Evet Sayın Başbakan, meydanlarda millete had bildirip, kafa
tutamaktaydınız.
Eski başbakan da siz de halkı sürekli bir şey bilmez yerine
koymuştunuz.
Şimdi neler bildiğinizi, elinizden neler geldiğini gösterme
zamanıdır.
Gösterin hükümetin ve ülkenin güzünü ki, biz de boş
konuşmuşuz, yanlış düşünmüşüz deyip, elinize, ayağınıza sarılalım, çok mu şey
istiyorum?
Ya da ne mi anlatmaya çalışıyorum.
24.12.2015 yılında Alamanaya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck,
mülteci sorununa bulunacak çözümlerin, sosyal dokuya ve kendi vatandaşlarının
esenliğine zarar vermemesi, aynı zamanda da mültecilerin yardıma muhtaç
olduklarını göz ardı etmemesi gerektiğini söylemişti.
Aradan 1 ay kadar zaman geçtikten sonra Bavyera ve
Baden-Württemberg eyaletleri sığınmacıların nakit para ve altın gibi değerli
eşyalarına el koymaya başlandığı ve bu konuda yasa düzenlendiği açığa çıktı.
Telegraph'ın haberine göre, konu hakkında açıklama yapan Bavyera
İçişleri Bakanı Joachim Herrmann, sığınmacıların değerli eşya ve paralarının
olup olmadığının kontrol edildiğini, 750 Avronun üzerindeki paraya ise söz
konusu kişi sığınmacılara sunulan haklardan yararlanmak istiyorsa el konulabildiğini
söyledi.
Baden-Württemberg polisinin de 350 Avronun üzerindeki
paralara el koyma hakkı olduğu açıklaması yapıldı.
Gerekçesiyse sığınmacıların ilk önce kendi mal varlıklarını
harcamalarının gerektiği söylenmiş.
Peki Türkiye ne
yapmıştı?
Hükümet yetkililerin yaptığı açıklamalardan Türkiye'nin, Suriyeli
mülteciler için 4.5 yılda 8 milyar dolar harcadığı ortaya çıkmıştı.
BM Mülteci Ajansı (UNHCR) ise, mültecilere 6.8 milyon
Suriyelinin daha katılacağını açıklıyordu.
Nitekim söyledikleri rakamın bile üzerinde bir göç dalgası
yaşanmaya başlandı.
UNHCR, Suriyelilerin
ihtiyaçları için ilaveten 5 milyar dolar daha gerektiğini de açıklıyordu.
2015 yılına kadar Türkiye, 4 milyon 200 bin Suriyeli
mültecinin 2 milyon 138 bin 977 sini barındırdı ve bu 2016 yılında da devam
etmektedir.
Ayrıca Türkiye'nin mülteciler için yaptığı sağlık
harcamaları bu miktarlara dahil de değildir.
Türk halkının cebinden çıkan vergiler neden Suriyeliler
başta olmak üzere mültecilere gitmektedir?
Elbet ki, emperyalizmin ayak oyunlarına "DUR" demeyen
siyasal iktidar sayesinde.
Üstelik Suriyeliler dışında başka ülkelerden gelenler de
işin diğer yüzü.
Özal'la başlayan Peşmerge beslemek, daha sonra Çiller,
Yılmaz ve diğerleriyle devam eden başka ülke vatandaşlarını beslemek, Türk
halkının cebinden 70 milyar dolardan çok çok fazla paranın hiç edilmesine neden
olmuştur.
Tüm bunların iki büyük örtüsü ise, etnisite ve din kullanımı
olmuştur.
70 milyar dolardan fazla miktarda savrulan para örneğin, MİT,
İç İşleri, Enerji ve Kalkınma Bakanlığı bütçelerinden kat ve kat fazladır.
Buna rağmen Diyanet'e ayrılan bütçe de bu bakanlıkların neredeyse
toplamı kadardır.
2016 yılında Ekonomi Bakanlığı bütçesi 1, 682 milyar, MİT
bütçesi 1,6 milyar, Jandarma Genel Komutanlığı’nın bütçesi 8 milyar, Milli
Savunma Bakanlığı’nın 26 milyar, Emniyet Genel Müdürlüğü 20 milyar, Milli
Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesi 25 milyon, İç İşleri Bakanlığı
bütçesi 4.5 milyar, Adalet Bakanlığı bütçesi 9 milyar, Göç İdaresi Genel
Müdürlüğü bütçesi 271 milyon, Maliye Bakanlığı’na 131 milyar, Milli eğitim Bakanlığı
74 milyar lira olurken en gereksiz, boş işlerle uğraşan Diyanet'in bütçesiyse 6,
482 milyar olması ceplerimize uzanan ellerin nerelerde hovardalık yaptığı belli
değil midir?
Elbet bu rakamlara, KaçAK Saray'a tahsis edilen açık bütçe
ve örtülü ödenek miktarları dahil değildir.
2016 yılında Suriyelilere ayrılacak para tek başına Diyanet'e
ayrılan bütçeden bile fazladır.
Madem diğerleri bizim bakanlığımızdır, ülke kaynaklarını
kullanma hakkı vardır, ya Diyanet neye yaramaktadır?
Madem Diyanet İslam'a hizmet için vardır, İslam alemi ıstırap
içindedir, öyleyse ispatı kesin delillere dayanmayan, varlık sebebi sadece ve sadece öyle sanılıp, öyle zannedilmekten
kaynaklanan dinsel kurumlar lağvedilmeli, ayrılan bütçesi de İslam
coğrafyasının çektiği sıkıntılara tahsis edilmelidir.
Almanya gibi gelişmiş bir ülkeye tutup da akılsızlar, kabile
devleti diyebilen bir çıkabilir mi?
Örneğin Davutoğlu, Merkel ile görüşmesinde, "ne yapmaktasınız,
bu bir rezalettir" diyebilir mi?
Ama Davutoğlu 2014 yılında iç siyasette, "sınır illerindeki valilere sınırın Suriye
tarafında bekleyen Suriyelilere yardım edilmesi için gerekli talimatları verdim,
sınırlarımızda toplanan kardeşlerimize etnik kökenleri, dinleri ve mezhepleri
ne olursa olsun yardım etmeye hazırız. Ancak önceliğimiz, bu yardımı Suriye
sınırları içinde onlara ulaştırmak " diyebiliyor.
Bu da yetmiyor Temmuz 2015'te, "Türkiye’nin
sınırlarını, Suriye ve diğer ülkelerden gelen mültecilere kapatmayacağız, şu
anda Türkiye’de 1,7 milyon mülteci bulunuyor. Mültecilerin Türkiye’de 200
binden fazla bebeği dünyaya geldi. Bu çocuklar özgür bir ülkede doğdular.
Mazlumlara sınırımızı kapatmayacağız. En çok mülteciyi kabul etmiş bir ülkenin
Başbakanı olmak benim için büyük bir şereftir" diyebiliyor.
Bunları Merkel'e de söyleyebilir misiniz Sayın Davutoğlu?
Bunu da geçtim.
Daha dün yazmıştım.
Hükümet Doğu'daki vatandaşlara güvenliği gerekçe göstererek evlerini
boşalttırırken oralara PKK'lılar yerleşiyor, amaç Kürdistan nüfusu teşkil etmek
midir diye sormuştum.
Bu gün görüldü ki, terk edilen evleri sığınağa çeviren
PKK'lıların elinde ABD yapımı İHA bulunmuş.
ABD'nin Ankara Büyükelçisi
John Bass size talimatlar yağdırıyor, "TSK'ni PKK ile mücadeleden çekin,
bölgeyi terk edin" diyordu.
Daha sonra bunu en yüksek perdeden Başkan yardımcısı Joe
Biden seslendirmişti.
AKP hükümeti duymazdan gelince de bu kez Obama doğrudan ve
ilanen bunu söylemişti.
Yandaş medya şimdi "PKK sığınağında İHA bulundu"
diye haber yapıyor ve PKK'nın sadece kalleşliğinden bahisle Hükümetin
operasyonlarını kutsuyor.
Elbet operasyon yapsın, buna bir şey demiyorum.
Ancak yandaş medya şu soruyu neden sormuyor?
"PKK sığınağında İHA bulunması ne anlama gelir, ABD kime ne
mesaj vermiştir, PKK ile ortak çalışıyoruz, haberiniz olsun, Kürdistan kurulana
kadar bu böyle olacaktır, karşı duran her hükümet doğrudan düşman ilan
edilecektir" mi demek istemiştir?
Öyle ye, ABD hem kendi yapımı olan İHA'nı PKK'ya verecek,
hem de TSK'nin yakalamasına seyirci kalacak.
Bu mümkün müdür?
Bir çok ABD yapımı mühimmatı PKK kullanıyor ancak, bunun
için "PYD'den
almış, bir yolla temin etmiş" diyebilir, kendini savunabilir
fakat söz konusu olan ileri teknoloji bir ürün.
Koca T.C devleti bile, ha deyince alamadığı bir hava aracı
nasıl oluyor da PKK'nın elinde bulunuyor?
Yandaş bunu neden sorgulamaz?
Peki, yardımcı başkan Joe Biden dün Ankara'ya geldi.
Davutoğlu'na başka bir sorum daha olacak.
Joe Biden'e, "PKK’ya ait RQ-20 Puma modeli sabit kanatlı İnsansız Hava Aracı sizin imalatınızıdır.
Bunu PKK'ya siz mi verdiniz, bu ne anlama geliyor, kime meydan okumaktasınız,
amacınız nedir, Kürdistan projesindeki son çalışmanız ne aşamadadır" diye
sorabilir misiniz?
Bu soruyu yöneltmesi mümkün müdür?
Elbet ki arkasında halkın gücü olduğuna inanan, halkın
desteğiyle göreve geldiğine inanmış bir lider bu soruyu asla duraksamadan
sorar.
Lakin AKP ve yetkilileri gerçekten desteğini halktan
aldığına inanıyorsa, Başbakan da bu güçle soruyu suratlarının orta yerine hem
de dünyanın gözleri önünde sormalıdır.
Aksi durum, beyinlerimizde kaynama, hafızalarımızı
tazelemeye bizi itmelidir.
Dış siyaset, öyle iç siyasetteki gibi vatandaşa meydan
okumaya benzemez.
İşin özeti şudur.
AKP bir Büyük İsrail projesidir ve onlar verdikleri görev
tamamdır diyen kadar başımızda kalacaktır.
7 Haziran seçimlerinde AKP'ye uyarı veren de Türk halkı
değil Hz. SECSİS olmuştur.
Zira Erdoğan'ın 10 Haziran'a kadar sessiz kalması ve dışarıdan
gelen elçilerin Baykal ve Erdoğan'la yaptıkları görüşmelerin hemen arkasından
"yeniden seçim" demesinin arkasında yatan da budur.
Nitekim, 7 Haziran'da AKP'ye verenlerle, 1 Kasımda oy
verenlerin aynı kişiler olduğu belli olmasına rağmen meclis çoğunluğunu
kaybettiren sır Hz. SEÇSİS'te yatmaktadır.
Hz. SECSİS iptal edilmeden kesinlikle ve kesinlikle AKP
sürekli iktidar olacak ve Emperyalizme asla baş kaldıramayacaktır.
Merkel ve Biden'e karşı takılınacak tutum, bu
söylediklerimin açık delili olarak gözlerinizin önünde cereyan edecektir.
Bunu görmenin tel şartı, akıl süzgeçlerinizin sürekli açık
ve söylenenlerin ne anlama geldiğini anlamak için idraklerinizin doğru analiz
yapması yeteri olacaktır.
Aksi halde Kürdistan kurulmakla kalmayacak, Türkiye'den kaç
devlet çıkartılacağı hesapları yapılmaya başlanacaktır.
Tıpkı eski Yugoslavya örneğinde olduğu gibi.
Umarım söylediklerimde haksız çıkar, yanılmış oluru.
Zira başka Türkiye yok, hem Kürtler için hem Türkler ve
diğer unsurlar için.
22.01.2016
A. Dursun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder