Bakınız şu onursuz başlığa.
Neden onursuz, onu ben söylemiyorum, iman ettiklerini söyledikleri Kur'an söylüyor.
Nasıl mı?
Önce başlığa bakın, sonra nasıl bir onursuzluk örneği sergilediklerini, hem de Müslüman olduğunu iddia edenlerin ve dahi Diyanet'in gözünün içine soka soka söylemlerini görün.
Bakınız, bir zamanlar Erdoğan'ın "karakteri bozuk şehit babaları" dediği kişiler, bu kez ne demiş?
Elbet şahıslar aynı olmasa dahi, zihniyet aynı.
Ne demiş Şahit babaları?
Evlatlarımızın emaneti için, oyumuz Cumhur İttifakı'na demişler.
Dikkatlice bir kez daha, ağır ağır, üzerine basa basa tekrar okuyun.
İyi de, Şehit nedir, kimdir, kime şahit denir bunları daha evvel yazdığım için geçiyorum.
Bakalım şehitler için oy veriyorum demek, kime oy veriyorum demek anlamına geliyormuş, Kur'an Mü'minlere nasıl bakış açısı emretmiş?
3/169'da, la tahsebennellezine kutilu
fi sebilillahi emvata (Allah yolunda öldürülenleri, ölüler sanmayın) diyor.
Kim
yolunda imiş?
Allah
yolunda.
Yani
Cumhur İttifakı yolunda diye bir tek satır geçmiyor.
Ama
Şehit babaları Cumhur İttifakı'na diyor.
Şehit
babalarından biri çıkıp "Evlatlarımızın emaneti için, Cumhur İttifakı’na
oy vermeyeceğim" dese, ne derlerdi?
Merak
etmeyin, benzerini söyleyenlere, "Karakteri
bozuk Şehit babaları" denmişti.
Neyse...
Devamı
3/170'de, lem yelhaku bihim (henüz
bu ölülere katılmayanlar için) söylediği yestebşirune (müjdelemek isteği)nden
bahseder.
Başka
ifadeyle, Sabah gazetesinin yaptığı onursuzluktan biri olan, henüz Şehit
olmamış çocukların babalarına da verdiği, "Çocuklarınız henüz şehit olmasa da, 24
Haziran'a kadar şehit olsa dahi Cumhur İttifakı'na oy vereceksiniz"
anlamında mesajla, aynı zamanda bu ittifaka sadakat talimatı vermektedir.
Peki,
Kur'an buna ne diyor?
33/23'te, mu’minine ricalun sadaku ma
ahedullahe (inanmış erkeklerden, Allah'a vaadine sadık kalanlar) diye
bahsediyor.
Cumhur
İttifakına sadakat aramıyor.
Yine
2/154'te, emvat, bel ahyaun (hayır,
ölü değil canlıdır) demektedir ancak Sabah gazetesi, onların bu uğurda
öleceklerini, ölebileceklerini ifade ediyor, ölümsüzleşebileceğini aklından
bile geçirmiyor.
Bir
bakıma da, inançların temelleriyle oynamayı görev edindiğini açıkça deklere
ediyor, açıkça Erdoğan'a sadık kalanları, itaat edenleri istiyorlar.
İyi
de, Kur'an 4/69'da men yutiıllahe
ver resule (Kim Allah ve Resule itaat ederse) dediği halde, Erdoğan'a sadık
kalanlardan, itaat edenlerden mi bahsetmiş oluyordu?
Olabilir,
nitekim Erdoğan'ı
önce peygamber ilan etmiş, hızını alamadıklarında Allah ilan
etmişlerdi.
Daha
sonra Erdoğan bile, meleke zayıflığına düştüğü anda, kendisini açık ve net ifadelerle
Peygamber ilan edebilmişti.
Sonunda
Erdoğan'da kendisine yapılan yalakalıklara boyun eğdirilmiş ve kendisini Allah
yerine koyarak, "Bizim rahmetimiz
gazabımızı aşacak"
diyebilmişti.
Tıpkı,
sürekli peşinde dolaşıp, sonradan ihanetle suçladığı Fettoş pisliği de bu tarz
konuşmalar yapmaktan kendisini alamıyor, "Fethullah’a
teslim olmayan hiç kimsenin, bu ülkede geleceği olmayacak" diyebiliyordu.
Dün
Trump ile telefonda görüşmüş, kısa ve bir birine iyi dileklerde bulunmuşlar.
Acep
görüşmede Trump, Fettoş için böyle söylediğini anımsatmış mıdır diyeceğim,
ancak görün ki, tıpkı Merkel’in talimatı ile nasıl ki ajan dediği gazeteciyi
dava bitmeden yolladılarsa, şimdi de rahip efendiyi yollayacaktır.
Zira
Trump, kendi sayfasından bu konuda tehdide yelteneli çok olmamıştı.
Fakat
mü'min nedense bunların hiç birini göremiyor, bir imtihanla sınandığını
unutuyordu.
Elbet
sınandığını da ben söylemiyorum, iman ettik dedikleri kitap söylüyor.
Kur'an
yine inananlara, 47/4'te lakin li
yebluve ba’dakum bi ba'din (Bir kısmınız, bir kısmınızla imtihan etmek için)
diyerek inananları, yaşadıkları hakkında, "aslen Erdoğan ile"
bir sınava tabi tutulduklarını söylemekte olduğu hale, bunu bile anlamaktan
aciz hale düşürülmüştür.
Bu
durumdaki Müslümanlara yine Kur'an 46/10'da,
beni israile ala mislihi fe amene vestekbertum (İsrail Oğulları misliyle
inandığı halde, siz büyüklük tasladınız) diyerek, ne kadar aşağılandığını
anlatmış, ayrıca da Şehitler üzerinden, "Cumhur İttifakı'na yönlendirmekle"
büyüklük taslayanları açıkça uyarmakta ve dahi lanetlemektedir.
TSK'nin
verdiği haklı savaşta, onca öldürdüğü şerefsizler için topluma, yönetenlere,
ahlak ve onur sahiplerin de açık uyarısı mevcuttur.
3/152'de, sadakakumullahu va’dehu
(Allah sözüne sadık kaldı), iz tehussunehum bi iznih (onun izniyle perişan
edip, öldürüyordunuz), tenaza’tum fil emri ve asaytum min ba’di (emir hakkında
anlaşmazlığa düşüp isyan ettiniz) diyor.
Tıpkı
Sabah gazetesinin yaptığı gibi, onun izniyle perişan eden TSK ve şehitler
üzerinden, toplumu ayrıştırmak, Cumhur İttifakı'na oy vermeyecekler için hain gibi algı
yaratmaya çalışmakla, şimdiden toplumu bölmeye, anlaşmazlığa düşürmeye açıkça yol
verilmiştir.
Bu
da, Mü'min olduğunu iddia edenlerin, bilmeye mecbur olduğu Kur'an'ın açık
emridir.
Yani,
Cumhur İttifakı’na, salt bu gazete haberi üzerinden yakınlık gösterenler, oy
verecek olanlar, görüldüğü üzere Kur'an'ın Allah'ına değil, AKP ve Emperyalizm’ in yarattığı
Allah'a oy vermiş olacaklardır.
Buradan
üzerime düşen uyarıyı, dilimin döndüğü şekilde anlatmaya çalışıyorum da, bunu
kim anlayacak dersiniz?
Mü'min,
mürİTleştirildiği için, ona yapılan hiç bir ikaz fayda vermez duruma gelmiştir,
ta ki Allah pisliğini üzerlerine bırakana kadar da böyle sömürülecekler.
Nitekim
10/100’de, yec’alur ricse alallezine
la ya’kılun (Aklını kullanmayanlar üzerine, pislik verir) diyerek, bu sınavın
sorumluluğunu da, Kur'an'a iman ettim diyenlerin üzerine vermiştir.
İyi
de, Kur'an'a iman ettiklerini söyleyenlerin, içler acısı durumları nedir
derseniz, saymakla bitmez.
Hele
de yandaş basın bu konuda son derece başarılı olmaktadır.
Örneğin
kendi kanallarında verdikleri filmler, haberler, reklamlar da dâhil olmak
üzere, hiç birinde alkol ve sigaraya müsamaha yokken, kelle kesmeyi özendirici
yayınları, yaş sınırı olmaksızın seyirciye sunmaktadırlar.
Örneğin
aşağıdaki haber kanalı, aklı sıra haber veriyor.
Bakınız nasıl haber sunmuşlar.Kendi logosunu damgalayarak yayınlıyor, sanki çok hoş bir şey gibi.
RTÜK denen KÜTÜK ise, izlemekle yetiniyor.
Elbet normal insanın buna inanası gelmez, montaj yaptığımı düşünür.
İşte kanalın kendi logosunu basarak yayınladığı o video.
Ha, bunlardan ne zaman mı kurtuluruz?
Birincisi, herkes iman ettim dediği şeyin ne olduğunu, neye iman ettiğini iyi bildiğinde.
İkincisi, anne-baba olacaklara, milletvekili olacaklara, öğretmen olacaklara, güvenlik güçlerine katılacaklara başta olmak üzere, "AKIL SAĞLIĞI YERİNDEDİR RAPORU" alınması mecbur tutulduğu zaman kurtuluşa erebiliriz.
Bu rapor için, şu an yasa çıkarılsa bile, bunun sonuçlarını en az 50 yıl sonra bu toplum alabilecektir ki, biz yine akıl hastaları tarafından yönetilmeye devam edeceğiz, huzura ermiş bir toplumda yaşama şansımız olmayacak demektir.
Atatürk'ün yaptığı gibi, bu günkü toplumu kurtaramıyorsak, bari geleceğimiz olanları kurtarabilmek için, akıl sağlığı raporunu bir gün bile aksatmadan yasalaştırmalıyız.
Anlaşılan, başka kurtuluş da mümkün değil.
Elbet bunu yapabilmek için, doğru inanca yönelebilmek için, bu gün dünyanın tüm toplumlarında var olan, bozuk dinlerden kurtulmamız şarttır.
Nitekim bunun yolu da DEİZM’ den geçer.
O nedenle bu gün akıl hastaları siyasetçisi oluyor, o nedenle siyasetçiler DEİZM'i düşman olarak ilan etmek istemektedirler.
Unutmayın ki, tüm dünyanın kurtuluşunun anahtarı Deizm’ de saklıdır.
Bulup çıkartmak, akıl sağlığı yerinde olanlara aittir.
22.4.2018
A. Dursun



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder