27 Haziran 2016 Pazartesi

TAYYİP YÜZÜNDEN TURİZM ÇÖKTÜ...



Ülkedeki turizm dahil bir çok sektörün çöktüğünü, ekonomik ifalsın 2017'de olacağını bir çok kez yazdım.

Ekte bu adresleri paylaşacağım.

Uzatmayayım, bir de başka kalemden, başka açıdan okuyalım.


Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) turizm sektörünün içinde bulunduğu krizden çıkışı için kapsamlı bir rapor hazırladı.

Yöneticilerin, Başbakan Binali Yıldırım’a sunduğu raporda Almanya, Çin, İran, Hindistan, Pakistan, Güney Amerika, Orta ve Uzak Doğu ülkeleri ile İskandinav ülkelerinde dünyaca ünlü yüzler kullanılarak Türkiye’nin tanıtımına hız verilmesi istendi.



Raporda, “Başbakan ve Turizm Bakanı, yurtdışındaki Türklere ‘Tatilinizi burada geçirin’ diye davet mektubu yazabilir” önerisi de yer aldı.


Yıllardır turizm sektöründe başarılı çalışmalar yapan, uzun süre TUI’nin Türkiye temsilcisi olarak çalışan Turizmde Yeni Hamle ve Hareket Platformu (TYHP) Sözcüsü Hüseyin Baraner de, yeni stratejiler geliştirilmesini öneriyor.


“Onu bunu itham edeceğimize, kayıp zarar hesabı yapacağımıza, Türkiye’ye turist gönderen dünyadaki tüm merkezlere gidip oralarda nöbet tutmamız gerekir. Türkiye’de yapılan turizm krizi toplantılarının kimseye faydası yoktur. Toplantıları devamlı olarak yurt dışında, yabancı turizm şirketi temsilcileri ile yapmak mecburiyetindeyiz” diyor.


Kendisi de yıllarca Almanya’da yaşayan Hüseyin Baraner de Avrupalı Türklere, “Tatilinizi Türkiye’de geçirin” çağrısında bulunuyor.


Evet, yurtdışında yaşayan Türkler her zaman Türkiye’nin yanında oldu.


Olmayı da sürdürecek.


Evet, umutlar ve gözler bizde.


Haydin bu umutları boşa çıkartmayalım!!!



 


 İşsizlik, Göç, Suç, Turizm ve Yeni Fırsatlar
Aşağıda okuyacağınız yazı 2008 Temmuz ayında Hüseyin Baraner tarafından kaleme alınmış ve turizm medyasının yanında Ulusal basında da sözü edilmişti.. Size bu yazıyı tekrar sunuyoruz. Hüseyin Baraner tam sekiz yıl önce Turizm bölgelerinin geleceği, güvenliği ile ilgili öngörülerini kaleme almış ve önerilerini sıralamıştı…


İşsizlik, Göç, Suç, Turizm ve Yeni Fırsatlar
Gelinen noktada yaşananlar sanki bir sosyal felaketin alarmı gibi görünüyor.. Şimdiden önlem alınmalı... Yaşanabilecek sosyal patlamalara karşı Ülke olarak dayanışma ve yardımseverlik ruhunu yükseltmeliyiz... Kamu bu işe liderlik yapmalı..

Gecekondu bölgelerinde de çifte rezervasyonlar
Dünyada turizm beldeleri çok ciddi göç alıyor. Beldeler şorta düşüyor. Sokaklar over-booked oluyor. Gecekondu bölgelerinde da çifte rezervasyonlar söz konusu. Türkiye'de de, Antalya'da da, Bodrumda' da durum pek farklı değil.

Destinasyondaki ötekiler
Turizm sezonuyla birlikte birçok kişi iş umuduyla turizm beldelerine göç ediyor. Ekmek parası uğruna yılın sadece 4- 5 ayında memleketlerinde kalabilen turizm çalışanlarının göçü, her ilkbaharın gelmesi ile birlikte yeniden başlıyor. Ve bu düzen çoğu zaman ritmik bir makine gibi çalışsa da, bazıları zaman içersinde artık köyüne ve yurduna hiç geri dönmüyor. Çocuklar iki arada bir derede kalıyor. Bir değil, birkaç kültür farkını aynı anda o taze ruhlarında yaşıyorlar. 5 yıldızlı de luxe otellere bazen sadece birkaç yüz metre uzaklıkta yaşayan, çalışan, oynayan 'göç çocukları', turistik bölgelerde hem o bölgenin yerlileri hem de turistler için uzun zaman ötekiler olarak kalıyorlar.

Empati gücünüzü geçimini sağlayabilmesi için turist yolu gözlerken ellerinde o gün mutlaka satması gereken herhangi birşeyi size uzatan çoçuğun mutsuz simasında test edebilirsiniz.

Tatil beldelerimizde en az üçlü bir kültür çakışması yaşanıyor.

Otele gelen yabancı turistin kültürü bir yanda, otelde çalışan ve göç sonucu oraya gelmiş kişinin kültürü diğer yanda ve bir de yöre halkının kültürü.

Göç sonucu belki kırsal kesimden, belki Doğu'dan gelen bir otel çalışanın yeni tanıştığı bu iki kültür arasında yaşadığı kültür depremi, birçok sosyal ve psikolojik problemi beraberinde getiriyor. Bu problem olduğu gibi yerel halka ve turiste de yansıyor. Bu devasa iç göç dalgalarının altında turistler Türkiye'yi, anten ayarı bozuk bir televizyonun karıncalı ekranında olduğu gibi, flu ve tam olarak belirgin olmayan bir şekilde görüyor, yaşıyor.

Peki, her sene bu göç'e maruz kalan turizm yörelerindeki yerel yönetimler, uyguladıkları politikalar itibarıyla, bu göçlerden ne kadar etkileniyor, ya o turizm yöresinde yaşayan yerel halklın yaşam şekilleri nasıl etkileniyor?

"Hiç kimse kentin varoşlarındaki gecekonduları, gecekonduların üstü açık foseptiklerini, kentin ortasında yeşil alan olarak mezarlıklardan başka her yerin beton kulelerle dolduğunu,kentin varoşlarında kış aylarında gözle görülebilir , nefesle alınabilir kalitesiz kömür ve oto lastiği yakmadan kaynaklanan hava kirliliğini, hiç kimse eskiye göre kentte özellikle hırsızlık olaylarında ve diğer asayiş artışını görmemezlikten gelemez.!

Yeni yerleşim sahaları adı altında bir çok belediyenin 'kaynak yaratma' bahanesiyle, yanlış politikalarla turizm ve konut alanları yaratarak, aslında kaynak yaratmayıp, mevcut ve ülkemizin ulusal geleceği için çok önemli turizm kaynaklarını yok ediyorlar.

Onlar için şimdilik güneş günübirlik doğuyor:
Sahil yörelerinde ki göç sorunlarına çözümler ve gerekli tedbirler yerel iadere'nin baskısı ile Ankara siyasetinde zaman zaman masaya yatırılsa da , durmak bilmeyen göç her katmanda ilgili ve sorumluları ciddi bir şekilde zorluyor, aşıyor. Iyi niyet ile bu sorunlara ve tehlikelere çözüm arayan bazı turistik beldelerimizin yönetimlerinin yetkileri taşıdıkları sorumlulukların çeyreği kadar etmiyor. Kaynak ve yerel gelirler çoğu kez sezonluk aşırı tatilci ve iç-göç hareketleri yüzünden yerel çözümler için son derece yetersiz kalıyor.

Sahillerdeki yatırımlar arttıkça kendi bölgelerinde iş bulamayan insanlar otellerimizde basit işlerde çalışabilmek için doğu illerimizden ve kırsal kesimden gelmeye devam ediyorlar.. Zira TOBB Başkanı Hisarçıklıoğlu'na göre 'Anadolu şu ara yine ekonomik açıdan S.O.S veriyor ve işsizlik yine artıyor. Dolayısı ile Anadolu ya refah ve zenginlik gelinceye kadar sahillere iç göç her ilkbahar da devam edecek gibi görünüyor..

Peki, bu tür elemanların çoğu, doğu illerinden ve kırsal kesimden geldiğine göre, turizm eğitimi veren okullar ülkemizde en çok nerede? İstanbul, Antalya, İzmir ve Bursa gibi batılı büyük şehirlerde. Ya Doğuda ve kırsal kesimde…?


Öğrenince insanın içi sızlıyor: kaynak arayan ülkemizde son 25 yılda 100 milyar dolarlık atıl yapılaşma gerçekleştiği ve bunların her milimetrekaresi insanlık ve medeniyetler kültür tarihi kokan Anadolumuzda yarattığı çarpık görüntüler. Birde bizlerin birer vatandaş olarak sevgi dolu gözlerle topraklarımıza her bakışımızda hayallerimizi bile artık photo shop' lamak mecburiyetinde kalmamız...

Örnek:
Bence dünyanın en güzel, en etkileyici, en eşi benzeri bulunmaz 3 boyutlu doğa manzarası harikası Konyaaltı beldemiz konut enflasyonu ile baştan sona beton ile kaplanmıştır. Bu konuda sizlerin de ülkemizden vereceği bir çok örnekler vardır herhalde...

Turizme de genelde başından beri inşaatçı gözü ile bakmadık mı zaten?

Ağırlıklı olarak müteahhit ve yatırımcı gözlüğü açısından bir turizm algılaması yerine turizmi kapsamlı bir sektör olarak değerlendirebilseydik: turizmi sadece yatak sayısı, turist sayısı ve ekonomiye katkı olarak değilde bir bütün, yani turizm biliminin; eğitim, ekonomi, işletme, maliye, politika, hukuk, mimarlık, çevre bilimi, sosyoloji, demografi, psikoloji, güvenlik, sanat, kültür ve benzeri birçok bilim dalından yararlanarak insanın yaşadığı tüm olay ve ilişkileri bilimsel yöntemlerle ele alan ve inceleyen bir 'Halk sanayisi', bir 'İleri Sektör' olarak görebilseydik, şu an yaşadığımız sıkıntıların bazılarını hiç tanımayacaktık bile.

- Gelecek yıllarda yıllık neredeyse ülke nüfusuna yakın bir sayıda 50-60 milyon civarında turist bekleyen ve bu konuda hazırlıklar yapan Türkiye'de bu tür sosyal etkilerini kontrol edecek ve planlayacak kaç tane devlet ile ayrıcalıklı bir statüye sahip özel kuruluş var?

Türkiye'de turizmin ülke içi sosyal etkilerini kontrol edecek ve planlayacak devlet ile ayrıcalıklı bir statüye sahip özel kuruluş acaba kurulabilinir mi?

Turizm sektörü yenice gelişmekte olan ülkeler bile bu ihtiyacı en öncelikli ihtiyaç olarak belirlediler ve ülke tanıtımı, planlı altyapı, personel eğitimi, sermayeyi kanalize etmeyi ve özellikle sosyal etkileri planlama, kontrol ve yönlendirme işleri yapabilecek kuruluşları el üstünde tutuyorlar.

Antalya, Muğla, Aydın, İzmir ve Mersin gibi yoğun göç alan Turizm kentlerimize daha fazla kaynak, yetki, güç veya parasal destek vererek radikal bir yeniden yapılandırmaya giderek, kalıcı, sürdürülebilir AB standartlarına uygun yaşanabilen, bireylere ekonomik başarılar kazandıran, kariyer sağlayan, zenginleştiren ve kalkındıran, mutlu olunabilen yaşam ve turizm noktaları yaratmalıyız.

Bu "Turistik beldelerde Yeniden Yapılandırma" çağdaş kentleşme ve bunun esas parçalarından biri olan turizm bilimini kapsayan bütün alanlardan yetkili kişilerin altına imza atacağı ortak paylaşımı sağlamalıyız.

Geçmişteki hataların esaretinden kurtulup Türkiyemizin geleceğini proaktif olarak yerel perspektiften de yönetmeliyiz.

Hüseyin Baraner

Kaynak: tourexpi




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder