Goggle bakanı Binali Efendi, sallayacağım derken baltayı taşa vurmuş.
Bu ne ilk ne de sonuncu.
Gerçi TBMM'nın neredeyse tamamı bu türlerden oluşuyor o da işin başka kısmı ama, hiç değilse bir çoğu cehaletini saklama başarısı gösteriyor, belki de bakan olmadıkları içindir.
Necip'in yandaşları, Binai Efendi'nin söylediği yanlış sözü "Üstad’a Atfedilen Asılsız Sözler" başlığında açıklamışlar.
Neyin üstadı olduğunu bilmeye biliyoruz da, hiç değilse yandaşları araştırmış, adına sayfa kurmuş ve yalan-yanlış söylentileri yayınlamış.
Hiç değilse oraya bak bre adam, birilerine yaranmak için kendini neden bu kadar düşürüyorsun?
Bir de bakan olacaksın, daha kendinizi yönetemiyorsunuz, ülkeyi mi yöneteceksiniz?
Neden batağa saplandık belli olmuyor mu?
Bakınız yandaşları listenin 132 sırasında, bakan denen adamın söylemini vermişler.
"Elin oğlu okur atomu böler, bizimkiler okur milleti böler" sözü, NF'ye ait değil demişler.
Neye göre demişler?
"Gerek tamamını incelediğimiz Üstad’ın basılı eserleri, gerek hakkında kaleme alınan muteber kaynaklar, gerek fikir ve üslubuna aşinalığımız, gerekse de henüz kitap halinde yayınlanmamış olan Üstad’a ait vesikalar üzerindeki bilgi birikimimiz ve araştırma imkanlarımızla aşağıdaki liste hazırlanmıştır" diyorlar.
Yazıklar olsun sizi bakan yapanlara da, başımıza musallat edenlere de.
Google profesörlerinden sonra, google bakanlarının da türediği ne ilk ne de sonuncusu olacak.
Egemen Bağış'ın makara suresi belki de bunların öncülü diyeceğim ama, ülkemizde başbakanların gaf ve gafletlerini yazmaya kalkarsak, ömrümüz yetmez.
Otel ayısı lakaplı bakanlardan, radyasyonlu çay içenine, asbesti yüzüne bulaştıranına kadar neler gördük neler.
Şimdiki müritler bunları bilemediği için, bu türler ülkemizde rahatlıkla bakan koltuğunu işgal edebiliyor.
Cüppeli de (Cubbeli değil), BAŞ Bakan için gürlemiş.
Bakan az gelince normal olarak devreye bir takunyalı hemen sıçrayıvermiş.
Yahu Cüppeli efendi, sen kimsin adam
savunmak övmek kim bre?
180 derece ile 360 derecenin farkını
bilmeyen, üstelik akademisyen olan Davutoğlu'nu savunmak, övmek sana mı kaldı?
Neymiş, Davutoğlu besmelesiz,
abdestsiz imza atmazmış falan, filan.
Yahu Davutoğlu Davos'a gidince
İsrail coştu, onu söylesenize.
Bütün işleri 2. Abdülhamit Han
yaratmak, başka işler yok.
Neden 2. Abdülhamid diyorum?
Çoğu yerde Kızına atfen söylenen
"bu milletin hiçbir evrakına abdestsiz imza
atmadım" sözü burada Davutoğlu'na montajlanmış da ondan.
Şimdi bir anımsama yapalım ve
bakalım bu rivayet nereden geliyormuş.
II. Abdülhamid Hanın kızı
Şadiye Sultan'dan nakledilenlere göre,
"Babam içki içmez, içenleri hoş
görmezdi. Saraya sokulmasını da yasak etmişti. Sigara ve kahveyi severdi,
hatta, sigarayı çok içerdi diyebilirim.
Sıhhatli bir erkekti, sağlam bir
bünyesi ve idmanlı bir vücudu vardı, küçüklüğümde, onun bir defa hastalandığını
hatırlarım. Çok az uyurdu. Şafaktan önce kalkardı, beş vakit namazını kılar,
daima Kur'ân-ı okurdu. Dindar, Allah'ına bağlı, büyük bir Müslüman idi.
Abdestsiz yere basmazdı. Çok çalışkandı.
Devlet ve millet işlerinden iyi
anlar ve onlarla meşgûliyeti canı kadar severdi. Kâtipleri ve Mabeyncileri ile
beraber çalışır, günün mühim kısmını onlar ile geçirirdi. Şehzâdeliğinde ata
bindiğini ve araba kullandığını işitmiştim, fakat saltanatı zamanında, sevdiği
atlarını bahçede dolaştırır ve onları pencereden seyrederdi.
Cuma Selâmlığından dönerken, tek
atlı faytona biner ve kendi kullanırdı. Yemekleri gayet sâde idi, yoğurt ve
yoğurtlu yumurta (çılbır) çok severdi. Fransız iki aşçısı vardı, biri
yemeklerini, diğeri pasta ve bisküvilerini hazırlardı." Şadiye
Osmanoğlu, Babam Abdülhamid s.24-25
Bu hususta mabeyn (Saray)
başkatibi Esad Bey'i dinleyelim.
"Bir gece yarısı, çok mühim bir
haberin imzası için Sultan'ın kapısını çaldım. Fakat açılmadı. Bir müddet
bekledikten sonra tekrar çaldım, yine açılmadı. Acaba Sultan'a bir emr-i Hak mı
vaki oldu diye endişelendim. Biraz sonra tekrar çaldım, açıldı. Sultan, elinde
havlu ile yüzünü kuruluyordu. Tebessüm ederek 'Evlad, bu vakitte çok mühim
bir iş için geldiğinizi anladım. Daha ilk kapıyı vuruşunuzda uyandım. Abdest
aldım. Onun için geciktim. Kusura bakma. Ben bu kadar zamandır bu milletin hiçbir evrakına abdestsiz imza atmadım.
Getir imzalayayım.' dedi. Besmele çekerek imzaladı." Osmanoğlu, Şadiye
"Hayatımın Acı ve Tatlı Günleri", Bedir Yayınevi, İstanbul 1966,
s.23
Sultan II. Abdulhamid Han-İNDİR
Sultan II. Abdulhamid Han-İNDİR
Sizi bakan yapana da, başbakan
yapana da ne diyeyim bilemedim ki.
Ama sizi çok biliyor diye bir şey
sananlara yazıklar olsun, daha ne olsun?
21.01.2016
A. Dursun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder