13 Mayıs 2018 Pazar

AF için büyük itiraf, Öcalan serbest kalacak, Kürdistan kurulacak...


Türkiye'nin gündemine sokuşturulan AF, Ecevit Hükümetini yıkıp, aldığı talimat gereği kandaşı Baykal ile hareket eden Bahçeli tarafından dayatıldı.
Dayatıldı diyorum, çünkü Ecevit Hükümetini yıkma görevi de Bahçeli'ye dayatılmıştı.

Bahçeli neden bunca dayatmaya boyun eğiyor” konusu benim işim de, alanım da değil.

Onu da MHP Genel Başkan adayı İsa İlyasoglu’nun anlatımından belki anlayabilirsiniz.
 
Dayatılan nedir derseniz, Kürdistan adı altında Büyük İsrail Projesi olduğu açıktır.
Bir zamanlar Nixon dönemi dışişleri bakanlığı yapan Henry Kissinger’a atfen dillendirilen ve anlı-şanlı medyamızın bile araştırmadan sunduğu, “Savaş davullarını duyamıyorsanız, sağır olmalısınız, ” söylemleri, yazık ki bizdeki bazı mizah ve hayali yazılarla gündem olan, onlara benzer dış kaynaklı dailysquib ya da black-iris gibi sitelerden alıp, gerçekmiş gibi hayal pazarlamak peşinde değilim.

Rockefefler Vakfı'nda yaptığı ilginç konuşmalarda bile böylesine söylemi yoktur.

Nitekim ABD'nin İran ile Nükleer anlaşmadan çıkmasıyla Büyük İsrail projesi hız kazanmış olduğu görünür bir gerçektir.

Anımsarsınız, ABD'nin bu anlaşmadan yan çizmesinin ardından İsrail füze saldırısı düzenlemiş, Suriye ise İsrail-Suriye sınırında yer alan Golan Tepeleri’ni vuralı daha birkaç gün olmuştu. 

Uzatmayacağım, ancak şunu anımsayın ki İsrail'in Suriye üzerindeki Esad'ı devirme projesine Erdoğan ve ABD ile birlikte Suudiler ve Katar'da destek veriyordu. 

Neyse biz gelelim AF konusuna.

Af çıkartmanın amacını, Büyük İsrail projesinin bir ayağı olarak görüyorum.

Nitekim AKP'yi iktidara taşıyan kadroların köklerine bakacak olursanız, bir şekilde kandaşlık içinde olduklarını, dışarıdaki bağlantılarının sonucunda da, bu projenin açık ve gizli eş başkanları olduğunu göreceksiniz.

Zira "Bu günkü TBMM'nin tamamı, millete muhaliftir" diye defaten söylememin ardında yatan gerçek de burada saklıdır.

Gelelim hükümetin bu projeyi, dünyaya karşı kabul ettiği o güne.

"HAZRETİ BUSH'UN OVAL OFİSTEKİ TOKADI" başlığında, o günün detaylarını, ince ayrıntıları ile işlemeye çalışmıştım, bu nedenle doğrudan affın, o görüşmenin son aşaması olduğunu izaha geçelim. 

Anımsarsınız, YPG konusunda da halka karşı sürekli yalan söylüyorlardı. 

Örneklerde olduğu gibi...




Milletin gözünü boyamak, aşırı gerginliği yumuşatmakla görevli Bahçeli, Kılıçdaroğlu ve yandaşları, milletin gazını almak için adeta bir supap görevi yapmaktan, bunun için zor duruma düşmekten, daha ötesi bir birlerine “şerefsiz, namussuz…” gibi ifadeler kullanıp, daha sonra bunları söylememişler gibi, “can-ciğer kuzu sarması” olarak utanmazlık sergilemelerinin nedeni de, supap görevini icra etmekten öteye gidememektedir.

Af nedir, kime karşı yapılır, neden gündeme getirilir konusunda fazlaca masal anlatmak istemiyorum.

Herkesin kendi vicdanı bu konuda karar mekanizması olarak devreye girecektir.

Lakin devlet olarak, kimin hakkını kime bağışlayabilir, kimin hakkını kime karşı affedebilirsin?

Bunun çok örneğin gördük, yakın zamanda görülen en çarpıcı örneği Rahşan Affı diye anımsadığımız, ucube bir af yasasıydı.

Daha sonra görüyorduk ki, Rahşan Affından çıkanların neredeyse tamamı 1 yıl içerisinde yeniden suç işlemiş ve içeri girmişti.

İşlenen cinayetler, tecavüzlerde artış yaşanıp, Rahşan affından yararlananların bu suçlardaki oranı karşısında, Rahşan Ecevit bile, amacım bu değildi, üzgünüm diyebilmişti.

Demek ki AF, önüne gelenin isteyebileceği bir durum değildir.

Hele de kendilerini her fırsatta Müslüman diye tanımlayıp, Kur'an kanunlarını topluma dayatan bu şaklabanlar, nedense iman ettikleri kitabın af konusunda ne dediğinden bile habersizler.

Elbet inandığı kitabın ne dediğini bilmeyen %99,9'luk kesim de, bu konuda neye inanacaklarını şaşırtmış durumdadır.

Önce Kur'an kaynaklı AF kapsamına göz atalım, sonra da yaşanmış örnekleri ve Anayasa Mahkemesi kararlarından örneklerle, AF denen olgunun, toplumun vicdanına nasıl yara bıraktığına bakalım. 

Örneğin Bakara 2/52, 58, 109, 199, 284, 285, 286’da af konusu işlenmiş olmakla beraber, buradaki af konularının tamamının Allah’ın affetmesinden bahsedilir.
Yalnızca 2/237’de ise mehir ile ilgili aftan bahseder ki, Nisa 4/43, 64, 99, 149, 153 de dâhil olmak üzere benzer aftan bahseder ve bu da bir çeşit kul hakkı kapsamındadır.


Yine ALİ İMRAN 3/134, 155, 159’da bahsi geçen af söylemi de Allah’ın affediciliği üzerinedir ki, 3/159’da özellikle idarecilerin yumuşak davranışlı ve affedici olmalarını ancak, bunu Allah’tan onlar için dilemeleri istenilmektedir, devletten ya da kullardan değil.
Başka ayet olarak Maide’de benzer durumlar 5/13, 15, 95, 101’de görülmektedir.

Maide’de geçen af kapsamı da yine kitap hakkında, Allah hakkındaki söylemlerden ötürü aftan bahsedilmektedir.

7/199’da geçen Huzil afve ve’mur ifadesi de, Peygambere verilen emirdir ki, Allah’ın kullarına karşı, ondan af yolunu kullanması istenmektedir.

Yani bu emir doğrudan Peygambere verilmiş olduğundan, devleti ya da başkalarını, kişileri ilgilendirmez, ilgilendirir demek için, “Peygamber benim” demek zorundasınız, zira emir Peygamber içindir, Peygamber olmayanları ilgilendirmez.

Daha farklı olarak 9/43, 80, 113, 114, 117 ile 12/29, 92, 97, 98, ayrıca 23/109, yine 31/33’te çok önemli bir detay veriyor diyor ki, Allah’ın affına güvenerek Şeytan sizi aldatmasın.

Yine Şuara 42/30, 34, 43’te, aynı şekilde 53/32’de, 58/2, 13’te bu kapsamdaki affetmekten söz eder.

Bunların hepsinin istisnası olarak 64/14’te geçen in ta’fu ve tasfehu ifadesini uyarlayabiliriz ki, orada da kendi eş ve çocuklarının yine kendisine düşmanca tavırlar içine olanlarına karşı söylenmektedir ki, buradan da anlıyoruz ki affetme yetkisi tamamen Allah’a aittir.

Kul, sadece kendisiyle ilgili olanı affedebilir.

Öyleyse toplum yararına İslam’ı alet ederek af çıkartılamaz.
Bırakın af çıkartmayı, Kur’an bu konuda hakkının karşılığını almayı ve hatta ona karşılık vermeyi emretmiştir.


Bakara 2/178 ile 179’da, yine 5/45’te ve 17/33’te kısas emrediliyor.
Elbet ki Allah, kendi kendisine kısas emretmeyeceğine göre, doğrudan kullar için verilmiş bir emir olduğu ortadadır.

2/178’de, kutibe aleykumul kısasu fil katla (öldürme hakkı size farz kılındı), el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsa bil unsa (hüre hür, köleye köle, dişiye dişi) diyor.
Bundan vazgeçme şartlarını da ayrıca söylüyor.


Devamı 2/179’da ise, lekum fil kısası hayatun (kısasta sizin için hayat vardır) diyerek bırakın affetmeyi, vazgeçmeyi, teşvik bile ediyor ve suç işlenmesin diye bunu emrettiğini bildiriyor.

Yine 5/45’te de aynı şekilde Tevrat’ta da aynı şekilde emrettik diyor ve Tevrat’ta yaralamalara da kısas getirdiklerini söylüyor.


17/33’te kısasta ileri gidilmemesi, bu hakkın kullanımında adaletli olunması, öfke yüzünden değil bir hakkın alınması için bu hakkı verdiğini söylüyor.

 Başka dinlerde af ile ilgili bahis yok mu?

Olmaz mı?

Örneğin Tevrat'ta sadece şöyle geçer.

Tevrat - EYÜP: Eyüp.7: 21 Niçin isyanımı bağışlamaz, Suçumu affetmezsin? Çünkü yakında toprağa gireceğim, Beni çok arayacaksın, ama ben artık olmayacağım." 

İncil'de ise şöyle.

Elçilerin İşleri - BÖLÜM 26: Elç.26: 17-18 Seni kendi halkının ve öteki ulusların elinden kurtaracağım. Seni, ulusların gözlerini açmak ve onları karanlıktan ışığa, Şeytan'ın hükümranlığından Tanrı'ya döndürmek için gönderiyorum. Öyle ki, bana iman ederek günahlarının affına kavuşsunlar ve kutsal kılınanların arasında yer alsınlar.'

Peki, kişileri affetmeyi isteyen din yok mudur?

Zebur - 58. Mezmur Müzik şefi için - "Yok Etme" makamında Davut'un Miktamı: Mez.58: 5 Usta büyücülerin, Afsuncuların sesini duymak istemeyen bir kobrayı.

Gördüğünüz üzere dinlerin tamamı af kapsamına girmiyor, çünkü af bir kişi, kul hakkıdır ve başkası tarafından affa uğratılamaz.

Zebur, burada af sunucusu olarak gördüklerini aynı zamanda usta büyücüler olarak da tanımlamış, neden acaba?

Yoksa af söylemiyle toplumu büyüleyenlerin, her dönemde ortaya çıkabilecek Şeytanların varisleri olduğunu anlatmaya çalışmış olabilir mi?

Neyse, şimdi de yakın geçmişte yaşadığımız AF ile ilgili konulara bakalım. 

Rahşan Affı diye bildiğimiz olay, "Af Çocuğu" diye o zamanlarda gündeme gelen, hapishanede doğan ve o günlerde 4 yaşında olan Aylanur Karabulut'a üzüntüsünden kaynaklı idi.

Ne yazık ki çıkartılan af yasasındaki hatalar nedeniyle bu çocuk ve annesi serbest kalamamış, sanırım 4-5 yıl kadar daha hapiste kalacak durumdaydı.


Daha sonra bu konuda birçok davalar açıldı, kararlar çıktı, düzenlemeler yapıldı ve Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılıklar nedeniyle Anayasa Mahkemesi kararları bile alınmıştı.

O günleri kısaca anımsamak için alınan kararlar, yazılan metinler hakkında çok fazla uzatmamak adına bir dosya hazırlayıp sunayım istedim. Rahşan Affı.rar 

Rahşan Affı ile ilgili detay öğrenmek isterseniz, o dosyadan bulabilirsiniz.
Erdoğan bu af konusunda Binali gibi sıcak bakmadıklarını beyan etmiş, bence doğru da etmiş ancak bunlar malumunuz, her söylediklerini yalanlamada uzam oldukları açık olunca, şüphelenmeden edemiyorsunuz.


Zaten Erdoğan 400 vekil istediği günlerden kalma alışkanlığını yinelemiş ve tekrar 400 vekil istemiş.

O zaman 400 vekili halktan değil, doğrudan PKK'dan istiyordu, ancak durum bu kez değişti.

Kendi hatalarının bedelini ödeyecek gibi.
Çünkü 550 olan milletvekili sayısının 600’e çıkartılması, anayasa değişikliği için gerekli sayı olan 367'yi de 400’e çıkatrmış oluyor.

Bir zamanlar da Mehmet Ağar'da aynı ağıla söylüyor, düz ovada siyaset yapılsın diyordu.

Daha sonra Ağar hapse girerken, "bir seçmen olsam Elazığ'da neticede bir tek oyum var AKP'nin yanında tercihimi kullanırım" diyordu.
Belki de salt dağdakilerin ineceği garantisini almış olduğu için böyle söylemiş de olabilirdi. 


Neyse,  22 Nisan 2018 tarihinde PKK’ya yakınlığı ile bilinen Democratic Progressive Institute (DPI), düzenlediği toplantıda AKP Milletvekilleri Mehdi Eker, Efkan Ala ve Taner Yıldız’ı konuk ettiğini yazmıştım.

Yeniçağ gazetesi de aynı konuyu bu gün tekrarlamış ve yazık ki yanıt veremiyorlar diyor. 

Daha ötesi 8.6.2016 tarihinde de, "Kürt açılımı görüşmeleri, gizli gizli devam mı ediyor" başlığında şüphelerimi dile getirmeme neden olan, yine AKP'nin kendisiydi.


Demek ki PKK ile gizli görüşmeler devam ediyor, bunun başka açıklaması varsa buyurun yapın, ben de anlayayım.

Buradan söylüyorum, 24 Haziran'da Erdoğan ve AKP kazanacak olursa, Fettoşçular ve PKK'lılar dâhil, af çıkartılacaktır.

Belki de Bahçeli bunu görerek, erkenden halkı uyarmak istedi diyeceğim, ancak bu mümkün görülmüyor.

Özetle Bahçeli büyük bir itiraf yaparak, Öcalan'ın hapisten çıkacağını ağzından kaçırmış oldu.

Perinçek'te malumunuz bu konuda Öcalan'ın da çıkması taraftarı olduğunu, kendi ağzından açıklamıştı.

Yeri gelmişken bir konuya daha değinmek istiyorum, o da konut faizlerindeki düşüş kararı.

Bu gün (13.5.2018) kahvaltı yaparken esnafla konuştum.

Konut kredileri de düşürülmüş ne diyorsun dedim.

Esnaf beni, dediğime, diyeceğime pişman etti.

Diyor ki; "Konut faizi düşse ne olur, ben esnaf kredisi alamıyorum. Esnaf işini devam ettirirse işi ona ev alır, ancak ev esnafa iş vermez, bilmem anlatabildim mi" deyince merak edip bakayım, doğru mu söylüyor dedim.

İşte sonuçlar şöyle oldu.





 Gördüğünüz üzere esnaf sonuna kadar haklı çıkıyor.

İnanamıyorsanız, ilgili adreslere gidin ve dilediğiniz rakam üzerinden siz hesaplayın.

Son söz olarak bilinmelidir ki TBMM'nin genel ve özel af ilanına yetkili ve görevli olduğu düzenlene iptal edilmeli, affın hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde kalarak hak sahipleri rencide edilmemeli, hakkı olanların ayrı kurallara bağlı kılınmasında eşitlik ilkesine aykırı bir durum ortaya konulmadan, tolumda adalet duygusunu zedelemeden bu düzenlemeler yapılmalıdır.

Devlet kendisini kul olmaktan kurtarmalı, kulların hakkını affetme yetkisini kendinde bulmamalıdır.

15 Şubat 2007’de "TBMM’nin AF yetkisi" üzerine yine yazmıştım.

Özet olarak TBMM'nin elinden, AF yetkisi alınmalıdır.

Aksi durumda mahkemelerin yargılama yapmasına gerek kalmayacak görüşü, toplumda hâkimiyet kazanacak ve siyasilerin elinde oyuncak olduğu gibi, ihanetleri örtmelerinde enstrüman olarak kullanılmaya açık olacaktır.

Nitekim Bahçeli gibiler, kendi şahsi emelleri için bu kapıyı her daim aralamaya yelteneceklerdir.

13.5.2018

A. Dursun

PKK'nın yolunu TSK temizliyor. AKP, kandaşlarının yoluna çiçek döşeyecek, yakında...

Öcalan yeni bir takvim hazırlıyor, iddiası.

HDP İmralı Heyeti: Çözüm sürecinin amacı başkanlıkmış

Gözün Aydın Türkiye’m, Teröristlere seçim Kıyağı, KPSS'siz personel kadrosu...

Hoş geldin Tek Adam, hoş geldin parti devleti

Rockefeller, Atatürk yüzünden planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık.

IŞİD yeniden devreye sokulmuş, mürİT söylüyor, ama Kürdistan için olduğunu anladı mı?

Erdoğan ve Bahçeli'ye oy verenlerin akrabaları bok kafalıymış.

Küresel raporların tek konusu, "TÜRKİYE'DE KEMALİZM KRİZİ!

ABD’nin gizli hükûmeti FEMA (Federal Emergency Management Agency) olabilir mi?

Ergenekon dosyasını Bush verdi...

İhanette son adım. AKP'li vekiller 24 Haziran sonrası Kürdistan için, Londra'da girişime başladı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder