Fetva gibi olan bu hutbeye uyanlar Kâfir/Örten-(كافر)
olur, benden söylemesi.
Anımsadınız mı, bazı dürzüler bunu çok daha evvel söylemişerdi.
Hz. Muhammed Allah'tır diyorlardı, şimdi de Diyanet aynı cinayetin ortağı oldu.
Kardeşlerim!“Bize Kur’an yeter” anlayışıyla peygamberimizi, onun siretini ve sünnetini dikkate almadan Müslümanca yaşamaya çalışmak mümkün değildir.
Bu söylem Fathullah'ın, "Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resûlullah derken, Muhammed'e gerek yoktur" demesine benzemiş.
39/ZUMER-36 diyor ki, e leysallâhu bi kâfin(Allah size
yetmiyor mu?)
29/ANKEBÛT-51'de ise soruyor, e ve lem yekfihim ennâ enzelnâ
aleykel kitâbe(kitabı biz indirdik, sana yetmiyor mu?) diye.
Demek ki neymiş?
Diyanet alenen şirk içinde ve AKP'de şirk ortağıymış.
Bundan böyle AKP'ye oy verenler de, Diyanet'in atadığı
imamların arkasında secde edenlerde alenen şirke ortak olmuşlardır.
Camileri size onlar terk ettirmeden, siz terk edin.
Çünkü İslam'ın tapınağı yoktur, İslam'da her yer
ibadethanedir.
Uzunca bir süre camilere gitmeyin, aksi halde kalbinize
nifak düşecektir.
Neyse bir bakıma da iyi oldu, her tür milliyetçilikten sonra İslam da ayaklar altına alındı.
Zavallı Allah, bu tür Müslümanlar yüzünden kendisini savunamaz konuma düştü.
"Son din İslam'dır" dediğine, sanırım ki Allah bile binlerce kez pişman olmuştur.
Madem Diyanet doğru yoldadır, bu hadislere ne diyecektir merak ediyorum.
01.3.2016
“Peygamber 30 erkeğin cinsel gücüne sahipti” (Buhari,
MuhtasanTecıid-i Sarih, hadis no: 192.)
“Cebrâil bana bir
çömlek getirdi de ben ondan içtim ve bunun üzerine bana cinsimünasebette kırk
erkek gücü verildi” (IbnSa’din, et-Tabakatu’l- Kübra, s.374)
“Peygamber bir gecede dokuz hanımıyla ayrı ayrı cinsel
ilişki kurardı” ( Buhari, MuhtasanTecıîd-i Sarih, hadis no: 192.)
Peygamber nerede güzel bir kadın görse hemen eve koşar,
hanımı Zeynep’le cinsel ilişkiye girerdi.(Buhari, Hibe, 8).
Enes anlatıyor: "Resûlullah buyurdular ki:
"Bana, (dünyanızdan) koku ve kadın sevdirildi. Gözümün
nuru ise namazda kılındı." Nesâi, İşretu'n-Nisâ 1, (7, 61).
Ancak bunun,
Iraki ve İbnu Hacer gibi bazı muhaddislerin, "üç şey" ifadesinin
anlam bozukluğuna sebep olduğunu iddia ederek, "üç şey" sözünün ilave
edildiğine dair itirazları vardır.
01.3.2016
A. Dursun
PEYGAMBERE İMAN TEVHİDİN BİR GEREĞİDİR
İL : GENEL
TARİH : 12.02.2016
PEYGAMBERE İMAN TEVHİDİN BİR GEREĞİDİR
Aziz Kardeşlerim!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.’ ”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Gönülden tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun resûlü olduğuna inanan kimseye Allah, cehennemi haram kılar.”[2]
Kardeşlerim!
diyerek tevhide olan bağlılığımızı, Efendimize olan iman ve sadakatimizi dile getiririz.
Aziz Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s), Allah’ın aramızdan seçtiği, müjdeleyici ve uyarıcı olarak görevlendirdiği, kitabı ile şereflendirdiği son peygamberdir. O, Rabbimizden aldığı vahyi kusursuz bir şekilde bize ulaştırmış, anlatmış, açıklamış ve yaşamıştır. Bu yüzden ona iman eden, Allah’a iman etmiş; onu inkâr eden de Allah’ı inkâr etmiş olur.[3]
Peygamberimiz, bütün insanlığa gönderilmiş bir rahmet vesilesi ve hidayet rehberidir. O, bizlere varoluşumuzun gayesini haber vermiştir. Allah’a kul olmanın, O’nun rızasını ve cennetini kazanmanın yollarını öğretmiştir. Peygamber Efendimiz, özüyle ve sözüyle, her haliyle bizler için ahlak, iffet, şefkat, merhamet ve adalete dair muhteşem bir örnek olarak yaşamıştır. O, ashabına ve “kardeşlerim” dediği bizlere sadakati, dürüstlüğü, vefayı, fedakârlığı öğütlemiştir. Efendimiz, bizim iki cihanda serverimizdir.
Kardeşlerim!
Hayat kitabımız olan Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin diliyle bizlere ulaşmıştır. Onun örnekliğinde hayat bulmuş, okunmuş, anlaşılmış ve uygulanmıştır. Kur’an’ı yaşanan bir kitaba dönüştüren Peygamberimizdir. Vahyin ağırlığını ilk karşılayan, ilâhî kuralları ilk açıklayan, insanlara Allah’ın muradını duyuran Peygamber Efendimizdir. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bizlere namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekât vermeyi, hac yapmayı emretmiştir. Ancak namazın vakitlerini, rekât sayılarını ve nasıl kılınacağını bize Efendimiz öğretmiştir. Orucun ne şekilde ve nasıl tutulacağını, zekâtın hangi mallardan ve ne kadar verileceğini, haccın menasikini bizlere hep Peygamberimiz göstermiştir. Kısacası ibadet hayatımız, onun örnekliğinde şekillenmiştir.
Kardeşlerim!
“Bize Kur’an yeter” anlayışıyla peygamberimizi, onun siretini ve sünnetini dikkate almadan Müslümanca yaşamaya çalışmak mümkün değildir.
Bu duruş, Kur’an’ın bizzat kendisine aykırıdır. Çünkü Yüce Rabbimiz, Kerim Kitabımızda bize, kendisiyle birlikte Resulüne inanmayı[4] ve tabi olmayı[5] emreder. Peygamberimizin helal kıldığını helal, haram kıldığını haram saymamızı ister.[6] Dolayısıyla Peygamberimize inanmayan, onun siretini ve sünnetini benimsemeyen bir anlayış, İslam anlayışı olamaz. Peygambere iman etmeden, Kur’an ile sünnetin arasına mesafe koyularak ebedi kurtuluşa ulaşılamaz. Resul-i Ekrem’in şerefli sözleri olmadan Kur’an anlaşılamaz ve yaşanamaz. Bizi bu konuda ikaz eden yine bizzat Efendimizdir. O şöyle buyurur: “Sakın sizden birinizi, emrettiğim veya yasakladığım bir konu kendisine iletildiğinde, köşesine yaslanmış olarak cahilce, ‘Biz Allah’ın Kitabı’nda ne bulursak ona uyarız; hadis tanımayız!’ derken bulmayayım!”[7]
Kardeşlerim!
Tarihin yüce rehberlerine, insanlığın barış ve umut elçilerine, Efendimiz başta olmak üzere bütün peygamberlere sonsuz salat ve selam olsun. Rabbimiz, bizleri tevhidi hakkıyla anlayan, kendisine hakkıyla kul olan, Resulüne hakkıyla tabi olanlardan eylesin! Peygamberimizin ümmeti olma, onun sancağı altında toplanma ve şefaatine nail olma bahtiyarlığından bizi mahrum bırakmasın. Onun sünnetinden, muhabbetinden, bereketinden bizleri bir an olsun ayırmasın.
[1] Âl-i İmrân, 3/31.
[2] Buhârî, İlim, 49; Müslim, İman, 47.
[3] Nisâ, 4/80. Ayrıca bkz. Buhârî, Ahkâm, 1; Müslim, İmâre, 33.
[4] Nisâ, 4/136.
[5] A’râf, 7/158.
[6] Ahzâb, 33/36.
[7] İbn Mâce, Sunne, 2; Tirmizî, İlim, 10.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
TARİH : 12.02.2016
PEYGAMBERE İMAN TEVHİDİN BİR GEREĞİDİR
Aziz Kardeşlerim!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.’ ”[1]
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Gönülden tasdik ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in O’nun resûlü olduğuna inanan kimseye Allah, cehennemi haram kılar.”[2]
Kardeşlerim!
İman esasları Allah’ın varlığını, birliğini, eşsiz ve ortaksız olduğunu kabul etmekle başlar. İman esaslarından biri de peygamberleri, ayrım yapmaksızın kabul etmektir. Bizler, Müslüman olmanın bir gereği olarak bütün peygamberlere, nübüvvet zincirinin son halkası Muhammed Mustafa’ya (s.a.s) ve onun tebliğ ettiklerinin tamamına şeksiz şüphesiz iman ederiz. Bu imanımızı kelime-i şehadetle gönülden tasdik ederiz.
diyerek tevhide olan bağlılığımızı, Efendimize olan iman ve sadakatimizi dile getiririz.Aziz Müminler!
Peygamber Efendimiz (s.a.s), Allah’ın aramızdan seçtiği, müjdeleyici ve uyarıcı olarak görevlendirdiği, kitabı ile şereflendirdiği son peygamberdir. O, Rabbimizden aldığı vahyi kusursuz bir şekilde bize ulaştırmış, anlatmış, açıklamış ve yaşamıştır. Bu yüzden ona iman eden, Allah’a iman etmiş; onu inkâr eden de Allah’ı inkâr etmiş olur.[3]
Peygamberimiz, bütün insanlığa gönderilmiş bir rahmet vesilesi ve hidayet rehberidir. O, bizlere varoluşumuzun gayesini haber vermiştir. Allah’a kul olmanın, O’nun rızasını ve cennetini kazanmanın yollarını öğretmiştir. Peygamber Efendimiz, özüyle ve sözüyle, her haliyle bizler için ahlak, iffet, şefkat, merhamet ve adalete dair muhteşem bir örnek olarak yaşamıştır. O, ashabına ve “kardeşlerim” dediği bizlere sadakati, dürüstlüğü, vefayı, fedakârlığı öğütlemiştir. Efendimiz, bizim iki cihanda serverimizdir.
Kardeşlerim!
Hayat kitabımız olan Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin diliyle bizlere ulaşmıştır. Onun örnekliğinde hayat bulmuş, okunmuş, anlaşılmış ve uygulanmıştır. Kur’an’ı yaşanan bir kitaba dönüştüren Peygamberimizdir. Vahyin ağırlığını ilk karşılayan, ilâhî kuralları ilk açıklayan, insanlara Allah’ın muradını duyuran Peygamber Efendimizdir. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bizlere namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekât vermeyi, hac yapmayı emretmiştir. Ancak namazın vakitlerini, rekât sayılarını ve nasıl kılınacağını bize Efendimiz öğretmiştir. Orucun ne şekilde ve nasıl tutulacağını, zekâtın hangi mallardan ve ne kadar verileceğini, haccın menasikini bizlere hep Peygamberimiz göstermiştir. Kısacası ibadet hayatımız, onun örnekliğinde şekillenmiştir.
Kardeşlerim!
“Bize Kur’an yeter” anlayışıyla peygamberimizi, onun siretini ve sünnetini dikkate almadan Müslümanca yaşamaya çalışmak mümkün değildir.
Bu duruş, Kur’an’ın bizzat kendisine aykırıdır. Çünkü Yüce Rabbimiz, Kerim Kitabımızda bize, kendisiyle birlikte Resulüne inanmayı[4] ve tabi olmayı[5] emreder. Peygamberimizin helal kıldığını helal, haram kıldığını haram saymamızı ister.[6] Dolayısıyla Peygamberimize inanmayan, onun siretini ve sünnetini benimsemeyen bir anlayış, İslam anlayışı olamaz. Peygambere iman etmeden, Kur’an ile sünnetin arasına mesafe koyularak ebedi kurtuluşa ulaşılamaz. Resul-i Ekrem’in şerefli sözleri olmadan Kur’an anlaşılamaz ve yaşanamaz. Bizi bu konuda ikaz eden yine bizzat Efendimizdir. O şöyle buyurur: “Sakın sizden birinizi, emrettiğim veya yasakladığım bir konu kendisine iletildiğinde, köşesine yaslanmış olarak cahilce, ‘Biz Allah’ın Kitabı’nda ne bulursak ona uyarız; hadis tanımayız!’ derken bulmayayım!”[7]
Kardeşlerim!
Tarihin yüce rehberlerine, insanlığın barış ve umut elçilerine, Efendimiz başta olmak üzere bütün peygamberlere sonsuz salat ve selam olsun. Rabbimiz, bizleri tevhidi hakkıyla anlayan, kendisine hakkıyla kul olan, Resulüne hakkıyla tabi olanlardan eylesin! Peygamberimizin ümmeti olma, onun sancağı altında toplanma ve şefaatine nail olma bahtiyarlığından bizi mahrum bırakmasın. Onun sünnetinden, muhabbetinden, bereketinden bizleri bir an olsun ayırmasın.
[1] Âl-i İmrân, 3/31.
[2] Buhârî, İlim, 49; Müslim, İman, 47.
[3] Nisâ, 4/80. Ayrıca bkz. Buhârî, Ahkâm, 1; Müslim, İmâre, 33.
[4] Nisâ, 4/136.
[5] A’râf, 7/158.
[6] Ahzâb, 33/36.
[7] İbn Mâce, Sunne, 2; Tirmizî, İlim, 10.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder