Mut'a Nikahı
İslam'da Varmıdır?
Mut'a nikahı : Cahiliyet devrinden kalan bir nikah şeklidir. İslam'ın ilk yıllarında, özxellikle harp zamanlarında, uzun zaman kadınlardan uzak kalan askerler için mut'a nikahına izin verilmiş, Gayber savaşına kadar mübah olan bu nikah Peygamberimizin sünnetiyle yasaklanıp haram kılınmıştır.
Mut'a nikahı ücret karşılığında belli bir vakit için kadınla evlenmektir. Muta'nın en az müddeti bir cinsel ilişki geçecek zaman parçasıdır. En çok ise 99 senedir.
Erkek kadına hitaben "Beni beş aylık bir zaman için Mut'alandır. Ya da "Şu kadar para karşılığında seninle mut'alandım" deyip kaadın da kabul ederse mut'a olur. Halk dilinde "acem nikahı" denen bu iş fuhuştan başka bir şey değildir.
Allah Resulu kesin olarak bunu yasaklamıştır. Ashab'dan, tabiinden ve müçtehidlerden bu tür nikahı kabul eden kimse yoktur. Mut'a nikahı ile evlenen kadın erkeğe, erkekte kadına varis olamaz. Mut'a nikahının müddetinin az veya çok olması arasında hiç bir fark yoktur. Allah Resulu buyuruyor:
"Ey insanlar, ben mut'a nikahı ile kadınlardan faydalanmanız için izin vermiştim. Şüphe yok ki, Allah, kıyamete kadar bunu muhakkak haram kılmıştır. Kimin yanında bunlardan bir kadın varsa hemen onu serbest bıraksın, onlara verdiği şeylerden hiçbir şeyi geri almasın".
Dört mezhebe göre böyle bir akit yapmak batıldır. Şia'nın önemli kollarından biri olan Zeydiye de Mut'a nikahının batıl olduğuna inanır ve bu konuda Hanefi alimleri ile hareket eder. Kaynak:
Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN
***
Nikah KELİMESİNİN
GEÇTİĞİ AYETLER
Müşrik kadınları,
iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de-
müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar
nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha
hayırlıdır. Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise kendi izniyle cennete ve
mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler.
(BAKARA SURESİ / 221) Yine onu
(kadını üçüncü defa) boşarsa, (kadın) onun dışında bir başka kocayla
nikahlanmadıkça ona helal olmaz. Eğer (bu koca da) onu boşarsa, onlar (ilk koca
ile karısı) Allah'ın sınırlarını ayakta tutacaklarını sanıyorlarsa, tekrar
birbirlerine dönmelerinde ikisi için günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın
sınırlarıdır; bilen bir topluluk için bunları (böyle) açıklar. (BAKARA SURESİ /
230) Kadınları boşadığınızda,
bekleme sürelerini de tamamlamışlarsa -birbirleriyle maruf (bilinen meşru
biçimde) anlaştıkları takdirde- onlara, kendilerini kocalarına nikahlamalarına
engel çıkarmayın. İşte, içinizde Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere bununla
(böyle) öğüt verilir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah,
bilir de siz bilmezsiniz. (BAKARA SURESİ / 232) (İddeti bekleyen) Kadınları nikahlamak istediğinizi (onlara)
sezdirmenizde ya da böyle bir isteği gönlünüzde saklamanızda sizin için bir
sakınca yoktur. Gerçekte Allah, sizin onları (kalbinizden geçirip) anacağınızı
bilir. Sakın bilinen (meşru) sözler dışında onlarla gizlice vaadleşmeyin;
bekleme süresi tamamlanıncaya kadar nikah bağını bağlamaya kesin karar
vermeyin. Ve bilin ki, elbette Allah kalbinizden geçeni bilmektedir. Artık
ondan kaçının. Ve bilin ki, şüphesiz Allah bağışlayandır, (kullara) yumuşak
davranandır. (BAKARA SURESİ / 235) Eğer
onlara mehir tesbit eder de, el sürmeden boşarsanız, bu durumda -kendileri veya
nikah bağı elinde olanın bağışlaması hariç- tesbit ettiğiniz (mehr)in yarısı
onlarındır. Sizin (tümünü veya fazlasını) bağışlamanız takvaya daha yakındır.
Aranızdaki üstünlüğü (derece farkını) unutmayın. Şüphesiz Allah, yapmakta
olduklarınızı görendir. (BAKARA SURESİ / 237) Eğer yetim (kız)lar konusunda adaleti yerine
getiremeyeceğinizden korkarsanız, bu durumda, (onlarla değil) size helal olan
(başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın. Şayet adaleti
sağlayamayacağınızdan korkarsanız, o zaman bir (eş) ya da sağ ellerinizin malik
olduğu (cariye) ile (yetinin). Bu sapmamanıza daha yakındır. (NİSA SURESİ / 3)
Yetimleri, nikaha erişecekleri çağa
kadar deneyin; şayet kendilerinde bir (rüşd) olgunlaşma gördünüz mü, hemen
onlara mallarını verin. Büyüyecekler diye israf ile çarçabuk yemeyin. Zengin
olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da artık maruf (ihtiyaca ve örfe
uygun) bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, onlara karşı
şahid bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter. (NİSA SURESİ / 6) Kadınlardan babalarınızın nikahladıklarını
nikahlamayın. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Çünkü bu, 'çirkin bir
hayasızlık' ve 'öfke duyulan bir iğrençliktir.' Ne kötü bir yoldu o!... (NİSA
SURESİ / 22) İçinizden özgür
mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler, o zaman sağ ellerinizin malik
olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir.
Öyleyse onları, fuhuşta bulunmayan, iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler
olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf
(güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra, fuhuş yapacak
olurlarsa, özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu, sizden
günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha
hayırlıdır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (NİSA SURESİ / 25) Kadınlar konusunda senden fetva isterler.
De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine
yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı
istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı
adaleti ayakta tutmanız konusunda size Kitap'ta okunmakta olanlardır. Hayır
adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. (NİSA SURESİ / 127) Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik
olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da
müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu, mü'minlere haram
kılınmıştır. (NUR SURESİ / 3) Nikah
(imkanı) bulamayanlar, Allah onları kendi fazlından zenginleştirinceye kadar
iffetli davransınlar. Sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyelerden) mükatebe
isteyenlere -eğer onlarda bir hayır görüyorsanız- mükatebe yapın. Ve Allah'ın
size verdiği malından onlara verin. Dünya hayatının geçici metaını elde etmek
için -ırzlarını korumak istiyorlarsa- cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim
onları (fuhşa) zorlarsa, şüphesiz, onların (fuhşa) zorlanmalarından sonra Allah
(onları) bağışlayandır, esirgeyendir. (NUR SURESİ / 33) (Babaları) Dedi ki: "Doğrusu ben,
sekiz yıl bana hizmet etmene karşılık olmak üzere, şu iki kızımdan birini sana
nikahlamak istiyorum; şayet on (yıl)a tamamlayacak olursan, artık o da senden.
Ben sana zorluk çıkarmak istemem; beni de inşaallah salih olanlardan
bulacaksın." (KASAS SURESİ / 27) Ey
iman edenler, mü'min kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız,
bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen)
onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma
tarzıyla onları salıverin. (AHZAB SURESİ / 49) Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir
başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe)
çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın.
Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa
Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey
isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de,
onların kalpleri için de daha temizdir. Allah'ın Resûlü'ne eziyet vermeniz ve
ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle
yapmanız, Allah katında çok büyük (bir günah)tır. (AHZAB SURESİ / 53) Ey iman edenler, mü'min kadınlar hicret
ederek size geldikleri zaman, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını
daha iyi bilendir. Şayet (gerçekten) mü'min kadınlar olduklarını
bilip-öğrenirseniz, artık sakın onları kafirlere geri çevirmeyin. (Çünkü) Ne
bunlar onlara helaldir, ne onlar bunlara helaldir. Onlara (kafir kocalarına
kendileri için) harcadıklarını verin. Onlara (hicret eden mü'min kadınlara)
ücretlerini (mehirlerini) verdiğiniz takdirde onları nikahlamanızda size bir
güçlük yoktur. Kafir (kadın)ların ismetlerini (nikahlarını) tutmayın ve (onlar
için) harcadıklarınızı isteyin. Onlar da (mü'min kadınlara) harcadıklarını
istesinler. Bu, Allah'ın hükmüdür; sizin aranızda hükmeder. Allah, bilendir,
hüküm ve hikmet sahibidir. (MÜMTEHİNE SURESİ / 10) Allah, inkâr edenlere, Nuh'un eşini ve
Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de, kullarımızdan salih olan iki kulumuzun
nikahları altındaydı; ancak onlara ihanet ettiler. Bundan dolayı, (kocaları)
kendilerine Allah'tan gelen hiç bir şeyle yarar sağlamadılar. İkisine de:
"Ateşe diğer girenlerle birlikte girin" denildi. (TAHRİM SURESİ / 10)
***
Evlilik
KELİMESİNİN GEÇTİĞİ AYETLER
Sizlere
anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek
kardeşlerin kızları, kız kardeşlerin kızları, sizi emziren (süt) anneleriniz,
süt kız kardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe)
girdiğiniz kadınlarınızdan olup koruyuculuğunuz altında bulunan üvey kızlarınız
-onlarla gerdeğe girmemişseniz, size bir sakınca yoktur-, sizin sülbünüzden
olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir araya getirdiğiniz (evlilik)
haram kılındı. Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Şüphesiz, Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (NİSA SURESİ / 23)
***
Aile KELİMESİNİN
GEÇTİĞİ AYETLER
Sizi, dayanılmaz
işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın.
Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda
sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. (BAKARA SURESİ / 49) Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer
(düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay
gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş
etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya
sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız,
hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek
gerekir). Bulamayana da, hacc'da üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere,
bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da
olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek
çetin olandır. (BAKARA SURESİ / 196) Peygamberleri,
onlara (şöyle) dedi: "Onun hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi
(olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa
ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer
inanmışlarsanız, bunda şüphesiz sizin için bir delil vardır." (BAKARA
SURESİ / 248) Tıpkı Firavun
ailesi ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar,
böylece Allah günahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla)
sonuçlandırması pek şiddetli olandır. (AL-İ İMRAN SURESİ / 11) Gerçek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim
ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti; (AL-İ İMRAN SURESİ / 33)
(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından
korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir
hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında
başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır. (NİSA SURESİ / 35)
Yoksa onlar, Allah'ın kendi fazlından
insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu biz, İbrahim ailesine Kitabı
ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk13de verdik. (NİSA SURESİ / 54) Bir mü'mine, -hata sonucu olması dışında-
bir başka mü'mini öldürmesi yakışmaz. Kim bir mü'mini 'hata sonucu' öldürürse,
mü'min bir köleyi özgürlüğüne kavuşturması ve ailesine teslim edilecek bir
diyeti vermesi gerekir. Onların (bunu) sadaka olarak bağışlamaları başka. Eğer
o, mü'min olduğu halde size düşman olan bir topluluktan ise, bu durumda mü'min
bir köleyi özgürlüğe kavuşturması gerekir. Şayet kendileriyle aranızda andlaşma
olan bir topluluktan ise, bu durumda ailesine bir diyet ödemek ve bir mü'min
köleyi özgürlüğe kavuşturmak gerekir. (Diyet ve köle özgürlüğü için gereken
imkanı) Bulamayan ise, kesintisiz olarak iki ay oruç tutmalıdır. Bu, Allah'tan
bir tevbedir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (NİSA SURESİ / 92)
Allah sizi, yeminlerinizdeki
'rastgele söylemelerinizden, boş sözlerden' dolayı sorumlu tutmaz, ancak
yeminlerinizle bağladığınız sözlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Onun (yeminin)
keffareti, ailenizdekilere yedirdiklerinizin ortalamasından on yoksulu doyurmak
ya da onları giydirmek veya bir köleyi özgürlüğüne kavuşturmaktır. (Bunlara
imkan) Bulamayan (için) üç gün oruç (vardır.) Bu, yemin ettiğinizde
(bozduğunuz) yeminlerinizin keffaretidir. Yeminlerinizi koruyunuz. Allah, size
ayetlerini böyle açıklar, umulur ki şükredersiniz. (MAİDE SURESİ / 89) Bunun üzerine biz, karısı dışında onu ve
ailesini kurtardık; o (karısı) ise (helake uğrayanlar arasında) geride
kalanlardandı. (A'RAF SURESİ / 83) Andolsun,
biz de Firavun aile (çevre)sini belki öğüt alıp düşünürler diye yıllar yılı
kuraklığa ve ürün kıtlığına uğrattık. (A'RAF SURESİ / 130) "Hani size dayanılmaz işkenceler
yapan, kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı öldüren Firavun ailesinden
sizi kurtarmıştık. Bunda Rabbinizden sizin için büyük bir imtihan vardı."
(A'RAF SURESİ / 141) Firavun
ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi Allah'ın ayetlerini inkâr
ettiler de, Allah da onları günahlarından dolayı yakalayıverdi. Şüphesiz,
Allah, en büyük kuvvet sahibidir, sonuçlandırması pek şiddetlidir. (ENFAL
SURESİ / 52) Firavun ailesinin
ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar, Rablerinin ayetlerini
yalanladılar; biz de günahları dolayısıyla onları helak ettik. Firavun ordusunu
suda boğduk. Onların tümü zulmeden kimselerdi. (ENFAL SURESİ / 54) Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır
feveran ettiği zaman, dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde
söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten
onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti. (HUD SURESİ / 40) Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki:
"Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va'din de doğrusu haktır.
Sen hakimlerin hakimisin." (HUD SURESİ / 45) Dedi ki: "Ey Nuh, kesinlikle o senin
ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında
bilgin olmayan şeyi benden isteme. Gerçekten ben, cahillerden olmayasın diye
sana öğüt veriyorum." (HUD SURESİ / 46) (Elçiler) Dediler ki: "Ey Lut, biz Rabbinin elçileriyiz.
Onlar sana kesin olarak ulaşamazlar. Gecenin bir parçasında ailenle birlikte
yürü (yola çık). Sakın, hiç biriniz dönüp arkasına bakmasın; fakat senin karın
başka. Çünkü onlara isabet edecek olan, ona da isabet edecektir. Onlara
va'dolunan (azab) sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?" (HUD SURESİ /
81) "Böylece Rabbin seni
seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve
daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve
Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir,
hüküm ve hikmet sahibidir." (YUSUF SURESİ / 6) Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun
gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle
karşılaştılar. Kadın dedi ki: "Ailene kötülük isteyenin, zindana
atılmaktan veya acı bir azabtan başka cezası ne olabilir?" (YUSUF SURESİ /
25) Yardımcılarına dedi ki:
"Sermayelerini (erzak bedellerini) yüklerinin içine koyun. İhtimal ki
ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri dönerler."
(YUSUF SURESİ / 62) Erzak
yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu
gördüklerinde, dediler ki: "Ey Babamız, daha neyi arıyoruz, işte sermayemiz
bize geri verilmiş; (bununla yine) ailemize erzak getiririz, kardeşimizi
koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu (aldığımız) az bir
ölçektir." (YUSUF SURESİ / 65) Böylece
onun (Yusuf'un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: "Ey Vezir, bize ve
ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik.
Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun.
Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını verir." (YUSUF SURESİ /
88) "Bu gömleğimle gidin de,
babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana
getirin." (YUSUF SURESİ / 93) Hani
Musa kavmine şöyle demişti: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın;
hani O sizi Firavun ailesinden kurtarmıştı, onlar sizi en dayanılmaz işkencelere
uğratıyor, kadınlarınızı sağ bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda
sizin için Rabbinizden büyük bir sınav vardır." (İBRAHİM SURESİ / 6)
"Ancak Lut ailesi hariçtir; biz
onların tümünü muhakkak kurtaracağız." (HİCR SURESİ / 58) Böylelikle elçiler Lut ailesine
geldiklerinde, (HİCR SURESİ / 60) "Hemen
aileni gecenin bir bölümünde yola çıkar, sen de onların ardından git ve sizden
hiç kimse arkasına bakmasın; emrolunduğunuz yere gidin." (HİCR SURESİ /
64) Kitap'ta Meryem'i de
zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti. (MERYEM
SURESİ / 16) Hani bir ateş
görmüştü de, ailesine şöyle demişti: "Durun, bir ateş gördüm; umulur ki
size ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol-gösterici
bulurum." (TAHA SURESİ / 10) "Ailemden
bana bir yardımcı kıl," (TAHA SURESİ / 29) Nuh da; daha önce çağrıda bulunduğu zaman, biz onun çağrısına
cevap verdik, onu ve ailesini büyük bir üzüntüden kurtardık. (ENBİYA SURESİ /
76) Böylece onun duasına
icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet ve ibadet
edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha
verdik. (ENBİYA SURESİ / 84) Böylelikle
biz ona: "Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim bizim
emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine her (tür hayvandan) ikişer çift
ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş (azab gerekmiş) onlar dışında olan
aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda bana muhatap olma, çünkü onlar
boğulacaklardır" diye vahyettik. (MÜ'MİNUN SURESİ / 27) "Rabbim, beni ve ailemi bunların
yaptıklarından kurtar." (ŞUARA SURESİ / 169) Bunun üzerine onu ve bütün ailesini
kurtardık. (ŞUARA SURESİ / 170) Hani
Musa ailesine: "Şüphesiz ben bir ateş gördüm" demişti. "Size
ondan ya bir haber veya ısınmanız için bir kor ateş getireceğim." (NEML
SURESİ / 7) Kendi aralarında
Allah adına and içerek, dediler ki: "Gece mutlaka ona ve ailesine bir
baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve
gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim." (NEML SURESİ / 49)
Kavminin cevabı: "Lut ailesini
şehrinizden sürüp çıkarın. Temiz kalmak isteyen insanlarmış" demekten
başka olmadı. (NEML SURESİ / 56) Biz
de, onu ve ailesini kurtardık, yalnızca karısı hariç; onu geride (azab içinde kalanlar
arasında) takdir ettik. (NEML SURESİ / 57) Nihayet Firavun'un ailesi, onu (ileride bilmeksizin) kendileri
için bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte
Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi. (KASAS SURESİ / 8) Biz, daha önce ona süt analarını haram
etmiştik. (Kız kardeşi:) "Ben, sizin adınıza onun bakımını üstlenecek ve
ona öğüt verecek (veya eğitecek) bir aileyi size bildireyim mi?" dedi.
(KASAS SURESİ / 12) Böylelikle
Musa, süreyi tamamlayıp ailesiyle birlikte yola koyulunca, Tur tarafında bir
ateş gördü. Ailesine: "Siz durun, gerçekten bir ateş gördüm; umarım ondan
ya bir haber, ya da ısınmanız için bir kor parçası getiririm." dedi.
(KASAS SURESİ / 29) Dedi ki:
"Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin
olduğunu biz daha iyi biliriz. Kendi karısı dışında, onu ve ailesini muhakkak
kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır." (ANKEBUT SURESİ /
32) Elçilerimiz Lut'a
geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı. Dediler ki:
"Korkuya düşme ve hüzne kapılma. Karın dışında, seni ve aileni muhakak
kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır." (ANKEBUT SURESİ / 33) dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz
büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı. "Ey
Davud ailesi, şükrederek çalışın." Kullarımdan şükredenler azdır. (SEBE'
SURESİ / 13) Artık ne bir
tavsiyede bulunmağa güç yetirebilirler, ne ailelerine dönebilirler. (YASİN
SURESİ / 50) Onda ne bir gaile
vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir. (SAFFAT SURESİ / 47)
Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden
kurtarmıştık. (SAFFAT SURESİ / 76) Hani
biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık. (SAFFAT SURESİ / 134) Katımızdan ona bir rahmet ve temiz akıl
sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de
bağışladık. (SAD SURESİ / 43) Firavun
ailesinden imanını gizlemekte olan mü'min bir adam dedi ki: "Siz, benim
Rabbim Allah'tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden
apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı
kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size va'dettiklerinin
bir kısmı size isabet eder. Şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen
kimseyi hidayete erdirmez." (MÜ'MİN SURESİ / 28) Bedevilerden geride bırakılanlar, sana
diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı
bizim için mağfiret dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle
söylüyorlar. De ki: "Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar
dileyecek olsa, sizin için Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç
yetirebilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber alandır." (FETİH SURESİ /
11) Hayır, siz Peygamberin ve
mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu,
kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma
uğramış bir topluluk oldunuz. (FETİH SURESİ / 12) Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip,
çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi. (ZARİYAT SURESİ / 26) Dediler ki: "Biz doğrusu daha önce,
ailemiz (yakın akrabalarımız) içinde endişe edip-korkardık." (TUR SURESİ /
26) Biz de onların üzerine taş
yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini (bu azabtan ayrı tuttuk;)
onları seher vakti kurtardık; (KAMER SURESİ / 34) Andolsun Firavun ailesi (ve çevresi ile
kavmi)ne de uyarılar geldi. (KAMER SURESİ / 41)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder