Malumunuzdur, yaklaşık 15 yıldan beri örtülü olarak son 5 yıldır da açıktan ve her fırsatta yazılarım daha doğrusu yazıya aktardığım düşüncelerim engelleniyor.
Son 5 yıldır hızlı artışa giren bu engellemenin müsebbibi de elbet ki yapay zekâdan başkası değil.
Bazı algoritmalarla başlayan ilk aşama sonraları geliştirilen tekniklerle ileri düzeye taşındığı gibi artık yapay zekâ “OL" demeden hiçbir şey olmaz oldu, bunu Twitter in de kullandığını artık bilmeyen yok.
Neyse çok izahata gerek olmadan söylemek istediğim şu.
Gazeteci Erk Acarer bir dizi bilgi paylaştı.
Doğru ya da yanlış, yönlü, yalan vs.… her ne olursa olsun adam çıkıp paylaşıyor.
Fakat AKP ile birliktelik yapıp ülkeyi talan etmekle görevli bir konsey varmış gibi davranışlar hiç aksatılmaksızın gündemde.
Acarer'in söylediklerini, bazı imla düzeltmeleri yaparak paylaştım.
Ne mi oldu?
Uzatmayım da paylaşımdan 20 saniye geçer geçmez gelen uyarının ekran
görüntüsü ile paylaşayım, sanırım çok izaha gerek de kalmayacaktır.
Peki ne eklemiş ne çıkartmışım ki "yanıltıcı şekilde" safsatasıyla alenen yalan söyleniyor?
Hiçbir şey fakat yapay zekânın ahlak kuralları olmadığı için, aldığı komutlara göre işinize gelirse, biz hep birlikte AKP ile sizi uyutacağız deniyor.
Nitekim Erk Acarer yanıltıcı bilgiler paylaşmışsa ülkenin savcısı, yargıcı, mahkemeleri henüz paralel devlete teslim edilmediğine göre sorun nedir, yoksa devleti ele geçirenlerin bir kardeşlik çetesi mi vardır, yargı ve bağımsız mahkemelerin olduğu yerde kanunsuz suç uyduruluyorsa artık hukuk falan bitmiş demektir.
Kanunsuz suç ve ceza olmaz, kanunların suç demediği şeylerden yargılama yapılamaz (nullum crimen sine lege) evrensel ilkesini Türkiye bilmezden mi geliyor diyeceğim ama o da mümkün değil.
Nitekim Adalet Bakanlığı'nın kendi yayınlarından bu kuralı bildiği anlaşılıyor.
Öyleyse bunu bilmeyen, bilmez gibi davranmayı seçenler kimle ya da kimlerin paydaşları, amaçları nedir, yoksa ben ve benim gibiler paralel millet yaratmaya çalışanlara sorun mu oluyoruz?Sahi bir kime sorun teşkil ediyoruz, paralel devlete mi paralel millete mi?
Diyeceksiniz ki, "Paralel devleti anladık da paralel millet de nedir, nereden çıktı" soracaksınız illa ki.
Onu da aşağıda bazı adreslerini sunacağım yazılarda sanrım anlayacaksınız.
Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin toprakları, fırsatları, nimetleri, olanakları kimlere açık açık sunulmaktayken kimleri açlık sınırının altında yaşattıkları halde itibar peşinde koşanlar varsa onları asla unutmayın, Emperyalistler adına 40+40=80 milyar doları kimler bu milletin vergilerinden harcadıysa onları unutmayın, paralel milleti anlamakta sorun yaşamayacaksınız.
Unutmadan şunu da belirtmeliyim ki Erdoğan'ın bunlarla ilgisi kesinlikle olduğunu artık düşünmüyorum.
Erdoğan'ın kukla zanneden KaçAK Saray ehli bir grup Fettoş'un cengaverleri her daim o sarayın dehlizlerinde beslenmeye devam ettikçe ne millet ne devlet kalmaz.
Erdoğan kendi öz evlatlarının bile kazığını yediğinin farkında olamayacak kadar meleke sorunu yaşadığı görülüyor.
O nedenle Erdoğan'ı kin kapısı haline getirenleri acilen paketlemek gerekiyor, ucu nereye dokunursa dokunsun ister damatlarına ister evlatlarına, sonuna kadar gidilemeyecek olursa ne devlet kalacak ne millet benden uyarması olsun.
İşte Acarer'in paylaştığım o yazısı.20.5.2024
A. Dursun
1-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı operasyonlarla, başından beri bir yurttaş ve gazeteci olarak Türkiye’nin temizlenmesine katkı sunduğunu düşündüğüm Sayın İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Hâkim ve Savcılar Kurulu ve muhalefet liderleri ile Kamuoyuna açık çağrımdır.
2-Birazdan paylaşacağım belgeler, Türkiye Cumhuriyeti başkenti Ankara’da hiç kimsenin can güvenliğinin kalmadığının net olarak göstergesi olacaktır. Ancak önce kısa bir açıklama yapmak yararlı olacaktır.3-Ben gazeteci Erk Acarer olarak bugüne kadar binlerce habere imza attım. Bu haberler arasında son dönem 2 dosya çok önemliydi. Herkesin malumu olduğu üzere biri Sinan Ateş, diğeri ise Ayhan Bora Kaplan dosyaları.
4-Ayhan Bora Kaplan dosyası üzerinden Ankara’da çok yönlü bir savaş olduğunu görebiliyoruz. Bu savaşın hiçbir noktasında meze olmak gibi bir tavrımız olmadı.
5-ABK dosyasına ilişkin toplam 30 üzeri video çektim, 10’dan fazla da haber yazdım. Tamamen resmi evraklardan yola çıkarak bir belgesel yaptım. Bu habere ve videolara bakıldığında, sadece ABK dosyasının içinde olan eski kamu görevlileri değil, şu anda müfettişlerin görevlendirildiği emniyet görevlilerini de konu alan haberlerimiz görülecektir.
6-Bu minvalde zaten emniyetin herhangi bir bilgi sızması mümkün değildir. Şimdiye kadar en büyük çizgim gerçeklik oldu. Ne kamuoyunu ne de resmî kurumları hiç aldatmadım. Zaten bu yüzden daima hedefe kondum. Ez cümle, yaptığım her gazetecilik faaliyetini, açıkça ve herkesin gözleri önünde gerçekleştirdim.
7-Ayhan Bora Kaplan dosyası kapsamında, Ayhan Bora Kaplan da dahil olmak üzere, çok fazla kişi ile görüştüğümü hiç gizlemedim. Hatta Ayhan Bora Kaplan ile görüşmelerimi kayda geçirdiğimi de ifade ettim.
8-Gizli Tanık Serdar Sertçelik ve Ankara’nın bir can pazarına düşmesi nedeni ile saklanan ve yurtdışına çıkan müştekiler ile iletişimde oldum. 2016 yılından beri ABK dosyasını yazdığım ve sayısız evrak okuduğum, tanık dinlediğim düşünüldüğünde, geçtiğimiz günlerde Bakanlığa, ‘tanık’ olurum çağrısını da bu yüzden yaptım. Kimin tarafında olduğum da bu nedenle açıkça bellidir.
9-İddia etmiyor, açıkça ifade ediyorum, Türkiye’de Ayhan Bora Kaplan dosyasına en hâkim gazeteci değil, en hâkim yurttaşlardan biriyim. İşte bu yüzden söyleyeceklerim de önem taşıyor.
10-Bir algı oluşturulmak istenen ama çok acemice yapılan bir saçmalığı da bu aşamada deşifre etmek isterim. Türkiye’de herkes paralize olmuş durumda. Gazeteci nereden yazar? Ya belgelerden ya tanıklardan. Bu etik gazetecilik kuralı nasıl suç aşamasına geldi anlamakta zorlanıyordum.
11-Hiçbir bir mesnet olmadığı halde, hakkımda Firari, FETÖ’cü, PKK’lı, DHKP’cli diye haber yapanlara bundan böyle hiç yapmadığım şekilde, avukatım aracılığı ile davalar açtığımı da belirtirim. Berlin’in ortasında evinin önünde saldırıya uğramış bir gazeteciyim. Son karede şahsıma Alman ajanı denmesi, akılsızlığın boyutunu gösteriyor.
12-Yıllardır annesini bile görmeyen, her türden hakarete aşağılamaya göğüs geren bir gazeteciyim. Bundan sonra da gerçek çizgisinden yürümeye devam edeceğim. Korkum yok. Velhasıl, Türkiye’de gazeteciliğin bir bedeli var. Bunu bilmeyecek olgunluk ve zekadan uzak değilim. Vız gelir tırıs gider.
13-Çektiğim videoda, Alman makamlarına bilgi veriyorum dedim. Bilgi alıyorum demedim. Bunu da açıkça; ‘Can güvenliğim risk altında ve korumaya muhtaç bir gazeteciyim ve korunuyorum bilgisini vermek için ifade ettim. Mesaj alındı. İfadelerim çok açıktır!
14- Peki kim bu Ankara’yı bir korku imparatorluğuna çevirenler, dünyanın başka yerlerinde bile saldırı gerçekleştirip, tehdit edenler. Çok açık: Bunlar gerçek suçlular. Maalesef bir çete etrafında toplanmış, devlete sızmış, kamu görevlileri.
15-Sayısız dosyaların üzerlerine yenilerini koyuyorum. Bu dosyalar müşteki ifadeleri. Ayrıca onlar ile yaptığım röportajları da ekleyeceğim. Fakat daha ilginç durumlar da var. Bu suç örgütü kapsamında HSK’ya başvurmuş, bir savcının isim vermeden ifadelerini de koyacağım. Gerisi Adalet Bakanlığı’nda…
16-Günün sonunda dehşet verici bir röportaja da tanık olacaksınız. Evet şimdi başlayalım. Öncelikli sorum şudur: Ayhan Bora kaplan dosyasında, müştekilerin şikayetlerine rağmen soruşturma izni vermeyen kimlerdir? Cevap vermeseniz de olur hepsini anlatacağım!
17-Avukatlardan bilgi aldım. Müşteki ile konuştum bu nedenle ismini gizlemeye gerek duymuyorum. Bakın İş insanı Aziz Savaş neler anlatıyor:
18- SUÇ TARİHİ: 2020
OLAYLAR:
“Şüphelilerden Ümran. Ö’e 2020 yılı içerisinde Pandemi dönemi içerisinde tanıştım. Normal bir arkadaşlığımız oldu. Kendisi ev alacağını beyan ederek benden ödünç para istedi. Ben de kendisine elden para verdim. Emniyet kayıtlarında bellidir.
Tekrar benden bankalar üzerinden paralar istedi ben de kendisine gönderdim. Kendisine cep telefonu almamı istedi ben de kendisine aldım. Bunlara Telefoncular şahittir. İfadelerimde de vardır. Emniyet kayıtlarında vardır. (Not: Ü.Ö bir kadın kolluk)
19- Kendisini arayarak paramı istedim. Tamam, bugün yarın diyerek beni oyaladı. Bundan sonra Servet Yılmaz’a (Eski Ankara Emniyet Müdürü) babası ile beraber gidiyor. Aziz Savaş isimli kişiyi tanımayız kızımızı arayıp rahatsız ediyor diyor.
O gece gözaltına alındım. Benim elimdeki delilleri, dekont ve mesajları sundum.
20-Ümran Ö'ü engellememe rağmen banka üzerinden sembolik para gönderip bu engeli kaldırımısın dedi. Ben de ondan sonra zaten ikinci gün tekrar Asayiş beni tekrardan alıp Oben Asayiş Emniyet Müdürü ve Müdür yardımcısı, Servet Yılmaz beni odaya alıp, tehdit ederek şikayetlerinden vazgeç yoksa sana Ankara'yı dar ederiz dediler.
21- Aradan üç dört gün sonra Savcılık kararı olmadan gözaltı yapıp, asayişe çekip beni darp etiler. İkisi davalardan vazgeçtin mi dedi. Evet vazgeçtim dedim. Arada yine hatırlamadığım kadarı ile 10-15 gün geçip, Emek'te Kubat Kebap Salonu’na 2 polis memuru gelip 15:00 sularında beni tekrar göz altı yaptılar.
22-Orada Oben isimli Emniyet müdürü Servet Yılmaz’ı arayarak, Aziz Savaş karşımızda gereğini yaptık dediler. İyi darp ettiniz mi sorusuna, evet efendim dedi. Ondan sonra beni bıraktıktan sonra, ben asayiş müdürünün arasının kimle iyi olduğu araştırmasına girdim. Ayhan Bora Kaplan ile arasının iyi olduğunu duyup, Balgat’ta bulunan Osmanlı Kafe’ye gidip durumu anlattım.
23- Kendisi direkt Servet Yılmaz’ı arayıp, merhaba edip Aziz Savaş denen şahsı tanıyor musunuz diye sordu. Servet Yılmaz da tanıyordum O. çocuğunu deyip, 50 bin dolar para istedi. Ayhan Bora Kaplan’a bana bir şey yapmasın, benim bunlara zararım yok dedim.
24-Ve aradan 2 gün geçtikten sonra Oben yine beni aradı. Beni darp ettikten sonra, memurları çıkarıp, 30 bin dolar bana ver ben de seni bir daha buraya almam dedi. Üç dört gün kendisinden zaman istedim. Üç gün sonra ben bu parayı getirdim. Asayiş büroya girerken, üst aramamı yapan, asayiş müdür yardımcısı, kısa boylu biri üstümü aradı.
25-Beni Oben’in odasına götürerek, 30 bin doları kendisine testim ettim. Kendisi benim yanımda Servet Yılmaz’ı arayarak, değerli müdürüm, Adana’dan değerli dostlarımız araya girmemiştir. Aziz savaş aslında kötü bir çocuk değil. Yanlış yapılan ihbarlardan dolayı, biz bu çocuğa haksızlık yaptık.
26-Senden de bir özür dilesin telefonda dedi. Kendisinden özür diledim. Bana bir daha karşıma çıkarsan, bu yapılanların sana on katını yaparım, sana Ankara’yı dar ederim, dedi. Ve ondan sonra aradan 1 ay geçtikten sonra şahit olduğum, bir olayda yabancı uyruklu insanları alıp, payanda hep seni gözaltı yapıp, emniyete çekip geçmesine rağmen ve Servet Yılmazı birileri arayarak bunların tamamını serbest bıraktılar. (Tutanakta aynısı geliyor. Net anlaşılır değil)
27-Emniyette kayıtları mevcuttur. Servet Yılmaz benden rüşvet alan memura, hakkında soruşturmayı bırak üstüne terfi verdi. Ben de kendisinden şikayetçi ve davacıyım. Can güvenliğim yoktur. Bu talimatları veren il emniyet müdürü Servet Yılmaz ve ekibidir. Erk Acarer
MİT'ten bile öncelikli, Devlet içinde devlet, gerçek paralel TÜRGEV.
Erdoğan 3. kez gelince Paralel Devlet Vergisi de geldi.
Bilal Erdoğan'ın paralel devleti TÜGVA'nın yemini de varmış...!
TOKİ YOLSUZLUĞUNUN HİKÂYESİ. TOKİ; DEVLET İÇİNDE ŞİRKET
Baron 1.Rothschild'in en büyük arzusu, kutsal topraklarda İsrail devletinin kurulmasıydı.
Bilal Erdoğan IŞİD Petrol Bakanı. (Bilal Erdogan, The Real ISIS Oil Minister)
Bilal Erdoğan, İtalya'dan Suudi diplomat kılığında sahte pasaportla kaçtı.
The Times'e göre Bilal Erdoğan'ın 128 Milyar doları var.
Türk hükümeti, Rusya ile NATO'yu savaştırmayı denedi.
Bilal İtalya'ya neden gitti?
Bilal Erdoğan'a yaklaşanı vurun emri...!
Diyanet Paralel milleti mi besliyor, destekliyor?
Erdoğan’ın çocukları paralel millet peşinde mi?
Paralel millet projesi 2016’da imzalandı.
Paralel millet anayasası’ mı yapacaklar ki yasalar geriye işletiliyor?
Paralel milletin meclisine paralel milletin mescidi.
3 dolara aldığı etleri 600 TL’ye satan, hangi paralel millete hizmetçilik yapıyor?
CIA yemi paralel milletin fedailerini içerden mi
çıkarttırıyor?
CIA İslam’ı (Türkiye Yüzyılı) eğitimde paralel millet yetiştirmek için tüm arsızlığını sergiliyor.
Paralel millet için ilçeler, iller mi yaratılıyor, amaç ne?
Paralel millet, kurtarılmış bölgeler hevesi 34 yıldır devam ediyor?
Anadolu İslam’ı ne çektiyse bunların paralel millet hevesinden çekti?
Katil Hizbullah elemanı şimdi de tazminat istiyor, anlaşılan o da meb’us olacak.
AKP’nin paralel milletçilerinden daha tehlikelisi CHP’nin içindekiler.
Erdoğan’a göre paralel millet karşıtlığının adı Arapça alerjisi.
Paralel millet kavgasında Araplar, Kürtler herkes var.
Paralel milletin tam teşekkülü için Erdoğan’ı kukla sananlar ölene kadar seçilsin istiyor.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder