12 Mayıs 2018 Cumartesi

Zinayı hangi midesi geniş kaldırdı?



Başbakan Erdoğan Baykal’ın istifası CHP’ye oy kazandırdı haberlerine tepki göstererek esip gürlemiş ve "Bunu kınıyorum. Türk toplumunun midesi bu kadar geniş mi? Kendi ahlak değerleriyle oynayanlara bu millet prim vermez" demiş.

23 Haziran 2010 
“Kendi ahlak değerleriyle oynayanlara bu millet prim vermez.”

Bu sözler üzerinde durmak lazım. Bir tespit içeren sözler bunlar.

Toplum kendi ahlak değerleri ile oynayanlara prim vermemeli demek istiyor aslında.

Acaba millet kendi ahlak değerleri ile oynayanlara prim veriyor olabilir mi?

Normalde vermemeli elbette.

Zina dini ve ahlaki değerlerimize göre suç ve büyük günahlardandır ve Allah Kuranı Kerim’de zinaya yaklaşmayın buyurmaktadır. Zina 2004 yılına kadar da ceza kanunumuzda hapisle cezalandırılan bir suçtu.
Zinayı suç olmaktan çıkarmak ve meşrulaştırmak sizce toplumun ahlaki değerleri ile oynamak kapsamında değerlendirilebilir mi?

Başbakan Erdoğan’a göre de zina yapmak ve zina yapanlara sahip çıkmak toplumun ahlaki değerleri ile oynamak olarak değerlendiriliyor ve Baykal’a sahip çıkılmasına tepki gösteriyor.

Zina yapan ve zina yapana sahip çıkan bu hükümde ise zinayı yasalarda suç olmaktan çıkaran ve meşrulaştıranlara ne diyeceğiz? 

Onları nasıl değerlendireceğiz?

Eğer bu millet kendi ahlaki değerleri ile oynayanlara prim vermiyorsa- vermemeli ise zinayı yasalarda suç olmaktan çıkaranlar millet nezdinde nasıl cezalandırılmalıydı? 

Ya da cezalandırıldı mı?

Soruların sayısını artırmak mümkün ama biz yine yaşanan olaya geri dönelim.

Ana muhalefet partisi lideri evli bir milletvekili ile gayri resmi-gayri ahlaki bir ilişki yaşadığı iddiası ile istifa etmek zorunda kaldı değil mi?

Yani zina yaptığı iddia ediliyor ve Başbakan Erdoğan’da bu ilişkiyi toplumun ahlaki değerleri dışında değerlendiriyor ve Baykal’a sahip çıkılmasını milletimizin ahlaki değerleri ile oynamak olarak nitelendiriyor.

Öyle değil mi?

Peki zina yasalarımızda bir suç mu?

Hayır.
Zinayı yasalarımızda suç olmaktan çıkaran siyasi irade kim peki?

Erdoğan ve partisi AKP.

Sayın Başbakan “Yahu bu toplum ahlakî değerlerinden bu kadar yoksun mu? Midesi bu kadar geniş mi?" Diye sorarak aslında toplumsal hafızamızı hiçe sayıyor.

Baykal’a ahlak zabıtası pozları takınarak höykünen ve Türk toplumunun hafızasını yoka sayan Başbakan’a 2004 yılında yaşanan ve kendisinin hatırlamadığı ama büyük bir siyasi krize dönüşen zina tartışmalarını hatırlatalım. 


2004 yılında yeni ceza yasası tartışması yaşanıyor ve bu yasa da zina- evlilik dışı ilişkilerin hapisle cezalandırılması AKP tarafından öngörülüyordu.

AB- Türkiye Karma Komisyonu Başkanı Hollandalı Joost Lagendjik zina sorununun çözülmesi için Türkiye’yi resmen uyarıyor ve evlilik dışı ilişkinin hapisle cezalandırılacağı bir Türkiye’nin Avrupa’da yer bulması imkânsız diyordu.

Başbakan Erdoğan’ın tavrı aynı bugünkü gibi son derece sertti ve Lagendjik’e verdiği cevapta o sert tavrı içinde barındırıyordu.

Biz Türkiye’yiz. Biz Türküz. Kendi kararımızı kendimiz vereceğiz. İç işlerimize karışmasınlar.

Fakat Baykal’ı istifaya götüren zina meselesi AB yetkilileri tarafından merkezi bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor, Avrupa değerlerinin tartışılamayacağı Türkiye’ye resmen dayatılarak üyelik müzakerelerinin zinanın suç sayılması halinde sürdürülemeyeceği ilan ediliyordu.

Tayyip Erdoğan bu gergin havada Brüksel’e uçtu.
Erdoğan ve AB yetkilileri arasındaki görüşmeleri ve çıkan sonucu 23 Eylül 2004 akşamı BBC Türkçe şu başlıkla dünyaya duyurdu; Erdoğan Brüksel’de çark etti. Yeni TCK’da zina suç değil.
Dönüşte, "biz Türk’üz. Biz Türkiye’yiz AB iç işlerimize karışamaz" efelenmesinde bulunan Erdoğan, Türkiye’nin gözünün içine baka baka yeni TCK’da zinanın suç sayılamayacağını ve yeni TCK’nın en kısa sürede TBMM’de onaylanmasını umduğunu söyledi.

Evet, gazetecilere yaptığı açıklamada toplum ahlaki değerlerinden yoksun mu? 
Midesi bu kadar mı geniş sorusunu soran Başbakan Erdoğan’a biz de şu soruyu yöneltmek istiyoruz;

Zina Türk ahlak değerlerinde bir kabahat, yasalarda bir suç mudur?

Suç ve kabahatse zinayı suç olmaktan kim çıkardı ve meşrulaştırdı?

Zina, Başbakan’a ve genel ahlak kurallarına göre midesi geniş toplumların kabul edebileceği bir şeyse Türk toplumunun midesi geniş değil, tamam da zinayı kaldıran hükümetin ve partinin midesi geniş mi?

Hakikaten hangi midesi geniş kaldırmıştı bu zinayı yahu? 
  

Zina, aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişkiyi ifade ediyor.

1926 tarihli eski Türk Ceza Kanunu 440. Maddesinde kadınlar, 441. maddesinde de erkekler için 'zina suçu'nu düzenliyordu. 

Fakat kadın için sadece 'cinsel ilişki'nin yeterli sayıldığı suç, erkek için 'kendi ikametinde veya diğer bir yerde başka bir kadınla herkesçe bilinecek surette ve karı-koca gibi yaşama' koşullarına bağlanıyordu!

Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemenin eşitliğe aykırı olduğu itirazı üzerine 23 Eylül 1996'da 441. maddeyi iptal etti. 

Mahkemenin verdiği 1 yıllık sürede yeni düzenleme yapılmayınca zina erkekler için suç olmaktan çıktı. 

Ancak bu iptal üzerine bu kez zina sadece 'kadın suçu' haline gelmişti. 

Bu eşitsizliğe de itiraz üzerine Anayasa Mahkemesi 23 Haziran 1998'de 440. maddeyi iptal etti.TBMM, 2004 yılında iktidar ve ana muhalefetin uzlaştığı metin üzerinde Türk Ceza Kanunu reformunu görüşürken, AK Parti 'zina'nın tekrar suç sayılması için girişimde bulundu. 

Baykal 2004'teki AKP'nin bu girişimini 'ihanet' sayacağını açıkladı. 
Avrupa Birliği de, zinanın tekrar suç sayılmasının tam üyelik müzakerelerine geçişi etkileyebileceğini duyurdu.AK Parti, uzlaşma sağlanamayınca 'zina'nın suç sayılması girişimden de vazgeçti ve yeni TCK 26 Eylül 2004'te yasalaştı, 12 Ekim 2004 tarihli Resmi Gazete de yayımlandı. resmigazete.gov.tr-2004/10





TBMM BAŞKANI ARINÇ: ''ORDU HİÇBİR ZAMAN AB'YE KARŞI OLMAMIŞTIR"
(25 Eylül 2004)

TBMM Başkanı Bülent Arınç, ''TSK, yani ordu hiçbir zaman AB'ye karşı olmamıştır ve bu tür projelerde öncü rolünü üstlenmeye çalışmıştır'' dedi.
Arınç, Türkiye'deki yabancı basın mensuplarına 25 Eylül Cumartesi günü TBMM'de öğle yemeği verdi ve sorularını yanıtladı. Bülent Arınç, yemek öncesi yaptığı konuşmada, TBMM'nin 22. Dönemde büyük bir başarıyla çalışarak demokratikleşme ve AB konusundaki düzenlemelerin de yer aldığı 460'dan fazla yasayı çıkardığını, anayasanın çeşitli maddelerinde değişiklik yaptığını anlattı.

Bazı konuların Türkiye'de tabu haline geldiğini, bunlar arasında ölüm cezasının, DGM'lerin kaldırılması, Medeni Kanun'un, TCK'nın değiştirilmesi, Etik Kurul'un kurulması ve benzeri hususların yer aldığını bildiren Arınç, TBMM Genel Kurulu'nun bu gün olağanüstü toplanarak başta TCK olmak üzere gündemindeki üç tasarıyı da yasalaştıracağını söyledi.

TBMM Başkanı Arınç, 3 Kasım seçimlerinden sonra Türkiye'de istikrarın yakalandığını, TBMM'de güçlü bir iktidar grubu ile güçlü bir muhalefetin yer aldığını belirtti. Arınç, şöyle konuştu:

''AB yolunda atılan tüm adımlarda iktidar partisi kadar muhalefet partisinin de katkısı bulunmaktadır. Bu da reformların daha süratli, güçlü yapılmasını, daha güçlü yapılmasını önümüze getirmiştir. Türkiye bu istikrar ortamında yeniden inşa edilmektedir. Ne kadar gecikmiş düzenleme, ne kadar 21. yüzyılın gerektirdiği demokrasi ve hukuk standardı açısından yapılması gereken ne kadar çok iş kalmışsa bunlar süratle gideriliyor, yerine getiriliyor.''

ORDUNUN ŞEFFAFLAŞMASI
Arınç, ''AB'ye uyum noktasında ordunun şeffaflaşması konusunda ne gibi adımlar atılacağına'' ilişkin soru üzerine şunları söyledi:

''Türkiye için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin AB konusunda ne düşündüğü, bu konuda itirazları olup olmadığı, her zaman sorulmuş ve tartışma konusu olmuştur. Ordunun gücünün çok fazla olduğu, sivil gücün üzerinde etkide bulunduğu gibi itirazlar olmuştur. Bu itirazı konuların pek çoğu artık konuşulamaz. TSK'nın bir modernleşme ve Türkiye'nin 40 yıldan beri sürdürdüğü projesine karşı olumsuz tavır takınmadığı ortaya çıkmıştır.

TSK, yani ordu hiçbir zaman AB'ye karşı olmamıştır ve bu tür projelerde öncü rolünü üstlenmeye çalışmıştır. Ancak Türkiye'de mesela DGM'lerde geçmişte bir askeri hakim bulunuyorken 1999'da yapılan anayasa değişikliğiyle DGM'de askeri hakim bulunmaması kararlaştırılmıştır. Daha sonra da DGM'nin kendisi anayasadan çıkarıldı ve bu mahkemeler tarihe karıştı.''

ZİNA KONUSU
Türk Ceza Kanunu Tasarısı metninde yer almayan zinanın suç olması konusunda başlatılan tartışmanın Türkiye içinde ve dışarıda şaşkınlığa sebep olduğunu belirten Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Anlamsız, kanunda olmadığı halde büyütülmüş bir manasız tartışmanın içine girildi. Eskiden TCK'da erkek ve veya kadından biri evli ise bir başka kişi ile ilişki kurması halinde ceza alıyordu. Anayasa Mahkemesi 1996 ya da 97'de bunu iptal etti. 6-7 yıldır TCK'da zina denen bir fiile ceza verilmiyor, böyle bir yaptırım yok. Dolayısıyla yeni ceza kanunu gelirken de bu fiile suç verilmemesi düşünülmüştü. Fakat biz hayali bir dövüşün içinde kendimizi bulduk. O tartışmalar kamuoyunu günlerce meşgul etti. Ama Brüksel'de Başbakanın gerekli kişilerle görüşmesini takip eden konu somut olarak ortaya çıktı.''

''Zina konusu acaba AKP'nin imajını nasıl zedeledi? AKP'nin gizli bir gündemi mi var konusu sürekli gündeme getiriliyor'' yönündeki soru üzerine Arınç, şöyle konuştu:

"AK Parti'nin hiçbir gizli ajandası yok. Partinin referansı, partinin programıdır. Parti, bu programı ile ve halka yaptığı beyanname ile halkın önüne çıktı. Halk bu partinin samimiyetine güvendi ve 10 aylık bir partiyken tek başına iktidar yaptı.

Bu gücümüzü inancımızdan, samimiyetimizden ve halkımızın bizi kucaklamasından alıyoruz. Her şey partimizin tüzük ve programında olduğu gibidir. Bunun dışında başka bir defterde kitapta, aklımızın başka bir köşesinde ileriye sakladığımız ve arka plana attığımız bir ajandamız yok.''

Yürürlükte olan TCK'nın 1926 yılından beri yürürlükte olduğunu ve zinanın suç olmasının Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla 1990'lı yılların sonlarında suç olmaktan çıkarıldığını bildiren Arınç, şunları söyledi:

''Yani 70 yılı aşkın bir zamanda bu ceza kanunu uygulanmıştır. O zaman tartışma konusu olmayan, hatta rejime yönelik bir tehlike olarak görülmeyen bir şeyin şimdi (AK Parti böyle düşünüyor, bu büyük bir tehlikedir) denmesi çok garip bir yaklaşımdır. Bunun başka mecralara çekilmek suretiyle bir tartışma konusu yapılması belki hükümetin gücünü kırmaya, hükümetin AB yolundaki iradesini etkilemeye yönelik bir politika malzemesi sayılabilir.''

Meclis'in yasa koyucu organ olduğunu vurgulayan Arınç, Meclis'in halk adına yasa yaparken toplumun ihtiyaçlarını taleplerini dikkate almak zorunda olduğunu söyledi. Arınç, Meclis'in yasama yetkisine yönelik itirazların hiçbirisinin ciddi olmadığını bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ailenin korunmasına yönelik bir kanun yapmak gerekiyorsa bu nerede yapılır, hangi maddenin içine konulur, ne şekilde düzenlenir? Buna bütün dünya parlamentoları sahiptir. Dolayısıyla bu yetkinin konuşulduğu ve tartışıldığı parlamentonun bu konuda özgür olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak bittiğini zannettiğimiz tartışmayı yeniden alevlendirmek için söylemiyorum, ama TBMM halk adına halk yararına toplumun sorunlarını çözmek için yasa yapan bir yerdir. Bu yasa bazen kamu yönetimi olduğu gibi, TCK olabildiği gibi bazen petrol kanunu, maden kanunu olabilir. Bu yetki başka hiçbir kuruma verilmemiştir. Dolayısıyla Meclis (ben halk adına şöyle bir yasa çıkartmak istiyorum) dediği zaman buna kimsenin itiraz hakkı olmaması gerekiyor.''

TALİHSİZ TARTIŞMA
Arınç, demokratik ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de muhalefetin çeşitli denetim hakkı bulunduğunun altını çizerek, ''Dolayısıyla bu tartışmayı talihsiz bir tartışma olarak kabul ediyorum. Ama meseleye şöyle de bakmak mümkün. Bir milletvekili bir grup insan Türkiye'de zina suç olsun diyebilir. Bütün dünyada insanlar farklı düşünceler dile getirebiliyor. Bunlar demokratik tavırlardır. Dolayısıyla bir milletvekili ya da dışarıda 10-20 kişinin (zina eskiden olduğu gibi suç olsun) demesi bir tehlike olarak değil, bir düşünce olarak karşılamak ve Meclis'in yasama yetkisini bu şekilde anlamak gerekir'' dedi.

''TERÖRLE MÜCADELE ETMEYİ GÖREV SAYIYORUZ''
Bir gazetecinin Osetya'da meydana gelen terör olayını gündeme getirerek, Türkiye'deki Kafkas derneklerinin ''olayı Rusya ve ABD yaptı şeklinde açıklamalarda bulundu. Teröristler direnişçi olarak nitelendi. Bu konudaki görüşünüz nedir?'' şeklindeki sorusu üzerine Arınç, Türkiye'nin Meclis'i, Hükümet'i, halkıyla terörün her çeşidine karşı olduğunu, terörü insanlık suçu olarak kabul ettiğini belirtti.

''Terörün amacı ne olursa olsun kabul etmiyor ve onunla mücadele etmeyi görev sayıyoruz'' diyen Arınç, son dönemlerde dünyada global bir terör olayı yaşandığını, bundan bütün ülkelerin etkilendiğini vurguladı.

Bülent Arınç, Osetya'daki katliamın oradaki insanlar kadar kendilerini de üzdüğünü belirtti, ''Türkiye'de adı Çeçen olsun, adı başka bir şey olsun, etnik kökeni ne olursa olsun terör olaylarına karışanlara Türkiye'deki bazı dernek ve kuruluşların destek verdiği iddiası eskiden beri yapılır. Ancak Türkiye bu konuda çok açıktır. Rusya tarafından bildirilen bütün istihbarat bilgileri değerlendirilmektedir. Şu anda Rusya yetkilileri Türkiye'nin tavırlarından, davranışlarından dolayı da çok memnunlardır" dedi.

Arınç, Türkiye'deki dernekler yasada gösterilen bir suçu işledikleri takdirde cezalandırılacaklarını ancak düşüncelerini ifade etmekten dolayı ''onların ağızlarına kilit vurmalarının mümkün olmadığını'' söyledi.

RUHBAN OKULU
TBMM Başkanı Arınç, ruhban okulu konusundaki bir soruya ise, ''Ruhban Okulu ile ilgili tartışmalar çok özel bir tartışmadır. Azınlık, çoğunluk hiç önemli değil, Türkiye'de yaşayan herkes dini ibadet ve özgürlüğünü rahatlıkla kullanabilmelidir. Bu sebeple uyum yasaları içinde çok düzenleme yapıldı" diye konuştu. tbmm.gov.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder