11 Haziran 2018 Pazartesi

TAYYİP ERDOĞAN İDAM EDİLMELİ



TAYYİP ERDOĞAN İDAM EDİLMELİ 

Cumhur Eray 

Biri çıkıp, iki artı iki beş eder derse inanın, ama AKP Başbakanının hiçbir sözüne inanmayın.  

Öyle bir başbakan ki bu zat, yalnız yalancı değil, gurur, haysiyet ve onuru da yok.

Hatta gurur, haysiyet ve onur nedir bunları da bilmez.

Bilseydi, Türk  milletinin onurunu, dünya ülkelerinin nezdinde sıfırlatmazdı. 

Bir kez olsun Ne mutlu Türküm Diyene sözünü bilinçli olarak ağzına almayan, ama ben koskoca başbakanım diyebilen kişi. 

Siyahla beyaz farkını bilen bütün vatandaşlara ve yobazların inandığı kâhinlere soruyorum: hiçbir gün aklınızın ucundan geçti mi ki, bir gün hasta bir başbakan ve Cumhurbaşkanı gelecek Ne Mutlu Türküm sözünden nefret edecek ve mahyalardan bile indirerek; bunu gündemi değiştirmek için çelik çomak olarak kullanacak? 

Ulusalcıyız diye bizi aldatan yalancı, sahtekâr, çıkarcı gazete ve televizyonlar da, her çelik çomakta olduğu gibi, bu oyunu da oynuyor.

Bu gün, Talât Paşa Komitesi İsviçre’de, Türkiye için büyük fedakârlıklar yaparak çıkartma yapıyor. 

Ulusal Kanal’dan başka, bizi ulusalcıyız diye aldatanlardan bir teki bile bundan bahsetmiyor. 

Gel bunların samimiyetine inan; Gel bunlarla kurtuluş savaşına çık. Nerede birlik, beraberlik, nerede dayanışma? 

Yazıklar olsun, bin defa yazıklar olsun.

Utanın utanın… 

Alman mahkemelerince hırsızlığı dolandırıcılığı ispatlanmış.

Erdoğan’ın  onursuzluğuna, hainliklerine gelince; bunu, Türk Askerinin başına ABD çuval geçirdiği zaman da gösterdi ve Nota vermek, müzik notası vermek değildir dedi.

Yüce meclisten sınır ötesi operasyona evet dendi, bu BOP Eş başkanı tezkereyi uygulamayıp önce Bush’dan icazet istedi. 

Böylece PKK’ya zaman kazandırıp kaçmalarını sağladı.

Suudi Arabistan kralı Türkiye’ye geldi, onun ayağına kardeşi Gül ile gidip diz çöktü.

Davos’a gitti One Münit dedi.

Hemen arkasından, ben ettim siz etmeyin, Güneydoğu’daki mayınlı araziyi size vereyim beni affedin dedi.

Sanki bu araziler babasının malı. Yahu senin Türkiye’de alnının teriyle, namusunla sahip olduğun bir çakıl taşın bile yok. 

Varsa söyle, göster... 

Senin, tükürdüğünü yalamaktan, insanları aldatmaktan, yalan söylemekten, takıye yapmaktan, iftira atmaktan, hakaret etmekten, şantaj yapmaktan, gündem değiştirmekten, PKK’ya yardım etmekten, insanlara zulüm etmekten, insanların dini duygularını kötüye kullanmaktan, hırsızlıktan, sahte evrak tanzim etmekten, kalpazanlık yapmaktan, düşmanlarla işbirliği yapmaktan, ırkçılık yapmaktan, her gün yeni bir sivil darbe yapmaktan, açılım açılım deyip karını kapatmaktan başka hiçbir, altını çizerek söylüyorum hiçbir meziyetin, hiçbir iyi tarafın, hiçbir insanlık tarafın yok… 

Anımsarsanız, bu hasta adamdan ve kardeşi Gül’den kurtulmanın tek çaresinin, bunları idam etmekten geçtiğini,

9.10.2008’de, yani bir yıl önce "ŞÜPHELERİM GERÇEKMİŞ, ERDOĞAN İLLEGAL ÇETE KURMUŞ başlıklı yazımda dile getirmiştim. 

Hatta Gülhane Parkı’nın önündeki asırlık çınar ağacında asılmalılar diyerek yer de göstermiştim.

Geçen gün (6 Ekim 2009 günü akşam), Sayın Abdüllatif Şener ulusalcı televizyona çıkıp, Tayyip Erdoğan’ın idam edilmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. 

Ben ülkemin bekası için, ölümü göze alarak bu mahlûkun idamını isteyebilirim... 

Ama ayni zihniyetin çekirdeğinden gelen Sayın Şener’in milyonlarca insanın izlediği bir ekrandan, Erdoğan’ın idam edilmesini istemesi, kafama bazı soruları getirdi. 

Birincisi, Şener benim gibi sıradan bir vatandaş değil, daha makul, daha itinalı konuşur ve ölümü göze alamaz. 

İkincisi, Şener’in elinde Erdoğan’ı mahvedecek o kadar büyük bir koz olmalı ki korkmadan onun idamını isteyebilsin.

Üçüncüsü ise benim kötümserliğimde yatıyor.

Ben 8 yıllık AKP iktidarında, yaşayıp gördüklerimle onlarla ilgili olay ve söylemlerde iyimser düşünemiyorum.

Bu cümleden olarak, Sayın Şener başından beri bir alternatif olarak kullanılıyor.

AKP’nin, daha doğrusu Erdoğan’ın başına istemedikleri bir olay meydana gelirse A. Şener devreye girecek. 

Bugünlerde A. Şener danışıklı dövüş rolünü oynuyor.

Onun içindir ki bir de parti kurdu. Bir ilkokul çocuğunun karşı görüşüne bile tahammül edemeyen, nerede ise çocuğu boğazlayacak olan Erdoğan, nasıl olur da Şener’in kurduğu partiye ses çıkarmaz.

Bu bir danışıklı dövüşten başka bir şey olamaz... 

Eğer Sayın Abdüllatif Şener samimi ise, kurduğu parti programına bunu yazılı olarak halka ilan etsin. 

Sayın Osman Pamukoğlu, idam cezasını tekrar getireceklerini yazılı ve sözlü ilan etti. 

Şener de Erdoğan’ı idam ettireceğini parti tüzüğüne koysun, yazlı ve sözlü olarak ilan etsin. 

O zaman inandırıcı olur…

Yazımı şöyle bitiriyorum: 72 milyon Türk vatandaşına her gün ölümcül işkenceler yapan, yürütmeyi yabancı ülkelere terk eden, ABD uşakları, başta Erdoğan ve Gül olmak üzere vatan hainlerinin idam edilmesini istiyorum, isteyeceğim;

Bu vatan hainlerinin idam edilmesini istemek suçsa, beni de alın içeri. 

10.10.2009





***

TAYYİP ERDOĞAN İDAM EDİLMELİ Dedim ya, artık çelik çomak oynamayacağım, işleri kesat giden mahalle bakkalının borç defterini karıştırdığı gibi,  eski yazdıklarımı sizlerle paylaşacağım.

Dün, "Sözde Soykırım" tasarısı temsilciler meclisi  tarafından kabul edildi. Eğer AKP, Telat Paşa çıkarmasında PKK'nın dörtte biri kadar komitenin arkasında olsaydı, bugün Sözde Soykırım tasarısı imkânsız kabul edilmezdi.

Bununla da ilgili 10.10.2009'da sizinle paylaştığım "Tayyip Erdoğan İdam Edilmeli" konulu yazımı aşağıda tekrar bulacaksınız.

Türk vatandaşlarını korkmadan aydınlatan yazarlarımızdan Nihat Genç ve Emin Çölaşan'dan, Televizyon kanallarından da Ulusal Kanal'dan başka hiçbir kişi ve kuruluş kalmadı.

Zeki insanlar korkar, doğrudur.

Söz konusu vatanı ise korkan değil yazar, insan bile değildir, bu da doğrudur. 

Artık her şey kabak gibi ortada, vatan ayağımızın altından kayıp götürülüyor. 

Son günlerde, yaptığı Deniz Feneri hırsızlık ve soygunlarını, kalpazanlığını, evraklarda sahtekârlık yaptıklarını, ihalelere fesat karıştırdığını, Türkiye aleyhine yabancı ülkelerle yaptığı gizli anlaşmaları, yetimin parasını yiyip yedirdiğini, bunların arasında 750 milyon doları yandaşına verdiğini, Kıbrıs'ı vermek için, Sayın Denktaş'ın ve Kıbrıs halkının arkasından oynadığı oyunu, Kıbrıs'tan askerlerimizi çekebiliriz demesini, Ermenistan açılımını, Azerbaycan'ı neden küstürdüğünü, kendisinin kulu kölesi olmayanları fişlediğini, PKK ile işbirliği yaptığını ve teröristleri koruduğunu, Ergenekon adı altında insanlarımızı canlı canlı öldürttüğünü, hukuku ayaklar altına alıp Habur'da bunu ilan ettiğini, (SAYMAKLA BİTMEZ ) sorgulayacak hâkimi kendisinin seçmesi için, ortada bir ihtiyaç olmadığı halde ve 8 yılın sonunda,
 giderayak, anayasa değişikliği yapacağını görmüyorum, bilmiyorum diyen biri varsa
, normalliğinden, Türklüğünden, insanlığından şüphe ederim. 

Bu ne demek biliyor musunuz? 

72 milyon insanın katilleri Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül, kendilerini sorgulayacak hâkim olarak, ayni suçu işleyen Bülent Arınç'ı hâkim olarak tayin edecekler.

Bunun başka izahı olamaz...   

"SAAT DOKUZA BEŞ VAR!!!" başlıklı yazımdaki görüş ve düşüncelerimin arkasındayım. 

Videosu...

Orada değindiğim gibi Erdoğan ve Gül'ün kendilerini kurtarmak için sırada olan korkunç son planlarından kurtulmamız için, Türk halkının vakit geçirmeden evlatlarından, kardeşlerinden, çocuklarından kurulmuş olan Ordu ile el ele verip birleşmesi ve ayağa kalkması şarttır. Bu devrimde, Genel Kurmaylığı hesaba katmıyorum. Başbuğ'da tıpkı Büyükanıt gibi artık Erdoğan'la konuşurken eliyle ağzını kapatmaya başladı. Bu davranışı hiç de iyi bir alamet değil. 
Dengir Mir Mehmet Fırat: Başbakan'ın Kürt yorumu istifa sürecimi başlattı

Erdoğan'ın dediği gibi hakikaten ikisi paslaşıyorlar... 

Erdoğan ve Gül planlarının bir parçası olan referandumu da deneyeceklerdir. 

Oy kaydırmalarını, sahtekârlıklarını herhalde yalınız genel seçimlerde kullanmaz bu hainler. 

Başta Deniz Baykal olmak üzere, parti başkanlarını uyarıyorum; referandumda da AKP'nin oylar üzerinde yapacağı sahtekârlıkları şimdiden düşünüp tedbir alın.

Cumhur Eray  6 MART 2010








***


YSK'nın "Seçsis" yazılımı sertifikasız çıktı!
Sorgulandı, suallendi, ilk neticeler ortaya çıkıyor... Aydınlık’ta şu önemli not düştü, alın, lütfen okuyun:

'Seçimlerde kullanılan bilgisayar yazılımı sertifikasız çıktı
YSK, “Bilgisayar Destekli Merkezi Seçmen Kütüğü Sistemi” için, yetkili tek kurum olan İstanbul Teknik Üniversitesi Ulusal Yazılım Sertifikasyon Merkezi’nden sertifika almamış. UYSM, sertifikalı yazılım eserlerinin üst düzey güvenlik koşulları altında kaydının tutulmasını ve geriye dönük hukuki inceleme yapılabilmesini sağlıyor.'

Burada aslında YSK'ya kızmamak gerekiyor.

Çünkü bu olgu; YSK'nın da sadece AKP nüfuzunda olduğunun göstergesidir.

Nerelerde profesyonel olmayan veya 'çakma' bir duruma rastlarsınız, orada muhakkak ya F-tipi, ya da AKP acizliğini bulursunuz.

Bu arada, THY'nın geçenlerde 'onlardan olmayan' (bu ne demek midir?) 500 nitelikli uzman teknik servis eleman işten attığını ve yeni personel getirdiğini biliyor muydunuz? Servisler aksayıp bir kaç uçak daha düşerse hiç şaşırmayın. Siz siz olun. THY konusunda 'yoğurt' ve 'üfleyerek yeme' hesabı ile yaklaşın. darzihin.blogspot.com




SEÇİMLER, HİLE, BİLGİSAYAR VE BİLGİÇALAR...

22 Temmuz seçimlerinin ardından çok konuşulan bir konu da seçimlerde hile mi yapıldı sorusu idi. Bu sorunun siyasi açıdan cevabı elbette evettir. Sadece kömür dağıtımı bile açık bir siyasi hiledir. Ama buradaki asıl konumuz teknik hileler.

 Türkiye’de ilk kez 22 Temmuz seçimlerimde % 100 bilgisayar yazılımı kullanılmıştır. Bu yazılımı da içeren projenin adı SEÇSİS’tir. Ayrıntılı bilgi http://www.ysk.gov.tr/  adresinde mevcuttur. 22 Temmuz sonrası, hile tartışmaları nedeniyle, sitedeki SEÇSİS bilgilerinde değişiklik yapılmış, hile iddialarına cevap verilircesine ayrıntılı açıklamalar konulmuştur. 

 Bilgisayar konusuna tam vakıf olmayanlar açısından basitçe açıklayayım; YSK merkezine kurulu ana bilgisayara SEÇSİS yazılımı yüklüdür ve bu ana bilgisayar, tüm il ve ilçe seçim kurullarında kurulu yerel bilgisayarlara bağlıdır. Buna ağ-network denir. Her makineden yapılan işlem ve kayıt, bu yazılım tarafından anında işlenerek sonuçlar ana bilgisayarda toplanır ve istenen bilgiler toplu olarak elde edilir. Sandık Kurullarında oyların sayılıp sonuçların elle yazıldığı tutanaklar, İlçe Seçim Kurulundaki bilgisayarda yüklü SEÇSİS yazılımı üzerindeki tutanağa geçirilir (bakınız YSK 2007/765 sayılı genelge www.ysk.gov.tr). Bundan sonraki aşamalarda İlçe Seçim Kurulu tutanak toplamlarını İl Seçim Kuruluna ve İl Seçim Kurulu da YSK’na SEÇSİS üzerinden bildirir. Bu ağ ortamı dış müdahalelere karşı güvenlik donanımları ve yazılımları ile korunmaya çalışılır.

 SEÇSİS projesinde kullanılan veritabanı (bilgilerin toplandığı yer) yazılımı Java teknolojisi destekli Oracle’dir. Yazılım güvenliği açısından bakıldığında, Oracle ciddi ve bu konudaki en büyük şirket ise de, açıkları mevcuttur ve Oracle Microsoft’tan sonra ikinci büyük ABD yazılım firmasıdır (bakınız:  http://tr.wikipedia.org/wiki/Oracle ). Oracle’ın güvenlik açığı seviyesi, kurulduğu işletim sistemine göre değişir (bakınız :  http://security.metu.edu.tr/belge.php?oracle.html). SEÇSİS projesinde işletim sistemi olarak, merkezde Unix-linux ve ilçelerde ise Windows XP yüklü İntel işlemcili bilgisayarlar kullanılmıştır (www.ysk.gov.tr). Linux-unix sistemler açık kaynak kodlu olup güvenlik açısından bugün en güvenli sistemlerdendir. Ancak tek başlarına değil, diğer yazılım ve donanımlarla birlikte kullanıldığında. Oysa, YSK, il ve ilçe seçim kurullarında bulunan Windows işletim sistemleri CİA destekli, Bill Gates mamulü en büyük “bilgi çalar” sistemdir ve 5-6 yıldan beri Avrupa ülkelerinde ve bir çok büyük ülkede devlet kurumlarında kullanımı yasaklanmış ve linux sistemlere geçilmiş, Microsoft bunun üzerine kısmi kaynak kodunu vererek satış yapmak zorunda kalmıştır (Almanya’da, ABD tarafından askeri sırların bu sistemle transfer edildiği yıllar önce tespit edildiğinden).

 Windows işletim sistemleri ve bu sistem üzerine kurulu ağ ortamları yıllardır çoluk çocuk denecek “hackerler” tarafından bile delik deşik edilmektedir (Ayrıntılar ve hack raporları için bakınız http://tr.zone-h.org/component/option,com_attacks/Itemid,17/). SEÇSİS projesinde omurga ve portal anahtarı, portal güvenlik duvarı, portal saldırı tespit ve korunma sistemi, portal yük dengeleyici olarak “Cisco” güvenlik ürünleri kullanıldığı YSK sitesinde bilgi olarak yer almaktadır. CİSCO sistem bir ABD firmasınındır. CİSCO sistemin güvenlik durumu hakkında Google’de “cisco hack” olarak arama yaparsanız CİSCO güvenlik sistemlerinin nasıl hack edileceğine ve güvenlik açıklarına dair çok sayıda makale ve yazı bulabilirsiniz.

 Yani, SEÇSİS sistemi veritabanı, işletim sistemi, yazılım ve güvenlik olarak tamamen ABD teknolojisinin elindedir ve zaten hem bu nedenle, hem de bilgisayar teknolojisinin niteliği gereği sisteme her an dışarıdan müdahale edilebilmesi mümkündür. Müdahale yapılırsa hile yapılması da teknik olarak mümkündür. Ancak bunu ispat etmeden hile yapılmıştır demek hukuken mümkün değildir. Bu konuda İ.Ü. Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğ. Gör. Doç. Dr. Ümit SAYIN’ın makalesinde ilginç bilgi ve tespitler yer almaktadır (http://www.kuvayimilliye.net/yazar.php?id=1928).

 Benzer bilgisayar destekli seçim sistemi ABD seçimlerinde de kullanılmış ve bazı bölgelerde seçimlerde hile tespit edilmiştir. Yunanistan seçimlerinde de benzer bir yazılım kullanılmak istenmişse de ABD seçimleri örnek gösterilerek yapılan yoğun baskı sonucu kullanılmaktan vazgeçilmiştir. Ancak bizde maşallah!! “aslan sosyal demokratlarımız”, “ipli milliyetçilerimiz” ne bu sistemle ilgili tek laf etmişler ne de sandık tutanaklarının fiili tespitini yaptırmışlardır. Çünkü bilgisayar üzerinde yapılacak hilenin tek tespit yolu, tüm seçim tutanaklarını elde bulundurmak ve tutanaklardaki sonuçları YSK’nın açıkladığı SEÇSİS sistemden alınan sandık sonuçlarıyla karşılaştırmaktır.

Peki, SEÇSİS sistemde hile yapmak mümkün müdür? Bu sorunun cevabı, anahtarı emanet ettiğimiz bekçi evi soyar mı sorusunun cevabı ile aynıdır. SEÇSİS sistemin tüm anahtarları, yukarıda açıklandığı gibi ABD’nin elindedir. Cevabı mutlaka bulmuşsunuzdur. Bu soruyu ABD bizim müttefikimizdir diyenlere sorarsanız; haşa ABD hile yapar mı derlerse şaşmamak gerek. Bana sorarsanız; bu sistemde hile yapmayan ya akılsızdır, ya saftır ya da dört dörtlük müttefik ve namusludur. Ya da hileye gerek kalmamıştır da yapılmamıştır.

Bir hile senaryosunu hemen kurarsak; sandık tutanakları İlçe Seçim Kurulunda bilgisayara işlendikten sonra, ya da işlenirken bir minik programcık sisteme dalış yapıp, (A) sütunundaki (X) partisinin oy rakamları toplamını % 20 arttırıp, (B) ve (C) sütunlarındaki (Y) ve (Z) partilerinin oy rakamları toplamını % 10’ar düşürürse, tuşa basıp genel toplam alındığında bu müdahalenin tespiti mümkün olabilir mi? Olur, ama sadece o ilçedeki tüm sandık sonuçlarını elle tek tek sayıp toplarsanız... Aksi halde, itiraz süresi sonunda, bilgisayar tuşuna basılarak alınan rakam resmi seçim sonucu haline gelir.

Bu bilgilerle, İzmir Cumhuriyet Mitingindeki verileri ve İzmir 22 Temmuz seçim sonuçlarını karşılaştırdığımızda benim aklım karışmaktadır. Muhalif basına göre bile mitinge katılım sayısı 1 milyonun üzerinde olmuştur. 1-1,5 milyon arasında rakamlar söylenmiştir. Alan hesabı yapıldığında, bizim tespitimize göre mitinge en az 1,3 milyon civarında katılım olmuştur. MHP parti olarak mitinge katılmamıştır. Miting tamamen AKP karşıtı olarak gerçekleşmiş, bizzat katıldığım mitingde, diğer mitinglerdeki gibi AKP aleyhine sürekli sloganlar atılmış ve konuşmalar yapılmıştır. İzdiham derecesinde sıcak ve kalabalıkta bir AKP’linin bu çileyi çekmesi bile düşünülemez. Yani katılımcıların tamamı AKP karşıtı vatandaşlar ve üstelik o çileyi çekecek kadar AKP’ye hasım olanlardır. Yani 1,3 milyon AKP karşıtı mitingde toplanmıştır. Sadece Karşıyaka’dan deniz yolu ile taşınan ve resmi verilere dayanan yolcu sayısı 200 bin olarak açıklanmıştır. Diğer illerden gelenler 250 bin kişiyi geçmemiştir ve bu sayı düşülüp, mitinge gelemeyen AKP karşıtı diğer “gâvur” İzmirli yaşlılar, korkak ve ürkekler, hasta ve engelliler, alana giremeyen ve gelip de dönenler ve diğer muhalif partililer hesaba katıldığında, MHP hariç (kişisel katılımlar az da olsa olmuştur) İzmir’de AKP karşıtı en az 1,5 milyon seçmenin var olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Oysa 22 Temmuz seçimlerinde AKP ve Bağımsızlar dışında kalan tüm partilerin (MHP dâhil) oylarının toplamı 1,3 milyonda kalmıştır. Akp ve Bağımsızların oy toplamı ise 713 bin olmuştur. Öyleyse en azından kalan 200 bin İzmirli ya hem mitinge gelmiş, AKP’ye  vermiş veriştirmiş ve rahatladığından siniri geçip!! AKP’ye oy vermiştir, ya oy kullanmamıştır, ya da bu oylar bir şekilde uçmuştur?  Kim bilir, belki de bu AKP karşıtları oy kullanmış ama bu oylar sanal seçim sisteminde, diyelim ki yanlış tuşa basıldığından, AKP’nin hanesine şıp diye geçivermiştir.

İnsanoğlu işte, hayal kurmadan duramıyor diyenler olabilir, ama aptalca durmaktan daha iyidir hayal kurmak. Hayal mi bilmem ama, bu konuda son söyleyeceğim şudur; Kendime göre bir hile doğrulaması yapmak için,  Anayasa Referandumundan 15 gün önce bilgi edinme kanununa göre YSK’ya bizzat faks ile gönderdiğim, sandık tutanaklarını video ile kayıt altına aldığımda bunu sandık sonuçlarına yapacağım itirazlarda delil sayıp saymayacakları konulu dilekçeme cevap verilmemiş ve YSK Anayasa Referandum sonuçlarını hala sandıklar itibariyle açıklamamıştır. Yani hile doğrulama hayalim!! suya düşürülmüştür. Oysa 22 Temmuz seçimlerinde 15 gün içinde tüm sonuçlar sandıklar itibariyle İnternet sitesinden yayınlanmış ve halen da sitede mevcut bulunmaktadır. Halbuki ne hırs ve merakla sandık bölgemdeki okula gidip, kendi sandığımın başında sonuna kadar beklemiş ve hem bu sandığın hem de diğer tüm sandıkların sonuçlarını video ile kaydedip sat 17.30 itibariyle kesin (hile iddiasız) sonucu alıp ilan da etmiştim.

YSK’nın sandıklar itibariyle sonuçları yayınlamasını hala dört gözle beklemekteyim. Yasal itiraz süreleri geçmiş ve referandum hukuken kesinleşmiş de olsa... 

Hile iddiasız, bilgisayarsız, “onlar” ın dediği gibi “açık”, “şeffaf”, “hesap verebilir” bir seçim, yargı ve yönetim dileğiyle.

Celal ÇALIŞ   
İzmir, 15.03.2008  




TAYYİP ERDOĞAN, HEMEN İDAM EDİLMELİDİR!!!!



Ozan Mert
03 Mayıs 2007 Perşembe 07:14

1- AKP hemen kapatılmalıdır...

2-R.Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç, Abdullah Gül İdam Edilmelidir...

3-Büyükanıt Cumhurbaşkanı olmalı ve Cumhurbaşkanlığı Genelkurmay’a bağlanmalıdır.

4-Seçimler hemen yarın yapılmalı, CHP tek başına iktidar oluncaya kadar, her hafta sonu tekrar edilmelidir...

5-Anayasa mahkemesi her ihtimale karşı, 400, 450,500 milletvekili ile meclisin Cumhurbaşkanlığı'na seçilebileceğiyle ilgili kararları alıp, seçim sonuçlarını beklemelidir.

6-Seçim sandıkları, Sabih Kanadoğlu, Emin Çölaşan, Tülay Tuğcu, Mehmet Yaşar Büyükanıt'ın başkanlığını yapacağı bir komisyon tarafından, Anayasa Mahkemesinde açılıp, sayılmalıdır...

7-Seçim tarihi, tüm muhalefet partileriyle konuşulduktan, birleşmeler ve hülleler tamamlandıktan sonra, en uygun olan zamanda yapılmalıdır.

8-Seçimlere katılacak milletvekillerinin, Türk olup olmadığı, Türklükle ilişkileri, Türklükten ne anladıkları, Devlet Bahçeli'nin başına geçeceği bir komisyon tarafından onaylandıktan sonra ancak, aday olabilmelerine imkân verilmelidir.

9-Dinden ne anladıkları ve Müslüman olup olmadıklarıyla ilgili onamayı ise Recai Kutan'ın kuracağı komisyon değerlendirmeli ve karara bağlamalıdır.

10-Laiklikten ne anladıkları ve ne kadar Laik olduklarıyla ilgili kararı, Deniz Baykal'ın kuracağı komisyon değerlendirmeli, onun işin içinden çıkamadığı durumlarda ise, Anayasa Mahkemesi karar vermelidir.

11-Bundan sonra kutlu doğum haftalarında, Gül dağıtmak yasaklanmalıdır.

12-Soyadı kanununda değişiklik yapıp, Gül ve Gül'den türeyen kelimeler yasaklanmalıdır...

13-Bu yasak geriye doğru işletilip, Cumhuriyetimizin başına bela olmuş olan, Gül soy isimli şahıs, İstanbul'a Vali olmuş olan Güler soy isimli şahıs ve Türkiye'ye rüyalarında bile dönemeyen Gülen soy isimli şahıs hakkında işlem başlatılmalıdır...

14-Genel Kurmay' ın muhtırasından bir gün önce, Abdullah Gül'ün yollarına gül döküp, gül sularıyla abdest alan medyanın, Muhtıra sonrası yayınları güzelce mukayese edilip, muhtıra öncesi ve sonrası farkın hesabı sorulmalıdır...

15-Unakıtan'ın oğlunun pastörize yumurta fabrikasına, Erdoğan'ın oğlunun gemisine, Dünürlerinin özelleştirmeden aldıkları Limanlara el konulmalıdır.

16- O ki seçim süreci başladı, tüm seçim otobüslerinin üzerindeki kolonların sesi belli bir desibeli geçmeyecek şekilde ayarlanmalı, kafamız fazla şişirilmemelidir.

17-Hazır eliniz değmişken, siyasetle pek alakası yok ama yayıncı kuruluşun kablolarını kesen, otoparklarda rakip takımın futbolcusunu döven, rakip takımın kalecisinin kafasında torpil patlatıp, antrenörünün kafasını yaran, bundan sonra da aldığı cezaları şikâyet için Anıtkabir'e yürüyen Fenerbahçe'yi de bu kadar kanun arasında Şampiyon ilan ederseniz tadından yenmez... .:) sonsayfa.com



Seçimler yaklaşırken pis kokular geliyor
Nisan 03, 2010, 03:14:46 ÖS
Son Sayfa'dan Neval Kavçar, seçimlerin yaklaştığı şu günlerde Devletin Nüfus İstatistikleri'nde görülen açık çelişkiyi yazdı. Kaçar'ın araştırmasına göre TUİK'in ve Nüfus ve Vatandaşlık İşler Genel Müdürlüğü'nün rakamları ile YSK'nın rakamları birbirini turmuyordu.

Neval Kaçar'ın verdiği bilgiye göre Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün Türkiye nüfusuna ilişkin rakamları, TUİK'in açıkladığı rakamdan 4 buçuk milyon kişi fazlaydı. Kaçar'ın karşılaştırmalı istatistiksel analizine göre ise Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün açıkladığı seçmen sayısı YSK'ya kayıtlı seçmen sayısından 6 milyon kişi fazlaydı.
Kaçar, son seçimde seçmen sayısını belirleme görevinde YSK'nın by pas edilmesine dikkat çekerek, bu çelişkinin bir hileye neden olabileceğini söyledi.

İşte Neval Kaçar'ın araştırması:

“Kurumlar Arası Nüfus ve Seçmen Sayısı Farklılığı” Üzerine Araştırma
SEÇSIS serisi içinde ele aldığım bir başka konu, nüfus ve seçmen sayısı üzerine yaptığım araştırma. Geçtiğimiz dönem Türkiye’nin nüfusu konusundaki tereddütlerimi örneklemiştim. TÜİK ve Nüfus İşleri Genel Müdürlüğünün çelişkili rakamları vardı.
Başbakanlığa bağlı TÜİK’in duyurduğu 31 Aralık 2009 sayım sonucu 72 561 312 kişi.
Bu sayının Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü verileri ile çakışması gerekir değil mi? Bakalım öyle mi?




http://www.nvi.gov.tr/Hizmetler/Istatistikler,Nufus_Kutukleri_Istatistikleri.html (http://archive.is/TVfG) bölümüne, oradan da son istatistik tarihi 2008 yılı verisi olan “Nüfus Kütüklerine Kayıtlı Nüfusun Yaş Ve Cinsiyete Göre Dağılımı (2008 Yılı) (46KB)” bölümü tıklıyorsunuz.

Orada NVGİM’nin yaş ve cinsiyete göre 2008 yılı Türkiye geneli rakamları mevcut. Adı istatistik, fakat yıllarca istatistiğe bakmış birisi olarak yine de bir yanlışlık yapmamak üzere, ilgili müdürlüğe bilgi edinmek için başvurdum.
Sitelerinde yer alan 2008 yılına ait verilerin, ölmüş nüfusu kapsayıp kapsamadığını sordum. Yani 2008 verileri Türkiye’nin o yıla ait nüfusu mudur anlamında.
Gelen cevap şöyle:
31 Mart 2010 Çarşamba, 14:13

Kimden: "Bilgi Edinme"

Göndereni Kişiler'e ekle

Kime: nevalkavcar@yahoo.com

27/03/2010 tarihli Bilgi Edinme Başvuru Formunuz incelenmiş olup; İstemiş olduğunuz bilgi, 2008 yılında nüfus kütüklerindeki açık kayıtları göstermektedir. Bilgilerinize.

Resmi sitedeki veriler 2008 yılı Türkiye nüfusu diyor o cevapta. Bunu niye sordum peki? NVGİM 2008 yılı genel toplamını aldığımda, Türkiye Nüfusu 76.175.083 olduğu için. (2009 yılı dahil değil)
TÜİK kaç açıkladı 2009 dahil nüfusu: 72 561 312
Bir yıl eksik nüfus verisi ile TÜİK ve NVGİM verileri arasında; dörtbuçuk milyona yakın fark var.
Peki; 2008 NVGİM verisine göre 18 yaş ve üstü, yani seçmen sayısı kaç? 53.950.192
2009 yerel seçimine göre 2009 verili seçmen sayısı kaç?

YSK verisine göre;

Kayıtlı seçmen sayısı: 48.049.446

YSK’da Yargının Bypası

Devletin kurumlarının nüfus verileri ve seçmen sayısı arasındaki fark, resmi kayıtlara göre birbirinden farklı.
Niçin?
Tablo ile o verilerin karşılaştırılması

Tablo için kaynağa bakınız.

Şimdiye kadar YSK vasıtası ile hazırlanan “seçmen kütüğü” oluşturulması ilkesi, 2008 yılında çıkarılan yasa ile değişmişti hatırlarsanız. Yapılan değişiklikle seçmen belirleme YSK’yı devre dışı bırakmış oldu. Seçmen kütüklerini belirleyen YSK yerine, NVGİM’nin adres kayıt sistemi ile oluşturulmasına dönüştü.
Seçimler Anayasa’ya göre “yargı kontrolünde yapılır” ilkesine ters bir gelişme idi, kimseden ses çıkmadı.
Yargının her cephede bypas edilmesi, tam gaz gidiyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder