17 Haziran 2016 Cuma

FAHRİ BAŞKONSOLOSUMUZ ZARRAB DAVASNDA. Gündeş, Kocam konuşursa Türkiye batar.

Ülkede Profesör titri taşıyan deyyus, namaz kılmayan hayvandır dediğinde, ne savcılık, ne STK'lar, ne devletin yetkili kurum ve kişileri ses çıkartmıyorsa, daha ilerisi namaz kılmayanlar öldürülsün diyen gavatlara sessiz kalınıyorsa, ülkeyi yönetenlerin kimler tarafından yönetildiği açıktır.

Oysa Kur'an'da bu konuda hiç bir emir yoktur.

Tam aksine kolaylık teşvik edilmiştir?

Örneğin; 
 
9/TEVBE-84'da, keferu (inkarcı/kafirler), tusalli(namaz kılma) alâ ehadin minhum (onlardan birine) diyerek,



9/TEVBE-107'de, mesciden dırâran ve kufran ve tefrikan beynel mu’minine(m'minleri bölmek, zarar vermek, küfrü hakim kılmak için mecsit yaptılar) diyor ve devamı 108'de ise, Lâ tekum fihi ebedâ (orada ebediyen namaz kılma) diyor.




Nasıl bir yerde namaz kılınabileceğini anlattığı 2/BAKARA-125'te, vettehizü min makâmı ibrâhime musallâ(İbrahim'in makamından namaz yeri edinin) diyerek, temiz ve fitneden uzak olnması gereğini ifade ediyor.

Yine 2/BAKARA-45'te ise, isteinu bis sabri ves salât(istisna şekilde, özenle, sabırla, namazdayken yadım isteyin) diyor.



Ancak bunların yani yeni tip Müslümanların, ılımlı/uyumlu kitaplarında, yeni Allah ilan ettikleri Erdoğan'ın göz yumması bazen de teşviki ile bu durumları mü'minlere dayatıyorlar.



Namaz kılmayan Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Milletvekilleri, savcı ve yargıçlar, bir çok yetkili ve en önemlisi halkın büyük bölümüne hayvan deniyor, ölüm fetvaları veriliyorsa, o ülkede adalet aramak, ....aramak gibidir.



Dünyada 8 milyar insan yaşıyor, 1.5 milyarı Müslüman olduğunu söylediği halde içlerinde 5 vakit namaz kılan oranı % 20 civarındadır.


Yani 300 milyon insanın 5 vakit namaz kıldığını düşünürsek, 8 milyar 700 milyon hayvan içinde sadece 300 milyon insan olduğunu söylüyorlar ve hükümet bunlara sessiz kalmaktadır.


O nedenle kendisine Müslüman diyenler, gerçekten Müslüman olduğuna inanalar bu ayrımı yapabilmeli ve bu tür deyyus-u ekberleri aralarından temizlemelidir.


Sormak isterim, "TBMM'de kaç hayvan var, hangi bakanlar hayvan, hangi cumhurbaşkanları hayvandır" diye neden soran yok?


Bunun ilk şartı da bu şerefsizlere ses çıkartmayan erk sahipleridir.



Sadece KÜTÜK (RTÜK) denen kurum, uyarı yapmış.



Demek ki bu şerefsizler yarın halkı katletmeye başlayınca da herkes seyredecek demektir.



Sıra bir gün sessiz kalanlara da geldiğinde, geç kalınmış olacak.


Buyurun yeni çıkan yasaya bakın.


Müslüman'ın kul hakkını gözetmesi gerekeceğine adeta kul hakkı yenir yasası çıkarttılar.



Bunlarda hiç arlanma, utanma,  yüz kızarması yok mudur yahu?



Asgari ücretle ezilen, gittikçe düşen maaşlarıyla horlanan emekli dururken, sen nasıl olup da şirketleri kollayan yasa çıkartabiliyorsun?



Bu açık ve net olarak acizliğin yasası, aczin itirafıdır.


Yok acz içinde değilseniz, alenen ihanetin yasasıdır, hem Kur'an'a ihanet hem Millete ihanetin yasasıdır.

Damat Ferit hükümeti değil ama, kul hakkını kanunla yiyen Müslüman hükümet.




Buna da yetmez ama eveeeeeeeeeet diyebilen, oy verebilen çıkarsa, İslam'ın ne demek olduğunu artık anlamayan, bilmeyenlere hössssssssssssssst deme vakti geçmiş sayılır.

Hele bir de başkanlık alırsa, tam da Burhan Kuzu'nun itirafındaki gibi vay anam vay vay vay vay...



 


Ey millet, imanında sağlam olduğunu iddia edenler, sizlere sesleniyorum.



Bu şerefsizlere ve şerefsizliklere göz yumanlara daha ne kadar sessiz kalacaksınız?

Ey Hz. SECSİS'i Türkiye'ye dayatanlar, seçim sistemi üzerinde oynanan oyunlar ülkeyi bölmektedir, size bölünmüş ülke ne kadar fayda sağlayacaktır hiç düşündünüz mü?




SECSİS'in Türkiye sorumlusu, sana sesleniyorum.



Kim olduğunu daha evvel defalarca yazdım, ülke bölünüyor, SECSİS'i artık iptal edin, kör müsünüz hain mi?


Aşağıdai habere fazlaca bir yorumum olmayacağı çin, bir not düşerek başlamalıyım.

Fahri konsoloslar listesinde adı geçen Sedat Peker'in malum mafya lideri peker olacağını sanmıyorum.

Şahsi tahminime göre, JudoFederasyonu Yüksek Danışma Kurulu üyelsi ve Antalyaspor Kulübü Başkanı Sedat Peker olsa gerek diye düşünüyorum.







Amerikan yargı sisteminde kefaletle serbestilik adet olan uygulama, istisna değil. ABD yargı sisteminde kefaletle serbest kalmak bir ‘hak.’ Başsavcılık, tam aksine, sanığın suçluluğu ve karakterinin ‘bozuk’ olduğu hakkında davanın en başında ispat eder bir çalışma sergiledi. Yani Zarrab’ın negatif yapısını ispat ettiğini düşünüyor. Sanığın, ‘suçlu ispat edilinceye kadar masumdur’ ilkesi gereği, hapis yerine duruşmalar boyunca bir evde kalması kabul görüyor. İşin aslı, kefalet talebi kabul edilse de, edilmese de suçlamalarının ağırlığı aynı ciddiyette olacak. Türkiye’ye doğru bazıları başka şekilde yorumlamaya çalışssa da bu böyle.

Davayı yakından izleyen bir kaynağın belirttiği gibi: ‘’Zarrab'ın davası ve boyutu çok farklı. Zarrab mevcut ambargoyu demekle kalmadı, delmek için bir sistem yaratıp o sistemin elebaşı oldu. Bu kişi hem ambargoyu deldi, hem bankacılık sistemini ihlal etti, hem kara para akladı hem de ABD’yi dolandırdı. Yani basit uyuşturucu davası üzerinden örnek verilirse bu adam torbacı değil, kartel.’’ Ayrıca bu yapılan ambargo delme girişimleri, ABD’nin ulusal güvenlğine tehdit olan bir rejime yardım şeklinde yapıldı.



Pasaportlarda Yeni sıkıntılar çıktı

Pazartesi günü itibariyle Reza Zarrab’ın toplanan üç pasaportunda, Zarrab’ın itirafından daha çok sayıda ülke gezdiğinin görüldüğü iddia edildi. Zarrab’ın ifadesinde böylece yeni ‘doğru olmayan’ bilgilerin ortaya çıktığı öğrenildi.

Alınan bilgilere göre mahkemenin bu pasaportlarda Zarrab’ın mahkemeye belirttiğinden çok daha fazla ülkeye gittiği görüldü.

Fuat Avni

Üstüne, Salı günü Fuat Avni twitter hesabindan çıkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zarrab’ı kaçırmak için her yolu deneyeceğini iddia eden twiti, zaten zor olan kararı daha da karmaşıklaştırdı. Fuat Avni, yazdıkları sevilsin veya sevilmesin, çok etkili bir twitter hesabı. Bunu mahkemenin görmemiş olması imkansız.

İkinci Dava Dinamiti

Zarrab davası devam ederken bu kez ABD’de bir STK olan ve Suriye ve Irak’daki Süryani Hristiyanları temsil eden bir Sivil Toplum Kuruluşu olan St. Francis Assisi (SFA) adına WEISS Avukatlık bürosu tarafından California'da başka bir dava açıldı.

Davanın ne hakkında olduğunu uzun bir şekilde Salı günkü haberimizde yapmıştık. O yazıda belirtmediğimiz bir başka detay biraz daha üzerinde çalışınca ortaya çıktı.

Kuveyt Türk'te Tivnikli Vardı

Kuveyt Türk'e yöneltilen ve soykırım suçlamasına kadar varan davanın bir başka özelliği bankanın 2001 ile 2015 yılları arasındaki başkan yardımcısının Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çok yakın olarak bilinen Abdullah Tivnikli olması.


linkedin.com (Erişim:17.6.2016)


Tivnikli’nin Kuveyt Türk’teki etkili koltuğunda oturduğu o dönemde yapılan ve IŞİD ile El Nusra’ya gösterildiği söylenen kolaylıklar, önceki günkü 19 sayfalık dava şikayetnamesinde gösterildi.

Bu şikayetnameye önümüzdeki günlerde veya haftalarda Kuveyt Türk’ten cevap gelmesi gerekiyor. Bu cevapta isim, hesap numaraları da dahil olmak üzere bir ağı ortaya çıkaran şikayetnamedeki iddialara karşı ne deneceği dikkatle izlenecek.


Abdullah Tivnikli hatırlanacağı gibi 25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarında da ismi sanık olarak geçmişti. Tivnikli’nin Kuveyt Türk’ün Türkiye’deki operasyonlarının bir numaralı ismi olduğu biliniyordu. Bundan dolayı da Tivnikli’nin Erdoğan’a olan bu yakın bağları Kuveyt Türk davasını daha da ilginç hale getiriyor.

 



Bu dava ile önümüzdeki günlerde daha çok konuşacağımızı sanıyorum.

Lahey'e Kadar Yolu Var

Davanın sonunda suçlu bulunabilecek Kuveyt Türk, sadece tazminat ödeyerek bu suçlamalardan kurtulamayacak çünkü bunun yanısıra bankaya soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçlara yardım ve yataklık etmesinden dolayı da suçlanıyor. Bu suçlamalar Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesine kadar götürebilir.

 




Bu açıdan bu kara işlerde kendisini gerçekten de bu kadar hoyratça kullandıran bir Kuveyt Türk olduğu ispat edilirse, o dönemlerde bankanın en etkili ismi, bankayı kimin yönlendirdiği de hiç şüphesiz bu davanın konusu olacaktır.

Davadanın sıkı bir çalışmayla, profesyonel bir usülle hazırlandığı görüldü. Konu uzmanlarına göre şikayetnameden, davayı hazırlayanların ne yaptığını bildiği anlaşılıyor.

Dava, ABD hükümeti başsavcılıkları tarafından yapılmamış olsa da, kamu kendi adına, devletten ayrı olarak suçlama gücüne sahip. Bu davada meydana gelen de bu.

Bu dava sonrası ABD devleti kanıtlara bakarak kendi davasını da açabilir. Ortaya çıkacak kanıtlar, illa yeni bir dava açmadan da, ABD devletinin bir başka kurumunda süre giden ve aynı konularla ilgilenen başka soruşturmalar için de kullanılabilir.

Hristiyan Soykırımı ABD Kongresince Kabul Edilmişti

Amerikalı Sivil Toplum Örgütü, Kuveyt Türk'ün finansal yardımları ile Suriye ve Irak'daki Hristiyanların soykırıma uğradığını ileri sürerken dikkatlerden kaçmayan bir başka detay ise, 2016 yılının Mart ayının 15'inde ABD Kongresinde, Suriye ve Irak'da Hristiyanlara IŞİD tarafından soykırım uygulandığını tanınması. Aynı önergede ABD Kongresi, BM yapısı içinde Suriye savaş suçları mahkemesi kurulmasını tavsiye etmişti. Şimdi WEISS avukatlık firmasinin bu konulara referans eden bir dava açtığını görüyoruz.

Aynı şekilde Amerikalı bir STK tarafından açılan davada İran hükümetine, 11 Eylül'deki rolünden dolayı ve Amerikalıları mağdur etmesinden dolayı 2014 yılının ortalarında 10.2 milyar dolar para ceza kesilmişti. Bu davanın açılış şekli de İran’a açılan o davaya benziyor. ideallhaber

 


Dışişleri Bakanlığı’nın cemaate yakın olduğu gerekçesiyle 51 ülkenin fahri konsolosluk belgelerini yenilemediği belirtildi.
 23.1.2015


Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun “paralel yapı” içerisinde yer aldıkları gerekçesiyle 51 ülkenin Türkiye'deki fahri konsolosunun belgelerinin yenilenmediğini açıklamasının ardından gözler iş dünyasına çevrildi.

Fahri konsolosluk avantajlarından en çok yararlanan gruplardan olan Boydaklar'ın sahip olduğu tüm fahri konsolosluk unvanları iptal edilirken aralarında İshak Alaton ve Ekmeleddin İhsanoğlu'nun da olduğu bazı ünlü isimlerin de Dışişleri Bakanlığı'nın resmi sitesinde yer alan fahri konsoloslar listesinde olmaması dikkat çekti.

Kayseri'deki diplomatik ilişkilerin neredeyse tamamı, son dönemde hükümet cephesiyle yaşadığı gerginlikle gündeme gelen Boydaklar tarafından yürütülüyordu.

Son operasyonla birlikte Boydak ailesinden Şükrü Boydak (Etiyopya), Hacı Boydak (Kazakistan Kayseri), Memduh Boydak (Japonya Kayseri) ile Sami Boydak'ın (Gana) fahri konsolosluk unvanlarına son verildi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP ve MHP'nin köşk için çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu Gambiya Fahri Konsolosu'ydu. Güney Afrika Fahri Konsolosu olarak görev yapan Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton'un da Dışişleri Bakanlığı sitesinde fahri konsoloslar listesinde olmaması dikkat çekti.

Listedeki diğer isimler:
•             Ünal Kabaca: Gana Cumhuriyeti İstanbul fahri başkonsolosu. Eski Bank Asya Genel Müdürü.
•             İsmail Hakkı Kısacık: Etiyopya İstanbul Başkonsolosu. TUSKON Eski Başkan Yardımcısı. Taha Holding’in Genel Koordinatörü.
•             Bilal Alkoç: Kenya İstanbul Fahri Konsolosu. İskefe Derinin sahibi.
•             Cefi Kamhi: Hindistan Muğla fahri başkonsolosu. Yahudi asıllı Türk işadamı ve siyasetçi. Profilo Holding İcra Kurulu Üyesi.
•             Ahmet Küçükbay: Etyopya İzmir fahri başkonsolosu. Orkide Yağ A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı
Göreve devam eden fahri konsoloslar



BAHREYN


BAHREYN İSTANBUL FAHRİ BASKONSOLOSLUĞU



Abdullah TİVNİKLİ
Fatma B.TİVNİKLİ


KAZAKİSTAN CUMHURİYETİ BURSA FAHRİ KONSOLOSLUĞU
Ahmet ÇALIK

MALTA İZMİR FAHRİ KONSOLOSLUĞU
 Ahmet ÇALIK

PERU ANKARA FAHRİ BAŞKONSOLOSLUĞU
 Ahmet Osman MAYATEPEK

SLOVENYA CUMHURİYETİ ANTALYA FAHRİ BAŞKONSOLOSLUĞU

 Sedat PEKER
 A. Dursun olarak, şahsi tahminime göre Sedat Peker bu olmalı, aksi halde mafya babasını fahri olsa bile konsolos yapacak kadar da ahmak değillerdir. fortuneturkey.com

  

LAHEY’DE ERDOĞAN İÇİN DAVA AÇILIYOR
Apr 1, 2016

Güvenlik Konseyi’ne sunulan belgede, “Türkiye, IŞİD’in ana silah ve askeri teknoloji tedarikçisi durumunda. Bu amaç doğrultusunda yasadışı örgütleri kullanan Türkiye’de tüm bu organizasyonu idare eden Milli İstihbarat Teşkilatı. Sevkiyat, arabalarla ve insani yardım konvoylarıyla gerçekleştiriliyor” dendi.

‘ŞAM CEPHESİ VE IŞİD MİLİTANLARINA SİLAH VE YARDIM GÖNDERİLDİ’
Militanlar, IŞİD üniformasıyla görülüyor.

Kasım 2015’ten Ocak 2016’nın sonuna kadarki dönemde Suriye’deki militanlara yapılan silah ve askeri ekipman sevkiyatına ilişkin bilgilere yer verilen belgede, “Türk istihbarat mensupları, Ocak ayının ortasında Şam Cephesi militanlarına 7,62 mm ve 12,7 mm kalibreli silahlar ve RPG-7 roketatarları tedarik etti. 25 Ocak’ta ise İnsan Hak ve Özgürlüklerini Koruma Vakfı, IŞİD militanlarına yaklaşık 55 tonluk gıda ve malzeme gönderilmesine sponsor oldu. Sevkiyatların ana sponsoru Beşar Vakfı oldu” ifadeleri kullanıldı.

‘MİT, VAKIFLARA KAYNAK AKTARIYOR’
Raporun devamında, “Silah, askeri ekipman ve yardım tedarikinde en etkin olan kuruluş olan Beşar Vakfı, Bayırbucak ve Kızıltepe Türkmenlerine 50 konvoy gönderdi. Vakfın ana finansman kaynakları, resmi olarak özel ve tüzel kişilerin yaptığı bağışlar olarak görülüyor ancak özel ve tüzel kişi görüntüsü altında Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan kaynak aktarılıyor. Hükümetin yardımıyla vakıf, Türkiye ve yurtdışındaki bankalarda hesap açıyor” bilgisine yer verildi.

IŞİD ve diğer terör örgütlerine yapılan sevkiyatların bir diğer önemli sponsoru olduğu belirtilen İyilikler Vakfı’nın ise 25 konvoyluk sevkiyat gerçekleştirdiği kaydedildi.



TBMM Genel Kurulu olağanüstü toplandı

‘2 MİLYON DOLARLIK KİMYASAL MADDE GÖNDERİLDİ’
Öte yandan Rusya’nın sunduğu belgede, Reyhanlı, Azez, Kamışlı ve Cerablus’taki sınır hattı üzerinden Suriye’deki teröristlere patlayıcı madde ve kimyasal madde gönderildiği de bildirildi.

Buna göre, 2015 yılı içinde 2 bin 500 ton amonyum nitrat (788,7 bin dolar), 456 ton potasyum nitrat (468,7 bin dolar), 75 ton alüminyum tozu (496,5 bin dolar), sodyum nitrat (19,4 bin dolar), gliserin (102,5 bin dolar) ve nitrik asit (34 bin dolar) teröristlere ulaştırıldı. yeniyon.tv
  

İnternet uzmanı Ludger Winter adlı Alman, Erdoğan hakkında Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet dilekçesi verdi.

Almanya'nın Oelde kentinde yasayan internet uzmanı Ludger Winter adlı Alman, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında"savaş suçu sanığı" olmaktan merkezi Hollanda'da bulunan Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet dilekçesi verdi.
Youtube üzerinde de açıklamada bulunan Ludger Winter, Erdoğan'ın yanı sıra Esad, Putin ve IŞİD'e karşı da suç duyurusunda bulundu.

Hazırladığı dört sayfalık dilekçesinde Winter , Erdoğan'ın kendi sivil halkını bombaladığını iddia ederek Erdoğan'ın "savaş suçu sanığı" ilan edilmesini talep ediyor.


‘Kocam konuşursa Türkiye batar’ diyor kadın vay anasını arkadaş!

Gülüşüyoruz.

Yaz kardeşim yaz, katkım olur sana.

Yaz ve birlikte ilan verelim gazetelere.

Bu ilanı basacak gazete sayısını düşününce bile kahkahaya boğuluyoruz.

Bunca pisliğin içine gömülmüş sinemanın içinden tek yiğit çıkmayacaktır.

Bir kaçını ötelersek; onların işi gücü, gericiliğin bataklığına çamur taşımak, hırsızı kahraman yapıp, yapay aşklar, işler üretmek, gülmece adıyla küfrün ve argonun bayrağı olmak, egolarını tatmin edip kullukta sınır tanımamak.

Arkalarında Cumhurbaşkanlığı, olmadı Başbakanlık Tanıtma Fonu gibi yağdanlıklar var.

Yazının tamamı...
 
17.6.2016

A.  Dursun 


Hafızalarınızı zorlamak için bazı başlıklar...

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder