Suddi Kralı Abdullah bin Abdülaziz el-Suud ölünce, kendi bayrakları yarıya inmedi, Türk bayrakları yarıya indi, yas ilan edildi.
Son 11 ay içinde 76 ilde 504 şehit, ve o gün 8 şehit geldi, bırakın yas ilan etmeyi, Padişah düğün yaptı.
% 50 ise buna hamd etti.
Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'ne bağlı Dağlıca Bölgesi'nde güvenlik güçleri ile PKK'liler arasında çıkan çatışmada şehit olan piyade uzman çavuş İrfan Mert için Van Jandarma Pilot Yarbay Yusuf Turgut Kışlası Helikopter Filo Komutanlığı'nda tören düzenlendi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugün Van'da yaptığı konuşmada, kızı Sümeyye'yi evlendirmeye hazırlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı şu sözlerle eleştirmişti: Her gün şehitler geliyor. Faturayı Cumhurbaşkanı mı ödüyor? Beyefendi sarayında oturuyor. Her gün şehitler geliyor. Bu akşamda düğün dernek yapacak beyefendi. Değerli arkadaşlar bunun hesabını bu milletin sorması lazım. Bunun hesabını sormayacak da neyin hesabını soracak. Kimler gitti terör örgütlerine yardım ve yataklık yaptı. Şehirler silah deposuna dönüşürken kimler aman sakın müdahale etmeyin dedi. Bilinçli olarak yapıldı bunlar. Silahlar dağıtıldı bilinçli olarak. Bilerek yapıldı hepsi. Bunun faturasını vatandaş ödüyor." Cmhuriyet
% 50 ise buna hamd etti.
Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'ne bağlı Dağlıca Bölgesi'nde güvenlik güçleri ile PKK'liler arasında çıkan çatışmada şehit olan piyade uzman çavuş İrfan Mert için Van Jandarma Pilot Yarbay Yusuf Turgut Kışlası Helikopter Filo Komutanlığı'nda tören düzenlendi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugün Van'da yaptığı konuşmada, kızı Sümeyye'yi evlendirmeye hazırlanan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı şu sözlerle eleştirmişti: Her gün şehitler geliyor. Faturayı Cumhurbaşkanı mı ödüyor? Beyefendi sarayında oturuyor. Her gün şehitler geliyor. Bu akşamda düğün dernek yapacak beyefendi. Değerli arkadaşlar bunun hesabını bu milletin sorması lazım. Bunun hesabını sormayacak da neyin hesabını soracak. Kimler gitti terör örgütlerine yardım ve yataklık yaptı. Şehirler silah deposuna dönüşürken kimler aman sakın müdahale etmeyin dedi. Bilinçli olarak yapıldı bunlar. Silahlar dağıtıldı bilinçli olarak. Bilerek yapıldı hepsi. Bunun faturasını vatandaş ödüyor." Cmhuriyet
KRAL ABDULLAH, SUUDİLER, TÜRK DÜŞMANLIĞIYLA MEŞHURDUR
Kral 'ın atalarını İstanbul 'da asmıştık
Suudi Arabistan Kralı Abdullah 'ı Türkiye 'ye davet eden
hükümet, ona Devlet Şeref Madalyası veriyor. Kral Abdullah ile bizim
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında özel bir dostluk bulunuyor. Dedeleri;
Osmanlı Devleti 'ne isyan eden Vehhabi mezhebinden Suudiler , İslam dünyası
içinde en gerici kanadın temsilcileri olarak öne çıktılar
AKP Hükümeti , bu sene Devlet Şeref Madalyası 'nı Suudi
Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud 'a veriyor. Bunun için Suudi
Kral büyük bir tantana ile cuma günü Türkiye 'ye geldi.
Arap milleti ile Türk milleti arasındaki bağ, iki tarafından
da Müslüman olmasından kaynaklanıyor. Gel gör ki Arabistan'a Suud ailesinin
egemen olmasından sonra; burası; Türk düşmanlığı ile meşhur oldu. Bu
düşmanlığın imalatçısı da ülkemize gelecek olan kralın ataları olmuştur.
VEHHABİ MEZHEBİNDEN
Suudi hanedanı, bugün Vehhabi mezhebinin temsilcisi olarak
hareket etmektedir. Vehhabilik ; Suudi Arabistan 'da 1745'te kurulan tutucu bir
mezheptir. Beni Temim kabilesinden şeyh Muhammed bin Abdülvehhab İslam dinini
daha şekilci ve katı bir biçimde yorumladı. Ona uyanlar da Vehhabi diye
anılmaya başlandılar. Bunlara göre, hayat, Peygamber döneminde olduğu gibi
yürütülmelidir. Namazı terk edenler kafirdir; yani öldürülmeleri gerekir.
Peygamber ve evliyadan yardım istemek de Allah 'a ortak koşmaktır. Bu yüzden de
evliya mezarlarını hatta sahabenin mezarlarını bile yıkmışlardır. Vehhabiler ;
türbe yapmayı, mezar ziyaretini, kandil yakmayı ve adak adamayı da
yasakladılar.
Bunlara göre Vehhabi olmayanların durumu kafirlerin durumu
gibidir. Vehhabi olmayan Müslümanları öldürmek ve mallarını yağmalamak
inançlarının gereğidir.
Buna inanan Vehhabi militanlar; Suudi Arabistan 'daki Sünni
mezhepten Müslümanları acımasızca kılıçtan geçirmişler.
KİMDİR BU SUUDİLER ?
Vehhabilik ile Suudi ailesi arasında doğrudan bir bağ
vardır. Vehhabilerin bağlandığı mezhebin yayılmasında bu mezhebe giren Necid
'in kuvvetli emirlerinden Deriye Şeyhi Muhammed bin Suud önemli rol oynadı.
Muhammed bin Suud ölünce yerine oğlu Abdülaziz geçti. Onun devrinde Vehhabilik
bütün Arap yarımadasında kılıç zoruyla yayıldı. Vehhabi terör dalgasında Sünni
ulemadan birçok kimse öldürüldü.
Muhammed bin Abdülvehhab 'ın teşvikiyle Abdülaziz ,
halifeliğini ilan etti. Mekke şerifi Galib , kardeşini, Vehhabileri dağıtmakla
görevlendirdi; kendisi de Deriye'yi kuşattı, fakat alamadı (1792). Vehhabiler ,
çok ziyaret edilen Hz . Hüseyin 'in kabrini yıkmak amacıyla Kerbela 'ya
saldırınca İran Şahı Bağdat 'a yürüyeceğini bildirdi (1802) ve bu saldırıyı
engelledi. Taif kalesini alan Vehhabiler , bütün Müslüman halkı öldürdüler;
dini, tarihi ve edebi eserleri parçaladılar. Kuran 'ın delil olarak gösterilmesi
üzerine onu bile devre dışı bıraktılar. Din büyüklerinin mezarlarını yıktılar.
Abdülaziz 'in oğlu Suud , Mekke 'ye girerek İslam büyüklerinin mezarlarını
yıktırdı. 1803'te Abdülaziz , bir Şii tarafından öldürülünce, yerine oğlu Suud
geçti.
"VEHHABİLİK KAFİRLİKTİR"
Suud , oğlu Abdullah 'ı ordularının kumandanlığına getirdi.
Abdullah , Medine 'yi kuşattı. Medinelilere Vehhabiyenin esaslarını kabul
ederlerse aman vereceğini bildirdi. Suud bin Abdülaziz , kendini Necid
hükümdarı ilan etti. Yemen halkından, Vehhabiliği kabul etmelerini istedi;
Yemen kadısı bu teklifi reddetti ve Vehhabiliği de kafirlik olarak ilan etti.
Suud da buna karşılık, Medine 'deki bütün ashap mezarlarını yıktırdı; yalnız Hz
. Muhammed'in mezarına dokunmadı. Osmanlı padişahı 2. Mahmut Mısır Valisi
Mehmed Ali Paşa 'ya, Mekke ve Medine 'yi ele geçiren ve hac yolunu kapayan
Vehhabileri sindirme görevi verdi.
YARGILANIP İDAM EDİLDİLER
Suud ölünce, yerine oğlu Abdullah bin Suud geçti. Mehmed Ali
Paşa 'nın oğlu İbrahim Paşa Medine 'ye, oradan Deriye'ye geldi ve kaleyi
kuşattı (1816). Deriye alındı (1818). Abdullah esir edildi. Mekke ve Medine 'de
Vehhabilerin yağmaladığı mallar ele geçirildi. Abdullah , oğulları ve ileri
gelen adamlarıyla birlikte İstanbul 'a gönderildi. Suudiler İstanbul 'da şeriat
mahkemesinde yargılandılar; haklarında idam kararı verildi ve İstanbul 'da
asıldılar. Bu yüzden Suudi ailesi, Türk düşmanlığını miras olarak aldı; hep
yaşattı. Suudiler ;
1. Dünya Savaşı 'nda da İngilizlerle işbirliği yapıp
Türkleri arkadan vurdular. Osmanlılar Hicaz 'dan çekilince Vehhabi Emiri
Abdülaziz , Şerif Hüseyin 'i ülkeden çıkardı; Mekke , Medine ve Cidde 'yi
alarak Necid - Hicaz krallığını kurdu (1923). Bugünkü Suudi Arabistan kralları
onun soyundan gelmektedir.
Suudilerin Türk düşmanlığının son örneği de Mekke 'de
Osmanlılardan kalma 300 yıldan fazla tarihi olan Ecyad Kalesi 'ni yıktırmaları
olmuştur. Kral Abdullah , burada Usame bin Ladin ailesine 31 katlı 11 adet
gökdelen inşa ettirdi. Türkiye 'nin ve milletinin ebediliği için üstün feragat
ve fedakarlık gösterdiği iddia edilerek madalya verilecek olan Suudi kralının
çizgisi ve inanışı işte budur.
KÖKTENDİNCİLİĞİN ÜSSÜ
Suudi Ailesi, Birleşik Amerika ile sıkı işbirliği içindedir.
Bu aile, ABD 'nin sosyalist sisteme karşı oluşturduğu Hıristiyan kuşağın İslam
halkasını temsil görevini üstlenmiştir. Suudiler bu yüzden diğer İslam
ülkelerine Vehhabici anlayışa sahip din adamlarını yollayarak oralarda militan
yetiştirmeye büyük önem vermişlerdir. Afganistan 'da Ruslara karşı başlatılan gerilla
savaşını da CIA güdümündeki Vehhabiler üstlenmişlerdir.
Bugün Türk devletler dünyasına katılan Asya
Cumhuriyetlerinde, özellikle Fergana Vadisi 'nde, Çeçenya 'da Vehhabi
militanlar mücadele vermektedirler. Usame bin Ladin ; Vehhabi mezhebinin yarattığı
bir militandır. Türkiye 'de de Vehhabi anlayıştaki hücrelerin oluştuğunu
söylemek mümkün hale gelmiştir. Bu durumun kanıtı olarak da 2003 yılında
İstanbul 'da meydana gelen sinagog ve HSBC binalarının bombalanmasını, İngiliz
Konsolosluğu 'nun dış duvarının havaya uçurulmasını gösterebiliriz.
Vehhabi militanlar bugün Suudi devletin denetiminden çıkmış
gibi gözükseler de Suudi Arabistan yönetimi bu mezhebi ayakta tutabilmek için
çok kuvvetli bir kolluk kuvvetini çalıştırmaktadır.
Vehhabi Suudiler , İslam dünyası içinde Sünniliğin lideri
imiş gibi hareket etmekteler ve Türkleri de Hanefi mezhebinden oldukları için
Müslüman saymamaktadırlar.
KABE İŞGAL ALTINDA
Vehhabi Suudi ailesi, İslam dünyasının halifesi pozunda
kabile hayat tarzını sarayda sürdürmektedir. Bin cariye edinerek kadının
köleliğini devam ettiren bu zihniyet; Müslüman geçinmekte kimseye fırsat
vermez. Buna karşın; Peygamberimizin doğduğu evin yerini pislik içinde
bıraktıktan sonra buraya uyduruk bir kütüphane koyarak ziyaretini de engellediler.
Bugün Peygamber'in mezarını ziyaret edip dua okumak da bu Vehhabiler tarafından
yasaklanmıştır.
Fakat; Vehhabi Suudiler Kabe 'nin çevresini lüks
gökdelenlerle doldurarak burasını bir iş merkezine çevirmiş bulunuyorlar. Kral
Abdullah ; sarayının kapısını Kabe 'nin girişine kadar uzattırmış; Kabe 'ye de
yer altından yol açtırarak kendisi özel olarak buradan ziyarete gitmiştir.
FİKİRLER İSTANBUL 'DAN
18. yüzyılın ortalarında Arabistan'da hortlayan Vehhabiliğin
bir benzeri onlardan yüz yıl kadar önce İstanbul 'da ortaya çıkmıştı.
Kadızadeliler veya Fakılar adı verilen bu zümre , hayatın peygamber zamanında
olduğu gibi yürütülmesini istiyordu. Zamanla ortaya çıkan değişim ve gelişimi
bidat diye küfür sayan Kadızadeliler diyorlardı ki:
Camilerde tek minare olmalı, diğerleri yıkılmalı.
Peygamber zamanındaki gibi yemek elle yenilmeli; kaşık
kullanılmamalı.
Mezar ziyareti yasaklanmalı, tekkeler yıkılmalı...
Olgucu bilimler ve matematik medreselerde öğretilmemeli.
Ezan, mevlit makamla okunmamalı.
Kahve ve tütün yasaklanmalı.
Hazreti Hüseyin 'i öldüren Yezit 'e lanet edilmemeli.
Rüşvet yasağı kaldırılmalı.
Kadızadeliler işi ileri götürüp ayaklanmaya vardırınca
Köprülü Mehmet Paşa bunları ele geçirip İstanbul 'dan sürerek fesada son
vermişti.
ABDULLAH GÜL 'ÜN KORUYUCUSU
Türkiye 'ye en küçük katkısı olmayan Suudi Kral Abdullah 'a
Devlet Şeref Madalyası verilmesi, bir ödeşme gibi gözüküyor. Çünkü, Kral
Abdullah bugün Cumhurbaşkanlığı makamına yükselen Abdullah Gül 'ün hamisi
konumunda olmuştur.
Bu konudaki bilgileri, Erol Bilbilik , Yeni Hayat Dergisi
'nin son sayısında ayrıntılarıyla ortaya koyuyor.
Gürkan Hacır ile Şimdiki Zaman Konuk: Erol Bilbilik (16.12.2007)
Oradan okuyalım:
Gürkan Hacır ile Şimdiki Zaman Konuk: Erol Bilbilik (16.12.2007)
Gül 1983 yılında Cidde 'deki İslam Kalkınma Bankası ekonomi
uzmanlığına başladı ve görevi 1991 yılına kadar sürdü.
Gül 'ün böylesine cazip bir göreve atanmasında bankanın
Araştırma ve Eğitim Bölümü Başkanlığı 'nı yürütmekte olan (1982-1986) hocası
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Yalçıntaş 'tan görevi devralacak olan Korkut Özal
büyük rol oynadı.
48 İslam ülkesinin üye olduğu İslam Kalkınma Bankası 'nın
sahibi Suudi Arabistan Kralı öldüğünde onun yerini alacak olan Veliaht Prens
Muhammed El Suud El Faysal 'dı. Faysal aynı zamanda büyük bir finans şirketi
olan Faysal Finans 'ın da sahibiydi. Banka, İslam ülkeleri için kalkınma
projeleri hazırlamakta, bunları uygulamaya geçirmekte ve kontrolünü de
yapmaktadır. Gül , burada çok yüksek maaşla 1983-1991 yılları arasında görev
yaptı. Görevi süresince başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok
ülkesini defalarca dolaştı. Uluslararası şirketler, bankalar, finans
kuruluşları, IMF , Dünya Bankası üst düzey yetkilileri, patronları, İslam
ülkeleri hükümet devlet başkanları ve kilit durumdaki yetkililerle görüşme ve
danışmalarda bulundu. Bilgi ve deneyimini artırdı.
Şimdiki Zaman - Konuk: Erol Bilbilik-24.10.2015
Şimdiki Zaman - Konuk: Erol Bilbilik-24.10.2015
Gül , İslam Kalkınma Bankası 'nda sekiz yıla yakın süren
görevi sırasında Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ve Korkut Özal 'la birlikte El
Faysal ve Kral Abdullah 'la görüşme imkanına sahip oldu. Onun davet ve
toplantılarına katıldı. El Faysal 'ın güvenini kazandı, yakın dostu oldu.
Devlet Bakanlığı , Başbakanlık , Dışişleri ve Başbakan Yardımcılığı döneminde
yardımını ve desteğini gördü. Dostluk ve desteği artarak devam etmektedir. Onun
aracılığıyla ABD 'nin Suudi Arabistan 'daki diplomatik misyon şefleri, Pentagon
ve Dışişleri Bakanları ve yetkilileri ile tanışma, görüşme imkanı elde etti.
Dostluk ve yakınlıklar kurdu.
Gül , Suudi Arabistan 'daki görevi sırasında ' ABD 'ye
rağmen politika yapılmaz' siyaset ve fikir çizgisine gelmiştir. Ve bunu
değişmez ilke edinmiştir. Bu çizgiye gelişinde ondan önce bu çizgiye gelmiş
olan Nevzat Yalçıntaş ve Korkut Özal 'ın katkıları olmuştur. Gül bu çizgide
Fethullah Gülen 'le de buluşmuştur.
Gül , Cidde 'deki görevinden 1991 yılında döndü. 2007-11-11
04:19:11 Akşam
KRAL ABDULLAH:KİMLERLE NE GÖRÜŞTÜ?
35 dakika süren 'üçlü zirve'nin ardından Kral Abdullah
Türkiye'den ayrıldı.
Kral Abdullah, Gül ve
Başbakan ne görüştü
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suudi Arabistan Kralı Abdullah
Bin Abdülaziz El Suud ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmesi sona erdi.
Kral Abdullah'ın, Swiss Otel'de Başbakan Erdoğan'ı kabulünün
ardından gerçekleşen üçlü görüşme, yarım saat sürdü. Görüşmenin başlangıcında
basın mensuplarının görüntü almasına izin verildi.
Görüşmenin ardından, otelden ayrılan Gül'ü, Kral Abdullah ve
Başbakan Erdoğan çıkışa kadar uğurladılar.
Ankara'da temaslarını tamamlayan Suudi Arabistan Kralı
Abdullah Bin Abdülaziz el Suud, Başkent'ten ayrılmak üzere Cumhurbaşkanlığı
tarafından kendisine tahsis edilen araçla Esenboğa Havalimanı'na hareket etti.
İKİ ÜLKE İŞBİRLİĞİ DEKLARASYONU İMZALADI
Türkiye ile Suudi Arabistan arasında işbirliğine dair ortak
deklarasyon imzalandı.
Cumhurbaşkanı Abudullah Gül ile Suudi Arabistan Kralı
Abdullah bin Abdülaziz El Suud arasında dün yapılan görüşmeler sonucu üzerinde
anlaşmaya varılan deklarasyona, bugün Ankara Swiss Otel'de Türkiye adına
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Suudi Arabistan adına Dışişleri
Bakanı Suud El Faysal imza attı.
Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin son
yıllarda önemli ivme kazandığının belirtildiği deklarasyonda, ilişkilerin her
alanda daha da ileri götürülmesinin amaçlandığı vurgulandı.
Cumhurbaşkanı Gül, Kral Abdullah ve Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın huzurunda Babacan ve Faysal'ın imzaladığı deklarasyonda, iki ülkeyi
yakından ilgilendiren bölgesel konularda daha yoğun istişare ve işbirliği
yapılması konusunda fikir birliğine varıldığı kaydedildi.
Deklarasyona göre, karşılıklı üst düzey ziyaretler düzenli
hale getirilecek, iki ülke arasında terör ve suçla mücadele alanındaki mevcut
işbirliği artırılarak sürdürülecek, Türk firmalarının Suudi Arabistan'da, Suudi
firmalarının da Türkiye'de daha fazla yatırım yapmaları teşvik edilecek, bu
alanda karşılaşılan tüm engeller ortadan kaldırılacak. Ayrıca her iki ülke iş
adamları arasındaki temasların artırılması özendirilecek.
Tarafların karşılıklı olarak şube açılması dahil, bankacılık
alanında işbirliği yapmalarının öngörüldüğü deklarasyona göre, tarım alanındaki
ilişkiler ve işbirliğinin geliştirilmesi için çaba sarf edilecek, bu alanda
anlaşma imzalanması için başlatılan çalışmalar sonuçlandırılacak. Suudi
Arabistan tarafı, özel sektörünü tarım alanı dahil Türkiye'de yatırım yapmak
için teşvik edecek. Bu çerçevede karşılıklı olarak yatırım imkanlarını her iki
ülke iş adamlarına tanıtacak, seminerler düzenlenecek.
Ayrıca taraflar arasındaki kara-deniz ve havayolu ulaşım
alanlarının artırılması için gerekli tedbirler alınacak. Bunun yanı sıra
taşımacılık sektöründe karşılıklı olarak transit geçişleri kolaylaştırıcı
önlemler alınması hedeflenecek.
Ticari ve ekonomik ilişkilerin tamamlanması amacıyla daha
önce imzalanan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması ve Kara
Ulaştırması Anlaşması ile bu ziyaret sırasında imzalanan Çifte Vergilendirmenin
Önlenmesi Anlaşmasının en kısa sürede yürürlüğe girebilmesi için gerekli çaba
gösterileceği belirtilen deklarasyona göre, diğer alanlarda da ihtiyaç duyulan
anlaşmaların en kısa sürede imzalanması için çalışmalar sürdürülecek. Karma
Ekonomik Komisyon ve İş Konseyi toplantıları daha sık yapılacak, ayrıca
karşılıklı ticari fuarların düzenlenmesi desteklenecek.
Deklarasyona göre, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için
iş adamlarına vize kolaylığı sağlanacak, Türkiye ile Körfez İşbirliği Konseyi
arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının süratle sonuçlandırılması için taraflar
çaba sarf edecek. İki ülke enerji alanında istişare ve işbirliği yapacak,
taraflar, üçüncü ülkelere yönelik uluslararası ekonomik kalkınma yardım
programlarında işbirliği ve eşgüdümü artıracak. Taraflar ayrıca Türk ve Suudi
kültürel zenginliklerini daha etkin tanıtmak amacıyla Türkiye ve Suudi
Arabistan'da karşılıklı olarak kültürel etkinlikler düzenleyecek.
KRAL ABDULLAH, ANKARA'DAN AYRILDI
Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz El Suud,
ülkesine dönmek üzere saat 14.40'ta Ankara'dan ayrıldı.
Kral Abdullah'ı, Esenboğa Havalimanından, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile
diğer yetkililer uğurladı.
Uğurlamada, Ankara Valisi Kemal Önal ve öteki ilgililer de
hazır bulundu.
AA-CİHAN - S
35 dakika süren 'üçlü zirve'nin ardından Kral Abdullah
Türkiye'den ayrıldı
Kral Abdullah, Gül ve
Başbakan ne görüştü
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suudi Arabistan Kralı Abdullah
Bin Abdülaziz El Suud ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın görüşmesi sona erdi.
Kral Abdullah'ın, Swiss Otel'de Başbakan Erdoğan'ı kabulünün
ardından gerçekleşen üçlü görüşme, yarım saat sürdü. Görüşmenin başlangıcında
basın mensuplarının görüntü almasına izin verildi.
Görüşmenin ardından, otelden ayrılan Gül'ü, Kral Abdullah ve
Başbakan Erdoğan çıkışa kadar uğurladılar.
Ankara'da temaslarını tamamlayan Suudi Arabistan Kralı
Abdullah Bin Abdülaziz el Suud, Başkent'ten ayrılmak üzere Cumhurbaşkanlığı
tarafından kendisine tahsis edilen araçla Esenboğa Havalimanı'na hareket etti.
İKİ ÜLKE İŞBİRLİĞİ DEKLARASYONU İMZALADI
Türkiye ile Suudi Arabistan arasında işbirliğine dair ortak
deklarasyon imzalandı.
Cumhurbaşkanı Abudullah Gül ile Suudi Arabistan Kralı
Abdullah bin Abdülaziz El Suud arasında dün yapılan görüşmeler sonucu üzerinde
anlaşmaya varılan deklarasyona, bugün Ankara Swiss Otel'de Türkiye adına
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Suudi Arabistan adına Dışişleri
Bakanı Suud El Faysal imza attı.
Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin son
yıllarda önemli ivme kazandığının belirtildiği deklarasyonda, ilişkilerin her
alanda daha da ileri götürülmesinin amaçlandığı vurgulandı.
Cumhurbaşkanı Gül, Kral Abdullah ve Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın huzurunda Babacan ve Faysal'ın imzaladığı deklarasyonda, iki ülkeyi
yakından ilgilendiren bölgesel konularda daha yoğun istişare ve işbirliği
yapılması konusunda fikir birliğine varıldığı kaydedildi.
Deklarasyona göre, karşılıklı üst düzey ziyaretler düzenli
hale getirilecek, iki ülke arasında terör ve suçla mücadele alanındaki mevcut
işbirliği artırılarak sürdürülecek, Türk firmalarının Suudi Arabistan'da, Suudi
firmalarının da Türkiye'de daha fazla yatırım yapmaları teşvik edilecek, bu
alanda karşılaşılan tüm engeller ortadan kaldırılacak. Ayrıca her iki ülke iş
adamları arasındaki temasların artırılması özendirilecek.
Tarafların karşılıklı olarak şube açılması dahil, bankacılık
alanında işbirliği yapmalarının öngörüldüğü deklarasyona göre, tarım alanındaki
ilişkiler ve işbirliğinin geliştirilmesi için çaba sarf edilecek, bu alanda
anlaşma imzalanması için başlatılan çalışmalar sonuçlandırılacak. Suudi
Arabistan tarafı, özel sektörünü tarım alanı dahil Türkiye'de yatırım yapmak
için teşvik edecek. Bu çerçevede karşılıklı olarak yatırım imkanlarını her iki
ülke iş adamlarına tanıtacak, seminerler düzenlenecek.
Ayrıca taraflar arasındaki kara-deniz ve havayolu ulaşım
alanlarının artırılması için gerekli tedbirler alınacak. Bunun yanı sıra
taşımacılık sektöründe karşılıklı olarak transit geçişleri kolaylaştırıcı
önlemler alınması hedeflenecek.
Ticari ve ekonomik ilişkilerin tamamlanması amacıyla daha
önce imzalanan Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması ve Kara
Ulaştırması Anlaşması ile bu ziyaret sırasında imzalanan Çifte Vergilendirmenin
Önlenmesi Anlaşmasının en kısa sürede yürürlüğe girebilmesi için gerekli çaba
gösterileceği belirtilen deklarasyona göre, diğer alanlarda da ihtiyaç duyulan
anlaşmaların en kısa sürede imzalanması için çalışmalar sürdürülecek. Karma
Ekonomik Komisyon ve İş Konseyi toplantıları daha sık yapılacak, ayrıca
karşılıklı ticari fuarların düzenlenmesi desteklenecek.
Deklarasyona göre, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için
iş adamlarına vize kolaylığı sağlanacak, Türkiye ile Körfez İşbirliği Konseyi
arasında Serbest Ticaret Anlaşmasının süratle sonuçlandırılması için taraflar
çaba sarf edecek. İki ülke enerji alanında istişare ve işbirliği yapacak,
taraflar, üçüncü ülkelere yönelik uluslararası ekonomik kalkınma yardım
programlarında işbirliği ve eşgüdümü artıracak. Taraflar ayrıca Türk ve Suudi
kültürel zenginliklerini daha etkin tanıtmak amacıyla Türkiye ve Suudi
Arabistan'da karşılıklı olarak kültürel etkinlikler düzenleyecek.
KRAL ABDULLAH, ANKARA'DAN AYRILDI
Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz El Suud,
ülkesine dönmek üzere saat 14.40'ta Ankara'dan ayrıldı.
Kral Abdullah'ı, Esenboğa Havalimanından, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile
diğer yetkililer uğurladı.
Uğurlamada, Ankara Valisi Kemal Önal ve öteki ilgililer de
hazır bulundu. 10 Kasım 2007 14:14:42
KRAL ABDULLAH:ECYAD KALESİ,EHL-İ BEYT KULELERİ VE DEVLET
MADALYA
ECYAD KALESI ...EHL-İ BEYT KULELERİ VE DEVLET MADALYASI
Mekke'de bulunan ve Osmanlı kültür mirasının parçası olan,
1781'de yapılmış Ecyad Kalesi'ni yıkarak yerine Ehl-i Beyt isimli otel ,
kuleleri yapan Suudi kral , Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından DEVLET ŞEREF
MADALYASI ile onurlandırıldı !!!
Yüzlerce senelik geçmişi olan ve Türkler tarafından baştan
aşağı tekrar onarılan kale, Arap yarımadasının elimizden çıktığı Birinci Dünya
Savaşı’na kadar, Mekke’deki birliklerimizin garnizonuydu.
Mekke’yi ve Ká'be’yi asırlar boyunca Bedevi saldırılarına
karşı korurken can veren askerlerimizin hatırası olan Ecyad Kalesi’ni yıkarak
yerine yapılacak olan kulelerdeki devre mülkleri ise İstanbul'da bir şirket pazarlıyor.
İşin çok daha ilginç olan tarafı, Ecyad’daki inşaatı, Usame
bin Ladin’in ailesine ait olan ‘Ben Laden Construction Group’ adındaki Suudi
şirketinin üstlenmiş olmasıydı.
Şirket, Kuveytli iki İslami yatırım grubuyla, ‘Arif’ (Aref
Investment Group) ve ‘İcare’ (International Ejarah and Investment Company)
isimli bir şirketlerle bir konsorsiyum kurdu ve bu gruplar El Beyt kulelerinin
en yükseği olan ‘Zemzem Kulesi’nin yapımına 390 milyon dolarla katıldılar.
ECYAD KALESI SONRA NE
OLDU ?
10 Kasım 2007 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile başbakan
R. T. Erdoğan , Osmanlı, Türk mirası Ecyad kalesini yıkan Kral Fahd tarafından
Ankara'da Swiss otele çağırıldılar.
Devlet gelenekleri ayak altına alındı.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve hükümetinin başları, Otele, Kralın huzuruna gittiler.
Türkiye ile Suud-i Arabistan arasındaki anlaşmalar, kralın
resminin ve Suud bayrağının altında,otelde imzalandı.
Bu bir ilk idi !!!
Ey , Türk olmanın onurunu önemseyen saygıdeğer halkım ...
Dünyanın en zengini diye , seni ayağına çağıran , görgüsüz
ve Türk düşmanı olan bir kişiye kosa , kosa gider misin ?
Hele hele ,gelenekleri , görenekleri olan eski , köklü bir
Devletin temsilcisi isen , Cumhur denilen halkın başkanı isen, gider misin ?
Gitmekle kalmayıp bir de yakasına madalya takar misin ?
Eğer sen de ,kosa kosa giderim diyorsan, boş ver , sen bu yazıyı
okuma !!!
Saygın okur , sana, Kral Fahd ile ilgili bir başka olayı anımsatacağım
...
Anımsatacağım ki , dostunu , düşmanını bir daha hatırla !'
ECYAD KALESI ,Osmanlı tarafından Mekke'de 1781 tarihinde
yapılan kale, 2002 yılında Suudi Arabistan krallığı tarafından yıktırılmıştır.
Ecyad Kalesi, Kabe'nin ,asi kabilelerden savunmasına
yardımcı olmak üzere yapılmış, Birinci Dünya Savaşı'nda ECYAD KALESI Türk
Garnizonu olarak kullanılmıştır.
Ka'be'ye hakim bir tepede 23 dönümlük arazi üzerine inşa
edilen kale Ocak 2002'de Suudi Arabistan hükümeti tarafından yerine otel
yapılmak için yıkılmıştır. Ehl-i Beyt kuleleri adı verilen gökdelen oteller
Fransız ACCOR grup tarafından işletilmektedir.
Mekke'de revaklar dışında eser kalmadı. Olay Türkiye'de
tepkiyle karşılandıysa da kalenin yıkılmasına engel olunamadı.
Simdi kaleler nasıl yıkılmış onu okuyalım ;
Kültür Bakanlığı web sayfasından bir haber aktarıyorum ;
23 Şubat 2001
tarihinde bir gazetede yer alan "Osmanlının mirasını yıkıyorlar"
başlıklı haber üzerine Kültür Bakanlığı 26 Şubat 2001 tarihinde konunun
araştırılması için durumu Dışişleri Bakanlığı'na bildirdi.
* Dışişleri Bakanlığı 16 Mart 2001 tarihinde Kültür
Bakanlığı'na gönderdiği yazıda;
Ecyad Kalesi'nin yıkılarak ondan boşalacak alana çeşitli
binalar inşa edileceği haberinin Suudi Arabistan'da yayınlanan "Arab
News" gazetesinde de yer aldığını ve 28 Şubat 2001 tarihinde Suudi
Arabistan Büyük Elçiliği Maslahatgüzarı'nın Dışişleri Bakanlığı'na davet
edildiği,
Türkiye'nin bu konudaki hassasiyet ve endişelerinin dile
getirilerek, Ecyad Kalesi'nin Türk-Suudi ortak tarihi ve kültür mirasının bir
parçası olarak değerlendirildiği belirtilmiş, bu ortak kültür mirasının yok
edilmesinin Türk kamuoyunda derin bir üzüntü yaratacağı vurgulanmıştır.
Yazıda bu görüşlerin bir kez de Nota ile Suudi makamlarına
bildirildiği, ayrıca, 13 Mart 2001 tarihinde Suudi Arabistan Büyükelçisi'nin
Dışişleri Bakanlığı'nı ziyareti sırasında söz konusu görüşlerin bir kere daha
tekrarlandığı, Suudi Arabistan makamlarından, kalenin yıkılmasını öngören bir
projenin varlığını teyit eden resmi bir bilgi alınmadığı bildirilmiştir.
* Ankara'da 5 Nisan 2001 tarihinde toplanan UNESCO Türkiye
Milli Komisyonu Yönetim Kurulu'nda;
Mekke'de bulunan ve Osmanlı kültür mirasının parçası olan,
18.yy.'da yapılmış Ecyad Kalesi'nin yıkılarak yerine otel ve işyeri yapılması
konusundaki haberlerin üzüntü ile karşılandığı, Kale'nin yıkılarak ortadan
kaldırılması, Suudi kültür mirasına olduğu kadar Türkiye'nin ve tüm İslam
aleminin kültür mirasına da vurulacak bir darbe olarak değerlendirildiği,
Suudi makamlarının taraf oldukları 1972 tarihli kültür ve
doğa mirasının korunması sözleşmesi kurallarına uygun davranmaları gerektiği,
Sözleşme gereğince Suudi Arabistan topraklarında bulunan
kültürel mirası korumak ve gelecek nesillere bozulmadan intikal ettirmekle
yükümlü oldukları, kararına varıldı.
* Dışişleri Bakanlığı'nın Kültür Bakanlığı'na 12 Temmuz 2001
tarihinde gönderdiği yazıda;
Suudi Arabistan'daki Arab News ve Saudi Gazette'de çıkan
haberlerine atfen Kale'nin yıkılma kararından vazgeçildiği ve konunun Suudi
makamlarınca da doğrulandığı belirtilmiştir.
TÜM BU GELİŞMELERE RAĞMEN SUUDİ ARABİSTAN ECYAD KALE'SİNİ
YIKTI…
* Kültür Bakanlığı, basında kalenin yıkıldığına dair
haberlerin çıkması üzerine söz konusu eylemin UNESCO nezdinde protesto
edilmesinin uygun olacağı ifadeleriyle 6 Ocak 2002 tarihinde Dışişleri
Bakanlığı'na ve UNESCO Türkiye Milli Komitesi'ne yazı gönderdi.
* Kültür Bakanlığı, Suudi Arabistan makamlarının sözlerinde
durmayarak Osmanlı eserlerine yönelik yok etme politikalarına devam etmesinden
üzüntü duymuştur ve olayı KINAMAKTADIR.
Kültür Bakanı İstemihan Talay, Suudi Arabistan'daki Ecyad
Kalesi'nin otel ve iş merkezi yapımı amacıyla yıkılması üzerine UNESCO Türkiye
Milli Komitesi'ne olayın protesto edilmesi için başvuruda bulunulduğunu
açıkladı.
Bakan Talay "İnsanlığın ortak kültürel mirası olarak
kabul edilebilecek Ecyad Kalesi'nin yıkılmasının Afganistan'daki Buda
heykellerinin yıkılması ile eşdeğer bir girişimdir. Söz konusu eylemin protesto
edilerek, olayın dünya kamuoyuna duyurulması için UNESCO Türkiye Milli
Komitesi'ne başvuruda bulunduk. Ecyad Kalesi'nin yıktırılmasını barbarca bir
davranış olarak nitelendiriyor ve kınıyorum.
Kale, yaklaşık bir yıldır böyle bir tehdit altındaydı. Bize,
bu yıkımın yapılmayacağı açık ve net bir şekilde Dışişleri Bakanlığı tarafından
söylenmesine rağmen, Kale'nin tamamen yıkıldığını ve yerle bir edildiğini
öğrendik.
Devlet olarak, ulus olarak böyle bir eseri tahrip eden bir
ülkeye bakışımız artık dostane olmaktan uzaklaşıyor. Bunun, sadece tarihe
saygısızlık değil, Türk dönemini tarihlerinden ve dünyalarından silmek gibi bir
yaklaşımı yansıttığını düşünüyorum. (1)
VE SUUDI'LER TURKIYE CUMHURIYETI DEVLETININ "KALENIN
KORUNMASI" KONUSUNDAKI ISTEKLERINI DUYMAZDAN GELDILER.
DAHA DOĞRUSU HALK SÖYLEMİ İLE, T. C. DEVLETİNİ "İPLEMEDİLER
"
MEKKE ZEM-ZEM TOWER
‘Turco Tour’ ,Mas Turkey , Ecyad Kalesi ve devre mülk
Suudilerin 2002 Ocak’ında buldozer kepçeleriyle yerle bir
ettikleri Mekke’deki Ecyad Kalesi’nin yerinde çok yakında 11 adet gökdelen
yükselecek, bu gökdelenlerden biri ‘Zemzem Kulesi’ adını taşıyacak ve kulede 4
bin 668 adet daire bulunacak.
Suudiler, 2006 yılında tamamlanacak olan daireleri şimdiden devre
mülk sistemiyle ve 24 yıllığına satıyorlar. Kábe’ye bakan dairelerin dönem fiyatları
5 bin 972 dolar ile 284 bin 273 dolar arasında değişiyor ama işin çok daha
ilginç olan başka bir tarafı var: Mekke’yi ve Kábe’yi asırlar boyunca Bedevi
saldırılarına karşı korurken can veren askerlerimizin hatırası olan Ecyad
Kalesi’nin yerinde yükselecek olan kulelerdeki dairelerin satışını, İstanbul’da
faaliyet gösteren bir Türk şirketi yapıyor.
Derken, vaktiyle Ecyad’ın bulunduğu yerde devasa bir inşaat
başladı. 1 milyar 600 milyon dolara mal olacak olan faaliyetin resmi adı ‘699
sayılı proje’ idi, inşaat 23 bin metrekareye yayılıyor ve ‘El Beyt Kuleleri’
adını alacak 11 adet kuleden meydana geliyordu. Kulelerin en yükseği 31 kat
olacak, içlerinde 4 bin 668 adet daire ile 1220 odaya sahip beş yıldızlı bir
otel yer alacak ve 2 bin araç kapasiteli bir de otopark yapılacaktı
Türkiye, bundan iki sene kadar önce, 2002 ilkbaharında
Mekke’deki ‘Ecyad Kalesi’nin yıktırılmasını tartışıyordu. Suudiler Mekke’de
Türk döneminden zamanımıza kadar gelebilmiş birkaç eserden biri olan Ecyad
Kalesi’ni buldozerlerle yerle bir edince Ankara ile Riyad arasında haftalar
süren bir kriz yaşanmış, olay bir ara uluslararası boyut bile kazanmış ama
zamanla unutulmuş, daha doğrusu dışişlerimiz ‘unutulmasını’ tercih etmişti.
Vaktiyle Ecyad Kalesi’nin bulunduğu alanda şimdi devasa bir
inşaat yükseliyor. Buraya 11 adet kule dikiliyor, ‘Zemzem’ adını taşıyacak olan
en yüksek kulede 4 bin 668 adet daire ile 1220 odaya sahip beş yıldızlı bir
otelin yer alması planlanıyor ve halen devam etmekte olan inşaattaki daireler devre
mülk sistemiyle şimdiden satılıyor. İşin çok daha ilginç olan tarafı ise,
yıkılan yüzlerce senelik Türk Kalesi’nin yerinde yükselecek olan kulelerdeki
dairelerin satışını da bir Türk şirketinin; İstanbul’da, Harbiye’de faaliyet
gösteren ‘Turco Tour’un yapması.
Daha sonra bilinmeyen nedenlerle bu pazarlama isi , Kuveytli
Mas International’ın Türkiye ayağı Mas Turkey tarafından yapılmaya başlandı.
Kabe’ye 100 metre mesafede bulunan Zem- Zem Tower
projesinden, Kuveytli Mas
International’ın Türkiye ayağı Mas Turkey’in pazarlamasını yaptığı ZemZem
Tower’da, iki yetişkin ve iki çocuğun kalabileceği stüdyo dairenin yılda 1
hafta olmak üzere 23 yıllığına kullanım hakkı var.
Zemzem Kule kapış kapış
Mekke'de Kâbe manzaralı 4 bin 668 lüks dairenin 1240 adedi
Türklere ayrıldı. 700'ü şimdiden satıldı.
Müslümanların en kutsal mekânı Mekke'de Kâbe'nin karşısına
inşa edilen ultra lüks Zemzem Towers'taki devre mülklerden dönem satın alan
Türklerin sayısı 700'e ulaştı. 24 yıl boyunca yılda bir hafta kullanılmak üzere
satın alınan devre mülklerin kira bedeli 7 bin dolar olarak açıklandı.
Türk Kalesi’nin yerinde yükselen kulede yedi çeşit daire
bulunuyor: Şehir ve Harem-i Şerif yani Kábe manzaralı stüdyolar, yine şehre
yahut Kábe’ye bakan küçük süitler, büyük süitler, emirlik daireleri ile kral
daireleri. En küçüğü 33, en büyüğü ise 76 metrekare olan daireler dayalı-döşeli
şekilde satılıyor ve günlük temizliğin yanı sıra oda servisi hizmeti de
veriliyor. Kábe’ye bakan dairelerin dönem fiyatları 5 bin 972 dolar ile 284 bin
273 dolar arasında değişirken hisse sahiplerinden ayrıca yine farklı oranlarda
aidat da alınıyor. Devre mülk hisselerinin sahipleri bu haklarını 24 yıl
boyunca kullanabiliyor, isterlerse satabiliyor yahut başkalarına
kiralayabiliyorlar (2)
Bu konuda gazeteci ,tarihçi
Murat Bardakçı'nin Hürriyet gazetesinde 13 ocak 2002 tarihli bir yazısını
aşağıda sunuyorum ;
"Kral Fahd, Taliban'ın verdiği ilhamla Ecyad Kalesi'ni
yerle bir etti.
Sırada şimdi Kabe'yi çevreleyen Türk Revakları geliyor.
Sultan Abdüláziz ve Abdülhamid zamanında kutsal toprakları güzelleştirmek ve
oralarda bizden bir iz bırakmak maksadıyla fakir Türk insanının nafakasından
kesilen paralarla inşa ettirilen güzelim revaklar yakında buldozerlere havale
edilecek.
Fahd bu işi de becerdikten sonra Kábe'ye Suudi kimliği verme
operasyonunu tamamladığını zannedecek ama kazın ayağı hiç de öyle olmayacak;
zira Mekke'de yıkılan Ecyad Kalesi'nden de, yıkılacak olan revaklardan da
önemli ama onlar kadar bizim olan bir başka Türk eseri var: Kábe'nin kendisi...
Ecyad Kalesi'ni yıkan ve Kábe'deki Türk revaklarını da
yıkmaya hazırlanan Kral Fahd, Kábe'nin Suudi kimliğine bürüneceğini zannederken
yanılıyor.
Mekke'de, bütün Türk yapılarından çok daha önemli olan bir
başka Türk eseri hálá dimdik ayakta: Kábe'nin kendisi... Bugünkü Kábe, Hazreti
İbrahim zamanından gelen yapı değildir. bizden kalmadır, 1612'de temelinden
çatısına kadar yenilenmiştir ve yenilemeyi Sultanahmed Camii'nin de mimarı olan
Mehmed Ağa yapmıştır. Dolayısıyla, Fahd'ın kutsal topraklardaki Türk izlerini
silebilmek için, Kábe'yi de yıkması şarttır.."
İşte böyle saygın okur.
El oğlu ,tarih mirasına sahip çıkmak yerine , Osmanlı'nın
izlerini silerek, yerine gökdelen
oteller diker .
Biz de hem ayağına gider , hem de TURK DEVLETINE " yıkmış"
olduğu USTUN HIZMET nedeniyle , yakasına madalya takarız !!!
Sen çok yasa %46.7 lık halkım , çok yasa !!!
Derleme:Naci Kaptan 12.11.2007
KAYNAKCALAR ;
Çankaya'da bir şeriatçı
Rıza Zelyut
Çankaya Köşkü, cumhurbaşkanlarımızın makamıdır.
Bu köşk, Cumhuriyet Türkiye'sinin simgesidir.
Laik, demokratik; sivil hukuka dayanan çağdaş yasam modeli; Çankaya
ile dile gelmiş olur.
Bu köşkü, cumhuriyetin sembolü yapan isim de Kemal Atatürk'tür.
Çankaya; Türkiye'nin Türk kimliğinin de mekanıdır.
Çünkü, Atatürk; sembol ismini de milleti ile bağlantılamıştır.
Ve kendileri; 'En büyük övüncüm Türk olarak dünyaya
gelmektir!' diyerek çağdaş zihniyet ile Türk kimliğini şahsında birleştirmiştir.
Onun giyinişi, yürüyüşü, bakışı; çağdaşlıkta en ileri noktayı;
Türklükte tarihin en eski alanlarını kapsayacak bir genişliğe sahiptir.
Kendisini ve milletini en büyük gören; gericilikten nefret
eden Kemal Pasa; sadece Ankara Müftüsü Börekçizade Rifat Efendi geldiğinde ayağa
kalkmış ve onu öyle karşılamıştır. Bu tavrı ile de Türk geleneğini en özlü
bicimde yaşatmıştır.
TÜRK DÜŞMANINA ÖDÜL
İşte bu köşk ile özdeşlesen Mustafa Kemal Paşa'nın ölüm yıldönümünün
arifesinde, Çankaya Köşkü'nde dünyanın en gerici adamına AKP hükümeti bir
madalya takti.
Türkiye'ye, Türk milletine olağanüstü yardımı olan, bu
konuda feragat ve fedakarlık eden kişilere verilen Devlet Şeref Madalyası; bu özelliklerin
tersine sahip olan Suudi Arabistan Kralı Abdullah'a 9 Kasım'da, Atatürk'ün mekanı
Çankaya Köşkü'nde takıldı.
Suudiler; bugün dünya gericiliğinin finansörü ve imalat ussu
gibi çalışırlar. Suudi Arabistan'da hakim olan Vehhabi mezhebi; İslam dinini zorbalığa
dönüştüren bir anlayışın eseridir.
1745'te ortaya çıkan Muhammed bin Abdulvehhab'ın icadı olan
Vehhabiligi, Suudilerin atası olan Suud oğlu Muhammet kabul etmiş ve onun
Arabistan'da yayıcısı haline gelmişti. Böylece; Suud ailesi, Vehhabiligin resmi
temsilcisi olmuştu. Vehhabilikte; namaz kılmayanlar, oruç tutmayanlar kafir sayılır;
Vehhabi olmayan Müslümanların kanını dökmek, malını yağmalamak haktır. Türbe
ziyaret etmek, adak adamak, Allah'a ortak koşmaktır. Bu yüzden Vehhabiler bütün
mezarları yıktılar. Peygamberin en yakınlarının mezarları bile düzlendi.
Peygamberimizin doğduğu evin yerini bir çöplük gibi kullandıktan sonra tepkiler
üzerine buraya uyduruk bir kütüphane yaptılar. Mezar yıkıcı olarak parlayan bu
aile şimdi Ka'be'nin çevresini gökdelenlerle çevirerek burayı bir ticarethane gibi
isletmeye başladı.
Vehhabiler, Osmanlı Devleti'nin egemenliğinde olan
Arabistan'da isyan edip şiddetli kan dökmeye başlayınca devlet bunların üstüne
ordu gönderdi. Uzun çatışmalardan sonra Suudi emiri Abdullah bin Suud, 1818'de yakalanıp
yardımcıları ve çocuklarıyla birlikte İstanbul'a getirildi. Suudi Abdullah ve yanındakiler
yargılanıp İstanbul'da asıldılar.
2. Mahmut zamanındaki bu olay; Suudilerin içindeki Türk düşmanlığını
daha da şiddetlendirdi. Zaten Vehhabi Araplar; Sünni- Hanefi Türk halkını bile Müslüman
kabul etmezler. Bunlar, Birinci Dünya Savaşı başlayınca İngilizlerle işbirliği yapıp
Türk ordularını arkadan vurdular ve İslam'ın kutsal şehirlerinin Hristiyanların
eline geçmesine yardim ettiler.
ABD EMRİNDE
Suudiler, İslam dünyası içinde ABD emrinde çalışan bir aile
olarak sivrildiler. Sosyalist sisteme karşı kapitalist bloğun oluşturduğu din kuşağının
kuvvetli halkası olmaya çabaladılar. Bu yüzden Kafkaslara, Afganistan'a hatta
Orta Asya Türk bölgelerine Vehhabi imamlar gönderip buralara yüz milyonlarca
dolar akıtarak militanlar yetiştirdiler. Şimdilerde ABD'ye karşı gibi duran
Usame bin Ladin'in ailesi; Kral Abdullah'ın en yakınındaki ailelerden
birisidir. Kral Abdullah Türkler tarafından Mekke'de yaptırılan tarihi Ecyad
Kalesi'ni de yıktırıp yerini bu aileye vermiş 9 gökdelen diktirmiştir.
Türkiye'de 2003 yılında meydana gelen 2 sinagog ve HSBC ile İngiliz
konsolosluğunun bombalanması olayı da bu çizginin eseri kabul edilmektedir.
GÜL'ÜN KORUYUCUSU
Atatürk'ün ölüm yıldönümünün arifesinde iste bu zihniyetin
temsilcisine, Çankaya Köşkü'nde Türkiye, Devlet Şeref Madalyası taktı.
Bu madalya bellidir ki Abdullah Gül'ün bir borç ödemesidir.
Çünkü, Kral Abdullah ile onun oğlu Muhammed el Suud el
Faysal; Abdullah Gül'ü yıllarca himaye eden; çok yüksek maaşla çalıştıran kişilerdir.
YENI HAYAT Dergisi'nin son sayısında stratejist Erol
Bilbilik'in yazdığına göre; Abdullah Gül, 1983 ile 1991 arasında Cidde'deki İslam
Kalkınma Bankası'nda üst düzey görevde çalıştı. Gül bu süreçte Kral Abdullah ve
el Faysal'la görüşmeler yaptı, onların itimadını kazandı; onların desteği ile İngiltere-ABD
hattında IMF de dahil değişik kuruluşlarla görüştü. Burada yetişen Abdullah Gül,
Türkiye'ye gelip Milli Görüş çizgisinde Necmeddin Erbakan'ın yanında siyasete atıldı.
Bundan sonra da Kral Abdullah'ın tam desteğini aldı. Faysal Finans adi ile Türkiye'de
banka kurulması bu ilişkilerin eseri oldu. Ve Suudi Arabistan'dan desteklenen
bu hareket en sonunda Çankaya'ya kadar tırmandı.
İşte bu ortamda Vehhabi Kral Abdullah; İslam dünyasındaki gericiliğin
ve feodal hayatin temsilcisi o kişi; Atatürk'ün yarattığı o Köşk'te, Devlet Şeref
Madalyası verilerek yüceltildi. Böylece; Atatürk'ün kimliğinde temsil edilen
modern değerlere karşı da bir meydan okuma ortaya cıktı.
Bu durum; PKK teröründen daha tehlikeli bir gelişmedir
dersem, kimse abarttığımı sanmasın.
Washington ve Kral Abdullah fiyaskosu
11 Kasım 2007
BEYAZ Saray’daki karşılamadan sonra Başkan Bush ile Başbakan
Erdoğan baş başa görüşmek için Oval Ofis’e geçtiler.
Görüşmeye sadece Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile
Başkan Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Dadley katıldı.
İçeri tercüman bile alınmadı.
Tercümanlığı Türkiye Dışişleri Bakanı yaptı.
Bu toplantı tam bir saat sürdü.
Ne konuşuldu, ne gibi kararlar alındı, kim kimden ne istedi,
kim kime ne verdi, kim kimden ne aldı?
Bütün bunlar sır olarak kaldı.
Bu önemli görüşmenin zabıtları da tutulmadığı için bunlar
devlet arşivlerine girmedi.
Türk halkı, yazgısının konuşulduğu bu görüşme hakkında
hiçbir şey öğrenemedi.
Tarafsız gazeteciler, Washington görüşmelerini bir tek
sözcükle özetlediler:
FİYASKO...








Hiç yorum yok:
Yorum Gönder