Bilal Erdoğan, İtalya'dan Suudi diplomat kılığında sahte pasaportla kaçtı.

Bu benim iddiam değil, dış basının iddiası.

7 Mart 2016 tarihinde yayınlanan, İtalyan polis sözcüsü Yarbay Domenico Grimaldi'nin sözleri, ben söylemiyorum.

Sözcü Grimaldi özetle diyor ki,

"Bilal Erdoğan, gözaltından kaçmak için Suudi büyükelçisi kılığına girerek, sahte Suudi pasaportuyla kaçtı. Kara para aklama suçundan hakkında soruşturma başlatılan Bilal Erdoğan’ın kaçmasında, Roma Suudi temsilciliğini suçludur.

Mafya faaliyetleri bizim yargı sistemimizi kirletmeye devam ediyor ve Polizia di Stato Roma havaalanında, bu aşağılayıcı suç işleniyor. Suudiler, Excelsior Hotel’e Bilal Erdoğan’a kıyafetleri getirdi.

Rome’s Police spokesman: Saudi embassy helped Erdoğan’s son to escape the police custody; using a forged Saudi passport and disguised as an Arab diplomat.

Bilal Erdoğan, Arap kıyafetlerini giyip Suudi diplomat kılığında otelden ayrılırken güvenlik kameralarına yakalandı. Bilal Erdoğan, Leonardo da Vinci Havalimanı'nda sahte Suudi diplomatik pasaport ile güvenlik kontrollerinden geçti. İnanıyoruz ki polis memurları göz yummasaydı kaçmış olamazdı."

Bu özetle verdiğim ifadeler bana ait değil, doğrudan doğruya İtalya polis sözcüsü Yarbay Domenico Grimaldi'ye aittir.

Üstelik Türk basının dışında dünya basını bu haberle çalkalanıyorken, bizde bir bomba patlatıldı, her şey yok sayılıyor.

Suudi kandaşlarıyla hareket edenler, tüm güçleriyle perdeleme görevini yerine getiriyor.

Bazı savcı ve mahkemelerse tahminen bu gerçekleri bilmeyerek yasaklama koymaktalar.

Ancak konan yasaklar İtalya'dan Bilal Erdoğan'ın Suudi kılığında kaçmasına karşı değildir.

O nedenle bu haberi Türkiye'den, henüz yasak kapsamına girmeden paylaşıyorum.

Bunun anlamı nedir?

Anlamı tarife gerek kalmayacak kadar açıktır.

Bazıları hala Ermeni Soy Kırımını gündeme getirmeye kalksalar dahi, asıl Soy Kırım kendi ülkemizde bize karşı yapıldığı artık netleşmektedir.

Vahhabi + AKP iş birliği ile Türk Soy Kırımı yapılmaktadır.

Nitekim Suudi ve Türk istihbaratı iş birliği içinde Esad'ı yok etme planlarında da ortak çalışmaktadırlar.

Peki, bu zavallı Suriyelilerin günahlarının bedelini kim ödeyecek?

Körü körüne ve bağnazca Hz. Tayyip tutkusunun, insanlığa, özellikle de Türk etnisitesine yaptıklarının bedelini kim ödeyecek, hesabı hangi yargı tarafından ve kimden sorulacak?

AKP yandaşı, güvenlik uzmanı Mete Yarar şöyle söylemiş .

''Erdoğan Meşru müdafaa diyorsa, o zaman sınır ötesi demektir. Bu BM'nin 51. maddesi. Yani sınır ötesinde operasyon yapma hakkını verir. Bu o anlama gelir. Meşru müdafaa dendiği anda bilin ki yurt dışı operasyon. Ben uzun zamandan beri söylüyorum. Türkiye'deki terör örgütünün şehir yapılanmasının Kandil'i artık Irak topraklarında değil Suriye'de. Ve yakın bir dönemde muhtemelen Türkiye, özellikle bu son açıklamalardan sonra eylemlerini Suriye'de gerçekleştirecek."

Yani, Suriyeli çocukların katliamına açıkça daveti ve muhtemel operasyonu şimdiden haklı çıkarmak için, yandaşların zihin kontrol operasyonlarını nasıl yaptığını görüyorsunuz.

Burada, böylesi bir zihniyette, hak, akıl, batıl nasıl ayırt edilebilir ki?

ERDOĞAN'DAN AÇIKLAMA
Resepsiyona katılan Başbakan Erdoğan ise sınırlı operasyonun Türkiye'yi tatmin etmeyeceğini belirterek "Kosova benzeri bir operasyon olmalı" dedi. Erdoğan, Kerry'nin açıklamalarına bakılırsa G-20 öncesi müdahale olabilir, Müdahale 1-2 günlük vur çek değil, rejimi bırakma noktasına germek olmalı" dedi.

Erdoğan, "Tezkereye şu anda ihtiyacımız yok. 4 Ekim'e kadar. Şu andaki süreç Meclis zaten tatilde. Olağanüstü toplantıya gerek olur mu olmaz mı? Bunu Sayın Cumhurbaşkanımızla da görüşürüz. Meclisin kapalı olduğu dönemde Cumhurbaşkanımızın yetkisi var" dedi.

Erdoğan, bütün arzularının ölümün ve kanın bir an önce durması olduğuna dikkati çekerek, "Suriye'yi bu bataklığa çekenler bir an önce bu işi aslında diplomasi yoluyla çözsün ama biz 8 ay buna gayret ettik. 8 ay bundan bir netice alamadık. Ondan sonraki süreçte biz yine gerek Rusya ile gerek İran'la bu tür çalışmalarımız oldu. Gene netice alamadık. Aynı şeyi Batı da yaptı" dedi. 30.8.2013-Sabah

Makalenin altındaki imza gazeteci Berthold Kohler’e ait ve Berthold Kohler bu gazetenin 5 sahibinden birisi, yani yazdıklarının temsili olma özelliği yüksek.

Kohler şöyle diyor:

“Türk Başbakanı Erdoğan, Suriye uçağı düşürdükten sonra iki gün nasıl bir tepki vereceğini düşündü”

“İki gün sonra, “kanlı diktatör Esad gidene kadar” diyerek Suriye’ye karşı siyasi savaş açıklaması yaptı.”

“Bu nasıl olacak (Esad nasıl gidecek anlamında) bunu kimse bilmese de Erdoğan Suriye’ye savaşını deklare etti.” halkinhabercisi.com

AK müritlerin gördüğü ve göremediği gerçekler...

Suudi Arabistan'ın Hizbullah'ı destekleyen ve her türlü ilişkisi ortaya çıkarılan kişilere "ağır cezalar" uygulayacağı bildirildi.

14 Mart 2016-yeniakit

Mısır'ın darbeyle gelen Adalet Bakanı Ahmed Zind, son günlerde artan tutuklama vakaları ile ilgili eleştirilere cevap verirken “Gerekirse Peygamberi bile tutuklarız” dedi.

14 Mart 2016-haber7

Efkan Ala, "Hz. Muhammed, Mekke fethedildiğinde şehre girerken gurura kapılarak nefsine pay çıkarttı, bu yüzden Allah tarafından uyarıldı" dedi.