Samsun'u sel basmış, Üniversite hangarları ilahiyat fakültesine dönüştürme peşinde, ya savcılar onlar neyin peşinde dersiniz?
Biraz kurcalayalım, bakalım kim kimin peşinde neden görelim.
BALLICA KAMPÜSÜ 3 NUMARALI HANGARI 24.08.2022 tarihinde saat: 10.30'da Atölyelere Dönüştürülmesi ihalesi yapılmıştı.
Neredeyse tam 1 yıl sonra BALLICA KAMPÜSÜ 4 VE 5 NUMARALI HANGARLARIN İLAHİYAT FAKÜLTESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ için son teklif verme tarih ve saati 08.09.2023 - 10:30 olarak ihaleye çıkılmış.
Bakarsınız 3 numaralı hangarı da buraya ek MTV gibi katmaya karar verirler, dünyaya kindar ve dindar yetiştirecek dev kompleks oluştururlarsa kimse şaşmasın.
İşin garip olan tarafı 4 ve 5 numaralı hangarların içeriğinde barındırdıkları.
Örneğin; mühendislik, iktisadi, idari ve sosyal bilimler, gemi inşaatı deniz bilimleri fakülteleri, mimarlık ve tasarım, Özdemir Bayraktar Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi, sivil havacılık yüksekokulu, havacılık ve uzay teknolojileri uygulama ve araştırma merkezi, pilot adaylar için Uçuş Akademisi gibi merkezleri barındırıyor.
Bunları Üniversitenin Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı internet sitesine girerseniz göreceksiniz.
Diyeceksiniz ki ne var bunda?
Kardeşim, içeride ekonomik yıkım milleti de toprakları da paramparça etmiş durumda, dış siyasette tek bacağı topallayan, camdan okuyarak dış siyaset yapması sağlanan tek adam var ama cambaza bak oyunu sergileniyor, kimse o nedenle gerçekleri göremiyor, resmen uyutuluyoruz.
Senaryoyu yazan CIA, oynayan iktidardakiler.
Başrol oyuncuları ise sürekli değişiyor, değişmeyen tek şey yönetmen koltuğu.
AKP hükümetinin, bizlerden aldığı vergileri kimlere peşkeş çektiğini anlamayan bir halkın yaptığı seçimle hepimiz uçurumdan aşağı atıldık, çakılana kadar uçuyor hissi yaşıyoruz, hepsi bu.
Örneğin başrol oyuncularının sağlıklı beslenebilmesi için yapılanları vergi uzmanı Dr. Ozan Bingöl, kendi sayfasından "çift maaşlı yönetim/denetim kurulu üyesi kamu görevlilerinin; -Vergileri kurum tarafından ödenecek, -İlave maaşları artan oranlı tarifeye girmeyecek" açıklaması yapmıştı.
Buna rağmen ekonomik çöküşü yaşayan çoğunluk pervasızca AKP'ye oy vermeye devam ediyor, tek dayanakları Allah için AKP'ye oy verdiklerini sanmaları.
Dış siyasete gelirsek içler acısı bir durumdayız.
Çok uzun yorumlamak istemiyorum ancak Cumhurbaşkanlığı kendi sitesinde bile soru-cevap kısmının videosu anlaşılmasın diye mi nedendir bilmem yayınlamamışlar.
Orada dikkat ederseniz Erdoğan ve Putin doğal olarak çevirileri kulaklıktan dinliyorlar, bu normal fakat normal olmayan kısım Erdoğan soru-cevap kısmında bile kulaklığı çıkartmıyor olmasıdır.
Haliyle camına koyup okutulacak bir ortam olmadığı için sorunun ne olacağını bilmeyeceği düşünülürse kâğıttan da okuyamayacağına göre tek seçenek kalıyor, kulaklıktan yanıtlar geliyor o da tekrar ediyor.
Acı ama gerçek bu.
Dikkatlice bakarsanız son dakikalarda Katar ile ilgili soru kısmında kulaklığı çıkartarak yanıt veriyor.Ne de olsa uzmanlık alanı, küçük Amerika ya da küçük CIA denebilecek Katar.
Tüm bunların örtülebilmesi için sürekli bir şeyler bulan yandaş medyanın bu konuda sıkıntısı mevcut değil.
Zira hemen her gün farklı konular bulma imkanına sahip hatta aynı konuyu günlerce işleyebilme becerisine de sahip ama nedense İlahiyat Fakültesine dönüştürülecek BALLICA KAMPÜSÜ hiç umurlarında değil.
Zira Samsun sele teslim ama AKP'li belediye olduğu için örtüsü de hazır, milli voleybolcularımızın bacakları.
Çok değil aradan 2 gün geçiyor İstanbul çöküyor.
Suçlu kim, İBB ve İmamoğlu'mu?
Bu manzara, yüzbinlerce hektarlık alanda katledilen milyonlarca ağacın, yaşamını kaybeden canlıların göz yaşlarının birikip sel olup izleyenlerin üstüne akmasıdır.
LGBT’ye verdiğiniz tepkilerin binde birini bunlara verseydiniz yaşananlar olmazdı.
İklim değişikliği değil göz yummanın sonucudur bu.
Artık yapacak hiçbir şey yok.
Kimi suçlarsan suçla değişmez aptallığın kaderi.
Şahsını sevmem ama yeri gelmişken söylemeliyim, İsmet Paşa'nın o ünlü sözü aklımdan hiç çıkmaz.
"Böyledir bu işler, peygamber edasıyla size dünyaları vaat ederler. İmzayı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir. Personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. Ondan sonra sökebilirsen sök. Gitmezler. Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek. Yoksa ne bağımsız dış politika ne bağımsız iç politika güdemezsiniz. Havanda su döversiniz. Fakat sanmayın ki bu kolay bir iştir. Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez..."
Bilinen şey ya da anlaşılması gereken şey ise savcıların alelade şikayetleri bahane göstererek yapılan suç duyurularını neden ve hangi amaçla dikkate aldığıdır.
Örneğin benzeri yollarla dernek kuranlar bu tarz girişimleri başlatırken nasıl bir yobazlığın, nasıl bir gericiliğin ayak sesleriyle hareket ediyorlar nedense savcılıklar bunu kesinlikle görmek, görse dahi bilmek istemez durumdalar.
Neden dersiniz?
Bilirsiniz bilir, TÜRGEV, TÜGVA listeleriyle savcı, yargıç olanlar tıpkı Fettoş haininin kurduğu tuzakların aynısı ile yollarına devam ediyorlar ve edebileceklerini sanıyorlarken milleti de ahmak sanmaktan geri durmuyorlar.
Elbet sabırlıyız, elbet zamanını bekliyoruz ancak bazı şeyler var ki temel ahlak kavramını yırtıp ortadan kaldıran girişimler asla beklemeye, affetmeye gelemez.
Dilerim bu millet yeni bir devlet kurmaya mecbur bırakılmaz.
Yoksa ne CIA'nin afilli cengaverleri ne başka istihbarat örgütlerinin palazlanmaya çabalayan devşirmeleri kaçacak yer bulamaz.
Katilleri, tecavüzcüleri Cumhurbaşkanı'nın af yetkisini yine Cumhurbaşkanı'nın haberi olmadan önüne getirip imzalatanlaradır sözüm.
Erdoğan'ın hastalığını fırsat bilip millete yabancı istihbarat örgütlerinin direktiflerini yedirmek için fazla uğraşmanın, yoksa ne ABD ne Emperyalizm’ in hiçbir efendisi arkanızda duramaz, dursa dahi sizi kurtaramaz.
Afganistan’dan kaçarken uçaktan düşen ajanları anımsayın, bu sizin için kesinlikle unutmamanız gereken bir resim olsun.
Camilerde oğlancılık yapanları görmeyen, görse dahi örtülü teşvikçilerin kimliği mutlaka ama mutlaka devlet kayıtlarında vardır zira oğlanlara oynamanın ne olduğunu da artık biliyoruz.
Ulusal gazetelerdekiler bile salt bu konuda ihanetlerinizi belgelemeye yeterlidir.
Afganistan’dan kaçak yollarla ülkeye girenler başta olmak üzere tüm yabancılar derhal ve hemen şimdi sınır dışı edilmelidir.
Aksi halde millet sınır dışı edecektir.
Erdoğan'da bilsin ki, Dünya Bankası ya da IMF gibi yerlere seni ve dolayısı ile beni, bizleri mahkûm etmeye çabalayanlar bu çetelerin hizmetçileridir, milletin değil.
Benden söylemesi, demedi demeyin diye söylüyorum.
Milletin ayranını yeterince kabarttınız, hele de bu milletin burnuna barut kokusunu düşürürseniz, yandı gülüm keten helva demeye bile fırsatınız olmaz.
Bazen Erdoğan'da camdan okuyor ama olsun, Mehmet Akif ne güzel söylemiş değil mi?
Anımsayalım.
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?
M. Akif Ersoy, ışıklar içinde olsun.
6.9.2023
A. Dursun
Hakkâri’de 11 yaşındaki kız çocuğunu önce istismar ettiler, kayalıktan attılar ve 8 ay yattılar!
Başakşehir gizli evlilikler şehri mi?
Küçük kıza tecavüz edip hacca giden AKP takımı, alkol yasağı koymaz.
Bedelli askerliğe rağbetin, Ensest korkusuyla ilişkisi var mı?
ÇED raporlarında biyolojik çeşitlilik teriminin yanlış kullanımı yeterli değilmiş gibi belirlenen endemik türlerin yerinde korunması yerine taşınması gündeme getirilmekte ve bu şekilde ülkemizin değişik bölgelerinde yaşam alanları bozulan endemik ve nadir türlerin yaşam alanları giderek daralmaktadır.
Örneğin; dünya üzerinde sadece İstanbul-Başakşehir kırsal alanlarında bulunan sultan pelemiri bitkisinin yaşam alanı daralmış, belirlenen 11 noktadan 3-4 tanesi Çam-Sakura Şehir Hastanesi ve diğer yapılarla yok olmuştur.
Burada esas olan endemik ve nadir türlerin tohumlarının toplanarak başka yerlerde yaşatılması ya da tohum bankalarında korunması değil, ortaya çıktığı ekosistemiyle (yaşam ortamıyla) birlikte korunmasıdır. TÜRKİYE’DE ORMANSIZLAŞMA VE ORMAN BOZULMASI.pdf
Başakşehir-Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Kayaşehir Metro
Hattı Açılış Töreni’nde Yaptıkları Konuşma.
Erdoğan, Başakşehir-Çam ve Sakura Şehir Hastanesi-Kayaşehir
Metro Hattı Açılış Töreni’ne katıldı.
Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi Açılış Töreni’nde
Yaptıkları Konuşma.
Erdoğan, Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi’nde tedavi gören depremzedeleri ziyaret etti.
.png)
.png)

.png)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder