12 Şubat 2016 Cuma

Kürdistan satrancında Erdoğan piyon mu?





Kaç yıldır söylediğim şey şuydu.

Türkiye'nin Doğu'sunda Kürdistan artık kuruldu, şimdi nüfusu oluşturuluyor.
Aslında Polonya ve Yugoslavya'nın parçalanması dönemlerine girdiğimizde bunların işaretleri verilmişti.

Nitekim ABD'nin Irak işgalinde de bölgedeki Arap nüfus temizlenerek yerine Kürt nüfus yerleştirilmeye başlanmıştı.

O dönem bunları anlattığımda, "sanki masal anlatıyorsun" diyenlerin olduğunu görmüştük.

Göremeyenlerse dizilerle, eğlence programlarıyla oyalanan, açlıkla terbiye edilen çoğunluk olmuştu.

Şimdi ekilen tohumlar yeşerdi ve Kürdistan sınırları belirlendiği gibi, nüfusu da bölgeye yerleştiriliyor.

Bunun müsebbipleri, tıpkı o dönemde olduğu gibi yeni kahramanlık (hamaset) ile tekrar sahnedeki yerlerini almış durumdalar.

Kürdistan satrancında kaybeden Türkler olmuştur.

Türkiye demiyorum  Türkler diyorum, bu ayrıntıyı artık görmenin de anlamı kalmamıştır.

Türkler Erdoğan'a oy verdiğinden bu güne sürekli kaybetmişlerdir.
Kıbrıs'ta da kaybetmişlerdi ancak, Türk halkının göremediğini belki de Kıbrıs Rum kesimi gömüş, "HAYIR" oylarıyla Kıbrıs Türklerinin T. C.'den kopmasının önünde engel olmuşlardı.

Kürdistan satrancında şah kim, piyonlar kimler, oyun nasıl kuruldu?

Asıl mesele budur.

ABD+AB, Rusya ve Türkiye bu oyunda aktör durumundaydı ve Erdoğan'ın çift başlılık olmaz çıkışı belki de bu satrançtaki durumunun örtülü bir haykırışıydı.

Erdoğan içerde kendi başbakanına bile çift başlılık olmaz diyebiliyor ama Obama ve Putin'e bunu söyleyememenin sıkıntısını bize yaşatıyor.

Biraz geriye gidelim, Suriye tarafından Türk jeti düşürüldüğü güne gidelim.

O dönemde detaylı analizimi ABD - Rus Gizli İşbirliği Türk jetini düşürdü başlığında yaparken dikkat çekici bir ayrıntı vardı.

Ayak üstü gazetecilerin sorusunu yanıtlayan Erdoğan, "pilotlar yaşıyor, botları elimizde" açıklaması yapıyordu.

Daha sonra Kılıçdaroğlu katıldığı Ahmet Hakan'ın programında, "Erdoğan bize, pilotların botları elimizde dedi" diyordu.

İşte o dönemde, ABD ve Rusya'nın gizli bir anlaşma yaptığını tahmin ettiğimi söyleyerek, Erdoğan'ı bu konuda kullanacaklardır diyordum.

Zira bir ülkenin başbakanı, olayın üzerinden onca zaman geçmesine rağmen hiç bir şeyden habersiz olması muhtemel midir?

MİT, Askeri istihbarat yan gelip yatmış mıdır, Türkiye'nin radar kayıtları yok mudur vs... bir çok soru o dönem yanıtsız kalmıştı.
Şimdi anlıyoruz ki, sadece ABD-Rus gizli anlaşması o uçağımızı Suriye'de düşürmemiş, olayların baştan beri Erdoğan'da içindeymiş.

Bunu nereden anlıyoruz?

7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında yaşanan KaçAK  Saray ziyaretçileri ve yapılan görüşmeleri anımsarsanız anlaşılmayacak bir şeyin kalmadığını görürsünüz.


 

 

Tüm hesaplar başkanlık sistemi üzerine kurgulandığı açık ve nettir.

Yani başkanlık sistemi yerleşmeden, ulus-devlet yapısı bozulamaz dolayısı ile Federal Cumhuriyet şekline dönüştürülemeyen Türkiye'de, yasal yollardan Kürt Federe Devleti de kurulamaz.

ABD,  Rusya ve Erdoğan bunu bildikleri için alenen, gözlerimizin önünde sanaryosunu yazdıkları tiyatroyu icra ediyorlar.

Kürdistan satrancındaki son hamle Başkanlık istemidir ve başkanlık sistemi geldiğinde ABD ve Rusya ŞAH diyecektir.

Bu durumda MAT olacak Erdoğan değil, Türkiye olacaktır.
Nitekim Erdoğan, kendisine verilen bölgenin başkanı olurken, Öcalan'da Kürdistan Federe  Devleti başkanı sıfatıyla taçlandırılacaktır.


Bunları akşam rüyaya yatıp sabah gördüklerimi yazmıyorum, görmeyen körler görsün diye yazıyorum.

Tek yaptığım şey, geçmişi kurcalamak, arşiv tutmak, hafızamı canlı tutmaktan ibarettir.

Öyleyse biraz daha geçmişe gidelim ki, rüya görüp görmediğimi anlayalım.



10 Ekim 1965 tarihinde yapılan seçimlerle Demirel'in başbakanlığına denk gelen dönemi anlatan yazıda, Amerika'nın Türkiye'ye bağlanacak Kürt Federe Devletini Demirel'e önerdiğini, Demirel'in de Genelkurmay brifinginde bu öneriyi masaya koyduğunu anlatan bir amiralden bahsediliyor.
O dönemin gazeteleri görevi derhal üstlenerek, Kürt-Türk federe devletinin iyi olacağını, Osmanlı'da da var olduğunu yazmaya başlamışlar.
Tıpkı ABD ağzıyla, "Böyle yaparsanız topraklarınızı da büyütmüş olursunuz" konulu makaleler yazılmış. cumhuriyetarsivi

Farkındaysanız bu söylem daha geçen sene TBMM kürsüsünde Erdoğan tarafından seslendiriyordu.
Aynı zamanda Erdoğan, "" mealindeki açıklamanın sırrı da buydu.

Erdoğan, Erbakan rakibimiz değil, bu ikinci Menderes dönemidir. Erdoğan: Milli Görüş’ün değil Demokrat Parti’nin devamıyız.

30 Nisan 1992 tarihli Milliyet gazetesinde aynı sözleri Özal'da, Atatürk'ü örnek göstererek söylüyordu.



Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde de değişen bir şey olmamış, Paul Henze'nin Demirel'e 1994'te sunduğu Amerikan Hava kuvvetleri raporunda, Türk-Kürt Federasyonu teklifini görmüştü.



1965 yılında da Korgeneral Faruk Güventürk'ün, Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığına atandığında başından geçeni dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a rapor halinde sunduğunu söylüyordu.

Raporda ABD üssündeki komuta odasına girdiğinde, haritada Türk topraklarını Ermenistan ve Kürdistan diye gösterildiğini yazmıştı.


Cevdet Sunay'ın döneminde Orgeneral Turgut Sunalp ise, "Türkiye dost ülkeler tarafından Sevr'e sürükleniyor, birliktelik içinde oluşacak Kürt Federe Devleti, dost ülkelere de hizmet ederdiyormuş.

1992 yılı 39 sayılı Aktüel dergisinde Özal'ın da Kürdistan kurulmasını istediği, "gün gelir kendi valilerini kendileri seçer inşallah" dediğini yazıyordu.
1988 yılında AB gerekçesi olarak sunulan rapor ve 1991 yılında kitap olarak satışa çıkan Turgut Özal imzalı, "Turkey in Europe and Europe in Turkey" adlı kitapta, "If you see us as Turks, you make a big mistake. We have nothing to be called Turkish, what we have is taken from the Greeks. Even the name of my son, Efe, is Greek" (Bizi Türk diye dışlıyorsanız şunu bilin, Türk denecek bir şeyimiz yok, uygarlık adına neyimiz varsa hepsini Yunanlılardan aldık, bizim kültürümüz Yunan kültürüdür, oğlum Efe'nin adı bile Yunancadır; Avrupa Birliğine girmemiz için engel yoktur” diyebiliyor ve "Biz tepemizde Türk olmayan yöneticiler bulunmasını yadırgayan bir toplum değiliz" deme küstahlığını sergileyebiliyordu.


Turkey in Europe and Europe in Turkey by Turgut Ozal (Paperback - 1991)-ISBN-13: 978-9963565146



Her şey, Özal'ın Kürt raporuyla başladı.pdf




 hurriyetdailynews



1996 yılı İstanbul Habitat-II Toplantısında Butros Gali, Demirel'i kürsüye  “Türkiye Federal Cumhuriyeti" diye davet etmiş, daha sonra Müslüman takıyyesi gibi, milleti salak yerine koyan alaycı tavırlarla özür benzeri açıklama yapmıştı.


TURKEY URGES INVESTIGATION OF ISLAND'S STATUS

Aslında bu ihanet dışarıdan yapılınca anlıyorsunuz ama içerden yapılınca anlamakta zorlanıyorsunuz.

Yani Gali'de, tıpkı Nazlı Ilıcak'ın Gazeteci ve Yazarlar Vakfı, Ulusal Uzlaşama Teşvik Ödülünü törenindeki sözleri için yaptığı açıklama gibi.
Şimdiki Dış İşleri bakanı Çavuşoğlu'nun kız kardeşi Nazlı Ilıcak, söylemeye çalıştığım konuşmasını, "Ben Sayın DEMİREL'in bu toplantıya teşrifini bir çirkinliğin, bir hatayı düzeltme gayreti olarak görüyorum. Bazı mahfillerde Fetullah Hoca'nın başını çektiği hizmet hakkında incitici sözler söylenmektedir. Demirel'in bulunması, burada, Ankara'da ileri geri konuşanlara bir cevap mahiyetindedir..." açıklamalarını aklıma getirdi.

Bunun detaylarını "SAYIN"sözcüğündeki gizem başlıklı yazımda vermiştim.

Çavuşoğlu iseTSK, Kıbrıs'ta  İşgalcidir diyen adamdır.




Yazıyı kaleme alırken, Spekülatör Soros'un, "Rus lider Putin'in, AB için IŞİD'den daha büyük bir tehdit" dediğini okudum.
Putin is a bigger threat to Europe’s existence than Isis



1999'da Morton Abromowitz'in, "Türkiye gelecek on yılda üniter-ulus devlet yapısını terk edip bölgesel  Kürt Federasyonuyla büyüyecek veya etnisite ve dinselmezhepsel ayrılığın içine yok olacak” dediği gibi, Soros'da, "ULUS DEVLETLER GEREKSİZDİR" diyordu.



İşin ilginç ve halkın anlamadığı kısmıysa Erdoğan'ın, 1 Kasım'dan itibaren tüm komşu ülkeleri neden düşman ilan etme çabasında olduğudur.




Bu adamı birileri durdurmalı, engellenmemdir.

Durup durup rüya görür gibi konuşmasının bir anlamı kalmamıştır.

Zira söylediği hiç bir kelime, kendi bilgisi dahilinde olmadığı kesindir.
Birileri camına koyuyor yazıları, bu da bodoslama giriyor, ortaya çıkan manzara korkunç oluyor.

Yazık ki sağ kanat, sürekli bunları başımıza getirmektedir.

İsmet Paşa boşuna mı diyordu, "" diye?


Rusya ile aramızı bozmasının nedeni de budur, kendisi ne yaptığının farkında bile ya değildir ya da dilim varmıyor başka tanımlaması vardır.

İçine düştüğü kompleksten kurtulmak ve öncelikle Kürt Eyaleti oluşturabilmek amacıyla başkanlık istiyor.

Hem eziklik kompleksinden kurulacak hem görevini hakkıyla icra etmiş olacak.
ABD müttefikimiz dediği PYD'ye düşman diyorsun.
ABD, "Yahu bu PYD'nin lideri Salih Müslim'le görüşen siz değil miydiniz" dese ne yanıt vereceksiniz?
Nitekim 26 Temmuz 2013 tarihinde Evrensel gazetesi yazarlarından Fehim Işık, "Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Salih Müslim'i Ankara'ya davet etmesi iyi bir gelişme, daha önce biri Kahire’de Salih Müslim’le diğeri de PYD yetkilileriyle Türkiye’de olmak üzere iki görüşme yapıldığına dair bilgi var" demiyor muydu, bunu neden yalanlamadınız da sessiz kalarak ikrar ettiniz?
Mimar Sinan Camisinden çıkan Erdoğan, "Suriye sınırındaki son gelişmeleri ve bu konuda alınan bir karar gereği Milli İstihbarat Teşkilat'ımız, Salih Müslim'le gerekli olan görüşmeleri yapacaklar. Attıkları bu adımın yanlış ve tehlikeli adımlar olduğu noktasında kendilerine gerekli uyarılar yapılacak. İşin çerçevesi budur" demiyor muydu?

Madem terör örgütüydü de neden sessiz kaldınız, Ankara'ya davet ettiniz de, gibi gizlice Fidan'ı yollamadınız?

Dalga mı geçiyorsun kardeşim deseler ne diyeceksiniz?
21 Ekim 2014 tarihinde Salih Müslim, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Meclis Başkanı Yusuf Muhammed’i Erbil’de ziyaret ederek, PYD’ye silah yardımı için teşekkür ettiğinde, " Erdoğan, Esad’la Halep’te kebap yerken, biz ölüyorduk" söylemi ne anlama gelmekteydi, hiç aşağılandığınızı hissettiniz mi?
ABD'nin T. C hükümetine destekleme talimatı verdiği IŞİD, neden yaratıldı sanıyordunuz?
PYD’nin silahlı kanadı YPG’ye ABD tarafından, havadan 24 ton silah ve mühimmat yardımı yapılırken buna neden sessiz kalmıştınız?
PYD Eş başkanının, Türkiye üzerinden Peşmerge güçlerinin Kobani’ye gönderilmesine izin çıkmasının Kürtlerin diplomasi zaferi olduğunu söylediğinde hiç utanma duygusuna kapılmış mıydınız?



Aynı tarihlerde CNN Türk'te Şirin Payzın'ın sorularını cevaplayan Salih Müslim, "Erdoğan Kobani'ye koridor açılmasına karşı çıkmış, ABD'nin PYD'ye silah yardımı yapmasına Evet diyemeyeceklerini söylemiş ama Obama ile telefon görüşmesi sonrası çark edip, "Obama'ya Kobani'ye Peşmerge Koridoru açılmasını ben teklif ettim" demiş.  Kendisi de gerçekleri biliyor. Kaçıncı defa İstanbul’a gelip yetkililerle görüştüm. Evinin içinde görüşüyoruz, en büyük yetkililerle. İkinci gün arkamızdan bunlar da teröristtir falan. Duruşuna bir açıklık getirsin" demişti.



Bu dış siyasette açıkça aşağılanmaktır, yüz kızartısıdır, teröristle iş birliğinin alenen itirafıdır.
Şimdi de tutup teröristlerle mücadele ediyorum masalları anlatıyorsunuz.

10 Şubat 2016 tarihli Vatan gazetesinde bir başlık, "Suriye'de Muhalif Ebû Amara Tugayı Komutanı Muhanne Ceffale çarpıcı iddialarda bulundu" diyor.
Okuyunca bakıyorsunuz, “ABD öncülüğünde oluşan 'MOM' operasyon odası bünyesinde silah yardımı yapılan muhaliflerin ve hatta bir dönem adından çokça söz edilen ABD'ye bağlı askeri birlik olan 30. Tümen'in cephede tüm mevzileri vuruldu" diyor.
ABD, Halep'in kuzeyinde havadan bomba yağdırıyor, üstelik Muhaliflere diyor.
Ve teröristin gördüğü bir gerçek var, aynen şöyle dile getirmiş.
"ABD ve Rusya, PYD'ye Türkiye sınırına paralel ve stratejik öneme sahip uzun bir alanda devlet kurduracak. Sınır tıpkı Irak'ta olduğu gibi istikrarsızlaştırılacak ve Türkiye içerisindeki PKK ile belirli bir dönem sonra daha güçlü irtibat sağlanarak Türkiye ile Suriye'deki Sünni topluluk arasına set çekmek istiyorlar. Afrin'de PYD terör örgütünün silah, cephane ve eğitim ihtiyaçları Rusya tarafından karşılanıyor.”



Çok ilginç bir ifadesi daha var, "Bizim halkımız Müslüman bir halk ve devrimin rengi ve hedefi de İslami hassasiyetlerin günlük yaşamımıza yansımasıdır. Batılılar tıpkı Mısır'da olduğu gibi bunu istemiyor, onun için de İslam'ı hayattan kovan PYD gibi bir Marksist aynı zamanda ırkçı ve Baas gibi baskıcı ve İslam düşmanı bir ideolojiyi destekliyorlar


Bu teröristin gördüklerini ülke yönetenler göremiyorsa bırakıp gitsinler.
Yok görüyor da görmezden geliyorlarsa, vatana ihanetin başka türlü tanımı nasıl olabilir ki?




 Terörist dahil bizimkilerin anımsamadığı şeyse şudur.

01 Temmuz 2013’de AP sözcüsü, 02 Temmuz 2013’te Pentagon sözcüsü birer gün arayla “artık ılımlı İslam’ı desteklemekten vazgeçtik” açıklaması yaptılar.

O günden beri yapılanları anlamlandırmak için, bunu da göremek şarttır.

AKP, Rus ve Amerikan iş birliğinin her neresindeyse bunu halkın öğrenme hakkı vardır.
Çocuklarını orada şehit olmaya yollayan bir tane TBMM üyesi ya da zengin gördünüz mü?

Hep benim, senin gibi sıradan insanların çocukları ölüyor.
Sonra da, Emine Erdoğan'ın “Sizler Kurban Bayramı’nı çoktan idrak ettiniz” demesi gibi,  "Şehitler Ölmez, şükürler olsun şehit oldu, Allah bana da nasip etsin" masallarıyla, Millete  "" yaşatmanın ne anlamı var?

Yahu çocuklarınızı oraya yollamıyorsunuz ki şehitlik mertebesine erişsinler.

Yolda yürümekten aciz insanlar bizi yönettiği gibi, eşleri de şehit yakınlarıyla bayramlarda “Sizler Kurban Bayramı’nı çoktan idrak ettiniz” diyerek dalga geçer elbet.

Cumhurbaşkanı bile, diye boşuna demiyordu.
Neden demesin ki?
TÜRGEV'e bağışı yap...! Erdoğan Türkiye'nin geleceği için tehdit, yargılanmalı başlığında bunu anlatmıştım ama yazım birileri tarafından yasaklatılmıştı.

Her neyse, konuyu derinlemesine analiz etmek isteyenlere önereceğim bazı yazılar var, onlardan bir kısmını aşağıda vereceğim.

Özellikle yukarıda geçen 'MOM' operasyon odası sözünün ne anlama geldiğinin analizi, sizlerin de dikkatinizi çekecektir.

Fazla uzatmadan Rusya'nın, "ABD bombaladı bizim üzerimize atıyor" sözünü ve  Rusya'nın dün, "3. dünya savaşı çıkabilir" söylemini de anımsamanızı isterim.

Aşağıda benim de sıklıkla okuduğum Levent Kemal'in analizlerinin olduğu bir adres var, okumanızı özellikle öneriyorum.


Analist Levent Kemal, Suriye'deki devrim süreci beşinci yılına girerken Türkiye'nin devrim süreci boyunca yürüttüğü Suriye dış politikasını değerlendirdi. twitter.com



TOW füzelerinin dağıtımını MOC ve MOM odalarında CIA’nin yaptığı düşünüldüğü için, TOW füzelerinin kullanımı üzerinden muhalif grupların MOC ve MOM odaları ile ve dolayısıyla Amerika ile olan ilişkileri okunabilmektedir: suriyegundemi.com



12.2.2016

A. Dursun

*****

Timetürk: Ürdün'de bir operasyon merkezi kurulmuştu. Şam merkezli gruplara Ürdün, Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve ABD yardım edecekti. Nedir durum?

Cevap: Ürdün'de "Güney Operasyonlar Odası" (MOK) var. Türkiye'de ise “Kuzey Operasyonlar Odası" (MOM) var. MOK'tan talep etmemize rağmen bizi desteklemediler. Maalesef Ceyşu'l-Umme'yi desteklediler. Önce Ceyşu'l-Umme'yi sonra Feylaku-Ömer'i desteklediler. Ama şimdi Feylaku-Ömer Ceyşu'l-İslam'a katıldı. Bu gruplardan başka herhangi bir grubu desteklemezler.

Timetürk: Bir gün Esed rejimi yıkılırsa el-İttihâdu'l-İslamî li Ecnâdi'ş-Şâm Suriye'de nasıl bir devlet modeli istiyor?
Cevap: Bizim el-İttihâdu'l-İslamî li Ecnâdi'ş-Şâm olarak bir görüşümüz var fakat bu görüş temel alınmalı diyemeyiz. Çünkü devlet sadece bizden oluşmuyor. Yalnız biz İslami temellerle eğitebileceğimiz bir toplum oluşmasını arzu ederiz.
Toplumumuz Müslüman olduğu için sadece İslam'ı kabul eder. Yani biz halk seçmeli dediğimizde şunu kastediyoruz: Halkımız ne istediğini biliyor. Halk İslam'ı istiyor. 13.1.2016


17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinin ardından Adana’da durdurulan tırlar Türkmenlere gidiyordu denmesine rağmen Bayırbucak’ta gerçekten savaşan Türkmenlere MOM odası tarafından ambargo uygulanıyordu. Liva Aidiyat denilen, Türkmen Dağı denilen ve Türkmen Tugayları’nın konuşlandığı bölgeyle alakası olmayan bir grup ise Türkmenler adına tüm MOM yardımlarını alıyor ve Ankara bu gruba giden malzemeler üzerinden ‘Türkmenlere yardım gitti’ raporlarıyla ‘oyalanıyor’ du.
İlk zamanlarda küçük ve pervasızca hareket eden birçok grubu daha disipline hale getirerek kimi ‘çete’ örgütlenmelerini de bünyesinde eriten İslami odaklar ile 2012 yaz aylarına kadar mesafesini koruyan Özgür Suriye Ordusu, rejimin giderek daha şiddetli saldırması sonucu bir açıklama yaptı. Açıklamada özetle “Silah desteği alamazsak El Kaide ile çalışırız” deniliyordu. Tam da ABD’nin istediği olmuştu.

Türkiye bunu da göremedi. Çünkü – görünen o ki – bugün olduğu gibi o zaman da Ankara saha raporlarını ‘her şey yolunda’ şeklinde ele alıyordu. 

Türkiye’nin bu ‘sıcak cephe’ açıklamasını okuyamaması o sıralarda – bugünlerde hiçbir işe yaramayan - Suriye’nin Dostları Grubu toplantılarının iç politikadaki reklamını yapmasından kaynaklanıyor olabilir, kim bilir belki de aynı düzlemde daha başka bir şey.  Suriyeli muhalifler yerleşik bir militarist rejime karşılık savaşırken kısıtlı imkânlarla hareket ediyordu ve ABD’nin BM üzerinden ‘diplomatik çözüm’ oyalaması içerisinde silah kaçakçıları ya da CIA dışında bir şansı olmayan Özgür Suriye Ordusu üzerinden Suriye'deki silahlı muhalefet ‘dizayn edilmeye’ çalışılıyordu.

Fakat ortalama bir Suriyelinin iki hassasiyeti vardı: ABD ve İsrail. Esed’e karşı bile uzlaşılmaz olarak görülen bu iki unsurdan biri olarak hali hazırda bölgede olan ABD’nin ‘silah ve mühimmat üzerinden dizayn’ girişimi kendi halkını tanıyan Özgür Suriye Ordusu’na ABD’ye nazire edercesine “El Kaide ile çalışırız” açıklamasını yaptırdığında Türkiye’nin de aslında ‘mühimmat desteğini şartlı’ verdiği sahaya bomba gibi düşmüştü. ABD’nin şartları ne idiyse Türkiye’nin de şartları oydu. İslamcı olmayacaktınız.

Oysa standart bir Suriyelinin, Türkiye’nin iliklerine kadar işlemiş Batıcı laisizmine göre İslamcı ya da El Kaideci olarak yaftalanması oldukça kolaydı. Bu ‘bilgisizlik’ ile Türkiye, Suriye’nin geçmişinden gelen çeşitli dini yönelimleri o kadar iyi tanımadığını ya da ‘teorik olarak tanısa bile kabul etmek istemediğini’ açığa vurmuş oldu.

Tanımadığını düşman ya da ona tanıltıdığı gibi kabul eden klasik hatanın sonuçları ise Türkiye’nin 2012 sonundan itibaren Suriye içi hareketlerini MOM ile yürütmesine neden oldu. MOM, müşterek operasyon odası, ABD ve Türkiye’nin Suriye içindeki kimi grupları desteklediği oluşum. Gelgelelim bu oluşumun ‘kriterleri’ de yukarıda bahsettiğim gibi İslamcı olmamak ile başlıyor ve daha ileriye gidiyordu. MOM’un kriterleri 2014 sonunda IŞİD’in Nusra’yı bile tekfir ederek çıkış yapmasının neredeyse birinci yılında ‘güncellendi’. 19 Mart 2015

Gül benim için Irak'ın kuzeyinde Mehmetçiğin basına çuval geçirildiğinde ABD'yi, "Büyük devletler özür dilemez ki" diye savunan ve Peşmerge önderliğinde Telafer'de Amerikan güçleri Türkmen katliamı başlattığında, "Orada Türkmenlere yönelik bir şey yok, Felluce'den kaçan teröristler Telafer'e sığınmış, operasyon Türkmenlere değil!" demiş, diyebilmiş biriydi..." ERGÜN POYRAZ-Musa'nın Gül'ü.pdf

8 Şubat 2016 tarihinde Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, "tatbikat kapsamında Putin'in talimatıyla, 8 bin 500 askerin katıldığı tatbikatta 900 askeri araç, yaklaşık 50 savaş gemisi ve yaklaşık 200 savaş uçağı ve helikopteri gönderdik" diyor.
9 Şubat 2016 tarihindeyse 5 bin kişilik katliam timi kurdular haberi gündeme düşüyordu.
Rusya’nın desteğini arkasına alan Esad rejimi yeni bir katliam timi oluşturdu. Operasyonel bir kara gücü olmasıyla dikkat çeken 5 bin kişilik tim, Baas ordusu askerleri, Şii milisleri ile Rus askerlerinden oluşuyor. Tim, bugüne kadar 70 sivili infaz etti.
Rejim tarafından ele geçirilen Halep'in kuzeyindeki 6 köyün düşmesi sonrası PYD kantonu Afrin hareketlendi. Rejime paralel olarak doğudaki Cerablus yönünden saldıran ve Der Cimeyl, Ziyara, Malikiye, Meryemin, Keştear, Ziyara'da kontrolü sağlayan bölgenin stratejik noktalarından Mınnah Havalimanı'na operasyon başlatan PYD milisleri, Mer Anaz köyüne kadar ilerledi. Muhalifler ile PYD arasında cephe hattı Azez'e kadar beş kilometre mesafeye kadar düştü. Doğu'da IŞİD'in Halfetli bölgesinde başlattığı saldırı sebebiyle 3 cephede yoğun ateş altında kalan muhalifler, büyük oranda silah ve savaşçı sıkıntısı yaşıyor. Yeni Şafak'a konuşan muhalif kaynaklar mevcut koşullar dahilinde Azez'in birkaç güne kadar düşme tehlikesi olduğunu belirtti.

20 Aralık 2015 tarihli Yeni Şafak'ın iddiasına göre, Moskova, İran’ın getirdiği binlerce Şii paralı askeri helikopterlerle bölgeye taşıyıp Mare Hattı savaşına hazırlanıyor

28 Ocak 2016 tarihli NY Times, Türkiye ve Rusya'nın Suriye topraklarında çatışmaya girebileceğini, iki ülkenin de Suriye sınırındaki askeri varlığını güçlendirdiğini, Erdoğan'ın "YPG'nin Cerablus'a girmesi halinde Türkiye'nin kırmızı çizgisini aşmış olacak" dediğini anımsatması boşuna mıydı dersiniz?

20 Ekim 2012 tarihinde Sadullah Ergin ve Beşir Atalay'ın katıldığı, Hatay AKP Kırıkhan ilçe danışma meclisi toplantısına konuşan Atalay, "Suriyeliler için sadece sağlık giderleri olarak 10 milyon lira harcadık" diyordu.

Düşünebiliyor musunuz, 2012 yılında ve sadece sağlık için 10 milyon lira harcanıyor.
Peki, 2016'ya kadar sığınmacıların Türk milletine toplam maliyeti nedir?

2016 henüz net olarak bilinmiyor, daha yeni sayılır ancak 18.9. 2015 tarihinde Başbakanlık Merkez Bina'da düzenlenen "Suriye koordinasyon toplantısı" öncesi konuşmasında, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, " Nisan 2011'den beri sadece Suriyeli sığınmacılara 7,6 milyar Dolar seviyesinde para harcadık, bu miktarın sadece 418 milyon dolarının uluslararası yardım kuruluşları, zengin dost ve müttefik ülkelerden geldi" diyordu.

Türk halkının tecavüze uğraması ne ilk ne de sonuncudur.

Nitekim 1 koyacağız 5 alacağız diyen Morton Abromowitz'ten beri, "Özal'ın söylediği sanılmaktadır", Türk halkına sadece koyuyorlar maliyetleri, çekiliyorlar kenara.

Nitekim ABD'nin Saddam, Kaddafi operasyonlarından kalan borçları, Türkiye'nin zararı henüz alınamamıştır.

Bölgesel Güvenlik ve Silah Transferleri Ofisi (RSAT)


National role conceptions and foreign policy orientation: the ideational bases of the Justice and Development Party's foreign policy activism in the Middle East (Milli rol anlayışları ve dış politika yönelimi: Ortadoğu'da AKP'nin dış politika aktivizmi, düşünsel temelleri.)

Morton Abromowitz, RP Beyoğlu İlçe Başkanı Erdoğan’la temas



Türkiye'nin Siyasal İntiharı - Yeni Osmanlı Tuzağı 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder