21 Ocak 2016 Perşembe

Davutoğlu ve Netenyahu, "BÜYÜK İSRAİL" projesini mi görüşecek?

Neler oluyor şu hayatta, bir de bakmayı bildiğimiz kadar görmeyi, anlamayı bilsek...!

Biraz hafızalardan, biraz güncel bilgilerden yola çıkarak, başımıza örülen çorapların ve müsebbiplerinin analizini yapalım istiyorum.

İran'a nükleer yaptırımların kaldırılmasından 5 yıl evvel 27 Temmuz 2010'da, WorldNetDaily'nin Tel Aviv çıkışlı El-yom Gazetesi'ne dayandırdığı iddiaya göre, Mossad Başkanı Tamar Bardozar 2014 Aralık ayında Riyad'ı ziyaret ettiği yazılmıştı.

 İyi de neden ziyaret etsin ki?

Mayıs 2010'da London Times gazetesi, Suudilerin bir askeri tatbikatı sırasında, İsrail savaş uçaklarının Suudi Arabistan üzerinden İran'a saldırı senaryosunun provası mahiyetinde, Suudi hava savunma sistemi faaliyetlerinin birkaç saat süreyle durdurulduğunu öne sürmüş, Arap ve İran kaynaklı haberlerde de, bir İsrail askeri uçağının Suudi Arabistan'a malzeme indirdiği, hatta İsrail'in bu ülkede gizli bir askeri üsse sahip olduğu iddia edilmişti.

Demek ki İsrail günübirlik politika izlemiyor, en az 15-20 yıllık projelerinin olduğunu ve bunu ortaklarıyla yavaşça hayata geçirdiğini ilan ediyordu.
 
Bizimkilerse, İsrail projelerine gizli ve hızlı desteğini her daim ortaya serdiği halde nedense mürit bunları göremiyordu.

Çünkü iç politikada öylesine palavra hakimdi ki, bunları görmek için biraz hafıza, biraz akıl, biraz da vatan sevgisinin bir araya gelmesi gerekiyordu.

Nitekim Davutoğlu 22 Aralık 2015 AKP grup toplantısında, "Türkiye, İsrail'e özür dileten ilk devlet olma onurunu yaşamıştır. Türkiye, Filistin halkına verdiği desteği sürdürmeye devam edecektir" diyordu.
 
AK müritler de yetmez ama evet diye destek veriyordu.

Daha sonra bu palavraların gözümüze sokulmaya başlandığı, yapılan uygulamalarla kendini gösteriyordu.

Örneğin Çavuşoğlu Haziran 2015'te,  İsrail ile ilişkilerin normalleşmesi için 3 şartımız var diyor, Dış İşleri bakanlığı sitesinden, "İsrail’in tazminat ve Gazze’ye yönelik kısıtlamaların kaldırılmasına dair taleplerimizi karşılaması halinde ilişkilerimizin normalleşmesi mümkün olabilecektir" açıklaması yayınlanıyordu.

24 Haziran 2015'ye ise Feridun Sinirlioğlu ve İsrail Dışişleri Direktörü Dore'un Gold'un Roma'da görüştüğü iddiası, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu tarafından doğrulanıyordu.

Demek ki hükümetin sinyali müritlere değil, mürit olduklarınaymış.

18.12.2015; Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, İsrail’den bazı yetkililerle Roma’da temaslarda bulunmuştu.

18.12.2015; Bakan Albayrak, İsrail ile İlişkiler hakkında "3 şartımız var. Normalleşme sonrasında hem iki ülke ekonomisi, hem de Avrupa Birliği’nin gaz ihtiyacına dayalı konuda o şartlar altında konuşulur. Normalleşme enerji açısından da olumlu katkı yapacaktır" dedi.

Tüm bu gelişmelerin son örneği yine İsrail gazetesindeki iddia ile üst boyutlara taşınmış oldu.
 
İsrail'in Yedioth Ahronoth gazetesinin İbranice yayın yaptığı internet sitesinde Itamar Eichner adıyla yer alan haberde, Davutoğlu ve Netanyahu bir araya gelecek,  7 yıl aradan sonra ilk üst düzey temas Davos'ta gerçekleşecek diyor.

İsrael-today adıyla yayınlanan haberdeyse bunun İngilizcesi yayınlanıyor. THE U.S.-TURKEY-ISRAEL TRIANGLE.pdf


Artık müritlere, "öp babanın elini" demekten başka ne kalıyor?

Anımsarsanız 1 Kasım seçimlerinin ardından hükümet kanadından peş peşe İsrail'e ilişkilerin normalleşeceği haberleri yayınlanmış, bizi yönettiğini sanan yeteneksizlerin davranışları ve donumuza kadar dışa bağımlı yaptıklarının cezasını en aza indirip, Rusya'nın gazabından kurtulmak için İsrail'e yakınlaşma mecburiyeti ilan ediliyordu.



Artık anlaşılıyor ki, Putin, Obama ve Erdoğan arasında gizli bir anlaşma oluşmuş, Türkiye'nin İsrail'e yanaşma olmasının kapıları aralanmıştı.

Tüm bunların örtüsü olarak da Diyanet devreye girerek, "" fetvalarıyla gündem alt üst edilmiş, İsrail'e peşkeş çekilmesinde Diyanet'in rolü de açığa çıkmış oluyordu.

Nitekim, Mehmet görmez bunun işaretlerini yılında veriyordu.


Yazımın üst başlığında söylediğim, İsrail savaş uçaklarının Suudi Arabistan üzerinden İran'a saldırı senaryosunun provası yapıldığı günlerde yani 2010 yılında, Meir Dagan'ın yerine Tamar Bardozar'ın (Tamir Pardo) Mossad Başkanlığına getirildiği günlerde (Kasım 2010), Mehmet Görmez'in "İsrail’de Diyanet var" sözü çok manidardı.

Tüm bu gerçeklere rağmen, mürit medyası "Sabetayist ve PKK şer medyası, İsrail ve Yandaşı medya" gibi başlıklarla Mehmet Görmez'in hedef alındığını söyleyerek gözlere perde çekme görevine soyunuyorlardı.

Nitekim Diyanet'in İsrail tarafından önemli olduğu, daha ötesi etkili olduğu, Mavi Marmara'ya İsrail komandolarının baskın düzenlediği günün ertesi gününde ismi sanırım gizli tutulan İsrailli bir bakanın dönemin Diyanet işleri başkanı Ali Bardakoğlu’nu aradığı iddiaları boşuna değildi.



Bu gerçeklere rağmen yandaş medya Diyanet'in bu yapısını örtbas temekten kendini alıkoyamıyordu.



İşin özeti şu.



Emperyalizm, etnsite (mikro milliyetçilik) ve dini ortaklaşa kullanması amaçsız değil.



Büyük İsrail projesinin içinde sadece Hükümetimiz yok, işin içinde hem AB, hem ABD, Rusya hem de içimizden bizi vurama devam eden Diyanet işleri başkanlığı var.


Bir an evvel kapatılmadan, ihanet ve işgal durdurulamayacaktır.


Boşuna mı cem evlerine yeni statü veriyorlar, boşuna mı Kürtçe yer adları ve uçaklarda anonslar başlatılıyor, boşuna mı Arapça zorunlu ders oluyor, boşuna mı Muhammed'in hayatı okutulurken bilim, felsefe, güzel sanatlar yasaklanıyor?



Boşuna mı Kürtçe eğitim veren okullar açılıyor?



Dikkatinizi şuraya vererek haber izleyin.



"DİNLERE HÂKİM OLAN DÜNYAYA HÂKİM OLUR"

Samuel Phillips Huntington



Şimdi kınalarınızı hazırlama zamanıdır.


Haydi Türkiye'm, Kürdistan adıyla aslında Büyük İsrail projesine verdiğin desteği artır, bunun için ilk hedef "BAŞKANLIK SİSTEMİ" ne geçilmesidir.



Yineliyorum, unutma ki önüne konacak yeni Anayasa, kendi öz kızına şehvet duyabilmenin önünü açacak ve Büyük İSRAİL'in inşasına "YETMEZ AMA EVET" diyeceğin bir oylama olacaktır.



Benden söylemesi.

Şimdi, buraya dikkatini vererek oku. 




"Muhammed'in hayatını okumadan evvel bizim elimizde topraklarımız vardı. 
Bize gözlerimizi kapatmamızı, insanlığı, eşitliği, kardeşliği öğreteceğini vaat ederek geldiler. 
Gözlerimizi açtığımızda, tüm komşu ülkelerle düşman olmuştuk. 
Gördük ki, onların ellerinde topraklarımız, bizim ellerimizde onların vaatleri kalmıştı."



Bunu demek istemiyorsan, vakit geçmiş değildir.




"BAŞKANLIK SİSTEMİNE VE YENİ ANAYASAYA DUR DE"



Başka Türkiye yok...



21.01.2016



A. Dursun

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder