14 Mart 2016 Pazartesi

Maide suresi 54.ayet Türkleri müjdelemiş midir?



Bir arkadaş buradaki yazının altına, (Maide suresi 54.ayet Türkleri müjdelemiştir. Hadislerin çoğu Yahudi ve Araplarca bozuldu...) diyerek yorum yapmış.

Buna bir açıklama yapmam gerektiği için buradan da açıklamamı sunayım istedim.


 Diyanet'in parantezli çevirisidir ve parantez içine almak şirktir.

Neden şirktir, sayfa sonundaki başlıklarda bulacaksınız.




5/MÂİDE-54'te bahsedilen fe sevfe ye’tîllâhu bi kavmin (o vakit bir kavim getirecektir) sözünün Türklere ait olduğunu çıkarmak, ya Kur'an lisanı bilemek ya da bilmeyenleri aldatmaktan başka anlama gelmez.



Nitekim Kur'an tek başına yorumlanamaz.



Hemen evvelinde yine kavim tarifi yapmış, 5/MÂİDE-51'de, yehdîl kavmez zâlimîn (zalim kavmi doğru yola sevk etmez) demektedir.



Öyleyse buradaki kavim tarifi daha öncelikli düşünülmeli ve zalim kavmin Türkler olduğuna işaret ettiği söylenmelidir.



Yani bu şekilde tevil etmeye kalkarsanız nesh (geçerliliğini yitirme) edilip edilmediğini dikkate almazsanız sonuç sizin söylediğinizin dışına çıkar.



Gerçi fikrimi soracak olursanız nesh, Kur'an'ın tanrısının kendini inkarı anlamına gelir ki, bence hatalıdır, ancak ulema takımı bunu, işlerine geldiğinde kullanmak için uydurmuştur.



Aksi halde her şeyi bilen diyeceksiniz, sonra hataya düşmüş gibi, yürürlükten kaldırmıştır diye iddia ederek, ilahı acz içine sokacaksınız.



Nitekim yaratıcı bir yerde söylediğini başka bir yerde yalanlamaz.



Bunu yine Kur'an söylüyor.



Öyleyse devam edelim.



Bir yerde söylediğini yalanlamayacaksa, yine Kur'an 10/YÛNUS-98'de diyor ki, Fe lev lâ kânet karyetun(keşke bir ülke olsaydı), âmenet(iman eden), illâ kavme Yunus(Yunus kavminden başka).



Demek ki, Yunus kavminden başka külliyen iman eden başka kavim olmayacağını söylüyor.



Ama tutuyor 5/MÂİDE-54'te Türk kavmini işaret etti diyorsunuz.



Bunun iki anlamı var.



Ya Kur'an değiştirilmiş veya hatalıdır diyorsunuz ya da Allah ne dediğini bilmiyor, kendisini yalanlıyor demek istiyorsunuz ama buna diliniz varmadığı için, Kur'an bilmeyenleri kandırıyorsunuz.



Nihayetinde Peygamber uydurdu diyenlere bir çok bölümünde atıflar yapılmış ancak bir kavmi kapsar şekilde atıf ise, 32/SECDE-3'te açıkça söylenmiştir.



32/SECDE-3'te peygamber için, yekûlûnefterâhu(onu uydurdu diyorlar) demek suretiyle, Peygamberi üzerine suç atıldığını ifade ediyor.



Hemen ardından, peygamberi olmayan bir toplum için yani tunzire kavmen(kavmi uyarmak) için yollanan Kur'an olduğunu söyleyerek, peygambersiz olsalar dahi, kavimlerin buna uyması gereğinden bahisle, üstün Türk Kavmi palavrasını yıkıyor.



Yine bir kavmi doğrudan işaret edecekse bunu açıkça söyleyebiliyor.



Örneğin 7/A'RÂF-80'de, Ve lûtan(Lut kavmi) diye başlayarak, o kavmin fâhışete(fuhuş) batağına saplandığını, doğrudan işaret ediyor.



Yine bir çok bölümünde, her kavme kendi dilinden bir Peygamber gönderdiğini söyleyen, nedense Türk kavminden hiç bahsetmez ancak kandırılmış Türkler, her kavmin(kavim) sözünün geçtiği yerde kendilerinden bahsedildiğini sanırlar.



Örneğin 41/FUSSİLET-3'te, kavmin ya’lemûn(bilen bir kavim için), kur’ânen arabiyyen(Arapça Kur'an) demesine rağmen, nedense Türkler bir türlü Arapça öğrenememişler.



Bu da Kur'an'ın Türklere hitap etmediğini ve hiç bir yerinde Türk'e methiye düzmediğini gösterir.



İşin içinde her kavim sözü ya da her üstün sözü geçen bölümler, Türklere işaret etmez.



Örneğin 4/NİSÂ-34'te faddalallâhu ba’dahum(Allah kimini üstün kıldı) ifadesinden nedense Türkler anlamı çıkartılmamış.



Ayrıca nasıl bir yaratıcı hem yarattığını diğerinden üstün kılar, hem yarattıklarını aşağılar.



Nitekim üstün olma vasıflarını da yine kendisi 49/HUCURÂT-13'te, inne ekremekum(mutlak üstünlük), etkâkum(takva sahibinin) diyor.





Hayvanlar takva sahibi olabilirler midir ki, onları takva sahibi olamadıkları için aşağılayabilsin?



Bir çok bölümde hayvanları aşağılamaktadır ancak içlerinde en garabet olanı, biz dedik diyerek ifade ettiği kısımdır.



2/BAKARA-65'te, hâsiîn(hakir-aşağılık), kıradeten(Maymun) demektedir.



Cumartesi günü avlananlar için diyor ama, kendi yarattığına aşağılık demesi akılla bile çelişirken, ilahi kudretle nasıl bağdaşır?



Özetle eğer her şeyi bilenin adı Allah ise, Allah bir söylediğinden artık dönmez, döneklik ona yakışmaz.



Nitekim bunları ben söylemiyorum, sözünden dönmeyeceğini yine Kur'an söylüyor.



Bunları incelediğim yazılarım mevcuttur, bakmanız için ekte vereceğim.

Yine sayfamda paylaştığım ilginç bir sorgulama var, bakalım...


Kur'an'ın emrini yerine getirdi diyecekler, başka ne diyebilirler?

Müslümanlara üzülmeye başladım.

Müslüman'ım demekten utanmaya, camiye gitmeye çekinir oldular.

Keşke camiler ahıra çevrilseydi de bu günleri görmeselerdi.

 



Sağlıkla...

15.3.2016

A. Dursun

 

Türklerden gizlenen, Müslümanların Türk katliamları
TÜRKİYE'DE GİZLİ SAVAŞ, NATO'nun Gizli Orduları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder