13 Nisan 2018 Cuma

KaçAK Saray'dan bir şirk daha...

KaçAK Saray’dan, milletin parasıyla millete tecavüz…
Tirmizi, Menakıb 38’de rivayet edilene göre, Abdullah bin Mes’ud (İbn Mes’ud)Peygamberin isteği üzerine ona Kur’an okurken, 4/41’deki min kulli ummetin bi şehidin ve ci’na (her ümmetten bir resul/şahit getirdik) dediği anda, “sus, bu kadar yeter” dediği ve gözünden yaş geldiği rivayet edilir.

Bu ravinin aslında farklı versiyonları da söylenmektedir.

Örneğin Buhari’den rivayet edildiğine göre, Peygamber İbn Mes’ud’u susturduktan sonra Sadakallahül’l-Âzim denmesini men etmiştir.

Nitekim İbn Mes’ud, susturulduktan sonra Sadakallahül’l-Âzim dediği rivayet edilmektedir.

Peki, nedir bu Sadakallahül’l-Âzim’in anlamı ki, Peygamber bunu söylemeyi men etsin?

2/255’te geçen aliyyul azim (yüce, büyük) ifadesini, birçok ulema başka ayetlerde geçen ifadelerle harmanlayıp karıştırarak, Kur’an’ın ardından söylenmekte olan Sadakallahül’l-Âzim ifadesi, farklı şekillerde açıklanmaya çalışılmaktadır.

Örnekleme açısından 3/66 ve 2/216'da aynı şekilde ifade edilerek; vallahu ya’lemu ve entum la ta’lemun (Allah bilir, siz bilmezsiniz/doğrusunu)


Ayrıca 3/29'da; ve ya’lemu ma fis semavati ve ma fîl ard, vallahu ala kulli şey’in kadir (gökte ve yerde olanları bilir, Allah kadirdir)

29/45; vallahu ya’lemu ma tasneun (Allah yaptığınız şeyleri bilir) şeklinde detaylar da görülebilir.

Örneğin, Cebrail’in Peygamber’e, imanını sorduğunda verdiği (İslam) yanıtının doğru olduğu da bir rivayettir ancak, Sadakallahül’l-Âzim ifadesi, bu söylem kadar delile muhtaç olmadan kabul edilebilir mi?

Bu ifadeyi sağlamlaştırmak için delil gösterilen ayetlere bakarsak, şunları görmekteyiz.

Resim...

3/95’te, Sadakallahu/ sadaka allahu (Allah doğrusunu söyledi)
4/87’de, men asdeku minallahi hadisa (Allah’tan doğru söyleyen kimdir)
4/122’de, Men asdaku minallahi kila (Allah’tan doğru sözlü kimdir)
33/22’de, sadakallahu ve resuluhu (Allah doğrusunu söyledi ve resulü de.)
48/27’de, Lekad sadakallahu resulehur (Yemin olsun, Allah doğruladı resulü)
36/52’de, sadakal murselun (Resuller doğru söylemiş)

Görüldüğü üzere, ayetlerin hiç birinde, doğrusunu Allah bilir ifadesi geçmez, parantez açarak zorlama yapılmadığı sürece.


Zira parantezin şirk olduğunu, bunun Diyanet’in hıyanete dönüştüğünden ötürü oluştuğunu artık biliyoruz. 

Oysa genellikle söylenildiği gibi, Allah doğru söyledi ifadesi burada yoktur.

Sadakallahül’l-Âzim’in tam karşılığı, “Doğrusunu Allah bilir” anlamındadır ve buna Kur’an’dan kulp uydurmak, yanlış anlamlandırmak, şirki örtme uğraşıdır.


Allah bilir, sadakallahülazim. Doğrusunu Allah bilir, denmezse mesuliyet bize ait olur” diye fetva verenlerin hiç de az olmadığını bilmek lazımdır.

Yukarıda bahsi geçen raviye göre, Peygamber’in İbn Mes’ud’u susturduktan sonra Sadakallahül’l-Âzim söylemine karşı çıkmasının, şahsi düşünceme göre anlamı da şöyle olabilir.

Okuduğun neredendir?

Kur’an’dan değil mi?

Peygamber şöyle düşünmüş olmalıdır ki, bu söylemi men etmiş olsun.

Madem okuduğun Kur’an’dan, Kur’an kimin sözü?

İnanca göre Kur’an Allah’ın sözüdür.

Öyleyse, Allah’ın olan bir sözü, başka Allah’ mı vardır ki ona tasdik ettireceksin?

Yani okuduğunun Allah kelamı olduğuna inanacaksın, ancak şüpheye düşmüşsün gibi götürüp başka bir Allah yaratıp, ona tastikleteceksin.

İşte burada, başka Allahları devreye sokmuş olursun ki, bu da açık bir şirktir.

Eğer okuduğun ayetlerin Allah’ın doğrudan sözü olmadığına inanıyor ya da şüpheleniyorsan, okumana da, iman ettim demene de gerek yoktur.

İşin garip kısmı ise, Arap kadar Arapça ilmeyenlerin, bu söylemi kendi çıkarlarına göre yorumlayıp, üzerine yukarıdaki ayetleri delil diye getirmeye kalkmasıdır ki, bu gün İslam’ın yaşadığı şirk belasının temeli de işte bu söylemle başlamıştır.

Türklere Kur’an öğretmeye kalkan birçok zavallı, Arapça söz konusu olduğunda Araba bile Arapça öğretecek konuma gelmiş olduğunun delili de, “Kur’an tecvit ile okunur” masalına sığınmaktadır.

Nedir tecvit denilen şey?

Sözcüklerin ağızdan çıkarken, söyleyenin o sesi tam olarak verebilmesidir.

Türkçeden örnek verecek olursak, “sıkıştım, sök” kelimelerini, Türkçe karakter olmaksızın söylemeye çalışın bakalım, ne anlam çıkar?

Açıkça söylemek gerekirse, Arapçada da durum budur ve diliniz dönmüyorsa, söyledikleriniz komedi gibi olur.

Türkçe öğrenmiş bir yabancının Türkçe konuştuğunda nasıl ki anında fark ediyorsanız, daha ötesi bölgelere göre değişen söylemlerde (ağız) bunu fark edebildiğinize göre, Arapçada da tecvit diye bir şey yoktur.

Çünkü Arapçanın kendisi zaten tecvittir.

Örneğin, 82/7’de geçen ifadeyi doğru telaffuz edemiyorsanız, seni Allah yarattı diyeceğinize, seni Allah tıraş etti dersiniz.

Ancak Arapça telaffuz bilmeyen Türklere, nasıl okursanız okuyun, zaten bir şey anlamadıkları için KaçAK Saray’dan ne verirseniz de yemeye hazır bir toplum yaratılmıştır.

Bunun örneğini yine KaçAK Saray’da “Kur'an tilâveti” yapıldığı zamanlarda görmüştük.

Tüm bunları neden anlattım?

Çünkü 13.4.2018 tarihinde yine aynı Saray’da mevlit adı altında düzenlenen tiyatroda, hatip okumanın sonunda Sadakallahül’l-Âzim demiştir de ondan.

Elbet yine kendisine mü’min diyenler, huşu içinde dinlemiş durumdadır.

Benden söylemesi, ister değerlendirin, ister geçin gitsin, gerisi herkesin anlayış ve inancına kalsın.

14.4.2018

A. Dursun


Kandilimi kutlayan cahil bid'atçilere duyurumdur.

İşgaldeyken kimsenin kandilini kutlamıyorum ve kutlama kabul etmiyorum.

KUTLU DOĞUM HAFTASI KISA ÖZET

Hz. Muhammed'i filmimde kesinlikle göstermeyeceğim demişti ama...!

SADAKALLAHÜLAZİM-Doç. Dr. Ömer Akdağ

SADAKALLAHU’L-AZÎM NE DEMEKTİR?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder