Ya aklını kullanacaksın ya dinini, hem akıllı hem dindar olunmaz. Ahmet Dursun Use either your rational mind, or your faith; because faith and common sense contradict each other.
2 Mayıs 2016 Pazartesi
Sistem, Devlet, Yönetim Biçimleri. Prof. Dr. İzzettin Önder
E-postamdan bir paylaşımı dikkatlerinize sunuyorum.
Değerli Arkadaşlar,
İzzettin Önder hocamızın sunduğu, ‘Sistem, Devlet, Yönetim Biçimleri’ başlıklı seminer dizimiz için hocamızın göndermiş olduğu okuma metni ekte yer alıyor.
Sevgilerimizle.
Özgür Üniversite
Arkadaşlar,
Geçen Salı günkü konuşmamda sözünü ettiğim Adam Smith’in Milletlerin Serveti (1776) adlı eserindeki pasajı aşağıda sunuyorum.
“İşçi çalıştıranların (patronların) tüm plân ve projeleri emek üzerindeki emelleriyle ilgilidir. Tüm bu operasyonların sonucu kâra yöneliktir. Ancak kâr, ücret ve rant gibi toplumun refahı ile yükselip, çöküşü ile düşüşe geçmez. Kâr, genellikle, zengin ülkelerde düşük, fakir ülkelerde yüksek düzeyde gerçekleşir. Kârın en yüksek düzeyde gerçekleştiği ülkeler ise, hızla çöküşe sürüklenen ülkelerdir.
Görüldüğü üzere, bu grubun çıkarının toplumsal çıkarla ilişkisi, diğer gruplarınkinden farklı ve terstir. Tüccarlar ve büyük üreticiler büyük miktarlarda sermaye kullanırlar ve sahip oldukları servetler nedeniyle toplumun dikkatini ve itibarını üzerlerine çekerler.
Bu insanlar tüm yaşamları boyunca plân ve projeler yapmakla uğraştıklarından, toplumun büyük kesiminden daha geniş algılama kapasitesine sahiptirler. Ancak, tüm zekâlarını toplumsal çıkar yerine, iş çıkarları üzerine yoğunlaştırdıklarından, ne kadar ahlâksal olmaya çalışsalar da, tüm fikir ve davranışları toplumsal çıkara değil, iş çıkarlarına yönelik olur.
Bu kişilerin (iş adamlarının) diğer bireylere göre kamusal çıkarı düşünme açısından bir üstünlüğü yoktur ve bunların kendi çıkarlarını gütme dürtüsü halkın kendi çıkarını gütme dürtüsünden daha şiddetlidir. Kendi çıkarları ile ilgili güçlü bilinçle (tetiklenen) iş adamları vasat halkın hoşgörüsü üzerine baskı yapıp, onlara, halkın çıkarlarının değil fakat iş çevrelerinin çıkarlarının toplumsal çıkar olduğu yönünde telkinde bulunarak, tüm toplumu halkın bireysel çıkarlarından ve genel toplumsal çıkarlardan vazgeçmeye ikna etmişlerdir.
Ne var ki, ticaret ya da üretim sektörünün herhangi bir alanında faaliyet gösteren iş adamlarının çıkarları toplumsal çıkardan farklı olduğu gibi, çoğu durumda toplumsal çıkara terstir. İş adamlarının çıkarları piyasaları genişletmek ve rekabeti ortadan kaldırmaya yöneliktir. Piyasaların genişletilmesi, çoğu halde toplumsal çıkara uygun görülebilir; ancak, rekabetin ortadan kaldırılması, toplum üzerine haksız ve anlamsız bir yük yıkarak, kârları olması gereken düzeyinin üzerine çıkaran ve böylece iş adamlarının lehine çalışan bir süreç olarak görülmelidir.
Bu çevrelerden (iş adamlarından) gelen herhangi bir yeni yasa veya düzenleme önerisi çok büyük bir dikkatle incelenmeli, kuşkulu ve derin incelemelerden sonra toplumsal yarar doğrultusunda olduğu hakkında kesin yargıya varılmadan kabul edilmemelidir. Zira, böylesi öneriler, çıkarı hiçbir zaman toplumsal çıkarla örtüşmeyen, toplumu kendi çıkarı yönünde baskılayan ve yalan söyleyen, daima da böyle davranmış olan bir kesimden gelmektedir.”,
- Smith, Adam (1960), The Wealth of Nations, J.M.Dent & Sons Ltd., London, s. 231-32. (Not: Kitabın ilk orijinal basım tarihi 1776’dır. Buradaki tarih son basımların üretildiği tarihtir.)
Sizlere iki kitaptan söz etmiştim. Aşağıda onlarla ilgili bilgi var:
- Economics and Language (2004), (Willie Henderson, Tony Dudley-Evans, Roger Backhaus, ed.), Routledge, London
- Dünyanın Yeni Aklı (2012), Pierre Dardot and Christian Laval, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
- The New Way of the World (2009), Pierre Dardot and Christian Laval, Verso, London
Not: Bu kitapları görmek isterseniz, lütfen bana bildirin (e-posta), haftaya seminere getiririm.
Güzel günler dilerim,
İzzettin Önder
Prof. Dr. İzzettin ÖNDER
1959 yılında İstanbul Amerikan Koleji’nden (Robert Kolej), 1963 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı fakültede 1967 yılında doktora derecesini, 1971 yılında doçent ve 1980 yılında da profesör unvanını aldı.
Doktora sonrasında, 1967–68 döneminde İngiltere’de York Üniversitesi’nde araştırmalar yaptı, 1969 yılında kısa süreli olarak ABD’de muhtelif üniversitelerde incelemelerde bulundu ve 1974-75 döneminde bir akademik dönem süresince Japonya’da Seijo Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak çalıştı.
Meslek yaşamını esas olarak İstanbul Üniversitesi’nde sürdüren Önder, bu üniversitede uzun yıllar lisans ve doktora düzeylerinde dersler verdi. 1976 yılından günümüze dek Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde de öğretim üyeliği yaptı.
Emeklilik sonrasında bu faaliyetlere ilaveten Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde Türkiye Ekonomisi konulu iki dönemlik lisans dersini yürütmektedir. Yine son iki yılda Antalya Üniversitesi ve Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde de birer dönemlik yüksek lisans dersleri yapmıştır.
Seyrek olarak Özgür Üniversite’de konferans niteliğinde faaliyetlere katılan İzzettin Önder, akademik faaliyetlerinin yanında, emekçi sendikalarında ve farklı platformlarda seminerler, konferanslar ve panellerde çeşitli sorunları iktisatçı gözü ile irdelemeye gayret etmiştir.
Bir süre Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yapmış ve yazıların bir bölümünü kitaplaştırmıştır. Halen Evrensel gazetesi ve Açık Gazete’de köşe yazarlığını sürdürmektedir. Akademik alanda Türkçe ve İngilizce olarak çeşitli makaleleri yayınlamıştır.
2007 yılında yaş nedeniyle emekli olmuş, bir süre İstanbul Üniversitesi rektörü tarafından görevini sürdürmesine izin verilmemiş, ancak rektör değişimi sonucunda görevine geri dönmüştür.
Dincilik perdesi arkasında emperyalizme hizmet
Meclis başkanlığına getirilmiş bir sırdaşın İstanbul Üniversitesi gibi AKP’nin fethetmeye yemin ettiği bir kalede ortaya attığı görüş salt kendi görüşü olmayıp, kesinlikle düşünülmüş, taşınılmış ve ağabey-kardeş havası içinde görüşülmüş planlanmış bir tavırdır. Üstelik bu tavır, bence bir nabız yoklaması da olmayıp, tutması duası ile pekiştirilen, bir alıştırma denemesidir. AKP gibi farklı ilişki ağları ile çimentolanmış bir yapıda en üst düzeyli bir sorumlunun ilgisiz bir ortamda böyle bir savı ortaya atması kesinlikle rastlantısal görülemez. O zaman bu konu irdelenmeli ve ana meseleye inilmelidir.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder