18 Mayıs 2018 Cuma

Endüstri 4.0 ile Robotlaşacağız, inançlar da yok olacak, o gelecek başladı bile.

Endüstri 4.0 ile Millet, ulus, sosyalizm, dinler kavramları tüketilecek.

Robot bir nesil yaratılacak.
Ancak insanın yerini alacak robotlar sayesinde, insana ihtiyaç azalacak.

Dünya nüfusu bu nedenle 2100 yıllarına kara 1 milyar civarında tasarlanıyor.

Bunun anlamı da, "Her 8 kişiden 7'sinin öldürüleceği" anlamına geliyor.

Öyleyse, 4.0'a karşı çıkan iktidarlar düşürülecek, ya yerlerine taraftar olanlar atanacak ya da iktidarlar bu devrime olur vermek zorunda kalacaklar demektir.  

Nitekim AKP iktidarında, yenidünya düzeninin öncülü Endüstri 4.0, son hızıyla ancak derinden işlemeye devam etmektedir.

Aşağıdaki haberlere dikkatlice bakarsanız, bu ayrıntıların gözünüzden kaçtığını ya da kaçırıldığını fark edeceksiniz.

Nedense işin uç tarafında hep İslamcılar var.

Almanya ise, Endüstri 4.0’a uyum sağlayamayanların, yenidünya düzeninde yok olacağını herkese kabul ettirmek istiyor.

Bunun için AB fonlarından para akıtıyorlar.

Orta Doğu’nun 2100’lü yıllardaki popülasyonunun, kendi refah seviyelerine uygun yaşam alanına çevirebilmek için, şimdiden AB fonlarını devreye sokmuş durumdalar.

Zira gelecekte yani 2100 yıllarında Batı’da ve dünyanın birçok yerinde yaşam olmayacak.

Sürdürülebilir yaşam, bu gün Müslüman kanının oluk gibi akıtıldığı bölgelerde olacak.

Türkiye dahil, Orta Doğu’daki atanmış yöneticiler de, bu popülasyon içinde yer bulabilme umuduyla, kendi halklarının yok edilmesine göz yummaktalar.

Bunun çok çeşitli uygulamaları var.

Mülteci göçleri, bu uygulamanın en önemli ayağını oluşturmaktadır.

O nedenle Türk hükümeti, bir yandan tüm Avrupa ülkeleriyle düşman görüntüsü sergilerken öte yandan Avrupa’nın bu amaçla eğitilmiş misyonerleri ülkemize övgüler yağdırmaktan geri durmamaktadırlar.

Bu girişim Almanya öncülüğünde başlatıldı ve tüm dünyada hızla yaygınlaşıyor.

Eğitimden sağlığa, adaletten iş gücüne tamamen robotlaşan insanları kim yönetecek, adalet, sağlık kimlerin tekelinde olacak.

Yenidünya düzeninde insanın yeri ne olacak?

Tüm bu soruların yanıtlarını, ayrıntılı olarak görebileceğini bir dosya hazırladım.

Son günlerde 24 Haziran seçimlerine kilitlendiğimiz için ve dahi ülke insanımız dinle soyulmaya, avutulmaya devam ettiği için, Endüstri 4.0‘ın ne olduğunu % 98’imiz bilmiyor.

Öyleyse öğrenmeye başlayın…

 18.5.2018

A. Dursun

 

Bakan Albayrak Ekonomiyi McKinsey'e devrettik diyor.

Muharrem İNCE’NİN DİBE ÇÖKÜŞÜ

Dijital dönüşüm başladı ve 7,6 milyon kişi işsiz kalacak.

41,7 milyon metrekare arazi, 100 TL karşılığında kime satılacak?

MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri, hepimiz “İmam Hatip” li olduk...

Uğur Dündar ve Pamukoğlu, Muharrem İnce’ye neden tuzak kurdu?

Muharrem İnce akıllanmayacak gibi, Uğur Dündar’ın bir tuzağına daha düştü…

SANAYİ 4.0’DA YAPAY ZEKÂ VE TÜRKİYE.pdf

Yapay Zekâ ve Veri Eğilimleri.

Gelişmiş Otomasyon Sistemleri.

AI LABS BİLGİ TEKNOLOJİLERİ.pdf

Endüstri 4.0 ve İtici Gücü Endüstriyel Yapay Zekâ

Yapay Zekâ ve Endüstri 4.0’ın Birbiri Üzerindeki Etkileri.

 

Endüstri 4.0, fırsat mı, tehdit mi?

Endüstri 4.0 dönemine ait teknolojik gelişme ve birikim ilişkisini değerlendiren Fuat Ercan, değişim halinde bir olgu olan Endüstri 4.0’ı anlamak için bazı sorular sormamız gerektiğini vurgular. 

Ercan’a göre Endüstri 4.0 ile gelen dijitalleşen üretim sürecinde öncelikli sorulması gereken soru “sermayenin geri dönüşümünü nasıl hızlandırabiliriz” olmalıdır.

Canlı-cansız nesneler arasındaki iletişimin tek taraflı olmaktan çıkması ve tüketicinin de üretim sürecinin içine çekilerek üretici-tüketici arasında yeni bir ilişki türünün oluşturulmasına imkan veren Endüstri 4.0 ile sermayenin asıl derdinin sermaye döngüsünü (P-M... üretim süreci... M’-P’) hızlandırmaktır. 

Ercan’ın bu vurgusu başka bir ifadeyle, sermayenin üretim zamanında kaldığı süre ile dolaşım zamanında kaldığı süreyi ifade eden sermayenin devir süresini en aza indirebilecek ve böylece birikim sürecine katkı yapabilecek yeni bir “hız” ın Endüstri 4.0 ile gerçekleştirilmeye çalışmasıdır. 

Böylece sermaye sahibi, başlangıçta yatırdığı parasını değerlenmiş olarak (P’>P) geri alabilmek için öncelediği zamanı azaltmış olacaktır. Buna göre “Ürün en hızlı nasıl üretilir? Nasıl hızla piyasaya ulaştırılır? Nasıl hızla tüketilir?” sorularını açıklamaya yönelik olan ve bu yeni hıza uygun yeni entegrasyon sürecini de kapsayacak biçimde içsel bağlantıları yeniden oluşturulmuş bir ele alış önemlidir (Ercan’dan aktaran Falakaoğlu, 2016).

Sermayenin devir hızının bir önceki döneme göre daha hızlı olması, sermayeye, para-sermayesini daha hızlı ve daha büyük miktarda yeniden değerlendirmesine imkân verir. Bu bir yandan “en” hızlıya ulaşma çabası diğer yandan da eskinin atılması ve yeniye yer açılması olarak realizasyon krizinin ötelenmesidir. Dolayısıyla süreci sadece teknik bir süreç olarak ele almamak gerekir.

Sonuçta, Endüstri 4.0 dâhil, sanayi devriminden bugüne yaşanan süreci (evrimleri) ancak kapitalizmin işleyiş mantığı üzerinden yapılacak bir çözümleme ile anlayabiliriz.

Kapitalizmin sürekli genişleyen yeniden üretim koşulları yukarıda bahsedildiği gibi kendi içinde bir dizi çelişkileri barındırır. Birbirlerini geliştiren ve dönüştüren iki olgu olarak birikim ve teknolojik gelişmeler ise bu çelişkilerin açığa çıkardığı iki önemli unsur olarak karşımıza çıkar.

Sermaye hem aşırı üretim krizine karşı direnç göstermek hem de piyasa koşullarında rekabet edebilmek için yeni teknolojileri devreye sokmak zorundadır. 

Dolayısıyla kapitalizmin bir yasası olan sermayenin organik bileşiminde artış yaşanır. 

Bu yasaya göre firmalar büyürken sermayenin değişmeyen kısmını oluşturan makinelerin değişen kısmı olan emek gücüne oranla giderek artma eğilimi göstermesi şu an içinde bulunduğumuz değişimin de bir açıklamasıdır.

Yeni teknolojilerin üretimde kullanılması ile emek üretkenliğini arttırılmaya çalışılması sanayi devriminden bugüne zaten var olan bir durumdur. 

Dolayısıyla sürece bir devrim demek doğru değildir, içinde bulunduğumuz Endüstri 4.0 dönemi yukarıda Ercan’ın da vurguladığı gibi sermayenin geri dönüşünü hızlandıracak yeni bir evredir.



Devrimci-Halkçı Yerel Yönetimler Sempozyumu - 2. Oturum - Fuat Ercan

 

Endüstri 4.0: “devrim” mi, kapitalizmin açmazı mı? 

18 Nisan 2018
Üretim ilişkileri ve biçimleri yeniden mi tarifleniyor, emek ve iş gücü açısından yeni bir sanayi devriminin mi içerisindeyiz yoksa kapitalist sistem kendini yeniden ve yeniden üretmenin yollarını mı arıyor? Günümüz dünyasında küresel kapitalist üretim ve tüketim biçimleri üzerine Endüstri 4.0 adı verilen bir tartışma konusu türedi. Henüz toplumsal çapta gelişkin bir tanınma ve tartışma düzlemi oluşmasa da sermaye odaklarının ve ekonomi dünyasının güncel tartışmaları arasında önemli bir başlık olarak parlatılan Endüstri 4.0’ı görüyoruz.

Sermaye tekelleri geçtiğimiz son 5 yıl içerisinde birçok seminer ve toplantılarında 4. Sanayi devriminin kapıda olduğunu ve üretim-tüketim ilişkilerinde köklü değişiklikler yaşanacağından bahsediyor. Endüstri 4.0 kavram olarak ilk defa 2011 yılında Almanya’da dünyanın en büyük endüstri fuarı olarak bilinen Hannover Fair fuarında kullanıldı. Fuarda bir araya gelen şirket sözcüleri sanayi 4.0 alt yapısının oluşturulması ve Alman hükümetinin bu konu üzerinde çalışmaları başlatması talebinde bulunmuştu. Daha sonraki süreçlerde Angela Merkel, Ekim 2014’te Hamburg’da düzenlenen National IT Summit’te Almanya’nın dijital dünyanın lider ülkesi olması için dijital teknolojilerle, endüstriyel ürünleri ve lojistiği bağlamak olarak gördüğü Endüstri 4.0’ı dünya için bir devrim ve şans olarak gösterdi.

Davos’ta 2016 Ocak ayında düzenlenen Dünya Ekonomi Forumu’nda, Endüstri 4.0 birbirine bağımlı dünyaya ve endüstriyel üretime hızla uyum sağlamak için kullanılacak bir konsept olarak tanıtıldı. Forum boyunca düzenlenen oturumlarda Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu Alman Ekonomist Profesör Klaus Schwab Dördüncü Sanayi Devrimi’nin önümüzdeki yıllarda iş yapış ve yaşama şekillerimizi temelden değiştireceğini söyledi. Deloitte Global Endüstri Danışmanı Gary Coleman ise “Dördüncü Endüstri Devrimi henüz yeni doğan aşamasında. Ama iş dünyası ve topluma yönelik değişimin ilerleme hızı düşünüldüğünde, katılmak için en uygun zaman ‘şimdi’ olmalıdır” dedi.

Dünya çapında BMW, Siemens ve Bosch gibi büyük markalar Endüstri 4.0 için altyapı ve uyumluluk için büyük yatırımlar yaptığını ve akıllı fabrikalar ile ilk uygulamaların hayata geçirildiğini duyurdu. Sermaye devlerinin ve devlet temsilcilerinin katıldığı forumlar ve tanıtım amacıyla açılan internet siteleri ile Endüstri 4.0 hakkında çeşitli haberler ve etkinlikler duyuruluyor.

Sanayi gelişiminde büyük devrim olarak Endüstri 4.0 bizlere nasıl anlatılıyor?
İnsanlık tarihinde sanayinin gelişimi 4 evreyle tanımlanıyor;

– 1712 Buhar Makinesinin İcadı ile mekanik üretim tesislerinin uygulanması birinci sanayi devriminin başlangıcı (18.yy)

– 1840 Telgraf ve 1880 Telefon İcatları ve 1920 Taylorizm (Bilimsel yönetim) ile elektrik ve iş bölümüne dayalı seri üretime geçilen dönem ikinci sanayi devrimi (19.yy)

– 1971 İlk mikro bilgisayar (Altair 8800) ve 1976 Apple I (S. Jobs ve S. Wozniak) üretimi devamında yaşanan üretim süreçlerinin otomasyonu, Japonya’da Taiichi Ohno’nun yaratıcısı olduğu üretim ve yönetim sistemi olan Toyotizm ve kendini denetleyen üretim anlayışı kalite çemberi gibi üretim anlayışlarının yeni biçimleri üçüncü sanayi devriminin sembolleri (20.yy)

– 1988 AutoIDLab, 2000 Nesnelerin interneti, hücresel taşıma sistemleri, 2020 otonom etkileşim ve sanallaştırma olarak tanımlanan bulut, yapay zeka, robotlar ve akıllı fabrikalarla sanayi devriminin dördüncü aşaması: Endüstri 4.0 (21.yy)

Sermaye temsilcileri ve danışmanlarının yeni çağın üretim biçimi olarak parlattıkları sistem kısaca şöyle özetlenebilir: Endüstri 4.0 ya da 4. Sanayi Devrimi, birçok otomasyon sistemini, veri alışverişlerini ve üretim teknolojilerini içeren genel bir terim olarak kullanılıyor. Aynı zamanda bu yapı akıllı fabrika sisteminin en temel kılavuzu. Sistem kısaca robot teknolojili araçların fabrikaların otonom bilgisayarlarca yönetilip, internet ağıyla birbirine bağlanmasını içeren, üretiminden tüketimine sonrasında geri dönüşümüne kadar giden bütün süreci hafızasında kaydedecek. Tüm bilgiler bulut (internet tabanlı bilişim hizmetleri) teknolojisiyle merkezi olarak toplanacak, akıllı makineler tarafından işlenip değerlendirilecek. Makinalar makinalarla iletişim halinde kendi kendilerini koordine edecekler. Tekil fabrikalar ortadan kalkacak ve tüm fabrikalar çoklu bir sistemin parçası olarak birbirleriyle entegre hale gelecek, merkezi olarak kontrol edilebilecek, hatalar, arızalar akıllı sistemler sayesinde kolaylıkla giderilebilecek. Bu akıllı sistemler sadece fabrikalarla sınırlı değil, ulaşım, sağlık vb. alanlarla akıllı kentlerin üretimine geçişi de kapsıyor.

Türkiye’de Endüstri 4.0 tartışmaları ne boyutta?
Üretim ve tüketim biçimlerinin dünya genelinde köklü bir değişiklik içerisine girmesinin planlarının yapıldığı bir dönemde Türkiye’nin hükümet yetkilileri ve sermayedarları henüz bilim kurgu bir filmi izler vaziyette Endüstri 4.0’ı anlama aşamasında. TÜSİAD’ın Endüstri 4.0 raporu incelendiğinde, böyle bir üretim modeli için gerekli altyapı koşullarının (internet, siber güvenlik vb.) çok gerisinde olunduğunun ve sermayedarların bu dönüşüme yatırım yapmak konusunda çekimser olduğunun altı çiziliyor. Ayrıca bu köklü dönüşüm içinde eğitim modeli ve müfredatlarının baştan aşağı değişmesi gerektiği ve bununla birlikte vasıflı personel genellemesi adı altında yeni iş tanımlarının ortaya çıkacağı duyuruluyor. Ancak halihazırda bu boyutta teknik bilgiye sahip mühendis, mimar ve diğer meslek grupları yetiştirilmediğinden böyle bir üretim değişiminin kısa vade de mümkün olmadığı görünüyor. Bütün bu analizlerin sonrasında Türkiye için Endüstri 4.0 plan ve projelerinin tanıtım ve anlama aşamasında olduğunu söyleyebiliriz.

Endüstri 4.0 gerçekten bir “devrim” mi, yoksa kapitalist üretim sisteminin açmazı mı?
İnsalık tarihi hiç de bahsedildiği gibi bir yükseliş ya da refah sürecini yaşamamıyor. Tam tersine kapitalist üretim ve tüketim sistemi kendi iç çelişkileri içerisinde bir çöküş ve çıkmazı yaşıyor. Emek sömürüsü ve doğanın talanına endekslenmiş artı değer üretiminine bağlı metalaşma, sistem içerisinde kendi çıkmazını yeniden üretemiyor.

Bütün bunların üzerinde şekillenen Endüstri 4.0 ile çevre ve doğaya dost üretim, yeni istihdam alanları, insan sağlığı ve hayatını tehlikeden uzaklaştırma gibi çoğaltılan vaatlerin içi boş ve yalandan ibarettir. Çünkü bugüne kadar gördük ki daha fazla kar etmenin yolu doğanın talanından, emeğin sömürüsünden, iş cinayetlerinden geçti. Kapitalizm içerisinde kar etmeyen hiç bir yatırım söz konusu olamaz, meta olmayan şey de hiçbir anlam ifade etmez.

Dünya üzerinde teknojinin yaşadığı gelişmelerin kimin için kolaylığı ve refahı sağladığı sorusu bugün sorulması gereken en kritik sorudur.

Kimin için teknoloji, %99’un mu yoksa %1’in mi?
Endüstri 4.0 için bu soruyu sorduğumuz zaman önüde duran ilk şey üretim araçlarının özel mülkiyeti konusudur. Gelişen teknoloji; akıllı robotlar, fabrikalar, kentler, otonom bilgisayarlar bütün bunlar kimin elinde ve üretimden gelen zenginlik bütün insalığa mı dağılacak yoksa üretim araçlarını elinde bulunduran sermaye sınıfına mı? Küresel çapta yaşanan ekonomik krizler, savaşlar, yoksulluk, doğanın talanı bütün bunlar üretim araçlarını elinde bulunduran ve zenginliği yalnız kendine pay edenlerin yani kapitalistlerin ve bütünde emperyalist hegemonyanın dünya üzerindeki sonuçlarıdır.

Endüstri 4.0’ın getireceği teknolojik gelişmeler gerçekten önemli, insanlık ve doğanın tamamının çıkarları doğrultusunda kullanıldığında gerçekten bir devrim niteliği taşıyabilir. Yani insan sağlığı ve yaşamını tehlikeye atan ağır iş koşulları altında insanlar yerine akıllı robotlar çalışıp üretim yapabilir belki de neredeyse insanların yaptığı bütün işleri robotlar da yapabilir. Bu sayede insaların çalışma saatleri çok aza inerek ömürlerini üretim alanları içerisinde tüketmek zorunda kalmayabilir ve insanlar gerçekten keyifli ve konforlu bir hayat sürebilir. Bunun yolu da üretim araçlarının ve üretimden gelen zengiliğin kamusallaşmasından geçiyor.

Endüstri 4.0 ile yapılmak istenen insanın insanca ve doğayla uyum içerisinde yaşaması değil. Sadece üretim gücünü artırarak ve üretimin maliyetini azaltarak sermaye sınıfının daha fazla kar etmesini hedefleniyor. Yani üsteki sorunun cevabına gelirsek teknoloji bugün Endüstri 4.0 adı altında parlatılarak bir kez daha %1’in hizmetine sunuluyor.

Ya mühendislerin ‘heyecanı?
Endüstri 4.0 ülkemizde mühendisler tarafından büyük bir heyecanla karşılandı. Yapay zeka, akıllı robotlar gibi teknolojik açıdan üst düzey mühendislik faaliyeti gerektiren bu gelişmelere bakış açısı ilk etapta mühendislik mesleği şimdi gerçekten önem kazanacak ve itibar görecek noktasında tartışılıyor. Çeşitli video yarışmalarıyla mühendisler, kendileri için Endüstri 4.0’ın ne ifade ettiğini anlatmaya çalışarak çoktan mesleki rekabete girdi. Kendi küçük robotlarını üreterek ne kadar istekli olduklarını göstermeye çalışıyorlar, üstelik teknolojinin kimin tekelinde olduğu ve bu robotların sahibinin bugün dünyayı savaşlarla yönetmeye çalışan sermayedarlar olacağını unutarak. Kim bilir belki bir gün ürettiğimiz bu robotlar bizlerin yerini alacak veya bizlere karşı kullanılacaklar.

Her teknolojik gelişme elbet yaşamı kolaylaştırcak birikimler yaratabilir, unutulmaması gerekense bu gelişmeleri üreten araçlara kimin/kimlerin sahip olduğudur. Endüstri 4.0 tartışmalarını kısaca özetlemek istersek geçtiğimiz günlerde hayata gözlerini yuman büyük bir bilim insanı olan sevgili Stephen Hawking’in sözü üzerinden teknolojinin gelişimi ve sınıfsal eşitsizliği kısaca anlatmış oluruz:

“Eğer ihtiyacımız olan her şeyi makineler üretirse, sonuç şeylerin nasıl dağıtılacağına göre belirlenecek. Eğer makinelerin ürettiği zenginlik paylaşılırsa herkes konforlu bir dinlence içinde yaşayacak; ama makinelere sahip olanlar, zenginliğin yeniden dağıtılmasına karşı başarılı biçimde lobi yaparsa, çoğu insan müthiş yoksul olacak. Şu ana kadar, ikinci seçenek baskın çıkmış görünüyor; teknoloji giderek artan bir eşitsizliğe yol açıyor.”

Özgür Kütahya / Jeofizik mühendisliği öğrencisi

politeknik.org.tr


“Endüstri 4.0 ve Toplumsal Dönüşüm Üzerindeki Etkileri” - Prof. Dr. Ercan Öztemel - 26 Nisan 2017

Pedagoji 4.0 adı verilen oluşum, eğitimi geleneksel kalıplarından çıkararak, teknolojiye uyum sağlayacak şekilde bir potansiyel yaratmaya hazırlanıyor.

Dünya 3 sanayi devriminden sonra 4. Sanayi devrimine hazırlanırken, Endüstri 4.0 adı verilen bu yeni gelişme birçok sektöre özellikle geleneksel kalıplardan farklı olarak, teknolojiyi uyarlama ve konumlandırma şansı veriyor. Eğitim alanında da kendini fazlasıyla hissettiren teknolojik gelişmeler, Pedagoji 4.0 oluşumuyla yepyeni bir eğitim sisteminin kapılarını aralıyor. 1 Nisan 2017
endustri40.com


Ankara Congresium'da gerçekleşen Eğitim’de Endüstri 4.0 ve Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi.
17.5.2018

Mektebim Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Kalko, ''Ülkemizin 2 şeye çok ihtiyacı var. Bunlardan birisi eğitim birisi de girişimcilik. Bizler her iki sorunu da kendi içimizde çözmeye devam ediyoruz. Okul seçmek yaşam gibi bir şeydir. Okul seçmek bir kültür seçmektir. Okuduğunuz okuldan aldığınız kültür tüm hayatınıza tamamıyla sirayet edecektir. Özellikle 15 Temmuz hain darbe kalkışmasıyla beraber artık çocuklarımızın hangi eğitim kurumuna gönderirsek başımıza bir iş açılır korkusu da kaygısı da artık kalmamış durumda. 15 Temmuz darbe kalkışmasının eğitim sektörüne çok büyük etkileri oldu. Bugüne kadar bütün aile bireylerine sorduğunuzda çocuklarımız için en önemli şey nedir? dediğimizde eğitim derdik. Ama bundan sonra beklentilerimizin sırası değişti; vatan sevgisi, millet sevgisi ve bayrak sevgisi. Neden? Çünkü söz konusu darbe girişimini yapanların hepsi eğitimli insanlardı. Değerli öğrencilerim sizlere en büyük tavsiyem, öncelikle vatanınızı, milletinizi ve bayrağınızı daima en üst mertebede tutun ve onları son ana kadar yüreğinizde taşımaya devam edin'' ifadelerini kullandı.

 Kalko, internetin bulunmasıyla birlikte insanların hayatında birçok şeyin ortaya çıktığını belirterek, ''Füturistler şunu söylüyor; bundan 20 yıl sonra dünyadaki mesleklerin yüzde 50'si artık olmayacak. Bu anlamda biz eğitimcilerin geleceği şimdiden gören bir mimar olarak o ihtiyaçlara uyan eğitimle cevap vermemiz gerekmektedir. Bu bağlamda okullarımızda Endüstri 4.0 denilen yenilikle uyumlu tüm eğitim içeriklerini aldık ve bütün öğrencilerimiz artık 20 sene sonra mesleğe ulaşma kaygısından daha uzak olacak. Kendilerini birçok alanda yetiştirmiş olacak. Girişimci olmanın bir özelliği, özgürlüklerinizin elinizden alınmaması. Hata yapma özgürlüğünüzün elinizden alınmasına kesinlikle müsaade etmeyin. Eğer eğitimli bir girişimci olursanız çok daha başarılı olursunuz. Bizler Mektebim olarak her daim sizlerin yanında olacağız'' şeklinde konuştu.

AKP İstanbul Milletvekili Metin Külünk'ten geldi. Külünk, 17 Aralık operasyonuyla “insanların günah işleme özgürlüğüne müdahale edildiğini” savundu.
Microsoft Türkiye Eğitim Direktörü Dr. Anıl Çekiç, ''Hiçbir zaman mutlak bilgiye sahip olma şansımız olmayacak'' diyerek, ''Çünkü biz bilgiye sahip olduğumuzu düşündüğümüz anda karşımıza farklı bir şey çıkacak, farklı bir şey öğrenme ihtiyacı hissedeceğiz ve mutlaka öğrenerek gelişme ihtiyacımız sürekli devam edecek. Dünya değişiyor, farklılaşıyor. 21. yüzyıl, yıl 2018, elimizde birtakım veriler var. Geleceğin meslekleri 20 sene içerisinde bankacılık. Bendeki bilgi şu, N26 bankası (eski adı Number26) var Almanya merkez olarak 2013'te kuruldu. N26 bankasında çalışan bankacı sayısı sayılamayacak kadar az. Demek ki bankacılık sektörü aslında belli bir iş kolu olarak düşündüğümüz bir sektör ama ne oluyor az kişiyi çalıştırdığınızda? Bankacılık maliyetleri düşüyor. Bu düştüğü zaman rakip markaları değerlendirdiğinizde rakip markaların masraflarına göre sizin bankanızın işletme giderleri daha düşük oluyor. İşletme gideri düşük olduğunda bankacılık hizmetlerinden faydalanmak isteyen kişilere sunacağınız ürün ve hizmetler de daha cezbedici ürün ve hizmet haline geliyor. Her sektör için bu geçerli'' açıklamalarında bulundu.

…/…

''Ben Endüstri 40.'dan korkmuyorum, iyi ki geliyor diyorum. Bütüncül baktığımız zaman bunu anlayabiliriz''

Taşkent, '' Gözümüzü açıp, küçük sınıfımızdan çıkıp, küçük şehrimizden çıkıp, küçük ülkemizden çıkıp, büyük dünyanın parçası olmamız lazım'' diyerek, ''Sanayi Devrimi 4 ne diyor biliyor musunuz? ''Bırak onu robotlar yapsın, siz tekrar geriye dönün ve bireysel olun'' diyor. Hayat o kadar kötü değil. Robotlar gelecek ama zaten yapmaları gereken işleri yapacaklar. Sanayi Devriminin en büyük özelliği nedir? Bize tekrar insanlığı öğretecek ve insan odaklı çalışmamızı sağlayacak. Bizi ne tür bir dünya bekliyor Endüstri 4.0'da? Eğer bu kas gücüyle işleri, tekrarlanan işleri robotlara bıraktıktan sonra elimizdeki işlerle biz ne yapacağız insanlık için, bunları yapmaya başlayacağız. Bir, kişisel tıp gelişecek. Yeni teknolojiyle artık her kişiye özel, bünyesinin kaldırabileceği ilaçları verebileceğiz. 

Bir başka konu önleyici tıp. Diğeri ise kişisel eğitim. Bu çok kritik. Okullar dijitalleşiyoruz diyorlar. Verimlilik ne zaman artacak? Teknolojiyi doğru kullanırsak ve kişi bazında eğitim sürati belirlersek verimlilik artacak. Beceri ülke sınırları dışına çıkacak. Teknoloji böyle gökten inmiyor. Biraz bilim kurgu filmlerine bakarsak bizi ne beklediğini göreceğiz. Bu adım adım geliyor. Gözümüzü açıp, küçük sınıfımızdan çıkıp, küçük şehrimizden çıkıp, küçük ülkemizden çıkıp, büyük dünyanın parçası olmamız lazım. Olan biteni ciddi bir şekilde takip etmemiz lazım. Sahada olmamız ve teker teker gezmemiz lazım. Gelecekten kaçamayız ve buna dikkat etmemiz lazım. Endüstri 1, 2, 3 daha çok üretime, daha çok satışa, daha çok mekaniğe gitti. Endüstri 4.0 ile robotların sayesinde insanlar insanların problemini çözebilmek için zaman harcayacaklar. O yüzden ben Endüstri 4.0'dan korkmuyorum, iyi ki geliyor diyorum. Bütüncül baktığımız zaman bunu anlayabiliriz'' değerlendirmelerinde bulundu. 

Eğitim’de Endüstri 4.0 ve Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi.
Eğitim’de Endüstri 4.0 ve Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi'ne Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Akarca, BMC Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, Kültür Bakanlığından Genel Müdürler ve Milli Eğitim Bakanlığından Danışmanlar da katıldı. Programının sonunda katılımcılar ve öğrenci konseyi başkanları plaket aldı. İHA

Pedagoji 4.0: Dördüncü Endüstri Devriminin Eğitim, Öğrenme ve Becerilere Etkisi

20.06.2016
Özel Okullar Derneği IT Komisyonu tarafından düzenlenen “3. Eğitim Teknolojileri Konferansı (ETP16 Konferansı)” 26 Mart 2016 Cumartesi günü, Yeditepe Üniversitesi'nde gerçekleştirildi.

Eğitim teknolojilerinde yeni yaklaşımlar, güncel uygulamalar ve yeni fikirlerin ele alındığı konferansta Gökhan Yücel'in "Pedagoji 4.0: Dördüncü Endüstri Devriminin Eğitim, Öğrenme ve Becerilere Etkisi" başlıklı sunum videosu. vitaminogretmen

4. Sanayi Devrimi var mı yok mu?

15 Nisan 2016
Bülent FALAKAOĞLU

Son yılların popüler konusu; Endüstri 4.0 namı diğer 4. Sanayi Devrimi.
Davos’ta yapılan Dünya Ekonomik Forumunun ana gündem maddelerinden biriydi. Türkiye’de gerçekleştirilen son Uludağ Ekonomi Zirvesinde de aynı konu konuşuldu.

TÜSİAD, “Sanayi 4.0 Raporu” hazırladı. Raporda, “Türkiye için Sanayi 4.0’ın uygulayıcı öncü ekonomileri arasında yer almak kaçınılmaz bir önemdedir” vurgusu yaptı.

Tüm gelişmeler sonucu ‘Endüstri 4.0 Platformu’ kuruldu. Bu kadar gündem olan ve geleceğe damga vuracağı söylenen bir meseleyi adı; “Üretim Ekonomisi” olan bir kongrenin göz ardı etmesi düşünülemezdi. Nitekim, İstanbul Kültür Üniversitesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Üretim Ekonomisi Kongresinin de bu konuyu ele aldığını daha önce paylaşmıştık?

Kongre finalini yani kapanışını “Sanayide 4. Devrimin Yansımaları” başlıklı bir oturumla yaptı. Oturumun süreci hem anlamaya hem de sonuçlarını tartışmaya dönük bir hedefi vardı.
Öyle ya neyin nesiydi bu yeni devrim?

İnsanlık çağı üretime ilişkin iki büyük devrime tanıklık etmişti. Biri neolitik devrim. Yani insanlığı, toprağı işlemeye başlamasıyla birlikte avcı toplayıcı toplum olmaktan çıkarıp bambaşka bir evreye sıçratan devrim. İkincisi ise sanayi devrimi.

İkincisi bir, iki, üç şimdi de dört, sürekli devrim mi yaşıyor? Devrim içinde devrim mi? Sanayi devriminin sonuçlarını mı, evrelerini mi konuşmalıyız yoksa işleyişini mi? “Kim yapıyor, kimin için yapılıyor bu devrimler?” sorularının cevabı yok. Öznesi hep gizli! Acaba sermayenin işleyiş mekanizması ortaya konmadan süreç anlaşılabilir mi? Bu devrim denen gelişmelerin kapitalist toplumdaki yeri anlaşılmadan, doğru bir şekilde anlatılabilir mi bu devrimler?

Tüm bu sorunların, elden geldiğince berraklaştırılmaya çalışıldığı final oturumu aynı zamanda Endüstri 4.0’ın iddialarını da ortaya koydu. Cevaplardan önce, 4. Sanayi Devrimi’ne günlük yaşama dair vaatlerine bakalım.

ELVEDA TAKSİCİ!
Arızayı, müşteri hizmetlerine, bizzat arızalanan ürünün kendisinin bildireceği sistemin günlük yaşama katkısının olmaması düşünülemezdi. Makineleri, araçları ve insanları sensörlerle birbirine bağlayan sürecin günlük yaşama yansımalarını Profesör Doktor Hacer Ansal anlattı.

Ansal, cihazların adreslenerek ortak bir sisteme bağlanacağı, sistemin hangi ürünün hangi evde olduğunu bileceğinin iddia edildiği sürece dair şu bilgileri verdi: “Örneğin evdeki dolap ve raflar tartı sistemli dizayn edilecek. Hangi ürünün ne kadar tüketildiği, tartı sisteminin bağlı olduğu ağ tarafından marketteki bilgisayara bildirecek. Market bilgisayarı bilgiyi sipariş bantlara bildirecek. Oradaki sistem siparişi paketleyecek. Ürünü kayıtlı adrese bir robot getirecek. Ürünü sipariş veren kişinin şifresiyle asansöre giriş yapacak ve ürünü kapı önüne koyacak.”

Telefonunuzla taksi çağıracaksınız örneğin. Sürücüsüz araç kapınıza gelecek. Gittiğiniz mesafenin ücreti kredi kartınızdan tahsil edilecek. “Kaza riski yok. Söz konusu araçlar elektrikle çalışacağı için doğaya zehirli gaz salınımı da yok” diyor Ansal.

SAĞLIĞINIZ ROBOTLARA EMANET
Evinizde bulunan robot kan şekerinizi, kolesterolünüzü ölçecek. Doktorunuza bildirecek.
Tarlalarda robotlar çalışacak. Doğru ürünü doğru zamanda üretecek. Tehlikeli işlerde örneğin madende insan çalışmayacak.

Robot terzilerimizin olacağını da müjdeliyor Hacer Ansan Hca. Terziye gittiğinizde, robot terzi bilgisayar ortamında sizi üç boyutlu giydirecek, beğendiğiniz elbiseyi size dikecek. Bu işlemi terziye bile gitmeden yapabilirsiniz.

Bardak, çanak 3D yazıcıyla üretilecek.
Kimi tezlere göre bu süreç işsizlik yaratmayacak olumlu sonuçlar doğuracak. Şöyle ki kompleks uzmanlaşma potansiyele sahip insan kaynağı doğru kullanılmıyor. Yeni süreçle birlikte insan potansiyeli doğru kullanılacak. İnsanlar bilim, sanat, spor ile uğraşacak.
Hepimiz evlerimizde robotları hizmetçi kılacağız. Canımız istediği zaman araç çağıracağız. Toplumsal sınıflara elveda öyle mi? Devletler arası eşitsizliklere de paydos öyle mi?
İyi de, “Daha hızlı, daha esnek, daha verimli, daha rekabet edebilir bir sanayi” kavramlarıyla tanımlanan, “Uyum sağlamayan biter, ezilir” tespiti yapılan bir süreç eşitsizliklere yelken açmak değil mi? Yeni rekabet ve çatışmaları anlatmaz mı?

HİÇBİR ROBOT KENDİ HESABINA ÇALIŞMAZ
Hedefleri, “Düşük maliyet, verimlilik, hız, stoksuz üretim! Pazar dalgalanmalarına karşı daha korunaklı bir yapı ve pazara daha hızlı sunum”  diye sıralanan süreç insanlardan çok şirketler için bir şey anlatıyor olmalı.

İşte bu noktayı aydınlatma işi, kapanış oturumunda Profesör Doktor Fuat Ercan’a düştü. Ercan sunumuna şu tespitle başladı: “Hiçbir robot kendi adına çalışmıyor. Bir patron adına iş yapıyor. Kapitalizmin üzerinde yeşerdiği dinamikler üzerinden analiz yapmazsak süreci anlamayız. ‘Yapısal bir devrim mi var, yoksa yapı içi bir değişim mi?’ sorusunu doğru yanıtlayamayız.”
Sanayi devrimi doğa ile insan ilişkisinin değiştiği bir süreci anlatır. İnsanların doğal varlıklara ‘hammadde’ dediği bir süreci! Hammaddenin emek gücü ve makineler aracılığıyla işlendiği süreç, aletten makineye geçiş süreciydi. Sürecin inşa edeni emek gücüydü. İhtiyaçlarımızı giderecek olan bütün faktörleri (emek gücü, makineler, enerji vs.) bir araya getiren ise sermayeydi. Bir kapitalist ve fabrikası üzerinden işleyen bu süreç sadece teknik bir süreç değil. Aynı zamanda bir sosyal ilişkiler ağı: Kapital, kapitalist ve kapitalizm!

Kapitalizmin dinamiği sermaye birikimi. Sermaye birikiminin devam etmesi üretimin genişleyerek yeniden yeniden sürmesine bağlı. Bu durum da haliyle aşırı üretim sorunu doğruyor.
Söz konusu aşırı üretim, “Sermayenin geri dönüşümünü nasıl hızlandırabiliriz?” sorununu gündeme getiriyor. Yani ürün en hızlı nasıl üretilir, nasıl piyasaya, müşteriye hızla ulaştırılır? Nasıl hızla tüketilir? İşte burada teknolojik yenilikler devreye giriyor.  Her şey sermayenin toplam döngü hızını artırmaya bağlı. Ölçek büyümeli, hız ve yoğunluk artmalı bunlar arasında içsel bağlantı ve entegrasyon sağlanmalı. Şimdi insanla bilgisayar, bilgisayar ile bilgisayar entegrasyonu sürecini yaşıyoruz.

Aşırı üretim krizini atlatmak, rekabette öne geçmek için yeni teknolojilerin devreye girmesi sistem için adeta ilaç! Tüplü televizyonların, LCD ekranlarla birlikte çöp olması örneğindeki gibi. Eskisi kovuldu, yenisine yer açıldı. Piyasanın tıkanmasının önüne geçildi.
Fuat Ercan’a göre yaşadığımız süreç devrim değil, sermayenin geri dönüşümünü hızlandıracak yeni bir evre sadece!

ORTADA BİR DEVRİM YOK
Fuat Ercan, sürecin üretim maliyetlerinin aşağı çekileceğini, emek gücü maliyetini düşürürken, üretkenliğini artacağını belirtiyor. Haliyle bir kısım emek gücü işinden olacak.

Tüketiciler işin içine çekilecek. Üretici ile tüketici arasındaki mesafe azalacak. Söz konusu hız doğayı da hızla tüketecek” diyor.   Fuat Hoca’nın anlattıkları haliyle Das Kapital Yazarı Marx’ı akla getiriyor. Marx diyor ki... Meta fiyatlarının ucuzluğu iki şeye bağlıdır. Emeğin üretkenliğine ve üretimin boyutuna. (Yani işçi ucuza, çok üretecek). “Bunun için büyük sermaye daha küçüğünü yener” diyor ve ekliyor: “Birikim sırasında meydana gelen ek sermaye büyüklüğü ile orantılı olarak daima daha az emekçiyi kendisine çekiyor. Öte yandan, yeniden-üretilen ek sermaye, eskiden çalıştırdığı emekçileri daima biraz daha kendisinden uzaklaştırıyor.”

Şirketler büyüdükçe işçi sayısını azaltması kapitalizmin bir yasası yani. Marx’ın bunu, “sermayenin değişmeyen kısmının [makineler, ham madde vd.lerinin], değişen kısma [emek gücüne] oranla giderek artma yasası” olarak tanımlıyor.

Bu yasa teknoloji başta olmak üzere sermayenin değişmeyen kısmında ortaya çıkan ve emek üretkenliğini artıran bir yasa. Bu yasa işliyor. Ortada bir devrim yok yani.

GÜNEY AFRİKA MİTOLOJİSİ GİBİ
Kapitalizmin tüketimi hızlandırma sürecini Fuat Ercan, Güney Afrika mitolojisine benzetti. Güney Afrika Ormanlarında büyük bir piton yılanı yaşarmış. Ne bulsa yiyormuş. Yedikçe büyüyor, büyüdükçe yiyormuş. Böyle devam ede ede kendine yiyecek bir şey bırakmamış. Fakat nereye gitse kendisiyle gelen bir nesne fark etmiş ve onu yemeye başlamış. Yedikçe canı yanmış. Bir gün fark etmiş ki yediği şey kuyruğuymuş.

Evet kapitalizm her şeyi tüketiyor. Marx’ın dediği gibi kendi mezar kazıcılarını da yaratıyor. Fakat kendi kendine mezara girmesini beklemek hayal. Çünkü kusup, yıkıp yeniden var olmanın yollarını buluyor.

Fuat Hoca’yı dinlerken yine aklıma Marx’ın bir sözü geliyor: “Perseus, avladığı devler kendisini görmesin diye sihirli bir başlık giyerdi. Biz ise devlerin varlığını görmemek için, sihirli bir başlığı gözlerimize ve kulaklarımıza kadar indiriyoruz”.
Endüstri 4.0 canavarın yeni ve daha tehlikeli hali. Sihirli başlıkları kaldırıp görmenin vakti sanırım!

BU MASALI DAHA ÖNCE DUYMUŞTUK
Kongre Başkanı Sinan Alçın, 1990’lı yıllarda da ‘Elveda Proletarya’ kitaplarının yazıldığını hatırlattı. Sürecin kitapta savunulduğu  gibi, dünyadaki işçi sayısını azaltmadığını aksine parçalanan üretimin dünyanın her yerinde işçi sayısını artırdığını belirtti. Sürecin azalttığı şeyin sadece güvenceli iş olduğunu, güvencesiz işçi sayısını ise çığ gibi büyüttüğünü vurgulayan Alçın, “Endüstri 4.0” denen sürece neden Almanya’nın öncülük ettiğini şöyle açıkladı: “Daha hızlı, daha esnek, kalitesi daha yüksek ve daha verimli bir sanayi yolculuğu olarak tanımlanabilecek bu yeni süreci Almanya, başta Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkelerle pazar rekabetinden yaşadığı geri düşüşü aşmak için başlattı.”

Zengin bir sunuş yapan ve teknolojiyi metalaştıran sürecin sınıflardan, ideolojilerden ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizen Alçın sözlerini şöyle sonlandırdı: “Atomu bomba yapımında da sağlıkta da kullanabilirsiniz. Ne teknolojiye düşman olmak ne de teknolojiyi kutsamak lazım. Teknoloji ile doğayı ve insan ilişkilerini yıpratmadan bir ilişki kurmak lazım.” evrensel.net


AB'den Türkiye'ye övgü! Çok etkilendik
AB Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri Genel Direktör Yardımcısı Maciej Popowski, Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) 2 yıl gibi kısa sürede 600 bine yakın Suriyeli çocuğa verdiği eğitim hizmetinden çok etkilendiğini söyledi.
17.05.2018
Ankara’da temaslarda bulunan AB heyeti, MEB tarafından uygulanan ve AB'nin finanse ettiği 300 milyon avro değerindeki Suriyeli çocukların Türk eğitim sistemine entegrasyonunu hedefleyen "PICTES" projesi kapsamında bin 100 Suriyeli çocuğun eğitim gördüğü Altındağ ilçesindeki Fatih Sultan Mehmet Geçici Eğitim Merkezini ziyaret etti.

Suriyeli çocukların, tekerlemeler ve Barış Manço’nun "Bugün Bayram" şarkısıyla karşıladığı AB heyeti, sınıfları ziyaret ederek, öğretmenlerden ve yetkililerden bilgi aldı. Projenin işleyişini yerinde müşahede eden Popowski, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ziyaretten duyduğu memnuniyeti belirtti.

'ÇOK ETKİLENDİK'
Gördüklerinden çok etkilendiğini ifade eden Popowski, "Yapılan bütün çalışmalara müteşekkir olduğumuzu söylemek istiyorum. Başarılmış olan bu kadar çok şeyi gördüğümüz zaman MEB’in iki yıl gibi kısa sürede 600 bine yakın Suriyeli çocuğa vermiş olduğu eğitim hizmetinden çok etkilendiğimi söylemem lazım. Bu bir anlamda genç Suriyeli nüfusa yapılmış yatırım olarak da düşünülmeli." dedi.

'TÜRK HÜKÜMETİYLE GÖRÜŞMEYE DEVAM EDECEĞİZ'
Popowski, Türkiye’deki mültecilere yardım aracı olarak planlanmış olan programın sürdürülmesi ve devamının gelmesinin söz konusu olduğunu ifade ederek, "Bunların önümüzdeki yıllardaki devamını planlamak için Türk hükümetiyle gerekli görüşmeleri yapmak için burada bulunuyoruz. Bugünkü ziyaretimizin amacı da yapılan çalışmaları ve başarılanları yerinde görebilmekti." diye konuştu.

Neticeden memnun olup olmadığı sorulan Popowski, "Burada bu okulda verilmiş olan eğitimi, kaç Suriyeli çocuğun okula devam ettiğini, onların mutlu yüzünü gördüğümüzde bizim de mutlu olmamamız mümkün değil." yanıtını verdi.

PICTES Proje Direktörü Haydar Şahin de AB heyetinin ziyaretine ilişkin şunları kaydetti:

"Biz bu tablonun görülmüş olmasından dolayı mutluluk duyuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başta Sayın Cumhurbaşkanımızın olmak üzere bu konuya vermiş olduğu destek ve bu sorunun arkasında durmuş olmasının ortaya çıkardığı çok önemli bir tablo var. Türkiye yapmış olduğu bu işle bütün dünyaya örnek olacak, çok büyük ölçekte çok başarılı bir faaliyeti MEB eliyle yürütmüştür. Takdir edilmesi de bizim açımızdan güzel bir şey." NTV

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder