Eski yazışmalarımız esnasında arşivlediğim bir yazının hafızalarımızda tekrar yer etme zamanı geldiğie inanarak, arşivimden yeniden yayınlıyorum.
Amerikan asllı Türk vatandaşından Obama'ya mektup.
Şubat 23, 2009
James (Cem) Ryan, İstanbul'da yaşayan bir yazar.A.B.Devletleri West Point Askeri Akademisinden mezun ve Edebiyat doktorası var.
İ. Dünya savaşı esnasındaki New York Şehrini anlatan tarihi romanı "Doğal Yakınlıklar" 2004 yılında yayınlanmış.
Bu linklerden 1.si kendisini anlatıyor, 2.si yazılarına yönlendiriyor.
Evet, linkler İngilizce ama takdir edersiniz ki sayfalar dolusu yazıyı tercüme etmem fiilen mümkün değil, sadece bilgilendirme amaçlı gönderiyorum.
Saygılarımla, Kaman
http://www.blogger.com/profile/07270411860127687874
http://forreasonsunknown-cem.blogspot.com/
****
Metnin Türkçesi.
Sayın Başkan,
Bu mektubu size en içten saygı, iyi dileklerimle ve daha iyi ve adaletli bir dünyaya ulaşmak adına sahip olduğum umut ile yazıyorum. Başkan olarak atandığınız 20 Ocak gününü güzel duygularla hatırlıyorum.48 yıl önce siz doğmadan altı ay önce ben ve West Pointen arkadaşlarım yeni yemin etmiş JFK yı selamlamak için Pennsylvania caddesindeki resmi geçite katılmıştık. West Point"ten mezun olduktan sonra, yaşadığım bu olay hayatımdaki önemli olaylardan biri olmuştu. 20 Ocak 1961 Bir gece önce çok fazla kar yağmıştı ve ertesi sabah Antarktika soğuklarıyla uy anmıştık. Mükemmeldi derinlere gömülmüş kristal bir hatıra. Ne kadar gençtik ayrıca yeni genç Başkanımızla birlikte tehlikelere karşı koyacağımız içinde bir o kadar heyecanlı. Aşırı mutluluk güzel olurken aynı zamanda da tehlikelidir. Sayın Başkan. Gerçeklerin ortaya çıkması uzun zaman almadı ve zaman öylece devam ediyor.
9 yıldır İstanbul"da Türkiye"de yaşıyorum. Bu son yıllar içerisinde sevgili ülkemiz Amerika'yı ilgilendiren bir gerçek şu yüzüne çıktı. Ve ben bugün size Türkiye"deki bu durum hakkında uyarmak için bu mektubu yazıyorum.
Mustafa Kemal Atatürk "Dünya denemelerin yapıldığı bir alandır" diye yazmıştı. Türkiye"yi ılımlı bir İslam cumhuriyeti durumuna getirmek olan ve devam eden Bush politikası ise felaketlerin alanı olmuştur. Sayın Başkan bunun düzeltilmesi açısından zaman çok kritik bir hal almıştır. Ve bunu yapmak için Türkiye hakkında daha çok bilgiye sahip olmalısınız.
Buna bağlı olarak mektupla birlikte iki kitap gönderiyorum. Birincisi Andrew Mango tarafından yazılmış bir biyografi ve diğeri ise Mustafa Kemal Atatürk'ün Büyük Söylevidir.
Bu 36 saatlik edebi konuşma, Atatürk tarafından yazılmış ve 6 gün içerisinde Ekim 1927 tarihinde Mecliste okunmuştur. Konuşma Kurtuluş Savaşını ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunu anlatmaktadır. Söylev inanılmaz, hayret verici bir dokümandır.
"Söylevimde bitmiş denilen bir ulusun nasıl bilime dayalı modern ve milli bir devlet kurduğunu anlattım. Bugün ulaştığımız bu sonuç yıllarca çekilmiş olan acılardan elde edilen öğretilerin ve vatanın her karısına döktüğümüz kanların meyvesidir. Bu kutsal hazineyi Türk Gençliğinin ellerine emanet ediyorum. Ey Türk Gençliği birinci vazifen Türk İstiklal ve Cumhuriyetini korumak ve kollamaktır. (Atatürk, Söylev 715)"
Bu kitabı okuduğunuzda Mustafa Kemal Atatürk'ün büyük dehasını anlayacaksınız.
Dinci aşırı İslamcı güçlerin Atatürk'ün saltanatı kaldırıp, halifeliği devre dışı bıraktıktan sonra sihirli bir şekilde ortadan kaybolmadıklarını göreceksiniz.
Aksine yenilikçi devrimleri başından itibaren baltalamaya çalışmışlardır. Bunu anlamanız hayatı bir önem arz etmektedir. Sayın Başkan Türkiye her zaman bu geri kafalı güçlerin hedefi olmuştur. Ve şimdi bu geri kafalılar Türkiye'yi yönetmektedir. Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini okumanın ayrıca Mustafa Kemal Atatürk gibi büyük bir dehaya sahip olan sizin kendi önemli kaynaklarınızı ve yeteneklerinizi düzenlemenize yardımcı olacağını düşünüyorum.
Karalı ve doğru bilgilendirilmiş liderlik bugün Amerika Birleşik Devletleri Başkanının ihtiyacıdır. Bunlar Atatürk'ü onun büyük kişisel dürüstlüğünün yanında tamamlayan karakteristiklerdir. Hayatı boyunca dinci teröristlere karşı savaşmış olan bu adamdan çok şeyler öğrenebileceğinizi düşünüyorum.
Şu anda laik, demokratik, sosyal ve hukukla yönetilen Türkiye Cumhuriyeti içeriden ve dışarıdan saldırı altındadır.
Sayın Başkan, ben burada yaşıyorum, bildiklerim politikanın gereklerinden ve direk propaganda dolayısıyla arındırılmış değildir. Atatürk'ün genç bir subay iken kafasında yarattığı bu milletin ortadan kaldırılmasına uzun süreden beri devam edilmektedir. Bu gün ise bu yapılan artık apaçık ortadadır. Aşırı dinciliğin kara düşünceli gericiliği hergün daha da belirgin hale gelmektedir. Alkollü içki yasakları, politik bir sembol olan türban ile bayanların politikacılarla medyada beraber gösterilmesi, uzlaşmacı ve bastırılmış basın bunlara sadece birer örnektir.
Burada "liberal" olarak bilinenler dış güçlerin isteği doğrultusunda çalışmaktadır. (Örnek, sizin CIA'nızla bay Başkan) İktidarda bulunan dinci partinin yolsuzlukları şaşırtıcı düzeydedir ve hırsızlıktan, rüşvete ve seçim yolsuzluğuna kadar göklere çıkmaktadır. şu anda Ergonokon olarak bilinen düzmece uydurmaca hukuki sel dalgası, karşıt sol tarafı tasfiye etmektedir. Atatürk'ün yarattıklarını dahada kirletmek için alıkoyulanlar arasına adı suçlularda eklenmektedir. Bütün bunlar demokratik Türkiye'yi nerdeyse diz çökmenin eşiğine getirmiştir. Ve Mustafa Kemal Atatürk asla diz çökmemiştir, çocukken bile uzun eşek oynamayı eğileceği için red etmiştir.
O'nu hiç okumamış, tanımamış Avrupa Birliği üyeleri neden Atatürk hakkında bu kadar karalama faaliyeti yapıldığına şaşırmaktadır. Atatürk zamanın entel geçinen İngiliz Mandasına girmeyi planlayan liberalleri gibi bugünün Türk liberalleri (Libboşlar) demokrasi adı altında laik Türkiye'yi ve Atatürk'ün prensiplerini yok etmeye çalışmaktadırlar. İktidar partisi dini programına bağlı kalarak, Mustafa Kemal Atatürk tarafından sağlanan vicdan özgürlüğünü her fırsatta ortadan kaldırmak için çalışmaktadırlar. Ve Amerika Birleşik Devletleri, bizim ülkemiz Sayın Başkan direkt olarak yardım etmekte ve bu güçleri desteklemektedir. Bu utanç vericidir.
Sayın Başkan Amerikalılar şaşılacak şekilde Türkiye'ye ve daha önemlisi Mustafa Kemal Atatürk'e karşı kayıtsız kalmaktadırlar. Bu adamı tanımadan onun ülkesi hakkında bilgi sahibi olunamaz. İlave ettiğim kitapların amacı sizin sadece ayıklanmış brifing kitaplarını, kendi tarafından hazırlanmış özetleri ve özelliklede batı basının raporlarını okuyarak Türkiye hakkında bilgi edinmenizi önlemektir.
Türk basınının büyük bölümü ve özellikle şu andaki Türk hükümeti, tek yanlı progandanın sağlayıcılarıdır.
Sayın Başkan, size akacak olan ve Türkiye'nin ılımlı bir islam ülkesi olduğunu anlatan Bush saçmalığı akıl dışı, uydurulmuş ve yanlış olan bilgilerle doludur. Herhangi bir Kur'an desteği olmadan yaratılan Türban sorunu olarak bilinen hastalıklı çaba, batının kullanabilmesi için dindarlığın görsel kanıtı olarak Türkiye'de büyük, saldırgan ve sosyal bir Şiizm yaratmıştır.
Sayın Başkan, Amerika ılımlı bir Hrristiyan ülkemidir?
Şunu kastediyorum, Amerikalılar görünebilir haçlar mı takmalılar? Lütfen bu anlamsız politikayı tekrar düşününüz. (Dinci yıkıcı unsurların Atatürk'ü nasıl meşgul ettiğini söylevden okuyunuz)
"Milletimizin ilkel bir millet olmadığını sadece önyargı ve hurafelerle doldurulduğunu kanıtlamak için bütün bu önlemlerin alınması gerektiğini herkes anlayacaktır. Modern bir milletin kendisini, el falcılarına, sihirbazlara, zar atıcılarına ve dini sembol satıcılarına teslim etmesi, şeyh, dede, seyyit, çelebi, baba ve emirler sürüsü tarafından yönetilmesine tahammül edilebilir mi? Yüzyıllar boyu milletimizi olduğundan farklı göstermiş olan kurumların ve uzantılarının yaşatılması düşünülebilir miydi?" (Atatürk, Söylev 714)
Sayın Başkan, yanlış bilgilendirmeden daha kötü olarak şu andaki din kökenli hükümetin Türk halkının çoğunluğunu temsil ettiğini iddaa eden saldırı ve gösterilerle karşılaşabilirsiniz.
Sayın Başkan, sizin ve Amerika Birleşik Devletleri'nin bu şekilde kandırılması çok tehlikelidir.
Bu size tuhaf gelebilir, fakat ne yazık ki doğru Sayın Başkan.
Şu an Türkiye'de büyük bir kötüye gidiş mevcuttur. Bu yüzden sizi Türkiye'deki durum ve olanlar hakkında bilgili olmaya davet ederken, özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ü derinden tanımanız konusunda dikkatinizi çekiyorum. Türkiye konusunda size çevrenizdeki yanlış bilgiler veren, yağcı ve yalancı ordularına rağmen bu bilgilere kendiniz ulaşmalısınız.
Farklı olduğunuzu düşünürken, şu konuda sizi önceden uyarmak isterim. CIA, devlet bakanlığının ve Beyaz Saray'ın en akıllı beyinlerine ulaşabilmenize rağmen, Türkiye'nin önemi ve Türk milletine dair doğru bilgileri, fikirleri alamayacaksınız. Kesinlikle de şu andaki Türk hükümeti üyelerinden de Türk Milletinin ruhu hakkında bu bilgileri alarak öğrenemezsiniz.
Modern Türk ruhunun incelikleri, özü, size gönderdiğim materyallerde tek kelime ile Atatürk'te bulunmaktadır. Onun askeri, politik, sosyal, eğitime yönelik, yaratıcı başarıları, adaletli bir şekilde milletin birlikte yaşamasına yönelik faaliyetlerini göstermektedir ve bu faaliyetler dar bir anlamda düşünülmemiştir, onun dediği gibi bütün bu birlikte yaşamanın özü onun "Yurtta Barış Dünyada Barış" cümlesinde kendisini göstermektedir.
O, sizinde sahip olduğunuzu düşündüğüm, Reinhold Niebuhr'un söylediği haksızlıklara karşı, ruhunda olan büyük kızgınlığı önleyen inanılmaz akılcı ve nedensel bir zeka gücüne sahipti. Mustafa Kemal Atatürk, bu özelliklere sahip olarak karanlığın güçlerine karşı hep üst düzeyde savaş vermiştir. Savaşarak halkını Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntıları arasından kurtarmıştır. Bugün onun düşünceleri ve faaliyetleri Türk Milletinin var olma temellerini tanımlamaktadır. Fakat Sayın Başkan, şu an Mustafa Kemal Atatürk dışarıdan ve içeriden saldırı altındadır.
Bunlara rağmen, onun prensipleri hala kurduğu demokratik millet içerisinde on milyonlarca laik Türk'e ilham kaynağı olmaktadır. New York Times yazarı Sabrına Tavernise'nin yanlış ve kesinlikle yanlı olan, "inanılmaz güçlü generaller, yargıçlar topluluğu şeklindeki laik elitler" tanımı, aptalcadır.
Milyonlarcamız evet Sayın Başkan, bende Türk vatandaşıyım Erdoğan hükümetini destekleyen Amerikan politikasını protesto etmek için 2007 ilkbaharında caddelere döküldük.
Ve durum o zamandan bu yana daha ciddi bir hal aldı. Sayın Başkan, büyük ihtimalle bu hükümet içerisinde neler olduğunu biliyorsunuz. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) demokrasi adı altında Türkiye'yi meydana getiren prensiplerden bir kaos ortamı oluşturmuştur. Demokrasi adına AKP genelde, aşırı fakir ve eğitimsiz seçmenlerine kömür ve ufak ev aletleri şeklinde yardım adı altında rüşvet vermektedir. İktidar partisi tarafından, yüksek mahkeme çalışmalarına taarruz edilmektedir. Bu özellikle Başbakan tarafından yapılmakta ve savcılar, dinci basında hedef olarak gösterilmektedir.
Demokrasi, sosyal adalet ve hukuksal eşitlik adına iktidar partisine karşı oldukları bilinen yüzlerce kişi Ergenekon adı verilen büyük bir yakalama operasyonu ile devre dışı bırakılmaktadır. Kesinlikle bir cadı avı, suçları belirlenmeden 18 ay boyunca hapishanede tutulan sözde askeri darbe üyeleri, bu süre geçtikten sonra yargılanmaya başlanmıştır. Yazarlar, gazeteciler, üniversite rektörleri, işçi sendikası liderleri, avukatlar, emekli kara subayları ve solcular hepsi bu utanç verici operasyonun için de kendilerini bulmuşlardır. (Daha önce değindiğim gibi kirlilik yaratmak adına sıradan bazı gerçek suçlular guruba katılmıştır.)
Sayın Başkan eğitimli, batılı düşünen ve şu anda tutuklu olarak Türkiye'nin ve Avrupa'nın en büyük hapishanesi Silivri'de bulunan kişiler adına size yazıyorum. Ayrıca bu hapishane aynı anda yargılandıkları yerde. Yani hapishanede yargılanıyorlar! Sizde bir avukat olarak kesinlikle anında bu davanın aşırı ön yargılı olduğunu anlamışsınızdır.
Toplu tutuklamalar genellikle iktidar partisinin kanuni veya adaletsizlikleri sebebiyle halk karşısında zor duruma düştüğü zamanlardan hemen sonra yapılmaktadır. Örnek olarak ilk dalga AKP'nin antilik uygulamaların merkezi olarak suçlu bulunmasından sonra, ikincisi ise Almanya'daki bir yardım kuruluşu olan "Deniz Feneri" ile ilgili suçlamaların ortaya çıkmasından sonra olmuştur. Türkiye ve Almanya'daki Türkler tarafında organize olan Deniz Feneri yardım severlerden 41 milyon Euro toplamış ve bunun 17 milyon Eurosunu iktidar partisine yakınlığı ile bilinen medya kuruluşlarına aktarmıştır. Türk Radyo Televizyon Kurumu ve RTÜK başkanı AKP'li Zahid Akman, Alman mahkemeleri tarafından, aktarılan paraların toplandığı kişi olarak tespit edilmiştir. Hala sigara içilmesini ve alkollü içki tüketilmesini gösteren yayınları engelleyerek sorumlu bir şekilde milletin ahlakını koruyarak koltuğunda oturmaya devam etmektedir. Alman savcı Deniz Feneri yardım örgütünün bağlantılarının Başbakan'ın ofisine kadar uzandığını tespit etmiştir.
Türkiye'nin şeriata doğru hareketi devam ediyor.
Ülkenin büyük kesimi alkolden arındırılmıştır. İstanbul'da mayo reklamları yasaklanmıştır. İstanbul'un merkezindeki Atatürk Kültür Merkezi, detayları bildirilmeyen sebeplerden dolayı kapatılmıştır. Takip eden zamanda devlet destekli opera bale ve senfoni orkestrası toplatılmış. Tekrar bir yerde faaliyete geçirilecekleri rivayet edilmektedir. Kültürel aydınlanma uğruna, yeterince tuhaf olmasına rağmen İstanbul 2010 yılı için Avrupa Kültür Başkenti seçilmiştir. Buna politik laf kalabalığı denmektedir.
Bay Başkan, uzun süre Amerika Türk ruhunun ilkelerini, onları yeniden şekillendirerek Amerikan boyunduruğu altına almak için etkilemeye çalışmıştır. Bütün bu baskılar, etkili olarak Türk beynini bozmuş, onu Atatürk'ün düşüncelerinden uzaklaştırarak, onu canı gönülden her şeye eğilen, Amerika'nın isteklerine göre hareket eden bir aptal yapı haline sokmuştur.
Bütün bunlar Türkiye'de iktidar partisinin ana görevidir.
O da işini oldukça iyi yaparak, bir zamanların Atatürk'ün gururlu milletini neredeyse diz çökecek seviyeye getirmiştir.
Atatürk bir resmi devlet yemeğinde, bir garsonun dolu bir tepsiyi düşürmesi sebebiyle, yabancı konuklarına dönerek, ben milletime her şeyi yapmayı öğrettim, ama hizmet etmeyi değil demiştir.
Atatürk'ün takipçileri için, Amerika tarafından yaratılan hükümetler ne kadar kızdırıcı ve ortaya çıkan durum ne kadar acıklı değil mi?
Şunu bir düşünün, siyaset yapması yasaklanan Recep Tayyip Erdoğan hiçbir kanuni dayanağı olmamasına rağmen Bush tarafından, Türk hükümetinin başkanı Beyaz Sarayda kabul edilmiştir.
Ne kadar sinir bozucu değil mi?
Bu yüzden emirlerin eksiksiz takipçisi Erdoğan Bush'u ziyaret ettiği her zaman yıldızı parlamıştır. Sakın yanılmayın bay Başkan, bu hükümet ne size, nede Türk halkına hizmet eder. Öylesine demokrasi adı altında sadece kendine hizmet eder.
Emperyalizmin bu bozucu, yıkıcı çalışmaları çok uzun zamanlardan beri devam etmektedir. Siz bunu kişisel olarak bilmektesiniz. Havai'deki ve Kenya'daki atalarınız, Endonezya'daki gençlik yıllarınız, bütün bu yüksek kişisel tecrübe olanakları, size bunu aktarmışlardır. Eminim ki bütün bu tecrübeleriniz, şu an Türkiye'yi etkileyen olaylar hakkında kavrayışınızı üst düzeye çıkaracaktır. Emperyalizm iç teslimiyet, bozulma ve çözülmeyi beraberinde getirmektedir.
Atatürk, 500 yıllık Osmanlı saltanatından Türkiye'yi kurtardığında, Türk halkının hayatını yaşaması için yeni bir yol ortaya koymuştu. Bu aydınlanma ve batılılaşma yolu idi. Umuyorum ki Batı'nın, nasıl kendi hastalıklı bencil amaçları için bu aydınlanma ve batılılaşma çalışmalarını sabote etmeyi cesaretlendirdiğini anlıyorsunuzdur. En önemlisi bu okuduklarınız, o farklı, karşılaştırılamaz eşsiz insan hakkında daha fazla öğrenmek isteğinizi ateşlemiştir.
Sayın Başkan, Amerika içinde ve dışında politikalarınızı "Babamdan Rüyalar" adlı kitabınızda yazdığınız gibi düzenleyeceğinize güvenim tam. Uyguladığımız politikaların, yaşadığımız gerçek hayatların felsefesini yansıtması gerekmektedir. Türk halkının çoğunluğu da aynı şeyi arzulamaktadır ve Amerika Birleşik Devletleri yollarından çekilirse buna sahip olabilirler.
Saygılarımla.
James (Cem) Ryan.
Obama din hakkında konuşuyor, Kutsal kitabın neresini uygulayacağız diyor!
Bu video Türkiye'den açılmaz durumda, belki Türkiye dışından girenler görebilir diye eski adresini sunuyorum. brightcove.com
Obama's speech on atheist and faith may be the most important
pronouncement by a Democrat on faith and politics since John F.
Kennedy's Houston speech in 1960 declaring his independence from the
Vatican. Obama offers the first faith testimony I have heard from any
politician that speaks honestly about the uncertainties of belief.
"For one, they need to understand the critical role that the separation of church and state has played in preserving not only our democracy, but the robustness of our religious practice. Folks tend to forget that during our founding, it wasn't the atheists or the civil libertarians who were the most effective champions of the First Amendment. It was the persecuted minorities, it was Baptists like John Leland who didn't want the established churches to impose their views on folks who were getting happy out in the fields and teaching the scripture to slaves. It was the forbearers of the evangelicals who were the most adamant about not mingling government with religious, because they did not want state-sponsored religion hindering their ability to practice their faith as they understood it.
Moreover, given the increasing diversity of America's population, the dangers of sectarianism have never been greater. Whatever we once were, we are no longer just a Christian nation; we are also a Jewish nation, a Muslim nation, a Buddhist nation, a Hindu nation, and a nation of nonbelievers.
And even if we did have only Christians in our midst, if we expelled every non-Christian from the United States of America, whose Christianity would we teach in the schools? Would we go with James Dobson's, or Al Sharpton's? Which passages of Scripture should guide our public policy? Should we go with Leviticus, which suggests slavery is ok and that eating shellfish is abomination? How about Deuteronomy, which suggests stoning your child if he strays from the faith? Or should we just stick to the Sermon on the Mount - a passage that is so radical that it's doubtful that our own Defense Department would survive its application? So before we get carried away, let's read our bibles. Folks haven't been reading their bibles.
This brings me to my second point. Democracy demands that the religiously motivated translate their concerns into universal, rather than religion-specific, values. It requires that their proposals be subject to argument, and amenable to reason. I may be opposed to abortion for religious reasons, but if I seek to pass a law banning the practice, I cannot simply point to the teachings of my church or evoke God's will. I have to explain why abortion violates some principle that is accessible to people of all faiths, including those with no faith at all."
obama.senate.gov
Açılamıyorsa ayrıca bakınız.
Obama’s 2006 Speech on Faith and Politics-June 28, 2006
Barack Obama – Call to Renewal Keynote Address-February 19, 2008
Video: (Very good speech, I will remain atheist though)
"For one, they need to understand the critical role that the separation of church and state has played in preserving not only our democracy, but the robustness of our religious practice. Folks tend to forget that during our founding, it wasn't the atheists or the civil libertarians who were the most effective champions of the First Amendment. It was the persecuted minorities, it was Baptists like John Leland who didn't want the established churches to impose their views on folks who were getting happy out in the fields and teaching the scripture to slaves. It was the forbearers of the evangelicals who were the most adamant about not mingling government with religious, because they did not want state-sponsored religion hindering their ability to practice their faith as they understood it.
Moreover, given the increasing diversity of America's population, the dangers of sectarianism have never been greater. Whatever we once were, we are no longer just a Christian nation; we are also a Jewish nation, a Muslim nation, a Buddhist nation, a Hindu nation, and a nation of nonbelievers.
And even if we did have only Christians in our midst, if we expelled every non-Christian from the United States of America, whose Christianity would we teach in the schools? Would we go with James Dobson's, or Al Sharpton's? Which passages of Scripture should guide our public policy? Should we go with Leviticus, which suggests slavery is ok and that eating shellfish is abomination? How about Deuteronomy, which suggests stoning your child if he strays from the faith? Or should we just stick to the Sermon on the Mount - a passage that is so radical that it's doubtful that our own Defense Department would survive its application? So before we get carried away, let's read our bibles. Folks haven't been reading their bibles.
This brings me to my second point. Democracy demands that the religiously motivated translate their concerns into universal, rather than religion-specific, values. It requires that their proposals be subject to argument, and amenable to reason. I may be opposed to abortion for religious reasons, but if I seek to pass a law banning the practice, I cannot simply point to the teachings of my church or evoke God's will. I have to explain why abortion violates some principle that is accessible to people of all faiths, including those with no faith at all."
obama.senate.gov
Açılamıyorsa ayrıca bakınız.
Obama’s 2006 Speech on Faith and Politics-June 28, 2006
Barack Obama – Call to Renewal Keynote Address-February 19, 2008
Video: (Very good speech, I will remain atheist though)
Obama'nın youtube arşivi
https://www.youtube.com/user/BarackObamadotcom
Anti-Obama Mailer Takes ‘We Are No Longer A Christian Nation' Quote Out Of Context-10/31/2012
The Economy Needs Ayn Rand
Erdoğan'a protesto.
Adam konuşmasında baştan sona Ekvator dedi, belki de bunun için protesto etmişlerdir.
Ekvator, dünyayı kuzey- güney diye ayırdığı var sayılan hayali dairesel çizginin adı.
Ekvador ise, Güney Amerika'da temsili demokrasi ile yönetilen bir ülkenin adı.
Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz son, cahiller tarafından yönetilmektir. Platon (Eflatun)
Fethullah Gülen Obamacı mı McCainci mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder