Dakika 8:36’da Jöleli, “Rusya-Türkiye zirvesi birilerini çok
rahatsız etti. O zirve, dünyanın dengesinin Doğu’ya kaydının göstergesidir”
diyor.
Bu doğru, tamamen katılıyorum.
Ekonomik anlamda dengeler Doğu lehinde değişmektedir ancak
bunda Putin’in katkısı büyüktür ki, bu katkının sonunda Esad ile Erdoğan’ın
öpüşmesi mecburdur.
Aksi durumda Esad’ sız denge olmaz, Doğu’dan çabuk geçer ki, ABD ve ortakları bunu gördükleri için saldırı başlattılar.
Aksi durumda Esad’ sız denge olmaz, Doğu’dan çabuk geçer ki, ABD ve ortakları bunu gördükleri için saldırı başlattılar.
ABD’den yola çıkan filo ne yapabilir diye boş konuşuyor.
Erdoğan ile Esat bir araya gelemeyecek olursa, o filoların
ne yapacağını görürsün ki, ben bunu “Mike Pompeo Dışişleri bakanı değil, 6.
Filo komutanı olarak atanmıştır, ilan olunur” başlığında izah etmeye
çalışmıştım.
Dakika 9:32’de, Jöleli “İngiliz beslemelerinin, ezbere
bildiği gibi faizleri mi arttıralım” diyor.
Kim bu İngiliz beslemeleri?
Daha evvel sayfamdan yayınladığım “Erdoğan, Exeter'in eğittiği
İngiliz Mehmet'i neden uyardı” başlığına bakarsanız, Jöleli’nin neden
bahsettiğini doğrudan anlayacaksınız.
Jöleli’nin söylediği İngiliz beslemesi Mehmet Şimşek’tir.
Zira kendisi aynı zamanda Tansu Çiller’in ABD vatandaşı
olması gibi, Şimşek’te İngiliz vatandaşıdır.
Ve dahi, Derviş, Şimşek ve Bahçeli üçlüsüne Baykal’ında
katılmasıyla birlikte hükümet darbesi yapmış, AKP’yi iktidara getirmişlerdir.
Bunların geniş detaylarını yazmıştım ve o hükümetin
istifasında ilk istifa edenin Bahçeli olduğunu, sonradan Mesut ve Tansu’nun
istifa etmesinin ardından, Bahçeli’nin tekrar partisine dönmesinin nedenlerini
irdelemiştim.
Jölelinin İngiliz Beslemesi dediğinin başka ispatlarını da
şöyle anımsayalım.
Şimşek, Türkiye'nin şu anda içinden belirsizlikleri aradan
çıkartması durumunda tekrar yüzde 5 büyüme patikasına oturabilir. Dünya
genelinde düşük faize rağmen yatırımlar zayıf seyrediyor, Türkiye'de de
yatırımlar en yavaş arttığı dönemini yaşıyor.
Toplam borç dünya ekonomisinin yüzde 225'i kadar, yani dünya
ekonomisinin toplamı 100 lira ise, 225 liralık borç birikmiş. Borçları düşük
faiz, düşük enflasyon ve düşük kâr marjı döneminde ifa etmek zordur.
Kamu bankaları bu mevduat toplama yarışında kamu mevduatını
yüksek faiz vererek, maliyetleri yüksek tutarak, yüksek faizlerle kredi verme
durumundan çok, daha makul kredi faizleriyle acaba sistemi bir miktar destekleyici
olabilir mi? Bu yönde çalışmalar var. 10 Kasım 2016/ASKON'un düzenlediği,
Türkiye Ekonomisi ve Güncel Gelişmeler konulu toplantıda yaptığı konuşma.
Şimşek, Motorlu Taşıtlar Vergisi'ne % 40'lık zam, inanıyorum
ki kısa süre içerisinde nasıl bir düzenleme olacak bu açıklanacak. Hiçbir
hükümet durup dururken vergileri artırmaz demişti. 05 Ekim 2017
Şimşek, “Şu anda faizler nispeten düşük, ekonomiler büyüyor
ama yağmur yağacak, belki fırtına kopacak. Bizim bugünden sağlamlaştırmamız
lazım. Dövizle borçlanmaya sınır getireceğiz. Gelir vergisi reformu şu anda
tekrar gözden geçirildi. Metin revize edildi önümüzdeki yılın ilk yarısında bu
hayata geçer. Gelirleri kalıcı olarak yukarı çekeceğiz, reel olarak cari
harcamalar düşecek. Araç kiralama ve satın alma yeni bina yapılması veya
kiralama konusunda çok net tavır olacak. İstisnai olaylar hariç izin verilmeyecek.
Kastın binek araçlar bugüne kadar ne ile idare ettiyseler onunla idare etmeye
çalışacaklar. Kamuda tasarruf dönemi çok güçlü tasarruf dönemi, yatırımda da
önceliklendirme gerekirse kaynakları bir yerden bir yere aktarma konusu. Kamuda
tasarruf önceliklendirme gelirlerin kalitesini artırma noktasında çok güçlü
çaba var" diyordu. 23 Mar 2018/Uludağ Ekonomi Zirvesi'nin açılışında.
Bütün bu söylemleriyle, Türkiye Ekonomisinin çöküşü dile
getiriyordu.
Oysa Şimşek, tıpkı Burhan Kuzu’nun "devlette öyle israflar var ki, anam anam anam anam anam anamm" açıklamasını bile örtecek açıklamayı, "3,3 milyar dolar çerez parası" diyerek saklıyordu.
İyi de, Şimşek nedenle bu çerez söyleminden çark etti?
Çünkü yetiştirildiği İngiliz kültürü ve İngiltere,
Şimşek’in, Derviş ile birlikte yaptığı hükümet darbesinin sinyallerini
veriyordu.
İşte Erdoğan değilse bile, birileri bunu algılamış olmalı
ki, bazı söylemler, dillendirdiler.
Yazık ki 28 Şubat davalarında verilen tahliye kararları da
bununla doğrudan ilgilidir ve bunun müsebbibi de, ne istediler de vermedik
diyenlerdir.
Dakika 50:09’da Jöleli, “Benim bu gün geldiğim nokta…”
dediği nedir acep?
Kendisini bulunmaz Hint kumaşı noktasında mı görmektedir
yoksa olağanüstü yetkilerle donatılmış olduğundan ötürü, heyecanına yenik
düşerek bunu mu ifade etmiştir?
Devamında Kılıçdaroğlu’nun Fettoş çetesiyle ilgisi varsa
Enis Berberoğlu bunu açıklasın diyor.
Yahu milletle dalga geçmenin ne âlemi var?
Sen asıl Deniz Baykal’ın "okyanus ötesine yolladığı selamın"
nedenini sorsana.
Okyanus ötesinden gelen talimatla, DSP’ye giren
Kılıçdaroğlu’nun üzerini kimin çizdiğini, Arınç’ın akrabası Baykal’ın,
Kılıçdaroğlu’nun elinden tutarak CHP’yi, Y-CHP yapma operasyonunun arkasındaki
ismi sorgulasana?
İşte o vakit Fettoş’un Türkiye üzerindeki gerçek
operasyonunu ve şu anda KaçAK Saray mukimlerinden hangilerinin Fettoş’un emri
altında olduğunu anlarsın.
27.7.2016 tarihinde, KaçAK Saray’dan yapılan açıklamada,
“iradesini Pensilvanya'daki çete başına teslim etmeyen hiç kimse, bu ülkede
hayatını sürdürme, geleceğini inşa etme imkânına sahip olamayacaktır” diyen
kimdir unuttun mu?
Unuttuysan, git adrese, kendi sesinden buyur dinle…
Dakika 53:42’de Jöleli, “çok şey biliyorum, zamanı geldikçe
hepsini anlatacağım, topluma hazır olmadığı fikirleri anlatmayacaksın” diyor.
O bildiğin çok şeyin içinde, KaçAK Saray’ın hilafeti
getireceği, Türkiye’nin adının İslam Federe Devleti yapılacağı, Türk
Bayrağı’nın değiştirileceği de var mıdır?
Bunu ne vakit söyleyeceksin, uydurulmuş Şeriat ucubeliği
ilan edildikten sonra mı, Türkiye parçalandıktan sonra mı?
Berberoğlu’nun Almanlarla arası iyi olduğunu yeni anlamış
gibi konuşması da bir fiyaskodur.
Çünkü Kılıçdaroğlu henüz Genel Başkan olmadan evvel Dengir
Fırat, Melih Gökçek gibi isimlerle TV kapışmaları yaptığı günlerde sorguladığım
bir şey vardı.
Aynı durum Perinçek için de geçerliydi.
Diyordum ki, "Perinçek ve Kılıçdaroğlu, kimsenin daha ötesi
devletin istihbarat teşkilatının bile bilmediği bilgi ve belgeleri Alman
istihbaratından almaktadır” şeklinde iddiam vardı.
Demek ki Jöleli, bu bilgileri o zamanlardan beri
bilmekteydi.
Öyleyse neden kendisi çıkıp bunu dillendirememiştir de, günü
geldiğinde söyleyeceğim demektedir?
Masalcılığa başlayınca, böyle olur.
Masalın tamamını bir hamlede anlatmazsın ki, masalcılığın
devam edebilsin.
Konuşmanın 56:10 dakikasında, “Pennsylvania’daki sapık
tarafından uyutulmuş, hipnotize edilmiş bir hal alan birisi, bu ülkede ana
muhalefet partisi genel başkanı olamaz” diyor.
Doğru da diyor.
Doru ancak bu söylediğin aslında mealen, Erdoğan’ı da ve
dahi tüm AKP’yi de içine aldığının farkında mı değilsin, örtülü olarak Cumhurun
huzurunda Cumhurun Başına hakaret mi etmektesin?
Nitekim ne istedilerse verdik diyen Cumhurun Başı, 17/25
operasyonu olmasaydı, bu gün Jöleli olarak sen bile Fetoş’tan adeta uyutulmuş,
hipnotize edilmiş bir hal içinde bahsedecektin, yalan mı?
Bu gece çanak çömlek patlasın demenin ardından, ülkede
gerçek anlamda hukuk-adalet olsaydı, zaten hiç biriniz o makamlarda olamayacaktınız,
ne çanağınız ne çömleğiniz kalmayacaktı.
14.4.2018

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder