22 Ocak 2016 Cuma

Ey Başbakan, Millete efelendiğin kadar Merkel ve Biden'e de efelen de görelim.




Evet Sayın Başbakan, meydanlarda millete had bildirip, kafa tutamaktaydınız.

Eski başbakan da siz de halkı sürekli bir şey bilmez yerine koymuştunuz.

Şimdi neler bildiğinizi, elinizden neler geldiğini gösterme zamanıdır.

Gösterin hükümetin ve ülkenin güzünü ki, biz de boş konuşmuşuz, yanlış düşünmüşüz deyip, elinize, ayağınıza sarılalım, çok mu şey istiyorum?

Ya da ne mi anlatmaya çalışıyorum. 



24.12.2015 yılında Alamanaya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, mülteci sorununa bulunacak çözümlerin, sosyal dokuya ve kendi vatandaşlarının esenliğine zarar vermemesi, aynı zamanda da mültecilerin yardıma muhtaç olduklarını göz ardı etmemesi gerektiğini söylemişti.

Aradan 1 ay kadar zaman geçtikten sonra Bavyera ve Baden-Württemberg eyaletleri sığınmacıların nakit para ve altın gibi değerli eşyalarına el koymaya başlandığı ve bu konuda yasa düzenlendiği açığa çıktı.

Telegraph'ın haberine göre, konu hakkında açıklama yapan Bavyera İçişleri Bakanı Joachim Herrmann, sığınmacıların değerli eşya ve paralarının olup olmadığının kontrol edildiğini, 750 Avronun üzerindeki paraya ise söz konusu kişi sığınmacılara sunulan haklardan yararlanmak istiyorsa el konulabildiğini söyledi. 


Baden-Württemberg polisinin de 350 Avronun üzerindeki paralara el koyma hakkı olduğu açıklaması yapıldı.

Gerekçesiyse sığınmacıların ilk önce kendi mal varlıklarını harcamalarının gerektiği söylenmiş.

 Peki Türkiye ne yapmıştı?

Hükümet yetkililerin yaptığı açıklamalardan Türkiye'nin, Suriyeli mülteciler için 4.5 yılda 8 milyar dolar harcadığı ortaya çıkmıştı.

BM Mülteci Ajansı (UNHCR) ise, mültecilere 6.8 milyon Suriyelinin daha katılacağını açıklıyordu.

Nitekim söyledikleri rakamın bile üzerinde bir göç dalgası yaşanmaya başlandı.

UNHCR,  Suriyelilerin ihtiyaçları için ilaveten 5 milyar dolar daha gerektiğini de açıklıyordu.

2015 yılına kadar Türkiye, 4 milyon 200 bin Suriyeli mültecinin 2 milyon 138 bin 977 sini barındırdı ve bu 2016 yılında da devam etmektedir.

Ayrıca Türkiye'nin mülteciler için yaptığı sağlık harcamaları bu miktarlara dahil de değildir.

Türk halkının cebinden çıkan vergiler neden Suriyeliler başta olmak üzere mültecilere gitmektedir?

Elbet ki, emperyalizmin ayak oyunlarına "DUR" demeyen siyasal iktidar sayesinde.

Üstelik Suriyeliler dışında başka ülkelerden gelenler de işin diğer yüzü.

Özal'la başlayan Peşmerge beslemek, daha sonra Çiller, Yılmaz ve diğerleriyle devam eden başka ülke vatandaşlarını beslemek, Türk halkının cebinden 70 milyar dolardan çok çok fazla paranın hiç edilmesine neden olmuştur.

Tüm bunların iki büyük örtüsü ise, etnisite ve din kullanımı olmuştur.

70 milyar dolardan fazla miktarda savrulan para örneğin, MİT, İç İşleri, Enerji ve Kalkınma Bakanlığı bütçelerinden kat ve kat fazladır.

Buna rağmen Diyanet'e ayrılan bütçe de bu bakanlıkların neredeyse toplamı kadardır.

2016 yılında Ekonomi Bakanlığı bütçesi 1, 682 milyar, MİT bütçesi 1,6 milyar, Jandarma Genel Komutanlığı’nın bütçesi 8 milyar, Milli Savunma Bakanlığı’nın 26 milyar, Emniyet Genel Müdürlüğü 20 milyar, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği bütçesi 25 milyon, İç İşleri Bakanlığı bütçesi 4.5 milyar, Adalet Bakanlığı bütçesi 9 milyar, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bütçesi 271 milyon, Maliye Bakanlığı’na 131 milyar, Milli eğitim Bakanlığı 74 milyar lira olurken en gereksiz, boş işlerle uğraşan Diyanet'in bütçesiyse 6, 482 milyar olması ceplerimize uzanan ellerin nerelerde hovardalık yaptığı belli değil midir?

Elbet bu rakamlara, KaçAK Saray'a tahsis edilen açık bütçe ve örtülü ödenek miktarları dahil değildir.

2016 yılında Suriyelilere ayrılacak para tek başına Diyanet'e ayrılan bütçeden bile fazladır.

Madem diğerleri bizim bakanlığımızdır, ülke kaynaklarını kullanma hakkı vardır, ya Diyanet neye yaramaktadır?

Madem Diyanet İslam'a hizmet için vardır, İslam alemi ıstırap içindedir, öyleyse ispatı kesin delillere dayanmayan, varlık sebebi  sadece ve sadece öyle sanılıp, öyle zannedilmekten kaynaklanan dinsel kurumlar lağvedilmeli, ayrılan bütçesi de İslam coğrafyasının çektiği sıkıntılara tahsis edilmelidir.

Almanya gibi gelişmiş bir ülkeye tutup da akılsızlar, kabile devleti diyebilen bir çıkabilir mi?

Örneğin Davutoğlu, Merkel ile görüşmesinde, "ne yapmaktasınız, bu bir rezalettir" diyebilir mi?

Ama Davutoğlu 2014 yılında iç siyasette, "sınır illerindeki valilere sınırın Suriye tarafında bekleyen Suriyelilere yardım edilmesi için gerekli talimatları verdim, sınırlarımızda toplanan kardeşlerimize etnik kökenleri, dinleri ve mezhepleri ne olursa olsun yardım etmeye hazırız. Ancak önceliğimiz, bu yardımı Suriye sınırları içinde onlara ulaştırmak " diyebiliyor.

Bu da yetmiyor Temmuz 2015'te, "Türkiye’nin sınırlarını, Suriye ve diğer ülkelerden gelen mültecilere kapatmayacağız, şu anda Türkiye’de 1,7 milyon mülteci bulunuyor. Mültecilerin Türkiye’de 200 binden fazla bebeği dünyaya geldi. Bu çocuklar özgür bir ülkede doğdular. Mazlumlara sınırımızı kapatmayacağız. En çok mülteciyi kabul etmiş bir ülkenin Başbakanı olmak benim için büyük bir şereftir" diyebiliyor.

Bunları Merkel'e de söyleyebilir misiniz Sayın Davutoğlu?

Bunu da geçtim.

Daha dün yazmıştım.

Hükümet Doğu'daki vatandaşlara güvenliği gerekçe göstererek evlerini boşalttırırken oralara PKK'lılar yerleşiyor, amaç Kürdistan nüfusu teşkil etmek midir diye sormuştum.

Bu gün görüldü ki, terk edilen evleri sığınağa çeviren PKK'lıların elinde ABD yapımı İHA bulunmuş.

ABD'nin Ankara Büyükelçisi  John Bass size talimatlar yağdırıyor, "TSK'ni PKK ile mücadeleden çekin, bölgeyi terk edin" diyordu.

Daha sonra bunu en yüksek perdeden Başkan yardımcısı Joe Biden seslendirmişti.

AKP hükümeti duymazdan gelince de bu kez Obama doğrudan ve ilanen bunu söylemişti.


Yandaş medya şimdi "PKK sığınağında İHA bulundu" diye haber yapıyor ve PKK'nın sadece kalleşliğinden bahisle Hükümetin operasyonlarını kutsuyor.

Elbet operasyon yapsın, buna bir şey demiyorum.

Ancak yandaş medya şu soruyu neden sormuyor?

"PKK sığınağında İHA bulunması ne anlama gelir, ABD kime ne mesaj vermiştir, PKK ile ortak çalışıyoruz, haberiniz olsun, Kürdistan kurulana kadar bu böyle olacaktır, karşı duran her hükümet doğrudan düşman ilan edilecektir" mi demek istemiştir?

Öyle ye, ABD hem kendi yapımı olan İHA'nı PKK'ya verecek, hem de TSK'nin yakalamasına seyirci kalacak.

Bu mümkün müdür?

Bir çok ABD yapımı mühimmatı PKK kullanıyor ancak, bunun için "PYD'den almış, bir yolla temin etmiş" diyebilir, kendini savunabilir fakat söz konusu olan ileri teknoloji bir ürün.

Koca T.C devleti bile, ha deyince alamadığı bir hava aracı nasıl oluyor da PKK'nın elinde bulunuyor?

Yandaş bunu neden sorgulamaz?

Peki, yardımcı başkan Joe Biden dün Ankara'ya geldi.

Davutoğlu'na başka bir sorum daha olacak.







Joe Biden'e, "PKK’ya ait RQ-20 Puma modeli  sabit kanatlı İnsansız Hava Aracı sizin imalatınızıdır. Bunu PKK'ya siz mi verdiniz, bu ne anlama geliyor, kime meydan okumaktasınız, amacınız nedir, Kürdistan projesindeki son çalışmanız ne aşamadadır" diye sorabilir misiniz?

Bu soruyu yöneltmesi mümkün müdür?

Elbet ki arkasında halkın gücü olduğuna inanan, halkın desteğiyle göreve geldiğine inanmış bir lider bu soruyu asla duraksamadan sorar.

Lakin AKP ve yetkilileri gerçekten desteğini halktan aldığına inanıyorsa, Başbakan da bu güçle soruyu suratlarının orta yerine hem de dünyanın gözleri önünde sormalıdır.

Aksi durum, beyinlerimizde kaynama, hafızalarımızı tazelemeye bizi itmelidir.

Dış siyaset, öyle iç siyasetteki gibi vatandaşa meydan okumaya benzemez.

İşin özeti şudur.

AKP bir Büyük İsrail projesidir ve onlar verdikleri görev tamamdır diyen kadar başımızda kalacaktır.

7 Haziran seçimlerinde AKP'ye uyarı veren de Türk halkı değil Hz. SECSİS olmuştur.

Zira Erdoğan'ın 10 Haziran'a kadar sessiz kalması ve dışarıdan gelen elçilerin Baykal ve Erdoğan'la yaptıkları görüşmelerin hemen arkasından "yeniden seçim" demesinin arkasında yatan da budur.
Nitekim, 7 Haziran'da AKP'ye verenlerle, 1 Kasımda oy verenlerin aynı kişiler olduğu belli olmasına rağmen meclis çoğunluğunu kaybettiren sır Hz. SEÇSİS'te yatmaktadır.

Hz. SECSİS iptal edilmeden kesinlikle ve kesinlikle AKP sürekli iktidar olacak ve Emperyalizme asla baş kaldıramayacaktır.

Merkel ve Biden'e karşı takılınacak tutum, bu söylediklerimin açık delili olarak gözlerinizin önünde cereyan edecektir.

Bunu görmenin tel şartı, akıl süzgeçlerinizin sürekli açık ve söylenenlerin ne anlama geldiğini anlamak için idraklerinizin doğru analiz yapması yeteri olacaktır.

Aksi halde Kürdistan kurulmakla kalmayacak, Türkiye'den kaç devlet çıkartılacağı hesapları yapılmaya başlanacaktır.

Tıpkı eski Yugoslavya örneğinde olduğu gibi.

Umarım söylediklerimde haksız çıkar, yanılmış oluru.

Zira başka Türkiye yok, hem Kürtler için hem Türkler ve diğer unsurlar için.

22.01.2016

A. Dursun



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder