Tevrat:
EZGİLER EZGİSİ: Ezg.1: 7 Ey sevgilim, söyle bana, sürünü nerede otlatıyorsun, Öğleyin nerede yatırıyorsun? Neden arkadaşlarının sürüleri yanında Yüzünü örten bir kadın durumuna düşeyim? Dip Not, 1:7 Eski çağlarda kadının örtünmesi fahişe olduğunugösterirdi.
Kitabın adı :
Evrensel ÇAĞRI/KUR'AN MEALİ
Hazırlayan : Mustafa SAĞ
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (Yüksek İslam Enstitüsü Mezunu)Bilimsel Araştırma Analisti.
ISBN: 975-98565-1-4
Nisan 2006 İstanbul
Baskı Cilt: Özener Matbaası
Davutpaşa Cad. Kale İş Merkezi No: 201-204 Topkapı,Tel : 0212 481 97 88
Dağıtım-Pazarlama : Final Pazarlama, Göztepe Mah. Tarhan Sok No: 2 Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul,Tel : 0212 445 80 00
Hazırlayan : Mustafa SAĞ
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi (Yüksek İslam Enstitüsü Mezunu)Bilimsel Araştırma Analisti.
ISBN: 975-98565-1-4
Nisan 2006 İstanbul
Baskı Cilt: Özener Matbaası
Davutpaşa Cad. Kale İş Merkezi No: 201-204 Topkapı,Tel : 0212 481 97 88
Dağıtım-Pazarlama : Final Pazarlama, Göztepe Mah. Tarhan Sok No: 2 Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul,Tel : 0212 445 80 00
Mustafa Sağ"ın Kitabının 372nci sayfasından aynen aktarıyorum:
Nur Suresi 30 ve 31nci Ayetler;
30."Ey Muhammed! Erdemli erkeklere söyle, kadınlarla bir aradayken,gözleriyle kadınları rahatsız edecek şekilde davranmasınlar/bakmasınlar ve kişiliklerini edeplerini korusunlar. Bu onlar için daha temiz bir davranıştır.Elbette Allah yaptıklarından haberdardır."
31."Ey Muhammed! Erdemli kadınlara da söyle,erkeklerle bir aradayken,gözleriyle erkekleri rahatsız edecek şekilde davranmasınlar/bakmasınlar, kişiliklerini edeplerini korusunlar ve doğal olması gereken yerler dışında, göğüslerinin üzerini örtüleriyle kapatsınlar. Ziynetlerini göstermesinler/Başkalarını cinsel tacize yol açacak ve tahrik edecek davranışlardan sakınsınlar. Ancak kocaları,babaları,kocalarının babaları, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, diğer kadınlar, cinsel iktidara sahip olmayan erkek hizmetçiler,kadın hizmetçiler ve kadınların cinsel yerlerini henüz anlamayan çocukların yanlarında, istedikleri gibi giyinip davranmalarında bir sakınca yoktur.
Bunların dışındakilerin yanında,cinsel tacize yol açacak,tahrik edici yerlerini açıp,dikkat çekici davranışlarda bulunmasınlar/ ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar,-erkek, kadın-hepiniz Allah"a yöneliniz ki, mutlu olabilesiniz."
Mustafa Sağ"ın Bu ayetlerle ilgili olarak kitabının 373 ncü sayfasında yer alan açıklayıcı 417 no.lu dip notu da aynen şöyle:
" 24:31 Bu surenin 11nci ayetinde açıklanan, Peygamberimizin eşine iğrenç iftirayı yapan çetenin uzantılarının uydurdukları, çelişkili rivayetlerden hareketle, kur"an öncesi cahiliye Arap toplumunun kadına bakış açısını, Kur"andaki örtünme ile ilgili ayetlere de yansıtmışlar ve o bakış açısı doğrultusunda ve erkekler lehine yorumlamışlardır.
Kur"an"ın mantığı ve bu surenin bütünlüğü içinde baktığımızda, kadınlarla erkeklerin toplum yaşamında yan yana olmak zorunda olduklarını, böyle bir çalışma ortamında,birbirlerine karşı davranışlarında olsun, giyimlerinde olsun ölçülü olmaları, dostane olmaları, aşırıya kaçmamaları öğütleniyor.Zaten, aile ve akrabalar arasında bir kısıtlamanın olmayıp, özgürce hareket edebileceklerini aynı ayetin devamı açıklıyor.
Kaldıki Kur"an ayetinde "başörtüsü" diye bir kelime geçmemektedir. Buna rağmen,tüm Kur"an tefsirlerinde ve çevirilerinde Kur"an ayeti "başörtüsü" olarak çevrilmiştir. Halbuki ayette geçen "HIMAR" kelimesi "baş örtmek" anlamına değil, sadece"örtmek" anlamına gelmektedir. Eğer herhangi bir şey örtülecek ise,o şeyin vurgulanması gerekir. Örneğin masa örtüsü derken,örtmek kelimesinin yanına masa kelimesinin gelmesi gibi,başörtüsü dendiği zaman da "örtmek" "hımar" kelimesinin yanına "baş" "re"s" kelimesinin "hımarü-re"s" şeklinde gelmesi gerekir. Ayetteki"hımar" "örtü" kelimesinin yanında geçen ve vurgulayan kelime "cuyub" kelimesidir ki"yaka" veya "göğüs" anlamına gelir. Çünkü, aynı kelime"cuyub" bir başka ayette(28/32) Hz. Musa"nın "güğsüne/koynuna elini soktuğu"şeklinde geçer.Yani "cuyub" kelimesi, "hımar" örtmek kelimesi ile kullanıldığı zaman,"bihum"rihinne ala cuyubihinne" başını örtmek değil,"göğsünün üzerini örtmek" anlamına gelmektedir.
Geleneksel tüm yorumcular, Kur"an ayetini bilimsel bir bakışla değil de,birbirlerini taklit edip, "Başörtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler" diyerek,"felyedr" fiillini de "örtsünler" diye tercüme etmişlerdir. Bu geleneksel yorumcular "DaReBe" kökünden gelen bu kelimeyi burada " Başörtülerini .... örtsünler" derken bir başka yerde aynı "DaRaBe" kelimesini "Kadınları DÖVÜN" (Bak.4/34) diye çevirmişlerdir.Özetle,Kur"an"ın orijinal ayeti tüm açıklığı ile ortadayken, elverişli bir siyasal kullanım malzemesi olarak, sürekli gündemde tutulan başörtüsü, Kur"an"ın değil,geleneklerin, kişisel görüşlerin dinleştirilmesinden kaynaklanmaktadır."
İşte size bağnazlıktan uzak, aydın ve çağdaş bir din bilimcisinin çevirisi ve yorumu.
Sorunun çözümü sanırım böyle araştırma ve analizler yapabilecek değerlerlerimizin sayılarının giderek çoğalmasında yatıyor.
Resmin altındaki yazı şöyle diyor.
1900'lü yıllarda Girit'teki Ortodoks kadınlarının giyim şekilleri.
-------------
Prof. Dr. Osman Zümrüt türban konusuna dikkat çekip uyarılarda bulundu:
Türban müslüman kadının üniforması değil
Murat SANDIKÇI/SAMSUN, (DHA)
SAMSUN Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Osman Zümrüt, türban konusunda hükümetin, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ"ın sözlerine kulak vermesi gerektiğini söyledi. Ayetlerde giyinme ile namus ve ahlak ilişkisine dikkat çekildiğini belirten Prof. Dr. Zümrüt, "Bir modacının modeli gibi bir model çizilmemiştir. Ayetlerin sonucunda cezai ve bağlayıcı bir hüküm de yoktur. Resmi biçimde bir Müslüman kadının üniforması çizilmemiştir" dedi.
OMÜ İlahiyat Fakültesi eski Dekanı ve İslam Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Osman Zümrüt, son günlerin tartışma konusu olan `türban"la ilgili açıklamalarda bulundu. Prof.Dr.Osman Zümrüt, şöyle konuştu:
"Sayın Arzuhan Doğan Yalçındağ konuya muhatap bir hanımefendi olarak konunun zamansız gündeme getirildiğine dikkat çekti. Hükümet sayın Yalçındağ"ın sözlerine kulak vermelidir. Başörtüsü sorununun anayasayla, yasayla çözüleceği de şüphelidir. Bir gerçek daha var ki, başörtüsü sadece Başbakan Recep Tayip Erdoğan"ın sorunu değildir. Sayın Başbakanımız teenni (ağır davranma) ile hareket etmeli."
İnsanın örtünmesi veya açılmasının fizyolojik ve biyolojik olarak iki amaca yönelerek gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Zümrüt, şöyle devam etti:
"Başını hiç örtmeden ya da başını hiç açmadan bir insanın yaşaması yaratılışa terstir. Bu nedenle, bir insanın `başımı hiçbir yerde ve hiçbir zaman örtmem" iddiası ne kadar gerçeğe aykırı ise, aynı şekilde `hiçbir yerde ve hiçbir zaman açmam" iddiası da o kadar aykırıdır. Nur Suresi"nin 30"ncu ve 31"nci ayetleri ile Peygamberin hadislerinde ve tüm İslami kaynaklarda `Müslüman kadının kıyafeti şudur" diye okul öğrencilerinin kıyafeti gibi bir üniforma ve bir model gösterilmemiştir. Bu ayetlerde giyinme ile namus ve ahlak ilişkisine dikkat çekilmiştir. Bir modacının modeli gibi bir model çizilmemiştir. Ayetlerin sonucunda cezai ve bağlayıcı bir hüküm de yoktur. İslamda örtünme, namus ve ahlak ile ilişkilendirilen erkekler ve kadınlar için Allah tarafından dikkatli davranılması önerilmiştir. Resmi biçimde bir Müslüman kadını üniforması çizilmemiştir."
Türban takan kişileri `başörtülü" ve `başörtücüler" olarak değerlendiren Prof. Dr. Osman Zümrüt, iki grubun arasında kırmızı bir çizgi olduğunu dile getirdi. Başörtülülerin uyumlu olduğunu ve devletin kamusal alan dediği yerlerde `başını aç" dediği için açabileceğini kaydeden Prof. Dr. Zümrüt, başörtücülerin ise direndiklerini ve amaçlarına ulaşacakları inancını taşıyarak eylemler içinde bulunduklarını, devletle hiçbir sorunu olmamalarına rağmen rejimle, laiklikle, Atatürk ilke ve inkılaplarıyla mücadelelerinin olduğunu ve başörtüsünün her yerde serbest olmasını savunduklarını söyledi.
-------------
İki yazı daha bulacaksınız.Ancak buradaki yapılan Atatürk"ün konuşmalarının kılık kıyafet devriminden öncemi sonramı yaptığını da dikkate alınız derim.
ŞAPKA ve KIYAFET DEVRİMİ
Atatürk,23 Ağustos 1925"te Kastamonu ve İnebolu"ya yaptığı seyahatlerde şapkayı halka göstererek giysi devriminin ilk işaretini verdi. "Biz her nokta-i nazardan medeni insan olmalıyız. Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden tırnağa kadar medeni olacaktır. Medeni ve beynelmilel kıyafet milletimiz için layık bir kıyafettir onu giyeceğiz."diyen Atatürk, 27 Ağustos 1925"te de İnebolu"da "Turan kıyafetini araştırıp ihya eylemeye mahal yoktur.Medeni ve beynelmilel kıyafet bizim için, çok cevherli milletimiz için layık bir kıyafettir."diyerek,medeni yaşayışa uyan kıyafetin kabulü gerekliliğini belirtmiştir.
Atatürk"ün uyarması üzerine daha 25 Kasım 1925 tarih ve 671 Sayılı Şapka Kanunu çıkmadan önce vatandaşlar şapkayı giymiş ve bu yenilik, medeni kıyafet değişimi olarak halk arasında iyi karşılanmıştı. Bundan sonra, cüppe ve sarık giymek yasaklanmış, bu kıyafetleri giyme hakkı yalnız din adamlarına tanınmıştı.
KILIK KIYAFET KANUNU
Kanun No : 2596
Madde 1- Herhangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerin (din görevlilerinin) mabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasaktır. Hükümet her din ve mezhepten münasip göreceği yalnız bir ruhaniye mabet ve ayin haricinde dahi ruhani kıyafetini taşıyabilmek için muvakkat müsadeler verebilir. Bu müsaade müddetinin hitamında onun aynı ruhani hakkında yenilenmesi veya başka bir ruhaniye verilmesi caizdir.
Madde 2- Türkiye"de kanuna tevfikan teşekkül etmiş ve edecek olan izcilik ve sporculuk gibi topluluklar ve cemiyet ve kulüp gibi heyetler ve mektepler mahsus kıyafet, alamet ve levazım taşımak istedikleri zaman yalnız nizamname ve talimatname ile muayyen tiplere uygun kıyafet, alamet ve levazım taşıyabilirler.
Madde 3- Türkiye"de bulunan Türklerin ve yabancıların, yabancı memleketlerin siyaset, askerlik ve milis teşekkülleri ile münasebetli kıyafet ve alametlerini ve levazımını taşımaları yasaktır.
Madde 4- Ecnebi teşekkül mensuplarının kendi kıyafet, alamet ve levazımları ile Türkiye"yi ziyaret etmeleri, İcra Vekilleri Heyeti kararıyla tayin olunacak mercilerin müsadesine bağlıdır.
Madde 5- Türkiye Devleti nezdinde memur bulunanların kıyafetleri beynelmilel mer"i adetlere tabidir.
Madde 6- Bu kanunun tatbik suretini gösterir bir nizamname yapılır.
Madde 7- Birinci maddenin hükümleri, bu kanunun neşri tarihinden altı ay sonra ve diğer maddelerin hükümleri bu kanunun neşri tarihinden itibaren mer"idir.( geçerlidir.)
Madde 8- Bu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA ÇALIŞAN PERSONELİN KILIK VE KIYAFETİNE DAİR YÖNETMELİK
Resmi Gazete"de Yayım Tarihi : 25/10/1982 - No: 17849
Amaç - Kapsam ve Deyimler
Madde 1 - Bu Yönetmelik, kamu personelinin Atatürk devrim ve ilkelerine uygun, uygar, aşırılığa kaçmayacak şekilde sade bir kılık ve kıyafette olmalarını, kılık ve kıyafette birlik ve bütünlük içinde bulunmalarını sağlamayı
amaçlamaktadır.
Madde 2 - Bu Yönetmelik, genel ve katma bütçeli kurumlar, mahalli idareler, döner sermayeli kuruluşlar ve kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların iştirakleri ve müesseselerinde çalışan her sınıf ve derecedeki memurlar, sözleşmeli ve geçici görevle çalışan personel ile işçilerin kılık ve kıyafetlerinin düzenlenmesine ilişkin esasları kapsar.
Madde 3 - Bu Yönetmelikte geçen;
a. "Kurum ve Kuruluş" deyimi, genel ve katma bütçeli kurumlar, mahalli idareler, döner sermayeli kuruluşlar, kamu iktisadi teşebbüsleri ile bunların iştirak ve müesseseleri,
b. "Memur" deyimi, 657 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinde belirtilen sınıflarda (yardımcı hizmetler sınıfı dahil) çalışanları,
c. "Sözleşmeli Personel" deyimi, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (b) fıkrası, 5434 sayılı Kanuna 1101 sayılı Kanunla eklenen Ek 5 inci maddenin son fıkrası ve özel kanunların verdiği yetkiye dayanılarak 2 nci madde kapsamına giren kurum ve kuruluşlarda çalışanlarla 6/11/1980 gün ve 2333 sayılı Kanuna göre çalışanları,
d. "Geçici Görevli" deyimi, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (c) fıkrasına göre çalışanlarla kadrosunun bağlı bulunduğu kurum ve kuruluş dışında başka bir kurum ve kuruluşta çalışanları,
e. "İşçi" deyimi, 657 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (d) fıkrasına giren ve bu Yönetmeliğin 2 nci maddesinde belirtilen kurumlarda çalışanları, ifade eder.
Ana İlkeler
Madde 4 - Kurum ve kuruluşlarda görevli memur, sözleşmeli personel, geçici personel ile hizmetliler ve işçilerin
giyimlerinde sadelik, temizlik ve hizmete uygunluk esastır.
Madde 5 - 2 nci maddede sözü edilen personelin kılık ve kıyafette uyacakları hususlar:
a) Kadınlar;
Elbiseler temiz, düzgün, ütülü, sade; ayakkabılar ve/veya çizmeler sade ve normal topuklu, boyalı; görev mahallinde baş daima açık, saçlar düzgün taranmış veya toplanmış; tırnaklar normal kesilmiş olur. Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafeti varsa görev sırasında kurum amirinin izni ile bu kıyafet kullanılır.
Pantolon, kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz veya elbise giyilmez. Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz. Terlik tipi (sandalet) ayakkabı giyilmez.
b) Erkekler;
Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade; ayakkabılar kapalı, temiz ve boyalı giyilir. Sandalet veya atkılı ayakkabı giyilmez. Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur. Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz. Bıyık tabii olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez. Üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir. Kravat takılır, kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri süveterler giyilmez. Hizmet gereğine uygun olarak verilmişse tek tip elbise giyilir.
(Değişik: 7/8/1991 - 91/2048 K.) Bina içinde gömleksiz, kravatsız ve çorapsız dolaşılmaz.
Çeşitli Hükümler
Madde 6 - Resmi elbise (üniforma) giymek zorunda olanlar ilgili kurum ve kuruluşun özel yönetmeliklerinde belirtilen usul ve esaslara tabidirler.
Madde 7 - Sağlık, şantiye, arazi, atölye, maden ve benzeri yerlerde çalışanların çalışılan işin ve yerin özelliğine göre giyim eşyasının tipi, modeli ve rengi ilgili kurumca tespit edilir.
Ancak, bu Yönetmelikte belirtilen diğer esaslara uyulması zorunludur.
Madde 8 - Sağlık özrü bulunan ve bunu resmi doktor raporu ile belgelendiren personelin giyimlerinde bu özürlerin ve mevsim şartlarının gerektirdiği değişiklikler yapılabilir.
Madde 9 - Personel, görev yaptığı yerin ve mezun olduğu okulların rozetleri ile Hükümetçe özel günler için çıkarılan rozetler (Atatürk"ün doğumunun 100. Yılı gibi) dışında rozet, işaret, nişan v.b. şeyler takamaz.
Madde 10 - Her türlü resmi belgelere yapıştırılacak fotoğrafların, bu Yönetmelik hükümlerine uygun kılık-kıyafetlerle çekilmiş olması zorunludur.
Madde 11 - Yaz döneminde personelin kılık, kıyafeti 15 Mayıs - 15 Eylül tarihleri arasında uygulanır. Yaz kıyafetleriyle ilgili hususlar bakanlık merkez teşkilatında ilgili Bakanlarca; illerde, yapılan hizmetin mahiyeti ve çalışılan yerin iklim ve coğrafik özellikleri göz önünde tutularak Valilerce tespit edilir.
Madde 12 - Merkezde ve taşrada protokole dahil olan bayan ve erkek kamu görevlileri resmi kutlama törenlerine koyu renk takım elbise ile katılırlar.
Madde 13 - Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu hükümlerine göre düzenlenen Toplu İş Sözleşmelerine bu Yönetmeliğe aykırı hükümler konulamaz.
Toplu İş Sözleşmeleri halen yürürlükte olan kuruluşlar için (Sözleşmenin yenilenmesine kadar) bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.
Madde 14 - 7/6/1963 tarihli ve 6/1835 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli Türk Silahlı Kuvvetleri Kıyafet Kararının Kara Kuvvetleri Sekizinci Bölüm 1 inci maddesi, Deniz Kuvvetleri Dördüncü Kısım 1 inci maddesi, Hava Kuvvetleri Dördüncü Kısım 1 inci maddesi hükümleri ile 22/7/1981 tarihli ve 8/3349 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına bağlı "Milli Eğitim Bakanlığı ile Bakanlıklara Bağlı Okullardaki Görevlilerle Öğrencilerin Kılık Kıyafetlerine İlişkin Yönetmelik" hükümleri saklıdır.
Madde 15 - Diyanet İşleri Başkanlığında bilfiil din işleriyle ilgili personelin giyim ve kuşamına ilişkin hususlar 17 nci maddede belirtilen mevzuata aykırı olmamak koşulu ile Başkanlıkça tespit ve bağlı olduğu Bakanlıkça onayla-
nacak esaslar çerçevesinde yürütülür.
Cezai Hükümler
Madde 16 - Bu Yönetmeliğe aykırı hareket edenlere 657 sayılı Devlet memurları Kanununun disiplin cezalarına ilişkin hükümleri uygulanır.
İş Kanununa tabi işçilere de aynı derecedeki cezai hükümler uygulanır.
Madde 17 - Bu yönetmelik; 2413 sayılı "Bilumum Devlet Memurlarının Kıyafetleri İle İlgili Kararname"; 2596 sayılı "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun"un 6 ncı maddesi ve bu maddeye göre çıkarılan 1958 sayılı "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun" tatbik suretini gösterir "Nizamname" hükümleri uyarınca düzenlenmiştir.
Madde 18 - 27/1/1982 tarihli ve 8/4219 sayılı Kararname yürürlükten kaldırılmıştır.
Madde 19 - Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 20 - Bu Yönetmelik hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
------------
Açıklama:
Bu kanunlar açık olmasına rağmen hukuk da metrukiyet denilen bir kavram uygulama alanı bulmaktadır.Yani;yürürlükte olan bir kanun uygulanmaya uygulanmay kendiliğinden ortadan kalkması demektir.
Tıpkı şapka kanununda olduğu gibi.
Şapka kanunu sadece 3 maddeden ibaret bir kanun olup herhangi bir cezai hüküm içermez,sadece şapka giyilmemesini yasaklar...
Kılık kıyafet kanunu ise 8 maddeden ibaret olmak üzere herhangi bir cezai hüküm içermez,sadece kılık kıyafet ile ilgili yasaklayıcı hükümler kapsamaktadır.
Lakin iş bu hükümler devrim kanunları olarak adlandırılır ve anayasanın 174. maddesi ile koruma altındadır..
BAŞ ÖRTMEK diğer kitaplarda nasıl ifade bulmuş?
Pavlus"tan KORİNTLİLER"E BİRİNCİ MEKTUP: 1.Ko.11:
6 Kadın başını açarsa,
saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün.
Pavlus"tan KORİNTLİLER"E BİRİNCİ MEKTUP: 1.Ko.11: 7
Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı"nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir.
Pavlus"tan KORİNTLİLER"E BİRİNCİ MEKTUP: 11:5 "
Başı açık": Grekçe deyim "Başını örtmeden" ya da "Saçını toplamadan" anlamına da gelebilir. Benzeri bir deyim 6,7 ve 13. ayetlerde de geçer.
MISIRDAN ÇIKIŞ : Çık.26: 14 Çadır için kırmızı boyalı koç derilerinden birörtü, onunüstüne de deriden başka bir örtü yap.D Not 26:14 "Deri": Yunus balığı derisi olabilir.
2. SAMUEL : 2.Sa.15: 30 Davut ağlaya ağlaya Zeytin Dağı"na çıkıyordu. Başı örtülüydü, yalınayak yürüyordu. Yanındaki herkesin başı örtülüydü ve ağlayarak dağa çıkıyorlardı.
ESTER : Est.6: 12 Sonra Mordekay saray kapısına döndü. Haman ise utanç içinde başını örterek çabucak evine gitti.
YEŞAYA : Yşa.29: 10 Çünkü RAB size uyuşukluk ruhu verdi;Gözlerinizi mühürledi, ey peygamberler, Başlarınızı örttü,ey biliciler.
YEREMYA : Yer.14: 3 Soylular uşaklarını suya gönderiyorlar. Sarnıçlara gidiyor, ama su bulamıyor, Kapları boş dönüyorlar. Aşağılanmış, utanç içinde, Başlarını örtüyorlar.
YEREMYA : Yer.14: 4 Ülke yağmursuz, toprak çatlamış, Irgatlar utanç içinde başlarını örtüyorlar.
HEZEKİEL : Hez.13: 18 De ki, "Egemen RAB şöyle diyor: İnsanları tuzağa düşürmekiçin herkese bilek bağı diken, her boyda baş örtüsü yapan kadınların vay başına! Kendi canınızı korurken halkımın canını mı tuzağa düşüreceksiniz?
HEZEKİEL : Hez.24: 17 İçin için inle; ölüler için yas tutmayacaksın. Sarığın başında, çarığın ayaklarında kalsın; yüzünün alt kısmını örtme, yas tutanların yiyeceğini yeme."Dip Not 24:17,22 Targum, Vulgata "Yas tutanların", Masoretik metin "İnsanların".
Pavlus"tan KORİNTLİLER"E BİRİNCİ MEKTUP: 1.Ko.11: 7
Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı"nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir.
Pavlus"tan KORİNTLİLER"E BİRİNCİ MEKTUP: 11:5 "
Başı açık": Grekçe deyim "Başını örtmeden" ya da "Saçını toplamadan" anlamına da gelebilir. Benzeri bir deyim 6,7 ve 13. ayetlerde de geçer.
MISIRDAN ÇIKIŞ : Çık.26: 14 Çadır için kırmızı boyalı koç derilerinden birörtü, onunüstüne de deriden başka bir örtü yap.D Not 26:14 "Deri": Yunus balığı derisi olabilir.
2. SAMUEL : 2.Sa.15: 30 Davut ağlaya ağlaya Zeytin Dağı"na çıkıyordu. Başı örtülüydü, yalınayak yürüyordu. Yanındaki herkesin başı örtülüydü ve ağlayarak dağa çıkıyorlardı.
ESTER : Est.6: 12 Sonra Mordekay saray kapısına döndü. Haman ise utanç içinde başını örterek çabucak evine gitti.
YEŞAYA : Yşa.29: 10 Çünkü RAB size uyuşukluk ruhu verdi;Gözlerinizi mühürledi, ey peygamberler, Başlarınızı örttü,ey biliciler.
YEREMYA : Yer.14: 3 Soylular uşaklarını suya gönderiyorlar. Sarnıçlara gidiyor, ama su bulamıyor, Kapları boş dönüyorlar. Aşağılanmış, utanç içinde, Başlarını örtüyorlar.
YEREMYA : Yer.14: 4 Ülke yağmursuz, toprak çatlamış, Irgatlar utanç içinde başlarını örtüyorlar.
HEZEKİEL : Hez.13: 18 De ki, "Egemen RAB şöyle diyor: İnsanları tuzağa düşürmekiçin herkese bilek bağı diken, her boyda baş örtüsü yapan kadınların vay başına! Kendi canınızı korurken halkımın canını mı tuzağa düşüreceksiniz?
HEZEKİEL : Hez.24: 17 İçin için inle; ölüler için yas tutmayacaksın. Sarığın başında, çarığın ayaklarında kalsın; yüzünün alt kısmını örtme, yas tutanların yiyeceğini yeme."Dip Not 24:17,22 Targum, Vulgata "Yas tutanların", Masoretik metin "İnsanların".
Ahmet Dursun
DEĞİŞİK İNANIŞLARDAN BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNME ŞEKİLLERİ-İNDİR
İmam Muhammed bin Abdülvahhab (1703-1792), 1744 yılında-İNDİR
Şerif Hüseyin isyanının Türk ve Arap kimlik inşa süreçlerindeki-İNDİR

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder