27 Haziran 2016 Pazartesi

Türkiye’den Papa'nın ‘soykırım’ açıklamasına sözde tepki.

Papa Françesko'nun sözde soykırım anıtına gitmesi dokunmamış, 1915 Olayları için iki kez “soykırım” demesine kızmışlar, peki bu rezalete neden sessiz kalmıştınız?


Üstelik ilk kez söylemi külliyen palavradır.


Tarih 13 Nisan 2015...

Financial Times; Papa Françesko’nun Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki Ermenilerin öldürülmesini 20. yüzyılın ilk soykırımı olarak nitelendirmesinin ardından Türkiye Dışişleri Bakanlığı Vatikan Büyükelçisi’ni çağırdı.



13 Nisan 2015 tarihinde, Kutlu Doğum programı için gittiği Hatay’da, Valilik ziyareti esnasında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Papa Francis’in sözlerine ilişkin her şeyden önce siyasi ve politik kulislerin, lobilerin dini kurumların dualarına, ayinlerine dahi nüfuz etmeye başlamasının üzüntü verici olduğunu kaydetti.

Papa 2’nci John Paul Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında öldürülen 1.5 milyon Ermeni için "soykırım" ifadesini daha önce kullanmasına karşın Papa’nın bu konuşması, özellikle Papa’nın geçen yılki dostça görünen Türkiye ziyaretinden sonra yetkililer tarafından sürprizle karşılandı. 


12 Eylül 2014'te Papa Françesko'ya, Fener Patriği Bartholomeus'un kilise adına davette bulunmasına, neden karşı çıkmamıştınız?

Soytarı gibi devlet yönetirseniz, Papa'nın da sizleri soytarı yerine koyması son derece normaldir. 

Papa, Patrik Bartholomeos'u ziyaretinde "Ekümenik Patrik" olarak açıklayacağını söylediğinde neden sessiz kalmıştınız da şimdi veryansın nağmeleri yapıyorsunuz?

13 Kasım 2000'de Papa II. John Paul, "20. yüzyılda yaşanmış olan tüm soykırımların sorumlusu Türklerdir, lanetliyorum" dediğinde iktidarda olanlar ne tepki vermişti, ardından siz neden tepki vereceğinize diyalog masallarını millete dayattınız?

Sizden öncekiler nasıl ki Türk halkını AB masallarıyla oyaladıysa, siz de aynı görevi devam ettirdiniz.

Nitekim, Birleşmiş Milletler 9 Aralık 1948 tarihli kararında var olan "soykırım" tanımı gereği, Türk Hükümetinin bunu kabul etmesini, aksi durumun AB üyeliğine engel oluşturacağı açıklamasını bildiğiniz halde, siz ve sizden öncekiler Türk halkını aldatmaya, kandırmaya, parti programlarınıza almaya utanmadınız.

Şimdi çıkmış bağırıyorsunuz, hadi oradan, hadiiiiiii, hadi.

Türk Dış İşleri Bakanı Çavuşoğlu, diyecek ve biz de sessiz kalacağız.

Amacınızı biliyoruz, TSK işgalcidir diyen adamların göreve getirilmesinin ardında, sokma palanlarının yattığını da biliyoruz.

 Bunu defalarca söyledim, daha ötesi yaptığının da artık farkındayız.

Bunu ben demiyorum, ve dahi, Erdoğan'ın şahsen kendisi söylemiştir.

Elbet önüne konan camdan okumadığında, her daim olduğu gibi kaçırmıştır.

Bundan sonra ağzınızla kuş da tutsanız, artık

Nitekim tam bunun için hazırlık yapıldı, siz bu işin bitirici vuruşu için görevlendirildiniz.

Ancak yok öyle üç kuruşa beş köfte.

Her şeyin bir sonu olduğu gibi, sizinde sonunuz geldi.

Zira Almanya, Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Türk yetkililer için suç duyurusunda bulunmuş.

Hem de ne için biliyor musunuz?

"Savaş suçu işlediği ve insan haklarını ihlal ettiği" için.

Peki, neden?

Çünkü bölünmüş Kıbrıs da, eyaletlere bölünmüş Türkiye'de artık gecikti, ya böleceksiniz, ya biteceksiniz diyorlar.


Siz öncelikle, yandaşlarınızın söylediklerini yargılayın, onların sesini kesin, bu millet dışarıdaki sesleri o zaman kesme gücünü kendisinde bulur, milletin refleksini kırarsanız, sadece biz değil, siz de altında kalırsınız.

Zaten bu gidişle alamaz.

Bakın aşağıda yandaşlarınızdan örnekleri de sunacağım.

Anlamayana mü'min, anlayana aydın denir.

Yazık ki ülkemizde aydın sayısı neredeyse yok denecek kadar az aldı.

Bu arada sizin de zamanınız doldu, yargılanmanıza az kaldı, Suudi kardeşleriniz 4 elle sarılın, beden söylemesi.


27.6.2016


A. Dursun



Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Cahit Sıtkı TARANCI 



AKP Genel Başkan Yardımcısı Kurtulmuş, "2023'te AKP iktidar olursa, bu sahtekarlar iktidar olursa...!!! "

Video açılamıyorsa buradan bakınız.

Türkiye’den Papa'nın ‘soykırım’ açıklamasına sert tepki

Dışişleri Bakanlığı, Papa Françesko'nun 1915 Olayları hakkında Ermenistan'da yaptığı açıklamalara çok sert tepki gösterdi.




27 Haziran 2016
Dışişleri açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Papa Françesko’nun 24-26 Haziran 2016 tarihlerinde gerçekleştirdiği Ermenistan ziyareti sırasında sözde soykırım anıtına gitmesi, 1915 Olayları’na ilişkin talihsiz açıklamalar yapması, Ermeni Katolikosluğuyla imzalanan Ortak Bildiri'de 1915 Olayları’na dair kabul edilemez atıflarda bulunulması ve dönüş yolunda yalan ve iftira olduğu kanıtlanmış ifadelerin zikredilmesi, Papa Françesko’nun, 1915 Olayları’na ilişkin tarihi gerçeklerle ve hukukla bağdaşmayan Ermeni anlatısına olan koşulsuz bağlılığını bir kez daha göstermiştir” dendi.


Katoliklerin ruhani lideri Papa Françesko, üç gün süren Ermenistan ziyareti sırasında 1915 Olayları için iki kez “soykırım” ifadesini kullanmıştı.

Papa uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken bu sözcüğü neden kullandığına açıklık getirdi.

Papa Francesco, Ermenistan Cumhurbaşkanı'nın konuşmasını dinledikten sonra, konuşma metninde yer almayan bu sözcüğü kullanmaya karar verdiğini söyledi ve “Geçen yıl söylediğim şeyi şimdi söylememek çok tuhaf kaçardı” dedi.

Papa ‘soykırım sözcüğünü hiçbir zaman hakaret niyetiyle söylemediğini, objektif olarak söylediğini' belirtti.




 Muharrem İnce'den, Numan Kurtulmuş'un 'zulüm 1923'te başladı sözlerine sert tepki

Numan Kurtulmuş'un “zulüm 1923’te başladı” diyerek Cumhuriyet tarihini zulüm tarihi olarak tarif etmesine CHP'li Muharrem İnce'den tepki geldi.


Başka kimler söylemiş, kandaşlar, candaşlar, yandaşlar kimlermiş özet geçelim...

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “zulüm 1923’te başladı” diyerek, sadece Cumhuriyet’e, devrimlere olan kin ve düşmanlığını ortaya koymuş değildir. Bu kadar rahat yalan söylemekle, kin ve nefret kusmakla, İslam’a, İslam’ın ahlak anlayışına da savaş açanlardan biri olduğunu göstermiştir. 26 Haziran 2016-yurtgazetesi

"Zulüm 1923'te başladı" diyen milli eğitim müdürüne suç duyurusu
24.12.2015
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Çukurova İlçe Başkanı Yüksel Erdoğan, İl Milli Eğitim Şube Müdürlüğü görevinde bulunan Beyali Özli hakkında, çalıştığı kuruma ve Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi. birgun
 

Zulüm 1923’te Başladı!

Doğru!
Zulüm 1923’te başladı!
İşgalci  Haçlı emperyalizmine destek olan “işbirlikçiler” için zulum 1923’te başladı!

Kuvay-ı Milliye’ye karşı “ihanet fetvaları” yayımlayan “Teali İslam Cemiyeti“ liderleri Şeyhülislam Mustafa Sabri ve İskilipli Atıf hainleri için zulüm 1923’te başladı!

Anadolu’da yokluk ve yoksulluk içinde kelle koltukta Haçlı emperyalizmine karşı mücadele eden Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını idama mahkum eden Sadrazam Damat Ferit ve Padişah Vahdettin gibi soysuzlar için zulüm 1923’te başladı!  OdaTV


Said Nursi ve talebelerine zulüm 1923’te başladı
28.05.2013
Ünlü yazar Hilmi Yavuz, 27 Mayıs Darbesi’nde Vatan gazetesinin CHP muhabiriydi...

27 Mayıs Darbesi’nde Vatan gazetesinin CHP muhabiri olan ünlü yazar Hilmi Yavuz, Said Nursi ve talebelerine yönelik 1923’ten itibaren zulmün başladığını söyledi.

t24 sitesinden Fatih Vural'a konuşan Yavuz, darbenin yapılmasına ve DP’lilerin tutuklanmasına sevindiğini ancak idamlara karşı olduğunu belirtti.

Yavuz'un ilgili sorulara verdiği cevaplar şöyle:

O dönemde CHP’de ciddi bir Said Nursi takıntısı var. İnönü, Menderes’i, Said Nursi’yi himaye altına almakla itham ediyor. İnönü’nün ve CHP’nin Said Nursi antipatisi nereden geliyordu?

İsmet Paşa’nın 1958’den 1961’e kadar çok yakınında oldum. Onun derdi, Said Nursi’yle değildi. Onun meselesi, “Türkiye Cumhuriyeti, laik bir devlettir. Bu devleti bir din devleti haline getirmek isteyenler varsa, ben onlarla mücadele ederim.”idi..

O dönemki söylemleri çok sert, Said Nursi ve talebelerine. Zaten görmedikleri zulüm ve hapislik kalmıyor.

Doğru. Ama bu zulmün tarihi, 1923’ten başlıyor. Dolayısıyla meseleyi sadece DP’ye karşı CHP’nin tavrına bağlamak yanlış olur. risalehaber

İskilipli Atıh Hoca'nın torunu Ahmet Faruk İmal, dedesi ve bazı İslam alimlerine hakaret eden MHP'li Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü'ye tepki gösterdi, Şeyh Said'in torunları ise suç duyurusunda bulundu.
Bedri ve Feride Fırat'ın avukatı Müşir Deliduman'ın Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmek üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sunduğu suç duyurusu dilekçesinde, Sözlü'nün, 14 Eylül'deki terör olayları yürüyüşünde yaptığı konuşmada kamu görevlisi imamlar ile Şeyh Said'in hatırasına hakaret içeren sözler sarf ettiği savunuldu.
Şikayetçilerin Şeyh Said'in öz torunları olduğu ve bu suçtan zarar gördükleri aktarılan dilekçede, Sözlü'nün bu konuşmasıyla aynı zamanda "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçunu işlediği öne sürüldü.
Dilekçede, Sözlü hakkında soruşturma açılarak, "kişi hatırasına hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, aşağılama, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret" suçlarından yargılanması istendi.
MHP'li Hüseyin Sözlü, terör olayları nedeniyle 14 Eylül'de Adana'da gerçekleştirilen birlik ve beraberlik yürüyüşüne katılmış, cenazelerde din görevlilerinin yer almasını eleştirmişti.
Sözlü, "Şehit cenazelerini haddinden fazla din görevlisiyle dolduruyorlar ve talimatlı sözde din adamları da şehit cenazesinin adabı noktasında cemaate ders vermeye bakıyor. Buradan onlara sesleniyorum; siz namaz kıldırmanın adabına ve şehidin ruhuna saygılı olun bu yeterli. Size talimat verenlere bir kez daha sesleniyorum. Ve diyorum ki Milli Mücadele döneminde de gevşek din adamlarını bu millet görmüştür. Şeyh Said'leri, Seyit Rıza'ları, işbirlikçi İskilipli Atıf Hoca'ları görmüştür" ifadelerini kullanmıştı.  dunyabulteni

Özli'nin paylaştığı metinde : "Zulüm 1923'te başladı. 
Lütfen arkadaşlar çocuklarımıza 23 Nisan'ı Osmanlı'nın yıkılışını kutlatmayalım" diye yazdığı görülüyor.

Hemen belirtmekte fayda var ki bu olay tam bir skandaldır... Hükümetin dinar ve kindar nesil yetiştirme gayesi içinde olduğunu herkes biliyor. Öte yandan bu amacı gerçekleştirecek tüm kadrolaşma da sağlandı ve şimdi bu kişi kimden, nereden ve nasıl bir güç alarak bu akıl almaz mesajı paylaşabiliyor? kamugundemi

Gençler! Bu yazımı lütfen dikkatle okuyunuz. 
Osmanlıcı zihniyetin gerçek yüzünü, Atatürk'ün çeşitli konuşmalarında nasıl doğru bir şekilde açıkladığını, göreceksiniz.

Atatürk saltanatın kaldırılmasından sonra 14 Ocak 1923'te çıktığı Batı Anadolu gezisinde ülkenin ve milletin içinde bulunduğu durumu yakından görmüş ve aşağıda aynen yazdığım ünlü İzmit Konuşmasını yapmıştır.

"Efendiler; bütün dünyayı istila ederken sahip olduğumuz nüfusu hatırlayınız. Birde bugün nüfusumuzun sekiz milyon kadar az bir rakama, bir sınıra nasıl düştüğünü araştırınız!.. Anlaşıldı ki millet, korunmuş değildir. . Memlekete bakınız! Baştan sona viranedir. Memleketin kuzeyinden güneye kadar her noktasını gözlerinizle görünüz. Her taraf viranedir; Baykuş yuvasıdır. Halk çok yoksuldur, sefil ve çıplaktır!

"Bunun için efendiler! Geçmişte milletimizin başına geçmiş olan hükümetler, milletin hayatını, onurunu, şerefini ve varlığını korumak ve refah ve mutluluğunu sağlamaktan ibaret anlamını ve varlık nedenini değerlendirmeyen hükümetlerdi. ."

"Kim diyebilir ki buyurun efendim, işte Türkiye'nin 8 milyon yoksul halkı, Dünyayı mağlup edin ve İslam Dünyası'nı kollayın."

"Efendiler! Milletimiz, yüzyıllarca bu bakış açısıyla hareket ettirildi. Fakat ne oldu? Her gittiği yerde milyonlarca insan bıraktı. En sonunda oralardan kovuldu, kovuldu. Ve bugün 8 milyona indi. Yemen çöllerinde kavrulup mahvolan Anadolu evlatlarının sayısını biliyor musunuz? Suriye'yi Irak'ı koruyabilmek için, Mısır'da barınabilmek için, Afrika'da tutunabilmek için, Viyana kapılarına kadar fetihler yapabilmek için ne kadar insan ziyan oldu, bunu biliyor musunuz? Ve sonuçta ne oldu, görüyor musunuz?"

"Görüyorsunuz ki bir hava için, bir heves için, bir kuruntu için, bu zavallı milleti mahvetmeyi öneriyorlar! İşte hilafet makamına ve halifeye görev ve yetki verme önerisinin niteliği bundan ibarettir!"

Efendiler! Kendimizi Dünyaya egemen sanmak gafleti artık devam etmemelidir. Gerçek mevkiimizi, Dünyanın durumunu tanımaktaki gafletle, gafillere uymakla zavallı milletimizi sürüklediğimiz felaketler yetişir. Bile bile aynı faciayı devam ettiremeyiz!"

Atatürk'ün 1 Mart 1922 Meclis açılış konuşması Osmanlı zihniyetinin millete bakış açısını çok güzel ifade eder:

" Türkiye'nin hakiki sahibi ve efendisi hakiki üretici olan köylüdür (halktır)"
"Efendiler! Diyebilirim ki, bugünkü felaket ve sefaletin tek nedeni bu hakikatin gafili bulunmuş olmamızdır. Gerçekten yedi asırdan beri cihanın muhtelif yanlarına sevk ederek kanlarını akıttığımız, kemiklerini yabandı topraklarda bıraktığımız ve yedi asırdan beri emeklerini ellerinden alıp israf eylediğimiz ve buna karşı daima tahkir ettiğimiz ve aşağıladığımız ve bunca fedakârlığına karşı nankörlük, küstahlık ve cebbarlıkla uşak derecesine indirmek istediğimiz bu gerçek sahibin huzurunda utançla ve saygıyla gerçek durumumuzu alalım."

Atatürk Osmanlı Tarihini şöyle değerlendirmektedir:
" Osmanlı Tarihi, baştan nihayetine kadar hakanların, padişahların, şahısların en nihayetinde zümrelerin hal ve hareketlerini kaydeden bir destandan başka bir şey değildir. Mazinin, asırların elimize tarih diye uzattığı kitabın mahiyeti bundan ibarettir."
Atatürk Fatih, Yavuz ve Kanuni'nin fetih ve seferlerini anlattıktan sonra, bu padişahlar hakkındaki düşüncelerini şöyle açıklamıştır:

"Bu azametli padişahlar, takip ettikleri harici siyasette kendi emelleri, hırsları ve arzularına dayanmışlardır. (.) Osmanlı hakanları, asıl olan noktayı unuttular. Hissiyat ve emelleri üzerine bütün harekât ve işleri bina ettiler. (.) bu tacidarlar milleti böyle diyar diyar dolaştırmakla, onları kendi yurtlarını düşünmeye müsaade etmemekle de yetinmiyorlardı. (.) Şahsi saltanatta her hususta tacidarların arzusu, iradesi ve emeli hâkimdi. Milletin arzuları, emelleri, ihtiyaçları mevzubahis olmaktan çok uzaktır."

Atatürk Osmanlı'nın 600 yıllık Cihan hâkimiyeti macerasının, milleti içine düşürdüğü durumu şöyle ifade eder:

"Efendiler! Kılıçla fütuhat (fetih) yapanlar, sabanla fütuhat yapanlara binnetice terk-i mevki etmeye mahkûmdur. Uzun seferlerde fütuhat meydanlarında dolaştırılan "Unsuru asli (millet)", fütuhat meydanlarında kılıç sallamaktan kendi hayatlarıyla uğraşmak fırsatını elde edememişlerdir."  
İşte Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün Osmanlı padişahları ve Osmanlı Zihniyetinin "Cihan Hâkimiyeti" ve "Nizam-ı âlem (Dünyayı nizama sokma)" megalomanlığı ile ülkeyi ve milleti içine düşürdüğü durum hakkındaki düşünceleri.

Umarım bu yazım okuyanlar ve özellikle bu ülkenin gençleri için faydalı olur. AHMET ELDEN

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder