4 Nisan 2018'de, Erdoğan, Putin Hasan Ruhani'nin katılımıyla 1,5 saat süren Türkiye-Rusya-İran zirvesi yapılmıştı.
Akkuyu Nükleer Santrali dâhil bir dizi konu görüşülürken, yapılan açıklamadan anlıyorduk ki, Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması ve terörle mücadeleyi bahane ederek Suriye üzerinden özellikle ABD'nin bahane üretebileceği ve ekonomik yaptırımlar da dâhil olmak üzere, bir dizi operasyonun yapılabileceği şüphelerine yer verilmişti.
Zirvenin hemen ardından, zirveye katılan ülkelerde ekonomik anlamda kıpırdanmalar başlamış, bu ülkelerin döviz kurlarında kıpırdanmalar yaşanmıştı.
İçlerinde en önemlisi İran ve Türkiye'de yaşanan ekonomik kıpırdanmalar olmuştu.
Elbet Rusya'da da bazı hareketlilik gözlenmiş olmasına rağmen, şimdilik Rusya bundan Türkiye kadar etkilenmediği görülüyor.
Nitekim Putin, 400 milyar dolarlık Rus rezervlerinden 100 milyarlık kısmını derhal devreye sokmuş ancak fazla etkili olamamıştı.
Ardından Esad'ın kimyasal kullandığı bahanesiyle operasyon yapılmış, Türkiye-Rusya yakınlaşmasına ve delillerin açık olmadığını bilmesine rağmen Türk Dış İşleri, bir açıklama yapmıştı.
O gün yapılan bu açıklamanın nedenini, yapılış şeklini eleştirdiğim, "Rusya, ABD ile anlaştı. Çok yakında Türkiye'ye ceza kesilecek" başlığında bir paylaşım yapmıştım.
Oysa ABD saldırısı, savaş baronlarının borsa değerlerine "5 milyar dolarlık değer artışı-(Syria Airstrikes Instantly Added Nearly $5 Billion to Missile-Makers' Stock Value)" sağlıyordu.
Buna
rağmen Dış İşleri'nin bu açıklaması, Emperyalist çıkarlara açıkça hizmet,
teşekkür anlamından başka hiç bir şey içermiyordu.
İşte bu dönemde, İran'ın dolar kurunu 42 bin riyale sabitlemesi gibi bir hatayı, Türkiye'nin de yapması bekleniyordu.
Nitekim Erdoğan bu hataya düşmek üzereyken, Merkez Bankası bu hatayı görmüş para ve maliye politikaları açısından önlem almak istemişti.
Para politikasını Merkez Bankası belirler ve uygular.
Ancak Maliye politikasını hükümet, yetkili kıldığı organları eliyle uygular.
İşte Erdoğan'ın yaptığı hata, Para Politikasına müdahale etmeye kalkışmasıyla ortaya çıkıyor, İran'ın düştüğü hataya Türkiye'yi de düşürmeye çalışıyordu.
Para ve Maliye Politikalarının ne olduğu, nasıl uygulandığı hakkında geniş detaylar merak edenler, "Para ve Maliye politikası.rar" dosyasına bakabilir, Keynes, Keynesyen ve modern para talebi modelleri dahil olmak üzere, hayli geniş detaylar bulabilirler.
Erdoğan'ın anımsayacağınız üzere Dolar bozdurun "Dolar bozdurmayan haindir", TL'ye geçin açıklaması yaptığı günlerden beri, ABD merkezli ekonomik ambargoya varan yüklenmeleri etkili olmuş ancak Merkez Bankasının Para politikaları ile bu atlatılmış görünüyordu.
Lakin Erdoğan'ın Para Politikalarına müdahaleye kalkışması, Merkez'in rolünü üstlenmeye kalkışması yeni krizin tetiklenmesine neden oluyordu.
Erdoğan bunu neden yapıyordu?
Aslında Erdoğan Liseyi bile başarısızlıkla, zoraki bitirmiş biri olarak ve dahi üniversiteyi okuyup okumadığının bile belli olmamasının, ekonomik yorumlar yapmasının imkânsızlığını biliyoruz.
Bu nedenle Erdoğan'ın müdahale etmesinin asıl arka planında neyin oluğunu bilmemiz gerek.
Yani Erdoğan'ın camına koyulan metinleri kimin, ne amaçla yazıp okutturulduğunu anlamamız için, KaçAK Saray dâhil olmak üzere, Erdoğan'ın çevresindekilerin bu hamleyi, Erdoğan üzerinden neden yapmak istediği önemlidir.
Bu güne geldiğimizde görüyoruz ki, Erdoğan'ın meleke noksanlığını bu gün dahi kullanan, ABD beslemesi Fettoş ve Fettoşçuların, Erdoğan'a ne kadar yakın olduğu açıkça ortadadır.
Erdoğan'ın bunu anlamış olmasını beklemiyorum, ancak geçenlerde yaptığı Altına geçin açıklaması, dolar bozdurun açıklamasını yaptıranlardan farklı olduğu kanaatindeyim.
Şöyle söylüyordu.
"Mesela bir G20 toplantısında teklifim oldu. Niye borçlandırmaları dolarla yapıyorsunuz? Gelin buraya biz başka bir para birimi kullanalım. Ben diyorum ki, bu borçlandırmalar altınla olsun" diyordu.
Zira dövizden ziyade, bir ülkenin ekonomisini belirleyen asıl unsurların başında, ülkenin elinde ya da stoklarında bulundurduğu altın rezervlerinin miktarı önemlidir.
İyi de, tüm bunlar hata mı, kasıt mı?
Ekonomik darbeyle kim, neden Türkiye'yi göz göre göre sıkıştırmaktadır?
İşte bütün mesele bunu iyi anlamakttır.
Çünkü Erdoğan'ın kazanma sırrını, Levent Gületkin "Utanma duygusunun olmayışı" diyerek ifade ediyordu.
İyi de, utanma duygusunun olmayışı ne anlama gelir, bu duygunun olmamasının Türkye'yi bölünme sürecine götürmesi mümkün müdür?
Gelin bunu eski arşivlerden ve birçok video konuşmalarıyla görelim.
21.4.2018
A. Dursun
Tayyip Erdoğan'ı baronlar, bölücü Kürtçüler neden terk ediyor?

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder