Uzunca zamandır, ABD-Rus gizli iş birliğinden söz ediyordum.
Çünkü bu ortaklığın işaretleri her davranışlarında belli
oluyor, bunu analizlerimde sıkça dile getiriyordum.
Daha ötesi, ABD-Rus gizli iş birliğinin önce Türk jetini
vurduğunu, bunu NATO'nun Gizli Orduları eliyle gerçekleştirdiğini, bu sonucun
gelecekte hem Türkiye'yi böleceğini hem de Kürtleri kendi içlerinde
parçalayacağını, bu sonucun ne Kürtler ne Türkler ne de Orta Doğu halkları
açısından yararlı olmayacağını, IŞİD'in ABD eliyle Kürdistan kurmak üzere
yaratıldığını sıkça söylemiş, Erdoğan'ın hastalığı nedeniyle bu olayların
içinde kullanıldığını, kurmay takımının ve dalkavukların Erdoğan'ın gözlerini
bağlaması suretiyle bunları göremediğini sürekli yazdım durdum.
Benim dışımda çok az kişinin, bunları söylediğin
farkındayım.
Zaten bunların zıddını söyleyenler para ile ödüllendiriliyor,
günlüğü 100 asgari ücretlinin parasına eş değer aylık maaşlar alarak TV'lerde
ya kadın pazarlaması ya din pazarlaması yaparak sahnedeki yerini alıyordu.
Bu arada halk, sürekli bunları tartıştığı için, gerçeklerden
kopmuş, onun şarkıcısını, bunun topçusunu, kimin eli kimin cebinde, kimin
uçkuru kimin bilmem neresinde onu tartışıyor, camilerde yaşanan tecavüzleri,
Erdoğan'ın taşeronlarının mümtaz faaliyetlerini izliyordu.
Lakin tüm bunların dışında kalmayı seçip, gerçekleri
söyleyenlerse yok sayılıyor, başaramazlarsa bir şekilde susturulmanın yolları
seçiliyor, TBMM'de ucube yasalarla gündem gözlerden kaçırılıyordu.
Örneğin 2011 yılında, ABD'nin PKK'nın alternatifini
kurduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez'e kimse dikkat etmemişti.
Bu söylemin ardından gördük ki IŞİD yaratılmış, Erdoğan'a
gizlice yollanan elçiler vasıtasıyla IŞİD gizlice silahlandırılmış, açığa
çıkınca da 17/25 Aralık işin tuzu biberi olmuş ve Paralele masalı yaratılarak
milli unsurlar temizlenirken, geçek paralel yapı TSK dahil tüm kurumların
içinde daha da sağlamlaştırılmıştı.
Tüm bunların sorumluları yine Fethullahçı çete ve onlarla
yatıp kalkan AKP'li ileri gelenlerdi.
Bu analizlerimi haklı çıkartan bir haber bu gün gözüme
ilişti.
Yerli basında bunların detaylarını bulmak pek mümkün olmasa
gerek, olsa dahi kısır detaylar eşliğinde sunulmakta, halkın dikkatini
çekmeyecek şekilde verilmektedir.
Bu gün, Middle East Eyes adlı sitede bir haber var.
Selahaddin'in Torunları veya Selahattin'in Tugayları diye
adlandırılan bir grup vardı.
Bu grubun sözcülüğünü yapan Ebu Mahmut Hamza, "YPG'nin
ve askeri uzantısı PYD'nin rejimi korumak için, Kürtleri ölüme sürüklemesine
izin vermeyeceğiz" mealinde bir açıklama yapmış.
İlginç bir açıklama ve derinlemesine analizi yapılırsa,
benim yıllardır söylediğim Kürtleri ve Türkleri parçalama oyununun yeni
algılanmaya başlandığını göstermektedir.
Bu grup, ÖSO diye bilinen ve Erdoğan'ın her fırsatta
desteklediğini açıkladığı ve ABD'nin de desteğini alan, bunu her yerde dile getiren
terörist örgütün içinde, "Selahaddin Tugayları" adıyla faaliyet
gösteriyorlardı.
ABD, 2011 yılında IŞİD'i yarattıktan sonra ÖSO içindeki bu
örgüt, onlarla organik bağını kesmeye başlamış ancak tam başarılı olamamıştı.
Çünkü silah yardımını ÖSO eliyle alabiliyorlardı.
ABD'nin IŞİD'i devreye soktuğu günlerde ÖSO içindeki ayrışma
da gün yüzüne vurmaya başlamış, 2012 Kasım ayının başlarında, ÖSO ve PYD çatışması
yaşanmıştı.
O çatışmada PYD’nin Halep komutanı Nujin Derik kod adlı Şaha
Ali Abdo öldürülmüştü.
Çatışmanın CIA parmağıyla yapıldığı bazı yabancı kaynaklarda
söylense dahi, bu gün yaptığım araştırmada buna benzer ifade yok edilmiş.
Ali Abdo, o dönemde ÖSO'ya bağlı faaliyet gösteren "Selahaddin
Tugayları" tarafından sorgulanmış, bunun sonunda da infaz edilmişti.
O sorgulamaya CIA ajanlarının katıldığı bilgisi o dönem
yabancı basında olmasına rağmen nedense bu gün bunu bulamadım.
Belki yerel kaynaklarda olabilir.
Ebu Mahmut Hamza'nın bu günkü Middle East Eyes'deki
sözlerine gelirsek, Türkiye'ye karşı cephe aldığı da ortaya çıkmış oluyor.
"Selahaddin Tugayları" komutanı ve sözcüsünün bu
açıklaması, Türkiye yani MİT'in bu işin neresinde olduğunu elbet açıklamıyor
ancak geçmişteki bilgileri kurcalarsanız, NATO'nun gizli orduları denen
yapılanmanın, Türkiye'deki özellikle MİT ve TSK çinide paralel yapı şeklinde
konuşlandığı gerçeğini de görürsünüz.
Bu ne anlama geliyor?
Bunun anlamı açıkça, daha geçenlerde söylediğim gibi en son
Ankara patlamalarına kadar uzanan yolların izleri anlamına geliyor.
Dikkat ederseniz Ebu Mahmut Hamza'nın açıklamasında, "PYD'nin
rejimi korumak için, Kürtleri ölüme sürüklemesine izin vermeyeceğiz"
diyor.
Şimdi bu, benim iddiamla yaman bir çelişki olarak duruyor.
Öyle ya, madem AKP, ABD'nin her dediğini yapıyor, öyleyse
neden yaman çelişki olarak sunuyorum?
Dikkat ederseniz, ABD ve Rusya Kürdistan konusunda açıkça iş
birliklerini deklere ettiler.
Bunları defalarca yazdım, ancak aşağıda bunu kısa başlık
olarak tekrar sunacağım.
Öyleyse bu gizli anlaşma, açık anlaşmaya dönüştüğüne göre ve
AB'nin Erdoğan rejiminin diktatörlüğe kadar gittiğini söylediklerine göre,
artık ortada engel istememektedirler.
Zaten IŞİD'de Kürdistan için kurulduğuna göre, Rusya'nın
IŞİD yerine ÖSO'yu, ABD anlaşmasıyla vurduğuna göre, demek ki ÖSO
destekçilerini istemiyorlar.
En baştaki destekçilerinin arasında da AKP ve Erdoğan
gelmektedir.
Nitekim ABD defaten YPG silahlı kanadımdır demesine ve
Rusya'nın muhalifleri vurmasına rağmen Erdoğan'ın, yaptığı hatadan dönmeye
çalışması ilk hedefe Erdoğan'ın konacağını elbet göstermektedir.
Defalarca Erdoğan'la görüşen Angelina, daha 2 gün evvel
bölgeye gelmesine rağmen ne Erdoğan ne de Türkiye'den kimseyle bir görüşmeye
tenezzül etmemiştir.
Oysa son seçimlerde yaşanan Haziran -Kasım döneminde Baykal
dahil Erdoğan'a elçiler yollanmış, yeniden seçime ikna etmişler, Erdoğan'a
seçim yenileme şarkıları söylemeye başlamıştı.
Tam o süreçte, Rus ABD iş birliğinin eseri olarak kısa bir
süre sonra Putin-Erdoğan düşmanlığı ortaya konulmuştu.
Bütün bunlar, "Selahaddin Tugayları" komutanının
bu gün söylediklerinin, 2 yıllık sonucu olduğu ortadadır.
Rus ve ABD anlaşması başarıya ulaşması için hem IŞİD hem de
onun karşısına diktikleri ÖSO yok edilmelidir.
Nitekim Azez ile Cerablus arasında bazı kasabaları
Türkiye'nin desteğiyle aldıkları söylentilerine Ebu Mahmut Hamza , "bu
yalandır, bizi Türkiye değil, ABD destekliyor, silahımız da ABD veriyor, Türklerin
vereceği silahlara ihtiyacımız yok. Afrin Kürtleri bizim halkımızdır. Rejime
destek için bu insanların kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Esad'ı
destekleyenler Kürt değildir, olsa olsa rejimin ve Esad'ın ajanları
olabilirler" sözleri asında PYD ile savaşmadıklarını ancak bunu şimdilik
şartıyla alenen söyleyemediklerini anlatır.
Çünkü Hamza'nın, "PYD'nin Esad rejimini korumak için
Kürtleri kullanmasına izin vermeyeceğiz" sözlerinin, "Bizi ABD
destekliyor, silahımızı da onlar veriyor" sözleriyle, kendisini yanladığını
o da biliyor.
Çünkü 2011 yılında ABD'nin PKK'ya karşı kurduğu alternatif
örgüt IŞİD ortaya çıkmaya başladığında ve 2012 Kasım'ında ÖSO ve PYD çatışmasının
ardından, 2013 yılı başlarında ilk kez
varlığını ortaya koyan Selahattin'in Tugayları, neden 2014 yılına girerek kendisini
dağıtmışlardı?
Bu sorunun yanıtı, ABD ve Rus gizli iş birliğinin ortaya
çıkmasını bekledikleri ve bu günlerde devreye girerek, yakın gelecekte ÖSO ve
IŞİD'in yerini alarak, Kürdistan'ın belki de temellerini oluşturacak silahlı
ordu vazifesinin bir işaretidir.
Esad'a karşı açıklama yapması ABD yandaşı olduğunun, ABD'den
silah aldığını açıklaması da, ABD ve Rusya'nın ortaklaşa silahlı gücü ve
kurulacak Kürdistan'ın yeni ordusu olacağının açıklamasıdır.
Nitekim ÖSO ve IŞİD, ABD'nin paralı katilliğini yaparken hem
isimleri kirlenmiş hem de ellerinde kan pisliği olduğu BM dahil tüm ülkeler tarafından kabul
edilmiştir.
Rusya kısmen kazanmış gibi görünse dahi, Orta Doğu
satrancının asıl galibinin Amerika olduğu böylece ortaya çıkmış olmaktadır.
Nitekim Putin'in kısmi anlamda askeri varlığını azaltmaya
gitmesi, ABD'nin stratejik olarak kazandığının işaretidir.
Lakin Putin'in daha dün yaptığı, "her an oraya gidebilecek durumda hazırız"
açıklaması da, ABD ile iş birliğinin ne kadar sağlam olduğuna işarettir.
Yani Kürdistan kesinlikle kurulmaktadır.
Bu arada daha dün Kandil'in ilginç bir mesajı oldu.
Cemil Bayık, "Hedefimiz Erdoğan'ı yok etmektir"
açıklamasında bulundu.
Bunu da derinlemesine analiz yapmak isterdim ancak, buradaki
satranç oyununda bu açıklamanın pek yeri olmayacaktır.
Çünkü Angelina eğer ki Erdoğan'ı ziyaret etmiş olsaydı, o
vakit Bayık'ın açıklaması derin analize gerek duyacaktı.
PKK'nın yok oluş sürecinde Bayık'ın bu açıklaması, ancak ve
ancak Erdoğan'a destek olarak algılanabilir.
Bir çok analis aminim bunu analiz etmekte zorlanacaktır
lakin zorlanacak bir şey yoktur.
ABD+Rusya+Erdoğan gizli anlaşmasının içinde Kürdistan kurulmadan
evvel mi, kurulduktan sonra mı Erdoğan'ın gideceği kararlaştırılmıştır, bu
kısmı henüz çözülmeye muhtaçtır.
Bu nedenle Bayık'ın açıklaması, hem önemsiz hem de geçici
veya süreli Erdoğan desteği içermektedir.
Nasıl ki Erdoğan, "400 vekil verin bu iş tatlı
çözülsün" diye PKK'ya söylemişse, Bayık'ın söylemi de bunun benzeri
olarak, "Görevini unutma, sana verilen süre dolmak üzeredir"
açıklamasından başka anlamı yoktur.
Bu söylediklerimi daha rahat analiz edebilmenize yardımcı
olacağına inandığım bazı başlıkları tarih sırasıyla aşağıda sunacağım.
18.3.2016
A. Dursun
IŞİD'in kalelerinden Şaddadi de Kürt denetimine geçti
19.02.2016
Şeddadê YPG'nin öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçleri denetimine geçti.
Demokratik Suriye Güçleri (QSD) savaşçıları 16 Şubat’ta Şeddade’ye özgürlük hamlesi başlatmıştı. ‘Xabur’un öfkesi’ adıyla başlatılan hamle sonucunda Şeddedê tümüyle QSD Güçlerinin denetimine geçti.
ABD İncirlik'in alternatifini Rojava'da kuruyor.
21.02.2016
YPG'nin kontrolündeki Kamışlo kentine bağlı Rmeilan kasabasında bulunan ve iç savaştan önce rejim tarafından tarım lojistiği için kullanılan havaalanının, ABD’li mühendisler tarafından yeniden inşa edilip genişletildiği belirtildi.
Yeni hava üssü iki haftaya hazır
Diken’in Rojava’daki kaynaklardan edindiği bilgiye göre 701 metre pist uzunluğuna sahip havaalanındaki yenileme ve genişletme çalışmaları geçen nisanda başladı. Kaynaklar pist uzunluğunun 700 metreden 1319 metreye ulaştığını ve bir-iki hafta içerisinde savaş uçaklarının kullanımı için hazır olacağını belirtti.
Bazı yerel kaynaklarsa halihazırda havaalanında ABD’ye ait C-130 askeri kargo uçak bulunduğu ve cephede IŞİD’e karşı mücadele eden YPG’ye buradan yakıt, mühimmat ve silah desteği sağladığı bilgisini paylaştı.
Yeni havaalanının ‘açılışını’ ABD’li diplomat McGurk yaptı
Rojavalı üst düzey yetkililere, ABD Hava Kuvvetleri’nin Adana’daki İncirlik Üssü’nü kullanırken, Suriye’de yeni bir hava üssüne neden ihtiyaç duyduklarını sorduk. Yanıt şöyle oldu: “Türkiye ile ABD arasındaki fikir ayrılıklarının evveliyatı çok önceye dayanıyor, yalnızca bugüne özel bir durum değil. O dönemde; bu ayrılıkların devam etmesi durumunda Türkiye’nin İncirlik’i kapaması ya da bazı kısıtlamalara gitmesi muhtemel olarak görülüyordu. Bu yüzden ABD bizimle iletişime geçti, Rmeilan’ın onarılması ve genişletilmesi için görüşmelere başladık. Şu anda Türkiye’nin YPG’ye tutumu tüm dünya tarafından biliniyor. ABD’nin inşaatı hızlandırması ve buraya askeri birliklerini konuşlandırmaya başlaması, yakın zamanda İncirlik yerine Rmeilan’ın kullanılacak olması yönündeki ihtimali de kuvvetlendiriyor.”
PYD yetkilileri, Türkiye’nin diplomatik baskısı sonucu Cenevre’de yapılan barış görüşmelerine davet edilmemiş, birkaç gün sonraysa ABD’li üst düzey diplomat Brett McGurk ve beraberindeki heyet Rojava’ya gitmişti.
Rojava’daki kaynaklar, o günlerde McGurk’ın önce Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’e gittiğini, oradan da helikopterle Rmeilan’daki yeni havva üssüne indiğini aktardı. Bu güzergah aynı zamanda ABD’nin yeni hava üssünün ‘açılışı’ olarak da nitelendirildi.
‘ABD kendini alternatifsiz bırakmaz’
ABD’nin PYD kontrolündeki bölgede yaptığı bu hamleyi, emekli büyükelçi Yalım Eralp’e sorduk. Eralp şöyle konuştu: “Türkiye, İncirlik Üssü’nü kapatabilir. Ancak böyle bir şey yaşanırsa ABD de kendini asla alternatifsiz bırakmaz.”
Suudi Arabistan’ın İncirlik Üssü’ne savaş uçaklarını yollamasının bununla bir ilgisi olup olmadığını sorduğumuz Eral, “Suudi uçaklarının İncirlik’e gelmesi son derece tehlikeli. Bu uçaklar İncirlik’ten kalkıp Suriye’de saldırı yaparsa Rusya için de Türkiye’ye misilleme hakkı doğar” yanıtını verdi.
Türkiye’nin Suriye topraklarında bir kara harekatına kalkışması durumundaysa NATO’nun savunma amaçlı olarak Ankara’nın yanında olmayacağını savunan Eralp, “NATO, bir saldırı olursa Türkiye’yi savunur. Eğer Türkiye bir saldırıya kalkışırsa bu NATO’nun 5’inci maddesine aykırıdır” diye konuştu.
‘Hoşnutsuzluk vurgusu başka türlü nasıl yapılabilir’
McGurk’ın Rmeilan’daki yeni havaalanına inerek Kobani’ye geçtiği yönündeki bilgiyi teyit eden Ortadoğu uzmanı gazeteci Cengiz Çandar ise, “ABD’li yetkililer haftada üç ya da dört kez Türkiye’ye PYD konusunda mesaj gönderiyorlar: ‘Artık canımızı sıkıyorsun ve seninle uğraşmaktan sıkıldık. Aynı görüşte değiliz.’ Dışişleri Sözcüsü John Kirby’ye geçenlerde ‘Türkiye koalisyondan çekilirse…’ diye sordular. O da, ‘Böyle bir şeyi temenni etmeyiz ama kendi kararlarıdır’ cevabını verdi. Bugün devletler arasındaki hoşnutsuzluk vurgusu başka türlü nasıl yapılabilir bilmiyorum” diye konuştu.
“Rmeilan’da inşa edilen yeni hava üssüyle birlikte ABD’nin Türkiye’den vazgeçebilir mi” diye sorduğumuz Çandar, şu yanıtı verdi: “Geçebilir tabii ki. Türkiye jeopolitik pozisyonunun önemini kullanarak bir dış siyaset yapmaya kalktı ama dünya sistemiyle ters düştü. Yeryüzünde siyaset yapıyorsunuz, Mars veya Jüpiter’de değil. Nasıl gidersiniz bilmiyorum ama bu politikayla devam edemezsiniz. İncirlik kompanse edilebilir. İncirlik kullanılmadan önce de Körfez’den kalkan uçaklarla IŞİD’e karşı mücadele yürütülüyordu. Rmeilan mı olur bilmiyorum ama İncirlik olmazsa olmaz değil. Türkiye’nin hava üssünü kullandırması ABD’yi daha fazla sıkıntıya soktu. Adeta ‘Hiç olmasaydı daha iyiydi’ deme noktasına geldiler. Demek istediğim ABD, İncirlik için her şeyini feda etmez. Türkiye’den de vazgeçemezler ama bu iktidardan vazgeçebilirler. İktidardan vazgeçtiklerine dair sinyali de açık bir şekilde veriyorlar zaten.”
Salih Müslim: Türkiye'ye Komşu Bağımsız Bir Kürt Devleti İstemiyoruz
23.2.2016
PYD lideri Salih Müslim,“Suriye’de, Türkiye’ye komşu bağımsız bir Kürt devleti istemiyoruz”dedi.
Sputnik’in aktardığına göre Alman haber ajansı DPA’ya konuşan Müslim, amaçlarının sadece anayasal haklarını elde etmek olduğunu söyledi.
Türkiye’yi ‘Kürtfobik’ olmakla suçlayan PYD lideri sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin güvenli bölge oluşturma çabası, Suriye’nin iç meselelerine açık bir müdahaledir. Arap, Kürt ve Türkmenler de dahil olmak üzere Suriye toplumunun tüm bileşenleri bu girişimi reddediyor.”
Türkiye’nin Suudi Arabistan ile Suriye’ye bir kara harekatı hazırlığında olduğu yönünde çıkan haberleri de değerlendiren Müslim, “Türkiye, birçok tarafı Suriye savaşına çekmeye çalışıyor. Ancak ben bu konuda başarılı olamayacaklarını düşünüyorum. Suudi Arabistan, Türkiye ile bir savaşa girmeyecek kadar akıllı” dedi.
İngiliz Gazeteci Oborne: İngiltere'nin El-Nusra'yı Desteklediğine Dair Kanıt Var
25.2.2016
Daily Telegraph'ın eski baş siyasi yorumcusu Peter Oborne, İngiltere'nin El Nusra'yı desteklediğine dair açık kanıtlar olduğunu belirtti. Oborne, Halep'i ziyaret ettiğini belirterek, Halep'teki insanların kendisine "Neden İngiltere teröristlerin tarafında?" diye sorduğunu belirtti.
Al-Masdar'ın haberine göre İdlib'in El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi tarafından ele geçirilmesinin desteğin en açık örneklerinden biri olduğunu söyleyen Oborne, kentin İngiltere'nin desteği sayesinde cihatçıların eline geçtiğini belirtti.
Halep halkının cihatçıları "terörist işgalci" olarak gördüklerini belirten Oborne, anaakım medyanın olayları olduğu gibi yansıtmadığını vurguladı.
Oborne, ÖSO'nun kendilerine katılmayanlara saldırıda bulunduğunu da açıklayarak, İngiltere Başbakanı David Cameron'ın ÖSO'ya açık destek verdiğini hatırlattı. Bölgeye yaptığı ziyaret hakkında konuşan Oborne, bölge halkı için "ılımlı muhalif" gibi bir kavram olmadığını söyledi.
Hamas'tan Türkiye Açıklaması
27.2.2016
Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları’nda görev yapan bir komutan, Türkiye’nin Hamas üyelerine askeri ve ideolojik eğitim verdiği yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Filistinli komutan, Türkiye’nin kendilerinin değil İsrail'in müttefiklerinden biri olduğunu vurguladı.
Odatv'nin Filistin ‘El-Arab el-Ân’ haber ajansından aktardığı açıklamaya göre ismi belirtilmeyen el-Kassam Tugayları komutanı ayrıca “Eğitim için Türkiye'ye Hamas güvenlik elemanlarını göndermek, İsrail’e bu unsurlar hakkında ayrıntılı bilgi verilmesi anlamına gelir. Bu, Hamas siyasi liderlerleri tarafından açık bir hata olacaktır ve hafife alınamaz” ifadelerini kullandı.
Haberde, Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin yumuşamaya başlamasının ardından Türk yetkililerin bir gazeteye verdiği röportajda, "iki ülke arasındaki güvenlik ilişkilerinin hiçbir zaman tam kesilmediğini" ifade ettikleri hatırlatıldı.Hamas üyelerine Türkiye'de askeri eğitim verildiğine yönelik bazı haberler, daha önce Ankara tarafından da yalanlanmıştı. Ayrıca Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin normalleştirilmesi sürecinde İsrail’in, Türkiye’de bulunan Hamas liderlerinin sınır dışı edilmesini istediği belirtilmişti.
Peşmerge'ye ve Mesut Barzani'ye çirkin iftiralar
Yayınlarında en ufak bir ulusal ve ahlaki değere itibar etmeyen, yayın politikasını tamamen PDK düşmanlığı temeline oturtan ANHA’nın sayfalarında yer verdiği son yazı kelimenin tam anlamıyla bir sapkınlık örneği…
01.03.2016
(aç) mahlasıyla kaleme
alınan "AKP/Erdoğan ve KDP’nin Anti Kürt Stratejisi" başlıklı yazıda PDK
tarafından ‘Rojava Peşmergeleri’ adı altında Azez’e gönderildiği iddia
edilen silahlı güçlerin YPG’ye karşı savaştığı, kendilerini gizleme
gereği duymadan TV ekranlarına çıkıp “Selahaddin’in Torunları” adıyla
açıklamalar yaparak YPG’yi tehdit ettikleri ileri sürülüyor.
ANHA
ajansı bu sapkınlığın seviyesini daha da ileri götürerek Kürt
liderlerinden Mesut Barzani’nin Ankara Ziyareti’nde MİT ve Türk
Genelkurmay Başkanlığını ziyaret ettiği iddiasından hareketle sayın
Barzani’ye dahi MİT elemanı imasında bulunacak kadar aşağılık boyutlara
ulaştırıyor.
PDK’nin perspektiflerini doğrudan Milli Güvenlik
Kurulu’ndan aldığını, Rojava Devrimi’nin başından bu yana PKK’ye karşı
PDK’ye verilen rolün bazı özel çabalarla gizlendiği ileri sürülen
yazıda, Mesut Barzani’nin Ankara ziyareti sonrasında PDK’nin Kürt
halkına karşı açıktan mücadele etmeye başladığı dile getiriliyor.
PDK’nin
Türk ordusu ile PKK’ye karşı ortak operasyon yapıp Şengal’den çıkarmak
amacıyla Türk askerlerini Musul’un Başika bölgesine yerleştirdiğinin
ileri sürüldüğü haberde, Türkiye’nin eskortluğunda Azez’e “Kürt Gücü”
adı altında geçirilen Peşmergelerin YPG’ye karşı savaştırıldığı iddia
ediliyor.
Türk savaş uçaklarının Çiyayê Spî alanını bombalamadan
önce PDK peşmergelerinin, Türk özel harekatından bir grupla birlikte
alanda keşif yaptığı, bu keşif grubunun köylülere PKK gerillalarının
hangi alanlarda konumlandığı konusunda sorular sorup bilgi aldıkları
iddia ediliyor ve Türk savaş uçaklarının bu keşif ve istihbarat
sonrasında Çîyayê Spî’yi bombaladığı dile getiriliyor.
Asılsız ve
çirkin karalamalarına tam hızla devam eden ANHA yazısında son olarak da
Nêçîrvan Barzanî’nin 19 Şubat 2016’da, “PKK’yi kınıyoruz. Sonuna kadar
Türk devletinin yanındayız” ifadelerini sarf ettiği ileri sürülüyor.
Bu
asılsız iddiaların ardından yazı KDP ve Türk devletinin Çiyayê Spî’den
Ezaz’a, Efrîn ve Çiyayê Kurdan bölgesine kadar PKK’ye karşı ortak
hareket ettiğini gösterdiği paranoyası ile sona eriyor.
Akıl ve mantıktan yoksun iddiaların amacı ne?
ANHA’nın
söz konusu yazısındaki tüm iddialar kamuoyunda zaten bilinen
gerçeklerin ters yüz edilmesinden öte bir şey değil. ANHA’nın
PDK düşmanlığı sabit olsa da, yalan olduğu en ufak bir şüphe götürmeyen
bu deli saçmalıklarının hangi akıl tutulmasıyla sayfalarına taşıdığı
anlaşılır bir durum değil.
* ANHA yazısında iddia
edilen Rojava Peşmergeleri’nin Azez’de YPG’ye karşı savaştığı tezi
komik bir karalamadır. Dünyanın önde gelen haber ajanslarından Reuters,
18 Şubat 2016 tarihinde geçtiği bir haberde silahları ve araçlarıyla
birlikte 2000 muhalifin YPG ile savaşmak üzere Türkiye üzerinden Azez’e
geçtiğini tüm dünyaya duyurmuştu.
Anlaşılan tüm dünyanın haberdar olduğu bu gelişmeden ANHA’nın ve ANHA’ya bu haberi yazdıranlar bihaber.
Reuters'ın 2000 muhalif Suriye'de haberi
*
Başkan Barzani’nin MİT ve Genelkurmay Başkanlığı’nı ziyaret ettiği
iddiası, deneyimli gazeteci, yazarımız Oktay Yıldız tarafından 10 Aralık
2015 tarafında sitemizde paylaşılan bir haber ile açığa kavuşan bir
görüşmenin çarpıtılmış hali.
Oktay Yıldız, güvenilir kaynaklara dayandırdığı haberinde Başkan Barzani’nin “esaret koşullarında görüşmek istemediği Öcalan” ile Türk devletinin ısrarları sonrasında alternatif bir yolla MİT binasında görüştüğünü dile getirmişti.
Oktay Yıldız'ın Barzani Öcalan ile görüşüyor haberi
* Musul’un Başika ilçesinde konuşlanan Türk askeri varlığının 2014 yılından bu yana orada bulunduğu da yine kamuoyunun malumu.
Irak, Suriye ve Kürdistan’da sadece Türk askerinin değil, başta binlerce İran askeri ve milisi
olmak üzere çok sayıda yabancı askerin bulunduğu bir ortamda, 2,5 yılı
aşkındır Başika’da bulunan Türk askeri varlığını PKK’nin Şengal’deki
askeri varlığına son vermek için bulunduğunu ileri sürmek kargaları dahi
güldürür bir iddia olur.
Murat Yetkin'in Başika Eğitim kampı haberi
*
PDK’nin Türk birlikleri ile birlikte keşif ve istihbarat yaptığı
şeklindeki ANHA iftirası PKK’nin müteakip zamanlarda ileri sürdüğü bir
karalama kampanyasının devamıdır. PKK’nin nerelerde konuşlandığı bir sır
değildir. Türk Devletinin bu anlamda, (varsayarsak) Peşmergelerin
vereceği bilgi ve istihbarata ihtiyacı yoktur. Zaten halihazırda PKK
içerisinde konuşlanmış bulunan MİT ile ilişkili ajanları vasıtasıyla
dilediği an dilediği bilgiye ulaşma şansına sahiptir. Buna itiraz
edecekler için Paris’te 3 gencecik kadınımızı katleden Ömer Güney örneğini hatırlatmak yeterlidir.
* Başbakan
Neçirvan Barzani’ye atfedilen 19 Şubat 2016 tarihli, “PKK’yi kınıyoruz.
Sonuna kadar Türk devletinin yanındayız” ifadeleri de yine kamuoyunun
malumu bir konuşmanın çarpıtılmış halidir.
Oysa söz konusu
açıklama PKK yöneticilerinin Kürdistan Bölgesi'nin doğalgazını Türkiye
üzerinden dünyaya taşıyan gaz boru hattının yapımına engel olacakları
şeklindeki ifadeleri üzerine yapılmış ve “PKK yöneticilerinin Kürdistan
Bölgesi’nden Türkiye'ye yapılacak doğalgaz sevkiyatına ilişkin
tehditlerini şiddetle kınıyoruz. Bu tehditler Kürdistan halkının
çıkarlarına karşı yapılmıştır. Halkımız ağır bir ekonomik krizden
geçerken PKK'nın bu açıklamaları kabul edilemez" ifadeleri
kullanılmıştı.
Basnews'in Neçirvan Barzani açıklaması haberi
Böylesi
hassas bir dönemde, kurulduğu ilk günden bu yana Kürt ve Kürdistan
davasının savunucularından bir kurumu PDK'yi ve bu kurumun 14 yaşından
bu yana yüreği Kürdistan ateşiyle kavrulan lideri Mesut Barzani'yi
asılsız ve son derece çirkin iftiralarla karalamaya çalışmanın meyvesi
ANHA ve PKK açısından acı olacaktır.
"YPG'ye karşı savaşıyorlar, MİT elemanı" gibi söylemlerle Kürdistani kurumları hedef göstermek, dahası IŞİD gibi barbar bir orduya karşı yüzlerce şehit veren Peşmerge'ye dil uzatmak en amiyane tabirle ahlaksızlıktır.
Özelde
ANHA ve ANF yetkililerinin, genelde onları bu şekilde haber yapmaya
iten KCK yetkililerinin bir an önce düşmanlığı kışkırtan bu yayınlarına
bir son vermesi, Kürt halkının birliği açısından alınması gereken önemli
bir karardır. HAZAR ÇEVKO/NerinaAzad
IŞİD Canavarını ABD Yarattı
2.3.2016
ABD'li filozof ve dilbilimci Noam Chomsky, IŞİD’i doğuşuna ABD’nin 2003’teki Irak işgalinin ve devamındaki Ortadoğu politikalarının sebep olduğunu belirtti. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad da geçtiğimiz aylarda bir İtalyan kanalına verdiği mülakatta, IŞİD'i yaratanın ABD'nin Irak işgali olduğunu söylemiş, Ebubekir El Bağdadi'nin Amerikan hapishanelerinden salıverildiğini anımsatmıştı.
Radio Sputnik’te Brian Becker’ın sorularını yanıtlayan ABD’li akademisyen, askeri müdahalenin ‘diğer suçlarının’ yanı sıra, ‘mezhep çatışmalarına ve en nihayetinde IŞİD barbarlığına’ yol açtığını ifade etti.
IŞİD’in de tıpkı diğer terör örgütleri gibi sadece askeri müdahalelerle ortadan kaldırılamayacağının altını çizen Chomsky, şöyle devam etti: “Eğer, kökleriyle mücadele edilmeyen bir şekilde yok edilirse, yerine ondan daha kötü bir şey gelecek. Bir sonraki adımda neler olacağını düşünmeden, ’Bu adamı sevmiyorum, o zaman onu öldürelim’ demezdiniz. Bütün uzmanlar, eğer köklerinin nereye uzandığını bilmeden bir terörist lideri öldürmenin ya da bir grubu yok etmenin, daha kötüsünün ortaya çıkması anlamına geleceğini belirtiyor. Yıllardır da aynı şey yaşanıyor.”
OBAMA İYİ KONUŞMACI, ÇİRKİN POLİTİKACI
ABD’nin 11 Eylül saldırılarından sonra başlattığı askeri operasyonları da hatırlatan ABD’li akademisyen, “O zamanlar teröristlerin Afganistan’ın küçük, uzak bir kabile bölgesinde olduğu söyleniyordu. Şimdi neredeler? Dünyanın her yerinde” dedi.
Birçok kişinin Barack Obama’nın yönetime gelmesiyle birlikte, Washington politikalarının daha iyiye gideceğine dair umuda kapıldığını belirten Chomsky, Obama’nın ‘iyi bir konuşmacı’ olduğunu ancak zamanında savunduğu ‘oldukça çirkin’ politikaların arkasında durmaya devam ettiğini söyledi.
“Obama, Irak işgaline ‘stratejik bir hata’ olduğu için karşı çıktığını söylüyor, başka bir ülkenin işgal edilmesinin ya da uluslararası haklarının radikal bir biçimde ihlal edilmesinin yanlış olduğunu düşündüğü için değil” diyen Chomsky; “Bir ülkeyi parçalamak, yerle bir etmek; yüzlerce, binlerce insanı öldürmek, milyonlarca sığınmacı yaratmak; daha önce olmayan ve şimdi ülkeyi ve bölgeyi parçalayan bir mezhep çatışması ortaya çıkarmak; bunlar yüzünden karşı çıkmıyor, stratejik hata olduğu için itiraz ediyor.” ifadelerini kullandı.
NATO Komutanından Kritik Uyarı: IŞİD Mültecilerin İçinde Yayılıyor
2.3.2016
NATO komutanı Philip Breedlove, IŞİD'in sığınmacılar arasında "kanser gibi yayıldığını" söyledi. Breedlove, IŞİD'in mevcut durumdan faydalandığını ve "Avrupa milletlerini" tehdit ettiğini öne sürdü.
The Guardian'ın haberine görre NATO komutanı Philip Breedlove, IŞİD'in sığınmacılar arasında "kanser gibi yayıldığını" iddia etti. IŞİD'in sığınmacıların mevcut durumundan faydalandığını söyleyen general, grubun "Avrupa milletlerini" ve ABD'yi tehdit ettiğini söyledi.
Rusya'nın Suriye'deki hava harekatlarını yanlış bulduğunu söyleyen Breedlove, hava harekatının sorunu artırdığını iddia etti.
Breedlove, Suriye'de yapılan hava harekatlarının sivilleri de öldürdüğünü, bunun IŞİD'e katılımı yükselttiğini söyledi. NATO komutanı, Rusya ve Suriye hükümetinin sığınmacıları "Avrupa'nın birliğini ve altyapısını zayıflatmak için" bir "silah" olarak kullandığını öne sürdü.
Kantonları birleştirip ‘Kuzey Suriye Federasyonu'nu kuracağız
03.03.2016
Kobanê Kantonu Dış İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Idrîs Nesan, kantonları birleştirip federal bir yapı kuracaklarını belirterek, ''Suriye'yi parçalamayacağız'' dedi.
ABD'den Rapor: Suriye Sınırında Terör Finanse Ediliyor
4.3.2016
ABD Dışişleri’nin raporunda Türkiye’nin Suriye sınırı üzerinden terörizmin finanse edilmeye devam ettiğini, bunu önlemek için Ankara’nın güçlü önlemler alması gerektiğini belirtti.
Uluslararası ‘Narkotik Kontrol Stratejisi Raporu’nun Türkiye bölümünde, Türkiye’nin Suriye sınırında terör finansmanı için sık nakit akışı gerçektiği tespitine yer verildi.
Türkiye’deki kâr amacı gütmeyen kuruluşların da terör finansmanına açık olduğu aktarılan raporda, “Kara para aklama yollarının başında sınırda kuryelerle geniş çaplı nakit para kaçakçılığı, ülke içine ve dışına para transferleri, ticari yolsuzluk ve emlak, altın, lüks otomobil alımı geliyor” dendi.
‘Çatışmalar terör finansmanı riskini artırıyor’
Türkiye’nin Suriye sınırında son zamanlarda yaşanan çatışmaların terör finansmanı, kara para aklama, insan ve petrol kaçakçılığı riskini artırdığı uyarısı yapılırken, Türkiye’nin soruşturma gücü, kurumlar arası işbirliği, polis kapasitesi, izleme ve ulaşma kabiliyetinin zayıf ve yetersiz olduğunun altı çizildi.
Suriyeli Muhalif Heysem Menna: Türkiye Cihatçılara Sınırı Açıyor
4.3.2016
Suriye Demokratik Konseyi Eş Başkanı Heysem Menna, "Türkiye, kendi topraklarından gelip Halep’in kuzeyine giden silahlı kişilere sınırlarını açtı” dedi. Menna Cenevre'deki görüşmelere ilişkin olarak da “Riyad grubu çok muhafazakar ve kendileri dışında herhangi bir muhalif grubun (görüşmelerde) yer almasını istemiyorlar” diye konuştu.
Sputnik'in haberine göre Eş Başkan Menna, “Ateşkese saygı duymayan biz değiliz, diğer gruplar. Sözde muhalifler Arap ve Kürt sivillere saldırdı. Türkiye, kendi topraklarından gelip Halep’in kuzeyine giden silahlı kişilere sınırlarını açtı” dedi.
Öte yandan, 9 Mart’ta Cenevre’de başlaması planlanan Suriye görüşmelerine katılacak muhalefete dair birleşik bir listenin hazırlanmadığını söyleyen Menna, “Riyad grubu çok muhafazakar ve kendileri dışında herhangi bir muhalif grubun (görüşmelerde) yer almasını istemiyorlar” diye konuştu.
Menna’nın, Türkiye’nin silahlı kişilere sınırlarını açtığı yönündeki iddiaları, gün içinde Rusya’nın ateşkes izleme merkezi tarafından da dile getirilmişti. Merkezden yapılan açıklamada, Suriye'den 1.5 kilometre uzaklıkta olan Türkiye'nin Nusaybin ilçesinde IŞİD militanlarının toplandığı ve bu grupların Suriye'nin Kürtlerin yaşadığı Kamışlı kentine saldırı hazırlığında oldukları belirtilmişti.
Reuters'e konuşan YPG yetkilisi Redur Xelil, Türkiye'nin Halep'in kuzeyindeki Tel Rıfat kasabasına topçu mermileriyle saldırdığını belirtti. Xelil'in verdiği bilgiye göre, Türkiye'nin saldırıları sonucunca birçok YPG üyesi yaralandı.
Rusya'dan Yeni Türkiye İddiası
5.3.2016
Rusya'nın Suriye'deki ateşkes denetim Merkezi Başkanı Sergey Kuralenko, Suriye'de cihatçı El Nusra ve Ahrarur Şam tarafından kontrol edilen bölgeye silah taşıyan TIR'ların neredeyse her gün Türkiye'den geçtiğini iddia etti.
DHA'nın Rus haber ajansı Ria Novosti'ye dayandırdığı habere göre Kuralenko yaptığı açıklamada, "Suriye'de El Nusra ve Ahrarur Şam teröristleri tarafından kontrol edilen bölgelere silah taşıyan TIR'lar neredeyse her gün Türkiye Cumhuriyeti topraklarından geçiyor" ifadesini kullandı.
Kuralenko, Türkiye'nin Suriye'deki cihatçı gruplara yaptığı bu desteğin kanıtlarının Rus TV kanalı RT çekim ekibi tarafından ele geçirildiğini ileri sürdü.
AB-Türkiye Zirvesinin Sonuç Bildirgesi Sızdı
7.3.2016
AB-Türkiye Zirvesi'nin sonuç bildirgesi Alman basınına sızdı. Sığınmacıların Avrupa'nın batısına geçmek için kullandığı Balkan güzergahı tamamen kapanıyor.Basına sızan bildiriye göre zirvenin ardından sığınmacıların kullandığı Balkan güzergahının kapatılacağı açıklanacak. Alman basınında yer alan haberlere göre, sonuç bildirgesinde “Balkan güzergahında sığınmacıların düzensiz geçişi bitecek. Bu güzergah artık kapalı” ifadesi yer alıyor.
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, Balkan güzergahının kapatılmasını savundu. Alman ARD kanalında konuşan Kurz, Avusturya, Almanya ve İsveç gibi ülkelerin buraya gelmek isteyen insanların tamamını alamayacağını söyledi. Makedonya sınırında bekleyen sığınmacıların AB ülkesi Yunanistan’da da kalabileceklerini kaydeden Kurz, Yunanistan’ın kişi başı milli gelire göre Avusturya’dan daha az sığınmacı aldığını ve yeni yardımlar alacağını vurguladı.
Programa katılan Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas ise, sınırların kapatılarak soruna çözüm bulamayacağını söyledi. Bunun domino etkisi yaratacağına dikkat çeken Maas, sığınmacıların AB içerisinde dağıtılması gerektiğine vurgu yaptı.
Öncelikle sığınmacıların Avrupa’ya gelişini durdurmak gerektiğinin altını çizen Maas, Suriye’de varılan ateşkesin bunun için iyi bir fırsat olduğunu kaydetti. Maas, Türkiye ile AB sınırlarını koruyan ve sığınmacıların AB sınırlarının dışından Avrupa ülkelerine dağıtılması için çalışıldığını söyledi.
22 Bin IŞİD Militanının Bilgileri Ele Geçirildi İddiası
10.3.2016
İngiltere'nin köklü televizyon kanallarından SKY News 51 ülkeden 22 bin ismin yer aldığı IŞİD militan listesinin ele geçirdiğini iddia etti. Detaylı bilgilerin yer aldığı listenin IŞİD iç güvenlik polisinden çalınarak SKY News kanalına hafıza kartı içinde verildiği öne sürüldü. Haberde eski Özgür Suriye Ordusu’na mensubu Ebu Hamid adlı şahsın hafıza kartını Türkiye’deki gizli bir noktada muhabire teslim ettiği ifade edildi.
IŞİD’e alınacak militanlarla ilgili 23 adımdan oluşan giriş belgelerinde ‘içinden geçilen ülkeler’, ‘giriş noktası’, ‘kim önerdi’, ‘giriş tarihi’, ‘savaş deneyimi’, ‘itaat düzeyi’ gibi detaylı kişisel verilerin yer aldığı bölümler bulunuyor.
Ele geçen belgelerde aralarında Britanya da olmak üzere Avrupa ülkeleri, Kuzey Afrika ülkeleri, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’nden adları bugüne kadar hiç duyulmamış örgüt militanlarının isimlerin yer aldığı belirtildi.
ABD ve Rusya, Kürdistan için ortak hareket ediyorlar.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Çinli mevkidaşı ile
gerçekleştirdiği görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında,
"Suriyeli Kürtler olmadan görüşmelere başlamak uluslararası toplumun
zayıflık göstergesi olur" dedi.
10.3.2016
Almanya Bazı IŞİD'lilerin Bilgilerini Ele Geçirdi
10.3.2016
Almanya, IŞİD bayrağı altında savaştıktan sonra ülkelerine geri dönen yabancı cihatçılara dair kişisel bilgiler içeren binlerce dosyayı ele geçirdi. Almanya federal polis kuruluşu BKA'nın elinde IŞİD'den sızdırılan dosyalar olduğu, İçişleri Bakanı Thomas De Maziere tarafından da teyit edildi.Elde edilen dosyaların, örgütün işleyişi hakkında daha detaylı bilgi vereceği ve geri dönen cihatçıların yakalanmasına yardımcı olacağı ifade edildi.
Sputnik'te yer alan habere göre elde ettikleri yeni veriler ışığında Almanya’ya geri dönen cihatçılara yönelik soruşturmaların daha hızlı ve kesin olarak yürütüleceğini belirten Alman bakan, hapis cezalarının da artırılacağını aktardı.
Dosyalarda Alman vatandaşı olan yabancı cihatçılara ait bilgilerin de olduğu belirtilirken, IŞİD'e dışarıdan gönüllü olarak katılanların aralarında daha önce yaşadıkları yer, din, aile ve eğitime dair görüşleri ve eski 'cihatçılık deneyimleri'nin de yer aldığı 23 soruyu cevaplaması gerektiği aktarıldı.
Geçen yıl haziran ayında Alman polisi tarafından yapılan açıklamada 700 civarında Alman vatandaşının IŞİD’e katılmak için Irak ve Suriye’ye gittiği belirtilmişti. IŞİD’e katılan Alman vatandaşlarından en az 100’ünün ise çatışmalarda hayatını kaybettiği düşünülüyor.
Barzani: Kanımız Pahasına Başaracağız

11.3.2016
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Genel Başkanı Mesut Barzani, bağımsızlık referandumunun gerçekleşmesi gerektiğini söyledi.Barzani, "Ne İran’a gidip bir şey derim, ne de Ankara’ya gidip onların gönlüne göre konuşurum. Amerika’da da söyledim, biz sadece kendi davamızın sahibiyiz. Bağımsızlık için ya bu kez hepimiz yok olacağız ya da kanımız pahasına başaracağız" dedi.
Barzani şunları söyledi:
"Şu ana kadar verilen bedellerin heder olmasına izin vermeyeceğiz. Bağımsızlık bizim hakkımızdır, bunun için mücadele ettik ve vazgeçmeyeceğiz. Kimin ilan edeceği önemli değil. Eğer bir çocuk bile ilan ederse ellerine sağlık diyeceğiz. Oğlumun kanı neden döküldü diye soran bir şehit annesine cevap verebilmemiz için bu işe el atanlara destek vereceğiz.
Ne İran’a gidip bir şey derim, ne de Ankara’ya gidip onların gönlüne göre konuşurum. Amerika’da da söyledim, biz sadece kendi davamızın sahibiyiz. Bağımsızlık için ya bu kez hepimiz yok olacağız ya da kanımız pahasına başaracağız.
Bütün dünya DAEŞ’i nasıl bozguna uğrattığımıza şahittir. Çatışmaların başında bazı bölgeleri kaybetmiş olmamız ölçüt değildir. Savaşta önemli olan zaferdir çünkü kaybettiğimiz bölgelerin hepsini Peşmerge Güçleri koalisyonun desteğiyle geri aldı.
Reform yapmazsak yok oluruz. Reform atağında bize bilgi verecek, yardım edecek herkese teşekkür ediyoruz. Hükümet ve Temiz Eller Komisyonu ile reform konularını görüştük ve yaklaşık 20 dosya oluşturduk. Üzerinde çalışılırsa iyi olur, çalışılmazsa kendim gidip başında bizzat duracağım.
Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile krizin çözümü için bir mekanizma oluşturacağız ve durum asla eskisi gibi olmayacak. Bu krizin asıl nedeni gereksiz yere yapılan kadrolaşmadır. Sanayi ve tarım alanlarında yeni iş imkanları yaratılacaktır.
Reformlara kendi evimizden başladık, hiç kimseyi görmezden gelmeyeceğiz"
Rojava'da Kanton hatasından dönülüyor.
15.03.2016
Rojava’da kantonların dağıtılacağı ve ‘Kuzey Suriye Federasyonu’ adıyla federal bir yapının ilan edileceği iddia edildi.
Bir süredir “demokratik federalizmin” Rojava’da kurulması konusunda
görüşler belirtilerek, kantonların isminin de “Kuzey Suriye Federasyonu”
olacağı dile getiriliyordu.
Moshe Dayan Merkezi'nde Ortadoğu ve Afrika uzmanı Araştırmacı Cenk Sağnıç, kişisel twitter hesabında Suriye için federasyon tartışmalarında ENKS'nin "Suriye Kürdistan Bölgesi", PYD'nin ise "Kuzey Suriye Bölgesi" isimlerini önerdiğini ileri sürdü.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan Kürtlerin federasyon ilanı hazırlığına ilişkin açıklama.
16.03.2016
Kobani'den yetkililerinin, Kürtlerin Suriye'de federasyon ilan edeceği açıklamasına Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan "Tek taraflı federasyon ilanını kabul etmiyoruz" yanıtı geldi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Yetkilisi Reuters'e "Suriye'nin milli
birliğini destekliyoruz. Tek taraflı federasyon ilanları
geçersizdir. Suriye'nin yönetim şekli ve sistemi bütün Suriye halkı
tarafından yeni bir anayasa ile belirlenecektir" açıklamasında bulundu.
Ve Rojava'da Federalizm ilan edildi!
PYD liderliğindeki Batı Kürdistan yönetimi, YPG'nin kontrol ettiği alanlarda, Suriye'nin kuzeyinde federalizm ilan ettiği açıkladı
17.03.2016
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları
Gözlemevi Batı Kürdistan Kürtlerinin, Rimeylan'da yapmış oldukları
federalizm konulu toplantıda, Kuzey Suriye Birleşik Demokratik Sistemi
metnini kabul ettiklerini ve Batı Kürdistan için Federalizmi ilan
ettiklerini duyurdu!
Rimeylan kasabasında Batı Kürdistan (Rojava
ve Kuzey Suriye) bölgelerinin geleceğine yönelik düzenlenen Kurucu
Meclis toplantısı ikinci gününde önemli tartışmalarla devam etti. Dün
ele alınıp tartışılan "Rojava ve Kuzey Suriye Birleşik Demokratik
Sistemi Belge Metni" yapılan oylama ardından onaylanarak kabul edildi.
Belge
metninin kabul edilmesinin ardından oturuma ara verildi. Toplantının
sonuç belgesinin önümüzdeki saatlerde açıklanması bekleniyor.
Rojava ve Kuzey Suriye Demokratik Federal Sistem Kurucu Meclisi seçildi.
Toplantının
öğleden sonraki oturumunda Rojava ve Kuzey Suriye Demokratik Federal
Sistem Kurucu Meclisi seçildi. 200 delegenin onayladığı meclis
eşbaşkanları olarak Cizir kantonu Eşbaşkanı Hediye Yusuf ve Girê Sipî
özerklik yönetimi eşbaşkanı Mensur El-Selum belirlendi.
Meclisin yürütme konseyi 31 kişiden oluşacak.
Kaynaklar:
nerinaazad.com; sirinnar.net; diken.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder