2 Temmuz 2025 Çarşamba

LEMAN, Muhammed karikatürü ile kimi korumak için devreye girdi?

LEMAN denen bir dergi Muhammed karikatürünü neden yayınladı? 

Asıl soru bu olmalıydı ama bunu sormak yerine türlü türlü örtüler devreye sokuldu. 

Daha dün, 

- Doğalgaza sanayi tüketicileri için yüzde 7,86 konut tüketicileri için ise yüzde 24,6 oranında zam yapıldı. EPDK

 


- Öcalan ile görüşmek için Türkiye’ye gelen 39 kişilik yabancı heyet İstanbul’daki temaslarına başladı. DEM 

 

 

- ABD ve BM'nin terör listesindeki Suriye ve yeni liderine yönelik yaptırımları kaldırıldı. Dışişleri sözcüsü

 

İşin garabet tarafı ise en az bizim dışişleri kadar sevinen, belki daha da çok sevinen taraf Katar olmuş.

Neden sevinmişler, peki bizimkiler neden sevinmiş biliyor musunuz?

Bence bilmeyin, Muhammed karikatürü olmasaydı belki tartışırdık ama şimdi din elden gidiyor, sahip çıkılmalı değil mi? 

Bunların hiçbir önemi olmaması, yeterince önemsizleştirilmesi için vatandaşın karikatür hakkındaki düşüncelerini bile Kürtçeye çevirip yayınlıyorlar iyi de provokasyon neden yapıldı, arkasındaki güçler kim olabilir? 

Yanıt gayet basit, bundan en çok kim faydalanıyorsa ona bakmak lazım. 

Neden kimse soramıyor, "bebek katili ile anlaşmaya neden yabancı devletler müdahil oluyor, bizi müstemleke valileri yönetmediğine göre 39 kişilik heyeti kim ülkeye sokuyor, komprador iktidar mı, paralel iktidar mı, bu iktidardan hangisi KaçAK Saray'ın karanlık dehlizlerinde pusuda bekliyor, bunları Erdoğan'a söyleyecek bir vatanperver yok mu, Erdoğan'ı hangi Fettoş atıkları kandırmaya devam ediyor, Özgür Özel ve İmamoğlu bu dümende ne kadar pay sahibidir, neden kimse dürüst değil, LEMAN bu organizasyonun neresindedir..." diyemiyor? 

İşte kanıt, TÜİK yarın (03.7.2025) enflasyonu açıklayacak, emekli zammı vs... belli olacak ama her kesim kendi haline isyan bayrağı açıyor durumda, tüm bunlara örtü gerekiyor öyle bir örtü olmalı ki kimse itiraz dahi edememeli, ağzını açmaya korkup titremeli, her devir ve olayda kullanışlı olmalı. 

Peki örtü ne olabilir, onu da siz bulun.

Eğer doğru sözlü iseniz hadi getirin susturucu kanıtınızı. (BAKARA 111, ENBİYA 24, NEML 64, KASAS 75) 

02.7.2025 

A. Dursun 

 

Mahir Kaynak ne diyordu, "Bir olayın failinin kim olduğunu anlamak için öncelikle ‘Bu olay kimin işine yarıyor?’ sorusunu sormak gerekir..."

 

‘AYDIN’ HAVASI 

19 Eylül 1982 

Nilgün diyor ki, iyi ama bunun bizimle ilgisi ne, tarihimizde hiç sömürge olmadık ki biz! Doğru, klasik anlamıyla açıkça sömürge olduğumuz söylenemez, gel gör ki, şu Tanzimat-ı Hayriye dediğimiz olay, emperyalizmin, Osmanlı mülküne "komprador" aracılar yaratmak amacıyla sızmasını “tescil ettirdiği”, önemli bir dönemeç! 

Tanzimat’tan başlayarak, Osmanlı mülkünde misyonerlerin faaliyeti, inanılmaz derecede artmış! Hele yabancı dil eğitimi yapan okulların sayısı, akla ziyan! 

Bir yandan yabancı firmalar için, gayr-ı müslim mümessiller aranıp bulunuyor, bir yandan bu mümessillerin çalıştıracağı “Batı modeli” aydınlar yetiştiriliyor. Türklerin “çağdaşlaşmak” ihtiyacı, işte o tarihlerde “batılılaşmak” rayına kaydırılmış; bundan da, öz kültürüne burun kıvıran, üç aşağı beş yukarı çıkarıyla da “batılılaşmaya” bağımlı, bir aydın tipi türemiştir. Benim “komprador aydın” dediğim, işte bunlar; bunların günümüzdeki “türevleri”. 

Pratikte, olayın işleyişi şöyle: “komprador” bir tüccar, ya da sanayici nedir? Çokuluslu bir ecnebi firmanın çıkarlarını, -sırasında- ulusal firmaların zararına savunan, bundan yararlanan iş adamı kategorisi değil mi? “Komprador aydın” da bu gelişmiş metropollerden gözde bir aydını, sanatçıyı, fikir adamını seçer, tabiri caizse ülkesinde onun mümessilliğini alır. Koşullarına uyuyor mu uymuyor mu pek de incelemeden; başlar adamı, fikirlerini, önerilerini savunmaya. Tanzimat’tan bu yana, fikir adamlarımızın çoğunu kurcalayın: “Batı”dan bir filozofun, bir sanatçının, bir bilginin, “Türkiye mümessili” olduğunu göreceksiniz! Tabii bu eğilim, zamanla, ülkenin öz kültürü üzerinde; sahte, “ecnebi”, kelimenin tam anlamıyla “komprador” bir kültür tabakası meydana getiriyor. Daha kötüsü, bu “kültür” çocuklarının, “Batılı” özellikleri dolayısıyla, kendilerini ülkenin “ilericileri” sanmaları. Çıkmazın dehşetini, gösterebiliyor muyum? 

Dehşetini dedim…

AYDINLAR SAVAŞI-ATTİLÂ İLHAN.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder