Yazılarımda genellikle Türkiye Yüzyılı ifadesinin CIA İslam’ı ile ilişkilendirilebileceğini, CIA'nin önce yaratıp sonra dayattığı Allah kavramı ile Anadolu topraklarında yüzlerce yıl varlığını korumuş Allah kavramının ikame edildiğinin altını çizmek için kullandığım ifadeler, özellikle yeni hayata başlayan gençler tarafından pek anlaşılır olmadığı bazı yorumlardan anlaşılmaktadır.
Bu nedenle gençlerimiz için konular her ne kadar eskiyle bağlantısı olsa bile yardımcı olacağını düşündüğüm mini bir hatırlatma arşivi sunayım istedim.
Zira AKP iktidara geldiğinde doğanlar bile bugün 22 yaşında ve 5 yıldır oy kullanabilecek yaştadırlar.
O nedenle içlerinde AKP'ye oy verenler varsa neye sebep olduklarını, ülkenin neden bu kadar yoksullaştığını, Emperyalistler adına neden 14-15 milyon arası geçici korunan beslediğimizi anlarlar.
Biz yaştaki dedelerinin sağlık hizmeti alamadığı, alabilenlerin tamamından muayene+reçete parası aldıklarını artık gençler öğrensin.
AKP'de ve özellikle KaçAK Saray'da konuşlanan Fettoş artıklarının yüzleri o kadar köseleleşmiş durumda ki adamlar utanmadan, sıkılmadan Erdoğan'ın önüne 8438 karar sayılı Cumhurbaşkanı Kararı koymuş ve imzalatmışlar.Sonrasında da bir açıklama ile bunun yalan olduğunu "mülteci ya da geçici koruma altındaki kişilerle bir ilgisi yoktur" diyerek Erdoğan'ı aldatmak istemediklerini ifade etmişler ama buna rağmen Erdoğan ve milleti kandırdıklarını söylemiş oluyorlar.
En azından geçici koruma kavramı, mülteci, sığınmacı kavramı nedir biliyoruz mesajı verdiklerini anlıyoruz, gerisi yersen palavrası.
Erdoğan Hamas'ın başkomutanı sıfatıyla mı konuştu?
Bunun ardından Erdoğan'ın yaptığı açıklama ile Hamas teröristlerinin Türkiye'de hastanelerde tedavi edildiğini öğreniyorduk.
13.5.2024 tarihli ortak açıklamanın 25:20 dakikasında spontane olarak “Ülkemde
şu an 1000'i aşkın Hamas'ın mensupları hastanelerimizde tedavi altında” diyor ki bu aynı zamanda tüm dünyanın terör listesinde olan Hamas ile başkomutanlık düzeyinde ilintilendirilmesi anlamına geleceği birileri tarafından kesinlikle bilinmektedir.
Aynı gün birileri, isminin açıklanmaması şartı ile Reuters’e konuşan bir yetkili "Erdoğan yanlışlıkla Hamas mensupları dedi, Türkiye’de genel olarak savaşta yaralanan Gazzelilerin tedavi edildiğini kastetti, doğrusu 1000 Gazzelinin tedavi altında olduğunu kastetmesiydi” diye açıklama yapmış.
Kısmen doğru olabilir zira 12.05.2024 tarihindeki konuşmasında "Aralarında kanser hastalarının da olduğu 400'ün üzerinde Gazzeli hasta ve yaralıyı ülkemiz hastanelerinde tedavi ettiriyoruz" diye önüne konan camdan aslında okuyordu.
Buradaki çelişki tedavi edilenlerin kimliği ya da hasta mı, terörist mi olduğundan çok 400 rakamı üzerindeki şüphedir.
Nitekim Erdoğan'a verilen bilgi 1000'i aşkın olmakla birlikte bir gün öncesinde önüne konan metinden okuduğu rakam 400, ertesi gün 1000'in üzerinde olmasıdır.
Erdoğan'a da tıpkı Biden'e konan spontane konuşma yasağı gibi bir yasak konmuş mudur bilmiyorum ama konsa dahi faydasız olduğu ortadadır.
Gerçi ÖSO Genel Sekreteri Ammar el-Vavi'nin, 30 Aralık 2012’de Hatay'da ÖSO için kurulan hastaneyi ziyaretiyle ilk olmadığını da öğreniyorduk, üstelik İngiliz Mehmet'in 100 milyar liralık tasarruf hamlesinin de Emperyalistler adına beslediğimiz geçici koruma altındakilere harcadığımız 40+40=80 milyar dolarlık harcamanın yanında devede tüy bile olamadığını da anlıyorduk.
Ya Erdoğan'ı aldatma ve kandırmaya doymuyorlar ya da Erdoğan'a yanıltıcı bilgi vererek Türkiye'yi gelecekte muhtemel yargılamalar önünde teröristlere tardım ve yataklık etmek suçundan mahkum ettirmeye yönelik KaçAK Saray'da konuşlanan Fettoş çetelerinin muhtemel hamlesi olsa gerek diye düşünüyorum.
Zira Bahçeli'nin son çıkışı da emniyetteki son operasyonlar, emniyet müdürlerinin evine yapılan baskınlar Fettoş çetesinin karanlık dehlizlerdeki izlerinin işareti gibi görünüyor.
Gerçekten Erdoğan kandırılıyor, hiçbir şeyden haberi yok mudur derseniz elbet ki haberi yok, haberi olsaydı kesinlikle vatana ihanetten yargılanması gerektiğini en azından tarihe bu sıfatla geçeceğini bilmeyecek kadar kendini yitirmiş değildir.
Görmüyor musunuz, Hz. Erdoğan Efendi'miz ayakta zor durmakta, sağlık sorunları el verdiği ölçüde vatanına hizmet etmeye çalışıyor ama etrafındaki hain şebekesi buna fırsat vermiyor.
Bu satırların benden çıkması okuyucuya şaka gibi geliyor değil mi?
Yazık ki şaka değil tam bir gerçek.
Erdoğan konuşmuyor, sadece ve sadece okuyor, önüne konan camda ne yazıyorsa onu okuyor.
15 Temmuz'da öldürülen Erol Olçok kim bilir Erdoğan'a camdan okuma dersleri verirken neler çekti neler, bilmiyoruz ama anlayabiliyoruz.
Erdoğan okuduğu için de kimi zaman "Ben öyle bir şey demedim" demektedir.
Örneğin Obama'dan Fettoş'u istediğini söylemiş sonra da ben öyle bir şey söylemedim demişti.
Google amcaya sorun o size anlatır.
Diyeceksiniz ki ne yani, Erdoğan'ın bunlardan haberi yok mu sanıyorsun?
Aslında söylemeye gelince anlıyorsunuz ki gerçekten de söylememiş, dememiş durumda zira camına konan metinden okutulduğu için bastığı zemin ayağının altından kaydırılıyor, şimdilerde onun yerine sanıyorum Özgür Özel düşünülüp yetiştiriliyor.
Erdoğan-Özel görüşmesindeki boş koltuğun mesajı da 15 Temmuz'dan itibaren perşembe akşamları camilerden şirk salâsı okutmayı becerenlerin marifeti olsa gerek.
Neden mi?
İşte aşağıdaki arşivlerde yaklaşık bunları öğrenecek bulacaksınız, birden kafanızda şimşekler çakacak ve o boş koltuk acaba iktidarın kime devrolunacağının anlaşıldığını mı göstermiştir yoksa Kürdistan Valisinin yakında ilan edileceğinin mi?
Her ne kadar bazı çevreler işin sırrına vakıf olduğu için Bahçeli-Erdoğan görüşmesinde de boş koltuk koymuşlar ama bakalım işin sırrını çözenler Erdoğan'ın Obama'dan istediği Kürdistan Valilerini anlamış olacaklar mı?
Silkroad Enstitüsü’nün 2008’de yayımladığı “Parçalanmış Türkiye’nin Görünümü” başlıklı rapor konuşulduğu günlerde 18 yaşında olanlar bugün 28 yaşında belki de aile kuranlar anne-baba olanlar vardır içlerinde.
Konu hakkında bu pdf dosyasına bakanlar bazı şeyleri anımsayacaklardır.
Türkiye'de toplumsal hafızalar hem yargı hem hükümet eliyle silinmek istediği için dosyada verilen linklerin bazıları açılmıyor.
Açılmayan linkleri aşağıda* sıraladım, onları da görebilirsiniz.
Dosyada laikliğin neden hedef alındığını, neden din esaslı devlet kurulmak istendiği açıkça ortaya konmuş hatta Onur Öymen'in 2008'daki Silkroad raporu hakkındaki konuşmasına bakarsanız bazı ifadelerin neden yaşandığını kısmen anlayacaksınız.
Kısmen diyorum zira Deniz Baykal o kısmen sözünü doğrular vaziyette halkın karşısında, Erdoğan'a tek partili iktidar kurması için örtülü destek vereceğini daha Erdoğan iktidarda bile değilken yüzüne karşı anlatmıştı.
Sonuç olarak CIA İslam'ı (Yeni Türkiye) rolü şimdilerde CHP'ye verilmiş başına da Özgür Özel getirilmiştir.
Artık görüntü falan değil, doğrudan öyle.
Yani Özgür Özel CIA'nın atadığı yeni Cumhurbaşkanı olarak yetiştiriliyor.
Bunu nereden anlıyoruz anlattım, ama anlamayanlara kendisi de yardımcı olmuş.
Örneğin Soma hakkındaki konuşması ve düzeltmeye çalıştığı yine Soma'daki konuşmasına atıfla Özgür Özel dakika 15:23’te Kur’an dili Arapçadır diyor.
Özgür Efendi'ye göre değil, elbet ki CIA İslam'ına göre Kur'an dili Arapçadır.
Nitekim Kur'an dili Arapça değildir buna rağmen Kur'an Arapçadır ve diğer dilleri konuşanlar illa Arapça Kur'an öğrenecek diye bir kuralı da yoktur, zira bunu Kur'an'ın kendisi anlamını bilerek okuyun diyerek herkes kendi dilinde okusun demektedir.
Eğer ki Kur'an Arapça olduğu halde Kur'an dili de Arapça olmuş olsaydı porno dergiler de Kur'an dili ile yazılmıştır denirdi.
Bunu CIA İslam öğretisi bilemez, anlayamaz.
Kur'an'ın dili Arapçadır derseniz doğrudan doğruya CIA'nin ajanı olduğunuz ortaya çıkar fakat Özgür Özel CIA ajan kontenjanına yeni ve aniden atanmış olduğu için henüz konulara tam vakıf değildir, ezberlerine iyi çalışmamış ya da ezberi kuvvetli değildir.
Örneğin Erdoğan'a ABD'ye bağlılık-CIA özel ödülü verdirmişlerdi.
Konuşmak yerine camdan okumayı tercih etmesinin nedeni de cehaletinin gizlenme çabasıydı, evet yanlış duymadınız Erdoğan Kur'an dersinden bile en düşük notla geçebilmiş birisidir, zira Diyanet'in başına atadığı kişinin de kendisi gibi Arapça bilmediği ortaya çıkalı bir ay bile olmadı.
Bunlar KaçAK Saray'dan beslenen kadroların ürünü, o nedenle Erdoğan'ın yapacak hiçbir şeyi yok.
İşte özgür Özel'de böylesine bir cehaletin ürünü olduğunu yazık ki gizlemekte başarısız kalıyor.
Cehalet derken kendisinin Eczacılık mezunu olduğunu biliyorum elbet fakat kara cahilden de öte bir cehaletin içine düşmüş durumdadır.
Çünkü Kur'an'ın dili Arapçadır söyleminin Efendisi, yaratıcısı CIA'dir ve bunu CIA Gizli Raporunda İlim Yayma Cemiyeti ve RABITA başlığına baktığınızda "Arapçanın konuşulması ve yazılmasının yasak olduğu tüm ülkelerde, imamları ve vaizleri eğitmek için gizli okullar kurarak, bu okulları fonlamaktır" diyerek net olarak ifade edildiğini görüyorsunuz.
Kendiniz bir sorun bakalım, "ülkesindeki resmi dili İngilizce olanlar neden İngilizce değil de Arapça dili kendilerine de değil, özellikle Türkiye'ye neden dayatır" diye, sorun haydi sorun.
Sordunuz mu?
Ne yanıt verdiyseniz, işte doğru odur ve hakkı ile düşünerek yanıtlarsanız, istila ve ihanetin fotoğrafını gördünüz demektir.
Aslına bakarsanız Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş ve Özgür Özel Türk toplumuna hiç bir katkı sağlayamaz.
Onların tamamı ancak ve ancak CIA İslam'ı ile beslendikleri için Türk'e fayda sağlayamaz.
Nitekim bu isimlerin tamamı (Meral Akşener ve Mustafa Destici'de dahil) Türk'e bunlardan fayda gelmez.
Bunlardan siyasetçi de olmaz.
İki tür siyasetçi vardır.İlki geldiği makamdan kaynaklı adam sıfatı kazananlar; bunların kimselere katacak bir şeyi yoktur, ancak dolmalık olarak kullanılırlar olmaz ise dogma olarak kullanılanlardan yararlanırlar.
İkincisi geldiği makama adamlık sıfatı kazandıranlar, bunları tarif edemezsiniz, tarifleri yoktur.
Bir kere gelirler ve siz onu sonsuza kadar unutamazsınız.
Eğer bu tür bir adam gelmiş de bir makamı adam etmişse o makam artık başkasınca doldurulamayacak kadar yücelmiş, kutsanmıştır.
O mertebeye erişemeyenler için artık hurafe tarzı kutsallar başlamıştır, dilerim yanılırız henüz vakit erken ama doğacak oğlak malum kendini belli eder…
Hele de Fettoş’un gazetesi Zaman’a ”Vahdettin hain değildi“ diyen Ecevit’i ziyaret ediyorsa Vahdettin Köşkü’nü mesken eden AKP yine kazanmış demektir.
Yarın da destekçisi İmamoğlu gibi İzzetbegoviç’e Bilge Kral diye dua eder olur biter.
Yazıklar olsun sana da Özgür Efendi.
Konuşma Videosu
Mustafa Sabri'nin görevi Türklük bilincini yok etmekti yeni Mustafa Sabri'de sen mi oldun?
Y-CHP iken neyinizi gördük ki D-CHP olunca neyinizi göreceğiz dallamalar?
CIA'nin Bilge Kralcı çocukları biri gidiyor, diğeri geliyor yazık yahu yazık bu millete.
ŞOK derecesinde ayrıntı gözünüzden kaçmasın.
Erdoğan'ın maaş bağladığı ÖSO'lu terörist, öldürdüğü Müslüman’ın kalbini yiyor ve
savunmasında ise kendisine verilmiş bir hak olduğunu iddia edercesine “Artık
kolaysa Ebu Sakkar’dan korkmasınlar” diyor.
Peki bu hakkı kendisine kim vermiş olabilir?
Bu görüş CIA tarafından İslamcılara öğretilmiş bir davranış
kalıbıdır.
Nihayetinde CIA adına çalışan yerli ajanlar da aynı sözleri dünyaya Türkiye’den ilan ediyor, görevimizin başındayız, emrinizi bekliyoruz mesajını örtülü olarak verirken kullandıkları ifade aynen şöyleydi.
"Müslüman Teröristtir, Müslüman’ın ilk vazifesi Terörist olmaktır" diyor.
Bu adamın İstiklal Marşı bestesini değiştirmek istemedi KaçAK Saray’ın da hoşuna gitmekte olduğundan son 10 yıldır camilerde ezan bu adamın isteği doğrultusunda hiç görülmemiş bir makamdan söylenmektedir ama CİMER’e şikayetimden anladım ki İslamlaştırılmış Türkler uyumakta sakınca görmüyor.
Dikkat ederseniz siyasetçisinden teröristine kadar bunların tamamı CIA İslam'ı ile şereflenmişlerden oluşmaktadır.
Yani Anadolu halkının yüzlerce yıldır inandığı Allah kavramından eser yoktur.
Neyse, bunları hayli fazla anlatmıştım, o nedenle farklı detayları bazen de açıklamalarımla aşağıda sunayım dedim bakalım gençlere faydası olacak mı?
Siz hala CIA İslam'ı ve onun yarattığı Allah'a inandığınızın farkına varamayanlardan mısınız?
Özgür Özel ve benzerlerine atfen...
Dilinden utanma, benimle turkche konuşma!
13.5.2024
A. Dursun
* İlgili linkler
WHERE DID THE SECULAR REPUBLIC FAIL?
Turkey and Its (Many) Discontents.
POLITICS, MEDIA AND POWER IN TURKEY
US Fury on ‘Anti Americanism’ in Turkey.
Human Development Report-Turkey 2008
DILKURD, Kürtçe eğitim önündeki engellerin kaldırılmasını istedi.
Hizbullah lideri TBMM'de meydan okuyarak eyalet istedi.
Meclis'e sokulan HÜDA PAR'ın Gençlik Kolları Başkanı 'Atatürk’ü sevmiyoruz' dedi.
Aşağıdaki sunacaklarıma kısmen yormlarımı katmış olsam dahi hafızalarımız açısından, arşivsel anlamıyla da değerlidir.
Orta sınıf darbeye karşı
"Türkiye'de Orta Sınıflar" konulu araştırmaya göre toplumun yüzde 81.9'u her ne olursa olsun darbeye karşı çıkıyor. Katılımcıların yüzde 42'si, "Her etnik grup Türk kimliğini eksiksiz kabul etmeli" diyor. Kendini modern dindar olarak görenlerin oranı yüzde 62.7. Dini daha katı bir şekilde yaşayanların oranı ise yüzde 37.3. Yüzde 44.9'u laikliğin hiç değiştirilmeden uygulanması gerektiğine inanıyor. Şakir Aydın
“Seçilmiş”, “ Özel görevli”, “Truva atı” Liderlerden Kurtulmadan!
Bilinenlerin yinelenmesi olabilir ama Kemalist devrimcilerin, yurtseverlerin bilincinde yer etmesi, unutulmaması, unutturulmaması yaşamsal önemdedir. Eğer bu gün Türkiye işgal altında ise bu noktaya nasıl geldiğimiz/getirildiğimiz anlaşılmadan sorunlara çözüm bulamayız.
Amerikan Derin Devleti’nin kontrolünde olduğu iddia edilen ABD Johns Hopkins Üniversitesi’ne bağlı Amerikan-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü tarafından Ekim 2008 Ekim ayında 75 sayfalık bir “Türkiye Raporu” hazırlandı.
75 sayfalık raporun altında Svante E. Cornell ve Halil Magnus Karaveli imzaları var
Halil Magnus Karaveli’yi, Cumhuriyet Gazetesi’nin 2. sayfasında yayınlanan yazılarından hatırlıyoruz. Karaveli, aynı zamanda İsveç’te bir gazetenin de başyazarı. Enstitü’nün İsveç’teki Türkiye çalışmalarını o yönetiyor.
Svante E. Cornell ismine ise; İsrail’de yayınlanan sağ eğilimli The Jerusalem Post Gazetesi’nde sıkça rastlamak mümkün... Cornell, bu gazetede makaleler yazıyor.
İlginçtir; zaman zaman The Jerusalem Post’ta Halil Magnus Karaveli’nin de yazıları yayınlanıyor.
Cornell ve Karaveli ikilisinin ortak özellikleri, İsrail’e yakın ilişkileri!
“CHP’den istifa etmeye ikna edilecek Deniz Baykal’la, yolsuzluklar konusunda kamuoyunun dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu yer değiştirecek. CHP, yeniden Avrupa tarzı bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak.”
O günlerde “Baykal istifa edecek ve yerine Kılıçdaroğlu gelecek” şeklindeki bir düşüncenin akla gelmesi bile mümkün değil.
Ama Silkroad Enstitüsü’nün 2008 Yılı’nda hazırladığı rapor(kehanet), 2010 Yılı’nda 16 gün içinde gerçekleşiveriyor.
Birileri, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın uygunsuz kasetlerini internet sitelerine servis ediyor. Yaşanan çalkantının ardından Baykal istifaya “ikna”(!) ediliyor!
2008 Yılı’nda hazırlanan, 2010 Yılı’nda gerçekleşen Silkroad Raporunda, bugün CHP’de ciddi tartışmalara yol açan bir başka kehanet daha var...
Enstitü, Kılıçdaroğlu’nun “Yeni CHP” dediği, azımsanamaz sayıdaki CHP’linin; “CHP, CHP olmaktan uzaklaştırılıyor” ifadeleriyle özetlediği, partinin bugünkü yapısını da o günden görmüş!
Raporda aynen şöyle deniliyor: “CHP, yeniden Avrupa tarzı ve merkezli bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak.”
Bütün bunlar bir rastlantı olabilir mi?
Baykal, “komplo kaseti”nin ortaya çıkmasından sonra, “genel başkanlıktan istifa ettiğini” açıkladığı basın toplantısında, şöyle demişti:
“Bu komplonun hedefi sadece ben değilim, aynı zamanda CHP’dir! CHP de bu kirli tezgâhlar karşısında yolunu açmak zorundadır.” “……Benim istifa kararım, hem Türkiye siyasetini, hem CHP’yi yeniden tanzim etmek isteyenlere bir imkân tanıyacak, hem de CHP’ye bu komplo ile hesaplaşma fırsatı verecektir.”
Bu tasarım, “Amerikan-İsveç yapımı, İsrail patentli bir operasyon”du. Ama üzülerek belirtelim ki; ADD’li delegelerin Atatürkçü Düşünce Derneğine 1998 ve 2006 yıllarında düzenlenen operasyonlarla hesaplaşamadığı gibi, CHP’li delegeler de bu komplo ile hesaplaşmak yerine, içlerine sürülen “Truva Atı”nın yedeğine takılıp gittiler.
Bu operasyon Emperyalizmin Türkiye’den talep ve beklentilerinin gerçekleştirilmesine yönelikti. Türkiye sağının parti ve örgütlerini neredeyse bir bütün halinde kendi beklenti ve öngörüleri doğrultusunda hizalandırmıştı. Türkiye sağını Milliyetçi, muhafazakâr, dindar söylemleri ile yeniden yapılandıran AKP’nin kuruluşu/kurduruluşu sağın ana gövde partisi haline getirilmesi ve iktidara yerleştirilmesi operasyonu tamamlanmıştı. Şimdi sıra Türkiye’nin merkezi politik birliğinin dağıtılması, Türkiye cumhuriyetini tasfiye girişimlerine karşı direnç oluşturabilmesi olası güçlerin teslim alınmasına gelmişti.
Önceleri merkez solun en sağında konumlanmış, bu nedenle de emperyalist mihrakların seçenek olarak hep yedekte tuttuğu Deniz Baykal, BOP ile Türkiye Cumhuriyetinin tasfiyesi girişimlerine karşı, CHP tabanının da basıncı nedeniyle takındığı tutum ve davranışları onu emperyalistler açısından işlevsel olmaktan çıkardı.
Deniz Baykal’ın 2010 yılında alaşağı edilmesinin, Soros’un Türkiye ayağı, misyon örgütü TESEV’in rahle-i tedrisatından geçmiş Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına getirilmesinin gerçek nedeni budur.
Peki, bu operasyonu tertipleyen emperyalist mihraklar Kılıçdaroğlu’ndan beklentileri nelerdi?
Öncelikle AKP tarafından yürütülmekte olan emperyalist programı CHP tabanından gizlemesi, perdelemenin olanaksızlaştığı noktada da ise, sert tepki vermesini engellemesi, direnç gösteren, göstermesi olası örgüt yöneticilerini partiden ihraç ederek etkisizleştirmesi, tabanın aktif, eylemsel değil pasif izleyici konumunda kalmasını sağlamasıydı.
Emperyalist mihrakların kontrol ve denetimine giren Kılıçdaroğlu’nun bize tutarsız gelen davranış ve söylemleri ne onun politikadaki acemiliğinden ne de dar görüşlülüğünden kaynaklanıyordu. O, net fikirlere sahip, bir stratejisi olan ve bunu sonuna kadar götürecek kararlılıkta “seçilmiş” bir liderdi.
Bu nedenle Türkiye emperyalist mihrakların elinde oyuncak olmaktan kurtulacaksa, ulusal uyanış gerçekleştirilecek, ulusal güçlerin dizüstünden ayağa kalkması sağlanacaksa öncelikle “seçilmiş”, “ özel görevli”, “Truva atı” liderlerden kurtulması gerekir. 19.10.2014 Isparta
Şu 'tevafuk'a bakın ki;
Benim, Kılıçdaroğlu’nun bir 'proje' olduğunu yazdığım 24 Kasım günü, Takvim’den E. P. de, bu projenin 'kimler' tarafından hazırlandığını açıklamış!..
Ancak bu kadar olur!..
Eline bir 'rapor' geçmiş E. P.’nin... 'Bu rapor' diyor; 'Amerikan Derin Devleti'nin kotrolünde olduğu iddia edilen John Hopkins Üniversitesi’ne bağlı 'Amerikan-İsveç merkezli Silkroad Enstitüsü' tarafından hazırlanmış!..
E. P.’nin yazdığına göre;
75 sayfalık raporun altında Svante E. Cornell ve Halil Magnus Karaveli imzaları var.
Türk okurları, Halil Magnus Karaveli’yi, Cumhuriyet Gazetesi’nin 2. sayfasında yayınlanan yazılarından hatırlayabilirler. Karaveli, aynı zamanda İsveç’te bir gazetenin de başyazarı. Enstitü’nün İsveç’teki Türkiye çalışmalarını o yönetiyor.
Svante E. Cornell ismine ise; İsrail’de yayınlanan sağ eğilimli The Jerusalem Post Gazetesi’nde sıkça rastlamak mümkün... Cornell, bu gazetede makaleler yazıyor.
İlginçtir; zaman zaman The Jerusalem Post’ta Halil Magnus Karaveli’nin de yazıları yayınlanıyor.
Cornell ve Karaveli ikilisinin ortak özellikleri, İsrail’e yakın ilişkileri!..
D. GİDECEK, KEMAL GELECEK!
İşte bu iki adam; hazırladıkları 'Türkiye Raporu'nu, '2008 yılının Ekim ayı'nda yayınlamışlar!..
'Raporun 72. sayfası'nda ne demişler, biliyor musunuz?.. Buyrun, okuyalım:
'CHP’den istifa etmeye ikna edilecek D. B. ile, yolsuzluklar konusunda kamuoyunun dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu yer değiştirecek. CHP, yeniden Avrupa tarzı bir sosyal demokrat parti olarak ortaya çıkacak.'
Lütfen dikkat!..
Bu raporun yayınlandığı 'Ekim 2008’de', Bay Kılıçdaroğlu, henüz çiçeği burnunda bir 'CHP Genel Başkanvekili'dir!..
Yani, uzun bir 'CHP geçmişi' yok!..
'CHP teşkilatı'nda da bir etkisi yok... Teşkilâtı tanımıyor ki, etkisi olsun!..
D. B. ise;
'Değiştirilemez!.. Değiştirilmesi teklif dahi edilemez' bir 'genel başkan'dır!..
Kendinden son derece 'emin'dir!..
'Tartışmasız bir lider'dir!..
AYM-KEMAL KILIÇDAROĞLU VE CUMHURİYET HALK PARTİSİ BAŞVURUSU.pdf
Hizbullah lideri TBMM'de meydan okuyarak eyalet istedi.
Kim bu zengin sever AK Pezevenkler?
Yandaşlık o kadar zor o kadar zor ki, yazar belki de "Bak şu zengin sever AK Pezevenklere" diyecek ama diyememiş, belli ki kıvranıp duruyor, anlayana sivrisine saz misali bağlamasının teline vurup duruyor.
AKP kurmayları, "Ortak fiyat belirleme de fiyat artışlarına neden oluyor. Bu da işin bir parçası. Gerekli önlemler alınmazsa iş yarım kalmış olur görüşünü paylaştı" diye haber yapmışlar.Yazarın gösterdiği yoldan ilerleyerek soruyorum, kim bu pezevenkler?
Türkçe bilmedikleri için Arapça kökeniyle pezevenk diyorum, her ne kadar Türk halkı onlar kadar Arapça bilmiyor, kelimenin argo kullanımı gerçek anlamı sanıyorsa dahi onlar anlamını biliyor.
Zaten önemli olan da anlamını bilerek okumak-yazmak değil mi?
Öyleyse sormak lazım AK pezevenklere ki çoğul ifadesi kullandığı için bir tane değil hayli sayıları fazla demektir.
AK pezevenkler her kimse yazar ille ki biliyordur, yoksa haddine mi bunu yazabilmek.
Bir dizi soru yöneltelim, hani Erdoğan'ın söylemiyle ihaleyi üstlenecek babayiğit çıkacak mı diyemesem bile bakalım yanıtlarını verecek babayiğit bulunacak mı diye sorabilirim.
Sorulması gereken her soruyu yazmaya kalksam ne günler ne sayfalar yeter, çünkü bazı şeylerin boyutsal büyüklüğü o kadar muazzam ki, buralara sığması mümkün değil gibi.
Örneğin Hazine işletmelerin hesaplarına IBAN yoluyla gelen transferleri incelemeye başlatmış ama devleti IBAN verme durumuna düşürenlere karşı hesap soruma ya da peşine düşmek diye bir derdi nedense yok, sizce neden böyle bir derdi yok?
Acaba devleti IBAN verme durumuna düşürenlerle IBAN'dan beslenenlerle aynı kutsaldan nemalanıyor olabilirler mi?
Erdoğan-Özel görüşmesinde boş koltuk Kürdistan Valisi için mi ayrıldı?
Türkiye Cumhuriyeti'nin geçtiği cümlelerin içinde kullanılan BARIŞ sözcüğünden oldum olası nefret etmişimdir.
En baştan söylemeliyim ki barıştan, kardeşlikten değil elbet Türkiye Cumhuriyeti’ne dayatılan barıştan nefret etmişimdir.
Yoksa ölümsüz liderim Atatürk'ün barışa ne kadar önem verdiğini bilen biri olarak barışa karşıyım dememin imkânı da yoktur.
Soru şu.
Türkiye fiilen hangi devletle savaş ilan etmiştir ya da savaşmaktadır?
Yanıt : Hiç biri.
Öyleyse ulus ötesi barış yapalım söylemi bu durumda yanlış söylem olur.
Ulusal bazda bakarsak iç sorun olarak görülen meselelerde karşında bir devlet olmayacağına göre hortlatılmış bir terör örgütüyle yapılan mücadele savaş anlamı kazanmaz, her ne kadar vekalet savaşları yaşanıyor olsa dahi masaya oturulacak bir devletle savaşmadığın ortada demektir.
Eğer AKP'nin yaptığı gibi İngiliz egemenliği altında OSLO'da PKK ile masaya oturmaya kalkar daha ötesi Dersim için devlet olarak özür dilerim dersen artık terör örgütüne resmiyet vermiş olur ve onların Türkiye ile barış konuşmasını meşrulaştırmış olursun ki olan da budur.
Bu arada ülkenin talanına, milletin soyulmasına, devletin belirli zümrelerin arasında dönüp dolaşan servet haline getirilmesine sebep olursan bunun tarifi de ancak ve ancak ihanet kelimesiyle ölçülür ki, bu nedenle de iktidarı kaybetme korkusu yaşarsın.
Elbet bizim mümtaz ve yüksek şeref sahibi en üst yöneticileri tenzih etmek durumundayım, nitekim OSLO'yu kabul eden de milleti soyan da onlar değil, yarattıkları Fettoş ve cengaverleri olmuştur dersek ortada sorun kalmadığı gibi bunun üzerine her şeyi de bina edebiliriz.
İsterse gelecekte yıkılan temeli olsun, yeter ki Efendilerimizin ikballerinden zerre taviz olmasın.Neyse, barış kelimesinden bahsetmişken 21.4.2009 tarihinde Emine Ayna, "Partimize yönelik
operasyonu başlatan ve sürdüren de AKP-Fethullah Gülen Ergenekon'udur"
diyor ardından "saldırıdır, savaş açmadır. Barış ve çözüm umutlarına
vurulmak istenen bir darbedir" diyerek devleti barış masasına oturmaya
zorladıklarını itiraf ediyorlardı.
Çok değil aradan 15 gün geçip tarihler 05.05.2009'u gösterdiğinde bu kez terörist başlarından Karayılan "1993’te de barış fırsatı vardı, kaçtı. Bu defa da kaçmasın. Barış umudumuz var" diyor.
Sonrasında ortalıkta bir barış sevdası, barış türküleri furyası başlıyor.
Ardından
demokrasi, kelime olarak demokratikleşmeyle yer değiştiriyor, birçok kelime
kendisini inkâr eder oluyor, TÜSİAD bile
kendisini inkâr etmeye kadar gidiyor vs.… vs.… vs.… bu günlere geliyoruz.
AF için büyük itiraf, Öcalan serbest kalacak, Kürdistan kurulacak...
Kürdistan valisi konuşmuş, Diyarbakır Kürdistan'ın
başkenti olmasıyla tanınıyor.
MAYIN TEMİZLEMENİN MALİYETİ 3 YIL, 41 YIL BEDAVAYA GİDECEK
TSK İşgalcidir dedi, Dışişleri Bakanı oldu. İşte mü'min budur, okumaz, sadece hamd eder.
Müslümanlar Kürdistan'ı istiyor, mutlaka Ümmet-i Kürdistan olmalı.
PKK'nın yolunu TSK temizliyor. AKP, kandaşlarının yoluna çiçek döşeyecek, yakında...
AF için büyük itiraf, Öcalan serbest kalacak, Kürdistan kurulacak...
Yeni Anayasa'da Kürdistan Eyaleti (tüzelkişiliği) nerede?
Tasmalı Füzeye Öcalan kalkanı.
Ajanlar kurulu mu, bakanlar kurulu mu geliyor?
Erdoğan: "İmralı üzerine düşeni yaptı, Kürdistan'ı hazmettire hazmettire yedireceğiz."
Ucubelik dolu "TEK ADAM" sisteminin suçlusu Kılıçdaroğlu'dur.
Erdoğan, "Türkiye'nin, Taliban'ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok.
Terörist onurludur, şereflidir. Hangi Cumhurun başkanısın bre gafil?
1. Çoban Sülo'dan sonra 2. Çoban devri ve Vahdettin'in politikacıları
Erdoğan bölücü ağzıyla konuştu mu konuşturuldu mu?
Gözün aydın olsun Türkiye'm, Öğretmen atamalarını çobanlar yapacak.
TSK bölünmenin neresinde?
PKK açılımı yeniden gündemde, Yılmaz Erdoğan barış istemeye devam ediyor.
CIA-Milli Eğitim ortaklığı, çocuklarımıza Allah Yok Din Yalan diye öğreteceğini ilan etti.
Eski Türkiye’yi özleyenler, CIA öğretisi Yeni Türkiye söylemini sandıkta da terk etmeye başladı.
CIA'nin çocukları Türk Milletine Cem Gürdeniz’i yasaklamış.
Erdoğan'ı öldürüp Şeriat ilan edecekler...
CIA ajanları nasıl oy kullandı? CIA ümmeti mi, Türk Milleti mi?
CIA Gizli Raporunda İlim Yayma Cemiyeti ve RABITA...
Millî Eğitim’de Fettoş’un Kutlu Doğum Kutlaması, Bakan Tekin izniyle mi yapıldı?
Hamasın patronu ne kadar servet sahibi?
"Hamas katildir diyen, Türkiye'yi terk etsin" söylemi, CIA kalkışmasının hazırlığıdır.
CIA'nin azgın azınlığı gölgesinde yeni anayasa yapılamaz.
Türkiye topraklarından Allahları defetmedikçe kurtuluş yoktur.
CIA, ajanlarını İslam boyasıyla örtüp TBMM'ye soktu.
Türkiye İşgal Kuvvetleri Komutanlığı, Faaliyet Raporları gibi…
NAS, bir cinayete nasıl kurban gitti?
Profesör, Başörtülü Öğrenciye Ders Esnasında Sözlü Saldırıda Bulundu.
Resmî Gazete CIA ajanları tarafından mı ele geçirildi?
CIA'nin 2023 seçim kutlamalarından yansımalar.
CIA ajanı İslamcıların Türkiye İstilası nihayete ermek üzere.
Eski Türkiye’yi özleyenler, CIA öğretisi Yeni Türkiye
söylemini sandıkta da terk etmeye başladı.






Hiç yorum yok:
Yorum Gönder