerji açısından da olumlu katkı yapacaktır" dedi.
Tüm bu gelişmelerin son örneği yine İsrail gazetesindeki
iddia ile üst boyutlara taşınmış oldu.
İsrail'in Yedioth Ahronoth gazetesinin İbranice yayın
yaptığı internet sitesinde Itamar Eichner adıyla yer alan haberde, Davutoğlu ve
Netanyahu bir araya gelecek, 7 yıl
aradan sonra ilk üst düzey temas Davos'ta gerçekleşecek diyor.
İsrael-today adıyla yayınlanan haberdeyse bunun İngilizcesi
yayınlanıyor. THE U.S.-TURKEY-ISRAEL TRIANGLE.pdf
Artık müritlere, "öp babanın elini" demekten başka
ne kalıyor?
Anımsarsanız 1 Kasım seçimlerinin ardından hükümet
kanadından peş peşe İsrail'e ilişkilerin normalleşeceği haberleri yayınlanmış, bizi
yönettiğini sanan yeteneksizlerin davranışları ve donumuza kadar dışa bağımlı
yaptıklarının cezasını en aza indirip, Rusya'nın gazabından kurtulmak için İsrail'e
yakınlaşma mecburiyeti ilan ediliyordu.
Artık anlaşılıyor ki, Putin, Obama ve Erdoğan arasında gizli
bir anlaşma oluşmuş, Türkiye'nin İsrail'e yanaşma olmasının kapıları
aralanmıştı.
Tüm bunların örtüsü olarak da Diyanet devreye girerek,
"Öz kızına şehvet duyulabileceği" fetvalarıyla gündem alt üst
edilmiş, İsrail'e peşkeş çekilmesinde Diyanet'in rolü de açığa çıkmış oluyordu.
Nitekim, Mehmet görmez bunun işaretlerini yılında veriyordu.
Yazımın üst başlığında söylediğim, İsrail savaş uçaklarının
Suudi Arabistan üzerinden İran'a saldırı senaryosunun provası yapıldığı
günlerde yani 2010 yılında, Meir Dagan'ın yerine Tamar Bardozar'ın (Tamir
Pardo) Mossad Başkanlığına getirildiği günlerde (Kasım 2010), Mehmet Görmez'in
"İsrail’de Diyanet var" sözü çok manidardı.
Tüm bu gerçeklere rağmen, mürit medyası "Sabetayist ve PKK
şer medyası, İsrail ve Yandaşı medya" gibi başlıklarla Mehmet Görmez'in hedef
alındığını söyleyerek gözlere perde çekme görevine soyunuyorlardı.
Nitekim Diyanet'in İsrail tarafından
önemli olduğu, daha ötesi etkili olduğu, Mavi Marmara'ya İsrail komandolarının
baskın düzenlediği günün ertesi gününde ismi sanırım gizli tutulan İsrailli bir
bakanın dönemin Diyanet işleri başkanı Ali Bardakoğlu’nu aradığı iddiaları
boşuna değildi.
Bu gerçeklere rağmen yandaş medya
Diyanet'in bu yapısını örtbas temekten kendini alıkoyamıyordu.
İşin özeti şu.
Emperyalizm, etnsite (mikro milliyetçilik) ve dini ortaklaşa
kullanması amaçsız değil.
Büyük İsrail projesinin içinde sadece Hükümetimiz yok, işin
içinde hem AB, hem ABD, Rusya hem de içimizden bizi vurama devam eden Diyanet
işleri başkanlığı var.
Bir an evvel kapatılmadan, ihanet ve işgal durdurulamayacaktır.
Boşuna mı cem evlerine yeni statü veriyorlar, boşuna mı
Kürtçe yer adları ve uçaklarda anonslar başlatılıyor, boşuna mı Arapça zorunlu
ders oluyor, boşuna mı Muhammed'in hayatı okutulurken bilim, felsefe, güzel
sanatlar yasaklanıyor?
Boşuna mı Kürtçe eğitim veren okullar açılıyor?
Dikkatinizi şuraya vererek haber izleyin.
"DİNLERE HÂKİM OLAN DÜNYAYA
HÂKİM OLUR"
Samuel Phillips Huntington
Şimdi kınalarınızı hazırlama zamanıdır.
Haydi Türkiye'm, Kürdistan adıyla aslında Büyük İsrail projesine
verdiğin desteği artır, bunun için ilk hedef "BAŞKANLIK SİSTEMİ" ne
geçilmesidir.
Yineliyorum, unutma ki önüne konacak yeni Anayasa, kendi öz
kızına şehvet duyabilmenin önünü açacak ve Büyük İSRAİL'in inşasına "YETMEZ AMA EVET"
diyeceğin bir oylama olacaktır.
Benden söylemesi.
Şimdi, buraya dikkatini vererek oku.
"Muhammed'in hayatını okumadan evvel bizim elimizde
topraklarımız vardı.
Bize gözlerimizi kapatmamızı, insanlığı, eşitliği, kardeşliği öğreteceğini vaat ederek geldiler.
Gözlerimizi açtığımızda, tüm komşu ülkelerle düşman olmuştuk.
Gördük ki, onların ellerinde topraklarımız, bizim ellerimizde onların vaatleri kalmıştı."
Bunu demek istemiyorsan, vakit geçmiş değildir.
"BAŞKANLIK SİSTEMİNE VE YENİ ANAYASAYA DUR DE"
Başka Türkiye yok...
21.01.2016
A. Dursun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder