5 Aralık 2024 Perşembe

KaçAK Saray'da bir akıl hastası var, kafasına göre ortalığa nifak tohumu ekiyor.

Suriye parçalandıktan sonra sırada Türkiye var, AKP+MHP koalisyonu Özal'ın hayalini gerçekleştiriyor.

Tarih 11 Eylül 2001.

Bu tarihi "Yenidünya Düzeni"nin uygulamaya konulduğu tarih dersek hata etmiş sayılmayız.

11 Eylül 2001'deki Önemli Olayların Özet Videosu

Aslında bunu söyleyen sadece bizler değiliz, içinde olanların itirafları da boy boy yayınlanmıştı.

Milletten ümmete dönüştürülen Türkler ne yazık ki okuma özürlü olmasını tarih boyunca devletlerinin yıkılmasıyla ödemişlerdir.

Sözcü'de yazan Sayın Naim Babüroğlu, "Sevindiğiniz: Türkiye’nin parçalanma projesidir" başlığında Çekiç Güç serüveni 9/11 dahil Özal'ın amaçlarına da değindiği yazısındaki noktaları ben daha farklı açıdan 9/11 olayı ile Erdoğan'ın bağlantısını işaret ettiğim başlıklı yazıda Erdoğan'ın, 9/11 ikiz kule saldırısından 28 gün önceki konuşmasını baz almıştım.

Babüroğlu Hoca'nın açıklamalarını değerli bulur ve takip ederim.

İlgili yazısında 2007'de başkan aday adayı olan Wesley Clark'ın, Gazeteci Amy Goodman'ın Democracy Now programında verdiği röportajında Washington'ın planlarının 11 Eylül'den yaklaşık 10 gün sonra generallerden birinin kendisine söylediklerini anlattığı videosunda söylediklerine bakarsak şöyle söylüyor.

"Irak'la savaşa girme kararı aldık dedi. Bu 20 Eylül'de veya o civardaydı. "Irak'la savaşa mı giriyoruz? Neden?" "Bilmiyorum" dedi. "Sanırım başka ne yapacaklarını bilmiyorlar" dedi. Ben de "Peki, Saddam'ı El Kaide'ye bağlayan bir bilgi buldular mı?" diye sordum. "Hayır, hayır" dedi. "Bu konuda yeni bir şey yok. Irak'la savaşa girme kararı aldılar." diyor. "Sanırım teröristlerle ne yapacağımızı bilmiyoruz ama iyi bir ordumuz var ve hükümetleri devirebiliriz." diyor. Ve "Sanırım sahip olduğunuz tek araç çekiçse, her sorun bir çivi gibi görünmek zorunda" dediği sesli olarak da kayıtlara girmiştir.

Sayın Naim Babüroğlu'nun o yazısını okursanız hafızasını yitirmeyenlere hayli önemli anımsatmalar yapacaktır.

Özal'ın "Ben de (anneannem)  Kürt'üm" dediği günden itibaren Türkiye'de Emperyalistlerin örgütlediği bir Kürt sorunu konuşulmaya başlanmıştı.

Her ne kadar Bakara, makaracı Egemen Bağış Özal'ın, Kürt'üm bile diyememiş olduğunu iddia etse bile Özal'ın o sözleri sarf ettiği yıllarda tahminen 14-16 yaşlarında olduğu için sallayım tutarsa demiştir.

Özal'ın Dünya'da Türk diye bir millet yoktur dediğinden mi, Mesut Yılmaz'ın AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçer dediğini mi, Süleyman Demirel'in Kürt realitesini tanıyorum dediğini mi, Erdoğan'ın Diyarbakır'ı Amerika'nın dediği gibi yıldız yapacağız dediğini mi, yine Erdoğan'ın Kıbrıs'tan toprak veririz dediğini mi ve daha nicelerinin yaratılmış Kürt sorununa sahip çıktığını unutmadık.

Daha ötesi Özal ne diyordu?

Türkiye'nin adı Anadolu olsun diyordu.

Çankaya'nın Şişmanı diye bir zamanlar anılan Özal, termik santrallere köylüyü ikna ederken yabancılar turist olarak gelir diyordu ancak gariban köylü turist denilenin işgal kuvvetleri olduğunu o günlerde nereden anlasın, anladığı tek şey alnı secdeli olmasıydı ve onlar da öyle oldu.

Hatta Özal'ın Türk kelimesinden nefretini dile getirmesini ve Türkiye'nin adını değiştirmeye kalkıştığını kardeşi Korkut Özal'da Ali Kırca'nın programında söyleyince uyarı üstüne uyarı almasına rağmen ısrarla tekrarlamıştı.

Diyeceksiniz ki, bu kadar ihanet çorabı başımıza geçirilmesine rağmen neden Türkiye'nin parçalanması gecikti?

Bunun iki sebebi var.

Birincisi bizi yönetmek üzere atananlar Türkiye'deki serveti kendi hesaplarına peyderpey geçirmekle uğraşırken Emperyalistleri oyalamaları yüzünden, ikincisi de TSK'nin henüz CIA İslam'ı ile tam şeref bulamamış olmasından kaynaklıydı.

Yönetenlerdeki zenginleşme tüm hızıyla sürüp, doğal kaynaklar yabancılara belirli rüşvet karşılığında dağıtılmaya devam ederken Milleti CIA İslam'ı ile oyalama görevi verilen cemaat ve tarikatlar bu ranttan pay almakla birlikte, sınır ötesi terör örgütleri de CIA güdümlü son darbe planlarında sona gelmiş ve beklenen şey sınır ötesindeki teröristlerle sınır içindeki cemaatlerin nasıl birleştirileceği, hangi bölgelerin PKK'ya hangilerinin Araplara, nerelerin hangi tarikat nerelerin hangi cemaatlere pay edileceği konusunda CIA ile MİT ortaklığında hükümetler arası pazarlık netleşememiştir.

Bu netleştiğinde her ey hazır olup paylaşıma başlanacaktır, süreç bitme noktasında olup Rusya'nın bu paydan alacağı konusunda anlaşmaya henüz varılamamış olması yazık ki süreci uzatacaktır.

Bu nedenle de Cumhur koalisyonu ve Muhalefet el birliği ile Erdoğan'ın son kez (istisnai) adaylığı için çalışmaktadırlar.

Son kez sözü de onlara aittir ki, baş danışman Uçum bile bunu telaffuz etmiştir.

Son kez söylemi işin Arapçasıdır, Türkçeye meal edersek son darbe için anlamına gelir.

Neyin darbesi, Türkiye'nin kaç parçaya ayrılacağının karar verilmesi için gereken sürecin elbette.

Adamın kafaya bakar mısınız, kendi anayasaları bile üçüncü kez olamaz dendi ama oldu yetmedi şimdi istisnai masalı yazıyorlar, kimler?

Elbet CIA adına çalışan Emperyal ajanlar ve KaçAK Saray'ın karanlık dehlizlerindeki Fettoş'un itleri.

Adamlar öylesine derinden çalışıyor ki, MİT'in bile başına getirilen İ. Kalın için CIA ajanı söylemleri iddia düzeyinde olsa dahi dolaşmıştı.

Gerçi iddialara muhatap olan sadece o değil ki, CHP'den de Sezgin Tanrıkulu için söylenmiş, Sinan Oğan içinse PKK'nın Azerbaycan ayağı olduğu iddia edilmiş, kendisi de bunu ispatlar gibi sürekli dönek siyasetçi tavırları içine girmişti.

Tüm bu hengâme içindeyken asgari ücret, zamlar sıkıntısı geldi çattı.

Akademisyenler grubu ENAG'a göre, kasım ayı E-TÜFE % 4,06 arttı, 12 aylık artış % 86,76 oldu.

TÜİK ise aylık % 2,24, yıllık % 47,09 oldu diyor. Özetle emekliye, asgari ücretliye yeni tecavüz beklentisi yükseldi. Bunların hiçbir önemi yok, milletimiz Allah için, CIA İslam'ı için Cumhur'a çalışmaya devam edecek.

KaçAK Saray'da bir akıl hastası var, kafasına göre ortalığa nifak tohumu ekiyor.

Yazık ki Hz. Erdoğan'ı kuklaya çevirip camına ne koydularsa onu okuyan durumuna getirdikleri için hazretin hiçbir şeyden haberi yok, istese dahi haberi olamaz duruma düşürdüler tıpkı Ecevit'in son günlerine benzemeye başladı ki, yazar kasa fırlatması Erdoğan'a karşı da yapılmış, sanki Yazarkasa ile geldi yazar kasa ile gitti denecek gibi.

Boynunu bir çevirip bakabilse kimlerin ne kadar millete tecavüz ettiğini kesin görecek ama melekesizlik onu da tüketti.

15 gün içinde % 80 zam gelen kuzu ciğerinin kilosu ortalama 800 TL oldu, pirzoladan pahalıya satılıyor.

İlk sebep, Allah için AKP'ye oy verdiğini söyleyen akıl hastaları.

İkinci sebep, kimliği henüz belirlenemeyen ama benzinli kamyonla taşımacılık yapıldığını sanan KaçAK Saray soytarısı.

Şuna bakın yahu, sanki mallar benzinli kamyonlarla taşınır gibi sürekli indirim yapılırken motorine sürekli zam yağıyor.

Sonra da bu fiyatları kim zamlandırıyor diye soğancı, patatesçi baskınları yapılıyordu, değişen bir şey yok.

İstanbul/Anadolu benzin 42,95 TL iken motorin 44,12 TL, hangi akıl hastası sorumlu bundan, yoksa akıl yoksunları mı sorumlu?

Özetle KaçAK Saray'da besiye çekilen Fettoş artıkları ve saray soytarılarından kurtulmadıkça daha çok terörist besleyebilmek için yapılan dengesiz zammın ezici ağırlığından da, İslamofaşizm'in baskılarından da kurtuluş yoktur. 

Ben söyleyince dikkate almayanlar görsün ki, aşırı yandaşlar bile Kuzu ciğeri karaborsaya düştü! Yüzde 80 zam ile pirzolayı geçti haberleri yapmadan duramaz oldular.

Nitekim herkesin ailesi, geleceğimiz olarak gördüğümüz evlatları var, beslenme kıtlığı akıl kıtlığını da beraberinde getirir.

Sonucu da bizi yönetenlerin akıl kıtlığı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sözün özü, KaçAK Saray’da bir akıl hastası var ve tüm ülkeyi teslim almış durumda hem Erdoğan’ı hem milleti kandırmakla uğraşıyor ve başarı elde ediyor.

Bu işlerin içinde KaçAK Saray’ın karanlık dehlizlerinde konuşlandırılan Fettoş artıkları sorumlu olduğu kadar Erdoğan’ı kandırmakta en başta gelen kuruluşlardan biri olan SETA’nın varlığı da göz ardı edilemez.

Dilerim Hz. Erdoğan bu gerçeği görene kadar Kürdistan projesine giden yolu Türk milleti kapatsın.

SETA’nın şimdilerde nereye kadar uzandığını asla göz ardı etmemek lazım, hele de Suriye hakkındaki görüşleri yeniden gözden geçirilirse ne demeye çalıştığımı yetkililer anlayacaktır, Erdoğan’a duyurulur.

Aşağıda sunacağım metni okumanızı öneririm, belki neler döndüğünü yandaşlardan öğrenemeyenler için fikir verebilir diye.

5.12.2024

A. Dursun

 

BAE merkezli Al-Aan'ın Ortadoğu muhabiri Jenan Moussa  Mültecileri bekleyin (Expect refugees) diyor.


Başka neler söylüyor genel olarak buraya da alalım.

1/ Suriye'deki gelişmeler o kadar hızlı ilerliyor ki raporlar birkaç dakika sonra geçerliliğini yitiriyor. 2011'den beri Suriye'nin içinden haber yapıyorum ve Orta Doğu'da yaşıyorum. Bu nedenle, Suriye rejimi düşerse Suriye ve daha geniş bölge için ne gibi sonuçlar doğurabileceğini bu başlıkta açıklayayım:

2/ Öncelikle, Esad karşıtı güçlerin yanında bu saldırıya hangi birimlerin katıldığını açıklayayım. Çoğu, 2016'da El Kaide'den ayrılan HTS'ye ait. Ancak, 2018'den beri HTS, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yabancı bir terörist grup olarak tanımlanıyor.

3/ HTS Halep ve Hama çevresinde aktiftir. HTS'nin komutanı Ebu Muhammed el-Jolani'dir. Daha önce Nusra Cephesi'ne (Suriye'deki El Kaide) başkanlık etmiştir. HTS El Kaide'den ayrıldıktan sonra, AQ'dan uzaklaştığını iddia etmektedir. ABD tarafından hala başına 10 milyon dolarlık ödül konmuştur.

4/ HTS operasyonuna ek olarak, aynı anda devam eden başka bir saldırı daha var. Bu ikinci savaş SNA (Suriye Ulusal Ordusu - Türkiye tarafından finanse edilen Suriyeli isyancı şemsiye örgütü) tarafından yürütülüyor. SNA operasyonu esas olarak Halep'in kuzeyindeki Kürt güçlerini hedef alıyor.

5/ HTŞ liderliği ele geçiriyor, ancak aşağıdaki tugaylar da Esad güçlerine karşı saldırıya katılıyor: - Faylak El Şam (Şam Kolordusu) - Ceyş el-İzza (Gurur Ordusu) - Sukur el-Şam (Şam Şahinleri) - Ahrar el-Şam (Şam Özgür Adamları) - Türkistan Tugayı - Ensar el-Tevhid (Tek Tanrıcılığın Taraftarları)

6/ Türkistan Tugayı ilginçtir. Üyelerinin çoğu a/ Orta Asya'dan (Özbekler, Tacikler), b/ Çinli Uygurlar veya c/ Orta Doğu veya Avrupa'dan Suriyeli olmayan Arap savaşçılardan oluşan cihatçılardır. Çoğu 2012-2015 yıllarında cihat için Suriye'ye gelmişti.

7/ Hemen hemen tüm SNA grupları Halep'in kuzeyinde Kürtlerle mücadele ediyor. Ancak 3 SNA taburu, Esad'a karşı HTŞ liderliğindeki saldırının bir parçası: -Süleyman Şah Tümeni -Hamza Tümeni -El-Cebha el-Şamiye (Levant Cephesi) SNA'da yabancı savaşçı yok, bazıları Suriye Türkmenleri.

8/ Suriye Devlet Başkanı Esad rejiminin düşüp düşmeyeceğini tahmin etmek imkânsız. Ama düşerse, Suriye için şu sonuçlar olabilir. (Açıkçası durum çok akışkan. Ama savaştan zarar görmüş Suriye'deki deneyimime dayanarak, şu anda şu senaryolar en olası görünüyor ):

9/ HTS ve müttefikleri Suriye'yi ele geçirirse, Şeriat yasalarının katı bir yorumunu uygulayacaklar. Afganistan'daki HTS ile Taliban arasında (kültürel ve tarihi) farklılıklar olmasına rağmen, HTS yönetimindeki Suriye'nin "Taliban-light" bir devlete dönüştüğünü düşünün.

10/ HTŞ ve selefi Nusra Cephesi'nin etnik ve dini azınlıklara yönelik muamele konusunda kötü bir sicili var.

11/ Mültecileri bekleyin. Suriyeli Hristiyanlar, Kürtler ve diğer azınlıklar çoğunlukla Lübnan, Avrupa veya ABD'ye gitmeye çalışacaklar. Suriye'de mezhepsel nefret yüksek. Özellikle Alevi ve Şii nüfuslar HTS ve diğer muhalif gruplar tarafından ciddi intikam saldırıları riski altında olabilir.

12/ Alevilerin çoğunun yaşadığı Lazkiye ve Tartus bölgelerinde (batı kıyı bölgesi) ne olacağı çok belirsiz. Bu aynı zamanda Rusya'nın önemli deniz tesisinin bulunduğu bölge. Ruslar tahliye olacak mı? Aleviler bu bölgeyi savunabilir mi? Şu anda tamamen belirsiz.

13/ Aynısı Esad kurumlarıyla bağlantılı kişiler için de geçerli - politikacılar, gazeteciler, askerler, polisler, memurlar vb. Birçoğu HTS ve müttefiklerinin intikam saldırılarından korkacak ve Lübnan veya Ürdün'den kaçmaya çalışacak. Diğerleri kalabilir ve en iyisini umabilir. Ya da tövbe etmeye zorlanabilir.

14/ Suriye'deki Kürtlerin başına ne geleceği de şu anda çok belirsiz. Amerikan kara birliklerinin de bulunduğu kuzeydoğudaki SDG kontrolündeki bölgeler, ABD koruması sayesinde hayatta kalabilir. Ancak Amerikan birlikleri yalnızca Fırat Nehri'nin doğusunda bulunuyor.

15/ Suriye hükümetinin olası düşüşü, İslam Devleti'nin hala büyük bir gizli varlığına sahip olduğu doğu Suriye için de büyük sonuçlar doğuruyor. Deir Ezzor düşerse, İslam Devleti'nin yeniden toparlanmasını ve doğu Suriye'nin bazı kısımlarını ve Humus ilindeki çöl alanlarını ele geçirmesini bekleyin. IS ve HTS birbirleriyle savaşacak.

16/ Açıkçası, Başkan Esad'ın Suriye rejimi çökerse, bunun daha geniş Orta Doğu için büyük yankıları olacaktır. Bunun etkisini ülke ülke açıklayacağım. Türkiye ile başlayalım:

17/ Türkiye açısından Esad'ın olası düşüşü şu anlama geliyor: - Türkiye, Suriye'deki vekilleri (SMO ve HTŞ) aracılığıyla, 1516'dan 1918'e kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun parçası olan Suriye'deki gücünü ve nüfuzunu büyük ölçüde artıracaktır. - Türkiye'nin eski rakibi Rusya'nın Suriye'den çıkarılması.

18/ Rusya için Esad'ın olası düşüşü şu anlama geliyor: - Şam'da artık müttefik yok, Suriye'deki siyasi nüfuzun sonu. - Türkiye tarafından alt edilmek. - Suriye'de artık askeri varlık yok veya çok sınırlı. Moskova'nın Saygon'u mu? - Sovyetler Birliği döneminde 1971'de kurulan süper önemli Tartus Deniz Üssü'nün olası sonu.

19/ İsrail için Esad'ın olası düşüşü şu anlama geliyor: - Suriye cihatçıların elindeyken, İran'ın kara yoluyla İran'dan Irak ve Suriye üzerinden Lübnan'daki vekili Hizbullah'a silah taşımaya devam etmesi imkansız olacak. Beyrut havaalanı ve Lübnan limanları..

20/ İran için Esad'ın olası düşüşü şu anlama gelir: -İran bölgede önemli bir müttefikini kaybeder. Tahran için tam bir felaket. -İran, Lübnan'daki vekil Hizbullah'ı artık yeniden silahlandıramaz çünkü İran'dan Lübnan'a giden yol kapalıdır. -Bölgesel rakip Türkiye gücünü artırırken..

21/ ABD için Esad'ın olası düşüşü şu anlama gelir: -Ruslar Suriye'den defolup gider. -Nefret edilen İran müttefiki Esad, maraton mücadelesi sonunda sona erdikten sonra. -Lübnan'da Hizbullah'ı izole etmek. Başka bir deyişle: Herkes gülümsüyor. (Elbette HTS kontrolden çıkana kadar..

22/ Lübnan için Esad'ın olası düşüşü şu anlama geliyor: -Küçük Lübnan, tek iki komşusu İsrail ve cihatçıların yönettiği Suriye arasında sıkışabilir. -Hizbullah yeniden silahlanamadığı için, Lübnan içindeki diğer dini gruplar, Esad'ın devrilmesinden sonra oluşan boşluğu (zorla?) doldurmaya çalışacak mı?

23/ Irak için Esad'ın olası düşüşü şu anlama geliyor: - Suriye'de HTŞ'nin zaferi komşu Irak'ta, özellikle Sünni bölgelerde benzer gruplara ilham verebilir. - Doğu Suriye'de böyle bir İslam Devleti'nin yeniden canlanması kolayca sınırın ötesine (batı) Irak'a sıçrayabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder