Ülkede Profesör titri taşıyan deyyus, namaz kılmayan
hayvandır dediğinde, ne savcılık, ne STK'lar, ne devletin yetkili kurum ve
kişileri ses çıkartmıyorsa, daha ilerisi namaz kılmayanlar öldürülsün diyen
gavatlara sessiz kalınıyorsa, ülkeyi yönetenlerin kimler tarafından yönetildiği
açıktır.
Oysa Kur'an'da bu konuda hiç bir emir yoktur.
Tam aksine kolaylık teşvik edilmiştir?
Örneğin;
Oysa Kur'an'da bu konuda hiç bir emir yoktur.
Tam aksine kolaylık teşvik edilmiştir?
Örneğin;
9/TEVBE-84'da, keferu (inkarcı/kafirler), tusalli(namaz
kılma) alâ ehadin minhum (onlardan birine) diyerek,
9/TEVBE-107'de, mesciden dırâran ve kufran ve tefrikan
beynel mu’minine(m'minleri bölmek, zarar vermek, küfrü hakim kılmak için mecsit
yaptılar) diyor ve devamı 108'de ise, Lâ tekum fihi ebedâ (orada ebediyen namaz
kılma) diyor.
Nasıl bir yerde namaz kılınabileceğini anlattığı
2/BAKARA-125'te, vettehizü min makâmı ibrâhime musallâ(İbrahim'in makamından
namaz yeri edinin) diyerek, temiz ve fitneden uzak olnması gereğini ifade
ediyor.
Yine 2/BAKARA-45'te ise, isteinu bis sabri ves salât(istisna
şekilde, özenle, sabırla, namazdayken yadım isteyin) diyor.
Ancak
bunların yani yeni tip Müslümanların, ılımlı/uyumlu kitaplarında, yeni Allah
ilan ettikleri Erdoğan'ın göz yumması bazen de teşviki ile bu durumları
mü'minlere dayatıyorlar.
Namaz kılmayan Cumhurbaşkanları, Başbakanlar,
Milletvekilleri, savcı ve yargıçlar, bir çok yetkili ve en önemlisi halkın büyük
bölümüne hayvan deniyor, ölüm fetvaları veriliyorsa, o ülkede adalet
aramak, ....aramak gibidir.
Dünyada 8 milyar insan yaşıyor, 1.5 milyarı Müslüman
olduğunu söylediği halde içlerinde 5 vakit namaz kılan oranı % 20 civarındadır.
Yani 300 milyon insanın 5 vakit namaz kıldığını düşünürsek,
8 milyar 700 milyon hayvan içinde sadece 300 milyon insan olduğunu söylüyorlar
ve hükümet bunlara sessiz kalmaktadır.
O nedenle kendisine Müslüman diyenler, gerçekten Müslüman
olduğuna inanalar bu ayrımı yapabilmeli ve bu tür deyyus-u ekberleri
aralarından temizlemelidir.
Sormak isterim, "TBMM'de kaç hayvan var, hangi bakanlar hayvan, hangi
cumhurbaşkanları hayvandır" diye neden soran yok?
Bunun ilk şartı da bu şerefsizlere ses çıkartmayan erk
sahipleridir.
Sadece KÜTÜK (RTÜK) denen kurum, uyarı yapmış.
Demek ki bu şerefsizler yarın halkı katletmeye başlayınca da
herkes seyredecek demektir.
Sıra bir gün sessiz kalanlara da geldiğinde, geç kalınmış
olacak.
Buyurun yeni
çıkan yasaya bakın.
Müslüman'ın
kul hakkını gözetmesi gerekeceğine adeta kul hakkı yenir yasası çıkarttılar.
Bunlarda hiç
arlanma, utanma, yüz kızarması yok mudur
yahu?
Asgari
ücretle ezilen, gittikçe düşen maaşlarıyla horlanan emekli dururken, sen nasıl
olup da şirketleri kollayan yasa çıkartabiliyorsun?
Bu açık ve
net olarak acizliğin yasası, aczin itirafıdır.
Damat Ferit hükümeti değil ama, kul hakkını kanunla yiyen Müslüman hükümet.
Buna da yetmez ama eveeeeeeeeeet diyebilen, oy verebilen çıkarsa, İslam'ın ne demek olduğunu artık anlamayan, bilmeyenlere hössssssssssssssst deme vakti geçmiş sayılır.
Hele bir de başkanlık alırsa, tam da Burhan Kuzu'nun itirafındaki gibi vay anam vay vay vay vay...
Ey millet, imanında sağlam olduğunu iddia edenler, sizlere
sesleniyorum.
Bu şerefsizlere ve şerefsizliklere göz yumanlara daha ne
kadar sessiz kalacaksınız?
Ey Hz. SECSİS'i Türkiye'ye dayatanlar, seçim sistemi üzerinde oynanan oyunlar ülkeyi bölmektedir, size bölünmüş ülke ne kadar fayda sağlayacaktır hiç düşündünüz mü?
SECSİS'in Türkiye sorumlusu, sana sesleniyorum.
Kim olduğunu daha evvel defalarca yazdım, ülke bölünüyor,
SECSİS'i artık iptal edin, kör müsünüz hain mi?
Aşağıdai habere fazlaca bir yorumum olmayacağı çin, bir not düşerek başlamalıyım.
Fahri konsoloslar listesinde adı geçen Sedat Peker'in malum mafya lideri peker olacağını sanmıyorum.
Şahsi tahminime göre, JudoFederasyonu Yüksek Danışma Kurulu üyelsi ve Antalyaspor Kulübü Başkanı Sedat Peker olsa gerek diye düşünüyorum.
Amerikan yargı sisteminde kefaletle serbestilik adet olan
uygulama, istisna değil. ABD yargı sisteminde kefaletle serbest kalmak bir
‘hak.’ Başsavcılık, tam aksine, sanığın suçluluğu ve karakterinin ‘bozuk’
olduğu hakkında davanın en başında ispat eder bir çalışma sergiledi. Yani
Zarrab’ın negatif yapısını ispat ettiğini düşünüyor. Sanığın, ‘suçlu ispat
edilinceye kadar masumdur’ ilkesi gereği, hapis yerine duruşmalar boyunca bir
evde kalması kabul görüyor. İşin aslı, kefalet talebi kabul edilse de, edilmese
de suçlamalarının ağırlığı aynı ciddiyette olacak. Türkiye’ye doğru bazıları
başka şekilde yorumlamaya çalışssa da bu böyle.
Davayı yakından izleyen bir kaynağın belirttiği gibi:
‘’Zarrab'ın davası ve boyutu çok farklı. Zarrab mevcut ambargoyu demekle
kalmadı, delmek için bir sistem yaratıp o sistemin elebaşı oldu. Bu kişi hem
ambargoyu deldi, hem bankacılık sistemini ihlal etti, hem kara para akladı hem
de ABD’yi dolandırdı. Yani basit uyuşturucu davası üzerinden örnek verilirse bu
adam torbacı değil, kartel.’’ Ayrıca bu yapılan ambargo delme girişimleri,
ABD’nin ulusal güvenlğine tehdit olan bir rejime yardım şeklinde yapıldı.
Pasaportlarda Yeni sıkıntılar çıktı
Pazartesi günü itibariyle Reza Zarrab’ın toplanan üç
pasaportunda, Zarrab’ın itirafından daha çok sayıda ülke gezdiğinin görüldüğü
iddia edildi. Zarrab’ın ifadesinde böylece yeni ‘doğru olmayan’ bilgilerin
ortaya çıktığı öğrenildi.
Alınan bilgilere göre mahkemenin bu pasaportlarda Zarrab’ın
mahkemeye belirttiğinden çok daha fazla ülkeye gittiği görüldü.
Fuat Avni
Üstüne, Salı günü Fuat Avni twitter hesabindan çıkan ve
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zarrab’ı kaçırmak için her yolu deneyeceğini iddia
eden twiti, zaten zor olan kararı daha da karmaşıklaştırdı. Fuat Avni,
yazdıkları sevilsin veya sevilmesin, çok etkili bir twitter hesabı. Bunu
mahkemenin görmemiş olması imkansız.
İkinci Dava Dinamiti
Zarrab davası devam ederken bu kez ABD’de bir STK olan ve
Suriye ve Irak’daki Süryani Hristiyanları temsil eden bir Sivil Toplum Kuruluşu
olan St. Francis Assisi (SFA) adına WEISS Avukatlık bürosu tarafından
California'da başka bir dava açıldı.
Davanın ne hakkında olduğunu uzun bir şekilde Salı günkü
haberimizde yapmıştık. O yazıda belirtmediğimiz bir başka detay biraz daha
üzerinde çalışınca ortaya çıktı.
Kuveyt Türk'te Tivnikli Vardı
Kuveyt Türk'e yöneltilen ve soykırım suçlamasına kadar varan
davanın bir başka özelliği bankanın 2001 ile 2015 yılları arasındaki başkan
yardımcısının Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çok yakın olarak bilinen Abdullah Tivnikli
olması.
linkedin.com (Erişim:17.6.2016)
Tivnikli’nin Kuveyt Türk’teki etkili koltuğunda
oturduğu o dönemde yapılan ve IŞİD ile El Nusra’ya gösterildiği söylenen
kolaylıklar, önceki günkü 19 sayfalık dava şikayetnamesinde gösterildi.
Bu şikayetnameye önümüzdeki günlerde veya haftalarda Kuveyt
Türk’ten cevap gelmesi gerekiyor. Bu cevapta isim, hesap numaraları da dahil
olmak üzere bir ağı ortaya çıkaran şikayetnamedeki iddialara karşı ne deneceği
dikkatle izlenecek.
Abdullah Tivnikli hatırlanacağı gibi 25 Aralık yolsuzluk
soruşturmalarında da ismi sanık olarak geçmişti. Tivnikli’nin
Kuveyt Türk’ün Türkiye’deki operasyonlarının
bir numaralı ismi olduğu biliniyordu. Bundan dolayı da Tivnikli’nin Erdoğan’a olan bu yakın bağları
Kuveyt Türk davasını daha da ilginç hale getiriyor.
Bu dava ile önümüzdeki günlerde daha çok konuşacağımızı
sanıyorum.
Lahey'e Kadar Yolu Var
Davanın sonunda suçlu bulunabilecek Kuveyt Türk, sadece
tazminat ödeyerek bu suçlamalardan kurtulamayacak çünkü bunun yanısıra bankaya
soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlara yardım ve yataklık etmesinden
dolayı da suçlanıyor. Bu suçlamalar Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesine kadar
götürebilir.
Bu açıdan bu kara işlerde kendisini gerçekten de bu kadar
hoyratça kullandıran bir Kuveyt Türk olduğu ispat edilirse, o dönemlerde
bankanın en etkili ismi, bankayı kimin yönlendirdiği de hiç şüphesiz bu davanın
konusu olacaktır.
Davadanın sıkı bir çalışmayla, profesyonel bir usülle
hazırlandığı görüldü. Konu uzmanlarına göre şikayetnameden, davayı
hazırlayanların ne yaptığını bildiği anlaşılıyor.
Dava, ABD hükümeti başsavcılıkları tarafından yapılmamış
olsa da, kamu kendi adına, devletten ayrı olarak suçlama gücüne sahip. Bu
davada meydana gelen de bu.
Bu dava sonrası ABD devleti kanıtlara bakarak kendi davasını
da açabilir. Ortaya çıkacak kanıtlar, illa yeni bir dava açmadan da, ABD
devletinin bir başka kurumunda süre giden ve aynı konularla ilgilenen başka
soruşturmalar için de kullanılabilir.
Hristiyan Soykırımı ABD Kongresince Kabul Edilmişti
Amerikalı Sivil Toplum Örgütü, Kuveyt Türk'ün finansal
yardımları ile Suriye ve Irak'daki Hristiyanların soykırıma uğradığını ileri
sürerken dikkatlerden kaçmayan bir başka detay ise, 2016 yılının Mart ayının
15'inde ABD Kongresinde, Suriye ve Irak'da Hristiyanlara IŞİD tarafından
soykırım uygulandığını tanınması. Aynı önergede ABD Kongresi, BM yapısı içinde
Suriye savaş suçları mahkemesi kurulmasını tavsiye etmişti. Şimdi WEISS
avukatlık firmasinin bu konulara referans eden bir dava açtığını görüyoruz.
Aynı şekilde Amerikalı bir STK tarafından açılan davada İran
hükümetine, 11 Eylül'deki rolünden dolayı ve Amerikalıları mağdur etmesinden
dolayı 2014 yılının ortalarında 10.2 milyar dolar para ceza kesilmişti. Bu
davanın açılış şekli de İran’a açılan o davaya benziyor. ideallhaber
Dışişleri Bakanlığı’nın cemaate yakın olduğu gerekçesiyle 51 ülkenin fahri konsolosluk belgelerini yenilemediği belirtildi.
23.1.2015
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun “paralel yapı”
içerisinde yer aldıkları gerekçesiyle 51 ülkenin Türkiye'deki fahri
konsolosunun belgelerinin yenilenmediğini açıklamasının ardından gözler iş
dünyasına çevrildi.
Fahri konsolosluk avantajlarından en çok yararlanan
gruplardan olan Boydaklar'ın sahip olduğu tüm fahri konsolosluk unvanları iptal
edilirken aralarında İshak Alaton ve Ekmeleddin İhsanoğlu'nun da olduğu bazı
ünlü isimlerin de Dışişleri Bakanlığı'nın resmi sitesinde yer alan fahri
konsoloslar listesinde olmaması dikkat çekti.
Kayseri'deki diplomatik ilişkilerin neredeyse tamamı, son dönemde
hükümet cephesiyle yaşadığı gerginlikle gündeme gelen Boydaklar tarafından
yürütülüyordu.
Son operasyonla birlikte Boydak ailesinden Şükrü Boydak
(Etiyopya), Hacı Boydak (Kazakistan Kayseri), Memduh Boydak (Japonya Kayseri)
ile Sami Boydak'ın (Gana) fahri konsolosluk unvanlarına son verildi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve MHP'nin köşk için çatı
adayı Ekmeleddin İhsanoğlu Gambiya Fahri Konsolosu'ydu. Güney Afrika Fahri
Konsolosu olarak görev yapan Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton'un
da Dışişleri Bakanlığı sitesinde fahri konsoloslar listesinde olmaması dikkat
çekti.
Listedeki diğer isimler:
• Ünal
Kabaca: Gana Cumhuriyeti İstanbul fahri başkonsolosu. Eski Bank Asya Genel
Müdürü.
• İsmail
Hakkı Kısacık: Etiyopya İstanbul Başkonsolosu. TUSKON Eski Başkan Yardımcısı.
Taha Holding’in Genel Koordinatörü.
• Bilal
Alkoç: Kenya İstanbul Fahri Konsolosu. İskefe Derinin sahibi.
• Cefi
Kamhi: Hindistan Muğla fahri başkonsolosu. Yahudi asıllı Türk işadamı ve
siyasetçi. Profilo Holding İcra Kurulu Üyesi.
• Ahmet
Küçükbay: Etyopya İzmir fahri başkonsolosu. Orkide Yağ A.Ş. Yönetim Kurulu
Başkanı
Göreve devam eden fahri konsoloslar
BAHREYN
BAHREYN İSTANBUL FAHRİ BASKONSOLOSLUĞU
Abdullah TİVNİKLİ
Fatma B.TİVNİKLİ
KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ BURSA FAHRİ KONSOLOSLUĞU
Ahmet ÇALIK
MALTA İZMİR FAHRİ KONSOLOSLUĞU
Ahmet ÇALIK
PERU ANKARA FAHRİ BAŞKONSOLOSLUĞU
Ahmet Osman MAYATEPEK
SLOVENYA CUMHURİYETİ ANTALYA FAHRİ BAŞKONSOLOSLUĞU
Sedat PEKER
A. Dursun olarak, şahsi tahminime göre Sedat Peker bu olmalı, aksi halde mafya babasını fahri olsa bile konsolos yapacak kadar da ahmak değillerdir. fortuneturkey.com
LAHEY’DE ERDOĞAN İÇİN DAVA AÇILIYOR
Apr 1, 2016
Güvenlik Konseyi’ne sunulan belgede, “Türkiye, IŞİD’in ana silah ve askeri teknoloji tedarikçisi durumunda. Bu amaç doğrultusunda yasadışı örgütleri kullanan Türkiye’de tüm bu organizasyonu idare eden Milli İstihbarat Teşkilatı. Sevkiyat, arabalarla ve insani yardım konvoylarıyla gerçekleştiriliyor” dendi.
‘ŞAM CEPHESİ VE IŞİD MİLİTANLARINA SİLAH VE YARDIM GÖNDERİLDİ’
Apr 1, 2016
Güvenlik Konseyi’ne sunulan belgede, “Türkiye, IŞİD’in ana silah ve askeri teknoloji tedarikçisi durumunda. Bu amaç doğrultusunda yasadışı örgütleri kullanan Türkiye’de tüm bu organizasyonu idare eden Milli İstihbarat Teşkilatı. Sevkiyat, arabalarla ve insani yardım konvoylarıyla gerçekleştiriliyor” dendi.
‘ŞAM CEPHESİ VE IŞİD MİLİTANLARINA SİLAH VE YARDIM GÖNDERİLDİ’
Militanlar, IŞİD üniformasıyla görülüyor.
Kasım 2015’ten Ocak 2016’nın sonuna kadarki dönemde Suriye’deki militanlara yapılan silah ve askeri ekipman sevkiyatına ilişkin bilgilere yer verilen belgede, “Türk istihbarat mensupları, Ocak ayının ortasında Şam Cephesi militanlarına 7,62 mm ve 12,7 mm kalibreli silahlar ve RPG-7 roketatarları tedarik etti. 25 Ocak’ta ise İnsan Hak ve Özgürlüklerini Koruma Vakfı, IŞİD militanlarına yaklaşık 55 tonluk gıda ve malzeme gönderilmesine sponsor oldu. Sevkiyatların ana sponsoru Beşar Vakfı oldu” ifadeleri kullanıldı.
Kasım 2015’ten Ocak 2016’nın sonuna kadarki dönemde Suriye’deki militanlara yapılan silah ve askeri ekipman sevkiyatına ilişkin bilgilere yer verilen belgede, “Türk istihbarat mensupları, Ocak ayının ortasında Şam Cephesi militanlarına 7,62 mm ve 12,7 mm kalibreli silahlar ve RPG-7 roketatarları tedarik etti. 25 Ocak’ta ise İnsan Hak ve Özgürlüklerini Koruma Vakfı, IŞİD militanlarına yaklaşık 55 tonluk gıda ve malzeme gönderilmesine sponsor oldu. Sevkiyatların ana sponsoru Beşar Vakfı oldu” ifadeleri kullanıldı.
‘MİT, VAKIFLARA KAYNAK AKTARIYOR’
Raporun devamında, “Silah, askeri ekipman ve yardım tedarikinde en etkin olan kuruluş olan Beşar Vakfı, Bayırbucak ve Kızıltepe Türkmenlerine 50 konvoy gönderdi. Vakfın ana finansman kaynakları, resmi olarak özel ve tüzel kişilerin yaptığı bağışlar olarak görülüyor ancak özel ve tüzel kişi görüntüsü altında Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan kaynak aktarılıyor. Hükümetin yardımıyla vakıf, Türkiye ve yurtdışındaki bankalarda hesap açıyor” bilgisine yer verildi.
IŞİD ve diğer terör örgütlerine yapılan sevkiyatların bir diğer önemli sponsoru olduğu belirtilen İyilikler Vakfı’nın ise 25 konvoyluk sevkiyat gerçekleştirdiği kaydedildi.
TBMM Genel Kurulu olağanüstü toplandı
‘2 MİLYON DOLARLIK KİMYASAL MADDE GÖNDERİLDİ’
Öte yandan Rusya’nın sunduğu belgede, Reyhanlı, Azez, Kamışlı ve Cerablus’taki sınır hattı üzerinden Suriye’deki teröristlere patlayıcı madde ve kimyasal madde gönderildiği de bildirildi.
Buna göre, 2015 yılı içinde 2 bin 500 ton amonyum nitrat (788,7 bin dolar), 456 ton potasyum nitrat (468,7 bin dolar), 75 ton alüminyum tozu (496,5 bin dolar), sodyum nitrat (19,4 bin dolar), gliserin (102,5 bin dolar) ve nitrik asit (34 bin dolar) teröristlere ulaştırıldı. yeniyon.tv
İnternet uzmanı Ludger Winter adlı Alman, Erdoğan hakkında Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet dilekçesi verdi.
Almanya'nın Oelde kentinde yasayan internet uzmanı Ludger Winter adlı Alman, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında"savaş suçu sanığı" olmaktan merkezi Hollanda'da bulunan Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet dilekçesi verdi.
Almanya'nın Oelde kentinde yasayan internet uzmanı Ludger Winter adlı Alman, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında"savaş suçu sanığı" olmaktan merkezi Hollanda'da bulunan Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet dilekçesi verdi.
Youtube üzerinde de açıklamada bulunan Ludger Winter, Erdoğan'ın yanı sıra Esad, Putin ve IŞİD'e karşı da suç duyurusunda bulundu.
Hazırladığı dört sayfalık dilekçesinde Winter , Erdoğan'ın kendi sivil halkını bombaladığını iddia ederek Erdoğan'ın "savaş suçu sanığı" ilan edilmesini talep ediyor.
‘Kocam konuşursa Türkiye batar’ diyor kadın vay anasını arkadaş!
Gülüşüyoruz.
Yaz kardeşim yaz, katkım olur sana.
Yaz ve birlikte ilan verelim gazetelere.
Bu ilanı basacak gazete sayısını düşününce bile kahkahaya boğuluyoruz.
Bunca pisliğin içine gömülmüş sinemanın içinden tek yiğit çıkmayacaktır.
Bir kaçını ötelersek; onların işi gücü, gericiliğin bataklığına çamur taşımak, hırsızı kahraman yapıp, yapay aşklar, işler üretmek, gülmece adıyla küfrün ve argonun bayrağı olmak, egolarını tatmin edip kullukta sınır tanımamak.
Arkalarında Cumhurbaşkanlığı, olmadı Başbakanlık Tanıtma Fonu gibi yağdanlıklar var.
Yaz kardeşim yaz, katkım olur sana.
Yaz ve birlikte ilan verelim gazetelere.
Bu ilanı basacak gazete sayısını düşününce bile kahkahaya boğuluyoruz.
Bunca pisliğin içine gömülmüş sinemanın içinden tek yiğit çıkmayacaktır.
Bir kaçını ötelersek; onların işi gücü, gericiliğin bataklığına çamur taşımak, hırsızı kahraman yapıp, yapay aşklar, işler üretmek, gülmece adıyla küfrün ve argonun bayrağı olmak, egolarını tatmin edip kullukta sınır tanımamak.
Arkalarında Cumhurbaşkanlığı, olmadı Başbakanlık Tanıtma Fonu gibi yağdanlıklar var.
Yazının tamamı...
17.6.2016
A. Dursun
Hafızalarınızı zorlamak için bazı başlıklar...















Hiç yorum yok:
Yorum Gönder