12 Mayıs 2018 Cumartesi

Diyanet'in Türk ve Türk Ulusal Bayramları düşmanlığı devam ediyor.


Sürekli söylerim, Diyanet Türk düşmanlığını her seferinde gösteriyor diye.

23 Nisan'da da göstermiş.

Yayımladığı Çocuk dergisinde, 23 Nisan ile ilgili tek ifadesi buradaki gibi.

Orada da  "oyunları izlemek, keyif veriyor mu" diyerek, küçücük beyinlerde 23 Nisan ve dahi milli bayramlar hakkında bir sorgulama tekniği (MIND CONTROL) yapmaktadır.
Hani dese ki, "milli duygularınızı kabartıyor, çocuklara değer veren bir ulus olduğumuz kanıtlanıyor, tüm dünya çocukları (ATAMIZ bile demeden) milletimiz sayesinde değerleniyor, kendilerinin de değerli birer varlık olduğunu hissediyor vs..." dese, neyse diyeceğim.


Lakin efendiler tıpkı Davutoğlu'nun  "Çanakkale anmalarına fazla bir anlam yüklemeyin" dediği, Binali Efendi'nin "23 Nisan Çocuk Bayramı'nı, Osmanlı ilan etmiştir"  dediği gibi, milli bayramları değersizleştirme amacıyla, elinden gelen ger şeyi yapmaktalar.


Üstelik de, bütçenin en büyük payını alarak milli bayramlara düşmanlık içindeler.
Onun yerine 23 Nisan sayısında bolca Kûtü'l-Amâre Zaferi anlatmışlar.

Diyanet’in Türk düşmanlığını daha nasıl anlatayım, nasıl söyleyeyim?

Diyanet-23 Nisan 2018 Çocuk dergisi.pdf

12.5.2018

A. Dursun


MUHTEŞEM KÛTÜ’L-AMÂRE ZAFERİ

Yazan  Suzan Çataloluk

10 Nisan 2018
Heyecanlıydı Ali,

Öğretmeni ödev vermişti, Kûtü’l-Amâre Zaferi’ni anlatacaktı.

Salih Dede’yi buldu kütüphanesinde.

Merakla sorunca o muhteşem zaferi,

İhtiyar adam hüzünle gülümsedi, anlatmaya başladı:

“-Kûtü’l-Amâre, Dicle Nehri kıyısında kasabaydı o zamanlar…

Basra Körfezi’nin kuzeyinde, Bağdat’ın güneyinde…

İngilizler göz dikmişlerdi Osmanlı topraklarındaki zenginliğe.

Bin türlü bahaneyle savaş çıkarıp aldılar yanlarına Hint birliklerini.

Büyük bir orduyla işgal ettiler Basra’yı,

Kûtü’l-Amâre’ye dayandılar…

1914 sonbaharıydı…

Albay Nureddin Bey’le yiğit askerler Kûtü’l-Amâre’yi savundular ölümüne.

Ama…  Bitti savaş malzemesi,

Şehit oldu Mehmetçikler.

25 Eylül 1915’te düştü Kûtü’l-Amâre…

İngilizlere göre, nazlı Bağdat’ı artık almak kolaydı.

Mağluptu Osmanlı kuvvetleri, işi bitmişti düşmana göre…

Ama hesap edememişlerdi bizim cesaretimizi, yiğitliğimizi.

Selmân-ı Pâk’ta mevzilendi Osmanlı yiğitleri,

Hazırlandılar savunma savaşına bütün imanlarıyla…

Yendiler İngilizleri,

Düşman Kûtü’l-Amâre ‘ye çekilmek zorunda kaldı.

Osmanlı ordusu da kuşattı burayı.

İngiliz kolordusu geçti hücuma.

Kuşatmayı kırmak istiyordu aklınca.

6 Ocak 1916 günüydü.

Çok çetin bir savaş oldu.

Cesur askerlerimiz koyunca ortaya canlarını,

Şeyh Saad Muharebesi’nde zafer Osmanlınındı.

İngiliz durmuyordu, saldırdılar yine!

Yiğitlerimiz yazdı destan!

13 Ocak’ta Vadi Muharebesi’nde yendik İngilizleri.

21 Ocak’ta Hannah’ta şanlı askerlerimiz düşmanı püskürttü geri.

Ama bıkmıyordu İngilizler.

Mart başında tekrar taarruza geçtiler Sabis’te.

Miralay Ali İhsan Bey komutanıydı 13. Kolordu’nun.

Mağrur İngiliz’e iyi bir ders verdi.

19 Nisan’da Osmanlı kuvvetlerinin başındaydı Mirliva Halil Kut Paşa,

Yiğitleriyle İngiliz’in güçlü ordusuna karşı kazandığı zafer muhteşemdi.

Çok çaresizdi İngilizler, Rusya’dan istediler yardım.

Sonuçsuz kaldı Rusların da Osmanlı’ya saldırısı.

Kurtuluş ümidi kalmamıştı İngiliz Generalin,

Halil Paşa’ya yazıp mektup, dedi ki:

“Kûtü’l-Amâre’yi teslim etmeye hazırız.”

Kahraman Halil Paşa cevap verdi:

“Birlik, silah ve cephaneleri teslim etmeniz şart.”

Beş aylık kuşatmanın ardından,

29 Nisan’da teslim oldu mağrur İngiliz’in komutanı Townshend, Osmanlı’ya;

13 general, 481 subay ve 13.300 eriyle birlikte.

Bu muhteşem zafer bizim tarihimize altın harflerle yazıldı.

Git anlat arkadaşlarına, iyi öğrensinler, layık olunmalı bu destana.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder