6 Nisan 2016 Çarşamba

Ertuğrul dizisi, tecavüzleri de durdurmaya yetecek mi?







Tekden Film Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Tekden, Ertuğrul'un yayın saatlerinde emniyet vakasının yaşanmadığını söylemiş.

Emniyet istihbaratına mı dayandırdı bilmiyorum ancak yapımcı firmanın yönetim kurulu başkanı bunu söylüyorsa, dikkat etmekte fayda var.

Bu adama aslında teşekkür etmeliyiz.

Bir çoğumuzun düşünüp bulamadığı sorgunun, beyinlerimizdeki karanlıklardan çıkıp aydınlanmasına vesile olmuştur.
 


Yaşı uygun olanlar anımsarlar, Dalla dizisi ilk yayınlandığı yıllarda da aynı şey olmuştu.

Bunu gören hükümetleri kültür anlaşması adı altında, Türk örf ve ananelerine uymayan bir çok diziyle beyinleri işgal alışkanlığı kazanmıştı.

Aynı dönemlerde daha sonra, kökler, Mohikanların sonuncusu dizisi de aynı etkileri yapmıştı.

Bu dönem o dönemin ilk başlarına benzemese dahi, 12 Eylül cuntasının gelmesini bir kaç sene kalan yıllarına benziyor.

Örneğin 12 Eylül 1980 darbesinden evvel çok iyi anımsıyorum, ülkenin yarıdan fazlası bazı dizileri izlemek için eve kapandığında, trafik kazaları, anarşi ve terör olaylarında o saatler içinde azalma oluyordu.

Biz de arkadaşlarla beraber bu sessizliğin fırsatıyla dışarıda, evlerin bahçelerinde sohbetler ederdik.

Sokaklar yavaş yavaş sessizliğini bozduğundaysa, anlardık ki dizi bitmiş.

Kemal Tekden aslında bir gerçeğin de su yüzüne çıkmasını sağlamış.

Emniyet kayıtlarına bakmak gerek ancak anlaşılıyor ki, bu vatandaş o kayıtlardan haberdar, boş konuşmamış..

Ertuğrul dizisi gösterildiği anda emniyet vakaları azalıyorsa, Ertuğrul dizisini en çok izleyen kesim kimler?

İşte soru bu.

TRT  ekranlarında olduğuna göre, AKP'nin resmi propaganda kanalı gibi hizmet verdiğine göre, en çok da AKP'liler izliyor olmalı dersek, belki yanlış söylemiş olabiliriz ama 2015 yılı EGM raporlarında asayiş olaylarının % 11 azalma olduğunu kendileri yayınlamıştı.



Nitekim dizinin ilk bölümü 10 Aralık 2014 tarihinde başlamıştı.

Öyleyse Kemal Tekden pek de fazla abartmış olmuyor.

Diziyi en çok AKP'lilerin izlediği de aslında bilinen bir gerçek.

Örneğin Sedat Peker'in oğlu da dizide rol alıyor.

Malumunuz Sedat Peker, AKP'nin en büyük destekçisi, seçimlerde bile açıkça bunu sergilemiş, şehit ailelerine yardım resimlerini kendi sayfalarından paylaşmıştı.

Örneğin Ertuğrul dizisinin İstanbul Beykoz'daki film setini ziyaret eden İznik Kaymakamı Ali Hamza Pehlivan ve Belediye Başkanı AKP'li Osman Sargın, dizi ekibini 2 Mart'taki İznik'in fethinin 685'inci yıldönümü törenlerine davet etmişti.

Bundan başka Davutoğlu dizi ekibini yerinde ziyarette bulunmuşu.

Bunun dışında AK Gençlik koduyla sosyal medyada faaliyet gösterenlerin de, Ertuğrul dizisinden ne denli hoşnut olduklarını, her fırsatta sergilediklerini biliyoruz.


 Zalim kim, mazlum kim AK Gençlik çok iyi ayırt edebilmiş.

Yani, "tecavüze uğrayan mazlum olamıyor" anlamı mı çıkmalı, herkes kendisi kararını verecek akla sahiptir elbet.

Örnekler istenirse çoğaltılabilir, isteyen internet ortamında bunun delillerini de zaten görebilir.

Nedense AKP'liler hiç düşünmeden konuşmakta ustalaşmış durumdalar, ustalık da babadan oğla geçen bir meziyet olsa gerek.

Düşünmeden konuşmak öylesine moda olmuş durumda ki, ne başbakan ne diğerleri ucu nereye varacağını bilmeden sözler sarf etmektedirler.

Örneğin Bakan Ramazanoğlu daha bir kaç gün evvel, tecavüzler için konuşurken, "bir kere görülmekle bir şey olmaz" demesi acı ama gerçekleri gözler önüne sermişti.

AKP'de tam kadro buna desteğini açıklamıştı.

Garabet olan ise, bakan çıkıp "yanlış anlaşıldım, dilim sürçtü, kastı aşan ifade olmuştur" demediği halde ve üstüne üstlük, "tecavüze uğrayan çocuklar cezalandırılacak" dediği halde, cemaatler, Fethullahçı terör örgütü bile destek olmuşlardı.
 

Sonrasında, Kılıçdaroğlu'nın kastı aşan ifadesine takıldılar.

Yahu el insaf yahu, bir tanesi de Bakan Ramazanoğlu'na şunu sormadı.

"Senin çocuklarına olsaydı, bir defa olmakla bir şey olmaz diye ört bas edebilir miydin, sayın bakan" diyemedi.

Gerçekten merak edilen sorudur bu.

Sayın bakanın ailesinde bu tür istismar yaşanmış olsaydı ki -aile de bir kurumdur-, Ensar denen kurumu savunduğu gibi kendi içindeki durumu da savunabilir miydi?

Nitekim en büyük aile ülke ise, ülkenin çocukları için, bir defadan bir şey çıkmaz sözü inciticidir.
Bırakın incinmeyi, düşündükçe midem bulanıyor, beynim karıncalanıyor.

O nedenle ibretlik bu tablodan her vatandaşın kendine düşen patı çıkartacağına inancım tamdır.

Fazla uzatmanın alemi yoktur, yaşanan bu rezaletler yazık ki hem ülke düşmanlarının ekmeğine yağ sürmüştür hem de diyanet'in öz kızına şehvet duyma fetvasının yeniden sorgulanmasını akıllara tekrar getirmiştir.

Bu utanç elbet ki vatandaşımızın, inançlı kesimin şahsi utancı değildir, ancak ülkede yaşayan insanların içinde ebediyen kalacak, asırlarca sorgulanacak bir derin yarayı da açmış olduğu kesindir.

Herkes şapkasını önüne koyup, bizi kimler yönetiyor diye düşünmelidir.

Muhalefet dahil bu 4 parti TBMM'den uzaklaştırılmadıkça, ülkede çocuklarımızın iffet tehlikesi bitmemiştir.

Bu ülke insanları namusu için yaşamış, namusu için ölmüşlerdir.

Kimsenin atasının kemiklerini sızlatma lüksü yoktur, bilinsin istedim.

07.4.2016

A. Dursun




 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder