31 Mart 2016 Perşembe

Erdoğan ve Çavuşoğlu, ABD'de kıvırtma rekoruna imza attılar.

Arkadaşlar, elbet ki dış siyaset başka işlere benzemez.

Ülke çıkarları her şeyin elbet ki üzerindedir, ne gerektiriyorsa, dönemin koşullarına göre o yapılır.
 
Ebedi düşmanınız da, ebedi dostunuzda olmaz, dış siyaset milletin çıkarları neyi gerektiriyorsa onun yapıldığı bir arenadır.

                                                       Erdoğan, 1993 Rize



Bunda kimsenin kuşkusu zaten yoktur.
 
İyi de, ülke çıkarları dediğinizde, siyasilerin şahsi çıkarları işin içine giriyorsa orada, olumsuz eleştiri hakkımızı kullanırız.
 
Demirel'in, "siyasette 24 saat çok büyük zamandır" sözünün haklılığını da biliyoruz, lakin dış siyasette durum böyle değildir.

Büyük devletlerin, toplumuna yön verecek kapasitedeki büyük liderlerin, özellikle dış siyasette 24 saatlik zaman diliminde teşbih edersek,  "dansöz gibi kıvırtması" yanlış olur.

Hem kıvırtanı hem ülkeyi mahcup eder.
 
İç siyasette gülüp geçilir ama ülke haysiyeti, milyonlarca insanın onurunu kimse, ama hiç kimse ayaklar altına alamaz.

Dünyada kabileler dahil, hiç bir ülkede böyle bir durumda liderler ayakta kalmaz.


Ancak kabilelerden daha ilkel olan dinsel kökenli yöneticiler, salt bir inancı yüzünden oy alabilenler bu işin istisnasıdır ki, Türkiye'de yazık ki son 15 yıldır bu istisnayı yaşamaktadır.
 
İleri giden ülkeler ve insanlarının özelliklerinden birisi de, sözlerine güvenilir, dürüstlük ilkesine bağlılık oranlarının çok yüksek düzeyde olmalarıdır.


Dürüst ülke insanlarının esnafı da, yöneticileri de dürüst olmak zorundadır, kuzu eti yerine domuz eti satmazlar, aksi durumda lider koltuğunda kalamazlar.

Nitekim daha 7 gün evvel, Erdoğan'ın yaptığı açıklamanın ardından, Belçika Adalet Bakanı Koen Geens ve İçişleri Bakanı Jan Jambon istifalarını vermek zorunda kaldılar.

Çünkü bu ülkelerde halkın dürüstlük ilkesine bağlılığı üst seviyelerdedir.


O tip ülkelerde zaten hükümet politikalarından daha çok devlet politikası vardır.


AKP'nin gelerek bizde bozduğu bu yapı gibi, diğer ülkelerde bozamaz, buna izin vermezler.
 
Her hükümet o politikaya uyum sağlayarak yolunu çizer, bizdeki gibi gücü eline alan, babasının çiftliğini sürer gibi, ben yaptım oldu gibi, bu anayasayı tanımıyorum gibi sözler sarf edemez.


Halk onlardan mutlaka hesabını sorar, bunu bildikleri için halkına yalan söyleyemezler.

Nitekim daha evvel belirttiğim gibi, Bill Clinton, Uçkurgate Skandalı yaşadığı dönemde savcının, "ABD halkına yalan söyleyemezsin" diyerek, neredeyse görevinden ayrılmaya kadar gittiği, 17 Ağustos 1998'de, New York'un zenginler mahallesi East Hampton'a hareketinden önce Beyaz Saray'ın Gül Bahçesi'nde yaptığı açıklamada, "Beyaz Saray'da tam ve doğru ifade vereceğim" demesi ve savcının Clinton'un eline verdiği metni okumasıyla özgürlüğüne kavuşan ABD başkanını da unutmamak gerek.


Lafa gelince ABD, AB özgürlükler ülkesi, işine gelince Türkiye'de kimse düşüncesinden ötürü yargılanmaz diyeceksin, ancak kendine gelince dilediğini yargılatacak, dilediğini özgürleştirecek, adalet sistemini talan edeceksin.

Dış siyasette adama bunun hesabını sorarken, yüzünüzün tam orta yerine doğru yapıştırırcasına söylerler.


Rezil ederler.

Siz dünyada itibarsızlaştıktan sonra, peygamber olsanız ne yazar?


Bunları neden söylüyorum?

Erdoğan ve Çavuşoğlu, ABD'de yaptığı açıklamalar, hem kendilerini hem ülkeyi istenmeyen konumlara itmiştir.
 
Bunda elbet ki Zarrab yargılanmasının korkuları vardır lakin bunu zamanında düşünerek hareket edecektiniz.


İç siyasette paralel masalı yaratıp (ki gerçekte olduğu halde), milleti enayi yerine koyabilirsiniz, halkın düşük eğitim seviyesini kullanarak ikbalinizi devam ettirebilirsiniz.

Fakat dış dünya böyle değildir, imamın camilerde cemaatine verdiği vaazlara benzemez.

Adamın yüzüne vurular ve boynunu eğdirir, sözlerini yedirir, tükürdüğünü yalatırlar.


Nitekim Zarrab yargılaması da, Erdoğan ve çevresinin boynunu bükük bırakmıştır.


Adalete müdahale etmemiş olsaydınız, bu günleri belki kendi ülkenizde daha kolay atlatabilirdiniz, ama şimdi köşeye sıkıştınız, yalan üzerine yalan, dönüş üstüne dönüşle, fırdöndü izler gibiyiz.


Yakın zamanda ABD savcısı 17/25 dosyalarını, Zarrab'ın yargılama dosyalarını Türkiye'den istediğinde, "Sen kimsin, vermiyorum" diyemezsiniz.


15 yıldır ülkeyi hem ekonomik, hem yasal olarak AB'ye entegre edeceğiz diye yaptığınız, örneğin doğal gazda donumuza kadar dışa bağladınız gibi, çıkartıp çıkartıp geri çektiğiniz ucube yasalarla da, milletin egemenliğini dışa teslim ettiğiniz için, "Hayır, belge, bilgi vermiyorum" diyemezsiniz.

Aksi halde, İran'ın durumuna düşer, ambargolarla, daha kötüsü "yurt dışı çıkış yasağı" konarak, T.C'yi kendinize de, halka da hapishane haline getirisiniz.

Ödeyeceğimiz milyarlarca dolar tazminatlar için bu kez sadece rakıya, mazota zam da kurtarmaz.

KaçAK Saray'ı satsanız borcu özeyemez duruma geliriz.

Neyse, benden söylemesi.

Neden böyle söylediğime aşağıda bazı delilleri sıralayayım, mümkün oldukça tarih sırasıyla vereceğim.

31.3.2016
 
A. Dursun


AKP’li vekil Papa huzurunda

Mevlüt Çavuşoğlu 16. Benediktus’a bağlılıklarını bildirdi.
AVRUPA Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı ve AKP Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, arife günü 50 kişilik parlamenter heyetiyle birlikte gerçekleştirdiği Vatikan ziyaretinde, “İnançlarımız farklı olsa da çok fazla ortak değerlerimiz var” dedi. 09.09.2010



Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Habertürk TV'de Veyis Ateş'in sorularını yanıtladı...

ABD ile varılan mutabakatta PYD ile mücadele yok. Bu politikalardan vazgeçip, Suriye'de bütünlüğü isteyenlerle barış yapmalarını istiyoruz. Göçe zorlanınların geri dönmesi lazım. Güvenli bölge oluşturulacak. Bizim doğrudan hedefimiz PYD değil. ABD'de bu uyarıları yapıyor özellikle de göçe zorlananlarla ilgili.

PKK'nın Türkiye'ye yönelik saldırılarından PYD'nin de rahatsız olduğunu görüyoruz.




BOP Eşbaşkanı Tayyip Erdoğan: "Türkiye Toprakları Aynı Zamanda NATO'nun Toprağıdır"/2012

Erdoğan, duruşmayı izlemek ve gazetecilere destek olmak için İstanbul Adalet Sarayı'na giden başkonsoloslara tepki göstermiş ve "Siz kimsiniz ya, sizin ne işiniz var orada. Yani diplomasinin de bir edebi, adabı var. Burası senin ülken değil, burası Türkiye" demişti. 30 Mart 2016




Mevlüt Çavuşoğlu, Cenevre müzakereleri ile ilgili çok net konuştu
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, rejim ve muhalefet arasında Cenevre’de yapılacak Suriye görüşmeleri için PYD’ye yönelik davet mektubu olması halinde Türkiye’nin görüşmeleri boykot edeceğini söyleyerek, "Boykot ederiz. Müzakere heyetinin içinde PYD unsurları, terör örgütleri olamaz" dedi. 26 Ocak 2016


Mevlüt Çavuşoğlu Reuters'a konuştu.

Çavuşoğlu Suriye krizinde çözüm yolu için de yorumlarda bulundu. "IŞİD politik bir çözüm olmadan yok edilemez" diye konuşan Dışişleri Bakanı, bombardımanlar devam ederken Cenevre Görüşmeleri'nden bir sonuç alınamayacağını da ifade etti.

PYD açıklaması

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu PYD konusunda ABD'ye de mesaj gönderdi. Çavuşoğlu, "ABD ile Türkiye'nin, PYD'nin Suriye'deki rolü konusundaki anlaşmazlıkları çözmek için daha sıkı çalışması gerekir" diye konuştu. 16 Şubat 2016




ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, "Bizim, YPG ve PYD hakkındaki değerlendirmemiz, politikamız değişmedi. PKK hakkındaki politikamız da değişmedi. PKK’yı yabancı bir terör örgütü olarak görüyoruz. YPG’yi farklı görüyoruz". 20 Şubat 2016



Çavuşoğlu: PYD için ABD’yle küsecek değiliz.

Çavuşoğlu, Amerikanın Sesi radyosuna iki ülke ilişkileri hakkında açıklama yaptı.

Dışişleri Bakanı, bazı konularda ABD ile farklı düşünmenin normal bir süreç olduğunu ifade etti.

Mevlüt Çavuşoğlu "PYD konusunda farklı düşünüyoruz diye küsecek değiliz" dedi. 30 Mart 2016


ABD ile ilişkilerimiz vazgeçilmez niteliktedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’deki Musevi kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan heyeti kabul etti.



Erdoğan, "ABD ile ilişkilerimiz vazgeçilmez niteliktedir, birbirimize mecburuz."
 
Erdoğan, “Yönetilemeyen siyasi alanlarla dolu bir coğrafyada Türkiye olarak gelişmeleri bölgesel ve küresel barışa hizmet edecek şekilde yönlendirmeye çabalıyoruz. Bu çabamızda zaman zaman yalnız kaldığımızı hissetsek de ABD’nin bizi anladığını ve yanımızda olduğunu düşünmek istiyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı şöyle devam etti: “Türkiye açısından geçmişte olduğu gibi bugün de ABD ile ilişkilerimiz vazgeçilmez niteliktedir. İşbirliğimizi ortak değerler ve karşılıklı menfaatler temelinde geliştirmek için her türlü çabayı gösteriyoruz. Bunu yapmaya da devam edeceğiz. Karşı karşıya bulunduğumuz sorunların çözümünde Türkiye-ABD ittifakının bir alternatifi olmadığı ortadadır. Burada esas mesele bu işbirliğinin gerek stratejik gerek taktik düzlemde gerçek anlamda verimli kılınabilmesidir. Mülteci krizi, Suriye ve Irak’ın çöküşünün en somut ürünleridir. Bu iki ülkedeki dağılma sürecinin önüne geçilemediği takdirde Batı toplumlarını çok daha vahim gelişmeler beklemektedir. Her şeyin küreselleştiği, sınırların anlamını kaybettiği bir dünyada bu tür krizlerin etkilerinden kimse uzak duramaz, kendini koruyamaz. Suriye’de çözüm ancak halkın beklentileri doğrultusunda şekillenecek gerçek bir siyasi dönüşüm süreciyle mümkün olabilir. Irak’ta ise güç ve refah paylaşımını adil, kapsayıcı ve dengeli biçimde sağlayacak bir sistemin tesisi şarttır. Bölgenin tarihi, siyasi ve sosyal dokusuna yabancı olan DAİŞ’i ise ülkemize, bölgeye ve insanlığa karşı ortak bir tehdit olarak görüyorum. Bu terör örgütüyle her düzlemde kararlı bir şekilde mücadele ediyor, bu yöndeki uluslararası çabalara da aktif destek sağlıyoruz.” 31.03.2016-Nükleer Güvenlik Zirvesi, Washington


AB'den "Siz kimsiniz ya" diyen Erdoğan'a yanıt.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, duruşmayı izlemek ve gazetecilere destek olmak için İstanbul Adalet Sarayı'na giden başkonsoloslara tepki göstermiş ve "Siz kimsiniz ya, sizin ne işiniz var orada. Yani diplomasinin de bir edebi, adabı var. Burası senin ülken değil, burası Türkiye" demişti. 30 Mart 2016

"Mevlüt Çavuşoğlu, Nazlı Ilıcak ile kardeştir" haberi yayılsa dahi, o değil, kardeşi olan eski FB'li Ömer Çavuşoğlu'dur.


 












 

Çavuşoğlu, Amanpour'un önünde kıvırtırken.

BÜYÜK KULÜP: VATAN HÂİNLERİNİN GİZLİ ÜSSÜ(!)

Alman Welt gazetesi, AB Bakanı Çavuşoğlu’na AB’nin ültimatom vererek ‘3 ay içinde fikir özgürlüğü, yolsuzluk iddiaları konusunda U-Dönüşü olmazsa müzakereler askıya alınır’ dediğini yazdı.

Kahraman yaratmak bu kadar mı basit? Peki kahramana ihtiyacımız var mı?

29 Nisan 1998-Medyada 28 Şubat tasfiyesi

Nazlı Ilıcak'ın bu biyografisini arşivinizde saklayın

Yalçın Bayer: Nazlı Ilıcak'ın türban aşkının altından yağma çıktı.

Türban yasağına karşı dayanışma fotoğrafı.

MHP-AKP; Türban, başkanlık ve tarihi kaynaklar

Canlı yayında türban şovu.

Amerikalı Merve Kavakçı ve Amerikancı Nazlı Ilıcak'la Meclis'te vücut bulan başörtüsü tartışmasının başını örten kadınlarla fazla bir ilgisi yok

Simgeler savaşı-Yaprak Zihnioğlu

Faziletin Başını Kadınlar Yaktı-Ayşe Düzkan

MODERNLEŞME VE KADIN BEDENİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE’DE BAŞÖRTÜSÜ SORUNU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder